๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Metalib ul Aliye => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 01 Ekim 2011, 13:20:18



Konu Başlığı: Eskilerin Peygamberliğin Alâmetlerini İtiraf Etmeleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Ekim 2011, 13:20:18

Eskilerin Peygamberliğin Alâmetlerini İtiraf Etmeleri



4284. İkrime b. Hâlid anlatıyor: Kureyş'ten bir grup Resûlullah'm (sallallahu aleyhi veseUem) peygamberliğe mazhar olduğu sıralarda deniz yolculuğuna çıktılar. Derken rüzgar onları denizdeki adalardan birine attı. Orada bir adam vardı. "Kimlerdensiniz?" diye onlara sordu. Onlar: "Bizler Kureyş'ten bir grubuz" dediler. Adam: "Kureyş ne demektir?" dedi. Onlar: "Harem bölgesinin sakinleridir" dediler. Adam onları tanıyınca: "Siz değil, biz oranın ehliyiz" dedi. Öğrendiler ki adam Cürhüm kabilesinden. Adam şöyle dedi: "Neden Ecyad diye isimlendirildiğini biliyor musunuz? Bizim atlarımız iyi atlardı; buna izafeten o isim verildi." Onlar: "Aramızda peygamber olduğunu iddia eden bir adam çıktı" dediler ve Resûlullah (sallallahu aleyhi veellem)'i anlattılar. Adam: "Ona tâbi olunuz! Eğer içinde bulunduğum durum olmasaydı sizinle birlikte ben de ona katılırdım" dedi. (el-Hâris) [250]
4285. Gâbir b. Abdullah anlatıyor: Bir gün Kureyşliler, Hz. Peygamber (sallaMıualeyhivesdlem) hakkında konuşmak için toplanıp şöyle dediler: "İçinizde sihri, falcılığı ve şiiri en iyi bileniniz bakın bakalım kimdir? Gitsin de birliğimizi dağıtan, işimizi darmadağın eden ve dinimizi eleştiren şu adamla konuşsun! Bakalım ne cevap verecek?" Dediler ki: "Bize göre, bu işe Utbe b. Ebî Rabîa'dan başka daha uygunu yoktur. Öyleyse ey Ebu'l-Velîd, bu iş sana kaldı." Utbe kalktı, Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanma gitti ve: "Ey Muhammedi Sen mi daha hayırlısın, yoksa Abdullah mı?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu sual karşısında sükut etti. "Sen mi daha hayırlısın, yoksa Abdülmuttalib mi?" Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu sual karşısında da sustu. "Eğer bunların senden daha iyi olduklarına inanıyorsan, onlar bizim ilahlarımıza tapınışlardı. Yok eğer sen onlardan daha hayırlı olduğunu ileri sürüyorsan, konuş da seni dinleyelim! Vallahi biz, kavmine senden daha çok uğursuzluk getiren birini görmedik! Topluluğumuzu böldün, işimizi dağıttın, dinimizi eleştirdin ve bizi Araplar içinde rezil ettin. Öyle ki, Araplar arasında Kureyş içinde bir sihirbaz var! Kureyş içinde bir kâhin var! sözleri dolaşıyor. Vallahi, biz şimdi, savaş narası gibi bir şeyden başkasını beklemiyoruz. Ki o zaman kılıçlarla birbirimize girip kendimizi tüketiriz. Beni dinle, sana birtakım şeyler teklif edeceğim. Ey adam! Eğer şu getirdiğin şeyle mal istiyorsan, sana mal veririz, en zenginimiz olursun. Eğer evlenmek istiyorsan Kureyş'in dilediğin kadınını seç, seni Kureyş'in en güzel on kadınıyla evlendirelim" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Utbe'ye, "Sözün bitti mi?" dedi. Utbe: "Evet" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Secde suresini: "Bismillah" diyerek okumaya başladı:
"Bismillahirrahmanirrahim. Hâ Mim. Bu kitap, bilen, anlayan bir kavim için âyetleri (hükümleri, kıssaları ve öğütleri) ayrı ayrı açıklanmış, gereğince hareket edenleri Cennetle müjdeleyici, etmeyenleri uğrayacakları azapla korkutucu, Arapça bir Kur'ân olmak üzere, Rahman ve Rahim olan Allah tarafından indirilmiştir. Öyle iken, onların çoğu, bundan yüz çevirmiştir. Artık onlar, dinlemezler. (Peygambere) Bizi davete edip durduğun şeye karşı kalplerimiz kapalıdır; kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda da bir engel (dinde ihtilaf) vardır. Sen (dinin üzere) istediğini yap, biz de yapacağız dediler."
Utbe şu âyete kadar dinlemeye devam etti: "Onlar (Mekke kafirleri), yine bir Allah'a imandan yüz çevirip, putlara tapmakta direnirlerse, onlara de ki: Âd ve Semud kavimlerinin köklerini kazıyan kasırga gibi bir kasırga ile sizin de kökünüzün kazınabileceğim hatırlatırım [251] Bu âyet okununca, Utbe, Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem): "Yeter, yeter! Yanında bundan başka bir şey yok mu?" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Hayır" dedi. Utbe tekrar Kureyş'in yanma döndü. Ona: "Ne oldu?" dediler. Utbe: "Şunu iyi bilin ki sizin onunla konuşmak istediğiniz her şeyi ben onunla konuştum dedi. "Sana cevap verdi mi?" dediler. Utbe: "Evet, bu Kabe'nin sahibine yemin olsun ki onun söylediklerinden hiçbir şey anlamadım. Sadece Âd ve Semud kavminin yok edildiği azabın başımıza gelmesinden kaçınmamızı söyledi" dedi. Kureyş'liler: "Yazıklar olsun sana! Biri seninle Arapça konuşuyor; onun ne dediğini anlamıyorsun!" dediler. Utbe: "Hayır, vallahi gerçekten öldürücü azapla korkutulmaktan başka söylediklerinden bir şey anlamadım" dedi. (İbn Ebî Şeybe, Ebû Ya'lâ ve Abd b. Humeyd} [252]



[250] Bûsîrî der ki: "Bu hadisi sahîh bir senedle el-Hâris rivayet etmiştir,"
[251] Fussilet 2-13
[252] Bûsîrî der ki: "Bu hadisi Abd b. Humeyd, Ebû Ya'lâ ve -sahih görerek- Hâkim rivayet etmiştir." Müsnede'dc şöyle geçer: Bu hadisi Abd b. Humeyd ve Ebû Ya'lâ, hepsi de Ebû Bekir'den rivayet etmişlerdir. el-Hâkim de Cafer b. Avn'm Eclah'tan rivayet ettiği hadisi sahîh görmüştür. Heysemî der ki: "Senedinde Eclah vardır ki İbn Maîn ve başkaları onu güvenilir saymış, Nesâî ve başkaları da zayıf görmüştür. Diğer ricali, güvenilir ravilerdir ." (Mecma VI, 20)