> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlananın Eserleri > Mesnevi  > Mesnevide Geçen Hikayeler > Hz Bilal Aşkı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz Bilal Aşkı  (Okunma Sayısı 680 defa)
13 Temmuz 2011, 22:03:56
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 13 Temmuz 2011, 22:03:56 »



8.HAZRETİ BİLAL AŞKI

 
Efendisi, Bilal’i terbiye etmek için diken dalı ile dövmekte o da dikenlere canını feda etmekteydi. Efendisi neden Ahmed’i anmaktasın diyordu... Sen, kötü bir kulsun, benim dinimi inkar ediyorsun. Efendisi onu güneş altında dövmekte, o da “Ahad” diye övünmekteydi.

Derken Sıddıyk, o taraftan geçti, onun “Ahad” demesini duydu. Gözü doldu gönlü incindi, o “Ahad” sözünden bir aşina kokusu aldı. Sonra onu tenhaca görüp nasihat verdi, dedi ki: İnanışını kafirlerden gizli tut. Tanrı gizli şeyleri bilir, maksadını gizle. Bilal tövbe ettim dedi. Ertesi gün Sıddyk, erkenden bir iş için oradan geçiyordu. Yine “Ahad” sözüyle dayak sesini duydu. Gönlü ateşlendi.

Yine nasihat etti, o da tövbe etti ama aşk gelince tövbesini bozuverdi. Böyle bir hayli tövbe etti, nihayet tövbeden bezdi. İnanışını açığa vurdu, bedenini belaya attı, ey Muhammed dedi, ey tövbelere düşman. Bedenim de seninle dolu, damarım da. Artık bu bedene nasıl olur da tövbe sığar? Bundan böyle tövbeyi gönülden çıkaracağım. Ebedi hayata nasıl olur da tövbe edebilirim?

Aşk, kahredicidir, ben de onun eline düşmüş, kahrolmuş birisiyim. Aşkın coşup köpürmesiyle, aşkın acılığı ile şeker gibi tatlılaştım. Ey kasırga, senin önünde bir yaprağım ben, nereye düşeceğimi ne bilirim?

Hilal’sem de koşuşup duruyorum Bilal’sem de. Senin güneşine uymuşum bir kere. Ayın Bedir oluş yahut zayıflayıp eriyerek hilal haline gelişle ne işi var? O güneşin ardına düşmüş gölge gibi koşar durur. kaza ve kadere karşı bir kararda durmaya kalkışan kendi sakalına güler.

Hem bir saman çöpü rüzgarın önüne düşmek, hem de bir yerde durmaya kalkışmak. Hem kıyamet, hem de sonra işe güce kalkmak! Ben aşkın elinde dağarcıktaki kedi gibiyim. Bir an yukarı çıkmadayım, bir an aşağı düşmede. O, beni başının üstünde döndürüp durmada. Ne aşağıda kararım var, ne yukarıda. Aşılar kuvvetli bir selin önüne düşmüşlerdir. Onlar, aşkın takdirine razı olmuşlardır.

Değirmen taşı gibi durup dinlenmeden gece gündüz inleyip sızlanarak döner dururlar. Değirmen taşının dönüp durması, kimse bu ırmak duruyor demesin diye ırmak arayanlara bir şahit olmuştur. Arktaki suyu görmüyorsan gel de değirmen taşının dönüşünü gör. Feleğin o dönüp durmadan usandığı, bir karara bağlandığı yok. Sen de ey gönül, yıldız gibi ol, durup dinlenmeyi dileme.

Hangi dala el atsan, nereye ulaşıp yapışsan aşk, o dalı kırar, o şeyi koparır. Kaderin dönüp duruşunu görmüyorsan unsurların coşuşunu, dönüşünü seyret.

Denizin üstündeki çöplerle köpüklerin dönüp akışı, şerefli denizin köpürüp coşmasındandır. Başı dönmüş rüzgarın dönüşünü seyret de onun emrine uymuş olan deniz dalgalarının coşup köpürüşünü gör. Güneşle ay, iki değirmen öküzüdür. Dönüp dururlar ve etrafı korurlar. Yıldızlar da konak konak koşarlar. Her kutlu ve kutsuz şeyin bineği olurlar.

Felekteki yıldızlar, uzak olduklarından, duyguların da tembel ve gevşek olup iz izleyemediklerinden onların hakikatini bilmezsin. Bizim göz, kulak ve akıl yıldızlarımız, gece nerededir, uyanıkken nerede?

Gah kutlulukla, vuslatta, gönülleri hoş. Gah kutsuzlukla, ayrılıkta kendilerinden geçmişlerdir. Felekteki ay, böyle dönüp durdukça bazen kapkaranlıktır bir zamanda apaydınlık. Gah balla süt gibi bahar ve yaz olur, gah, bir ölüm yerine benzeyen kış, zemheri gelir çatar, karlar yağar.

Külli olan şeyler bile onun önünde top gibi yuvarlanıp durur, çevganına tabi olur, secde eder. Sen ey gönül, bu yüz binlerce varlık içinden bir cüzüsün, nasıl olur da onun hükmüne karşı kararsız bir hale gelmezsin?

Beyin emrindeki ata dön, at gah ahırda mahpustur, gah gezer dolaşır. Seni de bir mıha bağladı mı sabret, çözdü mü yürü sıçra. Güneş gökyüzünde eğri büğrü gitti mi yüzü kararır, Tanrı onu bir tutulmaya uğratır.

Sen de aklını başına devşir de tutulma yerine düşmemeye savaş, bu suretle de tencere gibi yüzü kara bir hale gelme. Buluta da öyle yürüme, böyle yürü diye ateşten kırbaç vururlar. Filan ovaya yağmur yağdır, buraya değil, kulağını aç diye kulağını bururlar.

Senin aklın, güneşten artık değildir ya. Nehyedilen fikirde kakılıp kalma. Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin. Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.

Tanrı, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır. İster iyi olsun ister kötü... İster aşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der.

Babacığım, bundan geç, nevruz oldu, halk, Tanrı lütfuna ulaştı, herkesin ağzına tat geldi. Yine ırmağımıza can suyu geldi. Yine padişahımız köyümüze kondu.

Baht salınıp gezmede, eteğini sürmede, tövbeyi bozma zamanı geldi diye naralar atmadadır. Yine sel geldi, tövbeyi silip süpürdü. Bekçi uykuya daldı, fırsat vakti gelip çattı. Her mahmur, şarap içti, sarhoş oldu. Bu gece varımızı, yoğumuzu rehine koyacağız.

O canlara canlar katan lal şarapla lal içinde lal olduk, lal içinde lal kesildik. Yine meclis şenlendi, gönülleri parlattı. Kalk, kem göz değmesin diye mangala çöre otu at. Güzel sarhoşların naralarını duyuyorum. Camın, ta sonuna kadar böyle olmayalım işte.

İşte bir Hilal bir Bilal’e dost oldu. Diken yarası, ona gül ve gülnar kesildi. Beden diken yarası ile kalbura döndü ama canım, bedenim, devlet gülistanı oldu. Beden, o kafirin dikeninin zahmı önünde ama canım, Tanrının sarhoşu.

Canıma bir can kokusudur gelmede, merhametli sevgilimin kokusu erişmede. Mustafa, Miraçtan geldi, Bilal’ine nu mutlu ne mutlu. Sıddıyk, doğru özlü, doğru sözlü Bilal’den bu sözleri duyunca tövbesinden el yudu.

Sıddıyk bunun üzerine Mustafa’nın yanına gelip vefalı Bilal’in halini anlattı. Dedi ki: O felekleri ölçen çevik ve kutlu kanatlı Bilal, şimdi senin aşkına düşmüş, senin tuzağına tutulmuştur.

Padişahın doğanı iken o kuzgunlardan zahmetlere uğramada. O ağır define, pislik içine gömülmüş. Baykuşlar, doğana sitem etmedeler. Suçsuz olduğu halde kanatlarını yolmadalar.

Suçu ancak doğan oluşu. Yusuf’un güzellikten başka ne suçu var ki? Baykuşun yeri yurdu yıkık yerlerdir. Onun için doğana kafirce kızmadalar. Neden o diyarı hatırlıyorsun? Neden padişahın köşkünü bileğini anıyorsun? Baykuşların köyünde gevezelik ediyor, buraya bir kargaşalıktır salıyorsun. Feleğin üstündeki esir bile, yuvamıza haset ederken sen oraya yıkık yer diyor, orayı hor görüyorsun.

Deli oldun galiba ki baykuşların seni padişah ve başbuğ yapmaları hevesine kapıldın. Vehme, sevdaya kapılıp dönmede, dolaşmada, bu cennete virane adını takmadasın.

Kötü huylu herif, bu delilik, bu saçma fikirler, kafadan çıkıncaya kadar kafana vuracağız senin. Bu sözlerle onu doğruya karşı çarmıha geriyorlar, elbiselerini soyup çıplak vücudunu diken dallarıyla dövüyorlar. Bedenden yüzlerce kan ırmağı fışkırmada. Öyle olduğu halde “Ahad” diyerek baş koymada.

Dinini gizle melun kafirlerden sırrını sakla diye öğütler verdim. Fakat o aşık, kıyamete ulaşmış... Ona tövbe kapısı kapanmış. Hem aşıklık, hem tövbe, hem de sabretme imkanı. Bu, pek imkansız bir şeydir canım efendim. Tövbe bir kurtçağızdır, aşksa bir ejderhaya benzer. Tövbe, halkın sıfatıdır, aşksa Tanrı sıfatı.

Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Tanrının vasıflarındandır. Ondan başkasına aşık olma geçici bir hevestir. Çünkü mecazi aşk, altınlarla bezenmiş bir güzelliktir. Görünüşü nurdur, fakat içi dumandır. Nur gitti de duman meydana çıktı mı mecazi aşk, derhal soğur donar. O güzellik aslına gider, beden kokmuş rüsvay, kötü bir halde kalır.

Ayın nuru da aya döndü mü duvardaki aksi gider, o duvar simsiyah kesilir. O nakış, o boya gitti mi su ve toprak kalır. Ay olmayınca o duvar şeytan gibi bir hale düşer. Kalp altının yüzünden altını gidince, o altın, kendi madenine dönünce, kepaze bakır, duman gibi kala kalır. Bu yüzden de ona aşık olanın yüzü kararır.

Gözlülerse altın madenine aşık olurlar. Aşkları her gün biraz daha artar. Çünkü altın madenine altınlıkta ortak yoktur. Merhaba ey şüphesiz hilesiz altın madeni. Kim kalp bir akçayı altın madenine ortak ederse asıl altın, mekansızlık madenine gitti mi, aşık da ıstırabından ölür, maşuk da. İkisi de adeta suyu çekilmiş girdaptaki balığa döner.

Tanrıya ait olan aşk, yücelik güneşidir. Halk da gölge gibi onun nurunun emrindedir. Mustafa, bu vakayı duyunca hoş bir surette ferahladı, neşelendi Ebubekir’de bu hali görünce söz söylemeye iştahlandı. Mustafa gibi bir dinleyici duyunca her kılı, ayrı bir dil oldu.

Mustafa dedi ki: Peki, ne çaresi var şimdi? Ebubekir ben ona müşteriyim dedi. Efendisi ne isterse zarara ziyana bakmadan alacağım. Çünkü o yeryüzünde Tanrı esiri olmuş, Tanrı düşmanlarının hışmına uğramış.

Mustafa dedi ki: Ey devlet arayan, bu hususta ben de sana ortağım. Vekilim ol, müşteri olup onu al, yarı parasını ben de sana ortağım. Ebubekir baş üstüne deyip derhal amansız kafirin evine gitti. Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu. Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.

Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır. Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar.

Peygamberler onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar. Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüye peygamberleri onlara çirkin gösterdi. Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer. Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz Bilal Aşkı
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:30:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz Bilal Aşkı rüya tabiri,Hz Bilal Aşkı mekke canlı, Hz Bilal Aşkı kabe canlı yayın, Hz Bilal Aşkı Üç boyutlu kuran oku Hz Bilal Aşkı kuran ı kerim, Hz Bilal Aşkı peygamber kıssaları,Hz Bilal Aşkı ilitam ders soruları, Hz Bilal Aşkıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes