๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Minhacut Talibin => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 21 Kasım 2010, 14:08:41



Konu Başlığı: Kırad_Mudarebe(Sermaye Emek Ortaklığı)
Gönderen: Ekvan üzerinde 21 Kasım 2010, 14:08:41

KIRAD_MUDAREBE(SERMAYE EMEK ORTAKLIĞI)

R.KIRAD

[/Mudarebe veya kırad akdi, bir kişinin karda ortak olmak ve ti­caret yapmak amacı ile bir başkasına mal vermesini öngören bir akiddir. Mudarebenin sahih olmasının şartları şunlardır:

1- Sermaye (ana para): Sermaye için gerekli olan şartlar şun­lardır:

a-Ana para halis altın veya gümüş olmalıdır. Külçe halinde olan altın ve gümüş ile sikkeli olmayan ziynet eşyaları, mağşuş (altın ve gümüşü az olan) para ve ticaret malı ile mudarebe akdi yapmak caiz değildir.

b-
Miktarı belli ve peşin olmalıdır. Zayıf kavle göre, eşit miktar­da olan iki keseden biri ile mudarebe akdi yapmak caizdir.

c-
Sermaye amile (işçiye) teslim edilmelidir. Ana paranın mal sahibinin elinde olması veya mal sahibinin amil ile birlikte çalışması şart koşulursa akid caiz olmaz. Amil ile birlikte mal sahibinin hiz­metçisinin çalışması şart koşulursa, en sahih kavle göre akid caizdir.

2- Amil (işçi): Amil ile ilgili şartlar şunlardır:

a- Amilin görevi ticaret yapmak ve ticaret ile ilgili çalışma ol­malıdır. Kumaşı açıp bakmak ve sarmak gibi. Buğdayı satın alıp öğütmek, unu ekmek yapıp satmak veya ipi satın alıp dokumak ve dokunmuş ipi satmak gibi şartlarla amil ile yapılan akid fasittir.

b- Mal sahibi amile belli bir mal satın almasını veya nadir bu­lunan şeyleri almasını veya belli bir şahısla muamele yapmasını şart koşarsa, akid caiz olmaz,

c- Mudarebe akdinin vakti belli bir süre ile sınırlandırılması şart değildir. Eğer mal sahibi, müddeti belli eder ve ondan sonra amili tasarruftan men ederse akid fasittir. Belli ettiği süreden sonra satın almayı yasaklarsa, en sahih kavle göre akid fâsid olmaz.

d- Kârın taraflara tahsis edilmesi ve tarafların kâra ortak ol­maları şarttır. Şayet sermaye sahibi amile: "Kârın tümü senin ol­mak üzere seninle mudarebe akdi yapıyorum." derse böyle bir akid fasittir. Zayıf kavle göre ise akid sahihtir. Ancak mal sahibi: "Kârın tamamı benimdir." derse akid fasittir. Başka bir zayıf kavle göre ise

akid  teberru  sayılır.  Yani  amil,  mal  sahibi için teberru  olarak çalışmış olur.

e-
Kârdan tarafların alacakları hisse belli olmalıdır. Sermaye sahibi amile: "Kârda bir ortağın olmak üzere veya kârın bir hissesi senin olmak üzere seninle mudarebe akdi yapıyorum" derse, akid fasittir. Şayet: "Kâr aramızda olmak üzere seninle mudarebe akdi yaptım." derse en sahih kavle göre akid sahih olup kârı yarı yarıya bölüşürler. Şayet mal sahibi: "Kârın yarısı benimdir." derse en sahih kavle göre akid fasittir. Şayet: "Kârın yarısı senin olsun." derse, en sahih kavle göre akid sahihtir. Taraflardan biri için kârdan on dir­hem veya sermayenin bir türünün kârı şart koşulursa akid fasit olur.

 

1. Mudarebenin Hükümleri
 

Mudarebe akdinde icap ve kabul lafzının olması şarttır. Zayıf kavle göre kabul lafzı fiil ile gerçekleşir. İcap ve kabulün şartları, ve­kil ve müvekkilin şartları gibidir.

Amil mal sahibinden izin alarak -çalışma ve kârda kendisine ortak olmak üzere- bir başkası ile akid yaparsa, en sahih kavle göre caiz değildir. İzin almaksızın başkası ile akidleşirse akid fasittir.

İkinci ortak, birinci ortağın verdiği mudarebe malı ile tasarruf­ta bulunursa, hükmü gâsıp kişinin hükmü gibidir. Şayet kendi zim­meti üzerine bir malı satın alır ve parayı mudarebenin malından öderse, imam'm son kavline ve en sahih kavle göre kâr ilk or­tağındır. İlk ortak ikinci ortağa ücret-i misil verir. Zayıf kavle göre kâr ikinci ortağındır. İkinci ortak mudarebe malının aynısı ile bir mal satın alırsa akid geçersizdir.

