Konu Başlığı: Bir âdab Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Ocak 2011, 14:55:57 Bir Âdab 540. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor: "Üç kişi bir arada iken iki kişi başbaşa verip gizli olarak konuşmasın."[454] İzah Sünnet-i seniyye edebtir. Sünneti terk eden edebi terk etmiş olur. Resûlullahın bu sünneti de ihmal edilen son derece önemli bir adaptır. Çünkü başkalarının yanında iki kişinin "fiskos" şeklinde gizlice konuşması, diğerlerini rahatsız eder, üzer. Nitekim hadisin Tirmizî'deki rivayetinde, "Bu hareket üçüncü kişiyi üzer" ilâvesi vardır.[455] İlmin Ve İlim Öğrenmenin Fazileti 541. Ebû Bekre (r.a.) Resülullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittiğini rivayet ediyor: "Ya ilim öğreten, ya ilim öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol. Sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursun."[456] Erkeğin Eve Dönmekte Acele Etmesi 542. Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor: Bir seferde Resûlullah ile beraberdik. Medine'ye yaklaştığımızda ben eve gitmekte acele etmek istedim. Resûlullah şöyle buyurdu: "Yavaş, kocalarını bekleyen kadınlar ustura kullansın, dağınık olan saçlarını tarasın."[457] İzah Câbir bin Abdullah'ın (r.a.) rivayet ettiği bir başka hadiste de Resülullahın yoldan gelen birinin ailesinin yanına geceleyin girmesini çirkin gördüğü bildirilmiştir.[458] İzahını yaptığımız hadiste yasağın hikmeti de açıklanmaktadır. O da ailevî huzuru temine yöneliktir. Evet, uzun zaman ailesinden uzak kalan bir kimse, aniden gelirse, onu çirkin bir kıyafetle, temizliği ihmal etmiş bir vaziyette bulabilir. Bu da eşiden nefret etmesini yol açabilir. İşte Peygamberimiz yukarıdaki ikazı böyle bir tatsızlığa meydan verilmemek içindir.[459] Hayberin Fethi 543. Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor: Hayber gününde Resûlullah (s.a.v.) bir adamı (keşif için) önden göndermek istedi. Adam korktu. O sırada Muhammed bin Mesleme Resûlullaha gelerek söyle dedi: "Yâ Resûlallah. Ben bu günkü gibi acı bir gün görmedim" sonra da ağlamaya başladı. Resûlullah (sa.v.) şöyle buyurdu: "Düşmanla karşılaşmayı arzulamayınız. Allah'tan sağlık ve afiyet dileyiniz. Çünkü siz düşman eliyle başınıza neyin geleceğini bilemezsiniz. Düşmanla karşılaştığınızda, 'Ey Rabbim, bizim de, onların da Rabbi Sensin. Bizim perçemimiz Senin kudret elindedir. Onları öldürecek olan ancak Sensin' diye duâ edin. Sonra da yere oturun. Sizi kuşattıklarında doğrulup tekbir getirin." Resûlullah sonra şöyle buyurdu: "Yarın öyle birini göndereceğim ki, o Allah ve Allah'ın Resulünü sever; Allah ve Resulü de onu sever. O, düşmandan yüz çeviren, kaçan birisi de değildir." Resûlullah ertesi gün Ali'yi çağırdı. Onun gözleri şiddetle ağrıyordu. Resûlullah (s.a.v.), "Haydi, yürü!" buyurdu. Ali, "Ey Allah'ın Resulü, görüyorsun ki, ayaklarımın bastığı yeri dahi göremeyecek bir haldeyim" dedi. Resûlullah (s.a.v.) onun gözüne tükrüğünü koydu; onun için sancak bağladı ve ona verdi. Ali, "Ey Allah'ın Resulü, ben neyi gerçekleştirmek üzere onlarla savaşacağım" dedi. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın Resulü olduğuma şehadet edinceye kadar onlarla savaş. Bunu söylediklerinde canlarını ve mallarını benden kurtarmış olurlar. Bunu samimî olarak söyleyip söylemediklerinin hesabı ise Allah'a aittir."[460] İzah 134 numaralı hadisin izahında Hayberin fethi üzerinde durmuştuk. Bu hadis, konu hakkında biraz daha tafsilat veriyor. Hadiste geçen Muhammed bin Mesleme'nin (r.a.) kardeşi Mahmud bin Mesleme (r.a.) Hayber muhasarasında şehid düşmüştü. Muhammed bin Mesleme'nin üzüntüsünün ve ağlamasının sebebi buydu. Bunun için de bir an önce düşmanla karşılaşmak istiyordu. Peygamberimiz onun şahsında bütün Müslümanlara, "Düşmanla karşılaşmayı arzulamayın" buyurdu. Hadisin bu kısmı ile ilgili olarak şöyle bir rivayet de vardır: "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin; Allah'tan afiyet isteyin. Ama onlarla karşılaştığınız vakit de sabredin! Bilin ki Cennet kılıçların gölgesi altındadır.[461]' Peygamberimizin (s.a.v.) "Düşmanla karşılaşmayı istemeyin" emri, bu temenninin böbürlenmekten, nefse güvenmekten kaynaklanabileceği içindir. Bir diğer husus, bu durumda düşman hafife alınarak tedbir elden bırakılacağı içindir. Nitekim Hayber'in fethinden sonra gerçekleşen Hüneyn Savaşı'nda böyle olmuştu. Çokluklarına güvenen ve bunu dilleriyle ifâde eden mü'minler, savaşın başlangıcında bozguna uğramışlar, fakat Peygamberimizin düşman karşısındaki sebatı karşısında yeniden toparlanmışlar, ardından Allah'ın yardımı yetişmiştir. Evet, Müslümanlar ne kadar kuvvetli olurlarsa olsunlar, sayıları ne kadar fazla olursa olsun, buna değil, Allah'ın yardımına güvenmeli ve Ona tevekkül etmelidirler. Hadiste geçen Peygamberimizin savaş anında yapmayı tavsiye ettiği duâ da bunu ifâde eder. Evet, şöyle tarih sayfasına bir bakılırsa, savaşların pek çoğunun sayıca veya kuvvetçe üstün olunduğu için değil, Allah'ın yardımıyla kazanıldığı rahatlıkla görülür. Peygamberimizin (s.a.v.) "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin" buyurmasının bir diğer sebebi de neticenin belli olmamasıdır. Savaşın Müslümanlar aleyhine neticelenmesi de mümkündür. Bu sebeple düşmanla karşılaşmak temennî edilmemelidir. Ancak karşılaştıktan sonra da artık sebat etmek, harpten kaçmamak icap eder. Zaten savaştan kaçmak oüyük günahlardandır. Hadis, "O Allah ve Allah'ın Resulünü sever; Allah ve Resulü de onu sever. O, düşmandan yüz çeviren, kaçan birisi de değildir" ifadeleriyle Hz. Ali'nin faziletini de nazara veriyor. Ayrıca fethin gerçekleşeceği bir mucize olarak önceden bildiriliyor. Resûlullah (s.a.v.) fethin gerçekleşeceğini kardeşi şehid edilen Muhammed bin Mesleme'ye müjdelemiş, şöyle buyurmuştu: "Ey Muhammed bin Mesleme. Müjde, yarın inşaallah kardeşini öldüren öldürülecek ve Yahudi savaşçıları dönüp kaçacaklardır."[462] Peygamberimizin haberi aynen gerçekleşti. Hz. Ali'nin eliyle Hayber fethedildi. Mahmud bin Mesleme'nin (r.a.) katili de öldürüldü.[463] Peygamberimizin Turfanda Sebzeye Karşı Tavrı 544. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullaha turfanda bir meyve getirildiğinde, onu kabul eder veya gözüne sürer, sonra da orada bulunan çocukların en küçüğüne verirdi.[464] İzah Turfanda sebze, herhangi bir meyvenin o yıl ilk defa hasad edilmesidir. Hadiste geçen "onu kabul eder veya gözüne sürer" ifâdesindeki tereddüt, râvi Hz. Abdullah (r.a) aittir. Tirmizi'de Resûlullahın (s.a.v.) kendisine turfanda sebze getirildiğinde şöyle duâ ettiği bildirilir: "Allah'ım, bizim için meyvelerimizi bereketli kıl, şehrimizi mübarek kıl, ölçü ve tartımızı mübarek kıl."[465] Hilim Ve Teenni 545. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullah (s.a.v.) Eşeccü Abdulkays'a şöyle buyurdu: "Sende Allah'ın sevdiği iki sıfat var: Hilim ve teenni"[466] İzah Ebû Dâvud'daki rivayette, Resûlullahın (s.a.v.) bu iltifatına muhatap olan Eşeccü Abdülkays'ın "Allah ve Resulünün sevdiği iki haslet üzere beni yaratan Allah'a hamd olsun" dediği kayıtlıdır. 489 ve 490 numaralı hadislerde hilim üzerinde açıklama yapmıştık. Burada teennî üzerinde duracağız. Teenni, önünü sonunu düşünerek, ağırbaşlılıkla hareket etmek demektir. Teennî, bu yönüyle başarının temelidir. Çünkü dünya işleri bâzı ön hazırlıklar ister, düşünmeyi, sağlam karar vermeyi gerektirir. Bunlar ihmal edildiğinde netice alınmaz. Bunun içindir ki, Sevgili Peygamberimiz, daha bir çok hadislerinde teennî üzerinde durmuştur. Meselâ bir hadislerinde teenninin peygamberliğin yirmi dört parçasından bir parça olduğunu bildirmiş,[467] bir başka hadislerinde ise teenninin Allah'tan, acele etmenin ise şeytandan olduğunu nazara vermiştir.[468] Ancak hemen ifâde edelim ki, acelenin çirkin görülmesi, dünya işlerine yöneliktir. Uhrevi işlerde acele etmek ise çirkin görülmek şöyle dursun, bilhassa teşvik edilmiştir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) dünya işlerinde acele davranmamanın, âhirete âit amellerde ise acele davranmanın daha hayırlı olduğuna dikkat çekmiştir.[469] Evet, hayır yapma, ibâdet etme gibi âhirete yönelik işlerde acele edilmelidir. Çünkü aynı fırsat bir daha ele geçmeyebilir. Diğer taraftan, hayırlı işlerin başta nefis ve şeytan gibi çok muzur manileri vardır. Nefis ve şeytan mü'minlere yapacakları hayır hasenat ve ibâdetleri önce erteletmek, sürüncemede bırakmak, sonra da yaptırmamak için elinden gelen gayreti gösterir. Bilhassa farz olan amellerde yavaş davranılırsa ve ileride de o borç kaza edilerek yerine getirilmezse, kişi mes'ul olur. Burada bir hususa daha açıklık getirelim: İbâdetleri vaktinde yapmak için uhrevî işlerde acele etmek övülmüştür. Yoksa ibâdetleri alel acele bitirmek övülmemiştir. Böyle aceleyle, üstün körü olarak yapılan ibâdetlerin kabul edilip edilmeyeceği de şüphelidir. Peygamberimizin övdüğü Eşeccü Abdülkays'ın asıl ismi Münzir bin Aîz'dir (r.a.).[470] Hz. Cerir'in Fazileti 546. Cerir bin Abdullah (r.a.) rivayet ettiğine göre, kendisi, Resülullahın (s.a.v.) yanına gitmişti. O sırada Resülullah (s.a.v.) insanlarla dolu bir evde bulunuyordu. Cerir kapıda ayakta durdu. Bunun üzerine Resûlullah sağa, sola baktı, Cerir'in oturacağı bir yer bulamadı. Bunun üzerine hırkasını toplayıp ona attı ve, "Al bunun üzerine otur" buyurdu. Cerir Resûlullahın hırkasını göğsüne bastırdı, öptü, geri verdi ve şöyle dedi: "Ya Resûlallah, sen bana nasıl değer verdinse, Cenâb-ı Allah da sana öyle değer versin." Bundan sonra Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bir toplumun büyüğü yanınıza geldiğinde ona değer verin." 163 numaralı hadisin izahına bakınız.[471] Peygamberimizin Yardımcısı 547. Ali (r.a.) rivayet ediyor: "Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim de halamın oğlu Zübeyr bin Avvam'dır."