> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlana Kitaplığı > Mesnevi-i Şerif Tercümesi II.
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mesnevi-i Şerif Tercümesi II.  (Okunma Sayısı 2193 defa)
27 Ocak 2010, 17:18:57
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 27 Ocak 2010, 17:18:57 »



Mesnevi-i Şerif Tercümesi II.

Bu ikinci cildin gecikmesinde bazı hikmetler vardır.İşin faydalarına dair Allah hikmetleri,kula tamamiyle malûm olsa kul,o
işi yapamaz,âciz kalır.Allahnın sonsuz hikmetleri;idrakini yıkar,harabeder.Kul o işe koyulmaz.UluAllah ,o sonsuz
hikmetlerden pek az bir miktarını, kula yular yapar,onu o işe çeker.O işin faydasından hiç haber vermese kul hiç
harekete gelmez.Çünkü hareket,insanların faydası içindir ve biz o yüzden işe koyuluruz.O işin hikmetini tamamiyle
bildirse kul yine harekete gelemez.Nitekim devenin yuları olmasa yürümez.Fakat yular ağır ve büyük olsa yine
gidemez,çöküverir.”Hiçbir şey yoktur ki hazineleri bizde olmasın.Fakat onu ancak mâlum bir miktarda indiririz.”Toprak
susuz kerpiç olmaz.Fakat “Allah gökyüzünü yüceltti,ölçülü yaptı.”Her şeyi de ölçülü verir;sayısız,ölçüsüz değil.Ancak halk
ve beşeriyet âleminden geçen kişiler,”Allah,dilediğini sayısız bir surette rızıklandırır” hükmüne mahzar olanlar ve
tatmayan bilmez sırrına erenler,bundan müstesnadır.
Birisi “Âşıklık nedir? Diye sordu.
Dedim ki:Benim gibi olursan bilirsin.
Aşk,sayıya sığmaz,ölçüye gelmez sevgidir.
Bundan dolayı, hakikatte Halk sıfatıdır, kula nispet edilmesi mecazidir demişlerdir. ”Allah onları sever” sözü nerede
kaldı?
Allah Peygamberine daimî ve çok salâtü selâm olsun.
MESNEVİ II
Bu Mesnevi bir müddet gecikti. Kanın süt olması için bir zaman lâzımdır.
Bahtın yeni bir çocuk doğurmadıkça kan, tatlı süt haline gelmez. Bunu güzelce duy.
Hak Ziyası Hüsamettin, göğün yücesinden tekrar dizgin çevirince yine Mesnevi’ye başlandı.
Hakikatler miracına gitmişti, o yüzden onun baharı olmadığı cihetle koncalar açılmamıştı.
5. Denizden tekrar kıyıya dönünce Mesnevi şiirinin çengi de düzeldi, çalınmaya başlandı.
Ruhların cilâsı olan Mesnevi’ye, yeniden recebin on beşinci günü başlandı.
Bu alışverişe başlayış tarihi, (Hicri) 662 tarihiydi.
Bir bülbül buradan uçup gitti, dönüp yine geri geldi. Bu manaları anlamak için doğanlaştı.
Bu doğanın konağı, padişahın kolu olsun; bu kapı, halka ebediyen açık kalsın.
10. Bu kapının afeti, heva ve şehvettir. Yoksa burada daima şerbetler içilir durur.
Bu ağzı kapa da o âlemi gör. O âleme gözbağı, boğaz ve ağızdır.
Ey ağız, sen esasen cehennemin bir alevisin! Ey cihan, sen zaten bir berzaha benzersin!
Baki nur, aşağılık dünyanın ardındadır. Saf süt, kan nehirlerinin ardındadır.
Oraya ihtiyarsız bir attın mı… sütün karışır, kan haline gelir.
15. Âdem peygamber, nefis zevkine bir adım attı, cennetin baş köşesinden ayrılma zinciri, boğazına geçti.
Melek, Şeytandan kaçar gibi ondan kaçmaya başladı. Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü.
Gerçi cüret ettiği suç bir kıl kadardı. Fakat o kıl iki gözde bitmişti.
Âdem,kadim nur’un gözüydü.Gözde kıl,büyük bir dağ kesilir.
Eğer Âdem, o hususta meşverette bulunsaydı pişman olup özürler serdetmezdi.
20. Çünkü bir akıl, başka bir akılla birleşti mi; kötü işe, kötü söze mani olur.
Fakat nefis, başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl muattal olur, bir işe yaramaz.
Yalnızlıktan ümitsizliğe düşünce güneş gibi bir sevgilinin gölgesi altına gir.
Yürü, tez bir Allah dostu ara. Böyle yaptın mı, Allah, senin dostun olur.
Halvette oturup gözünü yuman da bunu yine dosttan öğrenmiştir.
25. Ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil. Kürk, kışın işe yarar, baharın değil.
