> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlananın Eserleri > Mesnevi  > Mesnevide Geçen Hikayeler > Ebuyezidin Müjdesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ebuyezidin Müjdesi  (Okunma Sayısı 614 defa)
14 Temmuz 2011, 20:41:28
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 14 Temmuz 2011, 20:41:28 »



 
9.EBUYEZİD’İN MÜJDESİ

 
Bayezid’in Ebulhasan’ın halini daha evvelce nasıl gördüğünü duymadın mı? Bir gün o takva sultanı, dervişleriyle sahradan geçerken, ansızın ona Rey civarında Harkan tarafından bir kokudur geldi. Orada iştiyaklı bir feryat çekti, rüzgardan koku aldı. Aşıkçasına bir kokladı; adeta ruhu rüzgardan bir şarap tatmaktaydı.

Buzlu suyla dolu olan bir testinin dışında ter gibi sular peydahlanır. O, havanın soğukluğundan meydana gelir... yoksa testinin içinden dışarı su sızmaz! Koku getiren rüzgar, onu su haline getirmiştir... işte onun gibi su da Bayezid’e halis şarap haline gelmişti! Bayezid’de sarhoşluk eseri görününce bir müridi ona gelip sordu: “Beş duyguyla altı cihetten dışarı olan şu hoş hal nedir? Yüzün gah kızarmakta, gah ağarmakta... bu ne hal, bu ne müjde? Koklayıp duruyorsun ama görünürde gül yok, şüphesiz bu, gayb aleminden, hakiki güllerin açtığı gül bahçesinden.

Ey her kendini tanıyan, bilen kişinin muradı ve maksadı olan er, her an sana gayb aleminden bir haber, bir mektup gelmekte, Her an Yakup gibi sana da bir Yusuf’tan şifa kokusu erişmekte. Bize de o testiden bir katra dök... bize de o gül bahçesinden bir kokucuk anlat!Biz buna alışmamışız ey yüce ve güzel er... bizim dudağımız kuru, sen bu şarabı yalnızca içiyorsun!

Ey, çevik er, ey gökyüzünü dönüp dolaşan er, içtiğin şaraptan bize de bir yudumcuk sun! Bu zamanda meclisin beyi sensin, senden başkası değil... bize de bak! Bu şarap, gizlice içilir mi ki? Şarap, muhakkak adamı rezil, rüsvay eder! Kokusunu gizlesen bile sarhoş gözlerini ne yapacaksın ki?

Zaten bu koku, alemde yüz binlerce perde altında gizlenebilecek bir koku değil ki! O kekin kokuyla ovalar, çöller doldu... hatta ova da nedir ki? O koku, dokuz feleği bile geçti! Bu şarabın bulunduğu testinin başını balçıkla örtme... zaten bu öyle bir açıkta şarap ki örtülmesine imkan yok!

Ey sırlar bilen sır söyleyici, seni avlayanı lutfet, söyle! Bayezıd dedi ki: “Şaşılacak bir koku geldi bana... Peygambere Yemen’den gelen koku gibi! Muhammet demiştir ki. Seher yelinin eliyle bana Yemen’den Tanrı kokusu gelmekte. Vise’nin ruhuna Rahim’in kokusu geldiği gibi Üveys’ten de Tanrı kokusu geliyor.

Üveys’ten, Karen kabilesinden garip bir koku geldi de Peygamberi sarhoş etti, neşelendirdi! Üveys kendinden geçmiş, yere mensupken göklere mensup olmuştu! Heliyle, şekerle karışmış, halli hamur olmuş, acı tadı kalmamıştı artık! Heliyle, varlığından tamamıyla geçmişti... yalnız heliyle şeklindeydi ama lezzeti kalmamıştı ki!”Bu sözün sonu gelmez. O aslan er, gayb aleminin vahyinden neler söyledi? Sen onu anlat!

Bayezıd dedi ki “Bu taraftan bir dostun kokusu gelmekte... bu köyden bir padişah geliyor! Bunca yıldan sonra bir padişah doğacak... otağını göklere kuracak! Yüzü Tanrı’nın gül bahçelerinin tesiriyle gül rengine dönecek... makam ve rütbe bakımından benden üstün olacak!”

Dediler ki: Adı ne? Bayezid, Ebül Hasan dedi... onun şeklini, kaşının çenesinin ne şekilde olduğunu anlattı. Boyunu, rengini, şeklini, saçlarını, yüzünü bir bir anlattı. İç huylarını, manevi sıfatlarını... ruhunu, yolunu, yerini, varlığını hep söyledi. Ten şekli, ten gibi iğretidir... ona pek gönül verme... o bir anda gelir geçer!

