> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlananın Eserleri > Mesnevi  > Mesnevide Geçen Hikayeler > Görebilen Göz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Görebilen Göz  (Okunma Sayısı 524 defa)
19 Temmuz 2011, 01:44:26
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 19 Temmuz 2011, 01:44:26 »



GÖREBİLEN GÖZ

 
Katırın biri deveye “ Arkadaş, yokuş olsun iniş olsun en dar yolda bile, sen güzelce gidiyor, hiç kapaklanmıyorsun. Bense durmadan tepesi üstü düşüp duruyorum. Yol ister kuru olsun, ister balçık daima yüzüstü kapaklanıyorum. Bunun sebebi ne? Bana bir söyle de ne yapmalı, nasıl etmeli anlayayım” dedi. Deve dedi ki: “ Benim gözüm senin gözünden daha kuvvetlidir, daha iyi görür.

Sonra ben, yukardan bakmaktayım, bu sebeple hiç yüzüstü düşmem. Yüce bir dağın başına çıktım mı en son çukuru bile görürüm. Tanrı bütün inişleri çıkışları özüme gösterir. Her adımımı nereye atacaksam görür de öyle atarım. Bu yüzden de sürçmekten, düşmekten kurtulurum.

Sense iki üç adım ötesini görmezsin. Taneyi görürsün de tuzağı görmezsin. Konak, iniş ve yürüyüş yerlerinde hiç körle gözlü bir olur mu? Tanrı ana karnında ki çocuğa can verdi mi mizacına vücudunu kuvvetlendirecek cüzüleri çekmek kabiliyetini verir. Yediği şeylerle bu cüzüleri çeker, bu suretle de cisminin nescini dokur durur.

Tanrı, insana kırk yaşına kadar bu cüzüleri çekme kabiliyetini, bu hırsı verir. O da kendisini yetiştirir büyür, gelişir, kuvvetlenir. Ruha, cüzüleri çekmeyi öğreten o tek padişah nasıl olur da cesedin cüzüleri bir araya getirmeyi bilmez? Bu ruh zerrelerini bir araya toplayan ;

Sana hayat kabiliyetinin veren güneş, gıda vasıtasıyla olmaksızın da varlığının zerrelerini toplayıp bir araya getirmeyi bilir. Uykudan uyanınca senden gitmiş olan akıl ve duyguyu yine sana iade eder. Buna bak da ölünce de bil ki onlar kaybolmaz, Tanrı geri gel diye ferman etti mi gelirler.

Tanrı dedi ki. “ Uzeyr, eşeğine bir iyice bak. Çürümüş etleri dökülmüş. Onun cüz’ülerini gözünün önünde bir araya getirecek, başını, kuyruğunu, kulaklarını, ayaklarını düzüp koşacağım. Görünürde bir el olmadığı halde bütün cüzüleri bir araya getiren, cesedin parçalarını bir yere toplayan benim. Şu yama yamama sanatına bak hele, eski palasları iğnesiz dikip durmada

Diktiği sıralarda ne ip var, ne iğne, fakat öyle bir diker ki ortada terzi bile görünmez. Gözünü aç da haşri apaşikar gör. Kıyamette hiçbir şüphen kalmasın. Varlık zerrelerini nasıl tamamıyla topluyorum, gör de ölürken bu hayata sarılıp titreme. Uyurken bedeninin duygularının mahvolmayacağından eminsin ya. Uykun geldi mi duyguların dağılır, harap bir hale gelir ama mahvolacaklar diye korkup titremezsin”

Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı. Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı. Peygamber, “ İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer” dedi. Bir sabah evindekiler ona dediler ki. “ A güzel huylu, nasıl da yüreğin katı, neden böylesin sen, biz senin oğullarının ölümünden iki büklüm oluyor, zarı, zarı ağlıyoruz da. Sen hiç ağlamıyor, feryat etmiyorsun bile. Bu neden ki yoksa gönlünde merhamet mi yok.

Yüreğinde merhamet yoksa senden ne umabiliriz ki? Ey ulumuz, rehberimiz, kıyamette bizi bırakmaz diyoruz, ümidiz sende. Mahşer günü tahtı bezedikleri zaman o şiddetli günde bize sen şefaat edersin diyoruz. Öyle bir amansız günde senin ihsanına ümit bağlamışız.

Hiçbir mücrime aman verilmeyen o gün el bizim erek senin! Peygamber “ Kıyamet günü suçluları ağlar, inler bir halde nasıl terk ederiz? Ben o gün canla başla onların suçlarını affettirir. Onlara şefaat eder, onları ağır işkencelerden kurtarırım. Suçluları, büyük günahlarda bulunanları çalışıp çabalar, ne yapıp, yapıp Tanrı azabından halas ederim.

Ümmetimin iyileri zaten kurtulurlar, o azap günü benim şefaatime ihtiyaçları olmaz. Hatta onlar bile suçlulara şefaat ederler, onların bile sözleri geçer, hükümleri yürür. Hiç kimse başkasının suçunu almaz, yükünü yüklenmez, yüklenmez ama yüklenen ben değilim ki, onların yüklerini alan, onları hafifleten Tanrıdır.” Dedi.

Civanım, yükü olmayan şeyhtir. Tanrı onu eldeki yay gibi eline almış, kabul etmiştir. Şeyh kime derler? İhtiyara, yani saçı sakalı ağarmış adama derler. Fakat ey ümitsiz adam, bunun manasını bil. Kara saç, kara sakal, onun varlığıdır. Varlığından tek bir kıl bile kalmamalı.

Birisinin varlığı kalmadı mı pir ona derler. İster saçı sakalı siyah olsun, ister kır. O kara saç, kara sakal, insanlık sıfatıdır. Söylediğimiz kıl, sakal, bıyık kılları söylediğimiz saç baştaki değildir. İsa beşikte “ genç olmadan şeyhsiz, piriz” diye bağırır. Oğul insan insanlık sıfatlarının bir kısmından kurtuldu mu şeyh olmaz, fakat olgun bir adam olur.

İnsanlık sıfatlarından bir tek kara kıl bile kalmadı mı şeyh olur, Tanrıya makbul bir adam haline gelir. Fakat bir adam yaşlansa da saçı sakalı ağarsa hakikatte ne pirdir, ne Tanrı hası! Varlığında insanlık sıfatlarından bir tek kıl bile kalsa mensub olamaz, alem halkından birisidir o!

Şeyh, kendisine bu sözü söyleyen karısına dedi ki: “ Arkadaş, merhametim, şefkatim yok, yüreğim katı sanma, biz kafirler, Tanrıya küfranı nimette bulunmuş olmakla beraber onlara acırız. Hatta halk onları taşlıyor diye köpeklere acırız. Ben beni ısıran köpeğe de dua eder. Yarabbi sen onu bu huydan vazgeçir. Adamları ısırmasın da halkın taşını topacını yemesin derim.

Tanrı velileri alemlere rahmet olmak üzere yeryüzüne getirmiştir. Onlar halkı tanrının haremine davet ederler. Hakk’a da yarabbi bunları sen kurtar diye dua ederler. Bu yüzden halka usanmadan öğüt verirler. Halk öğütlerini kabul etmedi mi, Yarabbi, sen bunlara acı sen kapını kapama derler. Halkın mazhar olduğu rahmet, cüzi rahmettir.

Fakat himmet sahibi er, külli rahmete mazhardır. Tanrının cüzi rahmetine mazhar olan külli rahmete ulaştı mı rahmet denizi kesilir, yol gösterici olur. Ey cüzi rahmet, külle ulaş ey külli rahmet sen de yürü halka yol göster. Cüzi rahmete mazhar olan ve o mertebede kalan, denizin yolunu bilmez, kuyuları da denize benzer sanır!

Denizin yolunu bilmedikçe nasıl yol alır, halkı nasıl denize götürür. Denize ulaştırır? Sel ve nehir gibi denize kadar akıp gitti mi o vakit denize ulaşır, denizle birleşir. Bundan önce halkı davet etse bile bu daveti taklittir. Yolu, varılacak makamı görerek yahut Tanrıdan vahiy ve ilhamla, Tanrı kuvvetiyle değil!”

Kadın “ Peki madem ki herkese acıyorsun, bu sürünün çobanı gibi sürünün etrafında dönüp dolaşıyorsun demektir. Ecel celladı, oğullarını vurup öldürdüğü halde nasıl oluyor da kendi oğluna ağlamıyorsun? Gözyaşları merhamete delildir, yürek yanmadıkça göz yaşaramaz, neden gözlerinde yaş yok, niçin ağlamıyorsun ya?” dedi.

Şeyh kadına yüz çevirip dedi ki. “ Kocakarı, kış mevsimi, temmuz ayına benzemez. İsterse hepsi ölsün, isterse diri kalsın gönül gözünden kaybolmuyorlar ki! Onları gözümün önünde görüp dururken neden senin gibi yüzümü yırtayım? Zamanın devranından çıktılar, çıktılar ama onlar yine benimle beraber, etrafımda oynayıp duruyorlar!

Ağlayış ya elemden olur, ya ayrılıktan. Halbuki ben aziz sevgililerimle vuslattayım, koşuşup duruyorum. Halk onları rüyada görür. Bense uyanıkken onları apaşikar görüyorum. Bu cihandan kendimi gizledim mi, duygu yaprağını varlık ağacından silktim mi onlarla beraberim.

Kadınım, duygu akla esirdir, fakat bil ki akılda ruhun esiridir. Can, aklın bağlı olan ellerini çözdü mü haline imkan bulunmayan işleri de yapar, düzer. Duygularla düşünceler, duru suyun yüzünü çer çöp gibi kaplamıştır. Aklın eli, onları bir tarafa atar, su meydana çıkar. Çer çöp habbeler gibi suyun yüzünü örter.

Fakat bunlar bir tarafa sürüldü mü su görünür. Tanrı, aklın elini açmadıkça hava, suyumuzun yüzünün çerçöple, süprüntüyle doldurur. Suyu daima örter; hava buna güler; akılsa ağlar durur. Tanrı korkusu, havanın ellerini bağlarsa Hakk aklın ellerini çözer.

Hizmetkarın akil olursa sana galip olan duygularda mahkumun olur. Gayba mensup sırlar, can aleminden zuhur etsin diye duyguları zahiri olmayan bir uykuya daldırır da. İnsan uyanıkken rüyalarda görür. İnsana gök kapıları da açılır.

Yoksul şeyhin biri, bir vakitler kör bir pirin evinde bir musaf gördü. Temmuz ayı idi. Ona mihman olmuştu. O iki; zahit birkaç gün araya gelmişlerdi. Kendi kendisine “ Burada mushafın ne işi var? bu adam kör” dedi. Bu düşünceye düştü, huzuru kaçtı “ Burada bu körden başka kimsede yok, bu ne iş?

Burada yalnız o var, bir de buraya mushaf koymuş ben ne bunağım, ne sersem. Onun için hiçbir şey sormayayım, sabredeyim de sabırla muradıma erişeyim” dedi. Sabretti, bir müddet gönlü sıkıldı, fakat nihayet meseleyi anladı. Çünkü sabır, genişliğin anahtarıdır.

Lokman’ın, tertemiz Davud’un yanına gitmiş, onun demir halkalar yapmakta olduğunu görmüştü. O yüce padişah demir halkalar yapıyor, halkaları birbirine takıyordu. Lokman silah yapma sanatını pek görmemişti., şaşırıp kaldı, vesveseleri arttı. Bu nedir acaba, şunu bir sorsam, bu kat, kat halkalarla ne yapıyorsun desem, dedi.

Sonra yine kendi kendisine dedi ki. “ Dur hele sabır daha iyi. Sabır, adamı maksadına çabucak ulaştırır. Sormazsam iş daha çabuk anlaşılır. Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar. Fakat sorarsam maksadı daha geç anlarım, kolaycıcık anlayacağım şey, bu sorgumla güçleşir.

Lokman, orada bir müddet sabredip durdu. Bu müddet içinde Davud da zırhı yapıp tamamladı. Kerem ve sabır sahibi Lokman’ın önünde bedenine geçirip giyindi. “ Civanım, bu, savaşta yaralanmamak için güzel bir elbisedir” dedi. Lokman dedi ki. “ Sabır da güzel bir iş. Her dertte ona sığınmak gerek, her gamı o giderir.”

A kişi “ Vel asri” suresinin sonunu dikkatlice oku da bak. Tanrı o surede sabrı hakla beraber andı, sabrı hakka eş etti. Tanrı, yüz binlerce kimya yarattı ama insan sabır gibi bir kimya görmedi.

Konuk da sabretti. Ansızın müş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Görebilen Göz
« Posted on: 26 Nisan 2024, 22:38:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Görebilen Göz rüya tabiri,Görebilen Göz mekke canlı, Görebilen Göz kabe canlı yayın, Görebilen Göz Üç boyutlu kuran oku Görebilen Göz kuran ı kerim, Görebilen Göz peygamber kıssaları,Görebilen Göz ilitam ders soruları, Görebilen Gözönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes