Konu Başlığı: Üçüncü fasıl Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Haziran 2011, 14:20:37 Üçüncü Fasıl Tercümesi: 385 — (10) İbni Ömer (R.A) den mervîdir, Nebiyyi Muhterem sallallâhü aleyhi vesellem buyurdu : «Uykumda bana gösterildik! bir misvakla misvakiamyordum, hemen bana iki adam geldi, bunların birisi diğerinden büyük idi. Ben misvakı bunlardan küçüğüne uzattım, bana denildiki-yugune ver, hemen bende o misvak! onl^n(Haber-, Buharı ve müslim ittifakla rivayetnolu Tercümesi: 386 - (11) Ebl Umâme (R.A) den mervîdir, muhakkak ki Nebiyyi muhterem sallallâhü aleyhi vesellem buyurdu. «Cibril aleyhisselâm bana her gelişinde mutlaka misvakla emrederdi. O haldeki ben ağzımın diş etlerinin sıyrılıp dişlerimin kopmasından korkmuştum.»(Hadîsi. Ahmed rivayet etmiştir.) Tercümesi: 387 - (12) Enes (R.A) den mervîdir, dedi: Resûlüllah (SAV) buyurdu: «Muhakkakki size, ben misvak hakkında pek çok söz söyledim.(Hadisi, Buhârî rivayet etmiştir.) Tercümesi: 388 - (13) Aişe (R.A) den metvîdir, dedi: «Resûlüllah (S.A.V) misvak kulanıyordu ve o halde iken biri diğerinden büyük iki adam yanında idiler. İşte o anda Resûlüllaha misvakın fazileti hakkında «eğer büyükler isen, bunların büyüğüne, misvak-i ver» şeklinde vahyolundu.»(Hadîsi, Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) [164] İzahat Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimiz, misvakini kullanır iken, yanında bulunan iki kişiden büyüğüne verilmesi hususunda ki, «vahy» kelimesi, ya Hz. cibril gelib kendisine tercih yönünü beyan ederek «eğer büyükler isen, bunların büyüğüne, mîsvak-İ ver.» hükmünü tâlim etmiştir. Veya bu.hüküm Rasûlü ekrem (S.A.V) efendimize ilham olunmuştur, oda Hz. Aişeye, bu emri buyurarak, iki kişiden büyüğünü tercih etmesini emretmiş ve bu emri nebî ile, yemede, içmede ve her hanki bir şeyin ikramında mutlaka büyükden başlamayı beyan buyurmuştur. Bu emri Rasûl ile, «El'eymene fel'eymene = sağdan başlayınız, sağı takdim ediniz.» Hadîsi nebevinin ifâde ettiği hükümde muğyeret ve zıdlıkmı var acaba?!.. Hayır, her iki hadîsi nebevi ve fili Rasul bir birine zıd değildir. Bil'-akis bir birinin hükümlerini açıklayıb îzah etmektedir. Şöyİeki : «Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz Hz. Enes bin mâlik (R.A) m evinde ashabından bâzıları ile oturuyorlardı. Hz. Enes, evinde bulunan koyundan süt sağıb bir tas içinde getirib Rasûlü ekrem {S.A.V) e ikram ediyor. — Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem, o sütten içiyor ve ağzım südün kabından çekince, kendinin sağında bir Ârâbî (bedevi bir arab) ve solunda Hz. Ebû Bekir bulunuyor. — Hemen Hz. Ömer, Rasûlü ekrem (S.A.V) in süt tasını Ârâbiye vermesinden korkarak demiştirki: — Ya Rasûlellah! süt tasını yanında bulunan Ebû Bekâre ver. — Bu davranışa rağmen Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem, hemen elindeki süt tasını, sağında bulunan ârâbiye verdi. Sonrada buyurdu : «El'eymene, fel'eymen = sağdan başlayınız, sağı takdim ediniz.» (Buharı, Müslim, Ahirıed ve mâlik = Fethulkebir, C. i, 511) Bu hadîsi şerifin açıklamalı îzahi, şerhlerde mezkûrdur. Bilhassa kırk hadîsi câmî, «Şerhi hadîsi Erbeîin cevamtnlkeîm» adlı eserin birinci hadîsi olarak yazılmış ve îzah edilmiştir. Bir hadîsi şerifde de şöyle buyuruimuştur : «Kebbir kebbir = Büyılkle, büyükle!» (Buhari, Müslim, Ahmed ve Ebû Dâvud, Fethulkebîr, C. 2, 315} Şimdi buraya kadar naklettiğimiz hüküm ve tatbiklere bir nazar edelim. Rasûlü ekrem efendimiz, kullandığı misvakını iki kişiden büyüğüne vermeyi buyuryor. Aynı zamanda Hz. Enesin evinde bulunan Rasûlü ekrem ile beraber olan sahabenin içinde iken, getirilen süt, meclisin ve bütün beşerin sevgili efendisi ve önderi olan nebiyyi muhterem sallal-Jâhü aleyhi vesellem efendimize, ikram edilmiştir. Hal böyle olunca, her hanki bir meclise süt ve çay gibi şeyler getiril diğinde, evvelâ ikram edilecek kişi, o meclisin en büyüğü ve en fazîlet-lisidir. Ondan sonra o meclisin .büyüğünün sağını tâkib etmek gerekir. ^Zira Rasûlü ekrem (S.A.V) efendimize, ikram edilen süt tası, bizzat efendimiz tarafından kendinin sağında bulunan bir bedevi araba vermesi, hüküm ve amelin böyle yapılmasını gerektirir. Hz. Ebû Bekir, Peygamberlerden sonra bu ümmetin en efdal kişisi olduğu halde, efendimizin sol tarafında bulunmasiyle,. ikram ve iltifat-da sağ tarafdan sonraya bırakılmıştır. v Şimdi bu îzahatdan sonra günümüzde bâzı kimselerin, bir meclis veya toplantıya gelince, girdikleri oda, ev ve salon içindeki kimselere bir ikramda veya musafahada bulunmak istediklerinde, «sağdan başlayalım» diyerek girdiği odanın kendi girişine göre, kapının sağından başlayıb yukarıya doğru devam edenler, görülmektedir. Bu şekilde hareket edenler, pek çok yönden edeb ve sünete aykırı hareket etmektedirlerki, bir kaçını açıklayalım. a) Evvela sevgili efendimiz, bulunduğu meclisde, o meclisin en üstünü ve büyüğü olmakla, süt ikramı direk ona yapilmışdı. Ondan sonrada, sağındaki ârâbiye vermişlerdi. Demek oluyorki, her meclisin büyük ve efendisi bilinen veya kabul edilen kişi, en evvel ikram ve iltifat edilecek kimsedir. Ona ikram ve iltifat yapıldıkdan sonra, o büyüğün sağındaki kimseye ikram edilerek devam edilecektir. b) İkram ve iltifatda meclisin büyüğünden başlamayın kapının sağından aşağıdan başlayınca, o büyüğe saygısızlıkda bulunularak edeb dışı bir hareketde bulunulmuş olur. c) Sünnete muhalefet etmekle, dinde yeri olmayan ve yanlış anla-yıb ters uygulamada bulunulduğundan, Bid'at ve tahrif edilmiş bir iş yapılmış olur. Öyle ise her hanki bir meclise girib ikramda veya musafahalaşma gibi bir amelde -bulunmak isteyenler, hemen doğru o meclisin büyüğünden başlayıb, onun sağını takîb ederek devam etmelidirler. Sünnet ve edebe en uygun alanı, böyle yapmakdır. d) Bir meclis ve toplantıya gelen kişi, kendinin sağından başlayarak ikram ve musafahada bulunmakla, o meclis ve toplantıda bulunanların büyüğünün sol tarafına rastlamakdadır. Çünkü o büyük, gelen kim şeye karşı oturmakdadır veya ayakda olsada yine aynı haldedir. Binâen aleyh meclisin büyüğünden başlamamakla, sağdan başlamayı terk edib, soldan başlanmış oluyor. Zira sevgili efendimiz; «El'eymene, fel'eymene = sağdan başlayınız, sağı takdim ediniz.» emri nebevisini, Hz. Enes-in evinde iken kendisine getirilen süt tasını, sağındaki bedevi araba verdikden sonra buyurmuşlardı. Şu halde meclisin büyüğüne ikram ve iltifat yapılır*, ondan sonrada onun sağını takib ederek devam edilmesi, hem fîli nebiye ve nemde kavline en iyi muvafık olan bir ameldir. Sağdan başlamanın veya sağı tâkib etmenin en doğru yolu, böylece anlaşılmış ve aydmlanılmıştır. Tercümesi: 389 - (14)Yine ondan (Aişe RA den) mervîdir, dedi: ResûlüIIah (S.A.V) buyurdu: «Bîr namazki, o namaz için misvak kullanılırsa, işte o namaz misvak kullanılmayan namaz üzerine, yetmiş derece faziletlidir.»(Hadîsi, Beyhakî «Şııabilîman» adlı eserinde rivayet etmiştir.) 390 - (15) Ebî Seleme (R.A) den, o da Zeyd bin hâlid el ctihenî (K.A) den rivayet etmiştir, dedi ki: ResûlüIIah (S.A.V) den işittim, diyordu : «Eğer ümmetim üzerin güc (zor) olmasaydı, her namaz zamanında misvakla emrederdim ve yatsı namazını gecenin üçte birine tehir ettirirdim.» — Ebu seleme dedi : Zeyd bin hâlid, mescidde beş vakit namaza hazır olurdu, misvâkide; kâtibin kulağının kalem yeri olan kulağı üzerinde bulunurdu. Namaza kâim olacağında mutlaka misvak kullanır, sonra misvakı yerine (kulağına) kordu.» (Hadîsi, Tirmizî rivayet etmiştir. Ebû Dâvud'da Hadîsin sonunda «yatsı namazını gecenin üçte birine tehir ettirirdim.» cümlesini zikretmeden rivayet etmiştir.Tirmizî; Bu hadis, güzel ve sahilidir, dedi.) [165] İzahat Râvî Ebû Seleme (R.A), Abdurrahman bin avfin oğlu, Abdullah (R.A) dır. Tabiînin ulularından ve Medîne-i münevverenin yedi adet fa-kihlerinden, birisidir. Pek çok hadîsi şerif bilen bir zatdır. Kendisi; Hz. îbni Abbas, Hz. îbni Ömer, Hz. Ebî Hureyre ve daha başka sahabelerden hadis rivayet etmiştir. Ve kendisindende, imam-ı Zuhrî, yahya bin kesir ve şâbî gibi pek çok zevatı muhtermler, hadîsi şerif öğrenil) nakletmişlerdir. Vefatı, hicretin doksan yedinci (97) senesinde yetmiş iki (72) ya-şmda vuku bulmuştur. Allah ondan razî olsun. Diğer Râvî Zeyd bin cühenî (R.A) ise, küfede hayata devam fiden zevatı muhteremlerden bir sahabedir. Künyesi Ebû Abdırrahmandır. Medîne-i münevverede sakin ol&uğuda yazılmıştır. Hudeybiye muharebesinde hazır bulunmuş ve Mekkenin fethi günü «cüheyne» kabilesinin (kendi kabilesinin) sancağını taşımıştır. Vefatı, Medîne-i münevverede, bir kavilde; küfede, diğer bir kavilde de; mısırda hicretin sekseninci senesinde seksen beş yaşında vuku bulmuştur. Allah ondan razî olsun.[166] Hadisi nebevîde, misvak kullanmanın lüzum ve ehemmiyetini belirten hükümleri ve sahabeden olan Uz. Zeyd-in misvak kullanmakdaki titizliği, Râvî tarafından beyan edilmiştir. Misvak hakkında, yukarıda «Misvak Babı» başlığının hemen altında bir nebze malumat, beyan edilmiştir. Misvak tutunmanın pek çok fazilet ve faydaları, gayet bariz iken, misvak-m çok bulunduğu diyar olan hicaza gidib, oradan hem kendine ve hem bâzı dostlarına hediye etmek üzere alib getirenler, azmlikda-dir. Hatta o mübarek diyara gidib gelenlerden, misvak tutünmayanpek çok gafil ve câhilleride gördüğümüz olmuştur. Bunun yanında genç yaşda misvak sünnetini işleyerek, pek çok fazilet ve faydalan elde etmeye gayret edenleride sevinçle görmüşüzdür. Bu gençleri gördükçe, islâmm kıyamete kadar bakî kalacağındaki, itminanımız bir kat daha artıyor. Mevlâmiz, bütün meslekdaş, müslüman kardeş ve okuyucu kimselerimizle bizleri, bu değerli sünneti ve bu sünnet gibi diğer sünnetleri, bilhassa ümmetin fesad olduğu zaman olan zamanımızda, îfa edib büyük ecrü mükafatlara nail olmayı nasiyb buyursun. Amin. [167] [164] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 366-368. [165] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 368-371. [166] (Tehzîbül esma-i veluğatı, C. 1, 203) [167] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 371-372. |