Konu Başlığı: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:28:39 TUHFETUL ALAIYYE
1 El Şeyh Alaeddin El Haznevi Derleme ve Tercüme Diyaeddin Demir 2.BASKI TUHFETUL ALA?IYYE 2 Tuhfetul Alaiyye Derleme ve Tercüme Diyaeddin Demir xxxxxxxxxxx 3 Önsöz 6 Kelime-i Şehadet 10 Allah?ın Zat ve Sıfatları Hakkında 10 Yüce Allah?ın her iki konuşması 12 Hayr ve Şer 12 Yüce Allah?ın Resul ve Enbiyaları 13 Yüce Allah?ın Sahife, Kitap ve Melekleri 15 Muhammed (a.s.v.)?ı Vasf Etme ve Nesebi 16 İnsan ve Meleklerin Dereceleri 18 Evliya ve İmamlar Hakkında 19 Arş - Kürsü - Levh - Kalem 20 Ecel - Rızıkve Başka Şeyler Hakkında 20 Ölüm ve Kabir Sorgusu 21 Kıyamet Alametleri 25 Haşr - Neşr ve Başka Şeyler Hakkında 27 Şefaat Hakkında 29 Peygamber (asv) Havuzu 31 Cehennem Hakkında 31 Cennet Hakkında 34 Ölü - Sağ ve Diğer Şeyler Hakkında 36 Namazı Kılmayan Kişi 37 Ramazan Orucu 39 Zekatı Vermeyen Hakkında 40 Hac?ın Fazileti Hakkında 41 Zina?nın Cezası Hakkında 41 İçki İçenin Hakkında 42 Katil Olanların Hakkında 43 Ölülerin Üzerine Sabır Etmeyenler Hakkında 44 Anne ve Babaların Kalbini Kıran Kişiler Hakkında 44 Vacib - Haram - Sünnet - Mekruh ve Caiz Hakkında 46 İbadetin En iyisi ve Diğerleri 47 Mekruh Su 48 Kullanılmış Su 48 Necis Su ve Diğerleri 49 İctihad Hakkında 50 Altın Gümüş Eşyalar 50 TUHFETUL ALA?IYYE 4 Misvak ve Diğer Şeyler Hakkında 51 Abdestin Farzları 51 Abdestin Sünnetleri 52 Abdestin Mekruhları 53 Mest üzerine Mesh Etmek 54 Abdesti Bozan Şeyler 54 Abdestsiz Olan Kişinin Üzerine Haram Olan Şeyler 55 Teharet (Hela) Adabı 55 İstinca 56 Guslü Vacib Eden Şeyler 57 Vacip Olan Gusül?den Yıkanmak 57 Gusl?ün Şart - Sünnet ve Mekruhları 58 Abdestsiz, Cenabetli ve Diğerleri 58 Necis Şeyler Hakkında 59 Teyemmüm Mevzusu 60 Teyemmüm?ün Şartları 62 Teyemmüm?ün Sünnetleri 63 Teyemmüm?ü Bozan Şeyler 63 Teyemmüm ile Kılınan Namazın Kazası 64 Hayız - Nifas 65 Kan?ı (Adet) Onbeş Günü Geçen Bayan 66 Nifas Kanı Altmış Günü Geçen Kadın 68 Namaz Kime Vaciptir 69 Namazın Kılınış Şekli 70 Namazı Sünnetleriyle Beraber Kılınış Şekli 71 İmamın Arkasında Nasıl Nasıl Namaz Kılınır Sünnetleriyle Beraber 74 Ayakta Namaz Kılmayanın Namaz Kılınış Şekli 75 Farz Namazından Sonraki Tesbihatlar 76 Sünnet ve Farzlarıyla Namazda Okunanların Açıklaması 77 Namazdan SonraTesbihatın ve Ezandan Sonraki Dua?nın Açıklaması 80 Namaza Girmeden Önceki Beş Şart 84 Namaz Kılmanın Kerahat Vakitleri 86 Ezan ve İkamet (Kamet) 87 Necasetin Muaf Olanı 88 Namazı Bozan Şeyler 89 Namazın Mekruhları 91 5 Namazın Bazı Sünnetleri 92 Sehiv Secdesi 93 Şükür Secdesi 95 Tilavet Secdesi 96 Sünnet Olan Namazlar 96 Cemaat Namazı 97 Kim İmam Olabilir-Kim imam Olamaz 98 İmam?dan Geri Kalan ve İmama Sonra Yetişen 99 İmam?dan Nasıl Ayrılır 100 Misafir Namazı 101 Kasr Namazının Şartları 102 Cem?i Namazı 102 Cuma Namazı 103 Cuma?ya Gitmemeyenin Özrü 105 İpek Giyisiler 105 Bayram Namazı 106 Küsuf ve Hüsuf Namazları 107 İstiska Namazı 108 Cenaze Yıkama Şekli 109 Kefen Hakkında 111 Cenaze Namazı 111 Kabir 113 Akrabalarının Taziyesinde Bulunmak 114 Zekat 115 Koyun ve Keçinin Zekatı 115 Deve ve Sığırın Zekatıf 115 Deve Sığır Koyun ve Keçi?nin Zekat Şartları 116 Ekin ve Meyvelerin Zekatı 116 Ticaret Malının Zekatı 117 Altın ve Gümüşün Zekatı 118 Fıtır Zekatı (Fitre) 119 Ramazan Ay?ının Orucu 119 Orucu Bozan Şeyler 120 Ramazan Ay?ında Orucu Bozmanın Hükmü 121 Ramazan Ay?ında Orucu Bozmanın Cezası 121 Şeyh?in (Mürşid?in) Yanına Gitmek 122 Kamil Mürşid?in Alametleri 125 İhlas Muhabbet ve Teslimiyet Hakkında 127 TUHFETUL ALAIYYE 6 Zatının özünü kavramakta akılların aciz kaldığı, sıfatlarını tanımada ilim, irfan sahiplerinin hayrete düştüğü, kainatı yoktan var eden; sanatının inceliklerini yarattıklarında açığa çıkaran; insanı yaratan, kainatta kendine halife yaparak ve diğer mahlukatlardan üstün tutarak şereflendiren ve onurlandıran; halifeliğini, kurtuluş ihtiyaçların karşılanışı ve mertebelerin yükselişi için sebep kılarak, katına yükselişin, yakınlığın zirvesine ve en yüce gayelere ermenin merdiveni yapan Allah?a hamd olsun. Salavatların incileri, selamların cevherleri, duaların en değerlileri, mahlukatın en şereflisi varlıkların en onurlusu, zuhuratının eksiksiz mazharı, iki cihanın yaratılış vesilesi, feyiz ve bereketlerin yayılış nedeni Efendimiz, Velimiz, Muhammed (a.s.v.)?ın üzerine olsun. Onun yetiştirmesiyle üstün meziyetlerini kazanan ona arkadaşlık nimetine eren ehli beytine ve sahabe?lerine olsun. Dinini ihya, sünnetine uyma, bütün hallerinde yolunu izleme için gayret ve çaba sarf eden; bu gayret ve çabaları nedeniyle Allah?ın nimet sofralarını kendilerine mubah kıldığı, ihsanlar lütfettiği, içlerini ve dışlarını en güzel ahlakı ile süslediği, kalplerini nur aşılarıyla nurlandırdığı, hikmetlerin özüyle, sırların cevherleriyle doldurduğu, inayet sürmesiyle basiret gözlerini sürmelediği, marifet ihsanlarını koklattığı, kalplerin gıdasını bahşettiği, gizli Bismillahirrahmanirrahim ÖNSÖZ 7 ilimlerine haberdar kıldığı ümmetinin velilerine olsun. Güzel ve örnek ibareleriyle ortaya çıkmış çok kıymetli TUHFETUL - ALAİYYE adını taşıyan bu eser, Pak şeriat?ın sancaklarını her tarafa yayan, tertemiz Nakşibendi Tarikatının adabının koruyucusu, irfan ve yakin madeninden içen, fazilet ve parlak zeka sahibi, muin olan Rabbine son derece muhtaç, Kamil ve Mükemmel Mürşit Kadim ve Kerim olan Allah?a vesilemiz Nakşibendi meşrebinden, Şafi-i Mezhebinden zamanın en büyük alimi uzak yakın meşhur olan, El-Şeyh Alaeddin El-Haznevi?ye aittir. Allah onu sırrına takdis eylesin, ruhunu şad etsin, kabrini nurlandırsın, üzerimize onun ve şuan Şeyh izzeddin ve Eşşeyh Muhammed El Haznevi?den sonra şanı yüce, kadri yüksek ve yaygın, namı heryerde ve bölgede bilinen, kerem sahibi efendimiz, kamil, mürebbi, Şeyhimiz Şeyh Muhammed Mutaa El Haznevi hazretlerinin bereketlerinden yağdırsın, bizi onların makamlarından bolca nasiplenenlerden kılsın. Bu cevher onun malumatlarından sadır olmuştur. Bu kitap dört bölümden meydana gelmektedir. Ancak tercümeden sonra önsöz (mukaddime) tercüme eden tarafından eklenmiştir. Birinci bölüm Akaid ile ilgilidir. İkinci bölüm fıkıh ile ilgili imamımız Şafii mezhebi?nin üzerine işlenektedir. Üçüncü bölüm Tasavvuf ile ilgilidir. Dördüncü bölüm ise Helal ve Haram? hakkındadır. Okumaya başladığımdan şu günlere kadar, benimle bu kitap arasında ülfet oluşmuştu. Fakat buna güç yetiremeyeceğim düşüncesi ve Arap dili ve edebiyatı ve de Türkçe dili ve edebiyatına vukufiyetimin azlığı nedeniyle bir süre çekindim. Kendimi çok ayıpladım. Kendi kendime şöyle dedim; ?sen kim, bu iş kim! Sen ne kervanda, nede o topluluktasın! Diyelim ki seninle onun arasında bir tanışıklık var, ama sende ifade güzelliği nerede?.. TUHFETUL ALAIYYE 8 Şairin söylediği gibi Çadırlar onların çadırı gibiydi Fakat çadırların altındakiler onlar değildi!. Bu son derece zor ve önemli işi, bu yolun yolcularının rehberi, taliplerin eğitmeni, erenlerin öncüsü, şanı yüce, kadri yüksek ve yaygın, namı heryerde ve bölgede bilinen kerem sahibi, Şehidül Harameyn?in göz bebeği efendimiz ve kamil mürebbi El-Şeyh Muhammed Mutaa (ks) Hazretlerinden izin aldıktan sonra karar verdim. Ancak Ceylan korusu zanederek, aslanlar ormanına daldığımın farkındayım. Okuyuculardan istirhamım gerek çeviri esnasında gerekse matbaadan kaynaklanan hatalardan dolayı kusuruma bakmamaları. Çeviriye kanaat eder ve ondan istifade edersen sana ne mutlu! Aksi halde şübhelendiğin şeyi bırak. şüphelenmediğine bak ve işi ehline bırak. Şüphesiz her yiğidin kendine özgü sözleri ve halleri vardır! sözü darbi meseldir. Şair şöyle diyor. Şarkıyı gönülsüz dinleyen Neşelenmediği için şarkıcıyı kınamasın Daha önce de söylediğim gibi ben bu işin ehli değilim ?Serçelerin kartal sofrasından yediği nerede görülmüştür? Küçük tanelere alışmış serçe kursağı Büyük lokmalarla gıdalanan Kartal kursağına benzemez!.. ve benzemediğini de biliyorum. Başarının ancak Allah?dan oluduğunu bilerek diyorum ki Başarım; ancak Allah?ın yardımı iledir. Yalnız O?na dayandım ve yalnız O?na yöneldim? (Hud süresi ayet: 88) 9 tuhfet-ul alaiyye 10 KELİME-İ ŞEHADET Erkek olsun, kadın olsun, hür olsun, köle olsun, insan olsun, cin olsun. (ancak cinler doğduğu andan itibaren mükelleftir) Adem ve Havva gibi. Eğer akıl baliğ ise Peygamber?in, Peygamberliğinden haberdar olmuş konuşmaya kadir olan her insan kalbiyle inanıp diliyle ( ) söylemesi vaciptir. Yani (farzdır) Manası; Dilimle ikrar kalbimle inanıp şehadet ederim ki; ibadete layık ve ona ibadet edeceğimiz Allah?tan başka hiçbir ilah yoktur. O Allah ki dengi benzeri ortağı yoktur ve yine dilimle ikrar kalbimle inanır şehadet ederim ki Muhammed (a.s.v.) Allah tarafından, cin ve insanlara din ve dünyalarında hakkı ve doğruyu göstermek için, resul (elçi) olarak gönderilmiştir. ALLAHIN ZAT VE SIFATLARI HAKKINDA Peygamberin peygamberliğini duymuş akıl baliğ ve gözü olan her insan Allah önceden yoktu sonra var olduğuna değil önceden var olduğunu ebedi kalacağını yüce Allah ne zat ne sıfat nede ef-âlinde mahlukatlara ve hiçbir şeye benzemediğine inanmak her insanın üzerine farz ve vaciptir. Çünkü yüce Allah hiçbir şekilde Mesela; şekil ve renk olarak bize benzemez, babası, annesi, hanımı, çocuğu olmaz ve yoktur. Yemez, içmez uyumaz, üstümüzde altımızda sağımızda, solumuzdadır demek olamaz. Yeri mekanı var falan yerdedir denmez. Çünkü o her yerdedir. Hata yapması, uyuması ve unutması mümkün değildir. Hiçbir sıfatı bizim ki gibi değildir. Şunu da iyi bilmeliyiz ki Yüce Allah (cc)?ın var oluşu hiç kimseye hiçbir yere muhtaç bir var oluş değildir ve yine iyi bilmeliyiz ki yüce Allah (c.c.)?nun ortağı yoktur ne zatında ne de sıfatında onun gibisi yoktur, onun gibi bir yaratıcıda yoktur o her şeyin yaratıcısıdır ateşi yaratan odur. Ateşin kendisi yakmaz, bıçak başlı başına yara açmaz, ateş ve bıçak belki de sadece bir sebeptir. Konuşmalarımızın tutum ve davranışlarımızın yaratıcısı da odur. Bizler sadece sebebiz. Çünkü cüz-i ihtiyari bizim elimizdedir. Görünüşte istiyerek konuşuyor ve davranışlarda 11 bulunuyoruz ceza aldığımızda da bu söz ve davranışlardandır. Bunu da bilmemiz lazım ki Allah?ın aynı iki sıfatı yoktur. Mesela; Allah(cc)?nun iki ilmi yada iki kudreti olmaz. Allah sadece tek ilimle her şeyi biliyor. Kudretiyle de her şeyi vücuda getiriyor. Mesela; Yüce Allah (cc) mümkün olan her şeyi istediği zaman kudretiyle yapabilir. Aklın kabul etmediği şeyler hariç. Aklın kabul etmediği şey; Mesela; şerik (ortak) sıfat gibi, çünkü kudret yeri değildir mümkün de değildir olamazda. Çünkü Allah?ın sıfatları onun hakkında vaciptir. Şu da unutulmamalıdır ki Yüce Allah (cc) her şeyi kendi isteğiyle yapar. Mesela; bazılarını fakir, bazılarını zengin, bazılarını öldürür, bazılarını dünyaya getirir (haşa) kimse onu zorlamıyor işte kudret ve iradenin arasında ki fark budur. İrade; mümkün olan bir şeyi mümkün olabileceği bir şey ile ilmi olarak tahsis etmesi (belirlemesi). kudret ise o mümkün olan şeyi mümkün olan şeyin içinde icad etmesi, yaratması gibi. Yüce Allah her şeyi bilendir ondan hiç bir şey gizli değildir. Yüce Allah (cc)?ın bilgisi ve ilmi gibi bir bilim ve ilim olamaz. Ve yine Yüce Allah (cc) hay?dır, ölmez ancak onun Hay olması insan gibi ruhla değil. Yüce Allah (cc) duyuyor, görüyor, konuşuyor, dil vasıtasıyla değil, Yüce Allah?ın duyması, konuşması ve görmesi bizim görmemiz, duymamız ve konuşmamız gibi değildir. Duymak konuşmak ve görmek gibi bir şey Allah?ın Hakkında söylemek mümkün değildir. YÜCE ALLAHIN HER İKİ KONUŞMASI HAKKINDA Yüce Allah?ın iki çeşit konuşması vardır; bir tanesi ne harf ne de konuşmadır. Önceden var olan bir konuşmadır. İkincisi o da önceden vardır.Ancak harf ve konuşmadan mürekkeptir. Mesela; kelime ve harflerden oluşan Kuran Yüce Allah (cc) önce Levhi Mahfuz?a daha sonra oradan da Cibril?in (Cebrail as) vasıtasıyla Hazreti Peygambere (a.s.v.) indirmiştir. Anlaşılan o ki Kuran Allah?ın kelamıdır. Levhi Mahfuz?a konmuş Cebrail veya Peygamber?in sözü değildir. Allah?ın konuşması sadece ona has bir konuşmadır. Kuran?ın kelime ve lafızları değil belki kelime ve lafızlardan TUHFETUL ALAIYYE 12 anlaşılanı Allah?ın kadim sözleridir, Harf değildir. Aynıdır her iki konuşmaya da Allah?ın konuşması kelamı ve Kuran-ı Kerim denir. Ancak harf ve konuşmadan mürekkep olan Allah?ın kelamı Kuran, harf ve sesten olan kelam?dan daha fazla kullanılır. HAYR VE ŞER Şunu iyi bilmemiz gerekir ki ne kadar hayır ve ne kadar şer varsa hepsi Allahın kaza ve kaderiyledir. Ancak günah işlemeye kötülük yapmaya Allahın rızası yoktur. Kaza nedir . Kaza Allahın önceden olmasını istediği ve dilediği şeydir. Kader nedir. Kader Allahın kendi isteğine göre dilediği şeydir. Örnek: Yüce Allah zeyd?in fakir olmasını önceden istemesine kaza, olduktan sonra fakir yapmasınaysa kader denir. Kısacası kaza önceden var olandır kader ise bir şeyin oluşundan sonra meydana gelendir Bizim ibadetimiz Allah(cc)a fayda vermediği gibi günahlarımızda Yüce Allah (cc)a zarar vermez. Yüce Allah (cc) alemden müstağnidir. Yüce Allah (cc) bizden taat istedigi gibi günahlardan da uzak durmamızıda emretmiştir. Bazılarına ibadetlerinden dolayı fayda bazılarınada işlediği günahlardan dolayı zarar verir. Nasıl ki Allah(cc)?ın yaptığı işler amaçsız ise fayda ve zarar vermek için de değildir. Ancak bunuda bilmek lazım gelir?ki mahlukata iyisini vermek Allah?ın üzerine farz olmadığı gibi iyiliği bizlere yaptığı zaman bu onun bizlere olan fazl-ı keremidir. Cezalandırması ise onun adaletidir. Ancak Yüce Allah (cc) dilediğini gerçekleştiren ve yapan bir Rab?dır. Onun üzerine hiçbir şey yapması farz değildir. Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Büyük günahları af edebildiği gibi kişiyi, kücük günahlarından dolayı da cezalandırabilir. 13 YÜCE ALLAHIN RESUL VE ENBİYALARI Yüce Allah (cc)?ın Resul ve Enbiyaları?nın söyledikleri her şeyin, doğru olduğuna inanmak vaciptir. Emin (güvenilir) ve Allah ?ın emirlerini yerine getirenlerdi. Ne açık nede gizli Allah ?ın emirlerini bizim gibi kırmazlardı. Yüce Allah (cc) onlara din ve dünya için insanlara ne söylemeyi emretmişse hepsini söylemişlerdir (tebliğ) etmişlerdir. Söylememek gibi bir durumları olmazdı. Haşa akıl ve zekaları yoktur!. demek olmaz. Akıl ve zekaları çok ileri idi kafir insanları delillerle yenerlerdi. Onlarda bizim gibi yer,içer evlenir,hastalanır sehv yapar ve uyurlar, ancak sadece gözleri uyur kalpleri ise asla uyumazdı. İnsanların istemediği bazı eksiklikleri Yüce Allah (cc) onlara vermezdi Örneğin: körlük,delilik,dış görünüşte eksiklik vs... Yüce Allah (cc) onlara, insanların inanıp şeriatlarına tabi olmaları için bazı mucizeler vermiştir örneğin hayvanlarla ve ruhsuz şeylerle konuşma ölüleri diriltme gibi? Yüce Allah diğer peygamberlere ne vermişse bizim peygamberimiz olan Hz. Muhammed (s.a.v.) e de daha fazlasını vermiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) Yüce Allah (cc)?ı kendi gözleriyle görmüş ve Yüce Allah (cc) Peygamberimize şöyle buyurmuştur. Ya Muhammed (s.a.v.) sen ne büyük ve ne güzel ahlak üzerinesin? Peygamberlerin ilki Adem (a.s.) sonu Muhammed (a.s.) dır ondan sonra Peygamber gelmemiştir ve gelmeyecektir. Peygamberimizin gelmesiyle bütün Peygamberlerin şeriatı sona ermiştir. Onun şeriat-i ğarraisi ise kıyamete kadar devam edecektir. TUHFETUL ALAIYYE 14 Kuranda zikredilen Peygamberlerin adlarını bilmek gerekmektedir. İsimleri şunlardır, 1-Adem 2-İdris 3-Nuh 4-Hud 5-Salih 6-Lut 7-İbrahim 8-İsmail 9-İshak 10-Yakup 11-Yusuf 12-Şuayib 13-Harun 14-Musa 15-Davud 16-Sülayman 17-Eyüp 18-Zülküfil 19-Yunus 20-İlyas 21-Ellyasa 22-Zekeriya 23-Yahya 24-İsa 25-Muhammed (a.s.) yalnız diğer Peygamberlerin tek tek isimlerini bilmek gerekmemektedir. Ancak bunların dışında da Allah ın bir çok Peygamberleri olduğuna inanmak vaciptir. Resul kimdir.? Yüce Allah (cc)?ın Peygamber olarak gönderdiği ve ona öğrettiğini insanlara öğretmeye, hakkı söylemeye emrettiği kişidir. Gaye; insanların başkalarının yerine kendi nefislerini sorgulamalarıdır. Nebi kimdir.? Yüce Allah (cc)?ın amel etmeleri için şeriâtı öğrettiği tebliğ (öğretmekle) ile emrolunduğu veya olunmadığı Peygamberlerdir. Yani : Her Resul Nebi?dir ama her Nebi Resul olmayabilir 313 Resul, 124 bin Nebi olduğunu hadislerden öğrenmekteyiz. Ancak, kadınlardan Resul ve Nebi olmaz. YÜCE ALLAHIN SAHİFE, KİTAB VE MELEKLERİ HAKKINDA Yüce Allah 10 sahife Adem (a.s.)?a 10 İbrahim (a.s.)?a 30 İdris (a.s.)?a 50 Şit (a.s.)?a toplam 100 sahife indirildiğine itikat etmek vaciptir. Ve yine Yüce Allah (cc)?ın 4 büyük kitap belirlediği dört Peygambere gönderdiğini bilmekte vaciptir. Tevrat Musa (a.s.) İncil İsa (a.s.) Zebur Davud (a.s.) Kur?an ise Muhammed (a.s.) a indirilmiştir. Kur?an-ı Kerim?in inmesiyle diğer sahife ve kitapların hükmü ortadan kalkmıştır. Kur?an-ı kerimin hükmü daimdir. İsa (a.s.) dahi indiğinde Kur?an-ı Kerim ile amel edecektir. 15 Yüce Allah?ın nurdan yaratılmış sayısız melekleri olduğuna inanıp itikat etmek vaciptir. Onlar ne kadın nede erkektir onlar yiyip içmezler görünmezler daima ibadetle meşgul olurlar Yüce Allah?a itaatsizlik yapmadıklarına inanmak vaciptir. Peygamberlere vahiy getiren melek Cebrail (as)?dır. Mikail (a.s.) tabiat olayları ve insanların rızkıyla ilgilenen melektir. İsrafil (a.s.) zamanı geldiğinde sura üfürecek olan melektir. Azrail (a.s.) bütün canlıların ruhlarını kabzeden (alan) melektir. Hayrı ve şerri yazan Rakip ve Atid melekleridir. Her ikisi de insan baliğ olduktan sonra kişiyle beraberdir, kişiden ayrılmazlar kişi öldükten sonrada kabrin üzerinde dururlar. İyi olan insana kıyamete kadar duâ ederler. Kafir olana da kıyamete kadar lanet okurlar. Hayr yazan melek, şerri yazan melekten daha büyüktür. Birimiz iyilik yaptığında bire on yazar, günah işlediğimizde ise iyilik meleği kötülük yazan meleği altı saate kadar günah yazmasına engel olur, tövbe edip hatalarından dolayı Allah?a sığınır ümidi ile. Altı saate kadar tövbe etmezsek sinirlenerek ?Artık yaz Allah bizi ondan kurtarsın? der Şer yazan Melek bir bir yazar. Ölüleri sorguya çeken meleklere de Münker ve Nekir denir. Cennetin kapısını bekleyen meleğin adı Rıdvan dır. Cehennemin kapısını bekleyen meleğin adı Malik?tir. Yüce Allah (cc)?ın arşını kaldıran sekiz melek vardır. Bütün bu söylediklerimiz meleklerin büyükleridir hepsine inanmamız hepimizin üzerine vaciptir. MUHAMMED (A.S.V.)I VASF ETME VE NESEBİ (SOYU) HAKKINDA Peygamberimiz (sav) kureyş kabilesinin haşimi kabilesindendir ve Arap?tır. On ikinci Rabiul Evvel Pazartesi günü sabaha karşı Mekke?de doğmuştur. Peygamberimizin doğduğu gece bü yük bir gecedir. Kimilerine göre Kadir gecesinden de daha hayırlıdır. Her TUHFETUL ALAIYYE 16 gece fecr(şafak)?den önce duâ makbuldur. Çünkü o saatlerde Peygamberimiz (asv) dünyaya gelmiştir. Medine?de vefat etmiş, şu an kabri oradadır. İsmi Abdullah oğlu Muhammed?dir. Abdullah?da Abdulmuttalip?in oğlu o da Haşim o da Abdimenaf o da Kusey o da Kilab o da Murre o da Kaab o da Luey o da Galip o da Fahr o da Malik o da Nedre o da Kenan o da Huzeyme o da Müdrik o da İlyas o da Mudar o da Nizar o da Maad ve O da Adnan?nın oğludur. Annesi Vehep kızı Amine?dir. Vehep Abdimenaf?ın o da Kilab?ın oğludur. Peyagamberimizin Anne ve Babasının soyu Kilab dedesinde birleşir. Peygamberimizin yüzü kırmızı beyazdır. Gözleri Siyah, Kaşları uzun ve yuvarlak idi. Alnı geniş, kirpikleri uzundu, Boyu ne kısa ne de uzundu, vücudunda hiç kusur(eksiklik) yoktu. Kırk yaşında Nebi Kırküç yaşında Resul oldu. Yüce Allah (cc) Cin ve İnsanlara doğru yolu göstermek için onu göndermiştir. O?nun ümmeti ümmetlerin en iyisidir. Bütün mahlukatlar O?nu Peygamber olarak kabul etmişlerdir. Hatta Melekler ve Peygamberler de onu Peygamber olarak kendilerine kabul etmişlerdi. Melekler de onunla müşerref olmaları için Yüce Allah (cc) bir gecede onu Mekke?den Kudüs?e götürdü. Yüce Allah (cc) orada bütün Peygamberleri onun için topladı. orada Peygamberimiz onların önünde Namaz kıldı. oradan da Yüce Allah (cc) onu göklere oradan da Sidretul Münteha?ya çıkardı, orada Peygamberimiz (sav) Yüce Allah (cc)?a secdeye kapandı, daha sonra Peygamberimiz (sav) hakikatı tam tanımamakla beraber, Yüce Allah (cc)?ın cemalini kendi gözleriyle gördü, o zaman Elli vakit namaz, ona ve ümmetine farz kılındı, Peygamberimiz (sav) Rabbine ricada bulundu, ta ki Elli farz namazı, Beş farz namaza indirinceye kadar. Yüce Allah (cc) onu o gecede Mekke?ye geri gönderdi. Peygamberimiz (sav) Resul olduktan sonra On yıl Mekke?de kaldı, daha sonra Medine?ye hicret etti. Orada da On yıl kaldıktan sonra Vefat etti. Peygamberimizin çocukları sırasıyla şunlardır; 1-Kasım 2-Zeynep 3-Rukiye 4-Fatima 5-Ümmü Gülsüm 6- Abdullah 7-İbrahim. İbrahim hariç hepsi Hatice Annemizdendir. O, Mariyetül Kıpti?den 17 idi. Peygamberimizin Hanımları Şunlardır; 1-Hatice 2-Zeynebe 3-Ümmül Mesakin 4-Aişe 5-Meymune 6-Cahş?ın kızı Zeynebe 7-Hafse 8-Cuveyre 9-Safiye 10-Remle 11-Hinde 12-Sude. Hatice, Zeynebe ve Ümmül Mesakin hariç diğerleri Peygamberden sonra vefat etmişler. Peygamberimizin ailesini söylediğimiz gibi tanımak iyidir. Amcalarının adları; 1-Hars 2-Ebu Talip 3-Zübeyr 4-Hamza 5-Ebu Leheb 6-Ğaydakıl Mukavvem 7- Derrar 8-Abbas 9-Kasem AbdulKâbe 10-Hicl Halalarınının Adları; 1- Atiketül Beyda 2-Bırre 3-Sefiyye 4-Erva Dayılarının Adları; 1-Esved 2-Umeyr 3-Abdyeğus. Teyzeleri iki tanedir; 1-Ferise 2-Faĥine. Peygamber?in gelişi herkese faydalı olmuştur. Müslümanlara ve hatta Kafirlere de Çünkü; Yüce Allah Peygamberi gönderdiği günden itibaren onun sayesinde ve yüzü hürmetine Şedid azabı (Büyük azabı) Mesĥi bizim üzerimizden kaldırmıştır. Yüce Allah (cc) günah işlemiş Müslümanları onun için affeder ve yine Yüce Allah (cc) bazı kafirlerin azabını onun ricası üzerine hafifletir. İNSAN VE MELEKLERİN DERECELERİ Mahlukatların en iyisi Peygamberimizdir (sav). Daha sonra İbrahim (as) sonra Musa (as) sonra İsa (as) sonra Nuh (as) sonra diğer Resuller ve sonra Peygamberlerdir. Peygamberlerden sonra sırasıyla, Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail (as)?dır bunlardan sonra diğer büyük meleklerdir. Daha sonra Evliyalar, sora Salih Müslümanlar, sonra kalan Melekler, sonra kalan Müslümanlardır. Bu şekilde itikat etmek, inanmak vaciptir. Ümmetlerin en iyisi Peygamberimizin Ümmetidir. Ümmetin en iyileri sırasıyla şunlardır. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali?dir. Daha sonra, 1-Abdullah oğlu Talha 2-Avam?ın oğlu Zubeyr 3- Avfın oğlu Abdurrahman 4- Ebuvakkasın oğlu Sâad 5- Zeydin oğlu Said 6-Cerrahın oğlu Amr. Daha sora gelen Bedr?de savaşanlar sonra Uhud?ta savaşanlar sonra Beyaturrıdvanda biat edenler, sonra diğer Sahabe?ler. Sahabe kime denir? Sahabe Peygamberi görmüş ya da Peygamber onu görmüş, Peygamber?e iman etmiş ve İman üzerine vefat etmiş kişidir. Mertebe olarak Sahabelerden sonra Tabiinler gelir, tabiinlerin büyüğü Veysel Karani?dir. Tabiin kimdir? Tabiin, TUHFETUL ALAIYYE 18 Peygamberi görmemiş ancak Sahabeleri görüp Peygambere iman eden ve iman üzerine vefat eden kişidir. Her Yüzyıl bir sonra ki yüzyıldan daha hayırlıdır. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali dördü de Peygamberin Halifesidir. Hazreti Ebubekir, 2 yıl 3 ay on gün halifelik yapmış, Hazreti Ömer 10 yıl altı ay 8 gün halifelik yapmış, hazreti Osman 11 yıl 11 ay 9 gün halifelik yapmış, Hazreti Ali ise 4 yıl dokuz ay 7 gün halifelik yapmıştır. Dünya kadınları Hurilerden daha iyidir. Kadınların mertebece büyükleri sırasıyla şöyledir. 1- Fatima 2- Annesi Hatice ve daha sonra Aişe Annemizdir. Hazreti Hasan ve Hüseyin, Anneleri Fatima, Peygamberimizin Hanımları Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali?nin iyi olduklarına ve Cennete gireceklerine inanmak gerekir. Ayrıca bütün bu söylediklerimize inanmak gerekmektedir Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:31:26 EVLİYA VE İMAMLAR HAKKINDA
Yüce Allah (cc) ?nun Evliyalarının olduğunu ve kerametleri olduğuna inanmak ve itikat etmek vaciptir. Keramet: Salih bir insanın insanlara gösterdiği Harikul Ade (Acayip) şeylerdir. Bütün imamların hak ve doğru olduklarına inanmak gerekir. Gerek her dört Mezheb İmamaları 1- İdris?in oğlu Muhammed Eşşafii 2- Sabit?in oğlu Numan El Hanefi 3- Ahmed El Hanbeli 4- Enesin oğlu Malik gibi ve diğerleri. Mezhebleri korunmamış kişiler Evre-i Süfyan ElSevri gibileri. Akaid imamları Ebul Hasan El Aşari ve Ebul Mansur El Maturidi gibi. Tarikat imamları ise Şah-ı Nakşebendi, Abdul Kadir-i Geylani ve diğer tarikatların büyükleri. Bizler Akaidte Eşari?yi Mezheb te Şafii?yi ve Tarikatta (Tasavvuf) Nakşebendi?yi takip etmekteyiz. Kim bu söylediklerimizin arkasından gider ve takip ederse mutlaka kurtuluşa erer. Bunların dışındaki kişilerin takip eden ise hüsranda dır. Ancak onlara Kafir diyemeyiz, onlardan Küfürü gerektiren birşeyi görmediğimiz müddetçe. Birbirleriyle savaşan Peygamberin sahabelerinden söz etmemek lazım. Hz Ali (ra) ve Hz Muaviye (ra) gibi... Allah her ikisinden de razı olsun. Çünkü her ikisi de Allah için doğruluk için hak için birbiriyle savaştılar. Kendi istek ve arzuları için değil... Her 19 ikisine göre diğeri şeriâta aykırı davranıyor diye savaşıyordu. Her ikisi için de günah yoktur. ARŞ - KÜRSİ - LEVH - KALEM HAKKINDA Arş, Kürsü, Levh ve Kalem?in olduğuna iman etmek, inanmak vaciptir. Arş; Nurdan olup, büyük bir cisimdir. Dünya?da dört melek onu kaldırmaktadır. Ahirette ise sekiz melek kaldırır. Kürsü; Nurdan yaratılmış Arş?ın altında ama Arş?a yapışıktır. Arş?ın ve Yedinci Göğün arasındaki mesafe 500 yıl?dır. Levh; Nurdan yaratılmıştır, ne varsa içinde yazılıdır. Kalem; ise Nurdan bir cisim, ne varsa hepsini Allah?ın emri ile Levh?de yazmıştır. Bilmesekte Yüce Allah (cc) bunları bir hikmet için yaratmıştır. Yüce Alla (cc) Arş?ı yapmış haşa keyf için değil, Kürsü?ye de oturmak için değil, Levh ve Kalemi de yaratmış, haşa bir şeyler yazıp unutmamak için değil, belki bütün bunlar birer hikmet için yaratılmıştır. ECEL - RIZIK VE BAŞKA ŞEYLER HAKKINDA İnsanın eceli ileri geri alınmayacağına inanmak vaciptir. Ancak (muallak) dediğimiz, yani duaya, hayra, okumaya vs.. bağlı olan ecel hariç. Yüce Allah (cc) herşeyin rızkını verir. Haram?dan bile olsa... Kimse kimsenin rızkını yiyemez, ve kimse taat ve ibadetten muaf değildir. Yüce Allah (cc) namaz kılmayı, oruç tutmayı benim üzerimden kaldırdı diyen, yalan söylemiş olur. O?nu öldürmek, yüz kafiri öldürmekten daha hayırlıdır. Dinimizde haram bilinen birşeyi Helal eden veya Helalı Vacip?i inkar eden kişi Kafir olur. Allah?tan ümidini kesen Allah?tan günahından ve Kabir azabından korkmayan kişi Kafir olur. Çünkü kişi korku ve ümit içerisinde olması gerekir. Yüce Allah (cc) her günahı affedebilir. Küfür ve Kul hakkı hariç. Ancak hakkını yediği kişiyi razı etmek gerekir. İçtenlik ve saf bir kalp ile Tövbe etmek büyük günahları affettirir. Müslümanların iyileri ve tövbe etmiş günahkarları tövbelerini bozmadan ölürlerse Yüce Allah (cc)?nun fazlu keremi ile Cennete girecekler. Kendi amelleriyle değil... Asi (günahkar) bir insan tövbe etmeden ölürse, Yüce Allah?a kalmış dilerse affeder, dilerse TUHFETUL ALAIYYE 20 cezalandırır. Çünkü Kafir hiç Cehennem?den çıkmaz, ebedi olarak cehennemdedir. Kur?an okuma, Sadaka ve Dua ölüye fayda verir. Müslümanların, Kureyşi (seyyid) bir imamları (liderleri) olması gerekmektedir. ÖLÜM VE KABİR SORGUSU HAKKINDA Ölüm?ün Hak olduğuna inanmak vaciptir. Ölüm kötüler için, vücutta (bedende) cep açmak, kılıçla parçalamak, diri diri hayvanı soymaktan daha zordur. Eğer ölülerden biri kalksaydı ve Ölüm?ün şiddetinden haber verseydi, hiç kimse ne yer ne içer ve ne de çalışırdı. Ameli Salih olan ise Azrail ve onunla bulunan Melekler kendilerini güzel bir şekilde ona gösterirler, Azrail ve beraberindeki Meleklerin yüzü güneş gibi parlar, O?na Cennetten kefen, misk ve reyhan getirirler. Ta ki Azrail O?nun ruhunu kolaylıkla alana kadar. Azrail O?nun ruhuna şöyle seslenir ?Ey iyi ruh, iyi bedenden çık Ebedi Cennete ve senden razı olan Rabbi?ne git? daha sonra onun ruhunu misk ve reyhan?nın üzerine koyar, ipek?ten kefene sararlar. Yeryüzünde iyilik ve ibadet yaptığı yerler ve gökyüzünden rızkı indirilen yerde O?nunla beraber göğe çıkartılır. Ve bu yerler kırk güne kadar onun üzerine ağlarlar. Ruhu; gökyüzündeki Meleklerin O?nu karşıladığını görür ve derler ki ?Bu iyi ve münevver ruh kimin? ?Bu falan kişinin ruhudur? derler. Melekler o zaman ?iyi bedenin iyi ruhu hoş geldin sana müjdeler olsun Yüce Allah (cc) senden razıdır. Ebedi Cennet senin yerindir? Her göğün Melekleri aynı şekilde onu karşılar ve aynı müjdeyi verirler. Taki ruh Yüce Allah (cc)?nun Arşının yanına çıkıncaya kadar. Orada Ruh Yüce Allah (cc)?a secde eder. Yüce Allah (cc) orada ateşten muafsın kağıdını ona verir. Tekrar o ruhu bedenine geri gönderir. Ameli iyi olmayanlar ise ; Azrail ve onun beraberindeki Melekler, Kendilerini kötü bir şekle koyarlar yüzleri siyah, tüyleri diken 21 diken, ağızlarından kötü koku, ağız ve burunlarından ateş çıkar, başları göklere değer, Azrail (as) ruhlarını bu şekilde alır. Çivili bir çubuk misali bir insanın karnına koyarak, her bir çiviye bir damar sarıp güçlü ve kuvvetli bir insanın çekmesi gibi... Azrail (as) seslenir ?Ey kötü bedendeki kötü nefis çık sana müjdeler olsun, Yüce Allah (cc) senden kızgın ve cehennem senin yerin. Ruh?u göğe çıkarılmak istendiğinde birinci göğe kadar Melekler bu sözü tekrarlarlar. O göğün Melekleri onun ruhunun geçmesine izin vermezler, ?Bu kötü ve kokmuş nefis kimindir? diye sorarlar. ?Falanındır? derler. Onlarda ?Hoş gelmedin, O?nu çabuk bedenine geri götürün? derler. O?nun Ruh?unu göklere çıkarmadan, geri gönderirler. Kafirler ise; İnsan onlardan söz etmek bile istemez, Allah muhafaza. Ölünün Ruhu bedeninden çıktığı zaman gökyüzünden üç sefer onun arkasından şöyle seslenir ?Ey Adem oğlu sen mi Dünyayı bıraktın yoksa O mu seni bıraktı, Sen mi Dünyayı öldürdün yoksa O mu seni öldürdü? Onu kapıdan çıkartıp, yıkama yerine konduğunda dört ses arkasından şöyle der 1- Ey Adem oğlu senin o sağlam vücudun nerede, niye şimdi zayıf düşmüş. 2- Ey Adem oğlu hani o senin konuşkan dilin, şimdi seni dilsiz bırakmış 3- Ey Adem oğlu duyan kulağın, şimdi duymaz olmuş 4- Ey Adem oğlu seni yalnız bırakan arkadaşların nerede?... Onu kefene sardıklarında, arkasından yine üç ses 1- Ey Adem oğlu Yüce Allah (cc) senden razı ise güzellik seni bekler. 2- Allah senden razı değilse ceza seni bekler. 3- Ey Adem oğlu bu uzun bir yolculuktur. Artık evine geri dönemezsin. Onu tabuta koyduklarında ise arkasından üç sefer şöyle seslenirler. ?Ey Adem oğlu Allah?ın emrini yerine getirmişsen, iyilik ve güzellikler senindir. Ey Adem oğlu eğer tövbeli isen iyilik ve güzellikler senindir? O?nun üzerine namaz kıldıklarında yine arkasından bir ses ?Ey Adem oğlu şimdi ameline göre ceza ve mükafatı göreceksin? denilecektir. Ölüyü defin için götürdüklerinde iki üç adımda bir ölü seslenir. ?Ey akrabalarım ve komşularım, Dünya beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın, Çünkü topladığım mal Akrabalara kaldı. Yüce Allah (cc) O malın hesabını ise benden soracaktır. İyi olursa Evinden Kabre kadar Melekler TUHFETUL ALAIYYE 22 onun için saf olurlar. Her ölüyü kabre koyduklarında Eğer Ameli salih ise onun kabri ?hoş geldin vallahi sen üstümde yürürken de seni seviyordum, şimdi ise içimdesin göreceksin sana nasıl ikramda bulunacağım ve içimde nasıl güzel zaman geçireceksin. Ameli olmayan ise kabri ona hoşgelmedin, vallah sen daha üstümde yürürken seni sevmezdim, şimdi içimdesin göreceksin senin başına neler getirecem. O?nun etrafındaki ölüler ?bu insan bizden nasıl akıl almadı? Sonra onun üzerine toprakla kapatılır daha sonra Yüce Allah (cc) Münker ve Nekir?i onun yanına gönderir. Gözleri şemşek gibi parlar, Sesleri bulutların sesi gibi, Ağızlarından ateş püskürür, Kendi kıllarına basıyorlar, başları göğe değiyor, her birinin elinde bir balyoz, bütün dünyadakiler bir olsa o balyozları yerden kımıldatamazlar. Yüce Allah (cc) O ölünün ruhunu bedenine geri bırakır, Cevap verecek kadar... Melekler Arapça, Süryanice veya Ölünün diliyle sorar. ?Rabbin Kim?, Dinin nedir? Size gönderilen adamın hakkında ne diyorsun?? Ameli iyi ve salih olanlar ?Rabbim Allah, Dinim İslam, bize gönderilen Hz. Muhammed (asv) Peygamberimdir.? der. Ameli iyi ve salih olmayanlar ise şaşırırlar, bilmiyorum der, o zaman Melekler de O?na balyozlarla vurur. Sonra Yüce Allah (cc) Ameli salih olanın kabrini kolaylıkla onun üzerine kapatır, ve o kişinin kabrini Elli metre uzun ve geniş yapar, Cennet pencerelerinden bir pencere kabrinde açılır. Cennet halıları altına serilir, O?na Cennet elbisesi giydirilir. Yüce Allah (cc) ona kabrinde bir kandil (fener) yakar. Salih Amelini sevdiği dostlarının şekline koyar. O?nun yanına gönderir. Sabır etmesi ve O?na binip kıyamete gelmesi için. Ameli kötü olan Kafir ve Asi?ler ise Yüce Allah (cc) O?nun kabrini öyle kapatır ve daraltır ki kaburga kemiklerini birbirine geçirinceye kadar. Kabrinde Cehennem pencerelerinden bir pencere açar, Ateş ve közler kabrinden yükselir. Allah muhafaza amelini kötü bir şekle koyar, kötü koku ve buhar ondan çıkar. O?na azab vermesi için. Ve o amel kıyamete kadar, sahibine biner. Yılan ve akrepler O?nun bedenine bırakılır. Bunlar toprak yılanı ve akrepleri değil, Ancak kötü amelden olan yılan ve akreplerdir. 23 Herkes kabir sualinden sorulur. Hatta yanan, denizde boğulup kalan ve hayvanların yediği kişi bile kabir sualinden sorulacaktır. Ancak Peygamberler, Sıddıklar, Allah?a kalplerini bağlayanlar, Mülk süresinin sevabını duyan, duyduğu günden itibaren her gece okuyan, ölüm hastalığında ihlası okuyan, Taun (veba) hastalığıyla ölen veya onunla ölmemiş bu hastalığa sabır etmiş, cuma ve cuma gecesi vefat eden, küçük yaşta deli olan ve o delilik üzerine ölen ve ebleh (saf ve iyi huylu) olanlar hariç. Bütün bunlar kabir sualinden sorulmayan kişilerdir. Kabir azabı iki çeşittir. Biri; kıyamete kadar kalkmaz, Kafir ve bazı Asiler gibi. İkincisi; Bu azab kalkar, Duâ ve Kuran sebebi ile örneğin; günahı azdır veya günahları büyüktür ama Yüce Allah (cc) ikramda bulunarak günahlarını affetmiş. Kabir azabı konusunda şüpheye girmemek gerekir. Nasıl ki yanında ki bir insan sevinip ya da sıkıldığında sana hissettirmiyor ise Yüce Allah (cc) ?da büyük bir ilah tır. Aynısını bir Ölüye uygulayabilir. Kabir?i açtığında hiç bir şeyde hissetmezsin. KIYAMET ALAMETLERİ HAKKINDA Dünya?nın bozulmasından sonra, kıyametin kopacağına inanmak vaciptir. Ne zaman kopacağını da Yüce Allah?tan başka kimse bilemez. Kıyamet; Son kez Sur?un üfürülmesinden Cennete girinceye kadar ki zamandır. Kıyamet?in alametleri çoktur. alametleri ise şunlardır; Zina?nın çoğalması, İçki?nin çok tüketilmesi, Faiz?in yenmesi, Zekatın verilmemesi ve daha başka günahlar. Büyük alamet ve işaretleri ise şunlardır; 1- Yeryüzünün doğuda, batıda ve arap yarımadasında batması, yani çok felaketlerin olması. 2- Mehdi?nin kalkması Mehdi Peygamberimizin kızı Fatıma?nın soyundan olup, şekli arap şeklidir. yüzünün sağ tarafında büyük bir Ben vardır. Adı Peygamberin adı gibidir. Ahir Zamanda çıkıp yeryüzünü Adaletle doldurur. Öyle ki deve ve aslan yan yana yürür. Kurt ve koyun yan yana otlar. Çocuklar yılanlarla oynar. 3- Deccal?in çıkması; ona ve tabilerine Allah?ın laneti olsun. Deccal şeytana tapanlardan biridir. Sağ gözü düzdür Yani; yüzün TUHFETUL ALAIYYE 24 sağ tarafında gözün yeri bile yoktur. Doğu?dan çıkar, Acayip şeyler insanlara gösterir. İnsanları yoldan çıkartmak için bulutlara yağmur yağdırın diyor ve yağmur yağıyor. Tepelere yemek olun diyor, yemek oluveriyor. Hastaları iyileştiriyor, ölüleri diriltiyor. Kısacası ilahlık iddia ediyor. O?na itaat eden Kafir?dir. 4- İsa (as)?ın göklerden inmesi. İsa (as) Mehdi ve Deccal?in savaştığı bir zamanda sabah namazı vaktinde kuzeyde bulunan Şam minaresinin üstüne Meleklerin kanatları üzerinde iniyor. Peygamberimiz (sav)?in hürmeti için Mehdi?yi sabah namazında kendine imam kılıyor. Daha sonra haber gelir, Deccal Kudüslüleri muhasara (kuşatma) altına almış. İsa ve Mehdi (as) onların yardımına giderler. Deccal İsa (as) gördüğünde onun korkusundan tirtir titremektedir. ve kaçmaya başlar. İsa ve Mehdi (as) Lüdde adında bir köyde onu yakalarlar, İsa (as) bir vuruşta onu Cehenneme yolluyor. Deccal?in bütün bu davası 40 gün sürmektedir. Ama onun bir günü bir sene gibi bir günü de bir ay gibi bir günü de bir hafta kadardır. diğer günleri de normal günler gibidir. Bu uzun günlerde namaz eski günlere göre hesaplanacak. Deccal?in öldürülmesinden sonra İsa (as) evlenir ve onun iki erkek çocuğu olur, önce Mehdi (as) vefat eder, İsa (as) onu Kudüs?te defn eder. daha sonra İsa (as) vefat ediyor. Müslümanlar O?nu Peygamberimiz (asv)?ın yanına defn ediyorlar. 5- Yecüc ve Mecüc?ün Zülkarneyn kötülüklerinden dolayı kapattığı seddi (duvar) aşıp çıkmaları. Yecüc ve Mecüc Adem (as)?ın oğullarından dır. her gün önlerinde örülmüş seddi (duvarı) inceltinceye kadar çalışır, daha sonra yorulup bırakırlar. Ertesi gün gelirler gelip görürler ki Yüce Allah (cc) eskisi gibi yapmış. Ne zaman Yüce Allah (cc) çıkmalarını isterse ancak o zaman çıkabilirler. Çıktıklarında ne kadar su varsa hepsini tüketirler, Yüce Allah (cc) Hz. İsa (as) onlardan korumak için Tur dağına çıkmasını emreder. Hz İsa ve arkadaşları Tur dağına çıkarlar. Yecüc ve Mecüc onları orada kuşatırlar, o zaman Hz İsa ve arkadaşları Yüce Allah (cc)?dan dua ve Niyazda bulunurlar, Yüce Allah (cc)?da deve ve koyunlara giren bir çeşit kurdu onların üzerine yağdırır ve hepsi orada ölür. 25 Hz İsa (as) ve arkadaşları oradan kurtulurlar, ama orayı kötü koku ve buhar sarmıştır. Leşsiz bir ayak yeri bile yoktur. Yüce Allah (cc) Hz İsa ve Arkadaşları için bir kartal gönderir, o leşleri Yüce Allah (cc)?nun ona emr ettiği yere atar. 6- Dabbetül Arz?ın çıkması; Dabbetül arz kimsenin ondan kurtulmadığı bir hayvandır. Müslümanlara yetişir ve alınlarına Mü?min yazar, Yüzleri anında bembeyaz olur çıkar. Kafirlerin alnında Kafir yazar, anında yüzleri simsiyah olur. Sesleniyor; İslam dininin dışındaki dinler batıldır diyor. 7- Hz İsa (as) ?ın vefatından sonra güneşin batıdan doğmasıdır. işte o zaman tövbe kapısı kapanıyor. Artık tövbe kabul olunmuyor. 8- Kafirlerin ağız ve burunlarından çıkan ve tüm dünyayı kaplayan dumandır. Müslümanlarda da hafif bir grip meydana gelir. Bu duman kırk güne kadar devam eder. 9- Habeşilerin eliyle Kabe?nin yıkılması. 10- Kuran, bütün dini ilimler ve hatta insanların göğsünden ilimlerin kaldırılması. 11- Bütün yeryüzündekilerin kafir olması. 12?Mahlukatları mahşere sevk eden âdn denilen yerde çıkan ateştir. HAŞIR - NEŞİR VE BAŞKA ŞEYLER HAKKINDA İsrafil?in Ahir zamanda sura üfüreceğine inanmak vaciptir. O zaman ne kadar canlı varsa helak olur. Ancak Yüce Allah (cc) arş, kürsü, levh, kalem, cennet ve cehennem içindekiler ve önceden ölen mahlukatları hariçtir. Sur, yeryüzü ve gökyüzü kadar büyüktür nurdan bir şeydir. Sur?da bütün mahlukatların ruhları adedince delik vardır. Daha sonra Yüce Allah (cc) meni şeklinde bir yağmur yağdırır. Bütün alem Ot gibi yeşerir. İsrafil bir kez daha sura üfürür, bütün ervahlar (ruhlar) gelip surdaki yerlerlerini alır. Oradan her ruh kendi bedenine girer. Bütün alem kalkar. Yüce Allah (cc) hepsini Şam topraklarında toplar. Kafirler yüzüstü sürünürler. Müslümanlar ise kimi binek ile kimi yürüyerek gelirler. Yüce Allah (cc) iyiliğin ve kötülüğün hesabını herkesle görür. Peygamber (a.s.v.)?ın hatırına affedilenler TUHFETUL ALAIYYE 26 hariç. Herkesin ceza ve mükafatı ameline göre verilir. Herkesin hakkını hak sahibine verir. Hatta hayvanların haklarını dahi hak sahibine verir. Fakat daha sonra hayvanlar fani olurlar. O zaman kafirler keşke bizlerde bu hayvanlar gibi fani olsaydık derler. Yüce Allah (cc) mahlukatlarla perdesiz ve tercümansız hesap görür. Kimse ayıplarını görmemesi için Yüce Allah (cc) ilk önce Peygamber (a.s.)?ın ümmetiyle hesap görür. Daha sonra Yüce Allah (cc) bir rüzgar kaldırır, herkesin defterini o rüzgar vasıtasıyla kişilerin boyunlarına geçirilir. Melekler daha sonra boyunlarından çıkartıp Müslümanların Sağ eline defterini verir. Ameli iyi olanlarınn defteri amellerine göre parlar. Ameli kötü olanın ise defteri ameline göre siyahlaşır. Kafirlerin defterleri ise arkadan ellerine verilir. Çünkü elleri arkadan bağlı, herkes defterini okur. Okuma bittikten sonra ameli iyi olan yüzünde defterleri gibi parlar beyazlaşır. Ameli kötü olanlar ise defterleri gibi yüzleri de siyah olur. daha sonra Yüce Allah hayr defterini mizanın sağ kefesine, Günahlarını ise sol kefesine koyar. Hayrı ağır gelen kişi cennete hafif gelen kişi ise Cehenneme girer. Ancak Yüce Allah (cc)?ın affettikleri hariç onlar cennete girerler. Yüce Allah sırat köprüsünü Cehennemin üzerine kuracaktır ve herkesin bu köprünün üstünden geçmesini emreder. Sırat Köprüsü: Kıldan ince ve kılıçtan daha keskindir. Tırmanma mesafesi yüzyıl, düzlük mesafesi ise yüzyıl, iniş mesafesi de yüzyıldır. Kafir ve günahkarlar sırat köprüsünde emekliyerek yüzüstü cehenneme düşerler. İyi olan şahıslar ise her biri kendi ameline göre sırat köprüsünü geçer. Kimileri gözünü kapayıncaya kadar sırat köprüsünü geçerler. Kimileri şimşek hızı hesabı gibi geçerler, kimileri At?lı gibi geçer ve kimileri de yayan, yavaş yavaş geçer. Yüce Allah (cc) insanların amellerine göre köprüyü genişletir. 27 ŞEFAAT HAKKINDA Peygamberimiz (a.s.v.)?ın ve başkalarının da şefaat edeceklerine itikad etmek inanmak vaciptir. İlk şefaat edecek olan Peygamberimiz (s.a.v.)?dir. Çünkü ilk kullar kabirlerinden kalktıklarında sarhoş gibi olurlar. Yetmiş yıl gibi bir zaman böyle sarhoş halde kalırlar. Yüce Allah (cc) onları sormaz, her biri ile, bir melek onları mahşerde toplar. Güneş tam tepelerinde sıcaklıktan beyinleri kaynar. Hadsiz ve hesapsız bir zorluk vardır. kimileri topuklarına kadar terin içinde, kimileri dizlerine kadar, kimileri koltuk altlarına kadar, kimileri boyunlarına kadar, kimileri de terin içinde kaybolurlar. kimiler ise hiç bir şey hissetmezler ve kimileri ise arşın gölgesinde beklerler. Alem öyle bir zor hale girer ki o halden kurtulmak için Cehennem?e bile razı olurlar. Kalkıp Adem (as)?a gidip yalvarırlar ?sen bizim Babamızsın bizi bu halden kurtar bize şefaat et? Hz. Adem (as) onlara ?yüce Allah bugün çok kızgın hiç bir zaman böyle kızgın olmamıştır dünyada onun emrini kırdım bugün şefaate gücüm yok. bugün kendi nefsime ağlıyorum siz Nuh (as)?a gidip belki size şefaat eder? der. Nuh (as)?a giderler oda onlara aynı sözleri söyleyip, İbrahim (as)?a gönderir. O da onlara aynı şeyleri söyleyip onları Musa (as)?a gönderir O da aynı şeyleri söyleyip onları İsa (as)?a gönderir oda insanları aynı sözleri söyleyip onları Peygamberimiz (a.s.v)?a gönderir. Peygamberimize gittiklerinde bakarlar ki Peygamberimiz yüksek bir minberin üzerinde yüzü güneş gibi parlar. Onun minberinin yanında durarak şöyle seslenirler ? Ey bütün peygamberlerin büyüğü Ey Allah?ın sevgili peygamberi bu azabın içinde öldük kötü bir haldeyiz sizden ricamız bize şefaat etmen ve bizi bu halden kurtarman. Yüce Allah bizden cennetlik olanları Cennet?e Cehennemlik olanları da cehenneme göndersin. Ey Allah?ın Peygamberi senin şanın yüce Allah?ın yanında yücedir. Yüce Allah sizi Alemlere rahmet olarak gönderdi? . Bu şekilde TUHFETUL ALAIYYE 28 seslendiklerinde Peygamber (asv) gözyaşı dökerek ?o zaman ben bugün şefaat için varım, ben bugün şefaat için varım? şeklinde nida ederek. Yüce Allah (cc)?a secde eder. Yüce Allah?ı öyle bir medh ile medh ediyor ki o zamana kadar hiç kimsenin edemediği şekilde ve ardından şefaatları için ricada bulunuyor. Yüce Allah (cc) ?Ey Muhammed başını kaldır ne istersen veririm? Peygamber (asv) başını kaldırır ve ardından yüce Allah?a hamd ve şükür eder ve sonra ? Ey rabbim Alem helak oldu onların hesabını gör? Yüce Allah Peygamberimiz?in hatırı için insanlarla hesaplaşır. Peygamber (asv)?ın ilk şefaati bu şekilde olmaktadır. Eğer biri dese ki neden Yüce Allah (cc) önceden Peygamber (asv)?a gitmeyi kalplerine koymadı? Cevaben deriz ki Peygamber (a.s.v)?in büyüklüğünü tüm insanlara göstermek içindir. Peygamberimiz?in şefaatinden bir tanesi de bazılarını hesapsız Cennete koymasıdır. bir diğeri ise ateşe müstehak olanların ateşe girmelerine razı olmamasıdır. Bir diğeri ise Cennet ehlinden olanların bazılarının rütbelerini derecelerini yükseltmesidir. Bir diğeri ise Ebedi Cehennemde olanların azaplarını hafifletmesidir. Bir diğeri ise bazılarını Cehennem?den çıkarmasıdır. Bütün Enbiyalar (Peygamberler), Melekler ve Evliyalar Peygamberimiz?den sonra kendi büyüklüklerine göre Günahkarlara şefaat edeceklerdir. PEYGAMBER (A.S.V.) HAVUZU HAKKINDA Peygamber (a.s.v)?ın havuzu oludğuna inanmak vaciptir. Peygamber (asv)?in havuzu dört köşedir, yaya olarak bir ay mesafesinde uzun ve geniştir. Suyu kardan beyaz baldan tatlıdır, kokusu miskten daha güzel etrafında yıldızlardan daha fazla altın ve gümüşten vazo ve bardaklar vardır. Peygamber (asv)?ın ümmetinden olan onun şeriatiyle amel etmiş ve iyi akideye sahip olanlar kabir?den kalktıktan sonra Peygamber (as.v)?ın 29 havuzundan su içerler, susamış olanlar susuzluklarını giderir, susamamış olanlar ise keyif ve lezzeti için içerler. Müslümanların çocukları öldüklerinde Anne ve Babaları sabır etmişler ise ipekten elbiseler giymiş halde ellerinde Gümüş?ten bir ibrik ve Altın?dan bardaklar ile havuzun etrafında Anne ve Babalarına su ikram ederler. Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:35:05 CEHENNEM HAKKINDA
Cehennem?in var olduğunu ve dünyanın yedi tabakası altında olduğuna inanmak ve itikad etmek vacibitir. Cehhenm ateşi bin yıl yakılmış beyaz olmuş, bin yıl yakılmış kırmızı olmuş, bin yıl daha yakılarak siyah hale gelmiştir. Şu an Cehennem?in ateşi simsiyahtır. Dünya ateşi Ya Rabbi Cehennem ateşinden sana sığınırım der. İğne deliği kadar Cehennem?de bir delik açılsa Dünya baştan sona kadar yanar. Eğer Cehennemdeki birinin elbisesi yer ve gökyüzü arasında asılırsa koku ve sıcaklığından bütün mahlukatlar ölür. Eğer onunla insanların bağlandığı yetmişbeş santimlik bir zincir bir Dağ?ın üzerine konsa O Dağ yedi tabakaya kadar erir. Eğer Dünya?nın bir ucunda Cehennem ateşiyle yakılsa dünyanın diğer ucundaki şahıs?da yanacaktır. Yüce Allah cc) Cehennemdekilerin vücudunu hadsiz hesapsız büyütür. Hatta Ateş onlarda daha fazla hükmetsin diye, Anne ve Babalarının kalbini kıran kişilerin butları ve Kafir kişilerin dişleri Uhud dağı kadar büyür. . Vücutlarında öyle bir kaşınma meydana gelir ki; o kaşınmayla kendi kemikleri ortaya çıkar. Yedikleri zakkumdur. Not: Zakkum bu dünyadaki bildiğimiz zakkum değildir. Eğer bu zakkumdan birazı dünyaya gelse idi kimse ondan dolayı ne yiyebilir ne de içebilirdi. içtikleri ise akan iltihap kan ve hamim olurdu. TUHFETUL ALAIYYE 30 Hamim ise son derece ısıtılmış su demektir. Karınlarına hamim (ısıtılmış su) girdiğinde sıcaklıktan iç organları paramparça olur. Buhar ve kötü kokularına ise kimse dayanamaz. Cehennem yılanlarının ağızları dünyadaki vadiler gibidir. Akrepleri ise katır büyüklüğündedir. Soktuklarında vücutlarındaki etler dökülür. Bin seneye kadar ağrı çekerler. Cehennim?in yaktığı kişiyi Yüce Allah (cc) tekrar onu eskisi gibi diriltir. En az azabı olan kişiye Yüce Allah (cc) ateşten bir ayakkabı giydirir. Sıcaklıktan beyni kaynar, bağırsakları dışarı çıkar. Cehennim?in üst üste yedi kapısı vardır. Her bir kapı bir kata aittir. Her kapının arasındaki mesafe yetmiş yıla eştir. Her kat bir üstteki kattan yetmiş derece daha sıcaktır. Peygamberin (asv) ümmetinden olan bazı günahkarları Yüce Allah (cc) Peygamber efendimiz?den habersiz Cehenneme koyar. Melekler ilk onları cehenneme götürdüklerinde cehennimin kapı bekçisi olan Malik onları getiren meleklere gelenlerin kim olduklarını sorar. ?Kim bunlar elleri şeytanların ellerine bağlı yüzleri simsiyah daha böylelerini cehennemde görmedik.? Onları getiren melekler ?biz bilmiyoruz Yüce Allah bize emretti bizde onları getirdik.? Bu sefer Malik gelenlere sorar ?Ey günahkarlar siz kimsiniz ?onlarda Peygamberin şerefi için söyleyemiyorlar Peygamber (asv)?in ümmetinden olduklarını şöyle cevap veriyorlar ?Biz üzerlerine Kur?an indirilenlerdeniz? Onları Cehennem?in kapısına götürdüklerinde onlarda zebanileri gördüklerinde ?Ey malik bize biraz müsade et kendi halimize ağlayalım. sonra bizleri cehenneme koy.? Malik onlara izin veriyor gözyaşı yerine kan çıkıncaya kadar ağlıyorlar ve Malik onlara şöyle sesleniyor ?Eğer bu ağlamayı dünyada yapsaydınız Yüce Allah (cc) sizleri cezalandırmazdı? Malik zebanilere emrediyor atın bunları Cehenneme onları cehenneme attıklarında her biri ?La ilahe illa allah? diyor Ateş onlardan uzaklaşıyor Malik ateşe tut onları 31 diyor fakat Ateş ben onları nasıl yakayım ?La ilahe illa allah? diyorlar. Malik, Yüce Allah (cc) onların yakılmasını emretmiştir diye söyleyince Ateş hemen onları sarıyor. Kimileri topuklarına kadar ateşe girerler kimileri dizlerine kadar kimileri göbeklerine kimileri ise boyunlarına kadar. Ateş yüzlerine yaklaştığında Malik ateşe sesleniyor yüzlerini yakma çünkü Allah için secde etmişlerdir. Kalplerini de yakma çünkü o kalpleri Ramazan ayında oruçluyken Allah için susamıştır. der. Günahkarlar o şekilde cehennemde kalırlar. Ta ki Yüce Allah (cc) Cebrail?e git Peygamberin ümmetinden olanların haline bak nasıllar. Cebrail gidip bakar ki közlerin içinde kötü haldedirler. Cebrailin azap meleği olmadığını bilirler ve onu Malikten sorarlar. Malik bu her zaman Muhammed (sav)?in yanına giden Cebrail?dir. Muhammed ismini duyduklarında gözyaşlarına boğulurlar. Cebrail?e seslenirler; ?Peygamberimize selam söyle bizim halimizi ona anlat helak olduğumuzu ona söyle? Cebrail Yüce Allah?a döndüğünde Yüce Allah (cc) Cebrail?e soruyor; ?Nasıllardı? Cebrail; ?Ya Rabbi çok kötü haldeydiler? Yüce Allah (cc) ?senden birşey istediler mi? ? Cebrail ?Ey Rabbim bana Muhammed?e selam söyle halimizi ona bildir? Yüce Allah (cc) Cebrail?e ?git Muhammed?e haber ver? der. Cebrail, Peygamber (asv)?a gittiğinde Peygamberimizi iki parçalı dörtbin kapılı beyaz mücevherden bir çadırda bulur. Ey Allah?ın resulu ümmetin sana selam söylüyor ve diyorlar ki biz kötü bir haldeyiz, Cehennem?de helak olduk. Peygamberimiz (sav) Arşın yanına gider. Allah?a secde eder. Yüce Allah efendimize seslenir: ?Ey habibim kaldır başını ne istersen veririm? Efendimiz ?Ya Rabbi Cehenneme koyduğun ümmetimi benim için affet? der. Yüce Allah (cc) ?git onları çıkart, senin için onları affettim? Peygamber (sav) onların yanlarına gittiğinde ?Ey Muhammed ateşte yandık? derler. Peygamberimiz (sav) onları cehennem?den çıkarır. Ancak yanmış kömür gibi bir vaziyette çıkarır onları. Peygamberimiz onları hayat nehrine götürür ve yıkar, ardından yüzleri güneş gibi parlar vaziyete bürünürler. Gözleri sürmeli her biri birer genç olup çıkarlar ve daha sonra Eefendimiz onları Cennete koyar. TUHFETUL ALAIYYE 32 CENNET HAKKINDA Cennetin var olduğunu ve şu an yedinci gökte olduğuna inanmak vacibtir. Cennetin evleri Gümüş Altın ve mücevherattandır. evlerinin çamuru misk toprağı zaferan çakılları zümrüt ve yakuttandır. Elbiseleri hiç eskimez, Cennete girenlerin gözleri sürmeli olur, yüzlerinde ve vücutlarında hiç kıl olmaz boyları 52 m olur. yetmiş çeşit elbise ve de altın ve gümüş çeşitleri giyerler her bir saatte yetmiş renge girerler. Cennetin kadın ve erkekleri kendilerini birbirlerinin yüzlerinden göğüslerinden ve bacaklarından görürler. Eğer cennet hurilerinden birisinin eli dünyaya gelirse yeryüzü ve gökyüzünün arası onun ışığından parlar. Cennetteki her birine Yüce Allah (cc) yüz kişilik yeme içme ve şehvet gücünü verir. Yemekleri ter olup akar, o terin kokusu vücutlarda misk gibi kokar. Taharet balgam gibi kötü şeyler onlar için söz konusu değildir. Yanlarından Bal, süt, şarap ve su nehirleri akar herbirine 72 huri verilir hepside bakiredir. Güneşten daha güzel ve parlaktır, bacaklarındaki ilik bile güzellikelerinden dolayı görünür. Cennette en az pay alan kişi evleri bahçeleri mülkü bin yıl mesafeliktir. Evleri yetmişbeş bin metre yüksek olur üç yüz hizmetçisi vardır. üçyüz çeşit yemek onun için getirirler. Cennet ehli eğer canı meyve isterse Ağaçların dalları onların yanına gelir ve dilediğini yerler Canları yemek isterse anında sofra önlerine gelir. Cennetteki üzümün taneleri büyük karpuzdan daha büyüktür. İçindeki ağaçların dalları altın gümüş, yakut ve mücevherattandır. İçindeki bazı hurileri yüce Allah miskianber kafur zaferan ve hayat suyundan yaratmıştır. Diğer huriler bile onlara aşık olur her birinin göğsünün üzerinde şöyle yazılmıştır. Kim bizim gibilere sahip olmak isterse Yüce Allah (cc)?ın tâat ve ibadetini yapsın. Cennetteki tahtlar altından ve 5400 m yüksekliktedir. Yakut ve mücevheratla süslenmiştir. Tahtın üstünde olan kişiden her taraf görünür. Yüce Allah (cc) onları tahta çıkartmak ya da indirmek istediğinde taht onlar için iner ve yükselir. Cennet 33 ehlinin başlarındaki tac yeryüzü ve gökyüzü arası kadar aydınlık verir. Kısacası Cennette öyle şeyler vardır ki gözlerin görmediği kulakların işitmediği ve de kalplerin tasavvur edemeyeceği yani vasf (tarif) edemeyeceği güzellikler vardır. Cennet ehli cennete girdiğinde Yüce Allah (cc) onlara sorar bir şey ister misiniz? Onlar da şöyle cevap verirler; ?Ey Rabbimiz bizi Cehennem?den kurtardın Cennetine Koydun ve yüzümüzü ak çıkardın bundan sonra bize ne vereceksin? İşte O zaman Yüce Allah (cc) kendiyle aralarındaki perdeyi kaldırır kendini onlara gösterir. Cennetteki bütün lezzetler Yüce Allah (cc)?ın görünmesi gibi hoş ve güzel değildir. Her Cuma günü Yüce Allah (cc) kendini Cennettekilere gösterir. Büyükler ise Yani Peygamberler, Sıddıklar ve Evliyalar günde iki defa Yüce Allah?ı görürler Ancak Yüce Allah?ın nasıl olduğunu kimse bilmez. ÖLÜ - SAĞ VE DİĞER ŞEYLER HAKKINDA İnsan öldükten sonra akrabalarının ne yaptığını bildiğni bilmek gerekmektedir. Eğer ölenin akrabaları şeriatsızlık içine girerler ise çok sıkıntıya girerler. Mesela: Öldükten sonra bağırıp, kendini dömesi, ağıtlar yakması bu tür şeyler ölüyü son derece rahatsız eder. İyi insan öldüğünde ondan önceki ölülerin ruhları onun yanına gelirler ondan akrabalarını komşularını sorarlar hatta kendi evindeki kediyi bile sorar. Ölen kişinin akrabalarınınn ruhları onun yanına gelip bir birleriyle hasret giderirler. Ölüler bile birbirlerini ziyaret ederler. Biz ne yaparsak melekler, Peygamber (sav)?ı ve ölülerimizi hebardar ederler. Eğer yaptığımız ameller iyi ise çok sevinirler eğer kötü amel ve günah ise bu onları son derece üzer ve kızgınlık hali alır. Kötü insan ölümü sevmediği gibi Gökyüzüde iyi insanın ölümüne ağladığı gibi kötü insanın hayatta kalmasına ağlar. Her insan hangi topraktan yaratılmışsa yine aynı toprağa defin edilir. Ölüye selam verildiğinde selamı alırlar. Eğer önceden tanıyorlar ise selam verildiğinde onlarda bizi tanır. Her gün Ölüye on defa Cennet ya da Cehennemdeki yeri gösterilir. TUHFETUL ALAIYYE 34 enbiya ve Şehitler ise Hay?dırlar(yaşarlar) yatmazlar. Kabirlerinde yerler içerler namaz kılarlar . Ölünün gözü akrabasının yapacağı hayırda duada ve okumadadır. Vasiyetsiz ölen bir şahıs kıyamete kadar arkadaşlarıyla konuşmaz. Vasiyet sahibi gibi değil. Ölen ve hayatta kalanların ruhları birbirlerinin yanına gider. Hayattaki insan ölüyü rüyada görür ve birbirleriyle konuşurlar. Ölünün rüyada söylediği şeyler genellikle doğrudur. Hatta ölmeyenlerin ruhları bile birbirlerini rüyada görebilirler. Uykuda olan kişinin ruhu gökyüzüne çıkıp orada Yüce Allah?a secde eder. Uykuda olan kişinin ruhu gökyüzüne çıktıktan sonraki gördüğü şey doğrudur ama gökyüzüne çıkmadan önce gördüğü veya gece gördüğü rüyanın benzeri cereyan ederse o doğru değildir. NAMAZI KILMAYAN KİŞİ HAKKINDA İmandan sonra en hayırlı şey namaz olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Peygamberimiz (sav) ölüm sekeratında bile şöyle söylerdi. Sizlere tavsiyem namazınızı ihmal etmeyin. Namaz kılmayan kişi Yüce Allah onun ömründen bereketi çıkarır. hayırlarını kabul etmez, yüzünden nuru çıkartır. Dualarını kabul etmez, bütün alem onu sevmez, Salih?lerin dualarında payı olmaz, Rezalet içinde ve aç olarak ölür. Sekarat esnasında bütün denizlerin suyunu içse yinede susuzluğunu gideremez. Kabirde kaburgaları birbirine geçirilir, közlerin içinde sağa sola çevrilir. Yüce Allah ona öyle bir yılan musallat eder ki gözleri ateşten tırnakları demirden bir günlük mesafe uzunluğundadır. Sesi şimşek sesi gibi her vuruşta onu elli iki metre yerin dibine indirir. Onu tırnaklarıyla tekrar çıkartır. ve tekrar vurur 52 metre yerin dibine indirir tekrar çıkartır, kıyamete kadar bu böyle devam eder. Ellerini ensesine bağlarlar, Melekler onu yüzüstü Cehenneme sürüklerler, Hesap esnasında Yüce Allah gazab gözüyle ona bakar onunla büyük bir hesap görür. Cehenneme konması için emreder ellerini ensesine bağlarlar. Melekler onu döverler, Cennet ona sen benden değilsin bende senden değilim der. Cehennem ise ona ben sendenim sende bendensin bana yaklaş vallahi başına 35 büyük bir azab getireceğim? der. Daha sonra onu Cehennem kuyularından birisine atarlar o kuyunun adı Falak?tdir. Cehennem bile Ya Rabbi FalakIden sana sığınırım der. Eğer bir kartal bin sene uçsa yine de falak?ın dibine yetişemez. içindeki yılanların her biri dağlar kadar Akrepleri ise katır büyüklüğündedir. Onu soktuklarında bedendeki et dükülür, kemikleri birbirinden ayrılır. Çekilen bu ağrılar yüzyıl geçse yine de dinmiyor. Kan iltihap ön ve arkalarından çıkar. Cehennemdekiler ona lânet ederler her kaçırdığı ve kılmadığı namazı Cehennem?in ateşinin üstünde kaza olarak kılar. Her bir namaz için 80 yıl Cehennem?de kalınır. Namaz hiç kılmayana zekat verilmez, Namaz kılmayanın olduğu yerden bereket kalkar kim yanına otursa günahkar olur çünkü her zaman ona lanet yağar, Ona selam vermek ve almak günahtır. Şahitliği kabul olunmaz Azrail onun ruhunu aldığında ipekten bir örtüyü dikenlere sarıp güçlü birinin çektiği gibi alır. Melekler ruhunun kokusuna dayanamazlar. Kim ki her zaman namazını kılarsa abdestini güzel bir şekilde alırsa, rüku ve secdelerini iyi yaparsa namazın hak olduğuna inanırsa Yüce Allah rızkını genişletir, kabir azabı üzerinden kalkar şimşek gibi sırat köprüsünden geçer Yüce Allah onun bedenini cehenneme haram kılar. Kim günde beş vakit namazını kılarsa günahlardan temizlenir her gün beş defa kendini yıkayan gibi olur. Kim namaz kılarsa onun namazı nurlanarak göklere çıkar. Arşın yanına varıncaya kadar orada sahibine kıyamete kadar dua eder. Kim ki namazını cemaâtle kılmazsa mahakkak (mel?un) şeytan onu aldatır. Kim cemaate giderse attığı her adım başına, Yüce Allah (cc) ona bir hasenat (iyilik) yazar. Onun derecesini yükseltir, bir günahını da affeder. Kim ezan sesini duyupta cemaate özürsüz gitmez ise eğer, erimiş kurşun onun kulağına damlatılsa onun için daha iyidir, camiye gitmemekten. Kim ki kırk gün sabah namazını cemaatle kılar, yerinden kalkmaz konuşmaz ve yüzü kıbleye doğru güneş çıkıncaya kadar her seferinde Yüce Allah (cc) ona bir Hac ve Umre sevabını yazar. TUHFETUL ALAIYYE 36 RAMAZAN ORUCU HAKKINDA Şunu bilmemiz lazım ki kim Ramazan ayının bir gününü özürsüz tutmazsa, o günün yerine bir kaza yapsa o günün sevabını elde edemez. Ramazan ayının Hilali göründüğünde Arş Kürsü ve altlarındaki bütün herşey Peygamber (sav) ümmetinden olmayı temenni ederler. Yüce Allah?ın Ramazan ayında bu ümmete verdiği güzelliklerden dolayı... Güneş, Ay, Yıldızlar, Uçan Kuşlar, Denizdeki büyük balıklar ve ne kadar canlı varsa Şeytan hariç hepsi Peygamber?in ümmetine duâ ederler. Sabah olduğunda Yüce Allah ne kadar müslüman kul varsa, hepsinin bazı günahlarını affeder. Eğer gökyüzü dile gelseydi, Ramazan ayını tutan kişiye sen cennetliksin diyecekti. Ramazan ayında oruçlu olanın yatması bile ibadetten sayılır. Konuşmaması tesbihtir. Ramazan?da yaptığı amelin sevabı, Ramazan?dan önceki amelinden yetmiş kat daha faziletlidir. Duası makbul, günahları af olunur. Ramazan ayı geldiğinde Yüce Mevla Cennet kapılarını açar, Cehennem kapılarını kapatır ve şeytanı zincirlere bağlar. Ramazan orucunu tutan kişinin öğlenden sonraki ağız kokusu, Yüce Allah katında misk?den daha güzeldir. Ramazan?ın her gecesinde yüce Allah 600 bin kişiyi affeder. Kadir Gecesi; Bin aydan daha hayırlıdır. Eğer Ramazan Ay?ının faydalarını bilseydik, keşke her zaman Ramazan Ay?ı olmasını temenni ederdik. Kim Ramazan Ay?ında oruçlu birisinin iftarını açtırırsa ona ikramda bulunursa. Yüce Allah ona?da aynı sevabı yazar. ZEKATI VERMEYENİN HAKKINDA Şunu iyi bilmemiz gerekir ki! Deve, koyun, keçi ve inekleri olup da zekatlarını vermeyen kişiler, kıyamet gününde bütün bu hayvanların hışmına uğrarlar. (O kişinin üzerine basarak ezerler, 37 dişleriyle ısırırlar, boynuzlarıyla darbe vururlar, karnı yırtılır avazı çıktığı kadar bağırır) kimse onun yardımına gelmez. Her bir hayvan aynı şekilde eziyet ederler. Kişinin hiç bir ameli o kişiye fayda vermez, yeri cehnnem?dir. Kimin malında, zekat malı kalır ise; onun o malı mutlaka telef olur. Kimin Nisab?a ulaşmış altın ve gümüşü varsa, üstünden bir yıl geçtiği halde zekatını vermez ise kıyamet gününde o altın ve gümüşler ateşten çiviler haline gelir. Melekler o çivileri kişinin vücuduna batırırlar. Her Allah?ın günü gökyüzünden 72 lanet yağar. Bir tanesi Yezidilerin (şeytana tapanlar), Bir tanesi Hristiyanların, Geriye kalan 70 tanesi ise zekatlarını vermeyenlerin üzerine yağar. Yüce Allah zekatını veren her insanı sever. Zekatını veren kişi öldükten sonra malı akrabalarına kalırsa bile yine de o malın sevabı kıyamete kadar ona gider. Malı kıyamet gününde nurdan bir gerdanlık olup, boynuna geçirilir. Bütün kıyamet ehli o nurun önünde olur Sırat köprüsünden geçip cennete girer. Yüce Allah malının zekatını vermeyen kullarına kızar. O malın günahı kıyamete kadar onun boynunda kalır. Omal başkasının eline geçse bile, ateşten bir halka olup boynuna geçirilir. Eğer o halka dünyaya gelse idi dünya yanardı, dağlar eriyip giderdi, denizlerde su kalmazdı. HACIN FAZİLETİ HAKKINDA Kim ki üzerine Hac farz olup ta Hacca gitmez ise, Yezidi (Şeytana tapanlar) ya da Hristiyanların azabından birisini kendine seçmiş olur. Kim Haccını ifa ederse, Ağaç yaprakları gibi günahları dökülür, melekler onu karşılarlar. Medine?ye gelip Peygamber Efendimiz (sav) selam verdikleri zaman Melekler?de ona selam verirler. İhram için kendini yıkadığında, Yüce Allah (cc)?da onu günahlarını yıkar ve temizler. Arafat dağı?na gittiklerinde, Yüce Allah (cc) ?Ey Meleklerim görüyor musunuz benim kullarım her yerden gelip beni kast edip TUHFETUL ALAIYYE 38 bana ibadet ediyorlar. Mallarını harcayıp kendilerini yoruyorlar. Büyüklüğüme yemin ederim ki içinde bulunan iyilerin hatırına hepsinin günahlarını affettim. Anne?lerinden doğmuş gibi onları günahlarından arındırdım. Mekke?ye tavaf için geldiklerinde, Arş?dan birisi seslenerek ?evlerinize dönün Yüce Allah (cc) sizleri affetti? der. Kim ki Hac farizasını yerine getirmek için Hacca gider ve yolda vefat ederse, ona Şehadet fazileti vardır (verilir). ZİNANIN CEZASI HAKKINDADIR. Şunu iyi bilmeniz gerekir ki, Zina yapan insanın yüzünde nur kalmaz, dünyada fakir olur, ömrü kısalır. Yüce Allah ona kızar, kıyamet gününde yüzü ve bacaklarını ateş sarar. Ondan öyle bir koku çıkar ki, herkes onun zina yaptığını anlar. her insan onu gördüğünde ona lanet yağdırır. Yüz üstü cehenneme götürülür. Malik ateşten bir fistan ona giydirir. Eğer o fistan bir saat büyük bir dağın üzerine bırakılırsa, o dağ eriyip gider. Ateşten çivilerle gözleri dağlanır. el ve ayaklarına ateşten kelepçe takılır, yılan ve akrepler sokar. Ondan kan ve su akar. Cehennemdekiler bile onun bu kokusuna dayanamazlar. Zani insan; zebanilere şöyle seslenir. ?Ey zebaniler bana rahmet edin, bana acıyın? Melekler ?Sana nasıl merhamet edelim, Yüce Allah (cc) senden küsmüştür? Onun azabı ümmetinkinin yarısı kadardır. Allah?ın huzuruna gittiğinde yüzündeki etler dökülür, Zinayı inkar eder, Ancak Azaları yeryüzü ve Melekler yaptığına dair şahitlik yaparlar. Yüce Allah ona kızar. ?Ey Meleklerim şunu Cehenneme koyun, hayasız insanlardan çok nefret ederim? Kim başkalarının hanımlarına bakarsa,Yüce Allah onun gözünü Cehennem ateşiyle doldurur. Yabancı kadınların elini tutan Yüce Allah o kişinin elini ve boynunu ateşten zincirlere bağlar. Kim bilseki yakınları zina yapıyor ve bildiği halde rıza gösteriyor, Yüce Allah onu da Cehenneme koyar. ?Namussuzluğu yüzünden? 39 İÇKİ İÇENİN CEZASI HAKKINDA Cennetin kokusu 500 yıl mesafeye kadar dağılır. Ancak üç kısım insan bu güzel kokudan mahrum olur. 1- içki içen 2- zina yapan 3- Anne ve Baba?nın kalbini kıran Yüce Allah Peygamberimiz ve Melekler içki içen insandan beri?dir. (uzaktır) Kıyamet gününde içki küpü boynuna bardağı eline konur. Onu salip gibi yapıp, Ağız kokusundan dolayı Melekler ona lanet ederler, daha sonra Cehenneme atarlar, yüzüstü onu çekerler el ve ayaklarını ateşten zincir ve kelepçelerle bağlarlar, feryat ederek aç olduğunu söyler, Melekler ona Zakkum verirler, o zakkum içinde kaynar. Ateşten bir ayakkabı ayağına giydirirler. O, kaynama şiddetinden beğni kaynar eriyerek ağzından çıkar. Dişleri ateş közü gibi olur. Bağırsakları dışarı çıkar. Bin yıl böyle kaldıktan sonra onu ateşten bir tabuta koyarlar su ve kan ondan çıkar. Ey Rabbim ateş beni yedi der ama Yüce Allah (cc) onunla ilgilenmez onu sormaz. Tekrar aman aman diyerek susadığını söyler bu defa o kişiye Melekler eline hamim (kaynatılmış su) verirler. Eli ile tuttuğunda ise sıcaklıktan eli yerinden kopmaktadır. Gözleri ile baktığında ise sıcaklığın şiddetinden yüzü ve gözü dökülmektedir. Bin yıl bu şekilde kaldıktan sonra Cehennem?de bir hapse atılır, içi deve gibi yılan ve akreplerle doludur. Ateşten bir köz kafasının üstüne konulur, el, ayak ve boynu ateşten kelepçelerle bağlanır. Bin yıl böyle kaldıktan sonra oradan çıkartılır. Cehennemde Veyl adında bir vadi vardır, ve kişi oraya atılır. Veyl Cehennem?in en altındadır, ondan daha sıcak bir yer yoktur. Yılan ve Akreplerin en fazla olduğu yerdir. Kişi Bin yıl orada kaldıktan sonra Ey Muhammed (a.s.v) şeklinde seslenir. Peygamber (asv) o kişinin sesini duyar ve ona şefaat ederek Cehennem?den çıkartır. Kim içkicilerle kalkıp oturursa onlarla muamele ederse ve onlara yardım ederse Yüce Allah (cc) onları da cezalandıracaktır. TUHFETUL ALAIYYE 40 KATİL OLANLARIN HAKKINDA Kimki bir insanı bıcak hançer ya da başka bir araçla öldürür ise Melekler de o cinayet işlediği aletle Cehennem de o kişiyi vururlar. Peygamber (asv) efendimiz o kişiye şefaat etmez. Kim bir kişiyi yüksek bir yerden atıp ölümüne sebep olursa Meleklerde ona aynı şekilde yüksek bir yerden Cehenneme atarlar. Kim ki birisini asarak öldürürse Meleklerde onu Ateşten dallara asarlar. Yüce Allah (cc) katil olan insana merhamet etmez. Daima ona lanet yağdırır. Azabı kafirlerin azabı kadar zordur. ÖLÜLERİN ÜZERİNE SABRETMEYEN KİŞİ Şunu iyi bilmek gerekir ki, Ölüm musibetiyle karşılaşan kişi musibet esnasında şeriatsızlık yapıp ölmeden bir yıl önce tövbe etmez ise Yüce Allah onun tövbesini kabul etmez. Eğer tövbe etmeden ölürse Yüce Allah (cc) ona ateşten bir fistan ve ayakkabı giydirir. Melekler ona lanet yağdırır. Köpek gibi bağırır. Kim onların ağlama ve bağırmalarına razı olursa Yüce Allah (cc) onlarıda yüzüstü Cehenneme götürür. Kim ölüm musibetine sabr ederse Yüce Allah (cc) onu hesabsız Cennetine koyar insanlar ona gıbta ile bakarlar. Küçük çocuklar Ana ve Babalarını hesabsız Cennete koyarlar ancak öldüklerinde anne ve Babaları sabr etmişler ise... ANNE VE BABALARININ KALBİNİ KIRAN KİŞİLER Anne ve babasının kalbini kıran her insan taat ve ibadetten ip gibi incelse dahi Anne ve Babası haklarını helal etmedikten sonra o cehennemliktir. Şeytan?nın azabıyla onun azabı arası bir derecedir. Hiç kimse onlar gibi Peygamber (asv)?ı yormazlar. Çünkü; Peygamber (asv) cennette iken bazılarının ağlama ve bağırmalarını duyar, Allah?a secde edip şefaatlerini ister. Yüce 41 Allah ?Ey Muhammed başını kaldır, bunlar Anne ve Babalarının kalbini kıranlardır. Ben onları affetmiyorum Anne ve Babaları affetmedikçe? Peygamberimiz tekrar Cennete geri döner fakat tekrar seslerini duyar. Efendimiz (sav) tekrar secde eder. Yüce Allah (cc) ?Ey Muhammed ne istersen veririm, Fakat Anne ve Babalarının kalbini kıranları ateşten çıkartmam, Anne ve Babaları razı olmadıkça? Peygamber Efendimiz tekrar kendi yerine gider, Fakat sesleri tekrar gelir. Peygamber Efendimiz ?Ey Rabbim Cehennem kapısını bekleyen Malik?e söyle ki bana yerlerini göstersin onları göreyim? Sesleri ve bağırmaları son derece yüksek çıkmaktadır. Yüce Allah (cc) Malik?e emr eder ve Malik kapıları Efendimize açar. Peygamber efendimiz (sav) görüyor ki ayaklarından asılmış ve Melekler onları dövmektedir. altlarında yılan ve akrepler sokmaktadır. Peygamberimiz (sav) Yüce Allah (cc)?a secde edip onların haline ağlar, Yüce Allah (cc) şöyle seslenir ?Ey Muhammed Anne ve Babaları razı olmadıkları sürece onlar cehennemden çıkamazlar. Peygamber Efendimiz (sav) Ey Rabbim Anne ve Babaları nerede? Yüce Allah (cc) onların yerini Peygamber Efendimiz?e gösterir. Peygamber efendimiz anne ve babalarının yanlarına gider, ve ?çocuklarınız kötü haldeler, onları affedin ben bile onların hallerine ağladım? der. Bazılarının Annesi şöyle söyler ?Ey Allah?ın resulu ateşte kalsınlar Çünkü dünya da bizimle alay ederlerdi bize küfür ederlerdi, hanımlarına elbise alıp bizi böyle bırakıyorlardı. Bazılarının Annesi de şöyle der, ateşte kalsınlar, çünkü dünya?da bizleri döverlerdi ve bizleri evlerinden kovuyorlardı? Böylece her biri kendi dertlerini Peygamber efendimize iletirler. Peygamber Efendimiz şöyle cevap verir ? geçen geçti artık benim için affedin onları? der. Yüce Allah (cc) habibim onlara çok ısrar etme büyüklüğüme yemin ederim ki Anne ve babaları kalpten onları affetmedikçe onları cehennemden çıkartmam. Peygamber (sav) Ey Rabbim onlara söyle benimle onların yanına gelsinler belki onlara merhamet ederler. Yüce Allah (cc) Peygamber efendimiz ile gitmelerini emr eder. Anne ve Babalar çocuklarının hallerini görünce şöyle derler ?Vallahi böyle zor bir azabın içinde olduklarını bilmiyorduk. Herkes kendi çocuğuna ağlar, çocukları da onlarla beraber ağlarlar ve TUHFETUL ALAIYYE 42 şöyle derler. ?Anne ateş içimizi yaktı helak olduk. Anne dünyada güneşte kaldığımda yada ayağıma bir diken girdiğinde sana zor gelirdi burada azabta olduğumuzu duydun nasıl sabrettin şimdi bana merhamet etmiyorsun? böyle söylediklerinde Anne ve Babaları hesabsız onlara ağlarlar. Derler ki; ? Peygamber (sav)?a ?onlara şefaat et? Yüce Allah (cc) onlara şöyle seslenir. Onları sizin için cehenneme koydum eğer siz onları affetmez iseniz onları çıkartmam. o zaman anne ve babaları Ey rabbimiz biz onlardan razı olduk onların çıkartılmasını rica ediyoruz. Peygamber (asv) onları çıkartır ama kömür gibi olmuşlardır vücutlarında hiç et kalmamıştır. Efendimiz (asv) onları Hayat suyunda yıkar vücutları tekrar eski haline gelir. Güneş gibi parlarlar daha sonra Efendimiz (asv) onları Cennete koyar. VACİB HARAM SÜNNET MEKRUH VE CAİZ HAKKINDA Şeriatin beş hükmü vardır; 1-Vacib 2-Haram 3- Sünnet 4-Mekruh 5-Caiz Vacip: Yerine getirmenin sevab olduğu, terketmenin ise 1. günah olduğu şeylerdir. Haram: Haram Allah için terk ettiğinde sevab olan, işlediği 2. zaman da hataya (günaha) düşülen şeydir. Sünnet: sünnet yapıldığında sevab kazandıran fakat terk 3. edildiğinde ise günahı olmayan şeylerdir. Mekruh: Mekruh yapmadığın zaman sevab kazanılan 4. yapıldığında ise günah olmayan şeylerdir. 43 Caiz: Nedir? Yapıldığında herhangi bir sevabı olmayan, terkedildiğinde herhangi bir günahı olmayan ameldir. Vacib?in iki kısmı vardır, Birinci kısım Farz-ı Ayn bunlardan bazıları yapıldığı zaman diğerlerinden düşmeyendir örneğin: Namaz, Oruç, Zekat gibi... İkinci kısım ise Farzi kifayedir. Yani bazıları yerine getirdiğinde diğerlerin üzerinden düşmesidir. Örneğin: Cenaze yıkama defnetme ve Cenaze namazı gibi... İBADETİN EN İYİSİ VE DİĞERLERİ İmandan sonra en iyi amel farz namazlarıdır. Kuran dan sonra en iyi zikir Yüce Allah (cc)ı vasf etmek Allaha hamd etmek şöyle denir; Peygamber (asv)ın üzerine en faziletli salat şöyle getirilir. HANGİ SUYLA ABDEST ALINIR Su hariç diğer cıvık şeylerle abdest olmaz necis olan bir şeyi de helal etmez. o suda mustaamel (kullanılmış) olmayacak. Mesela: Abdestte, yıkanmakta kullanılmamış olması, Suyun ona ihtiyacı olmayan şeylerle değişmiş olmaması, Necis olmaması. Eğer suyun tadı rengi veya kokusu değişmiş ise artık su denilmiyor ise Mesela: O su gül suyu veya ayran vs.. deniliyor. O zaman onunla abdest alınmaz ve de necis birşey de onunla helal olmaz. TUHFETUL ALAIYYE 44 Eğer suyun ismini değiştirmeyecek şekilde olursa Mesela: bir damla ayran ve pekmez suyun içine girmiş ise onunla abdest olur. Eğer bir suyun rengi bir yerde çok beklemesinden dolayı veya toprakla (ister önceden, isterse sonradan atılmış) olsun veya suyun geçtiği başka materyallerden dolayı rengi değişmiş ise. Bütün bunlardan dolayı bir şey olmaz. Fakat bir şart ile Toprak hariç diğer şeyler önceden bulunuyorsa!.. (Mesela: kireç ve bitki örtüsü gibi). Yine suyu necis etmeyen bir maddenin suya düşmesinden dolayı o sudan abdest almayı engellemez Mesela: sudan ayrılması güç olmayan katı yağ ve Darçın tohumu gibi ya da kendiliğinden düşen ağaçların yaprakları gibi. MEKRUH SU HAKKINDA Çok sıcak veya çok soğuk suyla yıkanmak veya elbise yıkamak mekruhtur. Sıcak memleketlerde güneşte ısıtılmış suyla da abdest almak veya yıkanmak mekruhtur. Eğer o su bakır ibrik tencere veya demirden ama çekiçlerle yapılmış bir şeyde ise o zaman mekruhtur. Eğer o suyun sıcaklığı giderse kullanılması mekruh değildir. Eğer o sudan başka su yoksa onu kullanmak vacip olur, parayla satın alınsa bile. Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:39:02 KULLANILMIŞ SU HAKKINDA
Az bir suya bir sefer abdest azalarında veya yıkanmada kullanıldıysa onunla abdest alınmaz. Eğer abdest suyunu bir yerde ?kulleteyn? oluncaya kadar toplasan onunla tekrar abdest olur. Eğer bir kişi elini az birsuya abdest niyetiyle yüzünü yıkadıktan sonra batırsa artık o suyla abdest alınmaz. Eğer abdest niyetiyle değilde başka bir şey için olsa o zaman bir şey olmaz. Necis bir elbise yıkandıktan sonra ondan inen su necis değldir. Eğer o inen suyun içinde necaset yoksa ve rengi ve kokusu değişmemişse ve de o elbise helal olmuş ise. Ama ikinci ve üçüncü sefer abdest ve gusül azalarında ya da sünnet olan gusülde abdestliyken aldığın abdest suyu ile abdest alınır necis olan bir şeyde onunla helal olur. 45 NECİS SU VE DİĞERLERİ HAKKINDA Kulleteyn?den az bir suya veya sıvı birşey ne kadar çok olsa bile, necis bir şeyin girmesiyle necis olur. Ancak az olduğundan gözle görünmeyen necaset ve iğne batırdığın zaman kanı akmayan şeyler düştüğü zaman necis olmaz sinek, sivri, sinek, bit, pire gibi. Ama bu düşen şeyler onu değiştirir ve birisi öldürüp içine atarsa o zaman su necis olur. Kulleteyn?e necis bir şey girdiği zaman onu necis yapmaz rengi, tadı ve kokusu değişmediği takdirde, eğer değişirse az bile olsa necis olur. Eğer Kulleteyn?in değişmesi kendiliğinden veya üstüne fazla su koymakla giderse veya içinden su çıkartmak suretiyle değişmesi giderilirse tabiki kulleteyn?den az olmamak kaydıyla, bütün bu hallerde necaseti gider ve onunla abdest alınabilir. Yok eğer içine misk veya toprak atmak suretiyle değişmesi giderilirse o zaman o su necis kalır, onunla abdest alınmaz. Akan su da duran su gibidir. Eğer akan su da iki dalganın arası Kulleteyn varsa necis bir şeyin girmesi onu necis yapmaz. Eğer o necaset onu değiştirmez ise Ama Kulleteyn?den az ise necis bir şeyin düşmesiyle necis olur, değişmese bile... Helal bir şeyle değişen su içilir, ancak onunla abdest olmaz ve başka bir şey de onunla helal olmaz. Kulleteyn 500 rıtıl?dır bu da 193 lt suya tekabül eder , bir iki litre eksik olması birşey değiştirmez. Kulletyn dört köşeli bir yerde uzunluk ve genişlik 65 cm derinlik ise 50 cm olmalıdır. Derin ve geniş suda ise kulleteyn eskisi gibi 50 cm geniş 150 cm derinlikte olmalı, içmek için vakıf edilen suyla abdest almak haramdır. TUHFETUL ALAIYYE 46 İCTİHAD HAKKINDA Eğer iki ibrik su karışırsa hangisi helal hangisi necis olduğunu bilmiyor ise işaretlerden yola çıkarak ictihad yapılır. Kişi kör bile olsa eğer o iki sudan başkası yok ise . iki sudan birinin helal olduğunu kanaat ederse o suyu kullanır. ve diğerinin dökülmesi ise sünnettir. Eğer dökmez ve fikri değişirse o zaman belki ikincisi helal olabilir. o zaman her iki fikirlede amel etmez ne birincisiyle ve ne de ikincisiyle, ancak her ikisinide dökecek ve teyemmüm alacak, namazını tekrar eda etmesine gerek yoktur. Eğer doğru bir insan dese ki bu su necistir ve necis olmasının sebebini söyler ya da söylemez ise ancak kişinin Mezhebi onun ki ile aynı olmalı ve o insan alim birisi ise o zaman onun söylediğiyle amel etmek ve o suyu kullanmak vacibtir. ALTIN VE GÜMÜŞ EŞYALAR HAKKINDA Erkek ve kadınların yemek içmek ve başka şeyler için güğüm buhardanlık, saat, sürmelik, kaşık ve tarak, çengelli iğne ve benzeri altın ve gümüş kapları edinip kullanmaları haramdır. Bu saydıklarımızın gerek tamamı altın gümüş olsun, gerek yarısı yine de kullanılması haramdır. Altın ile yamalı kapta nasıl olursa olsun ister yama küçük olsun, ister büyük ihtiyaç için bile olsa yine de haramdır.Fakat gümüş ile yamalı olan kap ise şayet büyük ve süs için olursa yine de haramdır. Ama yama büyük ve süs için değil de ihtiyaç için olursa veya küçük ve süs için olursa mekruh sayılır. Küçük ihtiyaç için olursa mekruh değildir. Eğer ki bir kabı altın ve gümüş içi veya dışı kaplanır veya çivilenirse ve eğer ateşte eritildiği takdirde altın ve gümüş kaplamasından kıymetli birşey dökülürse caiz değildir, dökülmediği takdirde caizdir. MİSVAK VE DİĞER ŞEYLER HAKKINDA Misvak kullanmak dişlerin genişliği üzerinde getirip götürmek her zaman sünnettir. ama daha fazla abdest ve teyemmüm alırken, 47 namazı kılarken, Kuran veya kitap okurken dişler sararırken eve girerken, yatarken ve kalkarken bu vakitlerde daha fazla sünnettir. Oruçlu olan için öğlenden itibaren kullanılması mekruhtur. Tırtırlı olan herşeyle misvak sevabı hasıl olur. Parmak hariç. Ancak Misvak diğer şeylerden daha efdaldir. Her göze üç sefer sürme çekmek, bıyıkları dudak kırmızılığı görününceye kadar kısaltmak, tırnakları kesmek ilk önce sağ elin şehadet parmağından başlayarak arka arka olan diğer üçünü daha sonra başparmağını daha sonra sol elin serçe parmağından devam edip bitirinceye kadar. ayakların ki ise ilk önce sağ ayağın serçe parmağından başlayıp sol ayağın serçe parmağında bitecek şekilde kesmek. koltuk altı ve etek traşı yapmak bütün bunlar sünnettir. Sakalıda kına yapmak sünnettir. Ancak siyaha boyamak haramdır. Ama baş?ın birazını traş etmek birazını bırakmak, ak (beyaz) olan kılları çekmek ve tek ayakkabı ile yürümek mekruhtur. Topukların altında olacak şekilde uzun elbise giymek eğer böbürlenmek için ise haram, değil ise mekruhtur. Kadınlar için ise mekruh değildir belkide sünnettir. ABDESTİN FARZLARI 1 ve 2: ilk önce yüzünü suyla yıkamak, yüzüne ilk su atılmasıyla birlikte kalbiyle abdest niyeti getirmek. Yüzün uzunluğu; saçın bittiği yerden çene kemiğinin altına kadardır. Eni ise; kulaktan, kulağadır. Yüzde bulunan kirpik, kaş, bıyık ve dudak altındaki kılların gür olan sakal hariç hepsini yıkamak ve ıslatmak icab eder. Gür sakal karşıdan bakıldığında altındaki ten görünmeyendir. 3: Parmak uçlarından dirseklerle beraber yıkamak iki elin üzerinde bulunan et ve kılları da yıkamak vaciptir. 4: Baş?ın hududunda bulunan saçın bir kısmını mesh etmektir. o da bir şartla mesh ettiğin saç uzatıldığnda başın hududunu geçmemesi gerekir. 5: Ayakları topuklarla beraber yıkamak. Eğer niyet yüzden önce veya yüzü yıkadıktan sonra getirilirse, Şafii mezhebine göre o abdest geçersiz sayılmaktadır. Eğer yüzünün yarısını yıkadıktan sonra niyet ederse, niyetten önce yıkadığı yerleri ellerini yıkamadan önce orayı tekrar yıkaması gerekir. 6- Abdest alırken tertibe riayet TUHFETUL ALAIYYE 48 etmek. Eğer söylediğimiz şekilde tertible yıkamazsa Mesela: Ellerini yüzünden önce yıkadı veya ellerini yıkamadan önce başını mesh etti veya ayaklarını en sona bırakmaz ise o zaman tertibi terk ettiği yerden tekrar başlaması vaciptir. Henüz Abdest bitmeden önce bir organı yıkayıp yıkamadığına şüphe ederse onu ve sonraki organlarıda yıkayacaktır. Fakat abdestini bitirdikten sonra şüpheye düşerse tekrar alması gerekmez. Ama abdesti bitirmiş ya da daha almaya devam ediyor ise niyet edip etmediğine şüphe ederse abdesti tekrar iade etmesi vaciptir. Abdest alırken abdest organlarının üzerinde suyun akması icab eder. Eğer sadece ıslatır o su akmaz ise o abdest olmaz. ABDESTİN SÜNNETLERİ Abdeste başlarken demek, eğer başta unutulmuşsa ortasında yemek içmekte olduğu gibi. Avuçlarını yıkarken abdest sünnetinin niyetini getirmek, eğer ellerinin helal olduğundan emin değil ise yıkamadan önce duran suya ve sıvı şeylere daldırması mekruhtur, ağzı misvaklamak, ağız ve buruna üç sefer beraber su vermek, eğer oruçlu değilse suyu boğaza kadar götürmek, bütün abdest azalarını üçer defa yıkamak, başın bütününü üç sefer mesh etmek, yeni bir su ile kulaklarının içini ve dışını mesh etmek, el parmaklarını karıştırmak sık olan sakalı parmaklarıyla karıştırmak, elin sol serçe parmağıyla sağ ayağın serçe parmağından başlayarak aralarını karıştırmak, bütün azaları arka arkaya yıkamak ara vermemek sağ organları soldan önce yıkamak vacip olan yerin fazlasını yıkamak, özürlü değilse kimsenin eline su dökmesine izin vermemesi, azaları kurutmaması, elinde yüzük varsa çevirmesi, yüzün üst tarafından başlaması el ve ayakları yıkarken parmak uclarından başlaması, abdest alırken yüksek bir şeyin üstüne çıkması, kıbleye dönmesi, eliyle su alıyorsa ibriği veya kabı sağ tarafına koyması, özür 49 olmadan abdestte konuşmaması, yüzüne suyu hızlı çarpmaması, abdestten sonra şöyle demesi: ABDESTİN MEKRUHLARI Suyu çok kullanmak, organları üç defadan fazla ya da az yıkamak, özürsüz başkalarının azalarımızı yıkaması, abdestte sünnet olan bir şeyi terk etmesi. MEST ÜZERİNE MESHETMEK Abdestte ayak yakıma yerine mest üzerine mesh etmekle olur. Eğer tam bir abdestten sonra mesti giymiş ise, mest temiz ve sağlam olmalı, Misafir gerek yük yüklemede gerekse indirmede üzerine yürüye bilmeli, evde olan ise bir gün bir gece üzerinde yürüyebilmeli, mest topukların üstüne kadar kapatmalı su geçirmemeli evde olanlar için müddeti (zamanı) bir gün bir gecedir. misafir olanlar için üç gün üç gecedir. Seferde yayan olursa bu da 80 km ye tekabül eder Tenviril Kulup kitabında söylediği gibi müddetin başlaması mesti giydikten sonra abdest bozulursa o zamandan başlar. Eğer evde mesh edip sefere çıkarsa ya da seferde mesh ederse ve eve gelirse o zaman bir gün bir geceden fazla mesh olmaz. Mest?in birazını mesh etmek vaciptir. Mest?in müddeti bitip bitmediğini şüphe eden kişi artık mesh edemez, yeniden başlar. Gusul yapan, mesti yırtık olan, ya da mestin altında çorabı görünen ve müddeti bitene kadar mesh olmaz. TUHFETUL ALAIYYE 50 ABDESTİ BOZAN ŞEYLER 1-Ön ve arkadan çıkan her şey 2- Aklın gitmesi, gerek yatmak gerek başka birşeyle, ancak bağdaş veya öyle bir şekilde yatmıştır ki bir şeyin çıkmayacağından emin olması abdesti bozmaz. 3- Yabancı kadın ve erkeğin vücutları herhangi bir yeri arada bir engel olmaksızın dokunması, ancak nikah hiç düşmeyenler hariç, Eğer erkek çocuk 7 yaşından kız çocuğu 6 yaşından küçük ise abdest bozulmaz. Saç, tırnak ve dişleri ellemek de abdesti bozmaz. 4- ister erkek ister kadın ve ister büyük ister küçük olsun, ister kendisinin ve ister başka insanın, ister sağ ister ölü bir insanın tenasül uzvuna yahut dübürüne avucunun içi ile dokunmak abdesti bozar. ABDESTSİZ OLAN KİŞİNİN ÜZERİNE HARAM OLAN ŞEYLER Abdestsiz olan kişinin tavaf yapması, Kuran?ı eline alması veya Kuran?ın kılıfını Kuran içindeyken kaldırması ve üzerinde Kuran yazılı olan Levha, Kağıt ve deri parçası gibi şeyleri ellemesi ve kaldırması haramdır. Ancak eşya içinde Kuran?ı taşımak eğer niyet Kuran taşımak değilse veya tefsirle beraberdir ancak tefsir daha fazla ise bu her iki halde haram değildir. Eğer Abdest aldığını kesin olarak biliyor ama abdesti bozulup bozulmadığına süphe ediyorsa o zaman abdistli sayılır. Şüphe etki yapmaz. Eğer önceden abdestsiz olduğunu biliyor daha sonra abdest alıp almadığını şüphe ediyorsa o zaman abdestsizdir. çünkü şüphe fayda vermez, her iki halde inandığını yapmalı Yani birinci sefer abdestlidir ikinci sefer ise abdesti yoktur. TEHARET (HELA) ADABI Hela?ya girerken sol ayakla girmek, çıkarken de sağ ayakla çıkmak sünnettir. Üzerinde Kur-an Ayetleri veya büyüklerin ismi 51 olan bir şeyi girerken üzerinde taşımamalı, Sol ayak üzerine gücünü bırakmalı, Teharet alırken yüzünü ve sırtını kıbleye vermesi eğer onunla kıble arasında bir duvar gibi bir şey varsa mekruh, yoksa haramdır. Ancak yapılan yer eğer taharet (hela) için ise haram değil. İnsanlardan uzak gitmesi avret yerini örtmesi de sünnettir. Hela?dayken özürsüz konuşması, yerdeki deliklerde ve yollarda taharet yapması da mekruhtur. Taharet için olmayan yerlerde ve duran suda taharet almamalı. İdrardan iyice temizlendiğine inanıncaya kadar sıkmalı. Helaya girerken şöyle demeli Çıkarken ise şöyle demesi sünnettir. İSTİNCA Ön ve arka taraftan çıkıp, kirletici herşey den istinca etmek gerekmektedir. Ancak yel ve meniden istinca etmek lazım gelmez. ön ve arkadan çıkan şeylerden istinca su veya helal (temiz) sert, necaseti kaldıran, muhterem olmayan ve yenilmeyen bir şeyle olur. Taş ve benzeri şeylerle istinca edebilmek için ön veya arkadan çıkan şeyin kurumaması ve çıktıktan sonra durduğu yerden başka bir yere gitmemesi ?safha? (ayağa kalktığı zaman arka tarafın birbirine değdiği her iki yan) ile sünnet yerini taşımaması, üç taştan az olmaması üç taneyle temizlenmezse daha fazlası ile temizlenmek gerekmektedir. Bu şartlardan bir tanesi olmaz ise sudan başka bir şeyle istinca yapılmaz. Vitir yapmak yani 3-5-7 gibi sünnettir. En efdalı ise sol elle kendini temizlemesi su ve taş ile yani ikisini beraber kullanması da sünnettir. TUHFETUL ALAIYYE 52 GUSLÜ VACİB EDEN ŞEYLER Ölüm, hayız, doğum ve Cenabet. Bunlar guslü vacib eden şeylerdir. Erkeğin zekeri yani sünnet olan yeri önden veya arkadan girmesiyle ya da zeker eğer kesik ise sünnet yerinin mikdarının girmesiyle kişi Cenabet (Cünup) olur. Ayrıca insan zekerini hayvana koyması veya hayvanın zekeri insana girmesi keza cünup olur. Kadın dediğimiz gibi sünnet olan yerin mikdarı gerek insanın gerek hayvanın ki olsun girmesiyle cünup olur. Kısacası Kadın ve Erkek uykuda bile olsa şehvetin çıkmasıyla cünup olurlar. Şehvet (meni) sıçrayarak çıkması çıkma esnasında insanın lezzet duyması, çıkan sıvı yaş iken hamur kuruduktan sonra da yumurta beyazının kokusunu vermesiyle bilinir. Bu saydıklarımızdan birisi meydana geldiğinde gusül icab eder. Abdestsiz olan kişinin üzerinde haram olan şeyler cenabetli olanında üzerinde haramdır. Daha fazlası Cenabetli olanın Kuran niyetiyle Kuran okuması cami?de durması da haramdır. Ancak Cami?den geçmesi ile birşey olmaz. VACİP OLAN GUSLDEN YIKANMAK Cenabetten yıkanırken niyet etmek vaciptir. Niyet şöyle edilir. ?Büyük Hadesi kaldırmaya niyet ettim? veya ?Vacip olan guslü kaldırmaya niyet ettim? veya ?Cenabeti kaldırmaya niyet ettim? veya ?Namazı kendime helal etmeye niyet ettim? gibi niyetler ile ilk suyu baş?a dökülmesiyle söylenir. Ağız, burun ve göz hariç Vücudun her tarafını yıkamak suyu tenin ve kılların her tarafına ulaştırmak gerekmektedir. Eğer ten ve kıllardan bir şey kuru kalırsa Cenabet ortadan kalkmaz. Gusül suyun akmasıdır, yalnız ıslatmak değildir. GUSLÜN ŞART SÜNNET VE MEKRUHLARI Guslün şart ve mekruhları abdestin şartları ve mekruhları 53 gibidir. Sünnetleri ise şunlardır; Kıbleye dönmek, kalbiyle niyet etmek, besmele?yi söylemek, kendi diliyle niyet etmek. ilk önce üzerinde pislik varsa onu izale etmek gerekir, daha sonra abdest almak ve her on parmağını üç sefer ıslatmak, parmaklarını saçının içine götürüp getirmek,başını üç sefer yıkamak, elini ıslatıp sakalını hilallamak, üç sefer yüzünü yıkamak, önce sağ ön sonra sağ arkayı üç sefer yıkamak, daha sonra sol ön sonra sol arkayı üç sefer yıkamak ve vücudunun tamamını üç sefer yıkamak. Hayızdan yıkanan kadın yıkandıktan sonra biraz pamuğun üzerine esans koyup daha sonra o pamuğu kanın çıktığı yere koyması da sünnettir. ABDESTSİZ, CENABETLİ VE DİĞERLERİ HAKKINDA Eğer abdestsiz ve cünup biri, cenabet niyetiyle gusül ederse abdestide almış olur, abdest azaları arka arkaya yıkanmamış olsa bile. Eğer hayızlı ve Cünup bir kadın Hayız veya cenabet niyetiyle yıkansa ikisi de boynundan çıkmış olur. Eğer birisi vacip olan bir gusül yerine yıkansa veya sünnet olan cuma ve bayram guslü gibi o zaman her ikisi de olur. Eğer bir şahıs Cenabetli ve vücudunun üzerinde necaset varsa cenabet niyetiyle yıkandığında cenabeti kalktığı gibi vücudu da temizlenmiş (helal) olur. tabi ki vücudun üzerindeki necaset kalmamış ise... NECİS ŞEYLER HAKKINDA O, sarhoş eden sıvı olan müskirat, idrar, mezi (ince ve beyaz bir su olup, çoğunlukla şehvetin kaynaştığı bir zamanda çıkar) vedi (kalın, beyaz ve bulanık bir su olup çoğunlukla büluğ çağına vardıktan sonra idrardan sonra veya ağır bir şey kaldırınca çıkar) Köpek, Domuz ve yavruları ölü olan hayvan, Balık insan ve çekirge hariç, Kan irin, kusma, eti yenilmeyen hayvanların sütü, insan sütü hariç. Hayatta bulunan herhangi bir hayvandan kesilen parça, ölüsü gibidir. İnsandan kesilen parça ile balık ve çekirgeden kesilen parça tahir?dir (helal?dir). Başka bir şeyden kesilen parça TUHFETUL ALAIYYE 54 necistir. Yalnız eti yenilen hayvanınn yün ve kılları tahir?dir (helaldır). Köpek, domuz ve onlardan olanların dışındaki bütün hayvanların ferc (vajina) ıslaklığı ve menisi tahirdir. O şehvet (meni) kan ve ete dönüşse bile... NECİS OLAN ŞEYİ TEMİZLEMEK Bu saydığımız necis şeylerin necaseti gitmez içki hariç. eğer içki kendiğilinden sirke olursa ya da güneş ve gölgeye konmak suretiyle sirkeye dönüşürse helal olur. Ancak ilacın atılması sebebiyle sirkeye dönüşse helal olmaz. Öldüğünden dolayı eti haram olan hayvanların deriside dibağa koyup dibağdan sonra temiz bir su ile yıkansa helal olur. Ama kılları helal olmaz. Eğer bir şey köpek veya domuz?dan dolayı necis olursa tahir etmek için bir tanesi toprakla olmak üzere yedi defa yıkamak gerekmektedir. Eğer sulu bir şey değil ise; Ancak necis olan yer toprak veya topraklı ise bir tanesi toprakla olma şartı yoktur. İki yaştan küçük erkek çocuğunun idrarı bir yere değerse üzerine su serpmekle helal olur. Eğer necis olan yerin tamamı ıslanır ve çocuk sütten başka bir şey yememiş ise. Domuz köpek ve söylediğim çocuğun dışındaki necasetler, eğer renk, koku ve tad gibi bir şey hissetmezse suyun necis olan yerin üzerinden akmasıyla helal olur. bir defa bile olsa, ancak üç defa daha yıkamak daha iyidir. Eğer renk, koku ve tadı hissederse, necasetin tadını zor bile olsa gidermek gerekmektedir. Yalnız tek renk veya tek koku kalmış ve sabunla çıkmıyor ise herhangi bir zararı yoktur. Eğer sabunla çıkar veya renk ve koku ikisi beraber kalmış ise tahir (helal) olmaz. Necis bir şey kulleteyn?den az olan bir suya bırakılsa helal olmayacağı gibi suyuda necis yapar. Necis bir elbise yıkanıp helal olduktan sonra ondan dökülen su helaldir. eğer o suyun rengi değişmemiş ve içinde necaset görünmüyor ise. Ne kadar sıvı birşey varsa necis olduğunda yıkamakla tahir (helal) olmaz. 55 Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:47:06 TEYEMMÜM MEVZUSU
Abdest almak isteyen ve Cenabeti üzerinden kaldırmak isteyen kişi Namaz kılmak istediğinde eğer etrafında suyun olmadığından emin ise teyemmüm etmesi vaciptir. Eğer suyun olup olmadığı konusunda şüphe varsa, eşyalarının içine bakar arkadaşlarından sorar, etrafına iyice bakarak her dört taraftan 160 mt. mesafe kadar suyun olmadığını öğrendikten sonra teyemmüm alabilir. Eğer başka bir namaz vaktine kadar yerinde kalırsa, tekrar su araması icab etmektedir. Eğer tekrar suyun yakında olabileceğinden şüphe ederse ve 3100 m mesafede suyun olduğundan emin ise eğer, nefsinden, malından ve namaz vaktinin çıkmasından korkmuyor ise oraya gitmek icab eder. Şayet 3100 m?den daha fazla uzaksa gitmek icab etmez. Eğer vaktinin sonunda suya yetişecem diyor ise, en iyisi namazını o zamana bırakmaktır. Eğer yetişip yetişmeyeceğine şüphe ediyor ise en iyisi namazını vaktinde kılmaktır. ?Fersah? 3 mil?dir her mil 4 bin adımdır. her adım 3 ayaktır. Şayet su arayan kişide biraz su varsa, o su ile abdest almaya yetmeyecek miktarda ise geriye kalan organların yerine teyemmüm yapabilir. Eğer satılık su bulsa ama fiyatı ederinin çok üstünde ise veya borcundan dolayı o paraya ihtiyacı varsa yada öldürülmesi haram olan hayvanı için gerekli ise o zaman o suyu satın almak icab etmez. Eğer biri suyu bedava verirse kabul etmek icab eder, ama su sahibinin para alması icab etmez. Eğer suyunu yükünün içinde kaybetmişse teyemmüm ile namazını kılar daha sonra kaza yapar. Eğer suyu yüküyle beraber kaybederse teyemmümle namaz kılar ve kaza etmez. Yol arkadaşlarının birisinde su var ancak o su içmek için ise veya öldürülmesi caiz olmayan hayvanı için ihtiyaç duyuluyorsa yine teyemmümle namazını kılar. Hastalıklı veya yaralı biri gusül ve abdest için teyemmüm yapar, TUHFETUL ALAIYYE 56 eğer, organlardan birini kaybetme korkusu, hastalığın çoğalacağı korkusu, hastalığın uzama korkusu veya görünen organlarda çirkin bir görüntünün meydana gelmesinden dolayı bir korku durumunda teyemmüm söz konusu olur. Eğer bütün bedeninde su kullanamamışsa bir teyemmüm kafi gelir. Eğer tek organda su kullanılmamışsa o organın yerine teyemmüm alır ve sağlam yeri yıkar. Yarası sargılı olmadığı zaman; Şayet yaranın üzerinde sargı varsa ve kaldırıldığında yaraya zarar vermiyorsa kaldırılması şart, Eğer kaldırıldığında zarar görecekse kaldırılmaz ancak üzerini mesh etmek gerekmektedir. Eğer bir şahıs abdestin iki organını yıkamazsa iki teyemmüm, üç organını yıkamazsa üç teyemmüm ve dört organını yıkamamışsa dört teyemmüm alması icab eder. Ancak her iki el abdestin bir azası (organı) ve her iki ayak abdestin bir organı sayılır. Cünup olana tertip yoktur. dilerse sağlam yeri yıkadıktan sonra dilerse önce teyemmüm yapar. Ama abdestsiz olan sıra yaralı organa geldiğinde teyemmüm alma icab eder. Bir farz namaz için teyemmüm alınırsa ve o namaz kılınırsa sonra ikinci vakit geldiği zaman, daha abdesti varsa sadece teyemmüm almak icab eder. TEYEMMÜMÜN ŞARTLARI Teyemmüm?ün şartları dörttür. 1- Teyemmüm almak istediğin şeyin zamanının gelmesi namaz gibi (vaktin girdiğini bilmek) 2- Namaz vaktinde suyu aramak; eğer suyun olmadığını kesin bir şekilde biliyor veya teyemmüm alması için suyun mevcudiyetinden değil de başka nedenlerden dolayı ise, o zaman suyu araması şart değildir. 3- Tozu olan temiz bir toprakla; İçine un, alçı ve benzeri şeyler karışmamış olmalı. Teyemmüm azalarının üzerinde olan toprak, başkasının onunla teyemmüm almamış olması gerekmektedir. 4- Teyemmüm edecek kişi vücudunda bir necaset olmamalı, varsa izale edilmeli. 57 Teyemmümün farzları beştir. 1- Toprağı teyemmüm azalarına nakl etmek (taşımak) 2- Niyet etmek, niyetin toprağı taşıma ve yüzü mesh etmeyle birlikte olması gerekmektedir. Yüzünün yarısını mesh ettikten sonra niyet etmek olmaz. Niyet şöyle edilir: ?Niyet ettim teyemmüm farzını yerine getirmeye? Eğer namaz niyetine abdest alırsa sünnette kılabilir. Ancak sünnet için alınan teyemmüm ile farz namaz kılınmaz. 3 ve 4- Toprağa iki veya daha fazla vuruşla yüz ve elleri, dirseklerle birlikte mesh etmek. Bir vuruş yüz için diğerleri ise eller içindir. 5- Tertibe riayet etmek. önce yüzü sonra elleri mesh etmek gerekmektedir. Not: Toprağın kılların altından ten ile temas etmesi şart değildir. TEYEMMÜMÜN SÜNNETLERİ Kıbleye yönelmek 1. Besmele 2. demek. Misvak kullanmak 3. Yüzü ve elleri birer sefer meshetmek 4. Önce sağı, sonra solu meshetmek 5. Yüzün üst tarafından meshetmek 6. Eller fazlaca tozlanmışsa silkelemek ve tozu azaltmak 7. Toprağa her vuruşta parmaklarını birbirinden açık tutmak 8. TUHFETUL ALAIYYE 58 Birinci vuruşta, varsa yüzüğü parmaktan çıkarmak. ikinci 9. vuruşta çıkartmak vacibtir. TEYEMMÜMÜ BOZAN ŞEYLER Abdest yerine teyemmüm yapılmışsa abdesti bozan şeyler teyemmümüde bozar. Ama boy abdesti yerine teyemmüm yapılmışsa, boy abdestini gerektiren haller bu teyemmümü bozar. Şayet, teyemmüm suyun yokluğundan dolayı yapılmışsa, namaz?a başlamadan önce suyu görmek yahut varlığını hissetmek, teyemmümü bozar. Eğer namaza başladıktan sonra suyu görür ve bulunduğu yer zann-ı galiple suyun varlığı tahmin edilen bir yer olup, teyemmüm ile namazı?ın farziyetini sakıt kılmayan bir yer ise o anda namazı batıl olur. Ama suyun yokluğuna zann-ı galip ile hükmedilen yahut varlığı da yokluğu da eşit şekilde tahmin edilen bir yer olmakla teyemmüm ile namazın farziyetini sakıt kılan bir yer ise namazı batıl olmaz. ve namazına devam eder, yine namazı batıl olmaz eğer bir özür için teyemmüm almışsa. Tek teyemmüm ile bir farz ve sünnetlerden başka kılınmaz. Nezır (adak) namazı da farz namazı gibidir. Ancak bir farz ve cenaze namazı bir teyemmüm ile olur. TEYEMMÜM İLE KILINAN NAMAZIN KAZASI Çoğunlukla suyun olduğu bir yerde teyemmüm alınırsa ancak teyemmüm esnasında su yoktu yine de namazı kaza etmek icab eder. Hırsızlık ve kötülük için sefere çıkan yada seferi ile günahkar olan, suyun olmadığından teyemmüm alırsa veya yaralıysa, yarasında çok kan varsa ya da yarasının üstünde sargı varsa, ancak sargıyı koyduğunda abdestsiz ise, ama sargıyı çektiğinde zarar görecekse, veya sargıyı koyduğunda abdestli ise, ama yara teyemmüm azalarında ise, bütün bu hallerde kaza yapmak vaciptir. Bunların dışında kaza yapmak icab etmez. Fakat sargıyı çıkarmak vaciptir. Su ve toprak bulmayan kişi, kaza etmek 59 şartıyla, abdestsiz namaz kılar. HAYIZ VE NİFAS Kadın dokuz yaşını doldurmadan, hayız görmez. Hayız bir gün bir geceden az olmaz, on beş gün ve on beş geceden de fazla olmaz. Bir ay içinde hayız?dan temiz kalmak, on beş gün ve on beş geceden az olmaz, ancak çoğunluğun haddi (müddeti) yoktur. Cenabetli, insanın üzerine haram olan şeyler, hayızlı ve nifaslı bayan?nın üzerine de haramdır. Daha fazlası kirletme korkusu varsa Cami?den geçmeleri de haramdır. Namaz kılmaları ve Boşanmaları, kocalarıyla diz ve göbek arasında örtüsüz oynaşmaları da haramdır. Kısacası, kan kesildikten sonra boy abdesti almadan önce oruç ve boşanma hariç, yukarıda saydıklarımızın tamamı haramdır. Nifas müddetinin azı bir lahza bile olabilir. Çoğu ise Altmış gün?dür. İSTİHAZA Şayet Kadın dokuz yaşından küçük, bir gün bir geceden az ve onbeş günden fazla kan görecek olursa, fazlası istihaza (hastalık) kanıdır. Her zaman kan gören kadın, her namaz vaktinde önünü yıkaması, oruçlu değil ise önüne pamuk koyması ve daha sonra pamuğun üzerine bir bez koyup, bir tarafını önden diğer tarafını arkadan çıkartıp bağlaması vaciptir. Eğer ona zor gelmiyor ve bağlamadığı takdirde kan çıkıyor ise bağlaması icap eder. Daha sonra abdest alıp namazını hemen kılarsa birşey olmaz. Bu esnada cemaâti beklemesi ve söylediğimiz şekilde kendini bağlamış ise kanın çıkması da zarar etmez. Kadın kan gördüğü zaman namaz kılmaması icap eder. Ancak TUHFETUL ALAIYYE 60 kan bir gün bir geceden önce kesilirse namazı kaza etmek vaciptir. Eğer, bir gün bir geceyi geçer, onbeş gün ve geceden önce kesilirse namazı kaza etmek vacip değildir. çünkü o hepsi hayız(âded)?dır. Eğer onbeş günü geçerse onbeş günden fazla olanı kaza yapmak icap eder, önceden söylediğimiz gibi. Eğer iddet, kanı önceden görmüş bir bayan ise hayız müddeti hem vakit hem de miktar bakımından, daha önce gördüğüne göre hesap edilir. Buna göre adet ettiği müddeti geçerse artık namazını kılacaktır. Şayet o ayda iyileşmedi, ikinci bir ay?a girdi, Eğer adet ettiği müddeti geçmiş ise o zaman gusül yenilemesi vaciptir. Her zaman idrar, mezi ve vedi kaçıran kişinin hükmü her zaman hastalık kanı gören bayanın hükmü gibidir. KANI (ÂDET) ONBEŞ GÜNÜ GEÇEN BAYAN Bir bayan?ın kanı adet ettiği günleri geçerse bile on beş gün ve geceyi geçmedikten sonra, tamamı hayız?dır. Eğer On beş günü geçmiş ve kanı iki çeşit ise güçlü, yoğun, siyah, katı ve kokusu kötü ise bu durumda namaz kılmaması gerekir. Bu şekil de değil ise eğer, koyu kan bir gün birgece?den az ve onbeş gün ve onbeş gece?den fazla rengi ise onbeş gün onbeş gece?den az değil ise bu durumda namaz kılar. Şayet kanı bir ya da iki renkte ise ama söylediğimiz şartlar mevcut değil ise duruma bakılır. Eğer, yeni hayız görmüş ve hayız anını hatırlıyor ise hayızı bir gün, bir gecedir. Temiz kalması ise 29 gündür. Eğer, hayız anını hatırlamıyor ise hükmü adetini unutmuş bayan gibidir. Onu şimdi zikredeceğiz. Eğer, eski adetini hatırlıyor ve daha önce hayız görmüş ise zaten hayız ve temiz kalması eski adetine göre devam eder. Eğer, hatırlamıyorsa her farz namaz vakti için boy abdesti alması gerekir. Ama hangi vakitte kesildiğini biliyorsa mesela; akşam vaktinin girmesinden önce kesildiğini biliyorsa sadece akşam vaktinden önce yıkanır. Diğer vakit namazları için ise her farz vakit için normal abdest alması gerekir. 61 Adetini unutan kadın ise Ramazan Ay?ının orucunu tutar. Sonra bir ay daha oruç tutar. Şayet önceden kanı gece kesiliyorsa, bir ay daha oruç tutar. Eğer, kanı gündüz kesiliyorsa ya da ne zaman kesildiğini hatırlamıyorsa, Her ay?dan kendisi için ondört gün sayılır. Böylece üzerinde iki gün oruç kalmış olur. Kalan bu iki gün için onsekiz günün evvelinden üç gün ve sonunda üç gün oruç tutar. Böylece üzerinde oruç kalmamış olur. Ayrıca hayızlı kadının üzerinde haram olan herşey buna da haramdır. Eğer üzerinde birgün oruç kalmış ise onsekiz günden bir gün daha sonra üçüncü ve onyedinci günüde oruç tutmak suretiyle borcunu ödemiş olur. Biraz daha açacak olursak, onbeş günden fazla kan gören kadınlar dört kısımdır. Mübtedie (âdet kanını henüz ilk defa gören) ve Mü?tâde bunlardan her biri ya Mümeyyize?dir veya değildir. Şayet Mümeyyize ise ki Mümeyyize ister Mübtedie, ister Mü?tâde olsun kuvvetli ve zayıf kan gören kadındır. Bu durumdaki kadının üç şartla kuvvetli hayız kanı, zayıf kan ise, istihaza kanıdır. Bu durumda ki kadının kuvvetli kanı bir gün bir geceden az ve onbeş günden fazla değildir. Zayıf kan ise, ard arda olup onbeş günden az değildir. Ya da Mümeyyize olmayan kadın?dır ki kanı tek bir renkte olan yahut temyiz şartlarından birini taşımayan kadındır. Bu durumda olan kadın şayet ilk defa âdet kanı görüyorsa, hayız müddeti, hayız?ın asgari sınırı olarak kabul edilir. Ama mü?tâde bir defa dahi olsa daha önce iddet kanı görmüş olan kadın ise, hayız müddeti, hem vakit ve hemde miktar bakımından daha önce gördüğüne göre hesap edilir. Ya da Mütehayyire?dir. Mütehayyire; âdet müddetini vakit ve miktarını unutan kadın?dır. O?nun ihtiyatlı davranması gerekir. İbadetler konusunda temiz gibidir. Cinsi münasebet konusunda ise, hayızlı kabul edilir. NİFAS KANI ALTMIŞ GÜNÜ GEÇEN KADIN Nifas durumdaki bir bayan iki çeşit kan görüyor ise örneğin; güçlü ve zayıf, zayıf gördüğnüde namaz kılar, güçlü gördüğünde TUHFETUL ALAIYYE 62 güçlü kanın toplamı altımış günü geçmiyor ise namaz kılmaz, Şayet güçlü kan altmış günü geçmiş veya kanı tek renk ise. Eğer daha önceden hayız görmüş ve doğum yapmış ise nifas, hayız ve temiz kalma müddeti eskiden gördüğü gibidir. Eğer önceden doğum yapmış ama hayız görmemiş ise hayız?ı (iddeti) bir gün bir gecedir. Temiz kalması da yirmidokuz gündür. Şayet önceden doğum yapmamış ve hayız kanı görmemiş veya daha önce doğurmuş ama kan görmemiş, o zaman doğumdan sonra ki yirmi dakika nifas?lı, yirmidokuz gün temiz olması bir gün bir gece hayızlı olması demektir. Eğer daha önce hayız (iddet) görmüş ama doğum yapmamış ise nifası (yani, doğumdan sonraki kanı) bir lahzadır. Daha sonra hayızı ve temiz kalması eskiden gördüğü gibi takip eder. Şayet bir bayan önceden doğum yapmış ama ne kadar zaman kan gördüğünü unutmuş ise doğumdan sonra ki bir lahzası nifas (doğum kanı)?dır. Ondan sonra her bir namaz için yıkanıp namaz kılması gerekir. Diğer şeyler altmış güne kadar, ona haramdır. Hayız(iddet)?i eskiden olduğu gibi takip eder. NAMAZ KİME VACİPTİR Akıl baliğ olan her müslüman?ın üzerinde namaz farz olduğu gibi iddet(hayız)?li ve nifas?lı olmayan kadın?ın üzerinde de farzdır. Bir kafir, müslüman olduğu zaman geçmiş namazları kaza etmesi vacip olmadığı gibi, hayızlı ve nifas?lı kadın da yıkandıklarında bu müddet zarfındaki geçmiş namazları kaza etmeleri vacip değildir. Aklı başına gelen deli ve baliğ olan çocukta bu söylediklerimiz gibi üzerlerinde namaz kazası yoktur. Ancak bir kafir müslüman oldu, çocuk baliğ oldu, deli olan ayıktı veya hayızlı ve nifas?lı kadının kanı kesildi, eğer denilecek kadar namazın vakti varsa o namaz ve ondan önceki namazı kılmaları vaciptir. Şayet öğlen ve akşamdan önce ise oruç?da vacip olur. Eğer denilecek kadar güneşin batmasına kalmışsa hayız(iddet)?li ve nifaslı hariç diğerleri o günün orucunu kaza etmeleri gerekir. Eğer namaz vakti girerse daha sonra kadın kan görürse veya doğum yaparsa o vaktin namazını kaza etmesi vaciptir. Çocuklar yedi yaşına girdiğinde onları korkutmak ve onlara namazı kıldırtmak vaciptir. 63 On yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa dövmek gerekir. On beş yaşından sonra namaz kılmaz ve inkar ederlerse şayet tövbe etmezlerse onların katli helal olur. NAMAZIN KILINIŞ ŞEKLİ Namazı kılarken yapılması gereken şeyler sırasıyla şunlardır; Cenabetli ise boy abdesti alması, hayızlı kadın?ın kanı durmuş ise yıkanması, eğer üzerinde necaset varsa beden ve elbiselerinin temizlenmesi ve temiz olması, Erkekse diz ve göbek arası kapatması, Kadın ise el ve yüz hariç bütün vücudu kapatması, temiz bir yerde durması ve kıbleye doğru yönelmesi şarttır. Daha sonra kalbiyle niyet eder. Niyet şöyle edilir; örneğin; niyet ettim sabah namazını kılmaya ? ? ama tekbiri kendini duyacak şekilde diliyle söylemesi şarttır. Tekbirden sonra fatiha okuması fatiha?dan sonra elinin içi dizine yetişecek şekilde rüku?â gitmesi, inip kalkması, birbirinden ayıracak şekilde durup sonra kalkması, kalkarken de söylediğimiz şekilde beklemesi. daha sonra secde etmesi secde de ayak parmaklarını dikmeli, alın, el ve dizlerini yere koymalı ağırlığını alnına vermeli, arkasını baş tarafından yüksek tutmalı ve söylediğimiz şekilde bekledikten sonra başını kaldırıp söylediğimiz şekilde bekledikten sonra aynı şekilde ikinci secdeyi yapmalı, kalktıktan sonra ikinci rekatı aynı şekilde kılmalı, Sabah namazı ise kendini duyacak şekilde ?Ettahiyyatu?yu okuması ve daha sonra selam vermesi. Eğer sabah namazı değilse örneğin; akşam namazı ise aynı şekilde üçüncü rekatı kılıp ?Ettahiyyatu?yı okuduktan sonra selam vermeli. Şayet öğle, ikindi veya yatsı namazı ise söylediğimiz şekilde iki rekat daha kılar ve daha sonra ?Ettahiyyatu ve salli barek?i okuyup selam verir. Kim ki bu söylediklerimizin bir tanesini bile eksik yaparsa namazı olmaz. Bütün bunlar gerek tek başına gerekse imamla beraber yapılması şart olan rükünlerdir. Ancak imam?ın arkasında cemaat ile namaz kılan kişinin niyeti imam?ınkinden sonra olmalı. Niyet ederken cemaatle TUHFETUL ALAIYYE 64 demeli, topuğu imamın topuğunu geçmemeli. İki rükunle imamı geçmemeli iki uzun rükun ile de imam?dan özürsüz geri kalmamalı ve imam?dan sonra selam vermeli. Not: Rüku?dan sonraki duruş ve her iki secdenin arasındaki oturuş hariç bütün rükünler uzundur. NAMAZI SÜNNETLERİYLE BERABER KILMA ŞEKLİ Bundan önceki faslıda söylediğimiz gibi abdest alıp temiz elbise giyip, diz ve göbek arasındaki avret yerini kapattıktan sonra temiz bir yerde durup ezan ve kamet getirilir. Not: Kadın sadece kamet yapabilir. Daha sonra her iki elini kaldırıp deyip elini yüzüne sürecek. Daha sonra ağzı misvaklamak, ayakları bir karış mikdarı birbirinden ayırmak, dil ve kalbiyle ?Niyet ettim Allah rızası için, iki rek?ât sabah namazını kılmaya ? ? demek, Tekbir alırken parmakların ucu kulakların üst tarafına gelecek şekilde elleri kaldırmak, Elleri kaldırırken parmakları birbirinden biraz ayırmak. Sağ eli sol elinin üzerine koymak, Elleri göğüs ve göbek arasında tutmak, Secde yerine bakmak, keyifle namaza girmek, Namazın içinde, kalbi gafil bırakmamak ve kendisi sesini duyacak şekilde şöyle diyecek yi okumak, Daha sonra mikdarı bekleyip, deyip 65 tekrar mikdarı bekleyip Fatiha?sını kendi sesini duyacak şekilde okumak. Ancak Fatiha?nın bütün harflerinde kendini işitmesi şarttır. Fatihadan sonra söylediğimiz miktarda bekleyip, Amin demek. Fatihayı öğle ve ikindi de gizli sabah, akşam ve yatsı da ise açıktan okumak, Fatiha?dan sonra Zammi Sure okumak, Not: Namazda Kuran okumanın ve demenin gizli ve açıktan hükmü Fatihanın hükmü gibidir. Zammi Sureden sonra rükuâ gidilir. Rüku?â giderken demek, Rükuâ inerken elleri kaldırmak, her iki eliyle dizlerini tutmak, parmakları biraz açıp, tam kıbleye vermek, baş ve sırtını aynı seviye de ve düz tutmak, dizleri bükmemek, ayakları bir karış açmak, hareket yapmamak, Kadın ise ayaklarını birbirine değdirerek bitiştirmek. Rüku?da üç defa demek, daha sonra kalkıp kendini düzeltmek, kalkarken, ve her iki elini kaldırmak. daha sonra elini bırakıp demek, sonra secdeye gitmek. Secdeye giderken demek, sırasıyla önce dizini, elini, alnını ve burnunu yere koymak, Secde de iken eller açık, kıbleye doğru ve omuz hizasına getirmek, karın kısmının dize değmemesi, dirseklerin yanlarına değmemesi, ayakları bir karış miktarı birbirinden ayrı olması, daha sonra demesi. Not: Kadın erkeğin tam tersi azaları (organları) birbirine değmesi. Secde den kalkarken demek, sağ ayağın parmaklarını dikip sol ayağı yatırmak, her iki elin parmaklarını hafif bir şekilde açıp dizlerin üzerine koymak, belini doğrultmak, kımıldamamak, demek. Daha sonra ikinci secdeyi aynen birinci secde gibi yapmak. İkinci secde den kalkarken deyip, belini doğrultup biraz bekledikten sonra ayağa kalkıp veccehtu ve niyet hariç ikinci rekâtı da birinci rekât gibi kılmak. sabah namazı ise ikinci rekâtta rükudan kalkarken secdeye inmeden önce elini havaya kaldırarak şu duayı okumak TUHFETUL ALAIYYE 66 Bu tek başına iken. imam ise Cemi (çoğul) şeklinde okur. ye yetiştiğinde ellerini ters çevirir ve tekrar düzeltir, konut duası bittiğinde secdeye gidilir. Son secde den sonra kalktıktan sonra oturur sağ ayağını parmakları dikilir, kalçalar yere değecek şekilde sol ayak sağ ayağın altından geçirilir. İşaret parmağı hariç sağ eli kapalı olarak sağ dizin üzerine koyar, sağ elin büyük parmağını işaret parmağının altına koyar, sol eli de parmaklar açık ve kıbleye doğru olacak şekilde sol dizinin üstüne koyar, parmaklar bitişik ve dizin tam hizasında olacak, belini doğrultacak daha sonra bütün harfleri çıkartarak ve sesini duyacak şekilde yu Salli Bareki okuyacak. dediğinde işaret parmağını kaldıracak (Hamidun mecidun)den sonra daha sonra deyip selam verir. Selam önce sağa sonra sola, sola dönerken de kalbinden şöyle geçirecek; sağımda ve solumda ne kadar, insan, cin ve melekler varsa selamı onlara veriyorum. Not: selam?da yüzü sağa ve sola çevirirken arkadakilerin onun yüzünü görecek şekilde olmalı. Eğer sabah namazı değilse dan sonra dedikten sonra kalkılır, kalkarken de deyip niyette ki gibi elini kaldırmak, Akşam namazı ise söylediğimiz şekilde bir rekat daha kılıp, Ettahiyyatuyu Salli 67 Bareki ve söylediğimiz duadan sonra selam verir. Eğer öğlen, ikindi veya yatsı ise üçüncü rekatın ikinci secdesinden kalkıp, mikdarını bekledikten sonra dördüncü rekata kalkar, onu da öğretilen şekliyle kılıp, son secdeden sonra Ettahiyyatu Salli Bareki ve yazılan duayı da okuduktan sonra selam verir. Bu, kişi tek başına namazı sünnetleriyle beraber kıldığı şekildir. Eğer imam olarak kıldırıyorsa bu söylediklerimizin dışında bazı sünnetler vardır; örneğin; imam ise imamet niyetini getirmesi zammi sure ve fatiha arasında, Cemmat fatihasını bitirecek şekilde beklemesi, Namaz?da biraz hafif olması, tekbirler de ve de sesini yükseltmesi, Rüku ve son oturuşta ise birisi girerse çok uzatmayacak şekilde beklemesi ve duasını okuması. İMAMIN ARKASINDA NASIL NAMAZ KILINIR SÜNNETLERİYLE BERABER Cemaatle kılınan namaz da tek başına kılınan namaz gibidir. Ancak memum (imamın arkasındaki) olan niyet getirirken, şöyle der Niyet ettim öğlen namazının farzını kılmaya uydum imama? veya cemaatle kılmaya diyecek. Memum imamı geçmeyecek, iki rükünle de özürsüz imamdan geri kalmayacak, bir önceki bab?ta belirttiğimiz gibi. Eğer bir kişi ise imamın sağında durması ve biraz geride kalması sünnettir. Eğer imam tek kişi ile namaza başlarsa, daha sonra üçüncü şahıs gelse, imamın soluna geçer, o zaman ya imam ileri çıkar veya ikisi geri gider. Eğer tek kadın ve imamda kadınsa sağında ve biraz gerisinde durur. Eğer imam erkekse Kadın tam arkasında durur. Şayet Cemaât önceden iki veya daha fazlaysa ve erkeklerse imamın arkasında saf tutarlar. Kadın erkek karışık iseler, Kadınlar erkeklerin arkasında saf tutarlar. Eğer erkek bir kişi kadın bir veya daha fazla ise erkek imamın sağında, kadınlarda imamın arkasında saf oluştururlar. Şayet, imamları da onlar gibi kadınsa, o zaman imamlarının topukları onlarınkini geçecek şekilde aralarında duracak. İmam TUHFETUL ALAIYYE 68 Fatihayı gizli okuduğunda, Fatihyı ve zammi sureyi gizli okumak, imam açıktan okuduğu zaman, fatihayı bitirdikten sonra memum fatihaya başlaması ve zammi sure okumaması sünnettir. Ancak İmamın sesini duymadığı zaman veya mesbuk (sonradan gelen) ise okuyabilir. Fatihadan sonra imamla beraber, Amin demek sünnettir. İmamdan sonra Rüku ve secdeye gitmek ve onunla kalkmak, imam sabah namazının konut duasını okurken, e kadar, Amin demek. Ondan sonrakine ise imamın aynısını söylemek sünnettir. AYAKTA NAMAZ KILAMAYANIN, NAMAZ KILINIŞ ŞEKLİ Hasta, yaşlı veya zorluk çektiğinden dolayı, ayakta namaz kılamayan oturarak kılar, Başını eğebiliyorsa Rüku için dizleri geçecek şekilde eğmeli, Oturarak da kılamıyor ise yüzü kıbleye gelecek şekilde yan olarak namaz kılar, Yana yaslanaraktan da kılamıyor ise sırt üstü uzanıp başının altına bir şey koyup ayakların altı kıbleye gelecek şekilde namaz kılar, daha sonra eğer, rüku ve secdeyi yapamıyor ise başıyla kılması vaciptir. Başını secde için rükuden daha fazla eğmeli, başıyla namaz kılmayan biri gözüyle kılmalı. Eğer biri ayakta durabiliyor, ancak özürlü olduğundan belini doğrultamıyor ise doğrultabildiği kadar doğrultacak. Eğer yapabilirse Rüku için daha fazla eğmeli. Eğer ayakta durabiliyor ve kendini doğrultabiliyor ancak rüku ve secde edemiyorsa bakılacak, eğer oturarak rüku ve secdeyi yapabiliyor ise Fatiha?dan hemen sonra oturur, Rüku ve secdeyi yerine getirip tekrar kalkacaktır. Eğer oturarak da ikisini yapamıyor ise yapabildiği kadar ayakta yapacak. Eğer, Rükuu yapabiliyor, ama secdeyi yapamıyorsa o zaman secde için de rüku gibi eğilecek, ancak secde için daha fazla eğilmeli. FARZ NAMAZINDAN SONRAKİ TESBİHATLAR Sabah, ikindi ve akşam namazlarından sonra ayaklarını yerinden 69 oynatmadan ve konuşmadan önce on defa demesi, sabah ve akşam namazında ise dan sonra yedi defa demesi, ondan sonra ellerini havaya kaldırarak Amin demesi ve yüzüne sürmesi sünnetir. Daha sonra deyip, daha sonra Fatihayı okumak, Fatihadan sonra Ayet El Kürsiyi okumak, Ondan sonra yu okumak, ondan sonra ihlas, felak ve nas sürelerini okumak, ondan sonra 33 defa 33 defa 33 defa demek ve daha sonra demek, sonra ellerini kaldırıp kendine dua etmek, dua?nın başında salat-u selam getirildiği gibi sonunda da ?salat-u selam getirmek, Amin demek, Ellerini yüzüne götürüp sürmek ve dua dan sonra on defa demek. Daha sonra üç defa TUHFETUL ALAIYYE 70 demek, üçüncü defa da ise demek ve daha sonra demek sünnettir. SÜNNET VE FARZLARIYLA NAMAZDA OKUNANLARIN AÇIKLAMASI Örneğin Açıklaması; Niyet ettim Allah rızası için, dört rekât öğlen namazının farzını kılmaya, , Yüce Allah (cc) her şeyden yüce ve büyüktür demektir. Yüzümü yeryüzü ve yedi göğü yaratan Allah?a yönelttim hem de Allahdan başka her şeyden ümit keserek ve müslüman olarak. Ben müşriklerden ve kafirlerden değilim. Şüphesiz ölümüm, hayatım, ibadetim ve namazım Alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Ortağı yoktur. Bu şekilde emr olundum. ve ben Müslümanlardanım. Yani, Allahın rahmetinden kovduğu ve uzaklaştırdığı şeytandan Allaha sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla. Hamd Alemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur. O Rahmandır ve Rahimdir. Kıyamet gününde tasarruf eden, Ya Rabbi ancak sana ibadet eder, ve ancak din ve dünyamızda senden yardım Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:54:44 71
dileriz. Bizi doğru yola ve hidayete ilet. Öylelerin yolu ki onlara nimet verdiğin, gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil. Amin Ya Ra bbi bu du ayı ka bu l et. Herşeyden münezzeh olan Rabbimi hamd ve sena ediyorum. Yüce Allah O?na hamd edeni, taat ve ibadetini kabul buyurur. Ya Rabbi yeryüzü ve gökyüzü dolusu ve daha fazlası arş, kürsü ve kalem dolusu sana hamd ve senalar olsun. Ya Rabbi onları hidayet ettiğin kişilerle beraber beni de hidayet et. Dünya ve Ahirette onları belalardan kurtardığın kişiler gibi beni de kurtar. Ya Rabbi, onlara yardımcı oluduğun kişiler gibi bana da yardımcı ol. Bana verdiklerine bereket koy, Ya Rabbi, takdir ettiğin belaların şerrinden beni koru. Muhakkak ki Ya Rabbi, mahlukatlara hükmeden sensin kimse sana hüküm edemez. Muhakkak ki yardım ettiğin kişi zelil olmaz. Ona gazaba geldiğin kişi ise hiç ama hiç iyi, aziz şerefli olmaz. Ey Rabbim, sen herşeyden münezzeh olduğun gibi, iyiliklerin de herkesinkin den daha fazladır. Bize verdiklerinden dolayı sana hamd ve senalar olsun. Ya Rabbi sana sığınır, sana yönelir ve tövbe-istiğfar ederim. Yüce Mevla, büyüğümüze, rehberimize yani Muhammed (asv)a Aline, Ashabına ve Ümmetine rahmet etsin ve onları kötü olan herşeyden muhafaza etsin. Secde de söylenen tesbih şudur; Yüce olan Allahı herşeyden tenzih eder ve ona hamd ederim. TUHFETUL ALAIYYE 72 Ya Rabbi, bana rahmet et ve günahlarımı affet. Ya Rabbi eksiklerimi tamamla. Rızık olarak helal ve iyi olandan ver Beni hidayet eyle. Ya Rabbi, beni bütün belalardan, muhafaza et.? Bütün günahlarımı affet. Ettahiyyatu açıklaması; Büyüklük, fazla ibadet, beş vakit namaz ve ne kadar iyilik varsa hepsi Allah?ın dır ve hepsi Allah içindir. Ey Nebi, Allahın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Peygamber cevap veriyor; Allahın selamı bize, cin, ins, melekler ve Allah?ın emirlerini yerine getiren salih insanların üzerine olsun. Dilimle şahitlik, kalbimle ikrar ederim ki, Allahdan başka ibadete layık bir ilah yoktur, Ve yine Şehadet ederim ki, Muhammed (asv) Onun elçisidir. Allahım Peygambere Aline ve Ümmetine rahmet et. İbrahim (as)a Aline ve Ümmetine rahmet ettiğin gibi. Ya Rabbi, bereketi, Peygamber?e Aline ve Ümmetinin üzerine yağdır. İbrahim 73 (as)a Aline ve Ümmetinin üzerine rahmet yağdırdığın gibi. Büyük nimetlerin herkesin üzerinde sonsuzdur. ve bütün alem sana hamd eder. Allahım kabir azabından sana sığınıyorum. Cehennem ateşinden de. ve dünyada yapılan kötülüklerden Ölümden sonraki fitneden haşr zorluğu ve kabir azabı gibi. Ya Rabbi, Mekke, Medine ve Kudüs hariç her yere giden yalancı ve kötü olan Deccaldan da sana sığınırım. Ya Rabbi önceden yapmış olduğum ve daha sonra yapacağım günahları affet. Gizli ve açıktan yapmış olduğum günahlarımı da. Onlarla haddimi aştığım günahları da. Ya Rabbi, Benden daha iyi bildiğin günahlarımı da affet. Ya Rabbi, siz bazılarını ilerletir ve yüceltirsiniz. ve yine siz, Ya Rabbi, bazılarını geriletir ve alçaltırsınız. Senden başka ibadete layık kimse yoktur. NAMAZDAN SONRA TESBİHATIN VE EZANDAN SONRAKİ DUANIN AÇIKLAMALARI Ey bu davanın sahibi olan Allahım yani ezan ve kametin ve bu kıldığımız namazın sahibi cennette adı vesile ve fazile olan yerleri büyüğümüze Hz. MUHAMMED (a.s.v.) a ver ve makbul olan makamı Ona ver, Oda şefaattir . O makam ki ona söz verdiğin TUHFETUL ALAIYYE 74 yani: yarabbi bu duayı kabul et. büyük ve yüce olan Allah?tan günahlarımın affını diliyorum. Yarabbi siz eksik olan her şeyden münezehsiniz. Bütün kötülüklerden koruma seninle olur ya rabbi. Nimetlerin herkesinkinden daha fazladır ve bütün ayıplardan uzaksın. Ey büyük ve kerem sahibi Allah?tan başka ilah yoktur. Tektir ortağı yoktu mülkün tamamı ona aittir ve ne kadar iyilikler varsa ona aittir. mahlukatları diriltir ve de öldürür. Yüce Allah (cc) her şeye gücü yeter. Yarabbi mani yoktur verdiğin nimetlere men ettiğin, vermediğin ve istemediğin bir şeyi hiç kimse veremez. Senin yanında zenginin zenginliği ona fayda vermez, Allah yolunda harcamadıkça ibadet yapmaya ve günahlardan uzak durmaya gücümüz yetmez, ancak Yüce Allah (cc)?la bu mümkün olur. Allahtan başka ilah yoktur. Allahtan başkasına ibadet etmeyiz. bize verilen bütün nimetler onun büyüklük ona aittir ve bütün iyilik ve güzellikler onundur. Allahtan başka ilah yoktur. sadece ona ibadet ederiz. ibadetlerimizde ona şirk koşmayız. kafirler istemese bile. Allahın rahmetinden kovduğu şeytandan Allah?a sığınırım. 75 Rahman ve Rahim olan Allah?ın adı ile hamd övme ve övülme alemlerin Rabbi olan Allah?a mahsustur. O rahmandır ve rahimdir. ceza günün sahibi ve malikidir. Rabbimiz; Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. bize doğru yolu göster. kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu, gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!... Amin Allah, ondan başka ilah yoktur. O keyyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama, göklerde ve yerdekilerin hepsi onundur. İzni olmadan onun katında kim şefaat edebilir. O kulların yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (ona hiç bir şey gizli kalmaz) onun bildiklerinin dışında insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilmezler, onun kürsüsü gökleri ve yerleri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez, o yücedir büyüktür. Allah adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki kendisinden başka bir ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar etmişlerdir. Ve mutlak güç ve hikmet sahibi Allah?tan başka ilah yoktur. Allah nezdinde hak din İslamdır.. TUHFETUL ALAIYYE 76 (Resulüm) De ki : Mülkün gerçek sahibi olan Allah?ım, sen mülkü dilediğine veririsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkartır, diriden de ölüyü çıkartırsın. Dilediğine de sayısız rızık veririsin. Rahman ve rahim olan Allahın adıyla, De ki O, Allah birdir Allahu teala defi ihtiyaçta cümlenin merciidir. Allahu teala bir kimseyi doğurmadı ve kendisi bir kimseden doğmadı. Onun hiçbir dengi yoktur. (Samed) hiçbir şeye muhtaç olmayan aksine her şey kendisine muhtaç olan demektir. Ey Resulüm sen sabahın rabbine sığınırım de mahlukatın şerrinden mahlukatın Rabbine iltica ederim. Karanlık çöktüğü vakit gecenin şerrinden mahlukatın Rabbine sığınırım. İpliğe bağladıkları düğümlere üfürükle sihredenlerin şerrinden Yüce Allah (cc)?a iltica ederim. Hased ettiği vakitte hasidin şerrinden Allaha sığınırım. 77 Habibim Muhammed (a.s.v.) de ki insanların Rabbine sığınırım. insanların maliki ve ilahı olan Allah?a sığınırım. Zikrullalhtan kaçarak fırsat buldukça insanların kalplerine vesvese koyan şeytanın şerrinden insanların Rabbine sığınırım. O şeytan ki cin ve insandan olan. (33) kere 33 33 daha sonra. yarabbi rahmeti indir. büyüğümüz olan Muhammed (a.s.v.) ın üzerine ve Muhammed (a.s.v.) ın aline ve ümmetinin üzerine rahmeti indir. Ne kadar şifa hastalık varsa sayısınca rahmeti indir. Bereket ve selametinde peygamberimizin üzerine ümmetinin üzerinede çok ve çok rahmeti selameti bütün enbiya ve peygamberlerin üzerine yağdır. Ve hepsinin aline ve ashabına Rahmet ve selameti indir. Yarabbi bütün iyi vasıflar alemlerin rabbi olan Yüce Allah a mahsustur. TUHFETUL ALAIYYE 78 NAMAZA GİRMEDEN ÖNCEKİ BEŞ ŞART 1) Vaktin girdiğini kat?i olarak bilip öyle namaz kılmak örneğin: öğle namazının vakti güneşin gökyüzünün ortasından meyl etmesi her şeyin gölgesi bir misli olması buda güneş tepedeyken ki gölge hariç. İkindi vakti: Öğle vaktinin bitiminden güneş batıncayana kadardır. Akşam vakti: Güneş batıktan sonra (şafakıl ahmer ) gök yüzündeki kırmızılık kayıp oluncayana kadardır. Yatsı vakti: Gökyüzündeki kırmızılık kayıp olduğundan sonra fecir?e kadardır. Sabah namazının vakti: Fecir?den güneş çıkıncaya kadar ancak en iyisi namazın vakti girdiği an kılmaktır. Fecir nedir.?; Gecenin sonunda yani sabah ezanından hemen önce kıble tarafından gökyüzüne çıkan aydınlık, daha sonra kuzeye doğru giden ve her yerde görünen aydınlıktır. Yatsı namazından sonra hayırlı olmayan şeylerle konuşmak mekruhtur. Eğer ilk rekat vakit çıkmadan önce kılınırsa edadır yok eğer ilk rekatı bittirmeden vakit çıkarsa kaza olur. 79 Eğer namaz kalırsa daha sonra vaktin girmediğini kesin olarak bilse,öğrense vakit girdikten sonra tekrar kılması gerekir. Özürsüz kazaya kalmış namazları çabuk kaza etmek vaciptir. Hatta vaktin çıkmasından korkmuyorsa önce kazayı kılar mühlet vermeden her zaman kılmak lazım ve hatta sünnetleri bile kılmadan onların yerine kaza kılması gerekir. 2) Göğsüyle kıbleye yönelmek bütün namazlarda kabe?nin içinde namaz kılan kabenin herhangi bir duvarına yönelmesi kafidir. Kıbleyi bulmaya gücü yeten kişinin başkasının sözüyle amel etmesi haramdır. Tanımayan kişi ise kıbleyi tanıyan birisine tabi olur. Eğer kıbleyi tanıyan yok ama o bazı alametler biliyor o zaman o işaret ve alametlere göre kıbleye yönelmesi icap eder. Başkasının alametleri onu bağlamaz. Eğer işaret ve alametlere rağmen kıbleyi bulamadı herhangi bir yöne dönüp namazını kılar ve daha sonra kıldığı namazı kaza eder. Kıbleyi bulmak için deliller öğrenmek şarttır. Eğer öğrenmek için çok güçlük çekiyor veya örenemiyor ise o zaman bilen birisinin ictihadı ile amel edecek. Eğer birisi namaz kıldıktan sonra yönü kıble ye doğru olmadığını anlaşılsa kıldığı namazı tekrar kılmak icap eder. Birisi kendi ictihadıyla bir yöne dönüp namaz kılsa ama namazın içinde yok kıble diğer taraftır diye inansa o tarafa dönmesi vaciptir 3) Avret yerinin örtünmesi: çamurla bile olsa avret yeri TUHFETUL ALAIYYE 80 erkek ve cariye için göbekle diz arası, hür kadın için yüz ve eller hariç vücudun tamamıdır. Bu söylediğimiz namaz için namazda avret olan bir yer gözükürse namaz bozulur. Ancak çabucak örterse bir şey olmsaz. Örneğin: Namaz kılanın elbisesi sökülür yahut yırtılır ve böylece avret yeri açılır ve elliyle açılan yeri örtmesi mümkün ise eliyle açılan yeri örtmesi gerekmektedir. 4) Büyük ve küçük hadesten temizlenmek bizimle geçtiği şekilde namaz içinde abdest herhangi bir şekilde bozulursa namaz bozulur. 5) Vücudun elbisenin ve namaz kılınan yerin mahzurlu necasetten temiz olması. Elbisenim birazı necis olursa ve necis olan yer bilinmiyor ise elbisenin temamı yıkanması şarttır. Namaz kılanın vücudun bir kısmı veya elbisesi necasete değiyorsa namaz esnasında o namaz olmaz Not: Namaz kılan kişi bir ip kaldırmış ipin diğer ucu necasete değiyor ise namaz olmaz ama helal olan yer ayakların altında ise namaz bozulmaz. NAMAZ KILMANIN KERAHET VAKİTLERİ Cuma günü hariç güneş göğün ortasındayken meyledincene kadar namaz kılmak mekruhtur. Sabah namazını kıldıktan sonra, kuşluk vaktine kadar, namaz kılmak mekruhtur. İkindi namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar velevki 81 ikindiyi cem?i takdim etmişse bile namaz kılmak mekruhtur.. Not: bu söylediklerimiz sebepsiz ise, ama sebebi olan bir namaz ise mekruh değildir. Örnek: Kaza namazı, güneş ve ayın tutulması için kılınan namaz cami sünneti ve şükür secdesi gibi. Ayrıca mekkede?de bu vakitlerde namaz kılmak mekruh değildir EZAN VE İKAMET (KAMET) Müslüman erkekler her farz namaz için, bu farz kaza bile olsa ezan ve kamet getirmesi sünnettir. Eğer çok namazlar kaza edilecek ve kılınacak ise ezan birincisi için sünnettir diğerlerinde sünnet değildir. Kadınlar için sadece kamet sünnettir. Ezan şöyle okunur. Sabah namazında ise dan sonra iki kere demek sünnettir. Kamet ise şöyle getirilir TUHFETUL ALAIYYE 82 Cemaatle kılınan sünnet namazlarında kamet yerine demek sünnettir. Ezan okurken yüksek sesle ve yavaş, yavaş okunması. Kamette biraz hızlı olması da sünnetten dir. Ezan okuyan kişi ezan okunduğunda abdestli olması kıbleye doğru yönelmesi, yüksek sesle okuması her iki şahadet parmağını kulaklarına koyması dediğinde başını sağa çevirmesi ve dediğin de ise başını sola çevirmesi sünnettir. Ezanı duyan kişide, kendisi duyacak şekilde aynısını ezan okuyan gibi söylemesi tekrar etmesi ancak ve d a demek ve de ise demek sünnettir. Kamette ise esnasında şöyle demek sünnettir. Ezan ve kametten sonra bilinen meşhur dua okunur. Ezan okuyan kişi dan önce gizlice iki sefer demesi sünnettir. Namaza kalkarken niyetten önce iki defa iki defaiki defa iki defa iki defa deyip niyet getirip namaz kılmak sünnettir NECASETİN MUAF OLANI Sokak çamuru içinde, necaset gözükmediği takdirde mafuvvun anhu?dur. Eğer ondan muhafaza edinmek meşakatli ise oda bu şekilde olur. insanlar baktığı zaman düştüğünü düşünmüyor ise her mevsimde muafiyet ayrı ayrıdır. Örneğin; kışta olan muafiyet, yazın yoktur. her azada ayrı uygulama vardır. Mesela: kışın 83 pantolonun paçasındaki çamura afu vardır aynı çamur gömleğin kolunda olsa af yoktur. Her necasette aynı değildir muğallaza vardır muğallaza olmayan vardır muğallazanın hükmü her yerde aynı değildir. Muğallaza olamayan ise bit,pire,sinek,ve canlı iken ikiye ayırdığın veya iğne batırdığın zaman kanı akmayanın kanı elbisede veya vücudun herhangi bir yerinde terle birlikte dağılırsa ve çok bile olsa sakıncası yoktur. Yarasanın idrar ve pisliği de sadece ama sadece namaz yerinde zarar vermez. Dağlamış ve yara olan yerden çıkan kan ve irin kendi kendine çıktığı takdirde çok da olsa adet olandan fazla olmazsa elbisede bile olsa afva tabidir. Sıkmak suretiyle çıkarsa, az olduğu takdirde afva tabidir. Çok olsa afva tabi değildir domuz ve köpek kanı hariç diğer kanlardan korunmak eğer çok zor ise az olması şartıyla afva tabidir. Şayet namazdan sonra elbisenin üzerinde necaset gözükse eğer namaz esnasında üzerinde olduğuna kanaat getirse o vakit namazı bozulur yani namazı olmamış demektir. Yok namazdan sonra geldiğine kanat getirirse o vakit namaz sahihdir. NAMAZI BOZAN ŞEYLER Sesli olarak gülmek, ağlamak, üflemek, inlemek, ahu vah etmek, öksürmek ve tenahnuh gibi davranışlar bir defa yapılsa bile mecbur kalmaksızın yapıldıkları, iki harfe vardıkları takdirde namaz bozulur. Ancak kişi mecbur kalır ve bu davranışlarla çıkan seslerin toplamı altı kelimeyi aşmıyorsa namazda olduğunu bilmiyorsa, veya namazda konuşmanın haram olduğunu bilmiyorsa ve alimlerden uzak bir yerdeyse namaz bozulmaz. Ancak çok olup ard arda oldukları takdirde namazı bozulur. yalnız fatihayı yahud son teşehhüdü okumaya mani ise tenahnüh etmesi ve öksürmesi yol açmak için altı harfe kadar zarar etmez. TUHFETUL ALAIYYE 84 Kuran , zikir ve dua dışında mana ifade etmese dahi kasden iki harf veya manası olan bir harf söylemek dil sürçmesi, unutma veya alimlerden uzak bir bölgede yaşıyor veya yeni Müslüman olmuş haram olduğunu bilmeme durumlarında az konuşma ki bu altı veya daha az kelimedir zarar vermez. Eğer bu dua ve zikirle başkasıyla konuşma gibi bir durum olmazsa . Örneğin birisi hapşursa namazdaki de ona ? ? dese namaz bozulur. Çünkü bu başkasıyla konuşmak demek. Ard arda üç adım veye üçvuruş gibi örfen hareket sayılan davranışlarda bulunmak, Ancak namazın bozulması için iki davranışın bir rekatten daha az bir miktar içerisinde olması gerekir. Ard arda kaydı, birinci davranış ile ikincisi arasında bir rekat miktarı geçmişse, bunu dışarıda bırakmaktadır.Yani bu durumda namaz batıl olmaz. Sıçrama ve bütün vücudu haraket ettirmek büyük azaları üç kez oynatmak namazı bozar. Ama küçük azalar ise parmaklar gibi kaç kere gibi olsa namaz bozulmaz. Namaz?dan olmayan bir fiili yapmak. Mesela, birisini vurmak, tekmelemek ve bir rüknünü iki defa yapmak namazı bozar. Az veya çok olsun kasden yemek ve içmek namazı bozar. Eğer unutarak çok sayılmayacak kadar yer ve içerse veya yemeye zorlansa yahud yeni islama girmiş veya alimlerden uzak bir yerde ve yemek içmek namazda haram oduğunu bilmezse namaz bozulmaz.Anlaşılan orucu bozan her şey namazı da bozar.Ancak oruçtan unutarak çok yemek içmek .orucu bozmaz.Namazda ise unutarak bile olsa eğer örfen çok sayılıyorsa namazı bozar. Sadece göğsü ile bile olsa yönünü kıbleden çevirmesi namazı bozar. 85 Bilerek ve mazereti olmaksızın me-mümun imamından iki fiili rükün ile gecikmesi. Yine aynı şekilde imamdan iki fiili rüknü önce yapması Mestin ayaktan örttüğü bir yerin açılması yahud mestin vaktinin dolması.Çünkü, bu durumda kişi tam abdestli sayılmaz. Tertibi bozmak, Örneğin: Secdeyi rukudan önce yapmak . eğer kasıtlı yapmış ise namaz bozulur. Kasıtlı bir rüknü yapmamak Eğer unutursa zararı yoktur..Ancak bu ve bundan önceki şarta göre bu rüknü yerine getirmesi şarttır veya rüknü ancak bir rek?atla yerine getirebiliyor o zaman bir rekat daha kılar. Kısa bir ruknu bilerek uzatmak. Kısa rükünler, i?tidal ve iki secde arasında oturmadır. Burada uzatmanın ölcüsü ise, i?tidalda onda varid olan dua dışında fatiha miktarı uzatmak ve iki secde arasında oturmada da , onda varid olan dua dışında teşehhüd miktarında daha az bir miktar oturmaktır. Şayet bu miktardan daha az olursa namaza engel değildir. Daha uzun olursa namazı bozar. Mideden bir şey boğaza doğru çıkarsa. Eğer kücük dili geçerse namazı bozar. Geçmezse namaza halel gelmez. Me?mumun topuğu imamın topuğunu geçerse veya niyeti imamdan önce getirse yada imamdan önce selam verirse bu hallerde namaz bozulur. Niyet yahud namazın şartlarından biri hakkında şüpheye düşmesi. Şayet namazda iken bu şübhe (itidal) rukudan sonraki duruş miktarı kadar devam ederse ,namaz bozulur. Ama bu şübhe çarçabuk geçerse namaza engel olmaz. Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 15:58:29 TUHFETUL ALAIYYE 86
Kücük olsun, büyük olsun ve gerek isteyek gerek istemeyerek olsun hadesin arız olması. Namaza mani olacak yaş yahud kuru bir necaset ,namaz kılanın elbisesine veya bedenine dokunup hemen izale edilmemesi. Avret yerini bilerek açmak veya bilmeyerek avret yeri açılıp hemen ardından kapatılmaması. Şayet bilmeden açılıp hemen kapatılırsa namazı bozulmaz. NAMAZIN MEKRUHLARI Namazın mekruhları şunlardır: Namazda ellerini saklamak yani elbisenin yenine sokmak.Ağzı elleri ile kapatmak. Elleri kalçaya koymak, gözü yukarıya dikmek. Sağa sola bakmak. Kaş , göz ve dudakları ile manalı bir işarette bulunmak . Kalbi dünyevi bir meşgaleyle meşgul etmek. Namazda acele etmek. Şayet bu acelecilik bir rüknü eksik yapacak kadar olursa namaz batıl olur. Sağ veya sol tarafın üzerine yaslanmak .Şayet bu meyletme ve yaslanma üç defa üst üste olursa namazı bozar . Özürsüz tek ayak üzerine durmak .Elbiseyi üzerine sarmak.Gözleri yummak . Ama bir şeylerden korktuğu için kapatıyorsa haramdır. Bazen gözleri yummak vaciptir. Mesela, önünden çıplak biri geçerse ve önündekinin avret yerini görecekse o zaman kapanması vaciptir. Beli bağlamak.Ama bağlamadığı taktirde avret yeri gözükecekse bağlaması vaciptir. Rüküda başı çok öne eğmek veya yukarıya dikmek. Tahhiyyatta çokça durmak . Fatihanın gizli okunduğu yerde sesli okumak veya sesli okunan yerde gizli okumak.İlk iki rekatta zemmi sure okumamak. Birinci ve üçüncü secdesinden sonra dört rek?atlı namazda ? ? muddetinden daha fazla beklemek. Son tahhiyyattan sonraki duaları terk etmek. Dar abdestle yani sıkışmış olarak namaz kılmak. Yahud vaktin çıkma korkusu yokken arzu ettiği bir yemeğin hazır olması halinde 87 yemek yemeden namaz kılması. aynı şekilde eğer susamışsa namaz kılması veya az bir müddet içinde hazır olacaksa gene namaz kılması mekruhtur imam hariç. Her zaman, aynı noktada namaz kılmak. Ayrıca hamamda, yol üzerinde, çarşıda mezarlıkta, kiliselerde, çöplük ve çöplük mesabesinde olan yerlerde de namaz kılmak mekruhtur. NAMAZIN BAZI SÜNNETLERİ Şunlardır: namaz kılmak isterken bir duvarın dibinde durmak duvar yoksa bir amuda yani direğe karşı ve yakın durmak. Amut yoksa önnüne bir sopa dikmek sopa yoksa namazlığı sermek oda yoksa önüne bir çizgi çekecek. Bu söylediklerimize ve namazlığın başına topuktan olmak üzere 1.50 m?den fazla mesafe olmaması karşısında durduğu duvarın ve diktiği sopanın bir metreden fazla olması. Bu şekil yapanın önünden geçmek haramdır. Eğer birsi çizginin, sopanın,direğin ve namazlığın ön tarafından geçerse bir şey olmaz. Ancak geçmemek daha iyi söylediğimiz mesafenin içinden geçen olursa ve biz namaz kılıyorsak, O?na ellimizle mani olmak sünnettir. Şayet namazdayken bir şey olduğu takdirde, mesela imam sehv yaptı veya namazdayken bir kör, kuyuya düşmek üzereyken!.. O zaman erkek olan ? ? diyecek. Kadın ise sağ elin içini sol ellin üstüne vurmak suretiyle uyaracak. Bu uyarmada zikir veya zikir ve uyarma niyetiyle olması lazım. Şayet sadece uyarma niyetiyle söyler ve yaparsa namaz bozulur. Not: Eğer körün kesin kuyuya düşeceğini bilse ve kör işaretten anlamazsa o zaman namazını bozar körü kurtarır ve yeniden namazını kılar. SEHİV SECDESİ Sehiv secdesi, namazda meydana gelen bir eksikliği tamamlamak içindir. TUHFETUL ALAIYYE 88 Sehiv secdesi selam vermeden önce namazdaki secdeler gibi yapılır. Eğer bu rükünlerden birini terk derse mesela: fatiha,rükü, kıyam, secde ve her iki secdenin arasındaki oturuşu veya sünnetlerden birini terk ederse mesela: birinci ettehiyyat sabah nazmında ve ramazan aynın 15?den sonra vitirde okunan konut ve birinci ettehiyyat?taki Peygambere (a.s.v.)?a getirilen selat. Eğer terk edilen rükünse önce o rükün yerine getirilir daha sonra sehiv secdesi yapılır. Terk edilen sünnetse geri dönmez onun yerine sehiv secdesi yapılır. Gene sehiv secdesi yapmak sünnettir şayet namazda men edilen ve namazı bozan bir şeyi unutarak yaparsa ama vacip olan bir şeyi o vacibin niyetine okursa Örneğin: Birisi fatihayı veya ettehiyatuyu yerinde değil ve unutarak okursa namaz bozulmaz ve sehiv secdeside sünnet değildir. Eğer birinci teşehhüdü unutursa kıyama ulaşmadan hatırlayacak olup, kıyamdan çok oturmaya yakınsa oturur ve teşehhüdünü yapar. Şayet kıyama daha yakınsa oturmaz ve bir sünnetti terk ettiğinden dolayı sehiv secdesi yapar. Not: kıyama daha yakınken dönmesi namazı bozar. İmam birinci teşehhüdü okurken cemaatten biri unutarak kalkarsa dönmesi vaciptir. Şayet kasıtlı yani kasten kalkmışsa dönmesi sünnettir. Birisi sabah namazının konut duasını unutursa ve birinci secdeyi yaptıktan sonra hatırlarsa, dönmemesi lazım. Döndüğü takdirde, namazı bozulur. Ama secdeye gitmeden önce hatırlarsa, dönmesi sünnettir. Dönüp okunduktan sonra sehiv secdesi de yapması sünnettir. Eğer birisi bu söylediğimiz sünnetlerin yapıp yapmadığında şüpheye düşerse sehiv secdesi yapılması sünnettir Namazda men edilen bir şeyi yapıp yapmadığına şüphe ederse 89 sehiv secdesi yapmaz. Kişinin kıldığı rekatlar hususunda şüpheye düşmesi üç rekat mı kılmıştır dört rekat mı bu durumda şüphenin azını esas alıp geri kalan rekatları kılar velevki selamdan önce dört olduğunu hatırlarsa bile bu durumda sehiv secdesi yapar. Namazı da bozulmaz. Selamdan sonra bir rüknü yapıp yapmadığında şüphe ederse o şüphe geçersiz ve sehiv secdesi gerekmez. İmamın arkasında namaz kılarken sehiv secdesi gerektiren bir sünnet terk edene sehiv secdesi sünnet değildir, ama terk edilen bir rükün ise mesela: son teşehhüde ihram tekbiri dışında bir rükün unuttuğnu hatırlarsa eğer son rekatın son secdesi veya son teşehhüdün selatı ise bunları yerine getirecek ve selam verecek, yok başka bir rükün ise, O zaman onun yerine bir rekat yaptıktan sonra, sehiv secdesi yapması sünnettir. Cemaat olan imam sehiv secdesine gittiğinde cemaatin gitmesi de vaciptir. Mesbuk (cemaatte sonradan katılan kişidir) imamla sehiv secdesine gitmişse selamdan önce tekrar gitmesi sünnettir. Eğer imam sehiv secdesini unutursa, arkasında namaz kılan kişi sehiv secdesi ederse sünnettir. Şayet sonradan cemaate yetişen imam?la beraber selam verdikten sonra onun bir rekatı kaldığını hatırladı, hemen kalkar namazını tamamlar. Eğer namazı bozan bir şey yapmamışsa, daha sonra sehiv secdesi yapar. Kasıtlı veya unutarak sehiv secdesi yapılmadıysa, zamanıda çok geçmiş ise, yapılmak istendiğinde yapması sünnet değildir. Ama sehven terk etmiş o zamanda çok geçmemişse sehiv secdesi yapması sünnettir. Sehiv secdesi yaptıktan sonra tekrar selam verir. TUHFETUL ALAIYYE 90 ŞÜKÜR SECDESİ Şükür secdesi: Bir nimetin tekrarlanması veya bir musibetin kalkması durumlarıyla, musibete uğrayan yahut aleni isyan eden biri görüldüğünde yapılması sünnettir. Şükür secdesini yaparken önce kıbleye döner niyet getirir. Allah (c.c.) için şükür secdesine niyet ettim ? ? namazdaki gibi ellini kaldırır ve tek bir secde namaz secdesinin aynısı gibi daha sonra deyip oturur ve selam verir. Namaz içinde şükür secdesi olmaz, yapılırsa namaz bozulur. Not: Asi olanın önünde secde etmek sünnettir. Ama musibette uğrayanın yanından ayrıldıktan sonra secde etmek sünnettir. TİLAVET SECDESİ Tilavet secdesi; okuyucu çocuk veya kadın olsa bile dinleyici içinde secde sünneti müekkede dir. Tilavet secdesi; secde ayetlerinden birinin okunmasından sonra yapılır.tilavet secdesi yapılırken kıbleye yönelinir, ve niyet getirilir. Niyet ettim Allah rızası için tilavet secdesine gitmeye namazdaki gibi elini kaldırır tek bir secde şükür secdesi gibi secdeye gider başını kaldırdığında deyip oturur daha sonra selam verir. Bu namaz dışındayken yapılan şekli namaz içindeyken gerek me-mum gerekse imam namazın içinde olmadığı gibi tilavet secdesi için elini kaldırır. Tilavet secdesine gider daha sonra kalkar. Okuması kalmışsa okumayı tamamlayıp rüküa gider ve namazına devam eder okuması kalmamışsa kalkar rüküa gider ve nazmına devam eder. 91 İmamın arkasında namaz kılan kişi kendi okuması için tilavet secdesine gidemez. Çünkü tek başına giderse namaz bozulur. Şayet imam tilavet secdesine giderse arkasındakilerde yani cemaatinde gitmesi vaciptir. İmam tilavet secdesine gitmezse cemaatte gitmez. Şükür ve tilavet secdesinin şartları nazmın şartları gibidir ancak tilavet secdesine hemen gidilir. SÜNNET OLAN NAMAZLAR Nafile namaz iki kısma ayrılır. Cemaatle kılınan sünnetler ve cemaatle kılınmayan sünnetler. Cemaatle kılınan sünnetler şunlardır. a) Küsuf ve Hüsuf namazı b) bayram namazı c) yağmur namazı d) teravih namazı e) ramazanda vitir namazı 2) Cemaatle kılınması sünnet olmayan sünnetler. a) Ratip sünnetler buda ikiye ayrılır müekked ve müekked olmayan müekked olan şunlardır; sabah namazından önce iki rekat, öğlenden önce iki ve öğlenden sonra iki rekattır. Akşam ve yatsı namazından sonrada ikişer rekattır b) Ramazan ayının dışında kılınan vitir namazı en azı bir çoğu 11 rekattır vitir namazının vakti ise yatsı nazmından sonra fecir vaktine kadardır. Gece yarısından sonra kılınması daha da sünnettir. c) Kuşluk namazı azı iki çoğu 12 rekattır en efdali 8 rekattır. Vakti güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden zeval vaktine kadardır. TUHFETUL ALAIYYE 92 Namazdan önceki sünnetler namazdan sonra kılınabilir ama namazdan sonraki sünnetler önce kılınmaz kılınmayan ratip sünnetler kaza edile bilir ve kaza edilmesi sünnettir Nafile namazın şartları rükün ve sünnetleri farz namazındaki gibidir. Ancak niyet değişiktir, Örneğin, sünnet?de şöyle niyet edilir; niyet ettim Allah rızası için öğle nazmının ilk sünnetini kılmaya . CEMAAT NAMAZI Köy ve şehirde yaşayan erkeklerin üzerine cemaat namazı farz-ı kifayedir bazıları camiye gidip cemaatle namaz kılarsa günah diğerlerin üzerinden kalkar, şayet 1- köyde veya bir şehirde cemaatle namaz kılınmazsa oranın reisi (sultanı) onlara savaş açar, cemaat namazı kılınan yer, orada yaşayanlara yetmesi vacip. Eğer şehir gibi büyük bir yer ise iki yerde cemaatin olması vaciptir. Ama kadın köle ve misafirler için vacip değil sünnet?dir. Erkekler için camide kılınan namaz ve cemaat, camide kılınmayan namaz ve cemaatten sevabı daha çoktur. Şayet başka bir yerde kılınan cemaat caminin kinden daha fazla ise bu durumda sevabı daha fazladır. Cemaat ne kadar çoksa sevap o kadar çok olur. Eğer çok olan cemaatin imamı tekva değilse veya çok olan cemaate giderse onun gitmesi ile diğer yerde cemaat olmayacaksa bu durumda az olan cemaat çok olandan daha hayırlıdır çünkü onun sayesinde farzı kifaye kalkar. İmam niyet getirdikten sonra hemen niyet getirmek sünnettir imam selam vermeden önce yetişene cemaat sevabı vardır. Şayet imam son oturuşta ise ve ikinci bir cemaattin olacağını da biliyorsan niyet getirmeyip diğer cemaati beklemek daha iyidir. Aynı namazı iki kere cemaatle kılmak sünnettir niyet getirirken de tekrar farz diye niyet edilir. 93 KİM İMAM OLABİLİR - KİM İMAM OLAMAZ Bize göre namazı olmayan birisinin arkasında namaz kılmak olmaz. Mesela: bayanı ellemiş bir hanefinin arkasında şafinin namazı olmaz. İmam selam vermeden önce imamın arkasında namaz kılanın arkasında namaz olmaz. Kadının arkasında namaz olmaz. Fatihayı ve tahiyatı bilmeyen veya yanlış okuyanında arkasında namaz olmaz. Fatihayı ve ettehiyatı yanlış okuyan kişinin en kısa zamanda kendini öğretmesi lazım. Eğer öğrene biliyorsa. Namaz bittikten sonra anlaşıldıki imamın abdestti yok veya üzerinde bir necaset vardı. Eğer bakıldığında o neceset görünmüyorsa namaz sahihtir. Veya bakıldığında necaset görünüyor yada imamın kafir veya kadın olduğu anlaşılırsa bu üç halde namaz olmamıştır. Suyla abdest alan teyemümlü kişinin arkasında namaz kılabilir. Mest giymeyen mest giyenin arkasında kılabilir. Ayakta olan oturanın, baliğ olan baliğ olmayanın ve hür olanın yani köle olmayanın, köle olanın arkasında namaz kılabilir. Misafir olmayan, misafirin arkasında, adeletli olan, fasık kimsenin arkasında. namaz kılabilir. Vali vilayet yerinde tayin edilen resmi imama takdim edilir. Şayet cemaatte imamlığa ehil birden fazla kimse bulunuyorsa, sırasıyla önce caminin imamı veya ev sahibi, sonrada fakih olan, sonra kuranı daha iyi ve daha güzel okuyan daha sonra Müslümanlığı iyi yaşayan tercih edilir. İMAMDAN GERİ KALAN VE İMAMA SONRA YETİŞEN Özürlü olarak üç rükünle imamdan geri kalmak caizdir. Ancak daha fazlası caiz değildir. Mesela: imam fatihasını hızlı bir şekilde okur ve rüküa giderse mamüm bitirmemişse fatihayı bitirecek çünkü imamla beraber namaza başlayanın fatihasını bitirmesi vaciptir. Yeterki imamla arasına üç rükünden fazla girmesin eğer imamla arsına üç rükündan fazla girerse o rükünlerin üzerinden atlayıp imama yetişmesi vacip daha sonra atlattığı rükünlerı TUHFETUL ALAIYYE 94 yerine getirmediği için imam selam verdikten sonra mamüm bir rekat daha kılar. Şayet veccehtü ile meşgul olmuş fatihayı bitirmeden imam rüküâ giderse onun fatihayı bitirmesi vacip, eğer imamla arsına üç rükünden fazla girmezse. İmam fatihadayken sonradan gelen kişi niyetten sonra fatihadan başka bir şey okumaması sünnettir. Ama fatihayıda bitireceğini biliyorsa okuya bilir. Eğer sonradan gelenin fatihası bitmeden imam rüküa giderse şayet vecehtuyla meşgul olmamışısa fatihayı okumadan imamla beraber rüküa gitmesi vacip ve o rekat ona sayılır. Eğer meşgul olmuşsa meşgul olduğu şeyin miktarı kadar fatihadan okuması ve daha sonra rüküa gitmesi lazım. Şayet sonradan gelen imamı rüküda yakalarsa ve daha sonra imam kalkarsa o rekat onun için sayılır. Yetişmeden önce imam kalkarsa o rekat ona sayılmaz. Şafii mezhebine göre imam ya da cemaatin yeri bir birinden yüksek olması, tek kişinin imamın arkasında durması veya safın arkasında tek başına durması mekruhtur. Sünnet olan yeri varsa saffa girmesi yeri yoksa safın arkasında durup saftan birisini çekmesi saftaki olanda bu durumda geri çıkması sünnettir. İMAMDAN NASIL AYRILIR İmam namazı bırakıp namazdan çıkarsa arkasında namaz kılan kişi imamın me?mümiyetinden çıkar. Me?mum demek imamın arkasına namaz kılan demek! Me?mun imamın arkasına namazı kılıyorken imamdan ayrılabilir. Ancak özürsüz imamdan ayrılmak mekruhtur. Eğer imam bazı sünnetleri terk ederse yada namazı çok uzatırsa veya me?mum rahatsız olduğu için ayrılırsa bu hallere imamdan ayrılma makruh değildir.Eğer tek başına namaza niyet ederse daha sonra namazın içindeyken kalbiyle imama tabi olabilir. ,Ancak imamın namazı onunkinden önce biterse 95 imam selam veritken sonra o kalkar namazını tamamlar. Şayet onun namazı imamınkinden önce biterse kalbiyle ayrılma niyeti getirir veye teşehütte imamı bekler ve onunla selam verir.Ama imamı beklemek daha iyidir. Mesbuk (sonradan gelen ) yetiştiği rekat onun için namazın başlangıcıdır.Bu durumda mesbuk?un sabah namazının son rek?atında kunut duasının okunması ve akşam namazının ikinci rekatında teşehhüdü okuması sünnettir. İmam rüküdayken kişi gelir niyet edip rukuya gider ve biraz bekledikten sonra imam rukudan kalkarsa ( eğer imam ,abdestsiz ve mümeyyiz olamayan çocuk olmazsa o rekat onun için sayılır) imam rukudayken gelen kişi iki tekbir getirir. Birinci tekbir niyet için ikincisi ise rukuya inerken getirir. Yalnız birinci tekbiri ayakta getirmesi şarttır. Şayet ruku için tek tekbir getirmişse (ruku için yada başka bir şey için niyet etmiş olabilir) ve tekbiri bitirmeden rukuya gitmiş ise bu söylediğimiz şekilde namazı sahih değildir. Fakat tek tekbir getirmiş ama tekbiri bitirdikten sonra rukuya gitmiş ise namazı sahihtir. İmamın selamından sonra mesbuk kalkarken demesi sünnettir. Şayet onun da teşehhüd yeri değilse demeden kalkabilir. MİSAFİR NAMAZI Helal ve uzun bir yolculuğa çıkıldığında dört rekatlı namazın yani öğle ,ikindi ve yatsı namazlarının ikişer rekatlı olması caizdir. Uzun sefer; yüklü hayvanların yürüyüşü ile iki merhale veya daha fazla bir mesafedir. Bu da onaltı fersah olup kırk sekiz mil eder. Bir mil ibn ?i Abdilber?in tahkikine göre , üçbin beşyüz ziradır . Bir zira kırk cm?dir. Buna göre kasr mesafesi 140 km ?dir.Kişi bu mesafeyi bir saatte katetse yine misafir sayılır. Ayrıca ;bu mesafe hem denizde ve hemde karada geçerlidir. Yolculuk ikamet yerinden çıkmakla başlar. Şayet ikamet ettiği yerin çevresinde Sur bulunuyorsa Suru geçmekle başlar. Sur yoksa meskun yerleri geçmekle başlar. Eğer ikamet ettiği yer köyse çocukların oyun sahaları TUHFETUL ALAIYYE 96 ,çöplüğün atıldığı yerler, keklik tutmak için tuttukları yerleri geçmesiyle başlar.Yolculuk kişinin ikamet ettiği yerden yolculuğa çıkarken başladığı yere dönmekle yada gidiş ve dönüş günü hariç dört günlük ikamet niyeti edilerek son bulur. Şayet nezaman işim biterse dönerim vede hergün işin biteceğinden ümitliyse o zaman 18 güne kadar dört rekatlı namazlarını iki rekat kılabilir. KASIR NAMAZIN ŞARTLARI Kasırla kılınan namazın şartları şunlardır: Kişinin seferi iki merhale olması yani 140 km olması ve bir iş için olması gerekir. Yolcunun isyan için yolculuğa çıkmış olmaması, belli bir yer kast etmesi. Mesela; hırsızlık veya başka bir kötülük için olmaması. Namazı dört rekat olarak kılan bir imama ve misafir olduğunu bilmediği b irine uymaması Bu şartların biri yerine gelmediği takdirde namazı dört rekat kılması gerekir. Eğer namazı kasırla kılan biri üçüncü rekatta kalkarsa, niyeti namazı dört rekat olarak tamamlamaksa, o zaman namazı bozulur. Şayet bir rekat kıldığını sanıp kalkarsa namazı sahihtir. Sehv yapıp öyle kalkmışsa hatırladığı an teşehhüde dönmesi vacip daha sonra sehv secdesi yapıp selam vermesi gerekir. NOT: Kişinin seferi ( yolculuğu) üç merhale ve daha fazlası varsa kasır daha efdaldir. Üç merhale yoksa tamamlamak daha efdaldir. CEM-İ NAMAZI Uzun ve helal yolculukta öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsı namazlarını cem etmek caizdir. Ikindiyi öğle vaktinde kılacaksa, 97 önce öğle namazını sonra ikindiyi kılar. Yatsıyı da akşam vaktinde kılacaksa, önce akşam namazını sonra yatsıyı kılar. Öğlen namazını kılarken namazın içinde ikindiyi, akşam namazını da kılarken namazın içinde yatsıyı cem etme niyetini getirmek vacibitir. Ayrıca, her iki namazı arka arkaya kılması da vaciptir. Bu söylediğimiz şekilde kılınmadığı takdirde ikindi ve yatsıyı vaktine bırakıp öyle kılmak vacip. Cem ederken öğle ve akşam namazı sahih olmadığı takdirde, ikindi ile yatsı da sahih değildir. Ama ikindi ile yatsı bozulmuş ise ve çok vakit geçmemişse tekrar kılınabilir. Vakit çok geçmişse bu durumda ikindiyi vaktinde yatsıyıda vaktinde kılmak gerekmektedir. Şayet cem ederken namazın teyemmüm ile kılıyorsa her iki namaz arasında uzun olmamak şartıyla su araması gerekir. Bu söylediğimiz cem ?i takdim içindir. Cem-i teĥirde ise bu söylediklerimizin hiç biri lazım değildir, Ancak öğle vaktinde öğleni ikindiye tehir etme niyeti, akşam vaktindeyse akşam namazını yatsıya tehir etme niyetini getirmek vaciptir. Eğer teĥir niyetini getirmez ve akşam namazın vakti de çıkarsa kişi günah işlemiş olur. Namazı da kazaya kalmış olur. Eğer öğle ve akşam namazı vakitlerinde yürüyorsan öğle namazını ikindiye, akşam namazını da yatsıya teĥir etmek daha iyidir. Şayet ikindi ve yatsı namazları vaktinde yürüyorsan, o zaman da ikindi namazını öğleye, yatsı namazını da akşama getirmek daha iyidir. Ancak her vakti kendi vaktinde kılmak ise daha da hayırlıdır. CUMA NAMAZI Cuma namazı her köylü veya şehirli, hür baliğ, akılı ve erkek müslüman?ın üzerine vacibtir. Şayet özrü yoksa üzerine cuma namazı farz olan fecirden sonra cuma namazı kılınıncaya kadar sefere çıkması haramdır. Ancak köyün hutbesi onsuz olacaksa ya da yolda kılabilecek veya gitmediği takdirde arkadaşları onu bırakacak ve onlarla gitmediği takdirde zarara uğrayacaksa yolculuğa çıkması haram değildir. TUHFETUL ALAIYYE 98 Cuma namazının şartları diğer namazların şartları ile aynıdır. Ancak daha fazlası Cuma namazı öğle vaktinde kılınması ve Cuma namazı kılınan yerde başka bir Cuma namazının ona sebkat etmemesi veya onunla beraber olmaması. Ancak halk çok olup cumayı bir camide kılmak mümkün olmadığı takdirde, ihtiyaç için birkaç yerde kılınsa herhangi bir zarar yoktur. Şayet buna ihtiyaç olmaksızın birden fazla camide Cuma namazı kılınıyorsa daha önce niyet getirenin namazı sahihtir. Şayet kişi hangisini önce niyet getirdiğini bilmiyorsa Cuma?yı kıldıktan sonra hepsinin öğle namazı kılmaları vaciptir. Cuma namazı kırk hür, akıllı, baliğ ve oranın yerlisi olan Erkeklerle olması, Cuma namazından önce iki hutbenin okunması her iki hutbede hamd, selat ve vasiyetin okunması, ikinci hutbede Mü?minlere duâ edilmesi, herhangi birinde ayetin okunması, her iki hutbenin arapça okunması, oranın yerlisinden kırk hür, akıl ve baliğ olan erkeğin her iki hutbeyi duyması, namaz kılınmadan önce gitmeleri, İmam?ın abdestli ve temiz bir yerde ve ayakta iki hutbe okuması, her iki hutbe arasında biraz oturması ve her iki hutbeden sonra hemen namaz kılması gerekir. Bütün bu söylediklerimiz Cuma?da şarttır. Cuma namazı iki rekâttır. İkinci rekâtın Rükû?na yetişen kişi Cuma namazına yetişmiş olur. Şayet ikinci Rükûa?da yetişmezse Cuma?ya niyet getirir, O niyetle öğlen namazını kılar. Hatip hutbeye çıkarken minberin yanında oturanlara yavaş bir selam vermesi, minbere çıktıktan sonra da yüksek sesle insanlara dönüp selam vermesi sünnettir. Hatip?in selamını almaksa vaciptir. Hatip selam verdikten sonra oturur, Biri Ezan okuduktan sonra kalkar ve hutbeyi okur. Cuma günü, Cuma niyetiyle yıkanmak sünnettir. Yıkanmanın vakti, sadık, fecrin doğuşundan zevale kadar, yani Cuma namazı başlayıncaya kadardır. Beyaz elbise giymek, koku sürmek, tırnakları kesmek , vücudun kokan yerlerini temizlemek, çokça Kur?an okumak, özellikle kehf suresini okumak çokça zikir salavat ve dua yapmak, cemaatin erken camiye gitmesi ve insanların üzerinden atlamaması sünnettir. Ayrıca cenaze yıkayanın yıkanması da sünnettir. 99 CUMAYA GİTMEYENİN ÖZRÜ Mazereti olan herkes Cuma ve cemaat namazına gitmeyebilir. Mazeret de dinen mazeret sayılması lazım. Mesela; Çok büyük bir sağnak yağmurun gelmesi, önden çok şiddetli havanın esmesi, cami yolunun çok çamur olması, çok soğuk veya çok sıcak olması, haddinden fazla acıkmış veya susamış ve o esnada yemeğin hazır olmuş olması, hasta olması, kötü kokulu bir şey yemesi, çok hasta olan birini beklemesi, evden çıkmaya korkması, akrabalardan biri sekerat da olması, bir kötülük yapmış ve bir müddet çıkmazsa belki af olunma ümidi taşıması veya borçludur çıkarsa borçlular borcunu isteyeceklerdir, borcunu vermesi içinde malı da yoktur veya onun fakir olduğuna şahitlik eden yoktur. Bütün bu hallerde mazeretli sayılır. İPEK GİYSİLER Tamamı ipekten olan bütün giysileri erkeklerin giymesi haramdır. Eğer sade ipekse veya ipek daha fazlaysa ancak zaruriyet halinde giymesi caizdir. İpekle süslenen elbisenin giyinmesi hela ldır. Ancak, her nakış kapalı, dört parmaktan fazla olmaması, ipeğin gramı daha fazla olmaması ve ipek suyuna batırılan bir elbise adet olarak olanını geçmemesi gerekir. Küçük bir erkek çocuğuna ipek giydirmek caizdir. Önünde necis bir yağı yakmak caizdir. Eğer o yağ köpek ve domuzun yağı olmazsa.! Necis olmuş bir elbiseyi giymek caizdir. Ama aslı necis olanı giymek haramdır. Ancak zaruriyet için caizdir. Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 16:03:04 TUHFETUL ALAIYYE 100
BAYRAM NAMAZI Bayram namazı Müslüman, baliğ ve hür olan her Müslüman için sünnet-i müekkede dir. Bayram namazı iki rek?at olup vakti, o günün güneşinin doğuşundan zeval vaktine kadardır. Bayram namazının şekli; önce şöyle niyet edilir. Niyet ettim Allah rızası için sünnet olan ramazan veya kurban bayramının namazını kılmaya, imam ise imam olarak, cemaat ise uydum imama Ancak imam eda?en demesi gerekir. Niyetten sonra biliyorsa veccehtüyü okur, bilmiyorsa ihram tekbirinden hemen sonra yedi defa ellerini kaldırıp diyecek, her tekbirden sonra deyip daha sonra diğer namaz gibi birinci rekatı kılar ve ikinci reketa kalkar. Bu rekatta da beş defa der. Birinci rekatta olduğu gibi ikinciyi de kıldıktan sonra selam verir. İmam fatiha ve zemi sureyi okurken yüksek sesle okur. İmamın, bayram namazından sonra Cuma hutbesine benzer iki hutbe okuması sünnettir. Birinci hutbede dokuz, ikincisinde yedi defa ard arda deyip tekbir getirir. İmam hutbelerin başlangıcında Ramazan Bayramında sadaka-i fıtırdan ve kurban bayramında ise, kurbandan bahseder. Bir yoldan gidip diğerinden dönmesi, güzel elbiselerin giyilmesi, güzel koku sürülmesi, saçının tıraş edilmesi, tırnakların kesilmesi, ramazan bayramında namazdan önce az da olsa yemek yemek, Kurban bayramında ise namazdan önce yememesi ve çok tekbir getirilmesi sünnettir. Tekbirin zamanı; arefe günü akşam namazından sonra bayram namazına kadardır. Ancak kurban bayramında bayramdan üç gün sonra da her farz veya nafile namazdan sonra tekbir getirmek sünnettir. Bu tekbirler gerek camide, evlerde ve gerekse yollar da getirilirken de yüksek sesle olması sünnettir. Şayet ramazan?ın otuzunda 101 şahitliği kabul olunan dün akşam hilalı gördük deseler o zaman orucunu bozmak yani iftar etmek vaciptir. Daha sonra bakacaz eğer öğleden önce ise bayram namazı kılınır. Sonra ise kılınmaz. Eğer hilalı gördük diyenler otuz ramazan güneş battıktan sonra söylerlerse şehadetleri kabul olunmaz tekbirlerin en efdali şöyledir. KÜSUF VE HUSÜF NAMAZLARI Güneş veya ay tutulduğunda iki rekât namaz kılmak sünnettir. Güneş veya Ay tutulmasının namaz şekli şöyledir; Önce niyet getirilir, niyet ettim Allah rızası için küsuf veya hüsuf namazını kılmaya, imam ise imam olarak, cemaat ise uydum imama diyerek niyet getirir. Niyet getirildikten sonra sırasıyla önce vecehtu, eûzu, fatiha ve zemi sureyi okuyup rükainer, rükudan kalktıktan sonra tekrar fatiha ve zem-i süreyi okuyup rükûa gider, rükûdan kalktıktan sonra secdeye gider, iki secde yaptıktan sonra birinci rekât gibi ikinci rekatı da aynı şekilde kılıp son secde den sonra teşehhüd, sali barek ve dua dan sonra selam verilir. İmam ay tutulmada namaz kılarken fatihayı ve zamm-i süreyi açıktan okur. Güneş tutulmasın da ise fatiha ve zammi süreyi gizli okur. Küsuf ve hüsuff namazlarından sonra imam iki hutbe okuması ,insanlara tövbe etmeleri ve sadaka vermelerini emretmesi sünnettir. Her rekâtın birinci fatiha veya birinci rükûuna yetişene o rekât ona sayılır. Yetişemediği takdirde sayılmaz küsuf namazının zamanı gün batımına kadardır gün battıktan sonra kılınması sünnet değildir. Hüsufunki de aynı şekilde, güneş çıkıncaya kadar kılınır. Güneş çıktıktan sonra, kılınması sünnet değildir. Not: Küsuf, güneş tutulması, hüsuf ise ay tutulmasına denir. TUHFETUL ALAIYYE 102 İSTİSKA NAMAZI İhtiyaç anında Allah?u teladan yağmur yağdırmasını isteme namazıdır. İsteme namazını iki rekât kılmak sünnettir. İmam halka dört gün üst üste oruç tutmalarını emretmesi, dördüncü günü oruçlu olarak çalışma elbisesiyle tevazu içerisinde genç,çocuk ve yaşlılarla birlikte şehir veya köy dışına çıkmalarıda sünnettir . Ayrıca hayvanları da namaz yerine getirmek sünnet?dir istiska (yağmur) namazı şekil itibariyle bayram namazı ile aynıdır. Ancak imam hutbenin başında tekbir yerine ? ? demesi sünnet?dir. Ayrıca birinci hutbe de tekbirden sonra şöyle demesi sünnet?dir. İkinci hutbeden biraz okuduktan sonra kıbleye dönüp açık ve gizli çokça dua etmesi ve üst elbisenin sağ tarafını soluna sol tarafını sağına ve üst tarafını alt tarafa alt tarafıda üste gelecek şekilde tersyüz etmesi. İmam bu şekil yaptıktan sonra cemaât da kendisi gibi yaparak elbiselerini bu şekilde bırakmaları sünnettir. Ayrıca, elbiseleri çıkarıncaya kadar bu şekilde kalmak sünnet?tir. Yağmur, zarar verdiği zaman şu duayı yapmak sünnettir; Havayı zemmetmek,küfür etmek mekruhtur 103 İstiska namazının niyeti şöyle getirilir; Niyet ettim Allah rızası için iki rekât istiska veya yağmur namazını kılmaya imamsa, imam olarak cemaatsa uydum imama diyecek CENAZE YIKAMA ŞEKLİ Ölümü her an hatırlamak ve ölüme hazırlıklı olmak sünnettir Örneğin : tövbe etmesi Salih amel işlemesi üzerinde başkasının hakkı varsa geri vermesi gibi özellikle kötü olan bunları yerine getirmesi lazım. Sekeratta olanı sağ omzunun üzerine çevirmek , yüzünü kıbleye vermek zorlamadan ona kelimeyi tevhidi ? ? telkin etmek, vefat ettikten sonra onun gözlerini kapatmak geniş bir şeyle çenesini bağlamak, yumuşaması için mafsal (eklem) yerlerini açıp kapatmak, elbiselerini çıkartmak, bıçak balta gibi ağır bir şeyi karnının üzerine koymak, borçlarını çabucak ödemek, vasiyetini aynı şekilde çabucak yerine getirmek ve vacip olan yıkamayı da gerçekleştirmek sünnettir. Ölünün bütün bedenini yıkamak vaciptir. En efdali ise cenazeyi tenha bir yere götürmek, yüksek bir yerin üzerine koymak ve cenazeyi yıkayacak olan kimse onu geriye doğru eğik bir şekilde tutarak oturtur ve sağ dizine dayandırır sağ elini omzuna, başparmağın ense boşluğuna koyar ondan sonra karnında herhangi bir şey varsa onu çıkartmak için sol eliyle karnını iyice sıvazlar. Sonra cenazeyi sırt üstü yatırır ve sağ eline bir bez sararak ön ve arkasını yıkar. Sonra eline sardığı bezi atar. Ondan sonra eline TUHFETUL ALAIYYE 104 ikinci bir bez sarar dişlerini ve burnunu onunla temizler ve ona abdest aldırır sonra başını yıkar ve sakalını tarar dökülen kıllar olursa onları muhafaza eder ve kefenlediği zaman onları kefenin içine koyar. Önce sağ ön sonra sol ön tarafını yıkar sonra arka sağ ve daha sonra arka sol tarafını yıkar suya esans veya güzel kokulu bir şey karıştırmak ve ayrıyeten suyun içine kâfur koymak sonra tepeden tırnağa kadar o kâfurlu suyu dökmek sünnettir. Bu söylediğimiz daha birinci yıkama, iki kere daha bu şekilde yıkamak sünnettir. Sünnetli olmayanın zekerin üzerindeki kılıfı çevirip orayı da yıkamak vacip. Şayet yıkama bittikten sonra bir necaset çıkacak olursa sadece necasetin çıktığı yeri ve değdiği yeri yıkamak vaciptir. Cenazenin avret yerine bakmamak lazım, bakıldığı takdirde haramdır. İhtiyaç dışında avret olmayan yerlere de bakmamak sünnettir. Şayet cenazeyi yıkarken, iyi bir şey ondan görürse onu insanlara anlatır. Aksini görürse maslahat durumu hariç söylememesi ve saklaması gerekir. Şayet yıkaması güç ve zor ise, mesela yanmış ise yıkama yerine ona teyemmüm aldırmak vaciptir. Efdal olan erkek, erkeği ve kadın,kadını yıkaması her ne kadar abdesti bozmamak şartıyla erkek hanımını,kadın kocasını yıkaya biliyorsa da gene de söylediğimiz şekil en uygun ve en efdalıdır. Şayet bir kadın ölür ve yabancı bir erkekten başka bir kimse yoksa, yahut ölen bir erkeği yabancı bir kadın?dan başka yıkayacak kimse yoksa, bu durumda onlara yıkama yerine teyemmüm ettirilmesi vaciptir. Ölüm esnasında Allah?ın Rahmetinde ümidi olmalı, Allah?ın Rahmetinden ümidini kesmemesi sünnet?dir 105 KEFEN HAKKINDA Ölen kişi varlıklı ise üç kefenle değilse bir kefenle kefenlenmesi vaciptir kefenin beyaz olması ve her örtüye güzel bir koku sürülmesi, ölüyü sırt üstü kefene yatırılması, kefeni iyi sarıp iki ucunun bir bezle bağlanması sünnettir. Cenaze taşınırken sünnet olan önden bir kişi kaldırması arkadan?da iki kişi her biri bir omuzu tabutun altına koyar diğer omuzu dışarıda bırakır. İhramda ?da dikişsiz elbise giymek vaciptir. Erkeğin başını, kadınınsa yüzünü örtmesi ihramda caiz değildir. CENAZE NAMAZI Cenaze namazı yerli olanın üzerine Farz-ı kifayedir. Kılınış şekli vacip şekliyle şöyledir; ayakta, abdestli temiz bir yerin üzerinde ve yüzü kıbleye doğru olacak Tek başına kılıyorsa; kalbiyle şöyle niyet getirir; Niyet ettim, hazır olan cenaze namazını kılmaya Eğer imamsa, imam olarak cemaat ise uydum hazır olan imama diyerek niyet getirilir. Daha sonra fatihayı okur tekrar der ve tahiyyattaki salli barek?in sonuna kadar okuyarak tekrar deyip ölüye dua edecek. Örneğin: Allahım onu affet ona merhamet et. Tekrar diyecek ve selam verecek. Tekbir getirilirken eleri kaldırmak sünnettir ve fatihadan önce eûzu besmele çekmek ve fatihayı gece bile olsa gizli okumak sünnettir. Üçüncü tekbirden sonra öncelikle sonuna kadar. Daha sonra baliğ ise sonuna kadar değilse demesi. Dördüncü tekbirden sonra selamdan önce denmesi sünnettir. Diğer namazlar için şart olan cenaze namazı içinde şarttır. Fazlası cenaze TUHFETUL ALAIYYE 106 namazı, yıkanmasından sonra olması şarttır. Cenaze namazının camide kılınması, cemaatin üç saf olması, (küçük saflar bile olsa) cenaze erkekse imam onun başına yakın olması, şayet kadın ise imam ayak tarafına yakın durması ve erkeğin başı imamın soluna gelmesi, kadınınki ise imamın sağına gelmesi sünnettir. Cenaze namazı kılınırken imam yâda mamüm cenazeyi geçmemeli, ancak taşıma anında cenazenin arkada kalması sünnettir. Şayet sonradan cenaze namazına yetişen imam, ikinci tekbir getirinceye kadar daha tekbir getirmemişse özürsüz olarak namazı olmaz. Mesbuk olan (yani sonradan gelen), niyet ettikten sonra şayet imam tekbir almazsa, fatiha?yı okur. Eğer fatiha?ya başlamadan hemen, imam tekbir alırsa veya başlamış ama bitirmeden imam tekbir alırsa, şayet eûzu besmele ile meşgul olmamışsa fatihayı keser, imamla beraber tekbir alır. Meşgul olmuşsa eûzu besmele kadar fatihadan okuyup sonra imama yetişmesi vaciptir. Ancak yetişmediği tekbirleri imam selam verdikten sonra zikirleriyle birlikte yerine getirmesi gerekir. Şehid düşmüş kişileri yıkamak ve üzerinde namaz kılmak haramdır. Hatta içinde öldükleri elbiselerle beraber gömmek sünnettir. Ancak kan hariç başka bir necaset üzerlerinde varsa o necaseti yıkamak vaciptir. Peki, şehid kimdir? şehid kâfirlerle Allah için savaşan ve savaş bitmeden şehid düşen kişidir. Kadınların düşük yaptığı çocuklar ise ruh bırakılmış ise (yani dört aylık) veya daha fazla ise yıkanması, kefen edilmesi, üzerinde namaz kılınması ve defin edilmesi vaciptir. Şayet dört ayı tamamlamamış ama şekil olarak tamamlamış, insan şeklini almış ise onu da yıkamak kefen etmek ve defnetmek vaciptir. Eğer şekli tamamlamamış ve insan şekli almamış ise kefenleyip defin etmek sünnettir. 107 KABİR Ölünün defin edildiği kabir kokusunun yayılmaması ve yırtıcı hayvanların çıkarmalarını önleyecek şekilde olması, yüzü kıbleye doğru olarak kabre konulması vaciptir. Sünnet olan bir boy ve el uzanımı kadar derin olmasıdır. Cenazeyi kabre koyarken yakın akrabalarından üç erkek cenazeyi kabrin ayak tarafından yavaşça çekmeleri ve koyarken demesi sünnettir. Daha sonra yüzü kıbleye çevrilir önü ve ayakları kıble tarafından, kabrin duvarına değdirilir, arkasına ve başının arkasına kerpiç veya başka bir şey konur, yüzü açılır açık bir şekilde yanağının altına bir taş veya bir kiremit veya toprak konur. Kefenin üzerinde bağlı olan ipleri açılır, defin esnasında üzeri bir örtüyle örtülür, biri bir avuç toprak alır, üzerine yedi defa kadir süresini okuyup, kefenin üzerine serper, sonra üzerini kapatıp çıkarlar. Yakınların dan her biri eliyle bir avuç toprak atar, daha sonra üzerini toprakla bir karış yüksekliğine kadar kapatılır. Ondan sonra toprağı üzerine düzeltilir, sular ve bazı küçük taşlar koyulduktan sonra ayak ve baş tarafına mezar taşı koyar. Büyük biri ise birisi oturarak telkini okur, diğerleri ayağa kalkar herkes dağıldıktan sonra akrabalarından birkaç tanesi bir saat kadar kabrin üzerinde kalmaları ve ona dua etmeleri gerekir. Örneğin; Ya Rabbi onu hakta sebat kıl ve ona münker ve nekir cevaplarını öğret demeleri sünnettir. Cenaze yi bir yerden bir yere götürüp defin etmek haramdır. Ancak ahret menfaati için caizdir. Zaruri olmadan kabri de açmak haramdır. Mesela; yüzü kıbleye defin edilmemişse açılır. Ölü için kendini dövmek, saçını yolmak, elbiselerini yırtmak, onu fazla medih etmek ve uzun müddet karalar bağlamak da haramdır. Ancak ses çıkarmadan ağlamak ölüyü öpmekle bir şey olmaz. Yer yaş ve gevşek olmadıktan sonra erkekleri tabut ile defin etmek mekruhtur. Kadınlar için ise sünnettir. Kabir üzerine inşa etmek ve yazı yazmak mekruhtur . Ancak bu kişi Alim, Salih ve Büyük Din adamı ise mükruh değildir. Çünkü bazıları şöyle demişler; onları anmak, yükseltmek, onları TUHFETUL ALAIYYE 108 duyurmak (tanıtmak) ve sesi olmak sünnettir. ÖLÜLERİ ZİYARET ETMEK VE AKRABALARININ TAZİYESİNDE BULUNMAK Erkekler için ölüleri ziyaret etmek sünnettir. Kadınlar için ise mekruhtur, ancak ziyaret edilen kişi Nebi, Şehid, Alim ve Salih biri ise mekruh değildir. Ölülere selam vermek istendiğinde şöyle demek sünnettir. söyleyerek kabre yaklaşır, hayatta o kişiye yaklaşatığı gibi. Daha sonra onlara Kur?an okur ve dua eder. Kabirlerin üzerlerine oturmak ve basmak mekruhtur. Hastaları ziyaret etmek, ölen her kişinin akrabalarının taziyesine gitmek, Eğer cenaze sahibi ve ölen her ikisi de Müslüman ise, cenaze sahibine Allah hayrını büyütsün, sana sabırlar versin ve Allah onu af etsin denir. Şayet cenaze sahibi tek Müslüman ölen kişi Müslüman değilse, Allah hayrını büyütsün, sana sabırlar versin ve yerini doldursun denir. Şayet sadece ölen kişi Müslüman ise Allah ölünü affetsin sana da sabır versin demek sünnettir. Ölen kişinin komşuları ölen kişinin akrabalarına bir gün bir gece yetecek kadar yemek yapması, yemek konusunda onlara ısrar etmesi sünnettir. Ama ölünün arkasın da şeriatsızlık yapan ve şeriata göre davranmayanlara yemek vermek haramdır ZEKÂT Hür olan müslümanın üzerine zekât vaciptir. Küçük, deli ve borçlu bile olsa eğer elindeki zekât düşen bir malsa ve nisaba ulaşmış ise zekâtını vermesi vaciptir. Borçla verdiği, kaybolduğu, çaldırdığı paranın ve ticaret malına da zekât düşer. Ancak çaldırdığı, kaybettiği ve borçla verdiği paranın zekâtını eline geçtikten sonra zekâtını vermesi vaciptir. 109 KOYUN VE KEÇİNİN ZEKÂTI Hayvanlarda deve, sığır, koyun ve keçi dışındaki hayvanlarda zekât vacip değildir. Kırk olmadan koyun ve keçiler de zekât yoktur. Ama kırk olduktan sonra koç veya koyun verilecekse bir senesini tamamlamış, teke veya keçi ise iki seneyi tamamlamış olması gerekir. Yüz yirmi birde iki, iki yüz birde üç, dört yüzde dört ve ondan sonra her yüz tanede bir vermesi vaciptir. Eğer sürünün yarısı koyun yarsı keçi ise o zaman vacip olanın miktarı ya bir koyun veya bir keçi verilir. Örneğin; on koyun veya otuz keçisi varsa bir koyun veya öyle bir keçi çıkartacak ki değeri bir senesini tamamlamış bir koyunun dörtte bir değerine veya iki senesini tamamlamış, dörtte üç değerine bedel bir keçiyi çıkarmak gerekir. Erkek hasta veya özürlü bir hayvanı zekat olarak çıkartmak caiz değildir. Ancak bütün hayvanları erkek, hasta veya özürlü ise zekât olarak verilebilir. DEVE SIĞIRIN ZEKÂTI Develer beş olmadan zekât düşmez beş deve olduktan sonra bir senesini doldurmuş bir koyun veya iki senesini doldurmuş keçi vermek vaciptir. Ona ulaşınca iki, onbeş?e ulaşınca üç, yirmiye ulaşınca dört tane koyun veya keçi verilir. Sayıları yirmi beşe ulaşınca bir yaşını doldurmuş bir deve yavrusu, otuz altıya ulaşınca iki yaşını tamamlamış, kırk altıya ulaşınca üç yaşını tamamlamış, altmış bire ulaşınca dört yaşını tamamlamış bir deve vermek vaciptir. Develerin sayısı yetmiş altıya ulaştığında ise iki yaşını doldurmuş iki deve, doksan bire ulaşınca üç yaşını doldurmuş iki deve, yüz bire ulaşınca iki yaşını doldurmuş üç deve daha sonra her kırk tanede iki yaşını doldurmuş bir deve, her ellide ise üç yaşını doldurmuş bir deve vermek vaciptir. Sığırlarda ise sayıları otuza ulaşmadan zekât düşmez. Sayıları otuza ulaşınca bir yaşını tamamlamış bir buzağı, kırka ulaşınca TUHFETUL ALAIYYE 110 iki yaşını tamamlamış bir buzağı, altmışa ulaşınca bir yaşını tamamlamış iki buzağı zekât olarak verilmesi vaciptir. Daha sonra her otuzda bir yaşını tamamlamış bir buzağı ve her kırk tanede iki yaşını tamamlamış bir buzağı vermek vacibtir. DEVE SIĞIR KOYUN VE KEÇİNİN ZEKÂT ŞARTLARI Deve sığır koyun ve keçinin zekâtı için iki şart vardır. Bir senesinin geçmesi yani bir sene boyunca kişinin mülkiyetinde kalması, yavruları bir sene dolmasa da olur, çünkü onların senesi annelerinin ki ile başlar. İki kendileri otlamış olacak, şayet üç gün üst üstte ev de yedirip doyurursa zekât düşmez. Eğer mazeret için yedirilmiş ise örneğin; yedirmeseydi ölecekti veya hastalanacaktı veya zarar göreceklerdi. EKİN VE MEYVELERİN ZEKÂTI Genişlik zaman?ında kaldırılabilen şeylerde zekât düşer. Ekinden maksat, buğday, arpa, pirinç, mısır, mercimek ve nohut. Meyve ise hurma ve üzümdür. Kabuksuz, samansız topraksız ve beş visk olma şartı ile. (Her visk altmış fitredir) her fitre eli ne küçük ne de çok büyük olan kimsenin avucu ile dört avuçtur. Hurma ve üzüm ise eğer kurutulursa kuru olarak hesaplanacak. Şayet güzel kurutulmuyor veya kurutmayacak ise üzüm olarak hesaplanıp zekâtı çıkartılır. Bu zekât verme işlemi ya kendisi veya vekil olarak tayin ettiği kişi verecek. Ancak her kısmın zekâtı ayrı ayrı hesaplanıp verilir. Şayet ayrı ayrı hesaplanması çok zor ise orta olan bir kısmı onların yerine verilebilir. Bu senenin ekin ve meyvesinin zekâtı geçen seneninkinin üzerinde hesaplanmaz. Ama aynı seneninki hepsi üst üste 111 hesaplanır. Hurma ve üzüm yetişmesi ile buğday ve diğerlerinin sertleşmesi ile zekât vacip olur. Şayet yağmur suyu yahut kar suyu yahud kendiliğinden akan nehir gibi, buna benzer suyla sulanıyorsa onda biri zekât olarak çıkarılır. Omuz, motor ve benzeri külfetli gerektiren aletlerle sulanıyorsa yirmide biri zekât olarak çıkarılır. Eğer her ikisiyle de sulanmış ise ekinin neması esas alınarak zekât verilir. Açılan su kanallarının ve hasadın masrafı da mal sahibine aittir. TİCARET MALININ ZEKÂTI Ticaret malının üzerinden bir sene geçtikten sonra nisaba ulaşmışsa zekât vacip olur. Kişi aldığı ticaret malını sene sonunda gümüş ile almışsa veya gümüş ve altınla alınmışsa altınla değerlendirilir. Eşya ile alınmışsa, o belde de gümüş ve altından hangisi daha çok tedavülde ise onunla değerlendirilir. Şayet ikisi de eşit seviye de tedavülde ise ve bunlardan birine göre nisaba ulaşıyorsa onunla değerlendirilir. Ama ikisiyle de değer biçildiğinde nisaba ulaşıyorsa o zaman fakirlere hangisi faydalıysa ona göre değerlendirilir. Ticaretin senesi malı aldığından itibaren başlar. Eğer gümüş ve altın ile almamışsa veya altın ve gümüş ile almışsa, ama bu altın ve gümüş nisaptan azdır. Şayed aldığı malı nisaba ulaşmış altın ve gümüş ile almışsa senesi malı aldığı andan itibaren değil, o altın ve gümüşü elde ettiği andan itibaren başlar. ALTIN VE GÜMÜŞÜN ZEKÂTI Kimin yirmi miskal altın veya iki yüz dirhem gümüşü olup üzerinden de bir sene geçerse kırkta bir oranında zekâtı verilir. Yirmi miskal altın; Osmanlı altınıyla değeri onüç altın ve çeyrek TUHFETUL ALAIYYE 112 altındır (buda 79gr.) altın demektir. İki yüz dirhem gümüş ise (595 gr.) gümüşe tekabül eder. Gümüş ve altın olmayan paraları da gümüş ve altına göre hesaplanıp zekâtı çıkarmak daha iyidir. Altın ve gümüşten olan eşyaları da hesaplamak ve zekâtını çıkarmak vaciptir. Kadının zinet eşyasına zekât düşmez, ancak israfa kaçan bayan hüllesine (zinet eşyası) ve haram olan yamalara zekât düşer. Birisi bir maden gördü ve o maden den yirmi miskal altın veya ikiyüz dirhem gümüş çıkartırsa hemen o anda kırkta birini zekât olarak çıkarması vacip olur. Peygamber den önceki kâfirlerin hazinelerinde böyle bir miktar bulan ise bulduğu anda beşte birini zekât olarak vermesi vacip olur. Bu da eğer senin ihya etiğin bir mülkte veya kimsenin olmadığı bir yerde bulunması şartı ile, şayet başkasına ait bir mülkte bulunursa mülk sahibine aittir. Eğer mülk sahibi istemezse mülk sahibi kim?den satın almışsa bu altın ve gümüş ona aittir ve onun olur. FITIR ZEKÂTI (FİTRE) Fitre; Müslüman olan, küçük bile olsa, bayram akşamının güneş batımına yetişen herkesin üzerine vaciptir. Ancak bayram günü ve gecesi kendisine ve nafakalarını karşılamakla mükellef olanlara, nafakası yetmiyor ise fitre vermesi vacip değildir. Fitre bölge halkının genelinde yenilen gıda maddelerinden dört avuç, orta olan bir kişinin eliyle. Kişi fitre?yi kimin yerine çıkarta bilir? Kendi ve ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef olduğu kişilerin fitresini çıkartır. Örneğin; kendilerine bakmakla yükümlü, fakir olduğu anne ve babası, hanımı ve baliğ olmayan küçük çocukları, Ancak kafir olan, anne baba çocukları ve ümmülveled (çocuğun annesi olan cariyesi) ninkini vermesi vacip değildir. Ama nafakalarını vermesi vaciptir. Fitreyi bayram namazından önce 113 vermek sünnettir. Namaz?dan sonra bırakması haramdır. RAMAZAN AYININN ORUCU Ramazan orucu hilali görmek şaban ayının otuzuncu gününün dolması veya kendisine güvenilen adil bir şahidin şaban?ın yirmi dokuzunda hilali gördüğünü söylemesiyle vacip olur. Ramazan ayının orucu Müslüman baliğ, akıl sahibi, oruca güçü yeten, hayız ve nifasdan temiz olan herkesin üzerine farzdır. Niyeti akşamla fecir arasındaki müddet içerisinde kalbiyle getirmek vacibtir. Niyetin iyisi; niyet ettim Allah rızası için ramazan orucu yerine yarın oruç tutmaya. Niyet ettim ramazan orucunu tutmaya dese yine olur. Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 16:07:49 ORUCU BOZAN ŞEYLER
Bilerek cinsi ilişkiye girmek, bir şey geri dönmezse bile kasıtlı olarak kusmak, balğamı yutmak, açık olan deliklerden beyin veya mideye bir şeyin ulaşması orucu bozar. Ancak kılların deliğinden veya gözden bir şeyin girmesi orucu bozmaz. İstimna veya dokunma ile sebepli meni?nin çıkması orucu bozar. Yatma (ihtilam) bakma ve düşünmeyle meni?nin çıkması orucu bozmaz. Fecir çıkıncaya kadar niyet getirmeyen ve unutan kişi o gün akşam oluncaya kadar orucu bozan her şeyden uzak durması vacip ve daha sonra o günü kaza etmesi gerekir. Kurban bayramından sonraki üç gün ve her iki bayramda oruç tutmak olamaz ve haramdır. Oruçluyken yıkanmamak, hacamat yapmamak, yemeğin tadına bakmamak, orucu açarken hurmayla yoksa suyla açmak, fecirden önce sahura kalkmak, çokça hayıralar yapmak, Kur?an okumak son on gecede yatmamak (ihya etmek) cami de itikâfa girmek ve başkasını öpmemek sünnettir. Eğer TUHFETUL ALAIYYE 114 şahvetle öperse tahrimen mekruhtur. RAMAZAN AYINDA ORUCU BOZMANIN HÜKMÜ Yaşlı, hasta gece çalıştığı takdirde işine zarar gelen, gündüz çalışan, hamile ve emziren bayan, eğer zarar görüyorlarsa öyle bir zarar ki teyemmümü mubah kılan bir zarar veya çocuğuna ve hamline zarar veriyorsa orucunu bozması vaciptir. Şayet böyle bir zarar görmüyorlarsa, ancak hamile ve emziren bayan için büyük bir rahatlama varsa, bu durumda orucu bozmaları caizdir. Hayızlı ve nifaslı bayanında oruç tutması caiz değildir. Hatta oruçlu iken, hayız kanı görür veya doğum yapar, nifas kanı görürse orucunu bozması vaciptir. Fecirden önce hasta olmayan ve hastalığı daimi olmayan vede çalışan insan geceleyin niyet etmeleri ve orucu bozmamaları gerekir. Ta ki hastalık ve çalışmadan dolayı eziyet görünceye kadar. İki merhalelik helal bir sefere çıkan kimse, zorluk görmezse bile orucunu bozması caizdir. Ancak ilk gün fecirden önce yola çıkmamışsa orucunu bozamaz. RAMAZAN AYINDA ORUCU BOZMANIN CEZASI Hayız nifas ve doğum yapan gerek kendi gerekse çocuğunun zarar görmemesi için orucu bozan, sefere çıkan, çalışan, iyileşmesi umulan hasta, cinsi ilişkiden dolayı değil herhangi bir sebeple veya sebepsiz orucunu bozan, bütün gün baygın kalan ve niyeti unutan, bütün bunların oruçlarını kaza yapması vaciptir. Sadece kendisi için değil hamileliği ve çocuğu için orucu bozan bayan ve ikinci bir ramazan gelinceye kadar kazası olupta kazasını tutmayan kişiye, hem kaza hem de ayrıca her gün için yiyecekten bir müd fidye vermesi gerekir. Bu fidye yılların tekerrürü ile tekerrür eder. 115 Hastalığından ümit kesilen hasta ve çok yaşlı olan kimse ise sadece her gün için yiyecekten bir müd fidye vermeleri yeterlidir. Ama isteyerek özürsüz oruçlu iken cinsi ilişkiye girerse, bir hayvanla bile olsa o günü kaza yapması, ayrıca Müslüman ve özürlü olmayan bir köle azad etmesi gerekir. Köle yoksa iki ay üst üste aralıksız oruç tutacak, yapamıyorsa altmış fakire her birine her gün için yiyecekten bir müd fidye vermesi vaciptir. Özürsüz orucunu tutumamış kişi en yakın zamanda kaza yapması lazım. Özrü olmadan daha orucunu kaza yapmadan ölürse her gün için bir müd buğday veya o bedelde en fazla kullanılan gıda maddesi neyse fidye olarak onun malından verilmesi icap eder. Eğer üzerinden bir yıl geçmemişse, Şayet üzerinden bir yıl geçmişse her gün için iki müd fidye vermesi icap eder. Ölen kişinin yerine akrabaları veya akrabasının izniyle başkası da verilen kefareti satın alıp verebilir. ŞEYH?İN (MÜRŞİDİN) YANINA GİTMEK Bilesin ki!.. kişi kendi akidesini Eş?âri ve Maturidi akaidine göre ve dinde vacip olanını öğrendikten sonra kâmil ve murebi biri olan bir Mürşid?in, yanına gitmesi ve de Allah yolunda taât ve ibadet etmesi, çalışması vacip olur. Ancak Yüce Allah (cc) birisine ikramda bulunmuş ona muvaffakiyet vermiş ve oda Allah?ın yolundan çıkmıyor ise (buda çok nadirdir) çünkü insanın yaratılmasından maksat Yüce Allah (cc)?a ibadet etmesidir. Dünya lezzetleri değildir. İnsan küçük olduğu müddetçe ondan ibadet istenmez, ona hiçbir ibadet farz kılınmaz ve onun üzerine de günah yazılmaz. Akıl baliğ olduğunda ise Yüce Allah (cc) ona günahlardan uzak durmayı ibadet etmeyi ve Yüce Allah (cc) ona verdiği nimetin şükrünü eda etmeyi ister ve emreder. Bazılarına Yüce Allah (cc) onlara muvaffakiyet vermiş, Allah?ın verdiği nimetlere şükür eder ve TUHFETUL ALAIYYE 116 Allah?ın emrinden çıkmaz, bunlar küçüklükte ki gibi bütün Bâtıni (gizli) belalardan uzak ve emin olurlar. İşte bu kısmın mürşitlere gitme ihtiyacı yoktur. Ancak böyleleri binde bir bulunmaz. Diğer bir kısım ise nefis ve şeytan onu yener, daima Allah?a itaatsizlik eder. Yüce Allah?a ibadet etmez yâ da eder ama huşu ile değil. Bâtıni (gizli) belalar onda çoğalır mesela : kibirlenmek, kendini başkasından büyük görmek, tek başına yaptığı ibadetleri insanların duymasını istemek, her insanın yanında aynı davranmaz, arkadaşını kıskanır, sırrının çıkmasını ister, hakkı aramaz, hep kendinden razı olur, başkasının dedikodusunu yapar, cimridir ailesine zulüm eder, hep gözü haramda, Allahın taatinde tembellik yapar, Allah?tan korkmaz ve utanmaz, ahiretin ve cehennemin hesabını yapmaz ve kalbi günah işleye, işleye simsiyah olur. Eğer bu kısım insan bu durumda kalırsa Yüce Allah (cc) onu affetmez ve tövbe etmezse muhakkak kötü ve cehennemliktir. Ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre Allah?tan kurtuluşu yoktur. Onun üzerinde tövbe etmesi, Kamil bir Mürşid?in yanına gitmesi vaciptir. Çünkü Mürşid?in sayesinde Yüce Allah (cc), bu belaları onun, üzerinden kaldırır. Çünkü Yüce Allah (cc) her şey için bir sebep yaratmıştır. Örneğin: Yüce Allah (cc) doktorları nasıl zahiri hastalıklara vesile kılmışsa Mürşidleri de manevi hastalıklardan iyleşmeye vesile kılmıştır. Batini ilim bu batini belaların define (gitmesine) sebep olur. Yüce Allah (cc) bu Mürşid?leri Peygamber (s.a.v)?in vasıtası ile öğretmiştir. Demek ki Mürşitlerin yanına gitmek vaciptir. Çünkü vacibin onsuz tamamlanmadığı şey, o da vacip olur. Sadece zahiri ilmi öğrenmek kâfi gelmez. Çünkü zahiri ilimden maksat, amel etmektir. Bu batini hastalıklar insanda mevcut olduğu müddetçe tam olarak şeriatla amel etmek mümkün olmuyor. Eğer zahiri ilmin sahibi olan âlimler insaflı düşünürlerse göreceklerdir ki, onlarda da bu manevi hastalıklar mevcuttur. Her dört mezheb?ten büyük Âlimler örneğin; Şafii mezhebinden, 117 ulemanın sultanı diye adlandırılan İzzeddin İbni Abdusselam , İmamı Gazali, Tacettin Essebki, İmamı Suyuti, Zekeriye El Ensar , İbni Hacer Elheytemi. Hanefi mezhebinden; İbnilhumam, İbniş Şibli, Şerinbelali, Hayreddin El Remli. Maliki?lerden; El Şeyh Ebulhasen Eşşazili, Ebulabbas, İbn-i Ataullah El İskenderiye, İbni Cemre, Nasreddin Ellekani, Eşşeyh Ahmet Zerruk, Hanbelilerden; Ariflerin kutbu El Şeyh Abdulkadir El Geylani, El Şeyh Abdullah El?Ensari El Herevi, Eşşeyh İbn-i Ennecar Elfutuhi gibileri de hepsi böyle söylemişlerdir. Ve bütün bu saydığımız büyük Âlimler önce zahiri ilim okumuşlar ve Kamil bir Mürşid?in yanında amel etmişler ve bütün manevi hastalıkları kendilerinden atmışlardır. Çünkü manevi hastalıkların gitmesine vesile olan bu batini ilim zevkidir. İlim defter ve fikirle öğrenilmez. Bir Mürşide ihtiyaç duyulur. Tıp ilmi kitaplarla öğretilmediği gibi bir doktora nasıl ki ihtiyaç duyuluyorsa. Batini ilim için de bir Kamil Mürşide ihtiyaç duyulur?! Kim ki kâmil mükemmel Mürşitlerin tarikatını, yolunu inkâr ederse ve de dese ki bunun hakkında ayet ve hadis yoktur. Şüphesiz o kâfirdir. Çünkü bunların yolu,(tarikatı) Peygamberin yolu ve tarikatın da ta kendisidir. Bunlara itiraz Peygambere (a.s.v.) a itirazdır. Birisi çıkıp dese ki bu Mürşitlerin Tarikatı hak değil!.. çünkü eğer hak olsaydı sahabiler, tabi-inler ve müctehid olanlar bunların tarikatı hakkında zahiri ilimde olduğu gibi kitap yazarlardı ve bunların tarikatı hakkında kitap görmedik? Ona cevaben şöyle deriz; Bu söylediğin senin akılsızlığından ve onların hakkında edepsiz olduğundan dır. Çünkü senin bu konuşmandan anlaşılan sanki sahabiler, tabinler ve müctehitler insanlardaki bu manevi ve bâtıni hastalıkları, görmüşler ve bunun ilacını onlara söylememişler ve bu bâtıni ilim hakkında kitap yapmamışlar ve topluma karşı bundan dolayı da (hâşâ onlardan) hainlik yapmışlar. Haşa onlardan, öyle değiller (olmadıkları da biliniyor) Belki de kitaplarda beyan etmemelerinin sebebi, onların döneminde bu TUHFETUL ALAIYYE 118 bâtıni (manevi) hastalıkların olmadığından dır. Çünkü hepsi büyük insanlardı ve Allah?ın emirlerinden çıkmazlardı. Hadislerinden anlaşıldığı gibi; İmam-i Kuşeyri?nin de dediği gibi; Bâtıni ve manevi hastalıklar eskiden yoktu, hicretten üçyüzyıl sonra bu hastalıklar çıktı veya vardı ama söz ve nasihatlarla onları iyileştiriyor ve terbiye ediyorlardı. Onun için kitaplara ihtiyaç duymuyorlardı?! KAMİL MÜRŞİDİN ALAMETLERİ Şeyhliye layık olan şeyh?in alametleri (işaretleri) şunlardır; İnsanlara fetva vermek ve kitaplardan meseleleri (konuları) 1. çıkartacak kadar zahiri ilminin olması. Kamil bir Mürşidin yanında amel etmiş olması ve müritlerde 2. tasarruf etme ve irşad yapma iznini O Mürşidten almış olması. Peygamberin sünnetine hiç ama hiç muhalif davranmaması, 3. belki gördüğü her sünnetle amel etmesi gerekir. Zayıf kavil(söz) lerle amel etmemesi ve zayıf kavle göre 4. fetva vermemesi lazım. Bilerek mekruh ve evla olmayanı yapmaması. 5. Millettin malında gözü olmaması. 6. 119 Milletten mal talep etmemesi. 7. İrşat esnasında hediye ve başka şeyleri kabul etmemesi. 8. Başkasıyla düşmanlığı olmaması. 9. Ona zulüm edene iyilik yapması. 10. Başkasında hakkını görmemesi. 11. Müritlere yaptıkları edepsizliklerden dolayı bir hikmet için 12. olmazsa zarar vermemesi. Halim olması. 13. Cömert olması. 14. Her konuda ahlakı güzel olması. 15. İnsanlara karşı şefkatli olması. 16. Büyük bir akıl sahibi olması, 17. Yürüttüğü tarikata bidat koymaması. 18. Nefsini küçük görmesi ve âlemin kötüsü o olduğunu 19. bilmesi. Yanına gelen insanlarla mağrur olmaması. 20. Gelenlerin hidayet bulmalarının hakiki sebebi Allah, 21. görünümde ise Şeyhi ile (Mürşidi ile) olduğunu, onun bunda katkısı olmadığını görmesi. TUHFETUL ALAIYYE 120 Kendini boynundaki ekmekten dolayı köpeklerin hücumuna 22. uğrayan köpek gibi görmesi. İnsanların yanına gelmesi onun için değil belki yanındaki 23. emanetten dolayı olduğunu itikad etmesi, aynen o köpek gibi nasıl ki köpeğe hücum eden ekmek için hücum ediyorsa insanların da ona gitmesi o emanet içindir, onun için değildir. Allah?ın ona yüklediği bu yük için, bu ağır yükten dolayı 24. Allah?tan korkması çok yalvarması ve gece gündüz ağlaması gerekir. İnsanların onun dışındaki mürşitlerin yanında hidayet 25. bulmalarına sevinmeli. Müritlerin hallerinden haberdar olması. 26. Tasarruf etmekte gücü olması gerekmektedir. 27. Eğer birisi şeyhlik idasında bulur ve bu saydığımız şartların çoğu kendisinde yoksa, uçsa bile o gerçek Şeyh değildir ona kendini teslim etmemek gerekir. Çünkü ona kendimizi teslim ettiğimizde, dinimizi berbat eder ve evimizi yıkar. Canları helak eden yarım doktor gibi?.! İHLÂS MUHABET VE TESLİMİYET HAKKINDA Bilesin ki saydığımız şartlara sahip olan bir Şeyhle karşılaştığın zaman ona bağlanmak lazım. Ancak ona karşı ihlâs muhabbet ve teslimiyetin olduğu an işte o zaman menfaat bulursun. 121 Teslimiyet Şudur; Mürşidin elinde cenazeyi yıkayan kişinin elindeki o cenaze gibi olmak. Her şeyde maksadı; mürşidin emirlerini yerine getirmek olmalı. Yaptığı her şeyde fayda ve zararını düşünmeden yapmalı. Şeyh?in hekim olduğunu bilmeli ve her birini bir şekilde ulaştırdığını kim ne hal üzereyse o hal onun için daha iyi olduğunu bilmeli. Şeyh?in arkadaşlarıyla muamele etmesine kızmamalı ve neden bana da bu şekilde davranmıyor dememelidir. İHLÂS ŞUDUR: Mürşidin fenafillah olduğuna inanmak Şeyh?in bütün hal ve hareketleri Allah için olduğuna inanmak, Şeyh?in yaptığı her şey hikmetsiz olmadığına inanmak,bütün Şeyhlerin içinden hidayeti kendi Şeyhinin eliyle olduğuna inanmak ve bilmek, Mürşidi insanlara hangi gözle bakarsa oda o gözle bakması gerekir. Düşünce ve fikri olmaksızın hep şeyhin arkasında olması gerekir ki Mürşidin sevdiği kişiyi sevmek görünüşte Fasık bile olsa!.. Sevmediğini ise sevmemek, görünüşte o kişi Salih bile olsa?! Muhabbet: Muhabbet ise şudur : kişi şunu bilmeli nefis, mal, evlat (çocuklar) ve akrabalar hepsi insanı helaka götürür. Sadece Şeyhi onu hidayete erdirir diye itikat etmeli onun yanında Şeyhten daha tatlı ve daha sevimli hiç kimse olmamalı ve onsuz hiç sabretmemeli ve durmamalı?! EDEB HAKKINDA Şeyhinin rızasını kazanmayan ve ona karşı edebi olmayan gece gündüz ibadet bile etse Allah?a ulaşması mümkün olmadığını bilmeli, ama Şeyhe karşı edepli olur ve rızasını kazanırsa yaptığı ibadet az bile olsa Allah?a ulaşır. Bunun için bazı adapları dile getirecez belki Yüce Allah (cc) bu adaplarla amel etmeyi bazılarını muvaffak kılar. TUHFETUL ALAIYYE 122 Her mürid Şeyhinin hakkında sadık olmalı, ona karşı sonsuz ihtiramı (saygısı) olmalı, onun meclisinde konuşmamalı, yememeli, hatta sigara içmemeli, gözünü kapatmalı, kalbini Şeyhin kalbine karşı açıp nispet istemeli, huzurunda kendini sağa sola çevirmemeli ve Şeyh emretmediği müddetçe yanında güzel yerde oturmamalı. Mürid?in kalbi uyanık olmalı, Şeyh sinirlendiğinde yanından kalkmalı Şeyh namazda değilse yanında namaz kılmamalı Şeyh?in ve Şeyh?in sevdiği kişinin emrine amede olmalı velev ki Şeyh?in sevdiği kişinin ameli seninkinden daha az bile olsa. Halini sadece Şeyh?ine anlatmalı. Emrini çabucak yerine getirmeli, ondan hiç bir şey saklamamalı. Canı ile malıyla hizmetini yapmalı, sevmediği bir şeyi hiçbir zaman yapmamalı, şeyhin halimliğine aldanmamalı, ĥilafet makam mevki düşünmemeli, gaye sadece Mürşid?in emrini yerine getirmesi olmalı. Mürşid?te bir şey görüldüğünde veya keşif sahibi olduğunda bunları bir şey saymamalı. Şeyh bir soru sorduğunda bekleyip cevap vermemeli. Sesini onun sesinin üstüne yükseltmemeli, Şeyh?e ait olana muamele etmemeli. (Örneğin: Şeyhin çocuklarına karışmaması gerekir.) Ne diliyle ve ne de kalbiyle Şeyh?e hiç itiraz etmemeli, ondan şeriâta aykırı bir şey gördüğünde iyi bir yorumla yorumlamalı, hiç kimseyi ondan büyük görmemeli, Şeyh?ten verilen zahiri amelleri bırakmamalı, sırlarını ifşa etmemeli, Şeyhe selam vermemeli, O?na Şeyh?e selam söyle denildiğinde kabul etmemeli, Şeyh?in yanında abdest almamalı, Şeyh?in bulunduğu yere doğru tükürmemeli ve burnunu silmemeli, Şeyh?e doğru ayağını uzatmamalı, sırtını ona vermemeli, Şeyh?in ona verdiği hizmeti kendisi yapmalı, başkasına yap dememeli, güzel yemek ve güzel yer aramamalı, nerede uykusu gelirse orada yatmalı ve yorgan döşek aramamalı ne gelirse onu yemeli ve yediği et ve pirinçten ona daha güzel gelmeli, hizmetini aramalı, evini korumalı, sohbet, rabıta, hatme, tesbih esnasında ve Kuran okurken tövbe istememeli, sıcaklıkta ve ayakta onu durdurmamalı ondan muska vs. istememeli, ancak falan kişi hastadır diye belki ona iyileşmesi için duâ eder. Şeyh?den çok 123 korkmalı, ona tabi olanları sevmeli, Şeyhine kötülük ve eksiklik gelmesini istememeli, mürid amelinden ve sülükünden istifade etmezse suçu kendinde bulmalı. Daima Şeyh?inden bahsetmeli velev ki halinden, malından ve yolunda olan akrabasından bile olsa!. Eğer salik ise eve gitmeden birkaç gün önce izin almalı, kalabildiği müddetçe eve gitmemeli, izin alacaksa veya gizli olmayan bir şey söyleyecekse, daha kalkmadan önce söylemeli ki Şeyh ayakta yorulmaması için, yeni olanların dışında yatsı namazından sonra tövbe etmemeli, çünkü o vakit sohbet zamanıdır. Şeyh birisini bir kenara çektiğinde yanlarına gitmemeli ta ki Şeyh onunla konuşmayı bitirinceye kadar. Sabah namazından sonra yolda durdurmamalı, teveccüh?e gitmek için çıktığında konuşturmamalı, işi olduğunda veya eve gitmek istediğinde Şeyh?i görmek istiyorum deyip birisi göndermemeli, sadece beklemeli, eğer işi aceleyse birisini göndermeli ?falan kişinin acil işi var izin almak istiyor ve dua talep ediyor?. Su üzerinde onun üstünden abdest almamalı, önüne geçmemeli, özürü olmadan kesinlikle münkirleriyle muamele etmemeli, onun ve müritlerinin aleyhinde olanlardan kızmalı, onları sormamalı, çünkü zararları çoktur. Ona verilen bütün nimetlerin Şeyh?in duasının bereketiyle olduğunu bilmeli, Şeyh?in yanında olsun veya olmasın edep ve virtlerinde (derslerinde) aynı olması gerekir. Şeyh tarafından kendisine verilen bir şeyi satmamalı ve başkasına vermemeli. Son olarak ailesine karşı son derece edepli ve hürmetkâr olmalıdır. TARİKAT VE SOFİLERİN AHLAKI Bilmelisin ki Allaha en yakın yol (tarikat) Nakşibendî tarikatıdır. Nakşibendîlerin ilk sülüka başlayan kişi diğer tarikatlarda sülükünü tamamlamış salik gibidir. Çünkü Nakşibendîliğin aslı Eş-arî ve Maturidi akaidine göredir ve kendi mezhebinin en iyisiyle amel etmek zayıf ve bid?ât olanı terk etmektir. Allah?a sevgisinden dolayı amel yapmaktır, Allahın murakabesine devam etmektir. Allahtan başka her şeyden kalbini kesmektir. Yaptığı her şeyi halisane Allah için yapmaktır. Peygamber (a.s.v.)?ın sünnetini Konu Başlığı: Ynt: Tuhfetul Alaıyye Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2010, 16:09:52 TUHFETUL ALAIYYE 124
muhafaza etmektir. Tarikat ehli her zaman namazını cemaatle kılmalı namazdan önce ve sonraki ratip sünnetleri kaçırmamalı, namazdan sonra tezbihleri çekmeli. Her gün hatmeye girmeli, fecirden güneş doğuncaya kadarki zamanı zikir ve virtlerle geçirmeli, akşam namazından sonra yatsıya kadar rabıta yapmalı, gece sünnetlerine kalkmalı, Kur?an okumayı biliyorsa her gün sadatların cüz?ünü okumalı. Gördüğü her sünnetle amel etmeli, Allah?ın muhabbeti onlara hâsıl oluncaya kadar çalışmalı ki artık Allah?ın emrinden çıkamaz hale gelir. Nefsi yok etmeli taki kendini kâfirlerden bile üstün görmez hale gelinceye kadar. Asıl sonuçtur demeli, ayıpları daima gözlerinin önünde olmalı, kimseye ayıp bir şeyi yakıştırmamalı, daima nefislerine muhalefet etmeleri, yaptıkları her iş dünya işi bile olsa iyi niyetle ve Allah için yapmalı, kimseye karışmamalı, fitne fesat vs. yapmamalı, kötü ahlakı terk etmeleri iyi ahlak sahibi olmaları, bela ve musibetlere karşı çok sabırlı olmaları, başkası onlara eziyet verdiği zaman sabır etmeleri, kimsenin kalbini kırmamalı, hadlerini bilmeleri ve hadlerinde durmaları, rahmet ve şefkatleri çok olmalı. Mücadeleci olmamalı, Hak olan bir şeye teslim olmalı, çok mecbur olmadıkça başkasından dünya malını talep etmemeli, bıçak, misvak, iğne, iplik, makas ve tırnak makası vs. yanında bulundurmalı, başkasından istememeli, ihtiyaç olmaksızın dünya ehline itimat etmemeli, vazifelere girmemeli, ona nasihat edenin kıymetini bilmeli, arkadaşının iyi sözünü dinlemeli, herkese değerine göre kıymet vermeli ve onun aklına göre onunla konuşmalı, Âlim ve seyyid olanlara çok değer vermeli. Özellikle üstadına (seydasına) misafirlere çok hizmet etmeli, gücüne göre misafirlere ikramda bulunmalı ve onlara karşı yüzü gülmeli, insanlara eziyet etmemeli, onun için ayağa kalkanın yerine izinsiz oturmamalı, kör topal ve ihtiyarlara çok hizmet etmeli ve onları iyiliklerden (hayırlardan) mahrum bırakmamalı, kalpleri Allah?a bağlı kalması için tek başına bile olsa yürürken ihtiyaç dışında sadece ayak parmaklarının ucuna bakmalı. Zahiren (görünüşte) konuşmada yemek ve içimekte başkası gibi olmalı ama batinen (manen) Allah?la beraber olmalı ve bir saniye bile Allah?tan gafil 125 kalmamalı, özellikle toplum içinde..!, Ömrünü kendine sermaye görüp boşa harcamamalı. Şart ve rükünlere uygun gün be gün amelini arttırmalı. En az günde bir defa kendini muhasebeye çekmeli, eğer gece ve gündüzü ibadet ile geçirmiş ise Allah?a hamd ve şükür etmeli. Yaptığı ibadetleri eksik görmeli ve daha iyi bir ibadet için Allah?a söz vermeli, şayet günahların içine dalmış ve günahlar çoğalmışsa tövbe istiğfar etmeli ve bir daha yapmaması için Allah?a söz vermeli, tek nefesin gafletle geçmesine izin vermemeli, her zaman kendi ahlakında tefekkür etmeli, eğer kötü iş ve yerde kullanmışsa giderilmesine tövbe etmekte acele etmeli. Yaptığı ibadetleri terk etmemeli ve bilinç içerisinde yapmalı, ömrünü içinde bulunduğu dakikadan fazla görmemeli, amacı Allah?ın rızası olmalı, amaç cennet, cehennem, keşif, keramet ve hilafet olmamalı, insanların hakkında iyi düşünmeli, kendini herkesten daha kötü görmeli, şeriâta uygun olmayanın ondan hâsıl olmasına izin vermemeli. Eğer şeriâtsızlık ondan meydana gelirse Şeyh?in yanında olmasa bile hemen tövbe etmeli, yapmak istediği her şeyi şeriâta göre değerlendirmeli, eğer şeriât kabul ediyorsa yapmalı, etmiyorsa yapmamalı. Allah?a çok tevekkül etmeli. Hâkimlerin hükmüne, zalimlerin zülmüne ve yalancı şahitlerin, şahitliğine sabretmeli ve kendi kendine şöyle demeli ?bütün bunlar benim kötülüklerim içindir. Belki bundan dolayı Yüce Allah (cc) beni sever bana iyilik yapar ve beni kendi azabından affeder? Çünkü aĥirette günahların af olmasına vesile olurlar. Pratik ve atılgan olmalı, nefsiyle savaşmalı güzel yemek ve güzel elbise aramamalı, az gülmeli, az konuşmalı, az yemeli ve acıkmadan yememeli, sakin olmalı. Kazancından yemeli, milletin malında gözü olmamalı, istihare ve istişare yapmadan bir şey yapmamalı, yüz üstü uzanmamalı, ihram tekbirini geçirmeden hemen imamın arkasında niyet etmeli. Ellerinden geldiği kadar camide, imamın sağında ve birinci safta namaz kılmalı, sakal bırakmalı, saçının tamamını kesmeli veya tamamını bırakmalı, yatsı namazından sonra dünya işi ile konuşmamalı. Hayırlı günlerde ve Ramazanın TUHFETUL ALAIYYE 126 son on günüde çok ibadet etmeli, boş zamanlarını da ibadetle geçirmeli, dünya işi için ahiret işini bozmamalı, yeni elbise alıp giydiğinde eskisini hayır için vermeli, yolda insanlara eziyet veren bir şey gördüğünde yoldan almalı. Ölü ve diri akrabalarını ziyaret etmeli, zalimlerin kabrini ziyaret etmemeli, tâzim için Allah ve Kelam?ından başka bir şeyle Allah?ı tâzim ettiği gibi yemin etmemeli. Güneşle gölge arasında oturmamalı, ayakta işememeli. Verdiği sözü yerine getirmeli, yetimlere veli olmamalı, amelleri (ibadetleri) geciktirmemeli, küfür kelimeleri yazmamalı ve söylememeli, ekmeğin üzerine bir şey koymamalı, biri hapşurdugunda ?yerhamukallah? demeli sefere çıkarken hayırlı günlerde çıkmalı, örneğin: Pazartesi ve Perşembe günleri gibi, arkadaşları için yaptığı masraflar gözüne gelmemeli, insanlardan çok hayâ ve utanmalı, onlara yakışmayanı yapmamalı, Şüpheli maldan yememeli, dünya ehli olanlarla muamele etmemeli, Allah dostlarının yanına gitmeli edep ve olgunluk bakımından tam olmalı, az uyumalı, riyaset ve makâm sevdalısı olmamalı, Allaha çok âşık olmalı, yapacağı her işte inşallah demeli, arkadaşlarına hizmet etmeli, zor olan hizmeti kendisi yapmalı, arkadaşlarına bırakmamalı, hayırlı vakitlerde teheccüt vakti gibi arkadaşlarını uyandırmalı, arkadaşlarına daima duâ etmeli, yatmalarını kendi kalkmasından hayırlı görmeli, arkadaşlarının işlerini kendi sünnetinden önce yapmalı, onlardan iyilikle bahsetmeli, hastalandıklarında onlara çok hizmet etmeli, sekerat anında onların yanından ayrılmamalı, öldüklerinde onların üzerine namaz kılmalı, onunla mezarlığa kadar gitmeli ve defin edilinceye kadar kabrinin başında beklemeli, hiçbir zaman arkadaşını Şeyh?e şikayet etmemeli, tam tersine onları övmeli, onlara iyilik yapmalı, daima onlara nasihat etmeli. Şeyh?e karşı bir edepsizliğiniz olduğu zaman; tövbe edip, başınızı açıp, ayakkabıların yerinde durarak, sağ eli sol elin üzerine koymak suretiyle ağlayıp sızlayın, taki sizleri af edinceye kadar?! Aynı şekilde şeyh kendisi bile size kızarsa bu söylediğimiz yapılmalı. 127 HARAM OLAN ŞEYLER HAKKINDA İslamda haram olan şeyler; kişi yaptığını Allah rızası için yapmamak, günaha girecek kadar kızmak, vaaz ve nasihat kabul etmemek kendini Müslüman kardeşinden üstün görmek, kendisi ile iftihar etmek içi ve dışı bir olmamak, ömrünü boşa tüketmek, insanlarla alay etmek, haram yoluyla başkasının malında gözü olmak, mecbur olmadan insanlardan dilenmek, dilendiği zaman ısrar etmek veya verilen şeye razı olmamak yâda Allah için bana bir şey verin demek, çünkü fakir ve dilenmeye mecbur bile olsa ?Allah için bana verin? demesi haramdır. Ama Allah için dedikten sonra da onu boş göndermek de haramdır. Fakirliğe razı olmamak, belalara karşı sabırlı olmamak, zenginliğine aldanmak ve bu malın sebebi ile Allah?a itaâtsizlik etmek, zengin?e zenginliği için kıymet vermek, erkek ise caiz olanın dışında altın, gümüş ve ipek kullanmak, Allah?ın vacip kıldığı ibadetleri eksik yapmak. Yaptığı ibadetin ve iyiliğin başkasının duymasını istemek veya başkası tarafından övülmesini arzu etmek, Allah?ın verdiği nimetleri unutmak ve onların üzerine Allah?a şükür etmemek. Günah bir işi yapana yardımcı olmak, Allah?ın emrini yerine getirmemek, Hakka tabi olmamak, nefsine uymak, ölçüp tartarken hile yapmak, yalan yere yemin etmek, malında bir eksiklik varsa müşteriden gizlemek, insanlara hüsnizanda bulunmamak, mücadele etmek, hakkı tanımamak, yanlış bile olsa hep kendi dediğini yapmak, hakkı sevmemek, şeriâta aykırı bir şey gördüğünde yapabildiği halde sıkılmamak, kabul etmesi ve gücü yetmediğinde oradan kalkmamak, Allah?ın azabından emin olmak, Rahmetinden ümidini kesmek, ilim okumadan maksat, Yüce Allah (cc) için değil de dünya için okumak, öğrendiği ilmi insanlara öğretmemek suretiyle cimrilik yapmak, vacip olan bir soru ona sorulduğunda cevap vermemek ve öğrendiği ilimle böbürlenmek, zalim ve fasıkları sevmek, yanlarında oturmak, onlarla muamele etmek. Âlim ve Salih insanları sevmemek, onların üzerine konuşmak ve eziyet vermek. İnsanların iyiliğini görmemek (kayıp etmek). Peygamber (s.a.v.)?in adı zikredildiğinde selatu selam getirmemek elinden geldiği halde mazlumu zalimden kurtarmamak, şer ve fitneden kendini uzak TUHFETUL ALAIYYE 128 tutmamak, Kuranı unutmak, idrardan kendini temizlememek, necis olan şeylerden kendini muhafaza etmemek, hanımı hayız ve nifasta iken onunla ilişkiye girmek veya hanımı hayızlı iken bir yâda iki talakla boşayıp tekrar nikâhına almamak, ramazan ayında fecirden akşama kadar ki müddeti içinde ilişkiye girmek, Hac ve umre de ihramı çıkarmadan önce ilişkiye girmek, hanımdan zihar ile ayrılmak istediğinde kefaret vermeden önce ilişkiye girmek, ziharda şudur; kocanın karısının kendisine ebediyen haram olan mahremlerden birine benzetmesidir. Mesela: ?hanımına sen bana annemin sırtı gibisin? Karısıyla ilâ yapması; şöyle ki karısıyla dört aydan fazla cinsel ilişkide bulunmayacağına dair yemin etmek ve yemininde kalmasıdır. Dinini öğrenmemek, namazı kılmamak ve öğrenmemek, vaktinden önce kılmak veya abdestsiz kılmak oruç tutmamak, zekâtı vermemek, özürsüz zekâtı geciktirmek, zekâtın zengin veya gitmediği kişilere vermek, gidebildiği halde hacca gitmemek. Özürsüz kılmadığı ve tutmadığı namaz ve orucun kazasını geciktirmek, erkeğin kendini giyimiyle ve kuşamıyla, sallanmasıyla kadına benzetmek, kadın da kendini erkeğe benzetmek, Cuma günü insanların üzerinden atlamak. Meclis?in ortasında oturmak, kadın olan için dar elbise giymek ve cenazeyle kabristana gitmek, kadın veya erkek cenazenin üzerine yüksek sesle ağlamak, kendilerine vurmak, saclarını yolmak, elbiselerini yırtmak ve şerâite aykırı olan her şeyi yapmak. Kibarlık ve fors için erkeğin topuğun altına kadar elbise uzatmak, Fakire verdiği borçtan dolayı minnet etmek veya o borç için sabretmemek ve mühlet vermemek. Her iki bayramda kurban bayramından sonraki üç günü ve şek (şüphe) günü veya ne gündüz ne de gece hiçbir şey yemeden iki gün üst üste oruç tutmak, erkeğinden izinsiz kadının evden çıkması yâda çıkarken süslenip güzel koku sürmesi, hoca bile olsa mahremsiz veya onunla doğru bir kadın olmaksızın yola çıkması, Kadın erkek bir biriyle zina yapması, birbirine bakması, birbirlerinin elini tutması, şakalaşması, tek başlarına yanyana 129 oturmaları veya bir erkeğin bu söylediğimizi hanımına yaptırması veya izin vermesi. Özürsüz necis bir şeyi ve ölü bir hayvanın etini yemesi veya başkasına yedirmesi. Kestiği kurbanın derisini satması, kâfirlerin kestiği hayvanın etini yemesi, haram yemesi veya yedirmesi. Canlı bir şeyi ateşe atması, faizle amel etmesi veya faiz işine yardımcı olması. Başkasının alış verişine müdahale etmesi ve iptal ettirmesi, şerâitin caiz kıldığının dışında hayvan bile olsa anne ve çocuğunu veya yavrusunu ayırması, kuru üzümü müskir şeyleri yapana satması, ağaçları lehüv (oyun) aletleri yapana satması. Kuran, hadis, şeriat kitapları salih ve Müslüman köleyi kâfirlere satması, iki insanın üzerine anlaşmaya vardığı bir pazarlığı bozması, kaldırmayacağı şekilde borçlanması, gerek diliyle gerek eliyle ve gerek başka bir şekilde insanlara özelikle komşularına, akrabalarına ve âlimlere eziyet vermesi. Vekâlet, ortaklık ve başka şeylerde aldatması, başkasının hakkını boynunda bırakması, yalandan şahitlik yapması veya bildiği bir şeyde şahitliğini gizlemesi ve yapmaması. Başkasının rızası ve gönlü olmadan eşyasını kullanması veya izin verdiklerinde izinden fazla kullanması, çalışanın hakkını geciktirmesi, vakıf yapılan şeyde muhalif davranması ve şartlarına muhalefet etmesi, gördüğü bir şeyi sahibine saklamak niyetiyle değil, yemek niyetiyle alması ve şerâitin söylediği gibi seslenmeden yemesi, Baliğ olmayan çocuklara erkek çocuğu bile olsa şehvetle bakması, Erkek erkeğe, hayanla veya kendi hanımıyla dübürden cinsel ilişkiye girmesi, insanları çekiştirmesi, fitne yapması, canlı olan şeylerin resmini tam olmasa bile yapması veya tam olarak yanında evinde asması veya tam olan resimlerin bulunduğu yere girmesi, insanların gizli olan sırlarını açıklaması ve onları gizlice dinlemesi, davet edilmeyen yere gitmesi, nikahtan önce veya sonra düğün yemeğine davet edildiği halde icabet etmemesi. Eğer davet edildiği yerde şeriâta aykırı birşey yoksa (varsa gitmeye bilir). Davul zurna ve oyun TUHFETUL ALAIYYE 130 aletlerinin yanına gitmesi veya ailesine gitmesi için izin vermesi, Ailesine iyilikle emretmemesi, onları günahlardan men etmemesi, onları aç ve elbisesiz bırakması ve onlar için çalışmaması. Taât ve ibadetten men etmeyen ve günahla emretmeyen anne ve babanın kalbini kırması, onları aç ve elbisesiz bırakması, ölü veya sağ olan akrabalarını ziyaret etmemesi, insanları öldürmesi veya şakayla da olsa silahla korkutması, Müslümanlara düşmanlık yapması, Allah?a itaâtsizlik yaptığı için değil de kendisi için Müslüman kardeşi ile 3 günden fazla konuşmaması, Sihirle amel etmesi, İyi olmayan insanı kendine büyük olarak kabul etmesi veya seçilmesi için çaba sarf etmesi, Küfür kelimesini kullanması, Şehveti gelinceye kadar kendiyle oynaması, Hırsızlık yapması, İnsanları ihbar etmesi ve soyması, Namazında niyazında olan müslümanın selamını almaması, ?şunu yapmazsam kâfir olayım? demesi, Adaklarını yerine getirmemesi, günah şeylerle insanları kendisinden razı etmesi, Kumar oynaması, Belli bir kişiye lanet okuması, Ancak küfür üzerine ölmüş kâfir hariç! Günahlarından tövbe etmemesi, Cami?de insanları şaşırtacak şekilde konuşması ve caminin duvarına tükürmesi, Başkasının evine izinsiz gitmesi ve (girmesi) Sakallarını siyaha boyaması, Azalarını günahlardan sakındırmaması, başlık yemesi, Tiyatroya gitmesi, Müslüman doktor varken kâfir doktorun yanına gitmesi, veya bir kadın, kadın doktoru varken erkek doktorun yanına gitmesi yâ da kadın doktorun erkeğe bakması. Hayvanını aç ve susuz bırakması veya gücünden fazla yük yüklemesi ve çalıştırması. İnsanlara kötü yol göstermesi. Allah?ın ismine Kur?an?a ve kitaplara değer vermemesi. Erkek, erkeğe, kadında kadın?a veya ikisi de bir başkasına avret yerini göstermesi yâda başkalarının avret yerlerine bakması, Kabirlerin üzerine oturması veya basması. (Ancak ölülerine ulaşmak için ise bir şey olmaz). başkasının yerini alması, Kur?an?a ve kitaplara sırtını dayaması, şeriâta aykırı şeyler çıkarması, özürsüz insanlara borcunu ödememesi, azda olsa malında israf etmesi, görmeden veya dört şahit olmadan başkasına zina isnad etmesi, rüzgar ve zamana küfür etmesi, eğer kâfirler iki misliden fazla değilse, savaş esnasında kâfirlerden kaçması, Peygamber (a.s)?ın sahabilerinin üzerine ve aleyhlerine ileri geri konuşması. 131 Zulüme yardım için rüşvet vermesi veya yemesi, yürürken hava atması, Şeriâta aykırı bir şey yaptığı için onu sevmeyenlerin önünde namaz kılması, namaz içinde bir şeyle oynaması, konuşması ve özürsüz tek başına olduğu yerde üstünü çıkartıp çıplak kalması, sarhoş edici şeyler satması veya içmesi. Kadın kocasını kendine özürsüz yaklaştırmaması, Milletinin ve hanımlarının arasında adaletli davranmaması, Ölümde yaralanmada ve malda şerâitin ona verdiği hakkın fazlasını talep etmesi veya alması, duyduğu ve men edebildiği halde gıybeti (kovuculuk) men etmemesi, Cami?yi necis yapması, özürsüz necaseti kendine bulaştırması, lehu (oyun) aletlerini çalması. örneğin: zurna vs. ; halayda dizler bükülecek şekilde oynaması, şarkı söylemeye ve dinlemeye devam etmesi, şartlı satranç oynaması veya satranç taşının üzerinde hayvan fotoğrafı olması, şayet taşların üzerinde hayvan fotoğrafı yoksa ve şartlı oynanmıyorsa mekruhtur. İddetli bayanla ilişkiye girmesi, günahtan korktuğu halde evlenmemesi, hırsızlık yapması ve başkasına kötü isim ve lakap takması, Mahiyetindeki bayanları evlendirmemesi, Kadınla erkeğin arasını bozması, ister neseble, ister sütle, ister damat veya kayın baba nedeniyle ona haram olan bayanları nikâh altına alması, kadın kocasının gizli olan sırrını açıklaması, İnsanların yanında erkeğin hanımıyla ilişkiye girmesi, özür olmadan bayan erkeğine beni boşa demesi, ister kadın ister erkek kadın satıcılığı yapması, başka soya kendini intisab etmesi ve soyundan vazgeçmesi. Şer?i delil olmadan başkasının soyu hakkında iğneli söz söylemesi ve atması, kadın iddetinde hıyanet etmesi (aldatması) veya iddeti bitmeden ve Şer?i özrü olmadan evinden çıkması, Âlim ve Salih olmadan kendini âlim ve salih olanlara benzetmesi, zalim birini kurtarmak için ricada bulunması ve onun üzerine şeriât hükmü cereyan etmesine müsaâde etmemesi, Deliklerden ve heryerde başkasının kadınlarına bakması, Kâfirlerle savaşmak şer?i kurallara göre vacip olduğunda savaşa gitmemesi, buluğ çağına gelinceye kadar sünnet olmaması. Böbürlülük için başkasının ona değer vermesini ve önünden kalkmasını istemesi, veba hastalığından kaçması, Kadı ve hâkimin doğru olan ile hüküm etmemesi ve mal paylaşımında bir tarafı desteklemesi, Şarkılarında insanlara küfür etmesi ve bir TUHFETUL ALAIYYE 132 bayanın bilinen bir sıfatını söylemesi, küçük günahların üzerine davam etmesi ve günahlarıyla sevinmesi, ebedi dünyada kalmak istemesi ve sevinmesi, Allah?ı ve ahreti unutması, ilim öğrenmeyi ibadeti ve islah olmayı böbürlenmek için istemesi, Köyde beş vakit namazın cemaatle kılınmaması ve bir köyde Cuma namazı farz olduğu halde kılınmaması, Sefere çıkmaktan herhangi bir batıl nedenle vazgeçmesi yâ da dönmesi, ölülerin kemiklerini kırması, menfaât karşılığı borçlanması. İnsanların hakkını vermemesi, insanları helal bir şeyden men etmesi, helal olmayan necis olan köpek, zibil, ve benzeri şeyleri satması, Hakkından fazla olan bir ücreti alması, Para karşılığı atının veya merkebinin diğer atlarının üzerine atlamasını istemesi, Zaĥire (olan şeylere kıtlık zamanında insanların muhtaç olması ve daha pahalı satmak için saklaması, Şehre gelen ticaret kervanının şehre girmeden önünü kesip şehre girmeden ve fiyatı öğrenmeden önce onlardan daha ucuz alması, İnsanların muhtaç oldukları şeyleri getirene ve mevcut ücretle satmak isteyene ?sen malını yanıma bırak sana yavaş, yavaş mevcut ücretten daha fazla bir ücretle satarım? demesi, Almadığı bir şeye fazla ücret söylemesi, insanları aldatmak için hayvanın memeleri doluncaya kadar sağmayıp memeler süt ile dolduktan sonra satışa çıkarması ve satması da haramdır. |