> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlananın Eserleri > Mesnevi  > Mesnevide Geçen Hikayeler > Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye  (Okunma Sayısı 532 defa)
13 Temmuz 2011, 22:05:46
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 13 Temmuz 2011, 22:05:46 »



7.HASAN-I HARKANİYE AİT HİKAYE


Bir derviş, Ebül-Huseyn-i Harkan’ın şöhretini duyup Talkan şehrinden yola çıkmıştı. Dağlar aştı, uzun ovalar geçti, şeyhi görmek için özü doğru olarak, Tanrıya yalvarıp yakararak bunca yol aldı.

Yolda gördüğü cefalar, çektiği eziyetler, anlatılmaya değer ama ben kısa kesiyorum. O genç, yolu bitirip maksadına ulaştı. O padişahın evini sordu. Öğrenip kapısına geldi, yüzlerce saygıyla kapı halkasını vurdu. Şeyhin karısı, kapıdan başını çıkardı.

Ey kerem sahibi, ne istiyorsun? Dedi. Derviş, ziyaret için geldim deyince. Kadın kahkahayla gülüp dedi ki: Sakalına bak yahu. Hele şu yolculuğa, şu uğradığın derde bak. Yerinde, yurdunda işin yok muydu da beyhude yere yollara düştün? Bir ahmağı görmek hevesine mi düştün, yoksa yurdundan mı usandın? Yahut da şeytan sana bir boyunduruk urdu, vesveseler verdi, sana bu yolculuk kapısını açtı.

Birçok kötü sözler söyledi, küfürlerde bulundu, dırıldandı durdu. Onların hepsini söyleyemem ben. Kadının sayısız gülümsemesinden, hikayeler söylemesinden derviş, pek dertlendi, dertlere uğradı.

Dervişin gözlerinden yaşlar aktı, dedi ki: Bütün bunlarla beraber o adı tatlı padişah nerede? Söyle bana.

Kadın dedi ki: O bomboş riyakar bir hilebazdır. Ahmaklara tuzaktır. Yol azıtanlara kementlik eder. Senin gibi sakalını değirmende ağartan yüz binlerce kişi azgınlıktan ona düşmüştür. Onu görmez, esenlikle yerine yurduna dönersen senin için daha hayırlıdır. Onu görüp de azmazsın hiç olmazsa. Onun işi gücü laftır, kase yalayıcı, hazır sofraya oturucu bir heriftir. Fakat davulunun sesi, etrafa yayılmış nasılsa.

Bu kavim İsrail oğullarına benzer, öküze taparlar. Böyle bir öküze el vurup adarlar işte. Bu hazır sofraya oturan adama kapılan, geceleyin bir leştir, gündüzün işsiz güçsüz bir adam. Bunlar yüzlerce bilgiyi, yüceliği bırakmışlardır da bir hileye, bir riyaya kapılmışlardır. İşte hal bu.

Nerede Musa’nın soyu? Gelse de şu öküze tapanların kanlarını dökse. Yazık! Şeriatı, Tanrıdan ürküp sakınmayı ardına atmış. Nerede Ömer? Gelse de şiddetle doğruluğu emretse. Bunlar her kötü şeyi mübah biliyorlar. Bu ibahilik bunlardan yayıldı, fesatçı kalleşe de ruhsat oldu adeta. Nerede Peygamberle sahabesinin yolu. Nerede namaz, nerede tesbih, nerede onların edepleri.

Genç, yeter diye bağırdı, apaydın günde bekçinin ne lüzumu var? Erlerin nuru doğuyu da tuttu batıyı da. Gökler bile hayrette kalıp secde ettiler.

Tantı güneşi Hamel burcundan doğdu da bu güneş utancından perde arkasına girdi. Senin gibi bir şeytanın saçmaları, nereden beni bu kapının tokmağından döndürecek? Ben bulut gibi yele kapılıp gelmedim ki beni bu kapıdan bir tozla çevirebilesin. Öküz bile o kerem kıblesi olunca nur kesilir, fakat o nur olmadı mı kıble, küfürdür, puttur. Heva ve hevesten gelen, ibahilik sapıklıktır, azgınlıktır, fakat Tanrıdan gelen, ibahilik yüceliktir.

O hesaba sığmaz nurun doğup parladığı yerde küfür iman kesildi,şeytan Müslüman oldu. O, yücelik mazharıdır, Tanrı sevgilisidir. Bütün ileri meleklerden öndülü kapmıştır. Melekten Adem’e seçde etmeleri ondan ileri olmalarındandır. Deri daima içe secde eder.

