> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlananın Eserleri > Mesnevi  > Mesnevide Geçen Hikayeler > Emrin Lezzeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Emrin Lezzeti  (Okunma Sayısı 619 defa)
14 Temmuz 2011, 14:48:51
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 14 Temmuz 2011, 14:48:51 »



7.EMRİN LEZZETİ

 
Padişah, bir gün divana gitti. Bütün memleket büyüklerini divanda toplanmış buldu. O nurlu padişah, bir mücevher çıkarıp vezirin eline vererek. Dedi ki: Bu, nasıl bir mücevher, değeri nedir? vezir, yüz eşek yükü altın değerinde bir mücevher dedi.

Padişah, kır bu mücevheri deyince dedi ki: Nasıl kırabilirim? Senin hazinenin malını iyiliğini dileyen biriyim ben. Değer biçilmez böyle bir mücevherin zayi olmasını nasıl reva görebilir? Padişah vezirin sözünü taktir etti, ona bir elbise ihsan etti. O cömert ve er padişah inciyi ondan aldı. O cömert padişah, vezire giydiği elbiselerden başka daha nice ağır elbiseler verdi. Onları bir müddet söze tuttu. Yeni şeylere, eski vakalara ait bahislerde bulundu.

Sonra mücevheri perdecinin eline verdi, bir isteklisi olsa dedi ne değer acaba? Perdeci, bu mücevher dedi, ülkenin yarısı değerinde. Tanrı ülkeyi tehlikelerden korusun.

Padişah kır bu mücevheri dedi. Perdeci, ey kılıcı güneş gibi parlayan padişahım, bunu kırıp ufalamak pek yazıktır, pek yazık. Değeri şöyle dursun şu parlaklığa bak. Gündüzün nuru bile ona uymada. Bunu kırmaya nasıl elim varır? Nasıl olur da padişahın hazinesine düşman olurum dedi.

Padişah ona elbise verdi, gelirini arttırdı. Onun aklını övmeye başladı. Bir müddet sonra mücevheri bir beyin eline verdi. Onu da bir sınadı. O da öyle söyledi, bütün beyler de. Her birine ağır elbiseler ihsan etti. Elbiselerini arttırdı o aşağılık kişileri yoldan çıkardı kuyuya attı. Elli, altmış bey, hepsi de veziri taklit ederek böyle söylediler.

Gerçi dünyanın değeri taklittir ama her mukallit de sınanmada rüsvay olur.

Ey Eyaz, söylemiyorsun, bu parlaklıkta, bu güzellikte olan bir mücevherin değeri nedir? eyaz söyleyebileceğimden de fazla deyince Padişah, peki dedi, hadi öyleyse hemen onu kır, hurdahaş et.

Eyaz’ın yenlerinde taş vardı. Derhal onları çıkarıp mücevheri kırdı, un ufak etti. Belki o delikanlı bu işi rüyada görmüştü de yenine, koltuğuna iki taş gizlemişti. Yusuf gibi hani. O da işinin sonunun nereye varacağını kuyu dibinde görmüştü.

Kime fetih ve zafer, haber verirse onca murada ermede birdir, ermeme de. Kimin payandası, sevgilinin, vuslatı olursa o, kırılmadan savaşmadan ne korkacak? Karşısındakini mat edeceğini iyice bilen at gitmiş, fil gitmiş aldırır mı? Onca bunlar zaten saçma şeylerdir. At arayan, atını alıp götürse al götür der, önüne düşecek o at değil ya.

İnsan atla bir soydan olur mu? Adamın ata olan sevgisi, öne geçmek içindir. Suretler için bu kadar elem çekme. Suret baş ağrısı olmaksızın manayı elde et. Zahit, işin sonunu düşünür. Soru hesap günü halim ne olacak diye dertlenir. Ariflerse başlangıçtan, önden haberdardır, sonu düşünme derdinden de kurtulmuşlardır.

Arifte arif olmadan önce korku da vardı, yalvarış da. Fakat Tanrı takdirini bildiğinden, işin önünden haberdar olduğundan bu bilgi, her ikisini de ortadan kaldırmıştır. Evvelce mercimek ektiğini bildiğinden ne mahsul elde edeceğini de bilir. Ariftir korkudan da kurtulmuştur, ürkmeden de. Tanrı kılıcı, o hay huyu kesmiş, ikiye bölmüştür. Evvelce Tanrıdan korkar umardı. Korku yok oldu o yalvarış meydana çıktı.