Bir kimse iki kişi ile mudarebe akdi yaparsa, birinin kâr oranının diğerinden fazla olması veya oranlarının aynı olması caiz­dir. İki kişi bir olup kârdan amilin ücreti verildikten sonra her biri­nin kârı malı nispetinde olmak üzere mudarebe akdi yapılırsa akid caizdir.

Mudarebe akdi fesada uğrarsa, amilin yaptığı tasarruflar ge­çerli olup kâr sermaye sahibine aittir. Amile çalışmasına karşılık ücret-i misil verilir. Ancak mal sahibi amile: "Kârın tamamı benim olmak üzere seninle akid yapmıştım." derse, en sahih kavle göre amilin bir şey alma hakkı olmaz.

Amil, fahiş olmamak şartı ile düşük fiyatla malda tasarrufta bulunabilir. Fakat mal sahibinin izni olmadan malı veresiye vere­mez. Amil, malı ticaret malı karşılığında satabilir. Amil aldığı malın ayıplı olduğunu görürse, geri vermesinde bir yarar varsa geri vere­bilir. Ancak geri verilmesinde bir yarar yoksa, en sahih kavle göre geri vermeyebilir. Mal sahibi de malı geri verebilir. Eğer mal sahibi ile amil, malı geri verip vermemekte ihtilâf ederlerse, maslahata uy­gun olanı yapılır.

Amil mudarebe malını sermaye sahibine satarak onunla mu­amele yapamaz. Mudarebe için sermayeden fazla miktarda mal satın alamaz. En sahih kavle göre, izin almadan mal sahibinin azad etmesi gereken kişiden ve onun eşinden de satın alamaz. Amil men edildiği bir şeyi yaparsa, sermaye sahibi adına gerçekleşmiş olmaz. Amil zimmeti üzerine bir şey satın alırsa akid kendisi adına gerçek­leşmiş olur. Amil izin almaksızın mudarebe malı ile yolculuğa çıka­maz. İkamet halinde bulunduğu sürece sermayeden kendisi için masraf yapamaz. Keza en zahir kavle göre, yolculuk esnasında da sermayeden masraf yapamaz.

Amil, örfe göre ticaretle ilgili işleri yapmalıdır. Kumaşı açıp kat­lamak, altın ve misk gibi hafif ağırlıklı eşyaları tartmak gibi. Ağır ve benzeri malları tartmak mecburiyetinde değildir. Kendisinin yapması gerekmeyen işler için adam kiralar ve ücretini sermayeden öder. En zahir kavle göre amil, kâr bölündükten sonra kendi hissesini mülk edinebilir. Kâr belli olmakla hissesini mülkiyetine geçiremez.

Mudarebe malından hasıl olan meyveler, hayvan yavrusu, kölenin kazancı ve kadının mehri gibi artışlar, mal sahibine aittir. Zayıf kavle göre mudarebe malından hasıl olan artışlar mudarebe malı sayılır.

Fiyatların düşmesi sebebi ile meydana gelen noksanlık mümkünse kâra mahsub edilir ve kârdan karşılanır. Keza tasarruf­tan (alışverişten) sonra malın bir kısmı semavi bir afetle telef olur veya gasp edilir veya çalmırsa, en sahih kavle göre telef olan mal kârdan karşılanır. Maldan meydana gelen noksanlık tasarruftan önce ise, en sahih kavle göre ana sermayeden düşürülür.

 

2. Mudarebe Akdi Caiz Olan Bir Akiddir

Taraflardan her biri akdi feshetme hakkına sahiptir. Taraflar­dan biri Ölür, delirir veya sürekli baygınlık geçirirse, akid sona erer. Taraflardan biri akdi feshederse, amil akid ile ilgili alacakların tümünü toplar. Mal herhangi bir eşya ise sermayeyi paraya çevirir. Zayıf kavle göre ise kâr sağlanmamış sa, sermayeyi paraya çevirmek lazım gelmez. Henüz kâr ve zarar belli olmadan mal sahibi serma­yenin bir kısmını alırsa, kalan kısım ana sermayedir.

Kâr belli olduktan sonra mal sahibi sermayenin bir miktarını alırsa, bir kısmı sermayeden ve bir kısmı kârdan sayılır. Bunun mi­sali şudur: Ana para yüz lira ve kâr yirmi lira ise ve mal sahibi ser­mayeden yirmi lira almışsa, malın altıda biri kârdır ki bu yirmi lira eder. (120:6=20). Şu halde mal sahibinin kârdan aldığı altıda birdir. Amil için şart koşulan da kârdan verilir. Geriye kalan ise ana serma­yedir.

Zarar belli olduktan sonra mal sahibi, sermayeden bir miktar alırsa, zarar alman miktar ile kalan sermayeye bölüştürülür. Bun­dan sonra kâr elde edilirse, mal sahibinin aldığı miktarın zarar payı bu kârdan karşılanması gerekmez. Bunun misali şudur: Sermaye yüz lira ise, zarar yirmi lira ve mal sahibinin aldığı yirmi lira ise, za­rarın yirmide bir çeyreği ( beş lira) mal sahibinin aldığı yirmi liraya ait olur. Sermaye ise yetmiş beş liraya iner.

Amil: "Hiç kâr elde etmedim, ancak şu kadarı kâr ettim, şu malı akid için aldım, kendim için aldım, mal sahibi şu şekilde alış­veriş yapmaktan beni sakındırmadı, sermayenin miktarı şu ka­dardır veya mal telef oldu." gibi iddialarda bulunursa yemini ile bir­likte doğrulanır. Keza en sahih kavle göre amil malı geri verdiğini id­dia ederse, yemini ile birlikte iddiası kabul edilir. Taraflar işçi için şart koşulan kârın oranında anlaşmazlığa düşerler ve yemin eder­lerse, amil ücret-i misil alabilir.

 

S. MÜSÂKÂT (AĞAÇLARIN BAKIMI VE SULAMA İŞİ)

Tasarruf ehliyetine sahip kimsenin müsâkât (meyvelerin bir bölümü karşılığında ağaçların sulama ve bakım işleri) akdi yapması caizdir. Çocuk ve deli adına müsâkât akdini velileri yapar. Müsâkatm iş yeri ise hurmalık ve bağdır. İmam'm ilk kavline göre, incir ve elma ağacı gibi sair meyve ağaçlarında müsâkât akdi caiz olupmuhabere akdi caiz değildir. Muhabere, tohum işçiye ait olmak üzere araziden elde edilen ürünün bir kısmı karşılığında araziyi iş­letmeye vermektir. Meyve ağaçlarında muzaraa (ziraat ortaklığı) ak­di sahih değildir. Muzaraa akdi, muharebe akdi gibi olup, fakat to­hum arazi sahibine ait olmak üzere araziden elde edilen ürünün bir kısmı karşılığında araziyi işletmeye vermektir.

Hurma bahçesinde ekine elverişli boş arazi varsa, hurmalığı sulama akdi ile birlikte bu arazi üzerine muzaraa akdi yapmak şu şartlarla sahih olur:

1- Müsâkâtı ve muzaraatı yapan işçi aynı kişi olmalıdır.

2-
Hurmalığı ayrı sulamak veya araziyi ayrı imar etmek zor ol­malıdır.

3-   En sahih kavle göre her iki akdin arasına bir fasıla girme­melidir. Müsâkât, muzaraattan önce yapılmamalıdır. Ekine elverişli arazinin çok olmasının hükmü, az olmasının hükmü gibidir.

4-  Tarafların meyve ve ziraattan alacakları hisse miktarının eşit olması şart değildir.

Mudarebe akdinin müsâkât akdine bağlı olarak yapılması caiz değildir. Bir arazide sadece muzaraat akdi yapılırsa, kazanç arazi sa­hibine ait olur. işçinin, hayvan ve kullanılan aletlerin ücreti arazi sahibince ödenir.

Tarladan elde edilen ürün karşılığında tarlayı kiralamanın ca­iz olmasının yolu şudur: Mal sahibi bir ücret ödemeden ve ayırma­dan tarlanın yarısını işçiye iğreti olarak verir. Ayrıca tarlanın geri kalan yarısına ektiği tohumun yarısını da verir. (Böylece işçi elde edilecek ürünün yarısı üzerinde hak sahibi olur.) Veya tarlanın yarışma ektiği tohumun yarısını verir ve tohumun diğer yarısını da işçi vererek elde edilen ürünün yarısı karşılığında işçiyi kiralar.

 

Müsâkât Akdinde Bulunması Gereken Şartlar
 

Meyvelerin sadece mal sahibi ile işçiye mahsus olması ve ikisi­nin meyve-lerde ortak olması şarttır. Mudarebe akdinde olduğu gibi taraflardan her biri üründen alacağı hisse miktarını bilmelidir. En

zahir kavle göre akid, meyveler görünmeye başladıktan sonra, lakin olgunlaşamaya başlamadan yapılmalıdır. Şayet fidanları dikmek ve büyüyecek ağaçlar taraflardan her birine ait olmak şartı ile müsâkât akdi yapılırsa bu caiz değildir.

Dikili hurma ağaçlarının meyvelerinin bir kısmını yapılan işin karşılığı olarak işçiye verilmesi şart koşulur ve ağaçların çoğunluk­la meyve verecek kadar bir süre ortaya koyularak akid yapılması sa­hihtir. Ağaçların meyve vereceği bir müddet takdir edilmezse akid sahih değildir. Zayıf kavle göre, belirtilen zaman zarfında ağaçların meyve verip vermeyeceği ihtimali ortaya çıkarsa akid sahihtir.

İşçi, ortağının ağaçlarını sulaması üzerine akidleşirse bu sa­hihtir. Ancak ortağının kendisine alacağı hisseye ek olarak fazla bir hisse vermesi şarttır. Akdin sahih olmasını bir şartı da mal sahibi­nin işçiye, işi ile ilgili olmayan şeyleri şart koşmamasıdır. İşçi, işi yal­nız başına üstlenmeli ve bahçede tek başına yetki sahibi olmalıdır. İşçi iş için takdir edilen bir senelik veya daha fazla olan süreyi bil­melidir. En sahih kavle göre meyvelerin olgunlaşma zamanı gibi bel­li bir süre takdir edilirse, akid caiz olmaz. Müsâkâtm lafzı ise iş sa­hibinin işçiye: "Şu kadar ücretle, bu hurmalığı sana müsâkât olarak verdim veya bakımını yapmak üzere sana teslim ettim." demesidir.

Yapılacak iş açıklanmaksızm kabulün dille söylenmesi şarttır. Lafız mutlak olarak söylenirse, her bölgenin çoğunlukla uygulanan örfüne göre kabul edilir.

işçi meyvelerin ıslahı ve geliştirilmesi için gerekli olan sulama, su kanallarını temizleme, suyun birikmesi için ağaçların diplerinde-ki çukurların düzeltilmesi, ağaçların aşılarının yapılması, zararlı ot-larm ayıklanması, üzüm ağacının budanması, adete göre üzüm ağacına çardak yapılması, keza en sahih kavle göre meyvelerin ko­runması, devşirtilmesi ve kurutulması gibi her sene tekrar edilmesi gerekli olan işleri yapmakla yükümlüdür. Ağaçların kurumamasına yönelik işler ile duvar yapmak ve yeni kuyu açmak gibi her sene tek­rarlanmayan sabit işler, mal sahibinin yapması gereken işlerdir.

Müsâkât akdi bağlayıcı bir akiddir. İşçi, henüz iş bitmeden çalışmayı bırakıp gider de mal sahibi teberru olarak işi tamamlarsa, işçinin ücreti bakidir. Mal sahibi teberru olarak işi tamamlamazsa, hakim ücreti işçinin malından ödeterek işi tamamlatır. Şayet mal sahibi hakime ulaşamazsa, yapacağı harcamalar üzerine şahit tutar ve dilerse ücreti işçiden ister. İşçi vefat eder de geride terike bırakırsa, mirasçıları işi terike malı ile tamamlatırlar. Aynı zamanda mi­rasçılar, bizzat çalışmak sureti ile veya kendi malları ile işi tamam­layabilirler. Şayet işçinin hıyaneti tespit edilirse, yanma bir gözcü verilir. Mal sahibi gözü ile malı muhafaza edemezse, işçiyi işten el çektirir ve ücretini işçinin malından ödemek sureti ile başka bir işçi tutar. Eğer meyvelerin bir başkasına ait olduğu ortaya çıkarsa, işçi ücretini mal sahibinden ücret-i misil olarak alır.

 

T. İCARE (KİRAYA VERME)

Kiraya veren ve kiracının şartları, satıcı ve müşteri için belir­tilen şartlar gibidir. İcare lafzı ise mal sahibinin kiracıya: "Bu evi şu kadar bedel ile sana icare verdim, sana kiraladım veya şu evin men­faati şu kadara bir sene müddetle sana mülk edindim." demesi, ki­racının da: "Kabul ettim; icare ettim veya kiraladım." demesidir. En sahih kavle göre mal sahibinin: "Evden faydalanmayı sana kiraya verdim." sözü ile akid gerçekleşir. Şayet: "Evin menfaatini sana sat­tım." derse, bununla akid gerçekleşmiş olmaz.

İcare akdi iki kısımdır:

1-
Malın menfaatini kiraya vermek: Bir araziyi, belli bir hay­vanı veya hizmet için belli bir şahsı kiraya vermek gibi.

2-
Zimmete taallûk eden menfaati kiralamak: Bu, nitelikli bir hayvanı kiralamayı istemek veya bir elbiseyi diktirmek veya bir bi­nayı yaptırmak gibi bir menfaati başkasının zimmetine bağlamaktır.

Bir kimse bir başkasına: "Şu şekilde çalışmak üzere seni kira­ladım." derse, bu aynın icarıdır. Zayıf kavle göre bu zimmete bağlı olan bir icaredir. Zimmetin icarında ücretin akidleşme meclisinde karşı tarafa teslim edilmesi şartdır. Fakat aynın icarında mecliste ücreti teslim etmek şart değildir. Malın icarında ücret zimmetteki bir borç ise, ücreti peşin vermek veya ertelemek caizdir, icare akdi hiçbir şart ileri sürmeksizin zikredilirse, ücretin peşin olarak öden­mesi gerekir. Ücret muayyen ise hemen mülkiyete geçirilmiş sayılır.

Zimmetin icarında ücretin cinsi, miktarı ve türü belli olması şarttır. Şu halde tamir etmek karşılığında bir evi, yem vermek karşılığında binek hayvanını, yüzeceği hayvanın derisi karşılığında işçiyi, bir miktar un karşılığında buğdayı öğütmek veya ayıklayacağı kepek karşılığında değirmenciyi kiralamak sahih değildir.

Köle olan bir çocuğu emzirmek için çocuğun bir kısmını hemen mülkiyete geçirmek karşılığında bir kadını kiralamak en sahih kav­le göre caizdir.

Kiralanan menfaat şu şartları taşımalıdır:

1-   Menfaat  bir  değer  taşımalıdır.   Meselâ,   malın   değerini yükselişe bile kolayca söyleyebileceği sözleri söylemesi için tellalı ki­ralamak sahih olmaz. Keza süs için dinar ve dirhemleri kiralamak ve en sahih kavle göre av için köpeği kiralamak caiz değildir.

2-
  Malı kiraya veren kişi, onu teslim etme gücüne sahip ol­malıdır. Meselâ, kaybolmuş köleyi veya gasp edilmiş malı kiraya ver­mesi veya eşyayı muhafaza etmesi için gözü görmeyen kişiyi kirala­mak sahih değildir. Sürekli suyu bulunmayan veya mutad yağmur suyu ile iktifa etmeyen tarlayı ziraat için kiraya vermek sahih değil­dir. Sürekli suyu bulunan tarlayı ziraat için kiraya vermek caizdir. Keza mutad yağmur suyu veya toplanan kar suyu ile iktifa eden tar­layı icare vermek de caizdir. En sahih kavle göre genellikle suyu bu­lunan tarlayı kiraya vermek caizdir.

3-   Menfaatin teslimi için hissi engel gibi dini bir mani de bu­lunmamalıdır. Sağlam bir dişi çekmek için bir şahsı veya mescidi süpürmek için hayız halinde olan bir kadını icare etmek sahih ol­maz. Keza en sahih kavle göre çocuğu emzirmesi veya başka bir işi yapması için nikahlı bir kadım kocasının izni olmadan icare etmek de sahih değildir.

Zimmet icarında menfaatin vadeli olması caizdir. Meselâ bir kimse, "Şu ayın başında beni Mekke'ye götürmek üzere şu kadar pa­ra karşılığında zimmetini yükümlü kıldım." derse, menfaati ertele­miş olur.

Gelecekte istifade etmek için bir aynı icare etmek caiz olmaz. Gelecek yıl için bir evi kiralamak gibi. Ancak bir kimse ilk kiracısına henüz birinci sene bitmeden ikinci sene için evini kiraya verirse en sahih kavle göre caizdir.

En sahih kavle göre kira'ü-1-ukab caizdir. Bu, kişinin yolun bir bölümünde binmek üzere hayvanını bir şahsa veya biri şu günlerde diğeri de şu günlerde binmek üzere iki-kişiye hayvanını kiraya ver­mesidir. Her iki durumda da yani, tek kişinin yolun hangi bölümünde hayvana bineceğini ve her iki kişinin hayvana kaçar gün bineceklerini mal sahibi beyan eder. Sonra her iki şahıs kirayı ara­larında taksim ederler.

 

1. Kiralanan Menfaatin Şartları
 

İcar akdinde menfaatin belli olması şarttır. Menfaat bazen za­manla takdir edilir. Bir evi bir seneye kiraya vermek gibi. Bazen de işle takdir edilir. Mekke'ye kadar bir hayvanı kiralamak veya terzi­ye bir elbiseyi diktirmek gibi. Akidde hem zamanı hem de işi bir ara­da belirterek, meselâ terziye: "Bu elbiseyi gün ışığında dik." demek, en sahih kavle göre sahih değildir.

Kur'an-ı Kerimi veya bir kaç sûreyi öğrenmek için yapılan ki­ralamada bir zaman, takdir edilir. Ev yapımında ise binanın yeri, uzunluğu, genişliği, yüksekliği ve yapım malzemesi (kerpiç, tuğla, taş) açıklanmalıdır. Kiralanan arazi, bina yapmaya, ziraat ekmeye ve ağaç dikmeye uygun ise, menfaati tayin etmek şarttır. En sahih kavle göre icare akdinde ekilen şeyin yerine ziraat lafzını söylemek yeterlidir. Şayet mal sahibi kiracıya, "Dilediğin şekilde faydalanmak üzere araziyi sana kiraya veriyorum." derse, bu caizdir. Keza: "İster­sen ekin ek, istersen fidan dik." derse, en sahih kavle göre caizdir.

Binek hayvanının kiralanmasında hayvana binecek kişinin ya görülerek tanınması ya da bütün niteliklerinin bilinmesi şarttır. Zayıf kavle göre ise, niteliklerinin bilinmesi yeterli değildir. Keza ki­ralayana ait ise, hevdeç ve diğer yüklerin hükmü de böyledir. Şayet kiracı niteliklerini belirtmeksizin eşyalarını yükleyeceğini şart ko­şarsa, en sahih kavle göre akid fasittir. Eşyalarını yükleyeceğini şart koşmazsa, yükleme hakkı olmaz.

Aynî kiralamada hayvanı belli etmek şarttır. Hazırda olmayan eş­yanın satışı konusundaki görüş ayrılığı, hayvanı görme şartı için de ge­çerlidir. Zimmette olan icarede ise kiralanan hayvanın cinsini, türünü, erkek veya dişi olduğunu belirtmek şarttır. Aynî ve zimmette olan ica­rede her gün ne kadar mesafe alınacağını belirtmek şarttır. Ancak yol­da örfe göre belli konaklama yerleri varsa orada mola verilir.

Yük taşımak için icare edilen hayvana yüklenecek yükün hay­van sahibi tarafından bilinmesi, hazırda ise görmesi, kapalı bir kap­ta ise eliyle yoklaması vacibtir. Yük hazırda değilse, miktarı kile ve­ya ölçek ile takdir edilir ve yükün cinsi açıklanır. Zimmette olan ica-rede hayvanın cinsinin ve niteliklerinin bilinmesi vacib değildir. Fa­kat yük cam gibi kırılacak eşya cinsinden ise, hayvanın tür ve nite­liklerinin bilinmesi vacibtir.

 

2. ibadet İçin Bir Şahsı Kiralamak
 

Cihat ve kendisine niyet edilmesi farz olan namaz ve oruç gibi ibadetler için bir müsiünıam icare etmek sahih değildir. Ancak hacı eda etmek ve zekâtı ayırıp dağıtmak için bir müslümanı icare etmek caizdir.

Cenazenin teçhiz ve tekfini için ücret vermek, Kur'an öğretimi için ücret vermek, çocuğun bakım ve emzirme işi için veya bunlar­dan biri için bir kadını icare etmek sahihtir. En sahih kavle göre ço­cuğun bakım ve emzirme işi birbirine bağlı işler değildir.

Hidane, çocuğu tehlikelerden korumak, banyosunu yapmak, elbiselerini giydirmek, koku sürmek, sürmesini çekmek, beşikte bağlamak ve uyuması için beşiği sallamak gibi işleri yapmaktır.

Bir kadın hem hidane hem de emzirme işi için icare edilir de sütü kesilirse, mezhepçe kabul edilen rivayete göre, süt emzirme ak­di fesholur. Hidane akdi ise devam eder. En sahih kavle göre, mürek­kebin icar edilen katip tarafından, ipin icar edilen terzi tarafından ve sürmenin sürme çeken tarafından karşılanması vacib değildir. Ben diyorum ki, İmam-Rafl'i mürekkep ve belirtilen diğer malzeme­nin kime ait olacağı konusunda halk arasında uygulanan bir örf var­sa ona uyulacağını "Şerh" adlı eserinde belirtmiştir. Uygulanan adetler değişik ise, durum açıkça belirtilir. Durum açıkça belirtil-mezse, icar akdi ortadan kalkar. Allah daha iyi bilir.

 

3. Ev veya Hayvanı Kiraya Veren Kimseye Vacib Olan Şeyler
 

Bir evi kiraya veren kimsenin evin anahtarını kiracıya verme­si gerekir. Evin onarımı kiraya veren kişiye ait olup evi acele üzere onarmalıdır. Aksi halde kiralayan kişi akdi kabul etmekte veya feshetmekte muhayyerdir. Damdaki karı atmak ve evin sahasını kar­dan temizlemek kiraya veren kimseye aittir. Evde biriken çöpleri at­mak ise kiralayan kişiye aittir.

Binmek için bir hayvanı icar eden kişi, hayvanın semeri, çulu, yuları, semeri bağlama kemeri, hayvanın burnuna bağlı halka ve halkaya bağlı bulunan ip icare verene aittir. Tahtırevan, gölgelik, tahtırevan minderi, örtü ve ilgili diğer şeyle kiralayana aittir. En sa­hih kavle göre ata vurulan eğer konusunda halk arasında uygulanan örfe göre hareket edilir.

Zimmette olan icarede yük kabı icare veren kişiye aittir. Ayni olan icarede ise kiralayana aittir. Zimmete olan icarede hayvanın hazırlık ve bakımını yapmak üzere hayvanı dışarıya çıkarmak, hay­vana binme ve hayvandan inme esnasında ihtiyaca göre biniciye yardımcı olmak tahtırevanı vurmak, indirmek, bağlamak ve açmak gibi işlerde yardımcı olmak, kiraya veren kişiye düşen görevlerdir. Ayni icarede bu hazırlıkları yapmak kiraya veren kişiye ait olmayıp görevi sadece hayvanı kiracıya teslim etmektir.

Ayni icarede hayvan telef olursa akid fesholur. Bu tür icarede hayvanın ayıplı olduğu anlaşılırsa, kiracı akdi fesh veya kabul et­mekte muhayyerdir. Zimmette olan icarede kiracı için muhayyerlik hakkı olmaz. Belki hayvanı değiştirmesi lazımdır. En zahir kavle göre hayvana vurulan yük gıda maddesi ise, yolda tüketilen miktar kadar yüke ilâve yapılabilir.

 

4. İcare Akdinde Müddet Tayini
 

Kiraya verilen şey belirtilen sürede genellikle mevcut ise akid sa­hihtir. Bir kavle göre icare akdi için takdir edilen süre bir yıldan fazla olamaz. Bir başka kavle göre ise, bu süre otuz yıldan fazla olamaz.

Kiracı, kiraladığı şeyden bizzat kendisi istifade edebileceği gi­bi başkası vasıtası ile de istifade edebilir. Kiraladığı hayvana kendi emsalini bindirmesi veya başkasını kiraladığı evde barındırması gi­bi. Demirciyi ve kasarcıyı kiraladığı evde barmdıramaz.

Kiracının kendisinden istifade ettiği muayyen ev veya hayvan değiştirilemez. En sahih kavle göre, dikmek üzere belirtilen elbise ve emzirmek için tayin edilen çocuğu aynı nitelikte olanlarla değiş­tirmek caizdir.

İcare akdi süresince kiracı kiraladığı hayvan ve elbiseye karşı emanetçi hükmündedir. Keza en sahih kavle göre, icar müddetinden sonra da kiracı emanetçi hükmündedir. Buna göre, bir kimse yük vurmak veya binmek için hayvanı bağlar ve ondan faydalanmadan telef olursa zararı ödemez. Hizmette kullanması gerektiği vakitte kullanmayıp göçük altında kalan hayvanın zararını ise ödemelidir. Çünkü hizmet vaktinde kullansaydı göçük ona isabet etmeyebilirdi.

Mal kiracının elinde kusuru olmaksızın telef olursa, kiracı za-min olmaz. Dikmek veya boyamak için kiralanan elbise gibi. Bu du­rumda kiracı mal ile yalnız baş başa kalmamalıdır. Meselâ, mal sa­hibi kiracının yanında oturmalı veya terziyi evine götürmelidir. Ke­za ezher görüşlere göre, kiracı mal ile yalnız baş başa kalmışsa da zamin olmaz. Üçüncü bir kavle göre işçi malda müşterek ise zamin olur. Müşterek işçi, işi zimmetine alan işçidir. Müşterek olmayan iş­çi ise zamin olmaz. Müşterek olmayan işçi, belli bir müddet için ki­ralanan işçidir.

Bir kimse elbiseyi beyazlatması için kasarcıya veya dikmesi için terziye verir ve bu iş yapılır da ücret zikredilmez se, işçi ücret ta­lebinde bulunamaz. Zayıf kavle göre ise ücret alabilir. Başka bir zayıf kavle göre ise işçi halk arasında sanatı ile temayüz etmiş ise ücret alabilir, aksi halde alamaz. Ama kendisine ücret-i misil öden­mesi güzel görülmüştür.

Kiracı mala karşı tecavüzkar davranarak telef olmasına sebep olursa, aynısını tazmin eder. Meselâ, hayvanı döverek, adet dışı yu­larını çekerek, kendisinden daha ağır birini bindirerek veya demirci veya kasarayı kiraladığı evde barındırarak telef ederse aynısını taz­min eder. Keza kiracı, yüz rıtıl buğdayı yüklemek için bir hayvanı ki­ralar da bunun yerine yüz rıtıl arpayı yükler veya bunun aksini ya­par veya on kilogram arpa yüklemek için hayvanı kiralar da buğday yüklerse ve bu sebeple hayvan telef olursa kiralayan zamin olur. Fa­kat bunun aksini yaparsa (buğday yerine arpa yükler ve hayvan te­lef olursa) zamin olmaz.

Bir kimse yüz kilogram yüklemek için hayvanı kiralar da yüz on kilogram yüklerse, fazla olan yük için ücret-i misil ödemesi lazımdır. Sahibi birlikte olmadığı halde fazla yük sebebiyle hayvan telef olursa, zamin olur. Şayet sahibi hayvan ile birlikte olursa, fazla olan miktar nispetinde zamin olur. Bir kavle göre değerin yarısını tazmin eder.

Kiracı yüz on kilogramlık yükü hayvan sahibine teslim eder ve yüz kilogramdan fazla olduğunu bilmeden hayvana yükler de hay­van telef olursa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre ki­racı zamin olur. Eğer hayvan sahibi yükü tartarak yüklerse fazla olan miktarın ücretini alamaz. Hayvanın telef olması halinde kiracı da zamin olmaz.

Bir kimse terziye diktirmek üzere bir kumaş verir de terzi aba diker ve mal sahibine: "Kumaşı parçalayıp aba yapmamı emretmiş­tin." der, mal sahibi: "Gömlek yapmanı söylemiştim." derse, en zahir kavle göre mal sahibi yemini ile tasdik edilir ve terziye ücret vermesi gerekmez. Bu takdirde terzinin noksanlık farkı ödemesi gerekir.

 

5. Kira Akdinin Feshe Uğraması
 

Hamamın odununun yanmaması, kiracının sefere çıkması ve yolculuk için kiralanan kişinin hastalanması gibi bir özür sebebi ile kira akdi feshe uğramaz. Bir kimse ekin için bir tarlayı kiralayıp eker ve ziraat doğal bir afetle telef olursa, akdi feshetme veya icar bedelinden bir miktarını düşürme hakkı olmaz. En zahir kavle göre geçmiş zaman için değil de gelecek zaman için kiralanan belli bir iş­çi veya bir hayvan henüz kendisinden istifade edilmeden ölürse akid feshe uğrar. Mal sahibi belirtilen ücretten geçen zamana tekabül eden hisseyi alır. Taraflardan birisinin veya her ikisinin veya vakıf mütevellisinin ölümü ile akid fesholmaz.

Bir kimse vakıf malım bir müddet için ücretle bir nesile kira­ya verir ve henüz müddet bitmeden bu nesil yok olup giderse veya veli yaş faktörü ile buluğ çağına ermemiş çocuğu bir müddet için ki­raya verir ve icar süresi içinde ihtilâm olup buluğa ererse, en sahih kavle göre çocukla ilgili akidde değil de vakıf malında akid fesholur. En sahih kavle göre gelecek süre için kiralanan ev yıkılırsa, akid fes­he uğrar. Ancak ziraat için icar edilen tarlanın suyu kesilirse, akid fesholmaz. Fakat kiralayan için muhayyerlik hakkı vardır. İcar edi­len hayvan gasp edilirse veya icare edilen köle kendiliğinden kaçar­sa, kiralayan için muhayyerlik hakkı sabit olur.

Bir kimse bir kaç deveyi kiraya verir ve develeri kiracıda bırakır da kendisi ortalıktan kaybolursa, kiracı develerin yemini sa­hibinin malından almak üzere hakime müracaat eder. Hakim deve sahibine ait bir malı bulamazsa, onun adına borç alır. Kiracı güveni­lir biri ise, malı ona teslim eder. Güvenilir değilse, güvenilir birisine teslim eder. Hakim develerin yemini temin edecek kadar bir kaç de­veyi satma yetkisine sahiptir. Hakim sonradan deve sahibinden al­mak üzere kiracıya develerin yemi için kendi malından harcama yet­kisi verirse, en zahir kavle göre bu caizdir.

Kiracı, kiraladığı hayvanı teslim alır ve kira müddeti bitinceye kadar istifade etmeksizin elinde bulundurursa kira ücreti ödemesi kesinleşmiş olur. Keza bir kimse, binmek için bir hayvanı kiralar ve gideceği yere mümkün kılacak bir zaman elinde bulundurursa, kira ister ayni olsun ister zimmette olsun, belli edilen hayvanı teslim et­tiği vakit kira ücretini de ödemesi lazımdır. Sahih olan icarede belli edilen ücret kesinleştiği gibi, fâsid olan icarede istifade edilecek ka­dar bir zaman geçerse ücret-i misil kesinleşir.

Bir kimse, bir malı belli bir müddet için kiraya verir de tayin edilen zaman geçinceye kadar teslim etmezse, akid feshe uğrar. Va­kit belirtmeksizin belli bir yere kadar binmek için hayvanını kiraya verir de belirtilen yere gidilecek kadar süre geçer hayvanı teslim et­mişse en sahih kavle göre akid feshe uğramaz.

Bir kimse kölesini kiraya verir sonra da azad ederse, en sahih kavle göre kira akdi fesholmaz ve köle için muhayyerlik hakkı ol­maz. En zahir kavle göre kiracı, köle azad edildikten sonra geçen za­manın ücretini kölenin efendisinden ister.

Kiraya verilen şeyin kiracıya satılması sahihtir. En sahih kav­le göre bu durumda kira akdi feshe uğramaz. Mal sahibi malını baş­ka birine satarsa, en zahir kavle göre akid caizdir ve kira akdi feshe uğramaz.

 
 
]