> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlana Kitaplığı > Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I  (Okunma Sayısı 4332 defa)
27 Ocak 2010, 17:52:00
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 27 Ocak 2010, 17:52:00 »



Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I

Bu güldestesini,çocuk yasta bana farsca ve arapca ögreten
Mevlana´dan Sa´diden, Hafızdan beyitler ezberleten merhum ve magfur babam Yıldızeli müftüsü Mehmet Tevfik Balcı´nın aziz ruhuna ithaf ediyorum.
ÖNSÖZ
Hazreti Mevlana´nın Asıklar Dîvanı diye adlandırdıgı bu mübarek kitabı doksan bir yasında oldugum halde bastan sonuna kadar gözden geçirerek Hak asıkları için hazırlamak gücünü ve askını bana veren Cenab-ı Hakka hamd ü senalar. Aziz Peygamber Efendimize salatü selamlar, ve Hz. Mevlana´nın bu aciz kula olan himmetinin eksilmemesini niyaz ederim. "Büyük Dîvan" anlamına gelen Divan-ı Kebîr Hz. Mevlana´nın heyecanla, gönül coskunluguyla söyledigi
ilahî ask siirlerini toplayan kitabın adıdır.
Beyit sayısı altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamının iki mislidir. Çünkü altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamı yirmibes bin otuz birdir. Halbuki Dîvan-ı Kebîr´in rubaî beyitlerini de dahil edersek, beyit sayısı elli bine yaklasmaktadır.
Bu mübarek dîvanı Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhum büyük ebadda yedi cilt halinde bastırmıstır.
Bendeniz pek güvenilir olan bu dîvanı esas tutarak, aldıgım her gazelin altına Farsça bilenlerin dogru okumaları için her gazelin veznini yazdıgım gibi, gazelin hangi ciltten alındıgını ve numarasını da kaydettim.
Not:"Biz bu eseri internete attıgımızda bu farsca beyitleri koyma imkanımız olmadı sayet görmek isteyen olursa eser Ötüken yayınlarında 4 çilt olarak "hazırlıyan Sefik Can" basılmıstır. Buradan bakabilirler .
Bilindigi gibi dîvan îslamî edebiyat´ta sairlerin yazdıkları kendi siirlerini alfabe sırasıyla bir araya getirdikleri kitabın adıdır. Dîvanlar sairlerin adlarıyla birlikte söylenirdi, mesela Dîvan-ı Bakî, Dîvan-ı Fuzulî, Dîvan-ı Hafız diye adlandınlır ve her gazelin son beytinde muhakkak sairin adı geçerdi. Bu gelenege uyularak, neden Mevlana´nın siirlerini toplayan dîvana
"Dîvan-ı Mevlana", yahut "Dîvan-ı Celaleddin" denmemistir de Dîvan-ı Kebîr, Dîvan-ı Sems-i Tebrizî denmistir. Elli bine yakın beyti ihtiva eden çok büyük ebadda bir kitap oldugu için Divan-ı Kebîr denmekle beraber asıl onun dîvanına Dîvan-ı Sems-i Tebrîzî denmistir.
Mevlana gazellerinin sonlarında, kendi adı yerine hep Sems-i Tebrîzî adını kullanmıstır. Nadir olarak bazı gazellerinde, Selahaddîn-i Zerkubî adını anmıs bazan da "Hamus" lakabını kullanmıstır.
Bu hal Yunan filozoflarından Eflatun´un durumuna benzer, Sokrates´in hiç eseri olmadıgı halde, talebesi Eflatun bütün eserlerinde, hep Sokrates´i konusturmustur. Kendini Sokrates´in ismi altında gizlemistir. Mevlana da gönül verdigi Tebrizli Sems´i öne almıs, kendini onun adı altında gizlemistir.
Bazıları bu hali anlamazlar da, Divan-ı Sems-i Tebrîzî kitabında bulunan siirleri Sems´in yazdıgını zannederler. Hz. Sems´in siiri yoktur, onun sadece Makalat adlı bir kitabı vardır.
Zaten Mevlana Sems´le bulusmamıs olsaydı, o coskun, heyecanlı siirleri ihtiva eden Divan-ı Kebîr de meydana gelmezdi. Nitekim Hz. Mevlana "Tebrizli Sems bana 9skender gibi, taç, taht, saltanat, verdi de ben mana ordusunun baskumandanı oldum." demistir. Dîvan-ı Kebîr, III/1590)
Mevlana ile Sems´in birbirlerine karsı duydukları ilahî sevgiden burada uzun uzun bahs edecek degilim, bu konuda fazla bilgi almak isteyenler Ötüken Nesriyat´ın yayınladıgı Mevlana kitabına bakabilirler.