Eyaz da o değerli mücevheri kırınca beylerden yüzlerce feryat ve figan koptu. Bu ne korkusuzluk Tanrı hakkı için bu nurlu mücevheri kıran kafirdir dediler. O topluluğun hepsi de körlüklerinden padişahın inci gibi olan buyruğunu kırmıştı. Mücevherin değeri ile sevginin sonucu gönüllerinde gizli kalmıştı.

Eyaz dedi ki: Ey ünlü ulular, Padişahın buyruğumu daha ileri mücevher mi? Sizce Tanrı hakkı için söyleyin, Padişahın emri mi daha üstün, yoksa bu güzelim mücevher mi? Ey mücevhere bakan, Padişaha aldırış etmeyen beyler, önünüzde gul var ana cadde değil.

Ben gözümü padişahtan ayırmam. Müşrik gibi taşa yüz tutmam. Boyalı taşı seçip Padişahın buyruğunu geri bırakan canda hiçbir cevher, hiçbir değer yoktur. Gül renkli oyuncağı ardına at. Onlara renk vereni aklına getir ve şaş. Dereye gir testiyi taşa çal. Kokuya renge ateş ver. Din yolunda yol kesicilerden değilsen kadınlar gibi renge kokuya tapma.

Bu sözler üzerine o yüce erler, bu hatalarına özür olmak üzere başlarını önlerine eğdiler. O anda her birinin gönüllerinden belki iki yüz kere ah çıktı, bir duman gibi ta göğe kadar ulaştı.

Padiaşh ihtiyar cellada emir verdi: Bu çerçöpü benim yüce tapumdan uzaklaştır. Bu aşağılık adamlar, bu yüce makama layık değiller. Bir taş için benim buyruğumu ret ettiler. Buyruğum, bu çeşit fesatçılarca bir boyalı taş için hor hakir oldu.

Bunun üzerine merhametli Eyaz sıçradı, o ulu Padişahın tahtına doğru koştu. Secde edip boğazını tutarak, padişahım dedi, senin gibi yüce bir padişahın sultanlığına gök yüzü bile hayran olmuştur.

Ey hüma kuşu, hümalar kutluluğu senden bulur, cömertler cömertliğe senden ereler. Ey kerem sahibi, alemdeki kerem ve ihsanlar, senin bağışlamana karşı mahvolur gider. Ey lütuf sahibi, kırmızı gül, seni görünce utancından gömleğini yırtar. Yarlıgama senin yarlıgamanla doymuş, tilkiler, senin affınla aslanlara üstün olmuştur.

Senin buyuğuna karşı korkusuzca harekette bulunan, affından başka nereye dayansın? Bu suçluların gafletleri, küstahlıları, ey af madeni padişah, senin affının çokluğundan meydana geldi. Gaflet daima küstahlıktan meydana gelir. Ululama gözden kuru ağrıyı giderir.

Gaflet ve kötü bir alışkanlık olan unutkanlık, ululama ateşiyle yanıp gider. Onun heybeti adama uyaklık ve anlayış verir, adamın içindeki unutkanlık ve yanılma çıkar, kalmaz. Yağma zamanı halkın uykusu gelmez. Kimse hırkamı çalmasınlar diye uyumaz. Hırka korkusu ile bile uyku kaçarsa artık can ve boğaz korkusu ile kim uyur ki?

Buna tanık “Rabbimiz, unutup işlediğimiz suçlarla bizi suçlu sayma” ayetidir. Çünkü unutma da bir bakıma suçtur. Unutan, onu layık olduğu veçhile ululamıştır. Yoksa hiç savaşta adamı uyku tutar mı?

Unutma, çaresiz gelip çatar ama buna tutulmamak için de sebeplere yapışmak lazım. Çünkü onu ululamada gevşeklik gösterdi mi insanda ya unutma meydana gelir, ya yanlış. Sarhoş gibi hani. O da cinayetlerde bulunur, sonra da mazurdum, ne yapayım der.

Ona derler ki: Doğru ama a kötü işli, o zıkkımı sen içtin, dileğinle isteğinle zıkkımlandın. Sarhoşluk sana kendi kendine gelmedi, onu sen davet ettin. O dileği de kendin meydana getirdin. Sarhoşluk, senin kastın, çalışıp çabalaman olmasaydı da kendi kendine sana gelip çatsaydı can sakisi, senin ahdini korur, gözetirdi. Sana arka olur, senin adına o, özür dilerdi. Tanrı sarhoşluğuna kul köle olayım.