Tabii ruhun şekli, hali de fanidir... o can şeklini, sıfatını iste ki gökyüzündedir! Onun bedeni, yeryüzünde mum gibidir... nuru ise yedinci kat tavanın üstündedir! Güneşin ışıkları odadadır ama güneş, dördüncü kat göktedir. Gülün suretini, latife yollu burnunun altında görürsün ama gül kokusu dimağın ta tavanına, sayvanına kadar her yeri tutmuştur.

Uyuyan adam, Aden’de bir azaba uğradığını görür ama aksi, bedeninde ter halinde görünür! Gömlek, Mısır’da bir harise rehin olmuştur ama Kenan ülkesi o gömleğin kokusuyla dolmuştur!Tarihçiler, bunu duyunca Bayezid’in tayin ettiği zamanı yazdılar... adeta şişe benzeyen kamış kalemlerini kebapla bezediler.

Tanı o zaman, o tarih gelip çatınca o padişah doğdu... devlet satrancını oynadı! Bayezid’in ölümünden sonra yıllar geçti, Ebul Hasan dünyaya geldi. O padişah, Ebulhasan’ın ihsanına, kıskanmasına ait ne gibi huylar söylediyse aynen zuhur etti.

Çünkü onun önünde giden levhimahfuz’dur... neden mahfuzdur o levh? Hatadan! Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya... Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir! Sofiler, bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir.

Sen istersen onu gönül vahyi farzet... Gönül zaten onun nazargahıdır... Gönül, ona agah olunca nasıl hata eder? Ey mümin, sen, Tanrı nuruyla bakar, görürsün... hatadan, yanılmadan eminsin!

Sofi, yoksulluktan dertlenince yoksulluğu, ona dadı ve gıda kesilir. Çünkü cennet, hoşa gitmeyen şeylerden meydana gelmiştir... merhamet, gönlü kırık acizlerin nasibidir. Yücelikle başlar kıran kişiye ne Tanrının merhameti nasip olur, ne halkın!

Bu sözün sonu yoktur... evet, o yiğit, yiyecek ve ekmek nafakasının azlığından perişan oldu! Ne mutlu o sofiye ki rızkı azalır... boncuğu inci olur, kendisi deniz kesilir! O hususi Tanrı nafakasını duyan, Tanrının yakınlığına erer,gayb nafakasını elde eder.

Fakat ruh nafakası noksan olan kişinin canı o noksan yüzünden titremeye başlar. Anlar ki bir hata etmiştir de bundan dolayı rıza yaseminliği perişan olmuştur. İşte o adam da ekinin az olması yüzünden harman sahibine mektup yazdı. Mektubunu o yüce ve adil padişaha götürdüler, okudu, fakat bir cevap vermedi.

Dedi ki: onun derdi yalnız gıda, başka bir şey değil... ahmağa verilecek en iyi cevap sükuttur. Ayrılık ve vuslat derdi onda hiç yok... fer’e bağlanmış, aslı hiç aramıyor. O ahmağın biri... varlığa kapılmış, ölmüş gitmiş fer’in derdiyle asla aldırış bile etmemekte.

Göklerle yeri bir elma farz et... Tanrının kudret ağacından bitmiş! Sen, bu elmanın içindeki bir kurda benzersin; ağaçtan da haberin yok, bahçıvandan da! Elmada bir kurt daha var; fakat onun canı dış aleminde bayrak sahibi! Onun hareketi elmayı yarar... elma onun hareketine karşı koyamaz!

Hareketi, perdeleri yırtar... sureti kurt ama hakikatte o, bir ejderha! Demirden çıkan ilk ateş, dışarıya yavaş ,yavaş adım atar. Dadısı pamuktur önce... fakat sonunda şuleleri ta esire kadar çıkar, İnsan, önce uykuya, yemeye muhtaçtır... fakat nihayet meleklerden de üstün olur.

Pamuk ve kükürdün himayesinde şulesi ve nuru, süha yıldızına kadar çıkar! Karanlık alemi aydınlatır... demirden yapılma tomruğu bile iğneyle deler geçer!

Ateş de cismanidir ama ne ruhtandır, ne de ruhani alemden! Cisme, o yücelikten bir nasip yoktur... cisim, can denizinin önünde bir katra gibidir! Cisim, canla artar, gün günden fazlalaşır... fakat can gitti mi cisme bak, ne hale gelir?

Cisminin haddi, bir iki arşından fazla değildir... fakat canın, ta göklere kadar çıkar, dolaşır! En iyi kişi, ruha ta Bağdat’a Semerkand’a kadar olan mesafe tasavvurda yarım adımdır ancak! Gözünüz iki dirhemlik taş ağırlığında bir yağ parçasıdır ama ruhunun nuru göklere dek her tarafı kaplar.

Nursa, bu göz olmadan da uykuda her şeyi görür... fakat göz, bu nur olmayınca ancak harap olur gider! Canın, tenin sakalıyla, bıyığıyla alış verişi yoktur... fakat ten, can olmayınca murdardır, aşağıdır! Bu cisim, hayvani ruhun debdebesine sebeptir... sen daha önceden git de insani ruhu gör!

İnsandan da dedikodudan da geç de Cebrail’in ruhunun dayanıp kaldığı deniz kıyısına var! Ondan sonra Ahmed’in canı (esrarı faş etme sakın diye) sana karşı dudağını ısırsın... Cebrail, senden korksun, geride kalsın! Bir yay kadar ileri varır, sana doğru gelirsem derhal yanarım desin!

Rüzgar, Süleyman’ın tahtına ters esti...Süleyman dedi ki: Ey rüzgar, ters esme! Rüzgar da ey Süleyman dedi, ters hareket etme... ters hareket edersen, benim tersliğime kızma! Tanrı, biz ders alalım da insafa gelelim diye bu teraziyi halk etti. Sen eksik dirhem korsan ben eksik tartarım... sen benimle apaydın muamelede bulunursan ben de seninle apaydın muamelede bulunurum!

Böylece Süleyman’ın tacı da eğrildi... aydın günü ona gece etti adeta! Süleyman dedi ki: Ey taç, neden başımda eğrilirsin... A güneş, doğumdan eksilme benim! O eliyle tacı düzelttikçe taç eğrilmekteydi yiğidim! Tam sekiz kere doğrulttu, sekiz kere eğrildi... dedi ki: Ey taç, bu ne bu? Eğrilme artık!

Taç dedi ki: Beni yüz kere doğrultsan yine eğrilirim... çünkü inanılır kişi, sen eğrilmedesin! Süleyman, bunun üzerine kalbini doğrulttu... gönlündeki şehvetten soğudu... Tacı da derhal doğruldu... nasıl istiyorsa başında öyle durdu.

Süleyman, bundan sonra onu mahsustan eğriltmede, taç da inadına doğrulmadaydı. O ulu Peygamber, tacını sekiz kere eğriltti; her defasında taç, başında doğruldu. Taç, dile geldi de ey padişah, nazlan dedi... kanadından mademki tozu, toprağı silktin; uç! Bana izin yok ki bundan ileriye geçeyim... bu sırrın gayb perdelerini yırtayım!

Elini sen ağzıma koy da kapat... ağzım, beğenilmeyen şeyler söylemesin! Hasılı sana ne dert gelirse başkasına kabahat bulma; kendine bak! Dostum, bu iş başkasından oldu sanma... o kölenin uğraştığı gibi uğraşıp durma! Köle, gah elçiyle, mutfak eminiyle uğraşıp savaşmasaydı... gah cömert padişaha kızmadaydı.

Tıpkı Firavun gibi... hani o da Musa’yı bırakmıştı da halkın yavrucaklarının başlarını kestiriyordu. Halbuki düşman, o kör gönüllünün evindeydi... oysa başka çocukların başlarını kopartıp duruyordu! Sen de dış aleminde başkalarıyla kötü oluyorsun da içten kötü nefsinle uzlaşıyorsun.

Düşmanın o... fakat sen ona şeker vermedesin... dışarıdan da herkesi töhmetli tutmadasın! Sen Firavun gibi körsün, kör gönüllüsün... düşmanla iyisin de suçsuzları aşağılatmadasın. A fir...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ebuyezidin Müjdesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:33:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ebuyezidin Müjdesi rüya tabiri,Ebuyezidin Müjdesi mekke canlı, Ebuyezidin Müjdesi kabe canlı yayın, Ebuyezidin Müjdesi Üç boyutlu kuran oku Ebuyezidin Müjdesi kuran ı kerim, Ebuyezidin Müjdesi peygamber kıssaları,Ebuyezidin Müjdesi ilitam ders soruları, Ebuyezidin Müjdesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes