๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Metalib ul Aliye => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 01 Ekim 2011, 14:55:02



Konu Başlığı: Kabe nin Yapılışı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Ekim 2011, 14:55:02

Kabe'nin Yapılışı


 
4263. Hâlid b. Ar'are'nin naklettiği bir kıssa içinde İmam Ali anlatıyor: Hz. İbrahim'e Kabe'nin yapılması emredilince bu, ona zor geldi ve nasıl yapacağını bilemedi. Ancak Allah Teâlâ üzerine huzur indirdi. Allah Teâlâ o yardımı şiddetli esen bir rüzgar olarak gönderdi. Rüzgar kumları getirip oraya yığdı; o da üzerine Kabe'yi yaptı. Hz. İbrahim hergün Kabe'yi bir diz boyu yükseltiyordu. O sırada Mekke şiddetli sıcaktı. İbrahim taşın konulacağı yere ulaşınca İsmail'e: "Git bir taş ara" dedi. İsmâîl gidip dağlarda dolaşmaya başladı. Bu arada Hz. Gebrâîl taşı gökten indirdi ve İbrahim'in yanma getirdi. İsmâîl geldiğinde: "Bu taş nereden?" diye sordu. O da: "Bu taş, benim ve senin yapına dayanmayan kimsenin katmdandır" dedi. Sonra da taşı yerine koydu. Daha sonra Kabe yıkılınca onu Amalika'lılar tekrar yaptılar. Sonra tekrar Kabe yıkıldı; Cürhüm'lüler Kabe'yi tekrar bina ettiler. Sonra tekrar Kabe yıkıldı; bu sefer Kureyş'liler onu bina ettiler. Hacer-i Esved'i yerine koymak istediklerinde bu hususta anlaşmazlığa düştüler. Nitekim: "Bu kapıdan, Benû Şeybe kapısından ilk çıkan kimse o taşı koysun" diyerek anlaştılar. Onların dediği kapıdan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) çıktı. Kureyş'liler: "Evet, bu güvenilir bir insandır, onu yerine bu koysun" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir sergi istedi ve onu getirdiklerinde yere serip Hacer-i Esved'i serginin içine koydu ve her kavimden bir kişinin gelmesini emretti. Gelen kişiler serginin bir ucundan tutup kaldırdılar, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de yerine koydu. (ishâk) [228]
4264. Hz.    Ali    anlatıyor:    Cürhüm'lülerden   sonra   Kabe   yıkılınca Kureyş'liler onu tekrar bina ettiler; ancak Hacer-i Esved'i yerine koymak istediklerinde onu kimin yerine koyacağı hususunda anlaşamadılar, birbirleriyle çekiştiler. Sonra: "Bu kapıdan ilk giren taşı yerine koysun" dediler ve bu hususta anlaştılar. İşte Benû Şeybe kapısından ilk olarak Resûlullah   (sallallahu aleyhi veseîlem)   girdi.   Resûlullah   (sallailahu aleyhi vesellem)   bir elbisenin getirilmesini istedi; Hacer-i Esved'i serginin ortasına koydu ve her soydan bir kişinin bu elbisenin ucundan tutmasını emretti. Onlar elbiseyi tutup kaldırınca Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) taşı aldı ve yerine koydu. (Ebü Dâvud et-Tayâlisî) [229]
4265. Hâlid anlatıyor: Bir adam Hz. Ali'ye: "Bana Kabe'nin yapılışını anlat" dedi. Hz. Ali şöyle anlatmaya başladı: Allah Teâlâ, Hz. İbrahim'e: "Benim için bir ev yap!" diye vahyetti. Allah'ın bu teklifi İbrahim'e zor geldi; ancak Allah ona bir rüzgar gönderdi. Ona Sekine veya Hacûc deniyordu, iki gözü ve bir başı vardı. Allah Teâlâ, Hz. İbrahim'e o gittiği zaman gitmesini, dinlendiği zaman dinlenmesini emretti. Hz. İbrahim de Allah'ın emrettiği şekilde Kabe'yi yapmaya başladı. Nihayet Beytullah'ın yerine vardı ve orada kalkan şeklinde kümelendi. Orası Beyt-i Maraur'un mukabilindedir. Beyt-i Mamur'a her gün yetmiş bin melek girer ki bir ziyaret eden kıyamet gününe kadar bir daha gelmez. İbrahim ve İsmail her gün şiddetli sıcakta bir diz boyu Kabe'yi yapıyor ve dağın gölgesinde gölgeleniyorlardı. Taşın konulacağı yere gelince Hz. İbrahim, İsmail'e: "Bana bir taş getir, onu yerine koyayım ki bu, insanların için bir alâmet olsun" dedi. Hz. İsmâîl vadiyi dolaştı ve ona bir taş getirdi. Hz. İbrahim taşı küçük bulup attı ve: "Bana başkasını getir" dedi. İsmâîl tekrar gitti; fakat bu sefer Cebrâîl, Hz. İbrahim'e Hacer-i Esved'i getirdi. İsmâîl geldiğinde İbrahim ona: "Beni senin getireceğin taşa bırakmayan kimse bana bir taş getirdi" dedi. Sonra da Kabe'yi o taşla tamamladı ve etrafında tavaf edip namaz kıldılar. Orada ölünceye kadar buna devam ettiler. Ancak Kabe muhtelif zamanlarda yıkıldı. Onu Amalika'lılar tamir edip ölüp gidinceye kadar etrafında tavaf ettiler. Sonra Kureyş onu tekrar yaptı. Ancak Hacer-i Esved'in yerine gelince onu koyma hususunda anlaşmazlığa düştüler. Sonra: "Şu kapıdan ilk olarak kim çıkarsa bu taşı o koysun" dediler... (el-Hârİs) [230]
4266. Ebu't-Tufeyl anlatıyor: Kabe, Cahiliye döneminde harçsız olarak üst üste konulmuş taşlardan yapılmıştı. İçi bir keçi yavrusunun zorla girebileceği kadardı. Tavanı yoktu. Örtüsü üzerine sarkıtılıyordu. Hacer-i Esved de açık olarak surun üzerine konuluyordu. Bu halkaya benzer iki rüknü vardı. Bir taraftan dört köşe, diğer taraftan da yuvarlaktı. Bir ara Bizans'tan bir gemi yola çıkmış ve Cidde'ye yaklaşınca parçalanmıştı. Kureyş, kerestesini almak için Cidde'ye gitti. İçindeki Bizanslının marangoz olduğunu öğrendiler. Kabe'yi yapmak için onu kerestelerle birlikte alıp Mekke'ye getirdiler. "Bu odunlarla Rabbimizin evini yapalım" dediler. Fakat Kabe'yi yıkmak istediklerinde Kabe'nin duvarında onlara bir yılan göründü. Sırtı siyah, karnı bembeyazdı. Kabe'nin taşlarından birini almak için yaklaşan kim olursa o yılan ağzını açarak ona doğru ilerliyordu. Bunun üzerine Kureyş, Makam-ı İbrahim'in yanında toplandı ve Allah'a yüksek sesle yalvardılar. "Ey Rabbimiz! Burası korkulan bir yer olmadı. Senin şerefli evini tekrar yapıp süslemek istiyoruz. Eğer buna razı oluyorsan bu yılanı kaybet; değilse dilediğini yap" dediler. Bunun üzerine gökten bir cevap (ses) işittiler. Kartaldan büyük, sırtı siyah, karnı ve ayakları beyaz olan bir kuş gelip gagasını yılanın kafasına batırdı, sonra da yılanı alıp götürdü. Onu Ecyad'a doğru kaldırıp attı. Yılanın kuyruğu ise düştü. Kureyş, Kabe'yi yıktı ve vadidin taşlarıyla Kabe'yi yaptı. Kureyş'lİler taşları omuzlarında taşıyorlardı. Onu yirmi zira yükselttiler. Resûlullah'm (salkllahu aleyhi vesellem) üzerinde benekli bir elbise vardı. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) taş taşırken elbisenin bir kısmını omuzuna atıyor, bu sırada elbisenin küçüklüğünden avreti görülüyordu. "Ey Muhammed, avretini ört!" diye bir ses işitti. İşte bundan sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) hiç çıplak görülmedi. Kabe'nin bu yapılışı ile Allah Resulünün (sallaOahu aleyhi vesellem) pey­gamberlikle şereflendirilmesi arasında on beş yıl vardı. Sonra Kabe, İbnü'z-Zübeyr zamanında bir yangına maruz kaldı.
İbn Huseym dedi ki: İbn Sâbıt bana şunu haber verdi: "İbn Zübeyr yangından sonra Kabe'yi tamir ettiğinde Hacer-i Esved'i bir halka şeklinde birbirine girmiş olarak bir temelin altında gördü. Hacer-i Esved balta ile hareket ettirildiğinde diğer ucu da hareket ediyordu."