Akıl başka bir akılla birleşti mi nur artar, yol meydana çıkar.
Fakat nefis, bir başka nefisle sevinir, gülerse karanlık çoğalır, yol gizlenir.
Ey avcı, dost senin gözündür. Onu çerçöpten arı tut.
Sakın dil süpürgesiyle ona toz kondurma. Göze tozu toprağı hediye götürme.

30. Zira mümin, müminin aynası olunca yüzü buğulanmadan kurtulur.
Mahzunluk zamanında dost, can aynasıdır. Aynanın yüzünü nefesle buğulandırma.
Nefesinden buğulanıp yüzünü senden örtmemesi için her nefeste soluğunu tutman lâzım.
Topraktan aşağı mısın ki ? Toprak bile sevgiliyi bulunca bir bahar yüzünden yüz binlerce çiçeğe kavuştu.
O yaş ağaç, sevgiliyle buluşunca hoş bir hava yüzünden baştan ayağa açıldı, donandı.
35. Fakat gözün aykırı bir dost görünce başını, yüzünü yorgana çekti.
“ Kötü dostla ünsiyet, belâya bulaşmaktır. Mademki o geldi, bana uyumak düşer.
Uyuyayım da Eshabı Kehf’ten olayım. O sıkıntıda o minnette mahpus kalmak, Dıkyanus’tan iyi” dedi.
Eshabı kehf’in uyanıklığı,Dıkyanus’a kulluk etmekti. Fakat uykuları; şereflerini, haysiyetlerini korumuş oldu.
Bilgiyle uyumak uyanıklıktır. Vay bilgisizle oturan uyanık kişiye !
40. Kargalar, güz mevsimi otağlarını kurdular mı, bülbüller gizlenir ve susarlar.
Çünkü gül bahçesi olmayınca, bülbül sükût eder. Güneşin kayboluşu, uyanıklığı öldürür.
Ey güneş ! Sen yeraltını aydınlatmak üzere bu gül bahçesini terk ediyorsun.
Fakat marifet güneşi, bir yerden bir yere gitmez, o güneş dolunmaz. Onun tanyeri akıl ve candan başka bir yer
değildir.
Hele işi gücü ; gündüz olsun gece olsun, âlemi aydınlatmak olan o cihanın kemal güneşi hiç kaybolmaz.
45. İskender’sen gün doğusuna gel. Ondan sonra nereye gidersen nurlusun, kuvvetlisin!
Ondan sonra nereye varsan orası doğu olur; doğrular senin batına âşık kesilir.
Senin yarasa duygun batıya doğru koşmakta, inciler saçan duygun da doğuya doğru akmakta.
Ey atlı ! Duygu yolu, eşeklerin yoludur.Ey eşeklere karışan, utan!
Bu beş duygudan başka beş duygu daha vardır. O duygular kırmızı altın gibidir, bunlar bakır gibi.
50. Tanıyışta, anlayışta mahareti olanlar, o pazarda nasıl olur da bakır duyguyu altın duygu gibi alırlar?
Bedenlerin duygusu, zulmet gıdası yemekte, can duygusuysa bir güneşten çerezlenmekte.
Ey duygularını derleyip toplayarak gayp âlemine götüren! Musa gibi elini koynundan çıkar.
Ey sıfatları marifet güneşi olan! Bu âlem güneşi, bir sıfatla mukayyettir.
Halbuki sen gâh güneş olursun, gâh deniz. Gâh Kafdağı kesilirsin, gâh Anka.
55. Fakat hakikatte sen ne bu olursun, ne o. Ey vehimlerden uzak, ey ilerden ileri!
Ruh; ilimle, akılla dosttur. Ruhun Arapça’yla, Türkçe’yle ne işi var?
Ey nakşı, sureti olmayan! Bunca nakışlar, bunca suretlerle, sana hem müşebbih hayran olmuştur, hem muvahhit!
Gâh müşebbihi muvahhit yapmakta, gâh suretler muvahhidin yolunu kesmekte.
Gâh sarhoşlukla sana Ebül Hasen der, gâh ey yaşı küçük, ey bedeni taze ve yumuşak güzel diye hitabeder.
60. Bazen de kendi suretini viran eder ve bunu, sevgiliyi tenzih etmek için yapar.
Duygu gözünün mezhebi, İtizaldir. Akıl gözüyse vuslata kavuşmuştur, Sünnî’dir.
İtizale uyan, duyguya kapılmıştır. Fakat sapıklıktan kendini Sünnî gösterir.
Duyguda kalan kişi, Mutezilî’dir. Sünnî’yim dese de cahillikten der.
Duygudan çıkan kişi Sünnî’dir. Gören göz, izi hoş akıl gözüdür.
65. Hayvan duygusu padişahı görseydi öküzle eşek de Allahyı görürdü.
Sende hayvan duygusundan başka, heva ve hevesten dışarı bir duygu olmasaydı.
Âdem oğulları; nasıl olurda mükerrem, nasıl olur da hayvanla müşterek duygu ile sırra mahrem olurlardı?
Sen suretten kurtulmadıkça Allahya surete sığmaz, yahut sığar demen, aslı olmayan bir sözden ibarettir.
Tasvire sığar, yahut sığmaz bahsi; tamamiyle iç olmuş, suretten kurtulmuş adamın harcıdır.
70. Eğer körsen köre teklif yoktur. Değilsen yürü, var; sabır kurtuluşun anahtarıdır.
Sabır ilâcı, gözlerin perdesini de yakar, göğüsleri gönülleri de yarıp açar.
Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince sudan, topraktan hariç suretler görürsün.
Nakşı da müşahede edersin, nakkaşı da. Devlet yaygısını da, onu döşeyeni de.
Sevgilimin hayali bana Halil gibidir. Sureti put ama manası putları kırmakta.
75. Allah’ya şükür olsun ki o zahir olunca can, onun hayalinden, kendi hayalini gördü.
Kapısının toprağı, gönlümü teshir etti. Senin toprağına karşı ululananın toprak başına.!
Dedim ki; Eğer güzelsem bu güzelliği onun lûtfu olarak kabul ederim. Değilsem zaten çirkinlikler bile bana güler!
Çaresi şu: Kendime bakayım kendime çeki düzen vereyim. Bakalım, ona lâyık mıyım, değil miyim?
O güzeldir, güzelliği sever. Taze bir delikanlı, kart bir ihtiyarı nasıl seçer?
80. Temizler, kimlerindir? Temizlerin. Şu meydandadır: Güzel, güzeli sever, güzeli ister.

Şunu bil ki güzel, güzeli cezbeder. “ Temizler,temizler içindir” âyetini oku!
Âlem de her şey, bir şey cezbeder. Sıcak sıcağı çeker , soğuk soğuğu.
Aslı olmayan, aslı olmayanları çekmektedir, bakilerde bakilerden sarhoş olmakta.
Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbeder. Nura mensup olanlar, ancak nura mensup olanları ister.
Gözünü yumdun mu canın kopuyormuş gibi bir eleme, bir ıstıraba düşersin. Gözün, gündüzün nurundan ayrılmaya
sabrı yoktur.
85. Gözünü yumdun mu tasalanır, gama, gussaya düşersin. Gözün nuru, gündüzün nurundan ayrılamaz.
Senin tasan, gam ve gussan; hemencecik gündüzün nuruna kavuşmak isteyen göz nurunun cazibesinden ileri gelir.
Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki gönül gözünü yummuşsundur,onu aç!
Bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır.
O iki ebedî nurun firkati, seni tasalandırmaktadır. Onu koru!
90. O madem ki beni çağırmakta, ben de kendime bakayım. Onun cazibesine lâyık mıyım, yoksa çirkin miyim?
Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir.
Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim, gece gibi mi?
Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu.
Nihayet dedim ki, ayna neden icadedilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mesnevi-i Şerif Tercümesi II.
« Posted on: 26 Nisan 2024, 03:23:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. rüya tabiri,Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. mekke canlı, Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. kabe canlı yayın, Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. Üç boyutlu kuran oku Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. kuran ı kerim, Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. peygamber kıssaları,Mesnevi-i Şerif Tercümesi II. ilitam ders soruları, Mesnevi-i Şerif Tercümesi II.önlisans arapça,
Logged
27 Ocak 2010, 17:20:43
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2010, 17:20:43 »

1300. Bu cihan, gayp rüzgârının elinde bir saman çöpüne benzer,tamamıyla âcizdir. Gayp âleminin dileği,
Onu gâh yüceltir, gâh alçaltır. Gâh doğrultur, gâh kırar.
Gâh sağa götürür, gâh sola… gâh gül bahçesi haline kor, gâh diken haline.
El gizlidir, yazı yazan kalemi gör. At oynayıp seğirtmekte, binici meydanda değil.
Fırlayıp giden oka bak, yay gizli. Canlar meydanda da canların canı görünmüyor.
1305. Oku kırma. O padişah okudur. Yaydan çıkan ok değildir, her şeyi bilenin şastından atılmıştır.
Hak, “ Mâ remeyte iz remeyte” dedi. Allah’nın işi, bütün işlere örnektir, misaldir.
Kendi kızgınlığını kır, oku kırma. Senin kızgın gözün sana sütü kan gösterir.
O kanlara bulanmış, senin kanınla ıslanmış oku alıp öp de padişaha götür.
Meydanda olan âcizdir, bağlanmıştır, zebundur. Görünmeyense pek kuvvetli ve galip.
1310. Biz avlardan ibaretiz, kimin böyle bir tuzağı var? Çevgânın önünde toplardan başka bir şey değiliz, çevgânı idare
eden nerde?