Ben burada su kadarını söyleyebilirim ki, Sems Mevlana´da kendini gördü. Mevlana da Sems´de kendini gördü, onlar birbirlerine ayna oldular. Birbirlerinin hakikatını gördüler ve birbirlerine asık oldular. Yanlıs anlasılmasın, ne Sems Hak´tır, ne de Mevlana; her ikisi de birer kuldur, ancak arif bir sairin dedigi gibi, "Allah adamları hasa Hak degillerdir ama Hak´tan da ayrı degillerdir." Onun için Mevlana kendi siirlerinde hep Sems´i yad etmistir. Bu yüzdendir ki kitabının
adına "Sems Dîvanı" denmistir.
Mevlana, Sems mahlasını kullanmıstır amma, aslında Sems yoktur, Hak vardır. Çünkü Sems-i Tebrîzî bir bahanedir,asıl Allah sevgisi vardır. Yahya Kemal merhumun bir siirinde aba var, post var, meydanda er yok, Horasan erlerinden bir haber yok, der. Diyar-ı Rum´a gelmis evliyadan;
evet İslam diyarlarının en mamur bölgeleri, Semerkand´lardan, Buhara´lardan, Horasan´dan velîler gelmez olmus;gelmez olmus amma îslam ülkeleri yine bos degil. Baba Kemal Hocendî ne güzel söylemis, "Hak asıkları, erenler gittiler,
ask sehri bos kaldı diye düsünme, dünya Sems-i Tebrîzîlerle doludur amma, Mevlana gibi bir kisi nerede ki hakikatı görsün."
DÎVAN-I KEBÎR TERCÜMELERÎ
Dîvan-ı Kebîr´in tamamı Abdulbaki Gölpınarlı merhum tarafından yedi cilt halinde Türkçeye tercüme edilmis ve Kültür Bakanlıgı´nca yayınlanmıstır. Ayrıca Dîvan-ı Kebîr´den dilimize seçmeler de yapılmıstır.
Midhat Baharî merhumun 1927 senesinde eski harflerle çıkmıs bir Destegül´ü oldugu gibi, yine Midhat Baharî hazretleri, 9ran edîblerinden Hidayet Han´ın Dîvan-ı Sems´ül-Hakayık adlı kitabını üç cilt halinde dilimize tercüme etmistir.
Bu tercüme Kültür Bakanlıgı tarafından yayınlanmıstır,. Ne yazık ki bu üç ciltlik tercümede, Mevlana´ya ait olmayan bir çok siirler vardır. Bu siirler bir takım Siî ve îsmailiye mezhebinde olan sairlerin siirleridir. Ne yazık ki bu siirlerin bir ayıklama yapılmadan dilimize çevrilmesi yurdumuzda, Mevlana´nın yanlıs tanınmasına sebep olmaktadır. Ayrıca
Abdülbaki Gölpınarlı´nın Dîvan-ı Kebîr´den seçtigi, nesir halinde tercüme ettigi ve Güldeste adını verdigi siir kitabı, 1955 yılında Remzi kitabevi tarafından yayınlandı.
Ayrıca Erzurumlu 9brahim Hakkı Hazretleri de, Dîvan-ı Kebîr´den kırk, elli kadar siiri dilimize manzum olarak çevirmis, bunların bir kısmı, Marifetndme´de, bir kısmı dadivanında bulunmaktadır. Bu siirler, Sefik Can tarafından derlenmis, bugünün Türkçesine çevrilerek Divaan-ı Kebîr´deki siirlerle beraber, bir kitap haline getirilmistir, fakat bu
kitap henüz yayınlanmamıstır.
Abdülkadir Gölpınarlı merhumun seçtigi, manzum olarak dilimize çevirdigi siirler de 1980 senesinde Gözlem yayınevince yayınlandı, bu kitabın adı Bugünün Diliyle Mevlana´dır.
Dîvan-ı Kebîr´den yabancı dillere de tercümeler yapılmıstır. Prof. Dr. Annemaria Schimmel tarafından Almanca´ya manzum olarak elli altı gazel tercüme ve nesr edilmistir.
Reynold A. Nicholson´un Dîvan-ı Sems-i Tebrizi´den seçme siirlerini de unutmamalıyız.
Dîvan-ı Kebîr´den, Rusça ve Japonca´ya kadar bir çok dünya dillerine seçme ve tercüme yapılmıstır.
Mevlana Dîvan-ı Kebir´deki siirlerini islamî edebiyattaki nazım sekillerinden olan gazel seklinde söylemistir. Bilindigi gibi gazel, konu olarak lirik ask siirlerini ele alır. Gazellerde sekil itibarıyla birinci beyitteki mısralar kendi aralarında kafiyeli olup, gazelin diger beyitlerinin ikinci mısraları, birinci beyitle aynı kafiyededir ve her gazelin bütün beyitleri aynı
vezinle yazılır ve her beyit konu itibarıyla küçük bir siir parçasıdır. Nasıl rubaîler dört mısrada aynı konuyu islerlerse, her gazelin her beyiti ayrı ayrı konuları tasıyabilir.
Bu beyitler sadece vezin ve kafiye bakımından bir araya gelmislerdir. Eger bütün beyitler aynı konuyu islerlerse o gazele "yek avaz" adı verilir ve çok makbul sayılır. Mevlana bu gelenege uyarak gazellerinin bazılarında her beyitte ayn bir konuyu islemistir, ama Mevlana çogu zaman mesela on bes beyitlik bir gazelinde bile aynı konuyu terennüm etmistir.
Bu yüzden biz Mevlana´nın gazellerini okurken, her beyiti ayrıca bir konuyu isleyen küçük bir siir parçası sayabiliriz.
Gazeller tercüme edilirken, beyitlerden en fazla dikkat çekeni o gazele baslık olarak alınmistır. Metinlerde bu baslık yoktur. Bu sebeple biz herhangi bir gazeli okurken aynı gazelde çesitli konulara deginilmesine sasmamalıyız.
Her beyiti ayrıca dikkatle okumak, manalarının derinligine varmak ve düsünmekle onun zevkine varılır.
Hak sairlerinin çogu zaman yazdıkları siirlerde mey (sarap) ve sevgiliden bahs etmekte olduklarını herkes bilir.
Bunlara akıl erdiremeyen bazı kisilerin yanlıs fikirlere sapmamaları için, bu mecazî deyimlerin açıklanması gerekmektedir.
Hz. Mevlana da büyük bir Hak asıgı oldugu için siirlerinde kendisinden ewel gelen Hak asıkları gibi bu konulara çogu zaman deginmistir. Nitekim büyük Hak asıklanndan, Esad Erbilî hazretleri de dîvanının önsözünde bu konuya temas etmislerdir. (Dîvan-ı Esad, Erkam yayınları, s. 7)
Ariflere göre mey (sarap) gam ve kederden eser bırakmayan Allah sevgisidir. Buna Mansur sarabı, ask sarabı, Hak sarabı da denir. Bu manevî sarap insanı kendinden alır baska alemlere götürür. Meyhane tabirine gelince, Hak asıklarına mahsus ibadet yerleridir. Nitekim Seyhülislam Yahya Efendi su beytinde bu konuya deginmistir: "Mescidde riya pîseler etsün ko riyayı / Meyhaneye gel ne riya var ne müraî" Yani gösteris için camide namaz kılanları bırak, onlar gösteris için namaz kılsınlar; sen hakikat meyhanesine gel, orada ne riya var ne de riyakar. Pîr-i mugan ise, mürsid´i göstermektedir.
iranlı Hafız bir beytinde söyle der: Eger pîr-i mugan (mürsid) sana seccadeni sarap küpüne daldır derse, tereddüt etmeden seccadeni sarap küpüne daldır;
Çünkü onun bir bildigi vardır. 0 bir hakikat yolcusudur, sakî ise Hak yoluna düsenlere yol gösteren halifeleri temsil etmektedir. Bu siirleri insanlar kendi kabiliyetine ve sezisine göre anlar, bazıları da anlayamaz, yanlıs yorumlar.
Eski devirlerde yahüt günümüzde bu konuları geregi gibi anlayamayan kisiler bulunmaktadır.
Bunun gibi bazı velîleri bile yanlıs anlamıslardır. Büyük Hak sairlerinden Niyazî-i Mısrî hazretleri, su kıt´ada bu hakikatı ne güzel anlatmıslardır.
Cemali zahir olsa tez celali yakalar anı Görürsün birgül açılsa yanında har olur peyda Bu sırdandır ki bir kamil zuhür etse bu alemde Kimi ikrar eder anı, kimi inkar olur peyda yani Hakk´ın ce...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I
« Posted on: 25 Nisan 2024, 07:34:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I rüya tabiri,Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I mekke canlı, Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I kabe canlı yayın, Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I Üç boyutlu kuran oku Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I kuran ı kerim, Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I peygamber kıssaları,Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I ilitam ders soruları, Divan-ı Kebir´den Seçmeler - Iönlisans arapça,
Logged
27 Ocak 2010, 17:53:58
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2010, 17:53:58 »

• Gönül toprakla dolu tahta bir kap, bir teneke. 0 da gönlün mühendisı. 0 topraga ne sekiller verir! Neler çizer! Ne
rakamlar döker! Ne hakîkatler yazar.ne adlar kaydeder!
• Seni sayı gibi alır, bir baskasına çarpar. Bu çarpıstan ne sonuçlar meydana gelir!
• Çarpmayı gördün ya, simdi de pay edisi seyret! Denize bak nasıl dalgalar bagıslamada!
121. Ben onun güverciniyim, beni kovsa bile evinin damının çevresinde uçarım.
Mefa´îliin, Fe´ilatün, Mefa´îliin, Fe´ilün
(c.I, 226)
• Sevgili beni bırakıp gitti. Ondan armagan olarak bana "ah"lar ve sapsarı olmus bir yüz, yaslarla dolu iki göz kaldı.