Ma'mer anlatıyor: Bana Yezîd b. Ebî Ziyâd, Mücâhid'den şu sözünü aktardı: "Cahiliye'de Kabe'yi yıkıp rükne ulaştıklarında bir yılan çıktı. Boynu devenin boynu gibi idi. İnsanlar Kabe'ye yaklaşmaya korktular; ancak bir kuş geldi, Mekke'nin yarısını gölgeledi, yılanı ayaklarıyla aldı ve onu göğe yük­seltti ve denize attı."
Mücahid der ki: "Bir gün adamın birisi Kabe'nin duvarından bir taş söktü ve Kabe'deki zinet eşyalarından çaldı. Sonra tekrar çalmaya geldiğinde taş başına yapıştı." (İshâk) [231]
4267.   Hz.   Ali   anlatıyor:   Kureyş,   Hacer-i   Esved'i   yerine   koymak istediklerinde çekiştiler ve: "Bu kapıdan ilk giren kimse aramızda hüküm versin" dediler. İşte o kapıdan ilk giren Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) oldu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Hacer-i Esved'i bir parça yaygının içerisine koydu, sonra bütün kabileler o parçanın bir köşesinden tutup kaldırdılar. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) o zaman genç bir adamdı. Yani bunlar peygamberlikten önce cereyan etti. {İbn Ebî Şeybe) [232]
4268. Abbâs anlatıyor: Cahiliye devrinde Kureyş, Kabe'yi tamir etmeye başladı. Erkekler taş taşıyor, kadınlar da taşların arasına yerleştirilen küçük taşlan taşıyorlardı.
Abbâs şöyle devam etti: Ben ve kardeşimin oğlu Muhammed omuzlarımızda taş taşıyor, taşların altına izanmızı koyuyorduk. İnsanların arasına gelince de izanınızla örtünüyorduk. Bir defasında Muhammed benim önümde yüzü koyun yere düştü, arkasından koştum ve yanma gittim, baktım ki göğe doğru bakıyor. Ona: "Neyin var?" dedim. Kalkıp izarını giydi ve: "Çıplak olarak yürümekten nehyedildim" dedi.
Abbâs dedi ki: "İnsanların onu deli olarak görmesinden korktuğum için bunu onlardan gizledim" dedi. (Ebû Ya'lâ) [233]




[228] Bûsîrî der ki: "Hadisin isnâdlarmın merkezinde Hâlid b. Ar'are vardır ki meçhul bir ravidir." (I, 58)
[229] Bunun senedinde de Hâlid b. Ar'are vardır.
[230] Bûsîrî der ki: "Beyhakî de bunu 5. el-Kübrâ'da rivayet etmiştir. Bunun senedinde de Hâlid vardır."
[231] Bu hadisi Musannef'indc Abdürrezzak rivayet etmiştir. Şu anda bu eser Beyrut'ta basılmaktadır. Asıl nüshaları oradadır. Heysemî der ki: "Taberânî bu hadisi uzunca bir metinle tahrîc etmiştir. Ahmed de bir kısmını rivayet etmiştir. Her ikisinin ricali, Sahîh ricalidir." (Mecma III, 279)
[232] Bunun isnadında da Hâlid b. Ar'are vardır. Bûsîrî, onun meçhul bir ravi olduğunu söylemiştir. Ancak Heysemî, onun güvenilir olduğunu belirtmiştir. (Mecma VIII, 229) Doğru olan da budur. İbn Hibbân onu güvenilir raviler arasında sayar. Kendisinden birden fazla kişi rivayette bulunmuştur.
[233] Heysemî bunu Ebû Ya'lâ'ya dayandırmamış; Taberânî ve Bezzâr'a isnâd etmiş ve şöyle demiştir: "Senedinde Kays b. er-Rabî' vardır ki Şu'be, Sevrî ve Tayâlisî onu güvenilir görmüş, bir grup da zayıf addetmiştir." (Mecma III, 290) Ben derim ki: Kays'ın hadisini Bezzâr mütabaat için zikretmiştir. Hadis ancak Amr b. Ebî  Kays'a aittir. O da hadisi düzgün biridir. Nitekim Bezzâr da böyle demiştir. Ebû Ya'lâ'nm isnâdmda Yahya b. el-Alâ vardır ki gerçekten zayıftır.