A kocakarı, sen Tanrı mumunu üflüyorsun ama hem sen yanıyorsun, hem başın, ey ağzı kokmuş. Bir köpeğin ağzından deniz pislenir mi? Güneş üflemekle söner mi?

Eğer görünüşe göre hüküm veriyorsan bu aydınlıktan daha aydın, daha görünür ne var? Söyle. Zahirden olanların hepsi, bu zuhurun karşısında noksanın, kusurun en ilerisidir. Kim Tanrı mumunu üflerse o mum sönmez, üfleyenin ağzı yanar. Senin gibi bir çok yarasalar rüya görürler ama bu alem, güneşten yetim kalır mı?

Ruh denizlerinde öyle kuvvetli dalgalar olur ki Nuh tufanından yüzlerce defa üstündür. Fakat Kenan’ın gözünde kıl bitmiştir de o yüzden Nuh’u da bırakmıştır, gemiyi de. Dağa tırmanmaya kalkışmıştır. Fakat derhal yarım bir dalga, dağı da aşağılıkların dibine atmıştır, Kenan’ı da. Ay, nurunu saçar köpek havlar durur. Hiç köpek ayı kendisine ortak edebilir mi? Ay ışığı ile geceleyin yol alanlar, köpek havlaması ile yollarından kalırlar mı? Cüzü, külle doğru ok gibi gider. Kokuşuk kocakarının ardına düşer mi hiç?

Şeriatın canı da ariftir, takvanın canı da. Marifet, geçmiş zamanlardaki zahitliğin mahsulüdür. Zahitlik, ekmeye çalışmaktır. Marifet de o ekilenin bitmesidir.

Şu halde çalışmak ve inanmak, bedene benzer. Bu ekmenin canı da biten mahsuldür ve onu devşirmektir. Doğruluğu emretmek de odur, doğruluk da o. Bu günümüzün de padişahıdır, yarınımızın da. Deri, daima latif içe kuldur.

Şeyh “Ben Tanrıyım” dedi ama ileri gitti, bütün körlerin boğazını sıktı. Kulun varlığı Tanrı varlığında yok olunca ne kalır? Bir düşün a çıfıt.

Gözün varsa aç da bak. Lâ dedikten sonra artık ne kalır? O göğe aya tüküren dudağın, boğazın, ağzın kesilseydi keşke. Şüphe yok ki o tükürük, göğe çıkmaz, döner, senin suratına gelir.

“Ebuleheb’in ruhuna kıyamete kadar “Elleri kurusun” bedduası geldiği gibi o tükürük de kıyamete kadar Tanrıdan, senin sıratından gelir. Davulu var, bayrağı var, ülkesi var. Böyle bir padişaha hazır sofraya oturur diyen köpektir. Gökler onu ayına kuldur. Doğu da ondan ekmek dilemektir, batı da.

Fermanında “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” hadisi yazılı olan zat, bir zattır ki herkes, onun nimetlerine, onun rızk taksimine muhtaçtır. O olmasaydı gökyüzü olmazdı, dönmezdi, nurlanmazdı, meleklere yurt kesilmezdi. O olmasaydı denizler olmaz, denizlerdeki heybet vücut bulmaz, balıklar ve padişahlara layık inciler meydana gelmezdi.

O olmasaydı yeryüzü olmaz, yeryüzünün içinde defineler, dışında yaseminler yaratılmazdı. Rızklarda onun rızkını yemektedir. Meyveler de onun yağmuruna karşı dudakları kupkuru bir haldedir.

Kendine gel de, bu işteki düğüm, tersine düğümlenmiştir. Sana sadaka verene sen sadaka ver. Ey yoksul zengine zekat ver. Bütün altınlar bütün ipekli kumaşlar, yokluktadır yoksuldadır. Senin gibi bir kötü, o makbul ruha eş olmuş, Nuh’un nikahındaki katil gibi adeta. Bu yurda mensup olmasaydın şimdi seni paramparça ederdim. O Nuh’u senden halâs ederdim, ben de kısasa uğrar, şeyhin yolunda ölmek şerefiyle yücelirdim.

Fakat zamanın padişahlar padişahının evinde bu çeşit küstahlıkta bulunamam. Yürü, dua et ki bu yurdun köpeğisin. Yoksa şimdi yapacağımı yapardım sana.

Ondan sonra derviş herkese sormakta, şeyhi her tarafta araştırmaktaydı. Birisi dedi ki: O kutup, odun getirmek üzere ormana gitti. O Zülfikar düşünceli ve ateşli derviş şeyhin havasına uyup ormanın yolunu tuttu. Şeytan, aklına ayı tozla örten bir gizli vesvese vermekteydi. Bu din şeyhi neden böyle bir kadını evinde tutuyor, onunla düşüp kalkıyor?

Zıt, nasıl olur da zıddıyla beraber bulunur? Halkın imamı olan bir zat nerede, maymun nerede? Diyordu. Sonra yine ateş gibi dönüyor, Lâ havle okuyor, ona itirazım küfürdür, kindir diyordu. Ben kim oluyorum ki Tanrının işlerine karışıyorum? Nefsimden neden böyle şüpheler, kınamalar geliyor?

Derken nefsi yine saldırıyor, bu yüzden gönlünden kuyumcular potasından çıkar gibi duman tütüyordu. Şeytanla, diyordu, Cebrail’in ne münasebeti var ki onunla konuşsun, düşüp kalksın, beraber yatsın uyusun. Azer, nasıl olur da Hilal’le geçinebilir? Yol kesen nasıl olur da kılavuzla beraber bulunur?

O bu düşüncedeyken ünlü şeyh, bir aslana binmiş, çıkageldi. Kükremiş aslan odunu çekmekteydi. O kutlu zat da odunlarının üstüne binmişti. Kamçısı bir yılandı. Yücelikle yılanı bir kamçı gibi eline almıştı. İyice bil ki, her şeyh, sarhoş aslanın üstüne biner. O görünür, bu görünmez ama can gözünden gizli değildir. onların altında yüz binlerce aslan vardır, odun çeker durur. Gayp gözü, onu görür.

Fakat adam olmayan da görsün diye Tanrı, onları bir bir baş gözüne de gösterir. O padişah, dervişi uzaktan görüp güldü. Sakın dedi, aldanma, şeytanı dinleme.

O ulu şeyh, gönlünün nuru ile dervişin içinden geçeni bildi. O nur, ne güzel bir delildir. O hünerli zat, dervişin yola düşmesinden o ana kadar aklından geçenleri bir bir söyledi. Ondan sonra o güzel güzel çileyip şakıyan zat, kadını kınamsı hususunda da ağzını açıp, dedi ki: O tahammül nefis havasında değildir. bu zan senin nefsinin havasıdır, orada durma. Ben sabredip bu kadının yükünü çekmeseydim aslan, benim yükümü çeker miydi hiç? Ben Tanrı yükünün altında kendinden geçmiş sarhoş ve köpürmüş bir deveyim. Onun buyruğunda yarı ham bile değilim ki halkın kınaması, yermesini düşüneyim.

Bizim geri kalanımızda onun buyruğudur, ileri gidenimizde. Canımız yüz üstü koşarak onu aramadadır. Bizim tekliğimiz, çiftliğimiz, hava ve hevesten değildir. canımız, mühre gibi Tanrı elindedir.

O ahmağın nazını da çekeriz, onun gibi yüzlercesinin nazını da. Bu, renk aşkından, koku sevdasından değildir. bu kaza ve kader, bizim dersimizin talebeleridir. Artık savaşımızın debdebesi nereye varır, bir düşün. Nereye mi varır? Yere bir yol olmayan bir yere. Işığı, gözleri alan Tanrı ayına ancak. O nur, bütün vehimlerden ve tasavvurlardan uzak olan nurun nurunun nurunun nurudur!

Dedikoduyu senin için aşağılattım. İbret al da kötü huylu arkadaşla arkadaş ol, uzlaş. “Sabır, sıkıntının anahtarıdır” sırrına ermek için gülerek hoşlanarak onun derdini çek. Bu aşağılık kişilerin aşağılığını çekersen sünnetlerin nuruna ulaşırsın.

Peygamberler aşağılık adamların zahmetlerini çok çektiler. Bu çeşit yılanlardan nice ıstıraplara uğradılar. Yargılayan Tanrının muradı, hükmü, ta ezelden tecelli ve zuhur etmekti. Zıddı olmadıkça bir şey görünemez. O misli olmayan padişahın zıddı yoktur.

“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” ayetindeki hikmet

Bunun için p...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:30:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye rüya tabiri,Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye mekke canlı, Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye kabe canlı yayın, Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye Üç boyutlu kuran oku Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye kuran ı kerim, Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye peygamber kıssaları,Hasan ı Harkaniye Ait Hİkaye ilitam ders soruları, Hasan ı Harkaniye Ait Hİkayeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes