๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mişkatul Mesabih => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Haziran 2011, 14:19:13



Konu Başlığı: Abdestin Sünnetleri Babı Birinci Fasıl
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Haziran 2011, 14:19:13
(5) Abdestin Sünnetleri Babı Birinci Fasıl  






391 - (1) EbîHureyie (R.A) dehmenidir, dedi:

ResûlüIIah (S .A.V) buyurdu:

«Sizin biriniz, uykusundan uyandığı (uyanıpKalicdığı) vakit, elini yîkay ıncaya kadar elini bir su kabına batırmasın. Zira elinin nereye güf tiğini bilemez.» (Hadîsi, Buhârî ve Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir.) [168]

 

İzahat
 

Yukarda, abdesti îcab ettiren amellerle abdestin   sünnetlerinden misvak kullanmanın fazilet ve faydalan ile ilgili hadîsi nebeviler  ve. İzahları geçmiştir. Ancak abdestin farzlarını beyan eden âyeti kerime mealini nakletmekte zühul olmuştur.

Bu sebebden sünnetin tarifi, nevileri ve abdestin sünnetlerine geç­mezden evvel, abdestin farzlığmı nâtık olan âyeti kerîme mealini nak­ledelim.

Abdestin farziyetini nâtık âyet meali:

«Ey îman sahibi müminler! Namaza kalkdığınız (kalkacağınız) va­kit yüzünüzü ve ellerinizi (dirseklerinizle beraber) yıkayınız, başınıza (ıslak el ile) mesh ediniz ve ayaklarınızı (topuklarınızla beraber) yıka­yınız...» (Mâide sûresi, 6)

Bu âyeti kerimenin hükmü, fıkıhda şöyle tarif edilmiştir :

«Abdestin farzı; Üç azayı (elleri, yüz ve ayaklan) birer defa yıka­mak ve başa (başın dörde biri ı/± ne) meshetmektir.»[169]

«Abdestin sünnetleri» cümlesindeki, «sünnetleri» kelimesi, «sün­net» kelimesinin çoğuludur. Bu çoğulun tek başına «sünnet» kelimesi­nin tarifinden ve nev'Iîerini beyandan sonra abdestin sünnetlerine de­vam edelim.

Sünnet : luğat da, yol ve âdet gibi mânalara gelir.

Şer'î istilanda sünnet : Rasûlü ekrem sallallânü aleyhi   vesellem efendimizin hazan terk edib, çok zaman işlediği ve ümmetlerine, «işle­yin» diyerek emir buyurduğu ve bir ameli işleyeni görünce, güzel gör­düğü şeylere «sünnet» denirki, sünneti fîli, sünneti kavli ve sünneti tak-' rîrî isimlerini alırlar.

İşte böyle sünnetlere, «sünneti hüdâ» ve «sünneti müekked» denir. Yani sünneti müekked : Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimizin, çok zaman işleyib, bâzan terk ettikleri sünnettir.

Sabah, öğle ve akşarrt namazlarının sünnetleri, misvak kullanmak ve abdest alırken ağız ve buruna üç sefer su almak, bu kabil sünneti müekkedelerdendir. Bu sünneti müekkede ve sünneti hüdâ gibi sün­netlerin işlenmesinde sevab, bilerek terk edilmesinde itab, vardır.

Sünneti gayrı müekkede : Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimizin, çok zaman terk edib, bâzanda işledikleri ibâdetlerdekı amellerdir.

Yatsı namazının ilk sünneti ve ikindi namazının sünneti, bu kabil sünnetlerdendir. Bu sünnetlerin işlenmesinde sevab vardır ve Peygam­ber efendimizin şefaatına nâiliyyet umulur. Terkinde ise, levm etmeyi ve bir günahı gerektirmez.

Sünneti zevâid : Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem efen­dimizin, yiyib içmeleri, geyinib kuşanmaları ve oturub kalkmaları gibi, amellerine; «sünneti zevâid = zâid olan sünnetler» demektirki, bunlara aynı zamanda «sünneti gayri müekkede» de denilmiştir.

Binaenaleyh bu sünnetinde, işlenmesi iyi ve sevabdır. Tahkir ve tezyif gibi köîüleyib alaya alma hâli olmadan işlemeyib terk eden kim­seye, itab ve ceza yoktur. Terk eden kimse, kötülenemez. Çünkü zâid olan sünnettir.

Sünnetin tarif ve çeşitlerini beyandan sonra, şimdide ilerde uzun uzun beyan edilecek olan abdestin sünnetlerinin bâzısını, fıkıh kitab-lannın metinlerinden nakledelim:

«Abdestin sünnetleri : Evvelâ abdest alan kimsenin, ellerini bilek­lerine kadar yıkaması, besmele okuması, misvak kullanması,, ağzı ve burnu sularla (üç defa) yıkaması, parmakların arasını ve sakalını altın­dan yukarıya doğru hilâllamaşı, Abdest azalarını yıkamayı üç yapması, niyyet etmesi,, Kur'an âyetinin tertibine riâyet etmesi, meshi başa kab-lanıa yapması, Abdest alırken yıkanan azalar kurumadan yîkayıb bi­tirmesi, başın meshinin suyu ile kulakları meshetmesi ve emgâli amel­lere riayet etmesidir...»  [170]                             

Sünnetlerin, özetlerini fıkıhdanda naklettikki, «Fıkıh kitablan, mes-nedsiz fasaryalarla doludur» diyen sapık ve zâlim görüşlülerin, iftira ve haK&izUJclan idrak edilir), bunların bâtıl ve indî görüşlerine aldanıb kananlar olmasın.

Bu hususun değer ölçüsünü ve ilmi fıkhın, keza iikui kitablan ile o bilgiye vâkıf olan âlimlerin, kıymet ve faziletlerini, imkan nisbetinde yukarda iki yüz (200) nolu hadîsi şerif ve izahatında yazdığımızı, ha­tırlatırız. Tekrar okumayı, tavsiye ederiz.

Hadîsi şerif de, uykudan uyanıb kalkan bir kimsenin, ellerini yıka­madan bir su kabına batırmamasmı dikkatla tavsiye buyurmakda ve sebebini de, «uykudaki kişi, elinin nereye gittiğini bilemez» cümlesiyle beyan etmektedir.

Bu mübarek hadîsi nebevide beyan edildiği üzere, uykuda iken, insan oğlu elinin nereye gittiğini bilemez. Belki elini avret yerlerine ' güîüfüLi oralara dokunabilir. Kesin bir temizlik ve tâhirlik şekli olma-. yıb, necis veya mülevves olma ihtimali olabileceğinden, uykudan uya­nan kimse, her hanki bir su kabına elini sokmadan veya bir taama ve­ya yenecek ve içilecek bir şeye elini dokundurmadan, yîkayıb ondan sonra temiz eliyle suya dokunması ve yeme içme işlerine el sürerek başlaması caizdir.

Sünnet ve edebe en uygun olan amel, böyle yapmakdır. Dînin esâ­sı, temizlik üzerine bina olunduğunu bu kıymetli hadîsi şerifde beyan etmektedir.

Hal böyle ilçen, uykudan kalkan Jbir kimse, «ben uykuda iken elime ayağıma sahibim, öyle eden yerlerine elimi götürmem veya götürdü­ğümden haberim olur, gibi...» ifâdelerle bilginlik taslayarak peygam­ber (S.A.V) efendimizin, kıymetli sözünü tahkir eder davranışda bulu­nursa, çok kötü bir davramşda bulunmuştur.

Netekim bir Hâdise şöyle nakledilmiştir :

«Bid'aî etili zındıklardan bâzıları, bu hadîsi serili işittiği vakit, maskaralık ve kötülemek üzere şöyle diyor

«Ben, yattığım zaman, uykuda iken elimin nereye gitdiğini bilirim.»

—  Döşeğe yatıyor ve sabahladığında eli bileğinden yukarı koluna kadar dübüre giriyor.

—  İşte peygamberin sözünü tahkir edenin hâli böyle olur. Böyle davranışdan Allâha sığınırız.»[171]

Sünneti tahkir ve tahfif etmenin fenalıkları, yukaida ilim bahsinde ve «mülteka tercümesi» adlı eserimizin ikinci cildinde zikredilmiştir.

Tercümesi :

392 - (2) yine ondan (Ebî Hureyre R.A den) mervîdir, dedi :

Resulüllah (S.A.V) buyurdu :

«Sizin biriniz, uykusundan uyamb kalkdığı vakit, Abdest almak is­tediğinde üç sefer burnunu (yıkayîb temizlemek için} sümkürüp atsın. Çünkü şeytan uyuyan kişinin burnunun derinlerinde (genizinde) karar edib durur.» (Hadîsi, Buharı ye Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir.) [172]

 

İzahat
 

Yani, şeytan hissiyatını gidermek için uyuyan kimseye, uykuda iken ves'vese verme imkanını bulamazsa, kötü rüyaları telkin ederek, iyi rüuyalara mâni olmak maksadiyle burnun en yüksek mevkiine yer­leşerek dimağına pek çok kötülükleri üka etmeye çalışır. Zira iyi ve kötü rüyaları görme merkezi, dimağdır. İyi rüyaları ve sevinçli şeyleri, göstermeyib, üzücü ve kötü şeyleri ilka etmek ve göstermek maksadiy­le şeytan, burnun en yüksek çukur ve derinliğine yerleşir.

İşte bu sebeblerden dolayı, Rasûlü ekrem (S.A.V) efendimiz, şeyta­nın mülevveslikierini gidermek için, uykudan uyanıb abdest almaya veya el yüz yıkamaya başlayan kimsenin, burnunu en az üç sefer atıb su ile temizleyip yîkamasım tavsiye buyuruyor.

Türbeştî ve kadı merhumlar şu görüşleri serd etmektedirler =

«İnsan, uyuduğu vakit, ıslaklıklar, burunda toplanır, burundaki sümük kurur, burnun koku alma hissi ağırlaşır ve fikir anlayışında bir kesme keşük hasıl olur.

— Böyle oluncada insan, karışık rüyalar görür, fikri acâib hayal-larla dolar. Binâenaleyh bu burun pisliklerini, burnun çukurlarında ve genizde bırakan kimse, tenbelliğe, atâlet ve vurdum duymazlığa ka­pılır. Doğru şeylere karşı, iyi ve sahih düşünce ve görüşler, güçleşir. Hüzû ve huşûa kavuşmak, zorlaşır ve namazın hakkını tam verib, dü­rüst bir namaz kılamaz.»

Kadî Iyaz merhum da şöyle demiştir :

«Şeytanın, bumun en yüksek çukurunda karar edib durması, ha­kikat olarakda olabilir. Zira, burun, kalbe penceresi (deliği) olan bir âzadır. Burnun ve kulaklım, kalbe kapaklık yapacak bir şeyi yoktur. Bunların delikleri, direk kalbe açıktır.»

Yani, şeytan burundaki en yüksek merkeze cisim ve cesedinde şe-> kil değişikliği yaparak durması, olabilir ve direk kalbi kirletebilir, de­mektir.

Tercümesi:

393 - (3) Abdullah bin Zeyd (R.A) e denildi: Resûlüllah (S.A.V) nasıl abdest alırdı?

— Bunun üzerine Abdullah bin Zeyd, abdest alacak bir su kabı istedi, iki eline suyu döktü ve ellerini ikişer defa yıkadı, sonra üçer

defaımaaiua ve istinşak yapdı. Sonra üç defa yüzünü yıkadı. Sonra ellerim dırseklenne kadar, ikişer defa yıkadı. Sonra iki eli ile basma mesnetti ıkı ellerini önden arkaya ve arkadan öne çekti ve basimn yukarısından başladı. Sonra her iki elini başının arka tarafına götMü sonra başladığı yere gelinceye kadar gerisin geri başının yan taraftn-' dan meshederek döndürdü. Sonra ayaklarım yıkadı.»

(Hadîsi imamı mâlik ve Nesâî rivayet etmişlerdir. Ebû Davulunda aynısını rivayet ettiğini «Elcâmî» sahibi zikretmiştir.) [173]         

 

İzahat
 

Râvî Abdullah bin Zeyd bin Âsim (R.A), Ensârı kiramın Hazrec ka­bilesinden, sonra mâzinî kabilesine bağlanmış bir sahabedir. Künyesi, Ebû Muhammed dir.

İbni mende ve Ebû Nuaym (R-A), bu zâtın Bedir muharebesine iştirak edib hazır olduğunu demişlerdir. Fakat Ebû Ömer (R.A); Uhud muharebesine ve Bedirden başka diğer muharebelere iştirak ettiğini de­miştir. Sahih olanda budur.

Râvî Abdullah (R.A), Allâhm kahru gazabına uğrayan yalancı pey­gamber »Mülseylemetülkezzab» isimli kâfirin katilidir. Vahşî (R.A), bu yalanç-ı peygamber Müseylemetülkezzaba oku atıp yaralamış ve Râvî Abdullah bin Zeyd (R.A) de kılıcı ile öldürmüştür.

Bu zat, Ezanın meşrûiyyetine rüyasiyle sebeb olan Abdullah bin Zeyd-el Ensârî (R.A) den başka bir sahabedir.

Müseyle metül kezzab, Râvî Abdullah (R.A) m kardeşi Habîb bin Zeyd (R.A)  parça parça yaparak öldürmüşdü. Allâhü teâla kardeşinin intikamını almayı lütfederek öldürtmüştür.

Ravî Abdullah bin Zeyd bin Asım (R.A), «yevmül harre» denilen günde yezid bin muâviye (R.A) in zamanında hicretin altmış üç veya yetmiş üç tarihinde öldürülmüştür. Allah ondan râzî olsun.[174]

Hadîsi şerifde, yani fîli Rasûlü tâlim ve telkin yoluyla beyan eden haberde, Resulü ekrem sallallâhü aJeyhi vesellem efendimizin «filî sün­netini» beyan buyurmakdadır.

Beyan edilen haberde, Abdest alırken azaların ekserisini üçer defa yıkayib su döküyor. Bâzısında üç yerine iki ve en son cümlesindede «Sonra ayaklarını yıkadı.» ifadesi vardır.

'Hükümlerin değişik şekilde beyan edilmesindeki hikmet,   Abdest azalan en mükemmel sünnetle yıkamak, üçer defa olacağına,   şayet üçer defa su alınmaz veya dökülüb yıkanmaz ve ikişer veya birer defa da yıkanırsa, caiz olacağına işaret olsa gerektir. Ancak birer veya ikişer defa yîkayıb, bırakmakda, sünnetin kemâli bulunmadığı gibi, Abdest azalarında kuru yerin kalma ihtimalıda olabilir. Bu sebebden çok defa işlenen ve sünnetin en mükemmeli olan Abdest azalarını üçer defa yîkamakdır.

Üçer defa yîkamayıb, ikişer veya birer defa yıkayarak abdest alan­lara, abdestleri olmadı, denilemez. Olur, caizdir. Ancak sünneti tam iş-lemeyib terk edilmekle, kerâhat olabilir. Yani, sevai» ve mükâfatda az­lık olur ve peygambere ittibâda kemal olan terk edilmiş olur.

Aslında sünnetler; vâcib ve farzların ikmalini sağlayan amellerdir. Bu sebebden, abdest âzalarının birinci yıkanışında kuru kalan yer olur­sa, ikinci üçüncü yıkamayla tamamlanabilir.

Tercümesi:

394 - (4) Buhârî ve Müslim üzerinde ittifak etmişlerdir ki;

—  Abdullah bin zeyd bin Asım için denildi : «Bize, Resûlüllah (S.A.V) in abdesti ile bir abdest al.

—  Bunun üzerine hemen bir su kabı istedi, o su kabını başı aşağı eğerek iki eline suyu döktü, ellerini üç defa yıkadı.

—  Sonra elini su kabına sokdu, suyu alarak çıkardı, bir eli ile maz-maza ve istinşak yapdı ve bunu üç defa işledi. Sonra elini yine su kabı­na sokdu, su ile elini çıkardı, yüzüıtıü üç defa yıkadı. Sonra elini şu ka­bına sokdu, su ile elini çıkardı ve ellerini dirseklerine kadar ikişer defa yıkadı.

—  Sonra elini su kabına sokdu, su İle çıkardı başına mesnetti ve başına mesbi elelrini önden arkaya ve arkadan öne doğru çekerek yapdı. Sonra ayaklarını topuklarına kadar yîkadı. Sonra dedi:

—  Resûlüllah (S.A.V) in abdesti işte böyle idi.

—  Diğer bir rivayette : Abdullah bin zeyd bin Asım, iki elini başı­nın ön tarafından arkaya ve arka tarafından öne meshederek çekti ve meshe başının yukarısından başladı, sonra her iki elini kafasına (ba­şının arkasına) doğru götürdü. Sonra başladığı yere gelinceye  kadar gerisin geri meshederek çekti. Sonra ayaklarını yîkadı.

— Diğer bir rivayette : Mazmaza, istinşak ve bunun temizlenme­sini, üç avuç su ile üçer defa yapdı.

—  Buharînin diğer rivayetinde : Başına meshetdi ve iki elini başı­nın Ön tarafından arkaya ve arkadan öne doğru meshetmeyi bir sefer yapdı. Sonra ayaklanın topuklarına kadar yîkadı.

—  Buhaârînin diğer rivayetinde : Mazmaza ve istinşaki, bir avuç su ile üçer defa yapdı.»

Tercümesi:

395 - (5) Abdullah bin Abbas (R.A) den mervîdir, dedi: Resûlül­lah (S.A.V) birer sefer olmak üzere âzâlannı yîkayıb abdest aldı ve bu­nun üzerine hiç bir şey ilâve etmedi.»

(Haberi, Buhârî rivayet etmiştir.)

396  - (6) Abdullah bin Zeyd (R.A) den mervîdir;

«Nebiyyi muhterem sallallâhü aleyhi vesellem, âzâlan ikişer ikişer yîkâyarak abdest aldı.»

(Haberi, Buharî rivayet etmiştir.)

397 - (7) Osman (R.A) den mervîdir, Mekâıd denilen yerde (me-dîne-i münevverede bir yerin ismidir) abdest aldı, hemen dedi :

«Dikkat ediniz! Size Resûlüllah (S.A.V) in abdestini göstereyim mi?.

Bu söz üzerine Osman (R.A) abdest azalarını üçer üçer yıkaya­rak abdest aldı.» (Haberi, Müslim rivayet etmiştir.) [175]

 

Îzâhat

 

Yukardaki haberler, îîli Rasûlü (S.A.V) beyan etmektedirki, bunlar­dan birincisinde, Kasûlüllah sallallâhü aleyhi veselfem efendimizin, abdest azalarını birer sefer, ikincisinde; ikişer sefer ve üçüncüsünde, üçer sefer yıkadığı izah buyurulmaktadır.

Rasûlüllah (S.A.V) efendimizin, böyle işlemesi, ümmetine bu amel­lerden her biri ile abdest almanın cevazını tâlim etmek içindir. Aynı zamanda bunlardan birinci amel ile ikinci ve üçüncü amellerin sevab ve fazilet farkının olduğunuda beyan içindirki, mükemmel olanın se­vabı daha çoktur. Aynı zamanda kemal üzerine ziyâdeleştirmekde, nok­sanlık, hata, zulüm ve kötülüktür.

Yani en mükemmel abdest alış, abdest azalarını üçer defa yîka-makdır. Üçer defadan fazla yıkamak ise, dinde bir ziyâde amel, hata, zulüm, kötülük, Bid'at ve israfdır. İsraf iser haramdır.

Tercümesi:

398 - (8) Abdullah bin Amr (R.A) den mervîdir, dedi

«Biz, Resûlüllah (S.A.V) ile beraber mekkeden medîneye döndük, Tâki yolda bir suyun yanma geldiğimiz vakit, ikindi namazı vaktinde kavm (cemaat) acele etti, hemen acele acele abdest aldılar. Nihayet biz onların yanına ulaşdığımızda onların ayak topuklarına (diklerine) san­ki hiç su dokunub ıslanmamıştı.

— Bunun üzerine Resûlüllah (S.A.V) buyurdu :

«Her türlü helak ve cehennem azabı, o topuklara ki (topukların sa-hiblerine Ki), abdestlerinde, abdest sularını mahallerine ulaşdırmakda müsamaha ve ihmal ederler. Binâenaleyh abdesti, tam bir şekilde alı­nız.» (Hadîsi, Müslim rivayet etmiştir.) [176]

 

Îzâhat

 

Bu hadîsi şerifder şu hususlar beyan edilmektedir :

a)  Rasûlü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimiz, ashabı ile mekke-i mükerremeden medîne-i münevvereye gitmek üzere yola çıkı­yorlar.

b)  Yolda giderken bir suya rastlayorlar. îkindi vaktide biraz daral­mış imiş, îtikad ve amelde ihlaslı olan mübarek sahabeler, abdest alır­ken acele yapıyorlar. «Acele işe, şeytan karışır.» kabilinden, abdest aza­larından bilhassa ayaklarının topuklarının diblerinde kuru yerler, kalı­yor,

c)  Bu hâli gören sevgili efendimiz, hemen şöyle; «Bütün helak ve cehennem azabı, o topuklarki (topukların sahihlerine ki), abdestlerin­de, ahdest sularını mahallerine ulaşdırmakda ihmal ederler.» buyur­muştur.

d)   Abdest alan kimselerin, acele ederek, abdest azalarında, bilhas­sa topuklarının diblerinde, dirseklerinin uç ve arkalarında ve daha baş­ka azaların çukur yerlerinde kuru yer koymamalıdırlar. Ve kuru yer­lerin kalmaması için, hadîsi şerifin son cümlesi olan şu, «Abdesti, tam bir şekilde alınız.» cümledeki emri Rasûle riâyet ederek sükûnetle al mak gerekir. Yani, abdestin farzlarını, sünnet ve müstehablarmı ta­mamlayarak alınızki, hem abdestiniz ve o abdest ile işlediğiniz amelle­riniz, makbul olsun ve hemde âhiretde cehennem ateşinden korun­muş olasınız.

Tercümesi:

399 - (9) Mugîre bin Şube (R.A) den mervîdir, dedi : «Muhakkak ki, Nebiyyî muhterem sallallâhü aleyhi vesellem ah­dest aldı, alın saçının üstüne, sangı ve ayaklanndaki iki mesti üzerine mesnetti.» (Haberi, Müslim rivayet etmiştir.) [177]

 

İzahat
 

Râvî Muğîre bin Şube (R.A), sakîf kabîlesindendir. Handek muha­rebesi yılıki, hicretin beşinci senesinde müslüman oldu. ilk iştirak ettiği muharebe, hicretin altıncı senesinde vuku bulan «Hudeybiye» muhare­besidir.

Hz. Muûviye zamanında, onun küfe emîri idi ve küfede vefat et­miştir. Allah ondan razı olsun.

Bu zat hakkında, biraz geniş malumat, bu cildin yukarısında «İlim Bahsi» başlığının altında geçmiştir.

Haberde, Abdestîn sünnetlerinden olan başa meshetmeyi ve iki mest üzerine meshetmenin cevazı beyan edilmektedir. Sarık üzerine mesh meselesini ise, Rasûlüllah (S.A.V) in başında meshettikden son­ra sarığını tesviye edib düzeltmek mânasına olduğu veya başının alın kısmının üzerinde yara üzerine sarılmış sargı üzerine meshetmiştir, şeklinde îzah edilmiştir.

Ebû Hanîfe ve îmamı mâlik (R.A) a göre, her hanki sebeb ve şe­kilde olursa olsun, başa giyilen sarık üzerine meshetmek caiz değil­dir. Buradaki sarık üzerine meshetme keyfiyeti, yukardaki şekilde amel etmekten ibarettir.

İmam-ı Sevrî, Dâvudu Zahirî ve Ahmed bin hanbel (R.A) e göre ise, sarık üzerine meshetmeyi, hadîsin zahirine hamlederek caizdir, demiştir.

İmam-ı Şâfl-î (R.A) a göre ise, sarığın üzerine meshetmekle, farz sakıt olmaz.[178]                                                     

Tercümesi:

400- (10) Aişe (R.A) den mervîdir, dedi =

«Nebiyyi muhterem sallaliâhü aleyhi veseiîem, her hal ve işinde : imkân dahilinde temizliğinde, saç sakal daraması ve elek tıraşı gibilerin­de ve ayakkabı (ve elbise) giyiminde sağdan başlamap severdi.»

(Haberi, Buhârî ve Müslim itifakla rivayet etmişlerdir.) [179]

 

İzahat
 

Haberde vârid olduğu üzere, Rasûlü ekrem sallaliâhü aleyhi vesel-lem efendimiz, meşru ve iyi olan her şeyinde sağdan başlayın davam etmiştir. Hz. Aişe validemizin beyan ettiği şu ntfsus ve amellerinde sağdan başladığı beyan edilmektedir :

a) Abdest ve guşul temizliğinde, ellerini ve ayaklarım keza diğer azalarını sağdan başlayarak yîkayıb temizlemiştir. Her âzâsmm evve­la sağını, sonra solunu yîkamışdır. Keza misvakını, sağından başlayib sol tarafına doğru kullanmaya devam etmiştir.

b)  Yemesinde, içmesinde, imısafahalaşmasındar bir şeyi alıb ver­mede, mescide ve camiye girmesindeki amelleri gibi, iyi ve hayırlı iş­lerinde hep sağdan başlardı.

c)  saçını ve sakalım daramasmda, bıyığını kısaltmasında,  başmı ve eteğini tıraş edib kazımasında, koltuk altının kıllarını   yolmasında ve tırnaklarını kesmesi gibi amellerinde, hep sağından başlardı,

d)  Ayak kablarmı, mestlerini, elbise ve gömlekleri gibi giyim eş­yalarını, hep sağından başlayarak giyerdi.

Hadîsi şerifin mefhûmundan anlaşılnuştırki; Rasûlü ekrem sallal­iâhü aleyhi vesellem efendimiz, iyi ve güzel olmayıb zarurî olan kerih işlerinde de, soldan başlamayı severdi.

Mesela : «Helaya, çarşı ve sokaklara, mâsiyet mahalline ve üun-lara benzeyen kerih yerlere, sol ayağı ve sol eliyle girer ve yapışırdı.

— Mescidden, sol ayağı ile çıkardı. BurnnunuF sol eliyle temizler­di. Balgamlı tükrük gibi ağzından tükrüğünü, sol tarafına ve sol ayağının altına tükürürdü. Helada, istincayı, sol eliyle yapardı. Elbisesini ve ayak kabını çıkarırken, solundan başlayarak çıkarırdı. Keza bunla­rın gibi, kerih olan amel ve yerlerde soldan başlardı.»[180]

Yukardaki saydığımız amellerin, sünnet ve müstehablığı hususun­da, bir nebze malûmat, yukarda geçmiştir. Ancak hanefî fasihlerine göre, iyi olan her şeyde.ve abdest ile gusul işlerinde, sağdan başlamak, müstehabdır. [181] 
 



[168] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 373.

[169] (Mülteka tercümesi, C 1, 22)

[170] (Keza mülteka tercümesi)

[171] (Keza Hadîsi Erbeîn, 36)

[172] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 373-376.

[173] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 376-378.

[174] (Kaza üsdülgâbe, C. 3, 200-201)

[175] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 378-381.

[176] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 381-382.

[177] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 382-383.

[178] (Keza rnirkad, C. 1, 311)

[179] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 383-384.

[180] (Keza mirkad, C. 1,312)

[181] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 384-385.