Konu Başlığı: Abdest Îcab Eden Şeyler Babı II Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Haziran 2011, 14:47:02 Abdest Îcab Eden Şeyler Babı (1) Birinci Bab II İzahat Mezî; ailesi ile oynaşan veya nefsinin her hanki bir sebeble uyanması hâli görülen kimsenin zekerinden gelen sümüksü ıslaklikdır. îşte bu durumun guslü îcab ettirmeyib, abdesti bozduğundan ancak o necaseti yîfcayıb abdesti almayı, sevgili peygamber efendimiz (S.A.V) buyurmuştur. Mezî ve vedî kelimelerin mânaları ile gerekli hükümler, fıkıh ki-tablannda mezkûrdur. Keza «Mülteka tercümesi» adlı eserimizin birinci cildinin 34. sahifesinde yazılmıştır. Hadîsi erifde dikkat edilecek hususlar şunlardır : a) Hz. Ali (R.A), kendisinden mezînin çok geldiğini ve bu durumu hakkında ResûlüUah (S.A.V) e anlatıp cevâbını beklemeden damadı oluşundan utandığını beyan buyuruyor. b) Hz. Ali (R.A) kendi mes'elesini öğrenmek için, diğer bir sahabeye mes'eleyi rast gele bir kişinin sırtından sorduruyor., c) B,u davranışdan anlaşılıyorki, müslüman kendi üzerinden anlatarak mes'elesinin cevabını almakta güçlük görürse, yabancı bir kişinin mes'elesi gibi sorub fetvayı alabilir. d) îlmi fıkıhda hükmü beyan edilen mezî mes'elesinin, istinad ettiği mesnetlerden birisidir. Binâenaleyh tedavülde islam hukukunu beyan eden, «timi Fıkıh» ve «Fıkıh kitabları» bu vâıkıalı mes'ele gibi mes'eleleri ve bu mes'eleler gibi olması mumlan ve muhtemel mes'eleleri, kısa cümlelerle, kanun-laştırıb yazmışlar. Yukardaki 200. hadîsi şerifin îzah bölümünü okuyalım. Tercümesi: 303 - (4) EbîHureyre (R.A) den mervidir, dedi: Resûlfiüah (S.A.V) buyurdu: «Ateş dokunan şeyden (ateşte pişirilen et ve emsalinden) yediğinizde abdestinlzi alınız.» (Hadîsi, Müslim rivayet etmiştir.) Şeyh İmamı Ecel Muhyissünne (İmamı Beğavî) Rahimehullah, bu hadis, İbni Abbasm rivayet ettiği şu aşağıdaki hadisle neshedilmiş (hükmü kaldırılmış) tır; Tercümesi: 304 - (5) îbniAbbas (RV) dedi:[28] «Şüphesizki Resûlüllah (S.A.V) koyunun omuz (kürek kısmının) etini yedi, sonra namaz kıldı ve abdest almadı.» [29] İzahat Yukardaki birinci hadîsi şerifin hükmü, ikinci hadîsi şerifle neshe-dilib kaldırılmış olduğu beyan edilmiştir. Et yemekle abdestin bozulacağını beyan eden her hadîsi şerif, Resûlüllah (S.A.V) ya bir zarurete binâen buyurduğu veya sâdece bir cemaat ve kavme diş etlerinin et yiyince kanamasından veya onların dili anlaması güç olması gibi hallerden dolayı yîkamayı «abdest alma» cümlesiyle ifâde edilen, hükümler olabilir. Her ne suretle olursa olsun, îbni Abbas (R.A) in rivayet ettiği ikinci hadîsi şerif, Resûlüllah (S.A.V) efendimizin en son buyurduğu hükmüdür. Bundan evvel buyurduklarının hükmünü neshedib kaldırmıştır. Nâsıh ve mensuh hakkında, gerekli malumat birinci cildin son tarafında 412-418. sahifelerinde zikredilmiştir. Tercümesi: 305 - (6) Câbir bin Semure (R.A) den mervîdir, bir adam Resûlüllah (S.A.V) e sordu : «Koyunun etlerinden (etlerini yemekten) dolayı abdest alacakmiyız?» — Resûlüllah (S.A.V) buyurdu: «Dilersen abdest alr dilersen abdest alma.» — Adam dedi: Devenin etlerinden (etlerini yemekten) dolayı ab-dest alacakmıyız? — Resûlüllah (S.A.V) buyurdu : «Evet devenin etlerini yemeden dolayı abdest al.» — Adam dedi: Koyun ağıllarında namaz kılabilirmiyiz? — Resûlüllah (S.A.V) buyurdu : «Evet». — Adam dedi : Devenin yatıp kalkdığı yerlerde namaz kılabilir-miyim?[30] — Resûlüllah (SA.V) buyurdu : «Hayır kılamazsın.» [31] İzahat Râvî Gâbir bin Semure (R.A), Âmiri sülalesine mensub bir sahâbî-dir. Sâd Bin EM Vakkas (R.A) in kız kardeşi Halide (R.A) in oğludur. Böyle olunca Hz. Saad bin Ebî Vakkasın hemşire zâdesidir. Künyesi, Ebû Hâlit veya Ebû Abdillahdir, Peygamber sallallâhü vesellemden yüz kırk (140) hadis rivayet etmiştir. Vefatı, hicretin altmış altı (66) veya 74. senesinde küfede vukûbulmuştur. Kendisi küfede sakin olmuş ev yaptırmıştır. Peygamber efendimizin sahabelerinden câbir isimli başka şahıslarda vardır. Bu zat câbir bin Abdullah bin haram (R.A) olan sahabeden başkasıdır. Câbir bin Ab- dullah (R.A) hakkında kısa malumat, birinci cildin 144. sahîlesinde zikredilmiştir. Ayrıca «üsdül ğâbe» adlı eserin birinci cildinin 304-308. sahifelerine müracaat edilmelidir. Allah hepsinden Razî olsun. Hadîsi şerifde beyan edilen hüküm hakkında çeşitli izahlarda bulunulmuştur. Şârih Aliyyulkârî merhum şu cümleleri yazmaktadır. «Âlimlerin tazısı dediki: «Evla olan, ateşte pişmiş etten veya pişmemiş deve etini yedikten sonra afcdest almayı, lugavî veya şer'î mânâya hamletmek ve abdest alma emrinin müstehab olduğunu beyan etmektir. — Kâdî merhem dedi: — Vudûu = Abdest almak, asıl luğatda azaların bazısını yıkamak ve o azaların bazısını temizlemektir. Şer'î hükümdede, fîlî mahsus olan abdest almaya nakletmektir. Elbet burada asıl mânası üzerine hüküm beyan edilmiştir. — Buradaki abdestden ve emsalinden murad; daha evvel geçen ve bu hadisle ibni Abbasm, ümmü selemenin ve emsallarmm hadis ve haberlerinin bulmak için, iki eli yıkamak manasınadır. — İbni salah bitabında tasrih etmiştirki; — Sahabenin kavlinden bilinen nesih hükmü : Resûlüllah sallalla-hü aleyhi vesellem-in ateşde pişmiş her hanki bir eti yedikten sonra, abdest alma ile abdesti terk etme hususundaki, iki amelinden işlediği erf son amel ve işi, ateşte pişmiş eti yedikten sonra abdest almayı terk etmek olmuştur. Keza Tîbî merhumda böylece zikretmiştir. — İbni Hacer (R.A) da dedi: «Şâri-in (Peygamber S.A.V-in) sözünü; iki eli yîkamak üzerine hamletmek, uzak bir beyandır. Binâenaleyh ancak şer'î hükümler, delâlet edenler üzerine hamlolunur. Zira Peygamber (S.A.V), ancak Şer'î hükümleri beyan etmek için gönderilmiştir; — Ateşte pişmiş etleri yiyen kimselerin abdest almamalarını beyan eden nesih (hüküm kaldırma) Ciheti, ancak (meşhur olan) câbir t R.A) in şu sözünden istifâde olunmuştur : «Ateşte pişmiş (veya ateşin dokunduğu) eti yedikten sonra abdest alma veya terk etme İşinden Resûlüllahm en son işlediği, abdest almayı terk etmek olmuştur.» [32] Deve etini yedikten sonra eî yıkamak, İmam-i Ahmet bin hanbel (R.A) göre, vâcibdir. Diğer imamlara göre, deve etini yiyince abdest almakdan murad, deve etinin kerih kokusu ve yağlı olmasından dolayı, elleri ve ağzı yıkamak manasınadır. Koyun eti, bunun hilâfınadır. Veya Hadîsi Şerif, Câbir (R.A) in beyan ettiği fîli Resul hadîsi ile mensuhdur. Hadîsi şerifde; «koyun ağılında namaz kılmanın cevazı» kerâhat-sız caiz olduğu ve «deve ağılmdada namaz kılınmayacağının beyanı» namazın kerâhat olacağı beyan edilmektedir. Bu hususun geniş îzahı, fıkıh kitaplarında yazılmıştır. Erbabı mütalaa oraya müracaat ederler. Ve ilmi fıkhın = fıkıh kitabl-arınm, kitab ve sünnet hükümlerini en iyi beyan eden eserler olduğu muhakkakdır. İlmi fıkıh hakkında bir nebze malumat, yukarda 200. hadîsi şerifin îzah bölümünde zikredilmiştir. İmamı Tahâvî merhumda şu hükümleri yazıyor : «Birinci babda câbir (R.A) in hadîsini rivayet etmiştikki; «Resûlüllah (S.A.V) in ateşin mes edib dokunduğu eti yedikten sonra abdest aima ile abdesti terk etme işinden en son işlediği, ateşte pişen şeyden yiyince abdesti terk etmek olmuştur. — Binâenaleyh yukarda geçen ateşin mes edib pişirdiği yenildiğinde abdestin gerekmesi, devenin ve başkalarının etini yemekledir ki, devenin etlerinden yenildiğinde abdestin terki ile diğer etleri yiyin-cede.abdesti terk etmek olmuştur. — İşte bu hüküm, eserleri nakletme yoluyla beyan edilen bu bâ-bm hükmüdür. — Ama nazar ve düşünce beyanı yoluyla olan hüküm ise, elbet biz deve ile koyunun, alım satımının helalliğim, sütlerinin içimini, etlerinin temizliğini müsâvî görüb biliyoruz ve muhakkakki,bu hususda bunların hükümleri tefrik olunamaz. — Binaenaleyh bu hüküm üzerindeki kesin görüş, deve ile koyun, etinin yenmesinin müsâvîliğidir. — Şu halde koyunun etlerini yemekle abdest lâzım olmadığı gibi, devenin etlerini yemeklede abdest bozulmaz ve abdest almak lâzım olmaz. Bu hüküm; Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Muhammed bin Hasan (Allah hepsine rahmetini ihsan eylesin) in kavli ve görüşüdür.[33] Tercümesi: 306 - (7) EbîHureyre (R.A) den mervîdir, dedi: Resûlüllah (S.A.V) buhurdu: «Sizin biriniz, karnında bir şey bulduğu vakit, kendinde de bir şeyin mak'adindan çıkıfe çıkmadığında şüphe [34]hasıl olursa, Mak'adından bir ses İşitinceye veya bir yel çıkıncaya kadar, hemen mescidden çıkmasın.» [35] İzahat Yani, abdestli bir kişi, cami ve mescidde veya her hanki bir yerde iken karnında bir gürültü gibi bir şeyler duyunca, abdesti bozuldu zan-nı ile cami ve mescidden çıkıb abdest almaya gitmemesi gerektiğini beyan buyurulmuştur. Zira mak'adından bir yel ve zarta çekme gibi bir ses çıkmadıkça, abdest bozulmaz. Bu hadisi şerifde beyan edilen, «Mak'adından bir ses işitince veya bir yel çıkıncaya kadar» Cümleleri, Ebû Hanîfe hazretlerinin, arkadan çıkan yelin abdesti bozub, önden (zekerden ve fercden) çıkan yelin- abdesti bozmayacağı hükmünü çıkardığı delili oluyor. Fercden ve zekerden yelin çıkacağı, bir ihtimal ve mümkinat hükmüne binaendir. Abdestli kişinin mak'adından bir yel ve zarta çıkmadıkça, karnındaki gürültü ve emsalinin ve hatta mak'adındaki bir kımıldama gibi vehim ve şüphe verici harektlerden dolayı abdestin bozulmayacağı beyan buyurlumaktadır. Çünkü : «Yakın, şek ile zail olmaz.» . Yani, Abdestli olduğu kesin olan kişinin, her hanki bir şek ve şüphe ile abdestinin bozulmayıb, ancak kesin olarak yellenme hali bilinirse, abdesti bozulur. Geniş malumat, fıkhın abdesti bozan ve bozmayan şeyler bahsinde mezkûrdur. Tercümesi: 307 - (8) Abdullah bin Abbas (R.A) den mervîdir, dedi: Resûlüllah (S.A.V), süt içti, hemen ağzım yıkadı. Ve [36]buyurdu: «Muhakkakki, o südün yağı vardır.» [37] İzahat Resûlüllah (S.A.V) efendimiz, südü içince ağzım yıkayor ve yıkamasına sebeb olarakda, südün yağlı olduğunu beyan buyuruyor. Bu açıklama ve amelden anlaşılmaktadırki, yağlı bir şey yenilir ve içilirse, ağzı yıkamak, sünnete uygun bir ameldir. Meşrubattan olan her yağlı şeyi içince, ağzı yîkamak müstehabdır. Ayrıca her hangi bir yemek sofrasına oturulacağında, yemekten evvel ve yemekten sonra el yıkamanın sünnet ve müstehab olduğu ve bu hususu beyan eden hadîsi nebevilerin hükümleri, mahallerinde gelecektir. Ayrıca fıkhın, «kerâhiye Bahsi» nde geniş izahat vardır. Tercümesi: 308 - (9) Büreyde (R.A) den mervîdir, muhakkakki'Resûlüllah (S.A.V), fetih gününde (mekkenin fethi gününde), bir abdestle beş vakit namazı kıldı ve iki mestleri üzerine mesnetti. — tşte o anda Ömer (R.A) ona (Resûlüllah sallallâhü aleyhi ve-selleme) dedi : Bugün öyle bir şey İşledİnki, daha evvel hiç İşleme-mişdin! — Hemen Resûüllah (SA.V) buyurdu: «Bilerek işledim ey Ömer!» (Hadîsi, Müslim rivayet etmiştir.) [38] İzahat Râvî Büreyde bin el Husayb (R.A), Peygamber sallallâhü aleyhi vesellem efendimiz medine-i münevvereye hicret ettiği günlerde seksen kadar kişiyle gelib müslüman olmuşlardır. Bedir muharebesinden biraz evvel müslüman olmuştur ve fakat muharebeye iştirak etmemişler. Uhud muharebesinden sonra Medine-i Münevvereye gelmiştir. Uhuddan başka bütün muharebelerde bulunmuş ve Bîatürrizvanda bî-at etmiştir. Medîne-i Münevverede sakin olanlardandır. Sonra Basraya gitmiştir. Daha sonra Basradan Horasana gâzî olarak gitmiştir. Hicretin altmış ikinci (62). senesinde yezidin hilâfeti zamanında «merve» denilen mahalde vefat etmiştir. Resûlüllah (SA.V) den yüz altmış yedi (167) hadîsi şerif rivayet etmiştir. Allah ondan râzî olsun. Hadisi şerifde mündemiç olan hüküm, sünnetin ruhsat olan ve dinin kolaylık dîni hükümlerinden birisini beyan buyurmaktadır. Resûlüllah sallallâhü aleyhi vesellern efendimiz, bir abdest ile beş vakit namazı kılıyor. Uz. Ömer, acaba bir unutma falan olurmu kabilinden, şimdiye kadar islenmiyen? bir amelin işlendiğini hatırlatıyor, îşte o anda efendimiz buyuruyor : «Bilerek İşledim, Ey Ömer!» Şu halde abdesti daralmayan her müslüman, bir abdest ile beş vakit namaz kılabilir. Çünkü önder ve mürşidimiz aynısını işlemiştir. Tercümesi: 309- (10) SüveydbinNûman(R.A)denmervidir. Şüphesiz Süveyd (R.A) Resûlüllah (S.A.V) le beraber hayber günü çıkmıştı, hatta sahfaâ denilen mevkie vardılar-o sahbâ, haybere yakın bir mevkidir - Resûlüllah {SA.V) ikindi namazını kıldı, sonra, azıkları istedi, o anda arpa ve buğday unundan yapılmış kavutdan başka bir şey getirilmedi. O kavutu, yenmesi kolay olması için ıslatma emrini verdi. Sonrada Resûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem yedi, bizde yedik. Sonra akşam namazına kalkdı, Mazmaza yapdı (ağzını yıkadı) bizde mazmaza yapdık, sonra Resûlüllah (S.A.V) namaz kıldı ve abdest[39] almadı.» [40] İzahat Râvî Süveyd bin Nûman {RA)t Evs kabilesine mensub ensarı kiramdan bir sahabedir. Uhud muharebesinde ve ondan sonraki muharebelerin hepsinde Resulü ekrem sallallâhü aleyhi vesellemle beraber hazır bulunmuştur. Bu haberdede, yağlı olmayıb kuru olan kavutu ıslatarak yedikten sonra Resulü ekrem efendimiz, sâde ağzını yıkayıb abdestini tazelemeden namazım kılıyor. Binâenaleyh her hangi bir yerde yaş ve kuru cinsinden bir şeyi yiyen bir kişi, ağzım yîkayıb abdestini tazelemeden ftamazını kılmalıdır. Abdesti olmayan kişi, elbette bir şey yesede yemeseder abdestini alıp namazını kılması lazımdır. Resulü ekrem sallallâhü aleyhi vesellem efendimizin filî sünnetini beyan eden haber üzerine, bir hususa dikkat çekmek isteriz. Ramazanı şerifin akşam iftarlarını namazdan evvel bir şeyler yiyib içen kimselerin, ağızlarını yıkayıb ondan sonra namazı kılmaları sünnete en uygun olan bir haldir. Ramazanın dışında bir şey yiyenlerde, aynı sünneti işlemelidirler. . Hayber : Tebük şehri ile medine-i münevvere'arasmda bulunan hurmalıklı ve yeşillerle süslü bir şehirdir. [41] [28] (Hadîsi, Buhârî, Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir.) [29] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 261-262. [30] (Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.) [31] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 262-263. [32] (Mirkat, C. I, 274) [33] (Şerhi Maânilâsâr, C. 1,70-71) [34] (Hadisi, müslim rivayet etmiştir.) [35] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 263-266. [36] (Hadîsi, Buharı ve Müslim İttifakla rivayet etmişlerdir.) [37] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 266. [38] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/267. [39] (Haberi, Buhârî rivayet etmiştir.) [40] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 267-268.. [41] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 2/ 269. |