Yırtıyor, dikiyor, nerde bu terzi? Üflüyor, yakıyor, nerde bu ateşi yakan?
Bir an içinde sıddıkı kâfir eder, bir an içinde zındıkı zâhit.
Onun içindir ki ihlâs sahibi, varlığından tamamıyla halâs olmadıkça tuzağa düşmek tehlikesindedir.
Çünkü yoldadır, yol kesicilerse sayısız.Ancak Allah amanında olan kurtulur.
1315. Aynası tamamıyla arınmayan, henüz ihlâs sahibidir. Kuş tutmayan henüz avla meşguldür.
Fakat ihlâs sahibini Allah ihlâs makamına ulaştırırsa ihlâs sahibi kurtulur, emniyet makamına varır.
Hiçbir ayna yoktur ki ayna olduktan sonra tekrar demir haline gelsin. Hiçbir ekmek yoktur ki tekrar harmandaki
buğday şekline dönsün.
Hiçbir üzüm tekrar dönüp koruk olmaz. Hiçbir olmuş meyve tekrar turfanda haline gelmez.
Piş, ol da bozulmadan kurtul. Yürü, Burhan-ı Muhakkık gibi nur ol.
1320. Kendinden kurtuldun mu tamamıyla Burhan olursun. Kul yok oldu mu sultan kesilirsin.

Bunu apaçık görmek istersen Salâhaddin gösterdi, gözleri görür bir hale getirdi, açtı.
Allah nuruna sahip olan her göz, fakrı onun gözünden dersler verir.
Şeyh, Allah gibi aletsiz işler görür. Müritlere sözsüz dersler verir.
Gönül, onun elinde mum gibi yumuşaktır. Mührü, gönle gâh ayıp, gâh şeref damgasını basar.
1325. Mumundaki mühür,bir yüzüğe âlamettir, onu hatırlatır, ya asıl o yüzük de ki nakış kimin âlametidir, kimi
hatırlatmaktadır?
O nakış, efkârının her halkası, öbürüne geçmiş, bu suretle birbirine zincirlenmiş olan o Zerger’in fikrini anlatır.
Gönül dağlarındaki bu ses kimin? Bu dağ, gâh sesle dopdolu, gâh bomboş ve sessiz.
Ev sahibi, nerde olursa olsun hâkim ve üstatdır,yaptığı iş yerli yerindedir. Bu gönül dağı, onun sesinden hâli kalmasın!
Dağ vardır, sesi iki misli aksettirir… Dağ vardır, yüz misli.
1330. Dağ; o sesten ,o sözden yüz binlerce halis ve sâf kaynaklar sızdırır.
Fakat dağdan o lütûf kesildi mi sular, kaynaklarında kan kesilir.
O kadehi kutlu padişahlar padişahı yüzünden Tûr dağı lâl haline geldi.
Dağın cüzileri canlandı, akıllandı. Ey halk biz bir taştan da aşağımıyız ki ?
Ne candan bir çeşme coşmakta, ne beden yeşiller giymiş ruhanilere katılmakta…
1335. Onda ne bir iştiyak sahibinin sesi var, ne sâkinin bir yudum şarabının neşesi!
Nerde hamiyet ki böyle bir dağı; keserle, çapayla, neyle olursa kökünden yıksın.Belki cüzilerine bir ay parıltısı vurur,
belki ay ışığı, ona yol bulur!
Kıyamette dağlar yerlerinden sökülecek… Senin bir davranman da ne vakit böyle bir keremde bulunacak?
Bu kıyamet, o kıyametten nasıl olur da aşağı sayılır? O kıyamet yaradır, bu, merheme benzer.
1340. Bu merhemi gören yaradan kurtulmuştur. Bu güzelliği gören kötü kişi bile ihsan sahibidir.
Ne mutlu o çirkine ki güzele eş, arkadaş oldu; vah eşi kış olan gül yüzlüye!
Ölmüş eşek cana eş olunca dirilir, canın ta kendisi olur.
Kara odun ateşe eş olur, karalığa gider, baştan başa nur kesilir.
Ölmüş eşek tuzluya düşünce eşekliği, murdarlığı bir tarafta kalır.
1345. Allah gününün rengi Allah boyasıdır. Onda her şey bir renge boyanır.
Birisi küpe düşse de sen, ona kalk desen neşesinden “ Beni kınama. Küp benim” der.
O “ Ben küpüm” demek “ Ben, Hakkım” demektir. Demir demirdir ama ateş rengine girmiş, o renge boyanmıştır.
Demirin rengi, ateşin renginde mahvolmuştur. Sükût eder gibi görünmekle beraber ateş olduğundan da dem
vurmaktadır.
Madendeki altın gibi kızarınca sözü; ağızsız, dudaksız “ Ben ateşim” sözüdür.
1350. Ateşin rengiyle, ateşin tabiatıyla ululanmıştır da der ki: “ Ben ateşim ,ben ateş!
Sen şüpheye düşsen de ben ateşim, istersen bir tecrübe et, elini sür.
Ben ateşim, eğer şüphe ediyorsan bir an olsun yüzünü bana koy ! ”
Âdemoğlu, Allah’dan nurlanırsa seçilir de meleklerin mescudu olur.
Canı melek gibi azgınlıktan ve şüpheden kurtulan kişi de âlemde secde eder.
1355. Ateş nedir, demir nedir? Dudağını yum. Bu benzetişte bulunanla alay etme.
Ayağını denize pek basma, denizden çok bahsetme… dudağını ısırarak susup kıyısında dur!
Benim gibi yüzlercesi bile denize tahammül edemezler. Fakat yine de denizde boğulmaktan korkmuyor, ona dalmadan
duramıyorum.
Canım da denize feda olsun, aklım da. Canın da kan diyetini bu deniz vermekte, aklın da.
Ayağım oldukça denizde yürürüm, ayağım kalmazsa yine su kuşları gibi denize dalarım.
1360. Huzur da bulunan bîedep kişi huzurda bulunmayan kişiden daha hoştur. Halka da eğridir ama nihayet kapıda değil
mi?
Ey teni bulaşmış, pisleşmiş kişi, havuz kenarında dön dolaş. İnsan, havuzun dışındayken nasıl temizlenir?
Havuzdan uzak düşen kişi nasıl temiz olur? O adam bâtın temizliğinden bile uzak düşmüştür.
Bu havuzun temizliğinin haddi yoktur. Cisimlerin temizliği ise pek az bir miktarda olabilir.
Çünkü gönül havuzdur ama gizli. Bu havuzun, denize gizli bir yolu var.
1365. Senin muayyen miktardaki temizliğin yardım ister. Yoksa sayılı şey harcandıkça azalır.
Su, pis adama “ Bana koş” der. Pis adamsa “ Sudan utanıyorum” der.
Su der ki: “ Bu utanma, bensiz nasıl zail olur, bu pislik, bensiz nasıl temizlenir?”
Bulaşık ve pis adam; sudan utanır, gizlenirse bu utanma, “Hayâ, imana mânidir” sözünün tahakkukuna sebep olur.
Gönül, ten havuzunda çamura bulandı ama ten, gönül havuzunda arındı.

1370. Oğul, gönül havuzunun çevresinde olan, ten havuzundan sakın!
Ten deniziyle gönül denizi birbirine bitişiktir, fakat aralarında bir berzah var, birbirlerine karışmazlar.
İster doğru ol, ister eğri. O gönül havuzuna doğru gel, geri kalma.
Padişahların huzurunda can tehlikesi var ama himmetleri yüce kişiler can korkusu yüzünden padişahtan çekinmezler.
Padişah, şekerden daha tatlı olunca canın tatlılığına gitmesi de daha hoş, daha doğru.
1375. Ey beni kınayan, sen sağ esen ol. Ey selâmet arayan, sen beni bırak!
Benim canım ocaktır, ateşten hoşlanır, ocağa ateş yurdu olmak yeter.
Bana ocak gibi aşka yanmak düştü. Bundan kör olansa zaten ocak değildir.
Azıksızlık azığı sana azık olursa baki olan canı buldun,ölümden kurtuldun demektir.
Gamdan neşe artmaya başladı mı can bahçen güllerle, süsenlerle dolar.
1380. Başkasının korktuğu şeyler, sana emniyet verir. Su kuşu, denizden kuvvet bulur, ev kuşuysa perişan olur.
Ey tabip, ben; yine divane oldum.. Sevgili, ben yine kara sevdalara uğradım.
Zincirinin halkalarından her halkanın başka, başka fenleri var. Her halka, başka bir delilik vermede.
Her halkanın eseri, başka, başka fenler. Onun için her an başka deliliklerim var.
Darbı meseldir, delilikler; fen, fen , çeşit çeşittir. Hele böyle ulu bir beyin zincirine bağlanmış kişide olursa!
1385. Bağımı, öyle bir divanelik kopardı ki bütün divaneler bana nasihat verirler!
Zünnun’un hatırını sormak üzere dostlarının tımarhaneye gelmeleri
Bu çeşit delilik, Zünnun’u, Mısri’nin de başına geldi. Onda yeni ,yeni coşkunluklar, cezbeler meydana gelmekteydi.
Coşkunluğu âdeta göğün üstüne erişecek bir dereceyi buluyor, ciğerler acısı bir hale geliyordu.
Kendine gel ey çorak toprak, kendi coşkunluğunu bu işe sahip olan temiz kişilerin coşkunluğu ile bir tutma!
Halk onun deliliğine tahammül edemez bir hale geldi.Ateşi, âdeta halkın sakalını tutuşturmaktaydı.
1390. Avamın sakalına ateş düşünce onu körlüklerinden, inatlarından tutup bağladılar.
Halk, bu yolda umumiyetle dara düşse de yine yuları geri çekmeye imkân yoktur.
Bu padişahların hepsi, halktan can korkusuna düştüler. Çünkü bu güruh kördür, padişahların da nişanı yok!
Hüküm külhaniler eline geçince nihayet Zünnun zindana düştü.
Bir tek ulu padişah, tek başına atına binmiş, gitmekte.. ardına düşen, ona uyan yok. Böyle bir eşi bulunmaz inci,
çocukların eline düşmüş.. kadrini bilen anlayan yok.
1395. İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş!
Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
Bütün zerreler,onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
1400. Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük
geliyor” dedi.
Hıristiyanların cehaletine bak ki asılan bir Allahdan medet ummaktadır.
Çünkü onlarca İsa’yı Yahudiler asmıştır. Peki.. iş böyleyse ona kim imdat etsin?
O padişahın yüreği, onların yüzünden kan olunca “ Sen, onların içinde oldukça Allah onlara azap göndermez” hükmü
nasıl olur da sürüp gider?
Hain kalpazandan, halis altınla kuyumcu, daha fazla korkar.
1405. Yusuflar, çirkin kişilerin hasedinde...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Ocak 2010, 17:22:04
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #2 : 27 Ocak 2010, 17:22:04 »

2465. Sen, suçluları çok şiddetli azaplarla tehdit etmiştin.
Istıraba düştüm, çarem kalmadı. Bağ pek sıkı, kilit kapalıydı.
Ne sabredebiliyordum. Ne kaçacak, kurtulacak yer vardı. Ne tövbe etmeye bir ümidim kalmıştı, ne dayanmama imkân.
Elemden Harut’la Marut gibi ah ederek dedim ki : Ey yaratan Allah’m.
Harut’la Marut tehlikeden kurtulmak için Bâbil Kuyusunu dilediler.
2470. Gürbüz, akıllı, hatta sihirbaza benzer, her şeye muktedir oldukları halde onlar bile ahret azabını o kuyuda çekmek
istediler.
İyi de ettiler, tam yerinde bir işti. Dumandan çekilen zahmet ateşe nispetle elbette kolaydır, ehemmiyetsizdir.
Ahiret âzabını tavsife imkân yoktur. Onun yanın da dünya azabının ehemmiyeti olamaz.
Ne mutlu o kişiye ki savaşır, çabalar, bedenine azap eder.
O cihanın azabından kurtulsun diye bu azap çekme ibadetine katlanır.
2475. Ben de, Yarabbi, bana o azabı hemencecik burada çektir de,
O âlemde rahat edeyim diye dua edip durmaktaydım. İstek kapısının halkasını bu suretle çalışıyordum.
Derken bu hastalığa tutuldum. Canım zahmetten âramsız bir hale düştü.
Zikrinden, evradımdan kaldım. Kendimden de haberim yoktu, iyiden, kötüden de.
Yüzünü görmeseydim; ey kutlu, ey kokusu güzel ve mübarek Peygamber ;
2480. Hayat kaydından tamamıyla sıyrılacaktım. Bana padişaha lütfedip derttaş oldun da bu gamdan kurtardın”
Peygamber, “ Ne yaptın? Sakın bir daha bu duada bulunma. Kendi kökünü kendin kazıp sökme.
Ey zayıf karınca, senin ne takatin var ki böyle bir yüce dağı yüklenmeye kalkışıyorsun ! ” dedi.
Adam dedi ki : “ Sultanım, tövbe ettim. Bir daha böyle bir cürette bulunmam, böyle bir lâf etmem.”
Bu cihan bir çöldür, sen Musa’sın. Biz de günahımız yüzünden çölde iptilâlara uğramış kişileriz.
2485. Yılarcadır yol görüyoruz, fakat sonunda yine ilk konakta esiriz.
Musa’nın kavmi bir hayli yol aldıkları halde sonunda yine kendilerini ilk adım attıkları yerde buldular.
Musa’nın gönlü bizden razı olsaydı, bu çöle bir yol, bir uç bulunurdu.
Fakat bizden tamamıyla usanmış olsaydı hiç yemeğimiz gökten gelir miydi?

Bir taş parçasından kaynaklar coşar mıydı, çölde canımızı kurtarabilir miydik?
Hattâ bundan vazgeçtik, yemek yerine üstümüze ateş yağar, konduğumuz bu konakta alevlenir, yanardık.
2490. Musa, bizden hem hoşnut, hem değil.. gâh dostumuz, gâh düşmanımız.
Hışımı; pılımızı, pırtımızı ateşlemekte.. hilmi belâya siper olmakta.
Nasıl olur da hem hilimle muamele eder, hem hışımla? Fakat ey aziz Allah, bu senin lütfundan, bu lütuf, az görülmüş,
bir şey değil ki.
Adamın karşısında bulunan kimseyi yüzüne karşı methetmesi hoş bir şey değil. Onun için Musa’nın adını mahsus
anıyorum.
Yoksa değil Musa, kim olursa olsun.. senin karşında başka birinden bahsetmem yaraşır mı?
2495. Bizim ahitlerimiz yüzlerce, binlerce defa bozuldu. Fakat senin ahdin dağ gibi , yerinden bile oynamıyor.
Bizim ahdimiz saman çöpüne benzer, her çeşit rüzgâra karşı zebundur. Senin ahdinse dağ gibi, hattâ yüzlerce dağdan
da kuvvetli.
O kuvvet hakkı için ey renklere sahip olan, bizim renkten renge girişimize bir acı!
Kendimizi de gördük, rüsvay oluşumuzu da.Padişahım, bizi fazla imtihana çekme.
De ey kerem sahibi ve yardımı istenen Allah, öbür ayıplarımızı, öbür kötülüklerimizi gizli bırak.
2500. Sen cemalde, kemalde sonsuzun; biz eğrilikte sapıklıkta sonsuz!
Şu bir avuç aşağılık kişililerin kötülükteki sonsuzluğunu sonsuz lütfunla, cemal ve kemalinle ört.
Aman elbisemizden zaten bir tek iplik kaldı. Bir şehirdik, tek bir duvarımız yerinde.
Ey sahibimiz, şu kalanı koru, şu kalanı koru da Şeytan, tamamıyla sevinmesin.
Bizim hatırımız için değil, suçluları yine arayıp kayırdığın o kadim lütfun hakkı için Yarabbi.
2505. Madem ki kudretini gösterdin, merhametini de göster,ey et ve yağ parçalarına merhametler ihsan eden Allah.
Eğer bu dua gazabını arttırıyorsa ulu Allah, sen bize bir dua öğret.
Nitekim Âdem cennetten çıkınca ona tövbe etmeyi nasip ettin de kötü Şeytan2dan kurtuldu.
Şeytan da kimdir ki Âdemden üstün olsun, böyle bir düzenle oyunu kazansın, onu alt etsin.
Bunların hepsi de hakikatte Âdem’in faydasını temin etti. Şeytan’ın hilesi, düzeni, o hasetçiye lânet edilmesine sebep
oldu.
2510. Şeytan, bir oyunu gördü de iki yüz oyunu göremedi. O yüzden kendi evinin direğini kendisi kesti.
Gece vakti başkalarının ekinini ateşlemek istedi, fakat yel, ateşi kendi ekinine sürdü.
Lânet, Şeytana bir gözbağı oldu, bu yüzden hileyi düşmanı olan Âdem’e ziyan sandı.
Lânet dediğin de işte insanı böyle ters görüşlü yapar. Hasetçi, kendini görür, beğenir, kindar bir hale gelir.
Nihayet kötülüğün, sonunda dönüp kötülükte bulunana geleceğini, ona ziyan vereceğini anlamaz.
2515. Kendisini mat edecek şeylerin hepsini aksine görür. Halbuki mat olan kendisidir, kendisi ziyan eder!
Çünkü kendisi bir hiçten ibaret olduğunu görse, yarasının öldürücü ve şiddetli olduğunu bilse,
Böyle görüş, böyle biliş ,adamın gönlünü dertlendirir. Dert de onu hicaptan çıkarırdı.
Anaları doğum ağrısı tutmasa çocuk doğmaya hiçbir yol bulamaz.
Bu emanet gönüldedir, gönülde gebe.Bu nasihatlerse ebeye benzer.
2520. Ebe “ Kadının ağrısı yok, ağrı lâzım, ağrı çocuğa yoldur” der.
Dertsiz kişi yol vurucudur, dertsizlik “Enel Hak- ben Hakk’ım” demektir.
Bu “Ene” sözünü vakitsiz söylemek; lânete düşmektir, “ Ene” yi vaktinde söylemek rahmettir.
Mansur’un “ Ene” deyişi, şüphe yok ki rahmetten ibarettir; fakat Firavunun “ Ene” deyişine bir bak, lânetin ta kendisi!
Hulasa vakitsiz öten her horozun ibret için başını kesmek gerekir.
2525. Baş kesmek nedir? Dünyada nefsi öldürmek, nefsin dileklerini terk etmek.
Bu da öldürülmekten kurtulsun diye akrebin iğnesini çıkarmak gibidir.
Taşla tepelenme belâsından kurtulsun diye yılanın zehirli dişini sökersin ya!
Nefsi, pirin gölgesinden başka hiçbir şey öldürmez. O nefis öldürenin eteğine sımsıkı sarıl.
Eteğini sıkıca tuttun mu , bu, Allah tevfikidir. Sende beliren her kuvvet, onun seni çekişinden, dileyişinden meydana
gelir.
2530. “ Ma remeye iz remeyte” iyi bil. Canın nesi varsa canlar canındandır.
Elini tutan, yükünü yüklenen odur. Her an, her nefes, o anı, o nefesi ondan um!
Onun feyzine geç mazhar olduysan gam yeme. Bilirsin ki ihmal etmez, imhal eder.
Allah rahmeti geç erişir ama adamakıllı erişir, seni bir an bile huzurundan ayırmaz, her an seninledir.
Bu vuslatın, bu muhabbetin şerhini duymak istersen adamakıllı düşünerek “Vedduha” suresini okuyuver!
2535. Eğer sen kötülükler de ondandır dersen öyledir ama bundan onun kemaline noksan mı gelir ki?

Bu kötülük ihsanı da onun kemalindendir. Dinle ulu kişi, sana bir misal getireyim:
Meselâ ressam iki türlü resim yapar: Güzellerin resimleriyle,çirkin resimleri.
Yusuf’un, yaratılışı güzel hurinin resmini de yapar, ifritlerin,çirkin iblislerin resmini de.
İki türlü resim de onun üstatlığının eseridir.Bu,ressamın çirkinliğine delil olamaz, bilâkis üstatlığına delildir.
2540. Çirkini gayet çirkin olarak yapar, o derecede ki bütün çirkinlikler, onun etrafında döner, örülür.
Bu suretle de bilgisindeki kemal meydana gelir, üstatlığını inkâr eden rüsvay olur.
Eğer çirkinin resmini yapmayı bilmezse ressam, nâkıstır. İşte bu yüzden Allah hem kâfirin yaratıcısıdır, hem müminin.
Bu yüzden küfür de Allah’lığına şahittir, iman da. İkisi de ona secde eder.
Fakat bil ki müminin secdesi dileyerektir. Çünkü mümin, Allah rızasını arar, maksadı onun rızasını almaktır.
2545. Kâfir de istemeyerek Allah’ya tapar ama onun maksadı başkadır.
Padişahın kalesini yapar amam beylik dâvasındadır.
Kale, onun malı olsun diye isyan eder, fakat nihayet kale, padişahın eline geçer.
Müminse o kaleyi padişah için tamir eder, makam sahibi, mevki sahibi olmak için değil.
Çirkin, “ Ey çirkini de yaratan padişah, sen güzeli de yaratmaya kaadirsin, çirkini de” der.
2550. Güzel de “ Ey güzellik padişahı, beni bütün ayıplardan arıttın” der.
Peygamber Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in nasihat etmesi ve hastaya dua öğretmesi
Peygamber, o hastaya dedi ki: “ Sen, şunu söyle; Allah, sen bize güçlükleri kolaylaştır.
Dünya yurdunda bize iyilik ver, ahiret yurdunda da.
Yolumuzu gül bahçesi gibi lâtif bir hale getir, ey Yüce Allah, konağımız zaten sensin.”
Müminler mahşerde derler ki; “ Ey melekler, cehennem müşterek bir yol değil miydi?
2555. Mümin de oraya uğrayacaktı, kâfir de. Fakat biz bu yolda ne duman gördük, ne ateş.
İşte burası cennet, emniyet yurdu. Peki o aşağılık uğrak nerede?”
Melekler derler ki: “ Hani geçerken filân yerde gördüğümüz o yemyeşil bahçe vardı ya.
Cehennem, o şiddetli azap yurdu, işte orasıydı. Fakat size bağlık, bahçelik, yeşillik bir yer oldu.
Siz, bu cehennem huylu, kötü suratlı, ateş meşrepli nefsi.
2560. Çalışıp, çabalayıp tertemiz bir hale getirdiniz; Allah için ateşi söndürdünüz:
Şulelenip duran şehvet ateşini takva yeşilliği, hidayet nuru haline soktunuz; Hırs ateşiniz hilim, bilgisizlik karanlığı ilim
oldu;
Hırs ateşini attınız; o ateş diken gibiydi, gül bahçesine döndü..
Mademki siz kendinizdeki bütün ateşleri bizim için söndürdünüz, bu suretle de zehir, bal haline geldi.
2565. Madem ki ateşe mensup olan nefsi bir bahçe yapıp oraya vefa tohumları ektiniz,
Oradaki zikir ve tespih bülbülleri, yeşillikte, ırmak kıyısında güzel bir tarzda ötüşmeye koyuldular.
Allah’ya, çağırana icabet ettiniz, nefis cehennemine su serptiniz.
Bizim cehennemimiz de size yeşillik, gül bahçesi, ağaçlık haline geldi.”
Oğul, ihsanın karşılığı nedir? Lütuf, ihsan ve en değerli sevap.
2570. Siz, biz kurbanız, varlık, iyilik vasıf...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

06 Mart 2019, 20:34:23
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 06 Mart 2019, 20:34:23 »

Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun paylaşım dan kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes