๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Minhacut Talibin => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 13 Kasım 2010, 23:12:11



Konu Başlığı: Nikah
Gönderen: Ekvan üzerinde 13 Kasım 2010, 23:12:11
ON ALTINCI BÖLÜM NİKAH


A.NİKAHIN KEYFİYETİ

Evlenmeye istekli olup mehir ve nafakayı bulan kişinin evlen­mesi, nafaka ve mehri bulamayanın ise evlenmemesi müstehabtır. Evlenemeyen kimse, oruç tutarak nefsi arzularına mani olmalıdır.

Evlenmeye ihtiyaç duymayan ve mehir bulamayan kimsenin evlenmesi mekruhtur. Mehri bulanın evlenmesi mekruh olmayıp vaktini ibadete ayırması daha iyidir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, kişi kendini ibadete adamamışsa evlenmesi daha iyidir. Şayet kişi gerekli mehri bulur da kendisinde yaşlılık, devamlı hasta olmak veya cinsel iktidarsızlık gibi bir engel varsa evlenmesi mekruhtur. Allah daha iyi bilir.

Eş olarak seçilen kadının dindar, bekar, soyunun temiz olması ve yakın akrabadan olmaması müstehabtır.

Kişinin evlenmek istediği kadına evlenme teklifi yapmadan önce izin vermezse bile ona bakması sünnettir. İhtiyaç duyması ha­linde tekrar tekrar bakabilir. Kadının sadece yüzüne ve ellerinin iç ve dış kısmına bakabilir.

Baliğ olan kişinin hür, büyük ve yabancı kadının avret yerleri­ne bakması haramdır. Keza fitne korkusu olduğu zaman hür kadının yüzüne ve ellerine bakması da haramdır. Keza en sahih kav­le göre, fitne olmasa da yabancı kadının yüzüne ve ellerine bakması haramdır.

Erkeğin mahremi olan kadının diz ile göbek arasındaki bede­nine bakması haramdır. Diz ile göbek arası hariç diğer yerlerine bakması ise helaldir. Zayıf kavle göre ise mahremi olan kadının sa­dece iş esnasında bedenin görünen (yüz, kafa, boyun, dirseklere ka­dar kollar ve topuklara kadar ayaklar) kısmına bakması caizdir. En sahih kavle göre, şehvet duymaksızın cariyenin göbek ve diz kapağı arası hariç bedenin diğer kısımlarına, iştiha çekmeyen küçük kız ço­cuğun cinsel organı hariç vücudunun diğer yerlerine bakmak caiz­dir.

Kölenin hanımefendisine ve memsuh (penisi olmayan) erkeğin yabancı kadına bakmasının hükmü, erkeğin mahremine bak­masının hükmü gibidir. Buluğ çağına yaklaşmış kişinin hükmü ise, baliğ olanın hükmü gibidir. Göbek ile diz kapağı arası hariç, erkeğin erkeğe bakması helaldir. Henüz bıyığı çıkmamış çocuğa şehvetle bakmak haramdır. Ben diyorum ki es'ah görüşe ve imam'm kesin be­yanına göre, henüz bıyığı çıkmamış çocuğa şehvet duymaksızın bak­mak da haramdır. Muhakkik alimlerce kabul edilen en sahih kavle göre, cariyeye bakmanın hükmü, hür kadına bakmanın hükmü gibi­dir. Allah daha iyi bilir. Kadının kadına bakmasının hükmü ise, er­keğin erkeğe bakmasının hükmü gibidir.

Zımmi kadının nıüslüman kadına bakması haramdır. Fitne korkusu yoksa göbek ve diz kapağı arası hariç, kadının yabancı bir erkeğe bakması caizdir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, erkeğin kadına bakması haram olduğu gibi kadının da erkeğe bakması ha­ramdır. Allah daha iyi bilir.

Kadının; mahremi olan erkeğe bakmasının hükmü, erkeğin mahremi olan kadına bakmasının hükmü gibidir. Bakmak haram olunca, dokunmak da haram olur. Çünkü bakmaya nispetle, şehveti uyandırmada dokunmak daha etkilidir. Ancak neşter veya kupa vur­mak veya tedavi için yabancı kadına bakmak veya dokunmak mu­bahtır. Ben diyorum ki; satış, şahitlik, farz olan ilmi öğretmek ve benzeri muameleler için ihtiyaç miktarınca erkeğin yabancı kadına bakması mubahtır. Allah daha iyi bilir.

Kişinin kendi karısının bedeninin her tarafına bakması kera­hetle birlikte mubahtır.

 

1. Evlilikte Teklif
 

Nikahlı olmayan ve iddet süresi içinde olmayan kadına evlen­me teklifi yapmak caizdir. İddet süresi içerisinde olan kadına açıkça evlenme teklifi yapılamaz. Ric'i talâk ile iddet bekleyen kadına ise ima veya açıktan evlenme teklifi yapılamaz. Kocasının vefatından dolayı iddet bekleyen, keza en zahir kavle göre bain talâk ile boşanıp iddet bekleyen kadına evlenme teklifi yapmak caizdir.

Bir kimsenin evlenme teklifi yapıp de söz kestiği kadına, ken­disinin izni olmadıkça başkasının evlenme teklifi yapması haramdır. Ancak evlenme teklifinde bulunan kişiye kabul veya red cevabı ve-rilmemişse en zahir kavle göre, bir başkasının aynı kadına evlenme teklifi yapması haram değildir.

Bir kimse evlenmek istediği kişi hakkında başkası ile istişare­de bulunursa, istişare edilen kişinin kendisinden sorulan kişi hakkında bildiği ayıpları doğru söylemesi vacibtir. Evlenme teklifin­de bulunan kişinin, tekliften önce ve nikah akdinden sonra hutbe ile söze başlaması, yani söze Hamdele ve Salvele ile başlaması, tavsiye ve dua ile sözünü bitirmesi müstehabtır. Şayet kızın velisi söze baş­lar, damat da:

"Allah'a hamd, Resulüne salât ve selâm olsun. Onun nikahını kabul ettim." derse, en sahih kavle göre, nikah akdi geçerli olur. Söze hutbe ile başlamak müstehabtır. Ben diyorum ki en sahih kav­le göre, söze hutbe ile başlamak müstehab değildir. Allah daha iyi bi­lir. Şayet icap ile kabul arasına uzun bir fasıla girerse nikah akdi ge­çersiz olur.

 

2. Nikahın Rükünleri
 

Nikahın beş rüknü vardır: Lafız, zevce, iki şahit, zevç ve veli.

Nikah akdi, ancak icap ve kabul lafzı ile sahih olur. İcap lafzı velinin koca olacak kişiye: "zevveçtüke ibneti/kızımı sana zevce ola­rak verdim" veya "enkehtuke binti/kızımı sana nikahladım" deme-sidir. Kabul lafzı ise; zevcin: "tezevveçtuha/onunla evlendim" veya "nekehtuha/onu nikahladım" veya "kabiltu nikaheha/onun nikahım kabul ettim" veya "kabiltu tezviceha/onunla evlenmeyi kabul ettim" demesidir. Damat lafzı veliden önce de söylerse caizdir.

Nikah akdi ancak "tezvic" veya "inkah" lafzı ile caiz olur. En sahih kavle göre Arapça olmayan lafızla kıyılan nikah sahihtir. Ki­nayeli lafızlarla yapılan nikah akdi kesinlikle sahih değildir. Velinin: "Kızımı sana helal ettim." demesi gibi. Şayet veli: "Kızımı sana zev­ce olarak verdim." der, koca da: "Kabul ettim." deyip susarsa, mez­hep alimlerince kabul edilen rivayete göre akid tamamlanmış olmaz. Şayet koca: "Kızını benimle evlendir." der veli de: "Seninle evlendir­dim." derse, veya veli: "Kızımla evlen." der koca da: "Evlendim." derse, nikah sahih olur.

Nikahı bir şarta bağlamak sahih değildir. Veliye bir çocuğunun dünyaya geldiği müjde verilir, o da: "Eğer kız ise seninle evlendiri­rim." veya "Kızım boşanır ve iddeti biterse seninle evlendiririm." derse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre akid geçersiz­dir. Nikah akdini süreli yapmak veya meçhul bir vakte bağlamak sa­hih değildir.

Şiğar nikahı da caiz değildir. Şiğar nikahı, velinin bir baş­kasına: "Her birinin cinsel organı diğerinin mehri olmak şeklinde kızını benimle evlendirmen üzerine kızımı seninle evlendirdim." de­mesi ve diğerinin de: "Kabul ettim." diye cevap vermesidir. Her bi­rinin cinsel organının diğerinin mehri olmasından söz etmeden: "Kızını benimle evlendirmen üzerine kızımı seninle evlendirdim." derse, en sahih kavle göre akid sahih olur. Şayet: "Her birinin cinsel organı ile birlikte bir mal belli ederek diğerinin mehri olması şeklin­de, kızını benimle evlendirmen üzerine kızımı seninle evlendirdim." derse, en sahih kavle göre akid geçersizdir.

Nikah akdinin sahih olmasının bir şartı da iki şahidin bulun­masıdır. Şahitlerin hür, erkek ve adil olmaları, sağır ve kör olmama­ları şarttır.

Kör olanın şahitliği ile akdin sahih olup olmadığı hususunda bir vecih vardır. En sahih kavle göre karı-kocanın iki oğlunun veya ikisinin düşmanının şahitliği ile yapılabilir. En sahih kavle göre, adaleti gizli olan iki kişi ile yapılan nikah akdi nikah sahihtir. İslam'ı ve hürriyeti zahir olmayan şahitlerin şahitlikleri ile nikah akdi sahih olmaz. Akid esnasında şahidin fasık olduğu anlaşılırsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre akid geçersizdir.

Şahidin fasık olduğu, bir delil veya karı ve kocanın sözbirliği ile bilinir. İki şahidin: "Biz fasık idik." demelerinin akde bir etkisi ol­maz. Koca, şahidin fasık olduğunu itiraf eder de kadın inkar ederse nikah feshedilir. Şayet tedahül olmamışsa koca mehrin yarısını ve­rir. Tedahül olmuşsa kocanın mehrin tümünü vermesi lazımdır. Ni­kahta kadının rızası dikkate alınırsa, rızasının alındığına dair şahit bulundurmak müstehab olup şart değildir.

 

3. Nikah Akdini Yapmaya Yetkili Olan Kişi
 

Kadın, velisinden izin almış olsa bile kendi kendini evlendire-mez. Vekil sıfatı ile başkasını da evlendiremez ve vekalet veya vela­yet yolu ile bir kimse için nikahı kabul edemez. Bir kimse veli olma­dan bir kadın ile evlenir ve tedahül olursa, onun mehri misil verme­si gerekir. Fakat bu sebeple had cezası gerekmez. Çünkü kadının kendi kendini evlendirmeye yetkili olup olmadığı ihtilaflıdır.

Mücbir veli, kendi velayeti altındaki kadını evlendirdiğini ik­rar ederse sözü kabul edilir, veli mücbir değilse sözü kabul edilmez. Baliğe ve akıllı kadın, velisi tarafından evlendirildiğini ikrar ederse, İmamın son kavline göre iddiası kabul edilir.

Küçük veya büyük bakire kızın babası izin ve rızasını almadan onu evlendirebilir. Kız büyük ise, babasının ondan nikah izni iste­mesi müstehabtır. Baba dul olan kızının iznini almadan onu evlen­diremez. Buluğ çağma ermedikçe, velinin küçük yaştaki dul kızı ev­lendirmesi sahih değildir. Babası yok ise velayet konusunda dedenin hükmü, babanın hükmü gibidir.

Kızın bakireliği ister sahih bir nikah neticesinde zail olsun, is­ter zina gibi haram bir nedenle giderilmiş olsun dul sayılır. Cinsi münasebet olmaksızın düşmek gibi bir fiil nedeni ile bekaretini yiti­ren kız, en sahih kavle göre dul sayılmaz.

Kardeş ve amca gibi nesepten gelen yakın veli, küçük kızı (ba­kire veya dul olanı) evlendiremez. Dul olan kadın, açıkça izin verme­dikçe velisi onu evlendiremez. En sahih kavle göre, bakire olan kızın nikah için izin verdiğini bildirmek üzere susması yeterlidir. Cariye­yi azad eden kişnini ve devlet başkanının evlendirme hususundaki hükmü, kardeşin hükmü gibidir.

Velayette öncelik sırası babanındır. Sonra dede gelir. Daha son­ra dedenin babası, öz kardeş veya baba bir kardeş, ne kadar aşağıya doğru inse de kardeşin çocukları, amca ve mirasta olduğu gibi diğer asabeler gelir. En zahir kavle göre öz kardeş, baba bir kardeşten önce gelir. Kadının evlatlığı olan çocuk, onu evlendiremez. Evlatlık olan çocuk, kadının amcasının oğlu veya amcasının oğlunun oğlu ve­ya onu azad eden veya hakim ise onu evlendirebilir.

Kadının nesepten gelen velisi yoksa onu azad eden erkek, da­ha sonra mirasta olduğu gibi erkeğe asabe olanlar evlendirir. Kadım evlendirme hakkına sahip olan veli, o kadının azad ettiği cariyeyi de evlendirme hakkına sahiptir. Ancak azad eden kadının hayatta ol­ması şarttır. En sahih kavle göre azad eden kadının izni nikah için geçerli değildir.

Cariyeyi azad eden kadın Ölünce, velisi cariyeyi evlendirebilir. Cariyeyi, azad eden veya onun asabeleri yoksa sultan evlendirir. Ke­za akrabaları veya onu azad eden akdi engellerse, nikah akdini sul­tan yapar. Velinin nikahı engellemesi şudur: Baliğe ve akıllı olan kadın, kendi dengi olan birini tayin ederek onunla evlenmeyi talep eder de babası onu bir başkası ile evlendirmek isterse, en sahih kav­le göre baba bu hakka sahiptir. Zira baba evladının hakkını daha iyi gözetir.

 

4. Nikahta Veli Olmaya Mani Olan Haller

 

Köle, çocuk, deli, yaşlılık veya bunaklık sebebiyle görüş ve düşüncesi ihlal olmuş kişi nikah akdi için veli olamaz. Keza mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, sefîhlikle kısıtlılık altında bulunan kişi de veli olamaz. Yakın akraba bu sıfatlardan bir kısmını taşırsa velayet hakkı uzak akrabalara geçer.Veli baygınlık geçirir ve baygınlığı genellikle uzun devam etmez veya birkaç gün devam ederse ayılncaya kadar nikah bekletilir. Zayıf kavle göre ise velayet hakkı uzak akrabalara geçer. En sahih kavle göre velinin kör olması velayet hakkım düşürmez. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, fasık olan kişi veli olamaz. Kafir olan erkek, kafir kadına veli olabilir.

Taraflardan biri veya zevce ihramlı olursa nikah akdi sahih ol­maz. En sahih kavle göre velayet hakkı uzak akrabaya geçmez. Ve­linin ihramda olması halinde nikah akdini uzak veli değil sultan ya­par. Ben diyorum ki; veli veya koca ihramda olur da ihramda olma­yan vekil akdi yaparsa sahih olmaz. Allah daha iyi bilir.

Kadının velisi iki merhale (namazı kısaltma mesafesi) kadar uzakta olursa, nikah akdini sultan yapar. Velinin bulunduğu yer iki merhaleden daha az ise, en sahih kavle göre onun izni olmadan ni­kah kıyılamaz.

Mücbir veli, velayet altındaki kadının izni olmaksızın baş­kasına vekalet verebilir. En zahir kavle göre, velinin vekil tayin ede­bilmesi için kadına eş olacak erkeği belirtmesi şart değildir. Kadına eş olacak erkeği belirtmeksizin vekil tayin ederse, vekil ihtiyatlı dav­ranır ve kadını dengi olmayan bir erkekle evlendiremez.

Mücbir olmayan veliye gelince; şayet kadın ona: "Vekil tayin et." derse vekil tayin edebilir, vekil tayin etmekten men ederse vekil edemez. Kadın : "Beni evlendir." derse, en sahih kavle göre velinin vekil tayin etme hakkı doğar. Veli, nikah izni almadan vekil tayin ederse, en sahih kavle göre böyle bir vekalet sahih olmaz.

Velinin vekili nikah akdi yaparken kocaya: "Falanın kızı filânı seninle evlendirdim." der veya kadının velisi nikah akdi yapar, mec­liste de kocanın vekili bulunursa ona: "Kızımı falanla elendirdim." derse, kocanın vekili de: "Bu kadınm nikahını müvekkilim için ka­bul ettim." demelidir.

Mücbir velinin baliğe olan deli kızı ve evlenme ihtiyacı zahir olan deliyi evlendirmesi lazımdır. Fakat küçük olan kızı ve erkek ço­cuğu evlendirmesi lazım değildir.

Mücbir veya mücbir olmayan veli bir tane olur da kadın evlen­meyi talep ederse, velinin buna rıza göstermesi gerekir. Veli bir kişi olmayıp kardeş gibi birkaç kişi olur da bir kısmına evlenmek istediğini bildirirse, en sahih kavle göre kadının talebine rıza göstermele­ri gerekir. Aynı mertebede birkaç veli bir arada olurlarsa, diğer veli­lerin rızasını almak sureti ile en fakih ve en yaşlı olan velinin kadını evlendirmesi müstehabtır. Kimin kadını evlendireceği konusunda anlaşmazlarsa, aralarında kura çekilir ve kurası çıkan kadını evlen­dirir. Kadın, evlenme konusunda bütün velilerine izin vermişse ve kurası çıkmayan veli evlendirmeyi yapmışsa, en sahih kavle göre akid sahihtir. Velilerden biri onu Zeyd'e, diğeri ise Amr'a nikah-lamışsa ve önce yapılan biliniyorsa, o nikah sahihtir. Şayet her iki akid bir anda yapılmışsa veya hangi akdin daha önce yapıldığı veya beraber olduğu bilinmiyorsa her iki akid de geçersizdir. Keza iki akidden birinin önce yapıldığı bilinir, fakat hangisinin önce yapıldığı bilinmiyorsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre her iki akid de geçersizdir. Eğer ilk yapılan akid bilinir de sonra diğeri ile karıştırılırsa, ilk akid belli oluncaya kadar beklemek vacibtir.

İki erkek aynı kadınla nikah akdini yaptıklarını ve her biri kendi akdinin önce yapıldığını iddia ederse, İmamın son kavline göre, her ikisinin davası dinlenir ve kadının ikrar ettiği nikah akdi sahih kabul edilir. Kadın nikah akdini inkar ederse kendisine yemin ettirilir. İkisinden birinin akdini ikrar ederse, ikrar ettiği kişinin ni­kahı geçerli olur. Diğerinin davası dinlenir ve kadına yemin verdiri­lir. Bu hüküm, iki kavle göre yorumlanır. Şöyle ki bir kimse: "Bu akid Zeyd'e aittir, bilakis Amr'a aittir." derse, Amr'a mehir vermek­le borçlu sayılır mı sayılmaz mı? Borçlu sayılır dememiz halinde du­rum bellidir. Diğeri ise yemin eder ve kadından mehri misil alır.

Bir akitte dede her iki tarafa veli olursa, meselâ bir oğlunun kızını diğer oğlunun oğluna nikahlarsa, en sahih kavle göre akid sa­hihtir.

Velilik sıfatı ile amca çocuğu, amcasının kızı ile nikahını kıya­maz. Belki aynı derecede olan amcasının çocuğu nikahlarını kıyar. Aynı derecede olan amcanın çocuğu yoksa, nikahı hakim kıyar. Kadı velisi olmayan bir kadınla evlenmek isterse, mertebece kendisinden yüksek olan velilerden biri veya kendisinin naibi nikahı kıyar. Veli olan dedenin dışında taraflardan her birine bir kimsenin velilik et­mesi caiz olmadığı gibi, taraflardan birine veya her birine vekil tut­ması da en sahih kavle göre caiz değildir.

 

5. Küfuv (Evlenmede Tarafların Denk Olması)

 

Veli kadının rızasını almak suretiyle onu dengi olmayan bir er­kekle evlendirirse veya aynı derecede olan velilerin bir kısmı kadının rızasını almak ve diğer velilerin de rızasını almak suretiyle kadını evlendirirlerse akid sahihtir.

Kadının yakın akrabaları (velileri) rızasını alarak onu evlendi­rirlerse, uzak velilerinin buna itiraz etme hakları yoktur. Aynı dere­cede olan akrabalardan biri, kadının rızasını alarak diğer velilerin rızasını almadan onu evlendirirse, nikah akdi sahih olmaz. Bir kav­le göre ise nikah akdi sahihtir. Ancak rızaları alınmamış velilerin ni­kahı feshetme hakları vardır.

Baba; küçük, bakire veya baliğe kızının rızasını almaksızın dengi olmayan erkekle evlendirirse, en zahir kavle göre nikah akdi geçersizdir. Diğer bir kavle göre ise akid sahihtir. Baliğe kız için ace­le üzere muhayyerlik hakkı vardır. Küçük kızın ise, baliğe olduktan sonra muhayyerlik hakkı vardır. Velisi olmayan kadın, sultandan kendisini dengi olmayan bir erkekle evlendirmesini talep eder ve sultan da onu dengi olmayan bir erkekle evlendirirse, en sahih kav­le göre akid sahih değildir.

Evlenmede denkliği gösteren hususlar şunlardır:

1-  Muhayyerlik hakkım geçerli kılan ayıplardan salim bulun­mak. (Bu ayıpların açıklanması ilerde gelecektir.)

2- Hürriyet: Köle olan bir erkek hür olan bir kadına denk ola­maz. Azad edilmiş köle de aslında hür olan kadına denk olamaz.

3-
Nesep: Babası acem olan (arap olmayan) erkek, babası arap olan kadına denk değildir. Kureyşî olmayan erkek, kureyşî olan kadına denk değildir. Haşimî ve Muttalip oğullarından olmayan kimse bunlara denk olamaz. En sahih kavle göre; arap olanlar için nesebe itibar edildiği gibi, acem olanlar için de nesebe itibar edilir.

4-
İffetli (dindar ve şerefli) olmak: Fasık olan kimse, afife olan kadına denk değildir.

5-  Sanat: Örfe göre sanatı düşük kabul edilen kimse, sanatı yüksek olanın kızma; süpürgecilik, kupa vurmak, bekçi, çoban ve hamam kayyımı gibi sanatı düşük olan kimse, terzi olanın kızma denk değildir. Terzi olan, tüccar ve manifaturacının kızma denk değildir. Tüccar ve manifaturacı olan, alim ve hakimin kızma denk de­ğildir. En sahih kavle göre denklikte zenginlik dikkate alınmaz.

Yukarıda belirtilen özelliklerin bazıları, bazılarına karşılık ola­maz (düşük sayılan özellik, üstün olan Özelliğin yerini alamaz).

Baba, küçük yaştaki oğlunu bir cariye ile evlendiremez. Keza mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, ayıplı olan bir kadın­la da evlendiremez. En sahih kavle göre, babanın küçük yaştaki ço­cuğunu nesep ve sanat gibi diğer özelliklerde kendisine denk olma­yan bir kadınla evlendirmesi sahihtir. Çocuk buluğ çağına erince muhayyerlik hakkı vardır.

 

6. Kısıtlılık Altında Olanın Nikahı

 

Deli küçük çocuk keza deli büyük çocuk evlendirilemez. Ancak deli büyük çocuğun evlenme ihtiyacı varsa sadece bir kadınla evlen­diril ebilir.

Veli, küçük ve akıllı olan çocuğu birden fazla kadınla evlendi-rebildiği gibi açık bir maslahat olması halinde baba veya dede deli kız çocuğunu evlendirebüir. Burada kızın evlenmeye ihtiyaç duy­ması şart değildir. Ayrıca kızın küçük veya büyük, dul veya bakire olması durumunda hüküm aynıdır. Babası veya dedesi olmayan kız, küçük yaşta evlendirilemez. Buluğ çağma erince; en sahih kavle göre evlenmeye ihtiyaç duyarsa sultan onu evlendirir. En sahih kav­le göre, küçük çocuk maslahat nedeni ile evlendirilemez.

Sefîhlikle kısıtlılık altında bulunan kimse, kendi nikah akdini yapamaz. Belki velisinin izni ile nikah akdini yapar veya velisi onun adına nikah akdini kabul eder. Şayet evlenmesi için velisi ona izin verir ve belli bir kadın tayin ederse, başka bir kadınla evlenemez. Velisinin tayin ettiği kadınla mehri misil veya mehri misilden daha az bir mehirle evlenebilir. Eğer fazla raehir öderse, meşhur kavle göre, tesmiye edilen mehri misil ile akdi sahihtir. Şayet velisi kendi­sine bin lira mehir ödeyerek evlen der ve bir kadın belli etmezse, bin liradan az bir mehirle ve mehri misil ile nikah akdi yapabilir.

Veli herhangi bir şeyi belirtmeksizin izin verirse en sahih kav­le göre, yapacağı nikah akdi sahih olur ve mehri misil ile uygun bir kadınla evlenir. Veli nikah akdini onun adına kabul ederse, onun

kendisinden izin alması en sahih kavle göre şarttır. Bu durumda ak­di mehri misille veya ondan daha az bir mehirle kabul eder. Fazla bir mehirle akdi kabul ederse, akid mehri misile göre sahih olur. Bir kavle göre ise akid geçersizdir.

Sefih olan izin almaksızın evlenirse, nikah akdi geçersizdir. Gerdeğe girmişse, kendisine herhangi bir şey lazım gelmez. Zayıf kavle göre ise mehri misil vermesi gerekir. Bir başka zayıf kavle göre ise az bir mal vermesi lazımdır.

Fels (para) sebebi ile kısıtlılık altında bulunan kimsenin evlen­mesi sahihtir. Nikahın masrafları eli altında bulunan paradan değil de kazancından ödenir.

Efendisinin izni olmadan evlenen kölenin nikahı geçersiz olup izinle yapılan akid ise sahihtir. Efendi mutlak şekilde izin verebildi­ği gibi evleneceği kadını, kabilesini veya beldesini de tayin ederek izin verebilir. Köle kendisine izin verildiği hususlardan vazgeçip baş­ka şey yapamaz. En zahir kavle göre efendi, kölesini evlenmeye ve­ya bekar kalmaya icbar edemez.

Sahibi hangi sıfatla (küçük,bakire veya dul) olursa olsun cari­yesini nikaha icbar edebilir. Cariye evlenmeyi talep ederse, efendisi onu evlendirmeye mecbur değildir. Bir kavle göre efendisinin onun­la evlenmesi haram ise, onu evlendirmesi lazımdır. Efendisi onu ev-lendirirse, en sahih kavle göre velisi olması hasebiyle değil, mülkü olması hasebiyle evlendirir.

Müslüman olan kimse, kafir olan cariyesini, fasık veya mukâteb olan kölesini evlendirebüir. Veli, çocuğun veya delinin köle­sini evlendiremez. En sahih kavle göre çocuğun cariyesini evlendire­büir.

 

7. Evlenilmesi Haram Olan Kadınlar
 

Akrabalık, hısımlık veya süt emme gibi bir sebeple kendileriy­le evlenmenin haram olduğu kadınlar şunlardır:

Anneler: Kişiyi doğuran veya kişiyi doğuranı doğuran kadına anne denir. Kişinin anneleri kendisine haramdır.

Kızlar: Kişinin sulbünden doğan veya sulbünden doğanın do­ğurduğu kızlar kişinin kızı sayılır. Ben diyorum ki; zina eden erkeğin, zinasından doğan kızla evlenmesi helaldir. Fakat kadının zina­dan doğan erkek çocuğu ile evlenmesi haramdır. Allah daha iyi bilir.

Kız kardeşler, erkek ve kız kardeşlerin kızları, her ne kadar aşağıya doğru inse de hala ve teyzeler: Babanın kız kardeşi olan kadın haladır. Annenin kız kardeşi olan kadın ise teyzedir.

Yukarıda belirtilen nesep dolayısıyla haram olan yedi kısım kadın, süt emişme nedeni ile de haram olurlar. Kişiyi emziren veya onu doğuranı emziren kadın veya babasını emziren veya süt emzire­ni doğuran kadın veya süt sahibinin (süt emziren kadının kocasının) süt annesi, kişinin süt annesi sayılmaktadır. Geriye kalanlar süt emişme yolu ile haram olan kadınlara kıyas edilir.

Kişinin kardeşine veya torununa süt emziren kadın o kişiye haram sayılmaz. Süt emziren kadının annesi ve kızı, süt emzirdiği çocuğun babasına mahrem değildir. Kişinin nesep veya süt emme ci­heti ile olan kardeşinin başka erkekten olan kız kardeşi ile evlenme­si caizdir. Kişinin üvey annesinin başka kocasından olan kızı ile ev­lenmesi gibi. Bunun akside böyledir.

Hısımlık sebebi ile haram olan kadınlar ise şunlardır: Nesep veya emme yolu ile olan oğlun karısı veya babanın karısı (üvey an­ne) kişiye haramdır. Zevcenin nesep veya süt emme yolu ile olan an­nesi kocasına haramdır. Keza kişiye, sahih veya fâsid bir nikahla cinsel ilişkide bulunduğu kadının kızı haramdır.

Temlik ettiği kadın ile cinsel ilişkide bulunan kişiye, o kadının annesi ve kızı haramdır. Kadının kendisi de o erkeğin babasına ve erkek çocuklarına haramdır. Keza kişinin şüphe sonucu cinsel ilişki­de bulunduğu kadın, o kişinin babasına ve erkek çocuklarına haram olur. Zayıf kavle göre bir kadın, kocası olduğunu zannederek şüphe sonucu bir erkek ile cinsel ilişkide bulunursa hükmü aynıdır.

Bir kimse bir kadınla zina yaparsa, bu kadın onun babasına ve çocuklarına haram olmaz. En zahir kavle göre şehvet ile dokun­manın hükmü, cinsel ilişkinin hükmü gibi değildir. Mahremiyet bu­nunla sabit olmaz.

Bir kimsenin mahremi büyük bir köyün kadınları araşma karışırsa, o köyün kadınları ile evlenebilir. Fakat bir yerde mahsur kalmış kadınların arasına karışırsa, kişi bu kadınların hiç biri ile ev-lenemez.

Nikahı ebedi haram kılan bir durum meydana gelirse, nikahı tamamen ortadan kaldırır. Kişinin şüphe sonucu babasının eşi ile cinsel ilişkide bulunması gibi. Böyle bir durum ile kadının nikahı feshe uğrar.

Nesep veya emme yolu ile akraba olan bir kadını kız kardeşi, halası veya teyzesi ile bir nikah altında bulundurmak haramdır. Bir kimse, bu kadınları bir nikah altında bulundurursa, akid geçersiz­dir. Şayet bunları sırayla bir akid altına alırsa sadece ikinci akid batıl olur.

Bir nikah altında bulundurulmaları haram olan kadınları mülk edinerek cinsel ilişkide bulunmak haramdır. Ancak onları tem­lik etmek haram değildir. Kişi, temlik ettiği bu kadınlardan biri ile cinsel ilişkide bulunursa, bu kadın hayız ve ihramla değil satış, ni­kah veya kitabet akdi yolu ile kendisine haram olmadıkça diğer kadınlar kendisine helal olmaz. Keza en sahih kavle göre rehine bırakmak suretiyle mahremiyet oluşmaz.

Bir kimse, bir nikah altında bulundurulmaları haram olan kadınlardan birini temlik eder, sonra temlik ettiği kadının kız kar­deşini nikahı altına alır veya bunun tersini yaparsa nikahladığı kadın kendisi için helal olur, diğeri ise haram sayılır.

Köle olan kimse ancak iki kadını bir arada bulundurabilir. Hür olan erkeğin dört kadını bir arada bulundurması caizdir. Şu halde bir kimse beş kadını bir arada bulundurursa hepsinin nikahı batıl olur. Şayet bu kadınları sırayla nikah ederse beşinci kadının nikahı geçersiz olur. Boşadığı karısının kız kardeşi ile evlenebildiği gibi be­şinci kadın henüz bain talâkın iddetinde iken onunla da evlenebilir. Fakat beşinci kadın ric'i talâkın iddetinde ise onunla evlenemez.

Hür kimsenin üç talâkla ve kölenin iki talâkla boşadığı karısı ile tekrar evlenmesi ancak .şu şartlarla caiz olur:

1-
  ikinci bir koca kadını nikahlayıp, penisinin başı veya başı kadar miktarını kadının vaginasma geçirmelidir. Bu durumda peni­sin sertleşmiş vaziyette olması şarttır.

2- Nikah akdi sahih olmalıdır.

3- ikinci koca cinsel temasta bulunmaya muktedir olmalıdır. Mezhepçe kabul edilen rivayete göre ikinci koca çocuk olmamalıdır.

İkinci kocanın cinsel temasta bulunduktan sonra onu boşa­ması veya evlendikten sonra kadını bain talâkla boşaması veya ara­larında nikah akdi olmaması şartı ile evlenirse akid geçersizdir. Bo­şamak şartı ile akid yapılırsa, bu konuda bir görüş vardır. Yani ni­kah akdi batıl değil, ileri sürülen şart fasittir.

 

8. Köleliğin Nikaha Engel Olması

 

Bir kimse cariyesinin tamamını veya bir kısmını mülkiyetine geçirirse artık onu nikahlayamaz. Şayet karısını tamamen veya bir kısmını mülkiyetine geçirirse, nikahı batıl olur. Bir kadın da ta­mamını veya bir kısmını mülkiyetine geçirdiği köleyi nikahlayamaz.

Hür olan bir kimse, başkasına ait bir cariye ile şu şartlarla ev­lenebilir:

1-
Nikahı altında istimta'a (cinsel ilişki ile faydalanmaya) müsait, hür bir kadın olmamalıdır. Zayıf kavle göre hür kadın cinsel ilişki ile faydalanmaya müsait değilse de cariye ile evlenemez.

2- İstimta'a uygun hür bir kadınla evlenmeye maddi imkanı ol­mamalıdır. Zayıf kavle göre istimta'a uygun olmayan kadınla evlen­meye maddi imkanı olmamalıdır. Başka beldedeki hür kadınla ev­lenme imkanı varsa cariye ile evlenmesi şu iki şartla helal olur: O kadına ulaşmada kendisine açık bir musibet isabet etmeli veya o müddet esnasında zinaya girme korkusu olmalıdır.

Bir kimse, vadeli mehir ile evlenmeye razı hür bir kadını bulur veya mehri misilden daha az bir mehirle hür kadınla evlenmeye im­kan bulursa, en sahih kavle göre birinci durumda (vadeli mehir du­rumunda) cariye ile evlenmesi caizdir. İkinci durumda ise, cariye ile evlenmesi caiz değildir. Zinaya girme korkusu olsa bile hüküm böyledir. Kendisi ile oynaşacağı bir cariyeye sahip olma imkanı var­sa, en sahih kavle göre zinaya girme korkusu olmaz.

3-
Kendisi ile evleneceği cariye müslüman olmalıdır. Hür olsun veya köle olsun kitap ehli olan bir kimsenin kitap ehli olan cariye ile evlenmesi en sahih kavle göre caizdir. Meşhur kavle göre ise müslü­man köle, kitap ehli olan cariye ile evlenemez. Kitap ehli cariyenin bir kısmı hür ise bunun hükmü cariyenin hükmü gibidir. (Yan yu­karıda geçen üç şartla nikahı caiz olur.)

Hür olan bir kimse cariyenin nikah şartlarına göre bir cariye ile evlenir de sonra imkan sahibi olur veya hür olan bir kadınla ev­lenirse cariyenin nikahı fesholmaz. Kendisi için cariye ile evlenmesi haram olan kimse bir akidde hür bir kadın ve bir cariye ile evlenir­se, cariyenin nikahı geçersizdir. En zahir kavle göre hür olan kadının nikahı geçersiz olmaz.

 

9. Din Ayrılığı Olan Kadınlarla Evlenmek

 

Kitap ehli olmayan vesene (puta tapan) ve mecusi (ateşe ta­pan) gibi kadınlarla evlenmek haramdır. Kitap ehli olan kadınla ev­lenmek ise helaldir. Lakin harbiye ile evlenmek nikahı mekruhtur. Keza en sahih kavle göre zımmiye kadınla evlenmek de mekruhtur.

Yahudi veya Hıristiyan olan ehli kitap sayılır. Zebur ve onun dışındaki kitaplara bağlı olanların nikahı sahih değildir. Şayet kitap ehli olan kadın İsrail'i (Hz. Yakub'un neslinden) değilse, en zahir kavle göre kavminin üzerinde bulunduğu dîne, nesh ve tahrif edil­meden önce girdikleri biliniyorsa nikahı helaldir. Zayıf kavie göre ise kavminin üzerinde bulunduğu dîne nesh edilmeden önce girdiğinin bilinmesi yeterlidir.

Nikah akdi yapılmış kitap ehli kadının nafaka, kaseme ve talâk konusundaki hükmü, müslüman kadının hükmü gibidir. Hayız ve ni-fastan yıkanması, keza en zahir kavle göre cünüplükten yıkanması ve domuz etini yemeyi terk etmesi için icbar edilir. Ehli kitap veya müs­lüman kadının necasete bulaşmış azasını yıkaması da icbar edilir. Ki­tap ehli kadın ile puta tapan erkeğin birleşmesinden doğan kızla ev­lenmek haramdır. En zahir kavle göre bunun aksi de böyledir.

Yahudiliğin samiri kolundan olan bir kadın yahudiliğin temel esaslarım kendisini küfre götürecek şekilde inkarda bulunur ve yıldız-perest kadın hıristiyanhğm temel esaslarını inkarda bulunur­sa kendileriyle evlenmek haramdır. Ama dinlerine göre inkarcı sayılmazlarsa kendileriyle evlenmek sahihtir.

Hıristiyan bir erkek dinini değiştirip Yahudiliğe geçtiğini veya Yahudi bir erkek, dinini değiştirip Hıristiyanlığa geçtiğini iddia ederse, en zahir kavle göre iddiaları mehir için geçerli sayılmaz. Hıristiyan kadın dinini değiştirerek Yahudi olursa veya Yahudi kadın dinini değiştirerek Hıristiyan olursa nikahı müslüman için ca­iz olmaz.

Müslüman kişinin ehli kitap nikahlı karısı dinini değiştirirse bu­nun hükmü, Müslüman bir kadının mürted olmasının hükmü gibidir.

Bir kimse dinini değiştirirse, sadece İslam'a girmesi için teklif edilir. Bir kavle göre ise ilk dinine dönmesi için teklif edilir. Ehli ki­tap bir kimse veseneliğe geçerse bu kararı kabul edilmez. Böyle bir kimsenin kabul edeceği din konusunda daha önce geçen farklı iki görüş geçerlidir. Veseni kişi, Yahudi veya Hıristiyanlığa geçerse bu kararı geçerli sayılmaz. İslam'a girmesi teklif edilir. İslam'ı kabul et­mezse mürtedin tabi olduğu hükme tabi tutulur. Mürted kadının ni­kahı hiç kimseye helal olmaz.

Cinsel ilişkide bulunmadan önce her iki taraf (karı-koca) veya ikisinden biri mürted olursa araları ayırt edilir. Cinsel ilişkiden son­ra mürted olurlarsa ayrılmaları durdurulur. Şayet iddet esnasında İslam'a dönerlerse nikahları eski hal üzere devam eder. İslam'a dönmezlerse, irtidat anından itibaren birbirinden ayrılırlar. Nikah­larının durdurulması durumunda cinsel temasta bulunmaları ha­ramdır. Şayet cinsel temasta bulunurlarsa kendilerine had tatbik edilmez.



10. Müşrikin Nikahı

 

Ehli kitap olan veya olmayan bir kimse, müslüman olur ve ni­kahı altında ehli kitap bir kadın varsa, eski nikahı devam eder. Ni­kahı altında putperest veya mecusi bir kadın olur ve cinsel ilişki vu­ku bulmadan önce müslüman olmuşsa birbirinden ayrılırlar. Erkek cinsel temasta bulunduktan sonra ve kadın da iddet esnasında müs­lüman olursa nikahları devam eder. Kadın iddet esnasında İslam'a dönmezse, erkeğin İslam'a girdiği andan itibaren ayrılırlar. Kadm islam'a girer de kocası küfürde kalmakta ısrar ederse, hükmü yu­karıda geçen hükmün aksi olur. Kadm cinsi temastan önce müslü­man olursa ayrılırlar. Cinsi ilişkiden sonra ve kadının iddeti es­nasında erkek İslam'a girerse, nikahları eski hal üzere devam eder. İddet esnasında İslam'a dönmezse, kadının İslam'ı kabul ettiği an­dan itibaren ayrılırlar.

Karı ve koca beraber müslüman olurlarsa, eski nikahları devam eder. Beraberlik, her iki tarafın İslam'ı kabul ettiklerini göste­ren lafızların son kelimelerini birlikte söylemeleriyle meydana gelir. Nikahlarının eski hal üzere devam ettiğini kabul etmemiz halinde, nikah akdi esnasında onu ifsat edici unsur tarafların İslam'a girme­leriyle ortadan kalkmışsa, nikaha bir zararı olmaz ve nikah devam eder. O anda kadın ona helalmış gibi kabul edilir.

Nikahı ifsat kılan unsur, -mecusi olan erkeğin mahremi olan bacısı, teyzesi gibi kadınlardan biriyle evlenmiş olması gibi- taraf­ların İslam'a girmeleriyle ortadan kalkmıyorsa eski nikahları geçer­li olmaz, birbirinden ayrılırlar. Tarafların İslam'a girmeleri sebebi ile ifsat edici unsurun ortadan kalkması durumunda velisiz ve şart­sız olarak nikaha karar verilir.

İddet süresi içinde yapılan nikah akdi, taraflar İslam'a girdik­lerinde iddet süresi bitmişse geçerlidir. Taraflar belli bir vakit için nikah akdi yapmış ve kendi inançlarına göre bu akid devamlılık ifa­de ediyorsa, nikah geçerli sayılır. Keza akidden sonra şüphe sonucu olan iddet, eşlerin müslüman oldukları zamana yakın olmuşsa, mez­hep alimlerince kabul edilen rivayete göre nikah akdine zarar ver­mez. Bunun misali şudur: İslam'ı kabul eden kişi, gayri müslim karısı ile şüpheyle cinsel ilişkide bulunduktan sonra kadm o iddet içerisinde müslüman olursa bu iddetin nikaha zararı olmaz, nikah­ları devam eder. Mahremi ile evli olan bir kimse İslam'a girdikten sonra nikahı devam etmez, aralan ayırt edilir.

Bir kimse müslüman olur da ihrama girecek olur ve henüz ih­ramda iken karısı iddet içerisinde İslam'ı kabul ederse, mezhep alim­lerince kabul edilen rivayete göre, nikahları eski hal üzere devanı eder. Kişi nikahı altında hür bir kadın ve bir cariye bulundurur son­ra da her üçü müslüman olursa, mezhep alimlerince kabul edilen ri­vayete göre, hür olan kadının nikahı devam eder, cariyenin nikahı ise geçersiz olur. En sahih kavle göre, İslamî şartları taşıması halinde küffarm nikahı sahihtir. Zayıf kavle göre ise nikahı geçersizdir.

Zayıf kavle göre bir kimse İslam'a girer ve nikah akdinin sahih olduğu açıklanırsa, nikahı geçerli sayılır. Akdin sahih olduğu açıklanmazsa fâsid kabul edilir. Kafir olan kişi, karısını üç talâkla boşar sonra ikisi de müslüman olursa kadın başkasıyla evlenip on­dan boşanmadıkça ilk kocasına helal olamaz.

Mehri nikah esnasında kararlaştırılmış kadın, belirlenen sahih mehri alabilir. Fakat içki gibi fâsid bir mehir kararlaştırılmış ise, İslam'a girmeden önce mehri alıp almadığına bakılır; şayet İslam'a girmeden önce mehiri almışsa, İslam'a girdikten sonra bir şey talep edemez. Eğer almamışsa mehri misil alabilir. İslam'a girmeden önce mehrin bir kısmını almışsa geri kalanını mehri misle göre alır. Ko­canın terk edilmesi, kadının İslam'a girmesi nedeni ile olmuşsa, kadın bir şey alamaz. Kocanın İslam'a girmesi ile kadın onu terk et­miş ve nikahı sahih ise, tesmiye olunan mehrin yarısını hak eder. Nikah sahih değilse, mehri misilin yarısını hak eder.

Zımmi ve müslüman mahkememize dava açarlar da iddiaları bizce sahih görülen bir iddia ise onlar için karar verilir. İddiaları biz­ce sahih olmayan bir iddia ise dava iptal edilir. Örneğin; nikahlarını iddia ederler de bize göre nikahları sahihi ise geçerli olduğuna, sa­hih değilse batıl olduğuna karar verilir.



11. Kafir Müslüman Olduktan Sonra Nikahında Bulunan Kadınlar

 

Kafir olan kimse, İslam'a girdiğinde nikahı altında dörtten faz­la kadın olur ve kendisi ile birlikte müslüman olurlarsa veya iddet esnasında İslam'a girerlerse veya kadınlar ehli kitap iseler, bunların arasında dört kadım seçmesi lazımdır. Geri kalan kadınlara ise yol verir. Cinsel ilişkiden önce veya iddet esnasında sadece dört kadının kendisi ile birlikte müslüman olması halinde evlilikleri devam eder.

İslam'a girerken nikahı altında ehli kitaptan bir kadın ile kızı varsa veya her ikisi onunla birlikte İslam'a girmişlerse ve ikisi ile de gerdeğe girmişse, kendisine ebedi olarak haram olurlar. Hiçbirisi ile gerdeğe girmemişse, kadının kızı ile evlenebilir. Bir kavle göre erkek muhayyerdir. Kadının kızı ile cinsel ilişkide bulunmuşsa sadece an­nesi kendisine haram olur. Eğer sadece kızın annesi ile gerdeğe gir­mişse, her ikisi de kendisine ebedi olarak haram olur. Bir kavle göre ise nikah kızın anası üzerine kalır.

Bir erkek İslam'a girer de nikahı altında bulunan cariye onun­la birlikte müslüman olur veya iddet süresi içerisinde müslüman olursa, evlilikleri bu nikah üzere devam eder. Fakat o anda cariye ile evlenmesinin kendisi için helal olması şarttır. Cinsi temas olmadan  nikah                                                                                   

önce cariye kendisine muhalefet ederse yani, müslüman olmazsa derhal ayrılırlar. Şayet nikahı altında birkaç cariye olur da kendisi ile birlikte veya iddet içerisinde İslam'a girerlerse bir tanesini seçe­bilir. Ancak taraflar İslam'a girdiklerinde erkeğin cariye ile evlen­mesinin helal olması şarttır. Cariye ile evlenmesi kendisi için helal değilse, hepsine yol verir.

Kafir olan kişi İslam'a girdiğinde nikahı altında hür bir kadın ve birkaç cariye varsa ve kendisi ile birlikte veya iddet içerisinde müslüman olurlarsa, hür olan kadının nikahı devam eder cariyele­rin nikahı ise fesholur. Hür olan kadın küfürde kalmayı ısrar eder ve iddeti biterse, cariyelerden bir tanesini seçebilir. Hür olan kadın müslüman olduğunda cariyeler azad edilmiş ve iddet içerisinde İslam'a girmişlerse, bunların hükmü de hür olan kadının hükmü gi­bi olup dört tanesini seçebilir.

Muhayyerlik (kişinin nikahı altındaki kadınları seçme hakkı) şu lafızlardan biri ile olur: "Seni seçtim, senin nikahını ikrar ettim, seni tuttum veya seni sabit kıldım." gibi. Talak lafzı muhayyerliğe delalet eden lafızdır. En sahih kavle göre talâk lafzı, zihar ve ilâ ak­di için muhayyerliğe delalet etmez. Muhayyerliği veya nikahın fes­hini bir şarta bağlamak sahili değildir.

Şayet nikahı altında beş kadın varsa, fazla olana yol verir. Yol vereceği kadını belli etmelidir. Seçme hakkını kullanıncaya kadar da kadınların nafakaları kendisine aittir. Erkek seçme hakkım kullan­mazsa hapsedilir. Seçme hakkını kullanmadan ölürse hamile olanın iddeti doğumla sona erer. Kadın aylar hesabı ile iddet bekleyenler­den ise ve kocası kendisi ile cinsel temasta bulunmamışsa, iddeti dört ay on gündür. Kadın kur' (temizlik süresi) hesabı ile iddet bek­leyenlerden ise, kur' ve dört ay on gün sayısından en çok olanına göre iddet bekler.

Erkeğin ölümü halinde mirastaki hakları için bir antlaşma yapılıncaya kadar kadınların hisseleri bekletilir.

 

12. İslam'a Giren Kadının Nafakası

 

Karı ve koca beraber İslam'a girerlerse, koca karısının nafa­kasını vermeye devam eder. Koca müslüman olur da karsı iddeti bi­tinceye kadar küfürde kalmakta ısrar ederse, nafakayı isteme hakkı

olmaz. Kadın iddet süresi içerisinde İslam'a girerse, İmamın son kavline göre, küfürde geçirdiği süre için nafakayı hak etmiş olmaz. Kadın önce İslam'a girer de kocası iddet süresi içerisinde müs-lüman olur veya küfürde kalmaya ısrar ederse, en sahih kavle göre, iddet süresince kadının nafakasını vermesi gerekir. Kadın mürted olursa, her ne kadar iddet süresi içerisinde İslam'a dönse de irtidat süresince geçirdiği zaman için nafakayı hak edemez. Erkek mürted olursa, iddet süresince kadına nafaka vermesi gerekir.

 

13. Evlenmede Muhayyerliği Sabit Kılan Ayıplar

 

Eşlerin birinde cünun (delilik), cüzzam (deri hastalığı), beres (alaca hastalığı), retk (vaginada et parçası bulunması), karn (vagi-nada meydana gelen ve koç boynuzu gibi olan nesne), anin (erkeğin cinsel iktidarsızlığı) ve mecbub (penisin tümü veya vaginanın içine ulaşacak sünnet miktarmca bir kısmı kalmayacak şekilde kesik ol­ması) gibi ayıplardan biri bulunursa diğeri için muhayyerlik (nikahı feshetme) hakkı olur.

Zayıf kavle göre aynı cins hastalık her iki eşte bulunursa ni­kahı fes etme hakları olmaz. Eşlerin birinde belirgin bir şekilde er-sellik olursa, en zahir kavle göre diğeri nikahı feshetme muhayyer­liğine sahip olmaz.

Kocada yeni bir ayıp peyda olursa, kadın nikahı feshetme hakkına sahip olur. Ancak cinsel ilişkiden sonra anin ayıbı peyda olursa, kadın muhayyerlik hakkına sahip olmaz. Kadında yeni bir ayıp meydana gelirse, imam'm son görüşün göre koca muhayyerlik hakkına sahip olur.

Yeni peyda olan ayıp sebebi ile veli için muhayyerlik hakkı ol­maz. Keza akid esnasında olan mecbub ve anin ayıbı sebebi ile de ve­li için muhayyerlik hakkı olmaz. Fakat akid esnasında kocada deli­lik kusuru varsa, veli için muhayyerlik hakkı vardır. Keza en sahih kavle göre, akid esnasında kocada cüzzam ve alaca hastalığı olursa, veli için muhayyerlik hakkı vardır. Muhayyerlik hakkı acele üzere kullanılır.

Nikah  akdi  cinsel  ilişkiden  önce  feshedilirse  mehir hakkı düşer. Akid cinsel ilişkiden sonra feshedilirse bu durumda; nikah akde bitişik bir ayıp veya cinsel ilişki ile akid arasında meydana gelen bir ayıp sebebi ile feshedilirse ve cinsel ilişkide bulunan kişinin bu ayıplardan haberi yoksa en sahih kavle göre mehri misil vacib olur.

Nikahın feshine sebep olan ayıp cinsel ilişkiden sonra meyda­na gelirse, tesmiye olunan mehir verilir.

Cinsel ilişkiden sonra irtidat sebebi ile nikah feshedilirse, kadın için tesmiye olunan mehir vardır, imam'm son kavline göre koca, kadın veya velisi tarafından kandırılmış ise, akid feshedildik­ten sonra kendisini kandıran kimseden mehir isteyemez.

Aninlik sebebi ile nikahın feshedilmesi için durumun hakime arz edilmesi şarttır. Keza en sahih kavle göre, nikah sair ayıplar se­bebi ile de feshedilirse durumu hakime arz etmek şarttır. Anin ayıbı kocanın itiraf etmesi ile veya itirafını bildiren şahitler ile sabit olur. Keza en sahih kavle göre, erkeğin bu ayıbı reddetme hususunda ye­min etmekten çekindikten sonra kadının yemin etmesi ile de sabit olur.

Erkekte anin ayıbı bulunduğu kesinleşince, kadının müracaatı üzerine hakim, iktidarsızlığın sabit olduğu tarihten başlamak üzere kocaya bir yıllık mühlet verir. Bu mühletin dolmasından sonra kadın durumu hakime arz eder. Koca bu süre zarfında karısı ile cin­sel ilişkide bulunduğunu iddi ederse, kendisine yemin ettirilir. Ye­minden kaçınırsa, kocasının kendisi ile cinsel ilişkide bulun­madığına dair kadına yemin ettirilir. Kadın yemin eder veya ko­casının kendisi ile cinsel ilişkide bulunmadığını ikrar ederse, kadın nikahını feshetme hakkına sahip olur. Zayıf kavle göre ise, akdin fes­hedilmesi hakimin iznine veya feshetmesine bağlıdır.

Erkeğe tanınan bir yıllık süre içerisinde kadın kendisini ko­casından men ederse veya hastalanır veya hapsedilirse, bu günler bir yıllık süreden sayılmaz. Bir yıllık sürenin sonunda kadın ko­casının anin olduğuna razı olursa, akdi feshetme talebinde bulunma hakkı düşer. Keza en sahih kavle göre, kadın biraz daha mühlet ta­lep ederse muhayyerlik hakkı düşer.

Nikah akdi esnasında kadının müslüman olması şart koşulur veya taraflardan birinin nesep sahibi veya hür olduğu ileri sürülürse veya bunların dışında başka şartlar koşulur da taraflar söylenen ni-

telikleri taşımazlarsa, en zahir kavle göre nikah akdi sahihtir. Taraf­ların nitelikleri belirtilen niteliklerden üstün olursa, muhayyerlik hakkı doğmaz. Erkeğin taşıdığı nitelikler belirtilen niteliklerden düşük ise, kadın için muhayyerlik hakkı vardır. Keza en sahih kav­le göre erkek de aynı hakka sahiptir.

Erkek evleneceği kadının nıüslüman veya hür olduğunu zan­neder de kadının kitap ehli veya kendisi ile evlenmesi helal olan bir cariye olduğu ortaya çıkarsa, en zahir kavle göre erkek için muhay­yerlik hakkı olmaz.

Kadın, dengi sandığı erkekle evlendirmesi için velisine izin ve­rir de sonra o erkeğin fasık veya nesebinin veya sanatının düşük ol­duğu ortaya çıkarsa, kadın için nikahı feshetme hakkı olmaz. Ben diyorum ki; erkekte nikahın feshine sebep olan bir ayıp bulunur ve­ya erkeğin köle olduğu anlaşılırsa, kadm için muhayyerlik hakkı vardır. Allah daha iyi bilir.

Tarafların belirtilen şartları taşımamaları veya aldanma sebe­bi ile nikah akdi feshedilirse, geri alınacak mehrin hükmü ve alda­tan kimseye müracaat etmenin hükmü, daha önce geçen ayıp sebe­bi ile olan feshin hükmü gibidir. Akdin feshine tesir edecek aldan­manın akde bitişik olması lazımdır.

Koca, cariyenin hür olduğu konusunda aldanır da akdin sahih olduğu kabul edilirse, henüz durum açıklanmadan önce cariyenin çocukları hür sayılırlar. Aldanan koca çocukların bedelini cariyenin efendisine vermelidir. Koca verdiği bedeli kendisini kandıran kişi­den alır. Cariyenin hür olduğunu söylüyorsa, yapılan aldatmanın efendisi tarafından yapıldığı düşünülemez. Aldatma cariye veya ve­kili tarafından yapılmış olur. Cariye erkeği aldatmış ise, canlı olarak doğan çocukların bedeli cariyenin zimmetine geçer. Çocuk herhangi bir cinayet olmaksızın ölü olarak dünyaya gelirse, bunun için bir di­yet gerekmez.

Kölenin veya bir kısmı köle olanın nikahı altında bulunan ca­riye azad edilirse, cariye nikahını feshedip etmemekte muhayyerdir. En zahir kavle göre muhayyerlik hakkı acele üzeredir. Cariye azad edildiğinden habersiz olduğunu söylerse, yemini ile sözü kabul edi­lir. Ancak bu iddiasına, sözgelimi efendisinin uzak bir beldede bu­lunması gibi kabul edilmesi mümkün olan bir gerekçe göstermesi

lazımdır. Keza en zahir kavle göre, azadlık sebebi ile kendisi için muhayyerlik hakkı olduğunu bilmediğini söylerse, yemini ile sözü kabul edilir. Bu durumda cariye nikahını feshederse ve fesih cinsel ilişkiden önce olursa, mehir isteme hakkı olmaz. Hem akdin feshi hem de hürriyete kavuşması cinsel temastan sonra olmuşsa, kendi­si için mehri müsemma vardır. Hürriyete kavuşması cinsel ilişkiden önce olmuşsa, mehri misili hak eder. Zayıf kavle göre ise mehri müsemmayı hak eder.

Cariyenin bir kısmı azad edilir veya kendisi ile kitabet akdi yapılır veya nikahı altında cariye bulunan köle azad edilirse, kölenin muhayyerlik hakkı olmaz.

 

14. İ'faf (Çocuğun Babasını Evlendirmesi)

 

iffetlerini korumak için babasına ve dedesine kişinin mehir vermesi, meşhur kavle göre vacibtir.

İ'faf; kişinin babasına hür olan bir kadının mehrini vermesi veya ona şöyle demesidir: "Evlen, sana mehir veririm." veya ba­basının iznini almak sureti ile onu evlendirip mehri vermesi veya bir cariyeyi onun mülkiyetine geçirmesi veya cariyenin bedelini ba­basına vermesidir. Kişi babasının ve onunla evlenen kadının nafa­kasını da vermelidir.

Baba cariye dışında bir kadınla evlenmeyi veya güzel ve neseb sahibi bir kadınla evlenmeyi tercih edemez. Mehir konusunda baba ve oğul anlaşırlarsa, kadını tayin etme hakkı babanındır.

Nikahlanan kadın ölür veya irtidat sebebi ile nikahı fesholur veya bir ayıp nedeni ile nikah feshedilirse, çocuğun yeni bir mehir vermesi vacibtir. Keza en sahih kavle göre boşama bir özür sebebi ile vaki olursa, çocuğun yeni bir mehir vermesi gerekir.

Çocuğun mehir vermesinin vacib olması için, baba mehri bula­mayacak durumda ve evlenmeye muhtaç olmalıdır. Babanın evlen­meye muhtaç olduğu açıkça bilmiyorsa, yemin etmeksizin sözü ka­bul edilir.

Kişinin, çocuğuna ait cariye ile cinsel temasta bulunması ha­ramdır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, baba çocuğu­nun cariyesi ile cinsel ilişkide bulunursa, kendisine had cezası değil

mehir vacib olur. Şayet cariyeyi hamile bırakırsa, doğacak olan ço­cuk ona bağlı olarak hür olur. Cariye ilk sahibi için ümmü veled olursa, cinsel temasta bulunan kişi (baba) için ümmü veled olmaz. Cariye ilk sahibi için ümmü veled olmazsa, en zahir kavle göre cin­sel ilişkide bulunan kişi (baba) için ümmü veled sayılır. Bu takdirde kişinin çocuğuna cariyenin bedeli ile birlikte mehir vermesi lazımdır. En sahih kavle göre doğacak olan çocuğun bedelini verme­si gerekmez. Kişinin kendi çocuğunun cariyesiyle evlenmesi ha­ramdır.

Bir kimse nikahında bir cariye bulundurur ve çocuğu satış yo­lu ile o cariyeyi mülkiyetine geçirir de babasının cariye ile evlenme­si haram ise, en sahih kavle göre babasının cariye ile olan nikahı fes-holmaz. Kişinin kitabet akdi yaptığı azadlı kölesinin cariyesi ile ev­lenmesi haramdır. Mukâteb köle efendisinin nikahı altındaki cariye­yi mülkiyetine geçirirse, en sahih kavle göre nikah akdi fesholur.

 

15. Köle ve Cariyenin Evlenmesi


Bir kimse kölesine evlenmesi için izin verir ve o da evlenirse, İmamın son kavline göre efendisi mehir ve nafakayı tazmin etmez. Kadının mehir ve nafakası nikah akdinden sonra kölenin normal ve­ya nadir kazancından verilir. Köle efendisinden izin alarak onun adına ticaret yaparsa, mehir ve nafakası ticaretin kârından verilir. Keza en sahih kavle göre ana sermayeden verilir. Şayet kölenin ka­zancı yoksa veya ticaret yapmaya izinli değilse zimmetine geçer. Bir kavle göre ise efendisinin vermesi gerekir.

Efendinin köleyi beraberinde yolculuğa götürmesi halinde, köle kendi hanımı ile cinsel yönden faydalanamaz. Köleyi beraberin­de götürmezse, istimta' için onu akşam serbest bırakması lazımdır.

Efendi nafaka ve mehri ödemeyi tekeffül etmişse, gündüz vak­tinde köleyi çalıştırır. Tekeffül etmemişse, mehir ve nafakayı kazan­ması için bir müddet serbest bırakır. Efendi nafaka ve mehri te­keffül etmeden köleyi çalıştırirsa, ücreti misil ile tam olan mehir ve az miktarda nafaka verir. Zayıf kavle göre ise mehir ve nafakayı ver­mesi lazımdır.

Köle fâsid bir nikah akdi yapar da cinsel temasta bulunursa, mehri misili zimmetine geçirir. Bir kavle göre ise bedenine bağlı kalır (köle satılır ve mehri misil bu bedelden ödenir).

Bir kimse cariyesini bir başkası ile evlendirirse, gündüz vak­tinden onu kendi işinde çalıştırır. Akşam vaktinde ise kocasına tes­lim eder. En sahih kavle göre bu süre için olan nafakası kocasına lazım gelmez.

Efendi kendi evinde cariyesi için bir oda ayırır ve kocasına: "Sen de onunla birlikte kal." derse, en sahih kavle göre kocanın bu teklife icabet etmesi gerekmez. Efendi cariyesini beraberinde yolcu­luğa götürdüğünde kocası isterse ona refakat edebilir.

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, efendi cinsel ilişkiden önce cariyesini öldürür veya cariye intihar ederse, mehir alamaz. Cinsel temastan sonra hür kadın intihar eder veya bir baş­kası cariyeyi öldürür veya cariye ölürse mehri sakıt olmadığı gibi; cinsel ilişkiden Önce hür kadın veya cariye helak olursa yine mehir hakkı sakıt olmaz. Efendi evli olan cariyesini satarsa, mehri müsem-ma satıcının olur. Cariye cinsel temastan önce boşanırsa, mehri müsemnıamn yarısı satıcının olur. Efendi cariyesini kölesi ile evlen­dirirse, ne mehir ne de yarısı vacib olur.