• Cenab-ı Hakk da beni can aleminden sürüp çıkardı, dünyaya sürgün etti. Ama ona; "Neden beni o alemden bu
aleme sürdün?" diyebilir miyim? Haddime mi düsmüs.
• Ezelde Cenab-ı Hakk: "Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" diye sordugu zaman biz, "Evet!" demedik mi? îlahî aska
düserek bu Evet!" dememize ask sahit oldugu içindir ki askta yüz binlerce bela vardır.
• Basa gelen bela inci gibidir. înci elde etmek seni sevindirir, kuvvetlendirir. daha da tez canlı eder. Hele onun
denizden gelen, o denizin bulunmaz incisi, essız incisi olursa, ne hale gelirsin, onu sen düsün!
• Ben onun güverciniyim. Beni kovsa bile evinin damının çevresinden baska nereye uçabilirim?
• O ´nun gölgesine sıgındım da dünyaları aydınlatan günes oldum. Devlet kusunun gölgesi kimin basına düserse, o
padisah olur.
• Yeter artık, sözü bırak da duaya basla! Hz. îsa bile dördüncü kat göge dua ile uçtu.
122. Yamalı hırka giymekle insan dervis olmaz!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefiliin
(c. I, 15)
•Ey bizim canımızı tatlılastıran, bize bizi sevdiren, kendinde olanı, kendini neni kendinden geçir, kendine yabancı
kıl! Kendinden geçeni kendine ! Su dervise, su yoksula da bir sey ver!
•Asıkları sereflendir! Ufukları nürunla aydınlat! Herkesin ilaç sandıgı tiryakı, nefsanî arzuları zehir haline getir! Su
dervise de bir sey ver!
• Ay gibi nurlu ve güzel yüzünle, tesirli gözlerinle seni sevenlere bakmak lutfunda bulun! Bizi kendine yol arkadası
edin! Su dervise de bir sey ver!
•Dervisligin nisanesi, belirtisi nedir? Herkese elinden geldigi kadar iyiliklerde bulunan, yardımcı olan, etrafa inciler
saçan cömert kisi; tatlı dilli olup kimseyi incitmeyen, degerli sözler söyleyen seçkin insan dervistir. Yoksa herkesi
aldatmak için yüz parçadan dikilmis yamalı hırka giyen kisi dervis dir. Sen su dervise, yoksula birseyler ver
Seyh Sadî Hazretleri:
"Tarikat, dervislik insanlara hizmet etmekten, yararlı olmaktan baska bir sey degil. Tesbih çekmekle, namaz
kılmakla, hırka giymekle insan dervis olmaz." diye buyurmustur
•Ey aziz varlık! Acılar seninle tatlılasır. Küfür senin yüzünden din olur, dikende; nesrin, agustos gülü haline gelir.
Sen bu dervise bir seyler ver!63
Eski sairlerden birisi:
"Senin güzel yüzünü yüz yasındaki rahip görürse; "Ben Allah´a inanırdım!" der. Saçını, zünnarını atese atar."
demistir.
• Ey benim canım, sevgilim, küfrüm, imanım, padisahlarımın padisahı! Su dervise, yoksula bir sey ver!
• Fanî olan bedene, maddî güzellige gönül verdigi için bir türlü huzur bulamayan, hüzünler içinde kalan kisi!
Bedenle ugrasıp durma, bedene bakma! Su dervise, yoksula bir sey ver!
• Ey benim mum gibi nürlar saçan, karanlıgı aydınlatan sevgilim! Ben bugün birsey yapacagım. Senin alevinin
etrafında pervane gibi dolasacagım ve senin ask atesine canımı verecegim. Sen su dervise, su yoksula bir sey ver!
123. Askın içi, özü anlatılacak, açıklanacak bir sey degildir!
Fa´ilatiin, pa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 264)
• Öyle bir sevgilim var ki, sevgisi içimi yakıyor, kavuruyor. îstiyorum o, benim yiizümü ayakları altına alsın,
gözlerimin üstünde yürüsün! Baska bir yerde yürümesin!
• 0 benim her seyimdir. 0 benim ekmegimdir, suyumdur, havamdır. Ama bütün bunlar da onunla beraber
bulundugumuz günün içinde gizlenmistir. Bu yüzdendir ki rızkım, gıdam onunla bulundugum gündür. Asıl benim günüm
de o gündür. 0 gün ne hostur! Onun gıdası da ne hostur!
• 0 bizi yok edip giderse ne olur? Allah´a yemin ederim ki, onun beni yok etmesine razıyım. Allah diledigini yapar!
• Onun dikeni güllere sermayedir. Hakîkati bizden gizleyen perdeleri açmakta lütuflar, ihsanlar sahibidir.
• Her ne söylediysen, ne duyduysan, onların hepsi de kabuk gibidir, manasız sözlerdir. Çünkü askın içi, özü
açıklanacak, anlatılacak bir sey degildir!
• Hakîkati hisseden, tecellîlere mazhar olan özlü kisi deriye, kabuga bakarmı?
124. Onun can alısı, bedenimin bütün zerrelerini mest eder.
Fe´ilatiin, Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c. I, 263)
•Sevgili seker gibi tatlı bir gülüsle, canımı alırsa ben ask sehidi olurum da, Allah benim gönlümü ebedî olarak ona
kavusturur.
•Canımı o alırsa üzülmek söyle dursun, iste o zaman neselenirim. Iste o zaman canım gülmege baslar. Onun can
alısı bedenimin bütün zerrelerini mest . Her tarafım manevî bir zevk içinde, mutlu bir halde ölümü karsılar.
•Ölüm haberi ile bedenimde bulunan her zerrenin özü, onun lütfu ile mest olurda; "Sevgilim ne kadar da güzel, ne
kadar da üstün bir varlıktır!" diye oynamaya baslarlar.
•9çinde bulundukları o mutlu güne seslenirler de; "Ey gün, sen ne hos bır ömrün uzun olsun!" derler. Benim bu
ölüm günüm, sevgili ile bulusma günüdür. Eglence günüdür, sarap içme günüdür. Çesitli nimetleri yeme günü,
sikayetlerden kurtulup, Allah´dan razı olma günüdür.
•Allah küpe benzeyen bedenimi ask sarabı ile yogurdu. Rabbim bana lütuf da bulundu. Benim hakkımda ne de
güzel bir takdirde bulunmus; takdiri ne güzel çıktı!
•Ben öyle tesirli bir ask sarabı içtim ki, dünya küpüne sıgamıyorum. Dokuz gök bile benim köpügüme, benim
coskunluguma dayanamaz.
125. Ask sarabı!
Mefülü, Fa´liin, Mef´Olü, Fa´lün
(c.I, 265)
• Herkesin istedigi, can da derman da onda olan ask sarabının özlemini ne zamana kadar çekecegiz? Ey sakî! Kalk,
özlemini çektigimiz o sarabdan bize sun!
• 0 sarapta sevginin, sevgilinin sırrı vardır. Sevgilinin nazı vardır. Sesi vardır. Ey sakî! Kalk o saraptan bize sun!
• Ask yolunda Allah bizi korur. Bizim sakîmiz, gölge bir varlık olan insan degildir. Bizim sakîmiz saadet, kutluluktur.
Saadet hanımla bulusmak ne kadar da hostur; ne kadar da güzeldir! Onun verdigi sarap mideye gitmez. Haydi ey
sakîmiz, ey kutlulugumuz; o saraptan sun!
• Ben her ne kadar sevgilinin yanında isen de, sevgili beni kucaklıyorsa da kararım yok. Ona kavustugum halde
huzursuzum. Onu kaybederim diye içimde bir korku var. Ne olursa olsun, haydi kalk ey kutlulugumuz bize açk sarabı
sun!
Sirazlı Hafız merhum
"Bir bülbül gagasına güzel renkli bir gül yapragı almıs, o vuslat nimetine eristigi halde yine hazin hazin, tatlı tatlı
feryada koyulmustu. Ona dedim ki: ´Vaslına eristigin halde bu deryada, bıı figana sebeb ne?´ Dedi ki: ´Sevgilinin cilvesî
bizi bu ise düsürdü. bu hale getirdi.´ Seyyid Nesîmî de: "Vasl erisince canıma, hüzün ve melal içindeyim" demisti. Rabi´a
Hatun namına yazılan bir siirde; "Ben ta senin yanında dahi hasretim sana demisti.
• Bize sarap sunan mutluluk diyor ki: "Ben size üzüm sarabı degil de, ask sarabı sundugum için pek memnunum,
pek hosum. Fırsatı kaçırmayın, bu saraptan bol bol için!" diyorsa da biz dünya islerine dalmısız, birbirimizle çekisip
duruyoruz. Ama ey mutluluk! Sen yine bize o saraptan sun!
126. Rüzgar asık olmasaydı böyle esip durmazdı.
Fe´ilatün, Fe´ilatün. Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c. 7, tercî´ 4)
• Ne yazık ki gece geldi. Hepimiz ayrı düstük. Ne mutlu o kisiye ki gece i herkes uykuda iken Allah ona dosttur,
arkadastır.
• Geceleyin hepsi uyudular. Hepsi de cansız birer varlık gibi yerlere serildi yataklara düstüler. Ey bizim dostumuz!
Ey cihanın padisahı! Aman sen uyuma.
• Bu beden topragını kaldırıp gezdiren, oradan oraya götüren ruh rüzgarıdır.9nsan uykuya dalınca o ruh rüzgarı
toprak bedenden muvakkat bir zamançekilince, beden düsüp yere serilir
•Fakat rüh rüzgarı geceleyin bu toprak bedenden büsbütün el çekmez. Eli üstündedir. Çünkü o toprak bedenle
sevismektedir. Ayrı ayrı yerden oldukları halde, birisi topraktan, birisi rüh aleminden geldikleri halde, Allah muakkat bir
zaman için onlan birbirine dost kılmıstır.
•Rüzgar sebatsızdır. Bir yerde durmaz. Bu sebeple onun vefası yoktur. ene karsı duydugu ask, onu vefasız hale
sokmustur. Rüzgar asık olmalı, böyle esip durmazdı. Bir yerde karar kılardı.
Mevlana bir Mesnevî beytinde söyle buyurur:
"Çihanın bütün zerreleri o ezelî hüküm dolayısı ile çift çift; her çift birbirine asıktır. Gökyüzü yeryüzüne; ´Merhaba!´
der. ´Seninle ben kehribarla saman çöpü gibiyiz, birbirimizi viyoruz.´" Mesnevî, c. III, nr. 4401; Divan-ı Kebîr´m baska
bir yerinde:
"Dünyanın her cüzü, her sey asıktır. Her sey sevgili ile bulusmak için çırpınır durur."Divan-ı Kebîr, c. VI, nr. 2674.) diye
buyunır.
127. Dilenciden bir sey dilenmek akıl karı degildir.
Mefulü, Fa´ilStü, Mefa´îlii, FS´ilat
(c. 7, tereî´ 7)
• "Ne duruyorsunuz? Nevrüz geldi, bahar geldi." diye asıklık, gençlik, mestlik, bir de sevgilimiz, bizi çagırıyor.
• Dünyanın gözü simdiye kadar böyle güzel bir bahar görmedi. Daglardan, ovalardan hayat fıskırıyor, kimya bitiyor.
• Her agaç iyi bahtlı bir huri kızını kucaklamıs, bagrına basmıs, onunla sevisiyor, onu kimseye göstermek istemiyor.
Eger sen onun mahremi isen, eger sende onu görecek göz varsa, kaçamak olarak gizlice o hüri kızını seyret!
• Çiçekler tas tas can sarabı içmede. Onlara dikkatle bak; onlar seni de çagırıyorlar. "Miskinligi üstünden at, gel can
sara...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Ocak 2010, 17:56:21
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #2 : 27 Ocak 2010, 17:56:21 »

• Gel ki, saraba düskün olanların ask sakîsi geldi. Çaresizlere haber ver; istedikleri çareye kavustular.
• Ask emîri geldi, saraphaneyi açtı. Akîk gibi olan sarabı kayalara bile tesir etti.
• 0 kayalardan binlerce süt, seker çesmesi akmaya basladı da, besikteki çocuklar bile, o çesmelerden gıdalandılar.
• Ask imam olunca, binlerce mescit cemaatle doldu, tastı. Minarelerden;"Namaz uykudan hayırlıdır!" sesleri
gelmeye basladı.
• 0 güzelin yüzünün günesi, yeryüzüne düsüp parlayınca Zühal Yıldızı yedinci kat gökten indi, o parıltıyı seyre geldi.
• Onun tacını gördük de, hepimiz Feridun olduk. Yıldızı dogup parlayınca hepimiz yıldız bilgini kesildik.
• Ask yol bulunca hepimiz soyunduk. Çırılçıplak olduk. Yani kötü huylarımızdan, nefsanî isteklerden kurtulduk. 0 ata
binerek gelince hepimiz yaya kaldık.
278. Yavasça aklın kulagına dedim ki:"înat etme, beni bırak git!"
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. 11,913)
• Gözümün nüru olan kisilerin kulaklarına söyle: "Yine tövbeleri bozma zamanı geldi."
• Gönül alan güzelimin bakısları, güzellik davulunu çalmaya baslayınca, tövbe eden, yemin eden binlerce kisi
tövbelerini, yeminlerini bozarlar.
• Madem ki, sevgili mesttir, haraptır, kendinden geçmistir. Gün de sevinç günüdür. Sen söyle, onlar, rindlikten,
sarhosluktan baska ne yaparlar?
• Yavasça aklın kulagına dedim ki: "înat etme, serefini kaybetmeden git! Çünkü su anda Kaf dagı bile olsan, seni
kökünden söker atarım."
• Ey can mutrıbı, sen nese madenisin, haydi tamburu eline al; "Ten ten ten ten" diye oksamaya basla, çünkü sen
olmadıkça, sen, o güzel seslerinle gönülleri uyandırmadıkça, insanlar, tenden, bedenden ibarettir.
• Haydi gel, yüzük tası gibi asıkların halkasında yer al! Çünkü asıklann halkasında bulunmayanlar, çesitli belalarla
imtihan edilmektedirler.
Asıklar da, asık olmayanlardan daha fazla belalarla, musîbetlerle imtihan edilmektedir. Su var ki asık, o belaların
nereden geldigini bildigi için gelen belayı sevmektedir.
Fuzülî;
"Az eyleme inayetini ehl-i dertten, Yani ki çok belalara kıl müptela beni!" diye yalvarmıstı.
Seyh Galip merhum da;
"Asıkta keder neyler; gam halk-ı cihanındır" demisti.
• Asıkların canlarına and olsun ki, asık olmayan herkes mana bakımından ka-dın gibidir. Hem de bak da gör; onlar
ne çesit kadındır? Onlar hakkında ne söylenir?
Yanlıs anlasılmasın, Mevlana kadını küçük görmez. Fizikî bakımdan erkege göre zayıf olusundan böyle benzetme
yapıyor. Mevlana´nın kadın hakkındaki görüsü için, bkz. Sefık Can, Mevlana,, Sahsiyeti, Fikirleri, Ötüken Nesriyat, tst.
1995, s. 87.
279. Su ne yaparsa yapsın susayan ona yüz kere razıdır.
Mefa´îlun, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 931)
• Ey ay yüzlü sevgili, gönlüme bir bak, gönlümde sen varsın. Bu yüzden gece gündüz gönlüme dikkat etmem, saygı
göstermem lazım.
• Senin gibi gönüllerde rahatlık, huzur veren güzel yüzlü bir sevgilisi olan nesesinden, mutlulugundan dünyalara
sıgmaz!
• Eger gönlümde bir gam varsa, bu senin neselenmen içindir. Eger avucum cömertlikte bulunursa; o cömertlik
benim degil, senin cömertligindir. Çünkü cömertlik duygusunu benim gönlüme sen verdin, bu sebeple veren ben
degilim, veren sensin!
• Benim bedenim; eli, ayagı olan bir süretten, bir gölge varlıktan ibaret oldugu için, ruh olmadıgı için senin güzel
hayalin hakîkati görmede, benden ürkmede, kaçmadadır.
• 0 essiz olan, o süreti görünmeyenin hayali, benim ve benim gibi yüzlercesinin gözlerini süretlerle, sekillerle
doyurur da, onları fani güzellere asık eder.
• Çıplak olan kisi günes ısıgını giyer de der ki: "Altın sırmalarla süslenmis elbise giyen kisi ne mutlu kisidir?"
• Bedene günesin ısıgı vuran kisi, yani ilahi nurla aydınlanan asık, devlet kusu gölgesini arar mı?
• Sunu iyi bil ki: "Nefıs Firavunu"nu öldüren "Ask Musa"sı, bu gönül sehrindedir. Sen onun asasını görmüyorsun.
Ama, onun asası elindedir.
• Onun derdi, gamı cefa etmez. Eger ederse helal olsun, su ne yaparsa yapsın, susayan ona yüz kere razıdır.
• Can ve gönül, su veren kisiye asık olursa, suyun cevri cefası ona safa gibı gelir.
• Seher vakti esen rüzgar, bahçede birkaç dalı kırarsa ne olur? Bagın, bahçenin nesi varsa, o güzelim meyvelerin,
çiçeklerin meydana gelmesine rüzgar sebep olmadı mı?
• Yeryüzü tam üç ay agzını kapar, hiçbir sey söylemez, susar; ama ilkbahar gelince, gönlünden neler çıkacagını,
neler bitirecegini bilir.
• Günese arkasını dönen kisi kendi gölgesini imam edinmistir. Kendi gölgesine uymustur. Bu yüzden onun namazı
namaz degildir.
280. Söz gökten inmistir. Söz Allah´ın sanatıdır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´ÎIün, Fa´ilün,
(c. II, 938)
• Söz, söz söylemeyi bilen, sözün kudretini anlayan kisinin yanında büyüktür. Söz çok degerli bir seydir. Çünkü söz,
gökten inmistir.
• Eger iyi bir söz söylemezsen, bin söz söylesen onlar söz sayılmaz. Fakat iyi ve yerinde söz söylersen, bir tek
sözün binlerce söz kadar degeri vardır.
• Söz perdesini kaldırsan da, söz ortaya çıksa, görünse, o zaman görür ve anlarsın ki, söz, Allah´ın san´atıdır.
• Söz, yüzünü gösterse, herkes ona gıpta eder. Bundan dolayı o, yüzünü gizIer, kendini göstermez. Ne mutlu o
kisiye ki, sözde sır sahibidir. Aklına geleni söylemez, sözün nereye varacagını bilir.
• Arstan yere kadar, zerre zerre her sey konusmaktadır. Yeryüzü de, anlayısta tıpkı arsa benzer.
281. Günes gibi herkese, her seye esirgemeden nurunu saç!
Müfte´ilün, Müfte´ilün,
.(c. II, 993)
• Her seyi besleyen, gelistiren ezelî nürdan sana fazlasıyla vermisler.
• Günes gibi her seye, herkese esirgemeden nörunu saç, onlara hosça bak! Çünkü onların hepsi de donmus gibidir.
Hepsi de senin ısıgına, hararetine muhtaçtır. Onları sen canlandıracaksın, sen yetistireceksin.
• Ey ilkbahar! Agaçlar insafsız deli kıstan perîsan olmuslar, solmuslar, sararmıslar onlara bir bak, onlara hayat ver!
• Dudagını aç da, Hz. îsa´nın; "Ölüyü dirilten dua"sını oku, çünkü; varlıklar cefa Deccalı yüzünden ölmüslerdir.
• Bugün herkesin mahmurlugunu gider. Çünkü herkes her seyi senin sarabından içmis kendinden geçmistir, onları
uyandır!
• Kıs mevsiminde agaçlar, bitkiler, baglarda ve bahçelerde bulunan bütün varlıklar, yokluk zehrini içmisler, yok
olmuslardı. Simdi, sen onlara ölümsüz yasayıs panzehirini ver, onları dirilt!
• Seher rüzgarı gibi gece perdelerini yırt, çünkü, hepsi de yüzlerce perde altında gizlenmis kalmıslardı.
282. Gönül, pencereye benzer, beden evi onunla aydınlanır.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat.
(c. II, 898)
• Ben; "Mest gönül nereye gidiyor?" diye seslendim. Padisahlar padisahı;"Sus" dedi, "0 bizim yanımıza geliyor."
• Padisahım dedi ki, sen benimle beraber degil misin? Senin harfsiz, sözsüz sesini içimde duyuyorum. Öyle oldugu
halde, gönlüm, saskın saskın dısanda nerelere gidiyor?
• Dedi ki: "Gönül dedigin bizimdir, bizim balımız mülkümüzdür. Bizim destanımızın "Rüstem"i dir. Allah hakkında
yanlıs hayale kapılanlarla savasmaya gidiyor.
• 0 hangi tarafa gitse, talih de o tarafa gider. Hangi tarafa deme, o istedikçe istedigi tarafa gider.
• Bazen günes gibi feyizli nüru ile yeryüzü hazinesine dolar. Bazen de Hz. Peygamberin duası gibi gökyüzüne
yükselir.
• Bazen bulut memesinden, yeryüzüne lütuf, kerem, ihsan sütünü verir. Bazen de can gül bahçesinde seher rüzgarı
gibi eser, etrafa hos kokular yayar.
• Sen de gönlün izine uy, onun gittigi yerlere git, git de yesilliklerin, çiçeklerin kara topraktan nasıl bittiklerini, vefa
ırmaklarının durmadan nasıl aktıklarını gör!
• Dünyaya sekiller, süretler, nakıslar, güzellikler bagıslayan sadedir, sekilsizdir, süretsizdir. Herkesin eli, ayagı odur
da, kendisi elsiz, ayaksız gitmededir.
• 0 yanlıs bile yapsa, yaptıgı dogrunun dogrusudur. Cefaya dogru gitse, basımıza cefalar yagdırsa, ettikleri vefanın
da vefasıdır.
• Gönül, pencereye benzer. Beden evi onun yüzünden aydınlıga kavusur. Su beden her gün mezara dogru, yokluga
dogru gitmededir. Gönül ise ölümsüzlüge dogru yol almadadır.
• Gönül acaip bir sey! Yapayalnız gidiyor ama, bir taraftan fitneler koparıyor, Padisahların kanlarını döküyor, diger
taraftan barısı seviyor, herkesle anlasıyor,oluyor.
• Sevgilinin canımla, gönlümle bitmez, tükenmez macerası var! Hem de öyle gizli, örtülü degil! îste bak, suracıkta,
sizin önünüzde yürüyen gölge varlıgımda da gizlenmis olan, benim gönlümdür.
283. Hakîkatler günesine anlatıs bir perdedir.
Mefa´îlün, Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 921)
• Denizden buharlasarak meydana gelen sis, denizi göstermedig candan kopup gelen söz de cana perde olur.
• Hikmetten bahsetmeye girismek pek yüce, pek büyük bir isle ugrasmaktır. Fakat hakîkatler günesine anlatıs bir
perdedir.
• Dünya, köpük gibidir. Hakk´ın sıfatları denize benzer, fakat köpük, yani dünya, denizin rengine, güzelligine perde
olmustur.
• Köpügü gidermeye, ortadan kaldırmaya çalıs ki, denizin güzelligini görebilesin. Halbuki sen, denizin köpügüne
takılıp kalıyorsun. Bilmiyorsun, bilmiyorsun ki köpük denizi sana göstermemektedir.
• Dünyada gördügün süretlere, resimlere, muvakkat verilmis olan güzelliklere dalma, onlar hakkında düsünceler
yürütme! Gördügün resimler, süretler zamanla kaybolup giderler.
• Nasıl saçlar, sevgilinin yüzünü, gözünü örterse, güzelligini göstermezse harfler de sözün özünü örter. Bu yüzden
harf kabugunu kırmak gerektir.
• Sen her hayali, perdeyi açan bir sey sanırsın, o hayali gönlünden at gitsin. Çünkü asıl sana perde olan, o hayaldir.
• Su var gibi görü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

28 Şubat 2010, 01:20:26
Sems

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 381


Site
« Yanıtla #3 : 28 Şubat 2010, 01:20:26 »

Allah razı olsun Armağan hocam.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes