๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mişkatul Mesabih => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Haziran 2011, 14:14:49



Konu Başlığı: Asbestin Sünnetleri Île İlgili İkinci Fasıl
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Haziran 2011, 14:14:49
Asbestin Sünnetleri Île İlgili İkinci Fasıl




Tercümesi:

401 - (11) EbûHüreyre(R.A) den mervîdir, dedi.

Resulü ekrem (S.A.V) buyurdu :

«Elbise giydiğiniz ve abdest aldığınız vakit, sağınızdan başlayınız. (Hadîsi, Ahmet ve Ebû Davud rivayet etmiştir.)

Tercümesi:

402 - (12) SaîdBinZeyd (R.A) den mervldİr,dedi :

Resûlüllafr (SA.V) buyurdu :

«Abdest alırken Allahı zikir etmiyenin (anmıyanın) abdesti yok­tur.»

tHadîsi, Tirmizî ve İbni Mace rivayet etmiştir)

Tercümesi:

403  - (13) Bu hadisi, Ahmet ve Ebû Davud,,EJra Hûreyre (R.A) den rivayet etmişlerdir.

Tercümesi:

404  - (14) Darimî, Ebû Said el Hudrî (R.A) den, o da  Babasın-dan rivayet edib, Hadîsin evveline şu cümleyi ziyade ettiler : «Abdesti olmayan kimsenin, namazı olmaz»[182]

 

İzahat

 

Râvî Saîd bin Zeyd (R.A), kureyş kabilesinin Adevî soyundandır. îlk müslümanlardan ve cennetle müjdelenen on sahabeden birisidir. Künyesi, Ertulâaverdir.'

Hz. Saîd, Hz. Ömer-in amca zadesi ve. eniştesidir. Siyer kitahlann-da uzun şekilde yazıldığı üzere, Hz. Ömerîn müslüman olmasına, kız kardeşi Fâtıma (R.A) ile eniştesi Hz. Saîd (R.A), sebeb olmuştu.

Hz. Saîd, Bedir muharebesinden başka bütün harblerde hazır bu­lunmuştur. Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellemin ashabının; âbid, zâhid ve duası müstecab olanlarından idi. Aynı zamanda, cihada gidib dâima muharebeye iştirak edenlerdendir. Bedir muharebesine iştirak etmemesine sebeb, Şainı şerife bir vazifeyi îfa etmek için gönderilme­sidir.

Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimizden, dört hadis rivayet ettiği beyan edilir.

Vefatı, Medîne-i münevverede «Akîk» denilen mahalde yetmiş ya­şını mütecaviz olduğu halde, hicretin elli (50) veya elli bir (51) tari­hinde vuku bulmuş ve cennetül Bakîa, defnedilmiştir. Allah ondan râzî olsun.

Hadîsi şerifde, Abdest alırken, «Allâhm adım (ismini) zikretmlye-nin abdesti, yoktur.» buyurulmuştur. Buradaki hüküm, abdest alacak kimse, abdeste başlarken besmeleyi çekerek abdesti almaz ise, sünnet terk edilmekle, (abdest tam ve kâmil) bir abdest olmaz, demektir.

Evet abdesf şahindir, fakat kemal ve fazileti olmadan, ynni âzalar-"daki manevî kir temizlenmeden, abdest alınmış olur.

Bu husus, Ümi Ömer ve tbni Mes'nd (R.A) in, Rasûlü ekrem sal­lallâhü aleyhi vesellem efendimizden rivayet ettikleri bir hadîsi şerif­de şöyle buyurulmuştur:

«Bir kimse, abdesti alır ve Allanın adını anarsa, bütün bedeni (ma­nevî kirden) tertemiz olnr.

— Bir kimsede, Allâhm admı anmadan (besmele çekmeden) ab­dest alırsa, sâdece abdest azalan tertemiz olur.»[183]     

Buradaki taharet ve temizlik, bütün günahlardan (yani, küçük gü­nahlardan) tertemiz olur, demektir.

Abdest ve gusul temizliği ile, bedenin işlediği küçük günahların bağışlanacağı yukarda «Taharet Bahsi» başlığının altında geçmiştir.

Besmelede sünnet olan, abdestin evvelinde olmasıdır. Abdestin evvelinde her hanki bir sebeble besmele terk edilirse, abdest anasında besmeleyi çekse dahi sünnet yerini bulmaz. Ancak abdestin besmele­siz bitmemesi için, abdestin arasında aklına gelen kimsenin, hemen besmeleyi söylemesi iyidir.

Biz Hanefîlere göre, abdestin evvelinde besmele çekmek sünnettir. İmamı Ahmed bin hanbele ve imam-ı Mâlik (R.A) a göre, hadîsin za­hiri ile hükmederek, abdestin evvelinde besmele çekmek, vâcibdir.

Şâfl-i merhuma göre, Abdestin evvelinde besmele çekmek, farzdır. 'Zâhidî merhum böylece zikretmiştir.[184]                 

Biz Hanefîlerin cevabı, buradaki hadîsi şerifdeki hüküm, abdestin evvelinde besmele çekilmezse, abdestin manevî fazilet ve sevabı yok olur.

Netekim bir hadîsi şerifde şöyle buyurulmuştur : «Mescidin (Caminin), komşusu için namaz kılmak olmaz, ancak mescidde (camide) olur.» [185]                                 

Bu hadîsi şerifdeki hüküm, mescidin bitişiğinde veya yanında kom­şu olan kimsenin, namazını mutlaka camide kılması lazımdır, şayet camide kılmaz ise, namazı olmaz, manasına olmayıb, belki caminin yanında komşu olan camiye çıkıl) namazını kılması gerekir. Şayet câ-miye çıkmadan evinde kılarsa, tam ve mükemmel bir namaz olmaz. Namazın kemal ve sevabında noksanlık olur.

Üçüncü hadîs olarak yazılan 404 nolu hadîsin hükmü ise; «Abdesti olmayan kimsenin, namazı olmaz» hiç abdesti olmayanın abdest alma­sının farzıyetini beyan eden âyeti kerîmeyi, tefsir ve îzahdan ibarettir. Zîra abdest, namazın şartındandır. Binaenaleyh şart olan abdest olmaz­sa, meşrut olan namazda, olmaz.

Tercümesi:

405 - (15) İekît bin sabra (R.A) den mervîdir, dedi:

Abdestden Haber ver yarasulallah! dedin

Rasûlüüah {SAM) de buyurdu:

«Abdeslini tam al, parmakların arasını ovala, burnuna su alırken İyi çek ancak oruçlu İsen mübalağa etme.»

(Hadîsi, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesâi Rivayet etmişlerdir.

îbni mace ve Darimî «Parmakların arasını ovala» kelimesine kadar rivayet etmişlerdir.) [186]                                         

 

İzahat

 

Râvf  bin sabra (R.A), Tâifli bir sahâbe-i kiramdır. Ebû Rem veva Ehû Asım künyesi ile künyelenmiştir. Vefatı hakkında bir malu­mat, bulunamamıştır. Allah ondan razî olsun.Hadîsi şerifde, Abdestin şu hüküm ve sünnetleri beyan edilmek­tedir :                                                                                             

a) Bir defa abdestin başından sonuna kadar, acele etmeden farz ve sünnetleri, mükemmel bir şekilde tamamlanması için, abdest aza­larının mükemmel yıkanması emir buyurulmuştur.

b)  Ellerin ve ayakların parmaklarının aralan, hilallanarak ova­lanması emir Duyurulmuştur. Buradaki emri ftasfil, sünnet ifâde etmek­tedir.

İbni Hacer (R.A) demiştirki : «El parmaklarım bir birine geçirerek mescidde namaz beklemek mekruhtur.»

Biz Hanefîlere göre, elleri irir tiirine bağlayarak çalımlı bir şekil­de durmak, her zaman,ve mekanda, kerihdir. Çünkü kibirlilik emaresi vardır. Kibirlenme ise, mümine hiç yakışmaz. Zira kibirlenmek, üç hal ve yerden başkasında haramdır. Hele bel ağrısı gibi bir mazereti 'olmadan, elleri kalçaların üzerlerine bağlayarak arkada tutup yürümek veya durmak çok kerih ve kibir alâmetidir.