[472] İzah Müslim'deki rivayet şöyledir: "Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim de havarim Zübeyir'dir." Havârî, yardımcısı demektir. Peygamberimiz bu hadislerinde Hz. Zübeyr'i yardımcısı olarak vasıflandırmıştır. Hz. Zübeyr, İslama genç yaşta gönül veren ilk bahtiyarlardandı. Bir hadiste toplu olarak Cennetle müjdelen on Sahabîden birisidir. Hadiste de ifâde edildiği gibi, Peygamberimizin halasının, yani Hz. Safiyye'nin oğludur. Hz. Zübeyr, Müslüman olduğu için bizzat amcası tarafından dayanılmaz işkencelere maruz kalmış, fakat "Amca, artık ebediyyen küfre girmem"[473] diyerek inancından zerre kadar taviz vermemiştir. Hem Habeşistan'a, hem de. Medine'ye hicret ederek iki hicret sevabı birden kazanan Hz. Zübeyr, Peygamberimizle (s.a.v.) katıldığı savaşlarda çok büyük kahramanlıklar göstermiştir. Kendi ifadesiyle vücudunda yara almayan hiç bir yer kalmamıştır.[474] Zübeyr (r.a.) Hz. Ömer devrinde fetih ordularını kumanda ederek de İslâmiyete büyük hizmetlerde bulundu. Cemel Savaşında, harp meydanından çekildiği bir sırada şehid edildi. Allah ondan razı olsun.[475] Cennette Cinsî Güç 548. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullaha, "Ya Resûlallah, Cennette hanımlarımıza cinsî yönden yetişebilecek miyiz?" denildi. Resûlullah (s.a.v.), "Kişi bir günde yüz bakireye yetişebilecektir" buyurdu.[476] Seferde Namaz 549. Ebû Cüheyfe (r.a.) rivayet ediyor: "Resûlullah ile beraber Veda Haccında haccettik. Dönünceye kadar farz namazları ikişer rekat olarak kıldık." 49 ve 101 numaralı hadislere bakınız.[477] [454] Tirmizî, Edeb: 59. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/227. [455] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/227-228. [456] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/228. [457] Buhârî, Nikâh: 120, Cihad: 196; Müslim, İmâre: 181, 183, 184, Rada: 58; Ebû Dâvud, Cihad: 163; Tirmizî, Rada: 17; İsti'zan: 19; Dârimî, Nikâh: 32; Müsned, 3:378 (14177.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/228. [458] Buhârî, Nikâh: 120; Müslim, İmare: 182, 183; Tirmizî, İsti'zan: 19. [459] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/229. [460] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/229-231. [461] Buhâri, Cihad: 112, 156, Temenni: 8; Müslim, Cihad: 19, 20; Dârimî, Siyer: 6; Müsned, 2:527 (9169.) [462] Vakidî, Megazi, 2:653. [463] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/231-232. [464] Tirmizî, Daavât: 54. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/233. [465] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/233. [466] Tirmizî, Birr: 66; Müslim, İman: 25; Ebû Dâvud, Edeb: 11. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/233. [467] Tirmizî, Birr ve's-Sıla: 66. [468] Tirmizî, Birr ve's-Sıla: 75. [469] Ebu Davud, Edeb: 10. [470] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/234-235. [471] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/235-236. [472] Müslim, Fezâilü's-Sahabe: 48. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/236. [473] Hilyetü'l-Evliya, 1:89. [474] Tirmizî, Menakib: 25. [475] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/236-237. [476] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/237. [477] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/237-238. Konu Başlığı: Ynt: Bir âdab Gönderen: Ceren üzerinde 13 Haziran 2019, 21:14:48 Esselamu aleyküm. Rabbım bizleri İslama uygun şekilde hakkıyla yaşayan Allahın rızasını kazanan kullardan olalım insallah...
Konu Başlığı: Ynt: Bir âdab Gönderen: Mehmed. üzerinde 14 Haziran 2019, 16:42:43 Ve Aleykümüsselam Rabbim bizleri her daim hayırlı işler yapanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Bir âdab Gönderen: Ceren üzerinde 12 Temmuz 2019, 17:44:27 Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..
|