๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Metalib ul Aliye => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 03 Ekim 2011, 13:39:47



Konu Başlığı: Tespihe Devam Etmeye Teşvik
Gönderen: Sümeyye üzerinde 03 Ekim 2011, 13:39:47
Tespihe Devam Etmeye Teşvik


3415. Zührî anlatmaktadır: Ebû Bekir es-Sıddîk'e kanatlan eksiksiz bir karga getirildi. "Ben, Hz. Peygamberden (sallaUahu aleyhi veseUem) Bîr av hayvanı avlanması, çöl dikeninin kesilmesi ya da bir ağaç damarının/özünün koparılması ancak tespih duasının azlığındandır  buyururken işittim" dedi ve kargayı serbest bıraktı. (ishâk)
Hadis, mürsel ya da mu 'daldır. [270]
"Sübhânallahi ve-bihamdihi" sözünün faziletine dair Câbir hadisi Edeb kitabının Kibrin Yerilmesi bölümünde geçmiştir.
3416. Muhârik'in bildirdiğine göre Abdullah (b. Mes'ûd): "Ben size bir hadisi naklettiğim zaman size Allah'ın kitabından onu doğrulayan âyeti de bildiririm" demiş ve eklemiş: "Bir kul Sübhânallahi vel-hamdü lillahi ve lâ ilahe illallahu vallahu ekber derse, mutlaka Allah bu sözler için bir melek görevlendirir, melek onları kanadının altına alarak semaya çıkarır. Meleklerden hangi bir topluluğa uğrarsa, mutlaka o sözlerin sahibi için mağfiret dilerler. Tâ ki, onlarla Rahman'ın vechini selamlayana dek böyle devam eder." Sonra Abdullah şu âyeti okudu: O'na ancak güzel sözler yükselir. Onları da ancak salih amel ulaştırır [271] (Müsedded)
3417. Abdullah (b. Mes'ûd) demiştir ki: Sübhânallahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber demek kuşkusuz bana, bunların sayısınca Allah yolunda harcama yapmaktan daha sevimli gelmektedir.[272] (Müsedded)
3418. el-Cüreyrî anlatmaktadır: Bana bir adam şöyle nakletti: Mekke'de bir fakihe: "Bizim de bir fakihimiz var. -Yani Hasan (el-Basrî)- sustuğu zaman Sübhânallabi ve-hamdihi sübhanallahi'l-azîm duasını okumak âdetindendir" dedim. "Sizin dostunuz hakikaten fakihmiş. Hangi kul yedi kere bunları okursa, mutlaka onun için cennette bir köşk kurulur" diye cevapladı. (Müsedded) [273]
3419. Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kim yüz defa Lâ ilahe İllallah, yüz defa Allahü ekber ve yüz defa da Sübhânallah derse, onun bu ameli on köle azat etmesi ve on deve boğazlamasından daha hayırlıdır" buyurmuştur. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [274]
3420. ez-Zübeyr b. el-Avvâm'ın naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kulların sabaha erdiği hiçbir sabah yoktur ki bir münâdi çıkıp: Ey mahlukat! Melİk-İ kuddûs'ü teşbih edin> diye seslenmesin" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ). [275]
 
dışında yaptığı amelleri ise kân olacaktır. " (Ebû Ya'lâ) [277]



[270] Müsnede'deki ifade şöyledir: "Bu mudal veya mürsel bir hadistir. el-Hakem (b. Abdullah el-Eylî) ise kesinlikle zayıftır."
[271] Fâtır sur. 35/10. Bûsîri: "Bunu Müsedded ve sahih hükmüyle el-Hâkim rivayet etmiştir" açıklamasını yaparken (III, 12) Heysemî: "Bunu Taberânî, cl-Mesûdî'nin yer aldığı bir senetle rivayet etmiştir. Bu zât güvenilir olmakla birlikte bunamıştır. Geri kalan ravileri ise güvenilir kimselerdir" değerlendirmesini yapmıştır. {Mecmu X, 90).
[272] Bûsîrî, hadisi Müsedded'in güvenilir ravilerden oluşan bir senetle mevkuf olarak rivayet ettiğini belirtmiştir. (III, 13)
[273] Bûsîrî yorum yapmamıştır.
[274] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebi'd-Dünyâ hasen bir senetle rivayet etmiştir." (III, 13)
[275] Bûsîrî: "Bunu Ebû Ya'lâ zayıf bir senetle rivayet etmiştir. Zira Musa b. Ubeyde zayıftır"  değerlendirmesini yaparken (III,  13), Heysemî de "Yusuf (doğrusu  Musa olacak) b. Ubeyde oldukça zayıf biridir" açıklamasını yapmıştır. (Mecma X, 94)
[276] Bûsîrî demiştir ki: "Hadisi el-Hâris, Ebû Ya'lâ (ki ifade ona aittir), Ahmed b. Hanbel, Bezzâr, Sahıh'inde İbn Huzeyme ve Müslim'in şartına göre sahîh hükmü vererek el-Hâkim rivayet etmiştir." (III, 8). Heysemî de şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Bunu Ebû Ya'lâ, zayıf biri olan Muâviye b. Yahya es-Sadefî'nin yer aldığı bir senetle rivayet etmiştir." (Mecma X, 81)
[277] Hadisi Taberânî ve Ahmed b. Hanbeİ farklı İfadelerle nakletmişlerdir. Hepsinin senedinde de zayıf biri olan Ebû Bekir b. Ebî Meryem yer almıştır. Bkz. Zevâiâ, X, 94,113.