Ellerin parmaklarının hilallanmasi; elleri, bir öiri üstüne koyarak parmakların bir bM araşma girmesini sagjayıb ovalamaktır.

Ayaklarm parmakları arasım hilallamak ise, sol elin küçük parma­ğını sağ ayağın küçük parmağının arasına sokarak başlayıb sol ayağın küçük parmağına gelinceye kadar, parmakların aralarını ovalamaktır. Ve bu hususa riayet etmek, müstehabdır. Fakat hanki şekilde ve hanki parmakla olursa, yine hilallama sünnetinin aslı, hasıl olmuş ol^ur. Anoak küçük parmakla hilallamak, sünnete uygun olandır. Netekim ilerde 407. Haberde gelecektir.

c)  Hadîsi şerifde, oruçlu olunmadığı takdirde, istinşak-m mubâla-ğa ile yapılması, buyurulmuştur. Buradaki mübalağa, üç sefer yapmak ve her seferinin, burunun derinliğine kadar varmasıdır.

d)  Oruçlu iken bu şekilde istinşak edilirse, boğaza suyun, kaçarak mideye gidib orucun bozulabileceğinden, oruçlu iken iştinşak-m mü­balağa ile yapılmaması, buyurulmuştur.

406 - (16) İbni Abbas (R.A) den mervîdir, dedi: Resûmilah (S.A.V) buyurdu:

«Abdest aldığın vakitlerde, elleriyin ve ayaklanyın    parmaklan arasını ovala.»

(Hadîsi, Tirmizi ve ibni mâce rivayet etmiştir. Tirmizi: Bu Hadis, ğaribdir, dedi.)

Tercümesi:

407 - (17) Müstevrid Bin Şeddâd (R.A) den mervîdir, dedi : «Resulü ekrem (S.A.V)  î gördüm, Abdest aldığı vakit, ayağının parmaklan aralarını elinin küçük parmağı ile ovalardı.» [187]

 

İzahat

 

Râvî müstevrid bin Şeddâd (R.A), Kureyş kabilesinin fihir soyun-dandır. Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimizden yedi (7) hadîsi şerif rivayet etmiştir. Yani, sahabenin muhâcirlerindendir.

Küfede sakin olmuştur, sonra Mısıra gidil) orada sakin olmuştur. Vefat târihine rastlanamamıştır. Allah ondan râzî olsun.

Haberde beyan edildiği üzere, Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi ve-sellem efendimizin, abdest alırken ayaklarının parmaklarının arasmı, elinin küçük parmağı ile hilallayarak ovaladığı, beyan edilmektedir.

Tercümesi:

408 - (18) Enes (R.A) den mervîdir, dedi:

«Resûlüllah (S.A.V) Abdest aldığı vakit, avcuna suyu alır. Çene­sinin altına iletir, sakalını o su ile hilaJlardı ve Rabbim, bana böyle em­retti, derdi.» (Haberi, Ebû Davud rivayet etmiştir.)

(Not : Bu haberde de, Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimizin kendisine, ya cebrâil aleyhisselam vasıtası ile veya vahyi hafî yoluyla sakalının altını hilallama ile emrolunduğunu beyan ede­rek, abdestin sünnetlerinden birisini îzah etmiştir.)

Tercümesi:

409- (19) Osman (R:A) den mervîdir.

«Nebiyyİ muhterem (SA.V), sakalını hilallardı.» (Haberi, Timüzi- ve Darâmîy rivayet etmiştir.)

Tercümesi:

410 - (20) EbiHayye (R.A) den mervidir, dedi:

«Hazret! Aliyi abdest alırken gördüm, temizleninceye (kanâati ge­linceye) kadar ellerini yıkadı. Sonra üç defa ağzına su verdi.

Üç defa burnuna su verdi, üç defa yüzünü yıkadı,

Üç defa kollarım yıkadı, bir defa başını mesnetti, sonra ayaklarını topuklara kadar yıkadı.

—  Sonra kalktı, hemen abdest suyunun artanından ayakta olduğa halde içti.

—  Sonra şöyle dedi:

«Resûlüllah (S.A.VI in, abdestlnin nasıl olduğunu size göstermek İstedim.» (Haberi, Tirmizi ve Nesâî rivayet etmiştir.) [188]

 

İzahat
 

Râvî Ebû Hayye (R.A), kaysulvâdîdirki, Küfenin Hemedan şehrin­den büyük bir muhaddis ve tâbiîndendir. ÎSminin, Amr bin Nasr veya Âmir bin elhâris olduğu söylenir. İbni Hibıban, bu zatın sika (itimada layık) bir kişi oldjığuiıu zikretmiştir. Yâni, sikalardan birisidir. Vefatı hakkında malumat, bulunamamıştır. Allah ondan râzî olsun.[189]

Yukardaki haberde Hz. Ali (R.A)r şu hususları beyan etmiştir :

a) Rasûlü ekrem efendimizin abdest alışının en mükemmel şek­li olan abdest azalarını üçer defa yıkamak ve başa bir sefer meshetmek keyfiyetini ümmete tâlim etmiştir.

b)  Abdesti alıb bitirdikten sonra, abdestten artan suyu ayakda iç-meside, yine ibâdetden artan suyun içilmesinin ibir bereket olduğunu beyan etmektir.

c)  Aynı zamanda, abdest suyundan kalan suyun ayakda   içilme­sinin cevazını, tâlim etmek içindir.

Tercümesi î

411 - (21) Abdi Hayır (RA) den mervidir, dedi: «Biz oturuyorduk ve AIİ (R A) İn abdest alışma bakıyorduk. Sağ elin! soya batırdı, ve ağzına soyu aldır mazmaza ve istinşak yaptı, ve sol eliyle stimkiirdü ve buna bütün azalarda üç sefer yapdı. sonra klmkî Resûlüllâhm abdest alışını görmek isteyor (ve seviyor) ise, Rasûlüllah-ın tahareti (abdest alışı) İşte böyle idi, dedi.» (Haberi; Darimî rivayet etmiştir,) [190]

 

İzahat

 

Râvî Abdi Hayr (R.A), Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimiz zamanına'yetişmiş ve fakat Rasûlü ©krem efendimize mülâki olub kavuşamadığından.aşlıabdan değil, tabiînin ulularından olmuştur.

Abdti hayr = Hayrın kain, demektirki, şerrin zıddıdir. kendisi küfe­nin Hemedâmndandır. Küfede sakin olmuştur. Ebû Amâre ile künyelen-miştir. Yüz yirmi (120) sene yaşadığı yazılmaktadır. Allah ondan râzî olsun.

Tercümesi:

412 - (22)Abdullah Bin Zeyd (RJV) den mervîdir, dedi: «Ben Rasûlüllahı bir avuç su ile bir defa mazmaza, ve İstinşak tığını gördüm, aynı zamanda bunu üç defa işlerdi.» (Haberi, Ebû Dâvudye Tirmizî Rivayet etmiştir.) [191]

 

İzahat


Râvî Abdullah bin zeyd (RA)f Tîbî rrterhum dediki; bu zat. ezanı rüyasında gören Zeyd bin Abdullah (RA) dır. Akabe bîatmda hazır m* lunmuştur. Bedir muharebesinde ve ondan sonraki bütün muhâremer-de hazır bulunmuştur. Ensârı kiramdandır.

Künyesi, Ebû Muhammed dir. Ezanı Muhammediyeyi rüyasında görüşür hicretin birinci senesinde mescidi nebevinin yapılmasından son­ra vuku bulmuştur.

Hu' Zâtın, babası ve anneside sahâbe-i kiramdan idiler. Mekkenin fethi günü, Haris bin hazrec kabilesini temsîlen bir sancak tutuyordu.

Vefatı, hicretin otuz ikinci (32) senesinde, altmış dört (64) yaşında medîne4 münevverede v^ıkû bulmuştur. Allah ondan râzî olsun.

Haberde, fili Rasûl ile sabit olan abdestin sünnetlerinden mazmaza ve istinşak-m üçer defa yapıldığı beyan edilmektedir.

Tercüme»

413- (23) tbnİAbbas (R.A) den mervidir, dedi: «Resulü Ekrem (S.A.V) Başmı ve kulaklarını meshetti; Kulakları­nın İçini, şehadet parmaklan ile ve kulaklarının dışlarım baş parmak* lan İle meshetti.» (Haberi, Nesaî rivayet etmiştir.)

(Not; Bu haberdede, abdestin sürmelerinden, kulakların içinin ve dışının meshedilme keyfiyeti, hanki parmaklarla ve nasıl yapıldığı açıklanmıştır.)

Tercümesi:

414- (24) Rubeyyî Bİnti Mnavvlz (R.A) den mervîdir, dedi : «Resûlülîah (S.A.V) i abdest alırken gördüğünü dedlki :

—  Resulü ekrem (SA.V), ön ve arka taraflarından başım, şakak­larını ve kulaklarım bir sefer meshetti.

—  Diğer bir rivayette, Resûlüllah (S.A.V) abdest aldı, parmaklarını kulak deliklerine soktu.»

(Haberi, EM Davud rivayet etmiştir. Tirrnizi7 birinci kavli rivayet etmiştir. Ahmet ve ibni mâce ise, ikinci kavli rivayet etmişlerdir.} [192]

 

İzahat
 

Râvî Rubeyyî binti muavviz (R.A), Bedir muharebesinde Ebû ceh­lin öldürülmesini, kardeşi Muaz CRA) ile beraber sağlayan Muavviz (R.A) in kızıdır, ve tesettür âyeti ile hicab âyeti gelinceye kadar, bâzı muharebelere iştirak etmiş ve harbde yaralananların tedavilerine ba­kar ve şehid olanları, Medîne-i Münevvereye nakledib götürürdü. Yani, bu muhtereme, bir kadın sahabedir.

Bîatürrızvanda bulunmuşt;ur, yani, ağacın altında bîat edenlerden­dir. Medîne-i münevvere ve basra ehâlîsinin yanında naklettikleri hadî­si şerif, öğrenilib amel edilmiştir.

Peygamber sallallâhü ialeyhi vesellem efendimizden bizzat rivayet ettiği hadîsi şerif, T/irmi (20) kadardır. Vefatı hakkında gerekli bilgiye rastlanamamıştır. Allah ondan râzî olsun.

Râvînin beyan ettiği haberde, Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi ve­sellem efendimizin, basma yapdığı kablama meshi tarif edib açıklamak­tadır ki, abdestin sünnetlerinden birisi, fîli Rasûlü beyan ederek tesbit-Ienmektedir ve her abdestte bir sefer yapmak, sünnettir.

Bu şekildeki kablama meshin beyanı gibi hadis ve haberlerin hük­mü gereğince, tmam-ı Azam Ebû Hanîfe ile İmamı mâlik ve imamı Ah-med bin banbele (Allah hepsinden râzî olsun) göre, başa bîr sefer kab­lama yapmak sünnettir.                 .      .

ŞâlL-î merhuma göre ise, başa kablama ihesni, her Seferinde yeni su ile olmak kaydı ile, üç sefer meshetmek, sünnettir.

Haberde beyan edilen, «şakaklarla kulaklarına meshederdi» cüm­lesinden anlaşılmaktadırki, başa meshedilen sudan şakaklara ve kulak­lara möshedilmektedir. K,ulaklara meshetmek için yeniden su almaya gerek yoktur. Ebû Hanîfe (R.A) m mezhebide böyleoedir.

Bu hükmün tatbiki görüldüğü üzere, kablama meshdedir. Yani, her iki ele suyu altb ıslattıktan sonra başa meshedilib, ondan sonra kulakla­rın meshetmek şeklindeki, ameldedir. Bir el ile başın dörîde Mrine mes-hedildiğinde, bu hüküm icra edilemez. Zira bir ele su almıyor. Diğer ele alınmayor. Böyle olunca kulaklara meshetmek için, ellere yeniden su almak gerek. Tedavülde aynısı, işlenmektedir.

Tercümesi:

415- (25) Abdullah bin Zeyd (R.A) den mervîdirki; «Resûlilillah (S.A.V) abdest aldığını ve ellerinde kalan sudan başka bir su ile meshettiğini gördü.» (Haberi, Tirmizi rivayet etmiştir. Ve Müslimde fazlasiyle beraber rivayet etmiştir.)

(Not: Bu haber, şâfi-î merhumun delilidir. Zira bu haberde, Rasû­lü ekrem efendimizin abdest aldığı zaman başına meshetmek için ye­niden başka bir su alıb meshetme keyfiyetinden, istidlal ederek, başa meshde diğer azalarda üçer defa olduğu gibi, başda yeniden su alarak meshetmenin sünnetliğini beyan etmektedir. Şâfi-î merhumda, bu mes-bın  olması keyfiyetine zahib olub hükmetmektedir.)

Tercümesi:

416- (26) Eni Ümâme (R.A) den mervtdir,

Ebt Ümâme Resulü ekrem (S.A.V) in abdestini zikretti ve deaı:

«Resûlüllâh (S.A.V) gözünün pınarlarını mesnetti ve «Kulaklar baş­tandır» buyurdu.

(Hadîsi, îbni Mâce, Ebû Davud ve Tirmizî rivayet etmiştir. Ebû Davud ve TirinM zikrettilerki, hammad dedi:

«Kulaklar baştandır» sözü, Ebû Ümâmenın sözümü, yoksa Resûlül-lah (S*A.V) m kavlindenmidir? bilmiyorum.) [193]

 

Îzahat

 

Râvî Ebû Ümâme (R.A), Ensân kiramın hazrec kabîlesindendir. îbnî merhum böyle demiştir.

Musannif hatibi Tebriz! merhum ise, bu zat; sâd bin Hanîf el ensârî-dir ve Evs kabilesine mensubdur, demektedir. Künyesiyle meşhurdur, (/ani, Ebû umâme ile meşhurdur.

Bu zat, Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimiz zama-unda, efendimizin vefatından iki sene evvel dünyaya gelmiştir. Kendisi, cüçülc olduğundan efendimizden hiç bir hadis işidememiştir.

Bu sebebden bâzı bilginler, sahabeden sonra gelen tabiînden demiş-terdir.

tbnl Abdul bir (R.A) ise, sahabeden olduğunu isbatlamış ve sonra demiştirki; Bu zat, Medîne4 Münevverede tabiînin ululanndan ve âlim lerin en kuvvetlilerinden birisi idi. Kendisinden, babası, Ebû said ve bunlardan başkaları, hadis işitib öğrenmişlerdir. Hadis nakli hususun­da, sahabe ve tabiîn nazarında ittifakla makbul ve mûtemed bir kimse idi.

Vefatı, hicretin yüzüncü (100) senesinde, yetmiş iki yaşında vuku bulmuştur. Allah ondan razî olsun.

£bû Ümâme ik.A), denilince burada Ebû ûmâmctumanılî (R.A) olmak ihîimajıda vardır. Fakat Ebû ümâmetülbâhilî merhum, birinci cildin 139. sahîfesinde geçtiği üzere, sahâbe-i kiramdan olub pek çok ha­dis nakledib öğreten ve: sahabenin en çok yaşayanlarından birisidir.

Hadîsi şerif hakkında gerekli malûmat, biraz yukarda geçmiştir.

Tercümesi:

417 - (27) Amiı: bin Şûayb, o babasından, oda dedesinden (Allah hepsinden razî olsun) rivayet edib dedlki:

«Nebiyyl muhterem (S.A.V) e, bir bedevi arab geldi ve abdestden sordu. ?

—  Resulü ekrem (S.A.V) de :

—  Her âzâyı üçer defa yıkayarak abdest almayı tarif edib gösterdi.

«Abdest böyle alınır, binâenaleyh kimkl bunun üzerine ziyade eder­se, muhakkak o kimse, kötüilük İşlemiş olur, hududu aşmış olur ve zu­lüm etmiş olur.» buyurdu.

(Hadîsi, Nesaî ve îbni Mâce rivayet etmiştir. Ebû Dâvud da, b,u mânâda rivayet etmiştir.) [194]
 



[182] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 385-386.

[183] (Keza mirkad, 313)

[184] (Keza Dâmad, C. 1,13)

[185] (Fethulkeblr, C. 3, 345)

[186] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 386-388.

[187] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 388-390.

[188] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 390-391.

[189] (Tehzîbüttehzîî), C. 12, 81)

[190] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 391-392.

[191] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 392.

[192] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 393-394.

[193] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 394-396.

[194] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 396-397.