Ey her çeşit elde edilen şey, kendisinden olan Tanrı, bütün alemin af ve ihsanı, senin ihsanından bir zerredir. Aflar senin affını överler. İnsanlar, sakının, ona benzer ona eşit yoktur. Onların canlarını sen bağışla, huzurundan da kovma. Ey muradına erişen, senin damağının tadıdır onlar. Yüzünü görene acı, nasıl olur da seni gören, acı ayrılığını çekebilir? Ayrılıktan bahsediyorsun, ne yaparsan yap da bunu yapma. Senin tuzağına tutulup yüz binlerce defa ölmek bile ayrılmaya bedel olamaz.

Ey suçluların feryadına yetişen ayrılık acısını erlerden de uzaklaştır, kadınlardan da. Senin vuslatını umarak ölmek hoştur. Fakat ayrılığın acısı, ateşin üstündedir. Kafir bile cehennemden bana bir baksaydın cehennemde olduğuma gam mı çekerdim deyip durur. Çünkü o bakış, bütün eziyetleri tatlılaştırır; büyücülerin el ve ayaklarının kan diyetidir o bakış.

Gökyüzü zararı yok sesini dudu. Gökyüzü, sanki o savlicana bir top kesildi. Firavunun vuruşu bize zarar vermez ki dediler, Tanrının lütfu, başkalarının kahrından üstündür.

Ey insanları azgınlık, sapıklık yoluna süren, sırrımızı bilsen a can gözü kör herif, anlarsın ki biz kendimizi kurtarıyoruz. Kendine gel de bu yana yanaş, bu erganunun “Keşke kavmim, rabbim beni yüzden yarlıgadı, bilselerdi” sesini dinle.

Tanrı ihsanı, bize bir Firavunluk verdi ki senin Firavunluğun kaç para eder, senin saltanatın geçici. Ey Mısır’a ve Nil ırmağına kapılıp gururlanan. Başını kaldır da ebedi ve ulu saltanatı gör. Sen şu pis hırkayı terk edersen Nil ırmağını can nilinden gark edersin.

A Firavun kendine gel de Mısır’dan el çek. Can Mısır’ının içinde yüzlerce Mısır var. Sen, halka “ben rabbinizim” deyip durursun ama bu iki sözden de gafilsin. Rab olan rablık ettiği kişiden nasıl titrer? Ben demeyi bilen, nasıl olur da cisim ve can bağına bağlı kalır?

İşte bak buracıkta bizler ben diyoruz, çünkü benlikten kurtulduk; zahmetlerle, belalarla dolu benlik ten halas olduk. A köpek, o benlik sana kutlu gelmedi. Fakat bizce mühürlenmiş bir devlet oldu. Bu benlik sana kin gütmese idi bize böyle güzel bir ikbal, bir devlet olur muydu? Yokluk yurdundan kurtuluyoruz, buna şükrane olarak şu darağacının başında sana bir öğüt verelim. Bizim ölü darağacımız, göç burağıdır. Senin saltanat yurdunsa gururdan, gafletten ibarettir.

Bu yaşayış ölüm suretinde gizlidir. O ölümse yaşayış kabuğunda gizli. Nur, ateş şeklinde görünmede, ateş de nur şeklinde. Yoksa dünya, hiç gurur yurdu, aldanma durağı olur muydu? Kendine gel acele etme. Önce yok ol. Battın mı nur doğrusundan baş göster. Ezel benliğinden gönül hayretlere düştü; bu benlik, soğuk bir hale geldi, ayıp ve ar kesildi. Can bensiz benlikten hoş bir hal aldı, alem benliğinden sıçrayıp çıktı.

Benden kurtuldu da şimdi ben oldu. Aferinler olsun zahmetsiz benliğe. O kaçmada, benlikse peşine düşmüş. Onu, onsuz gördüğünden ardını bırakmamak da. Sen, onu istedikçe o, seni istemez. Fakat öldün mü isteğini elde edersin.

Diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı? Sen istedikçe isteğin seni ara mı? Bu bahse akıl, yol gösterici olsaydı Fahr-i R...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Emrin Lezzeti
« Posted on: 27 Nisan 2024, 08:14:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Emrin Lezzeti rüya tabiri,Emrin Lezzeti mekke canlı, Emrin Lezzeti kabe canlı yayın, Emrin Lezzeti Üç boyutlu kuran oku Emrin Lezzeti kuran ı kerim, Emrin Lezzeti peygamber kıssaları,Emrin Lezzeti ilitam ders soruları, Emrin Lezzetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes