๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Merak Ettiklerimiz => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 22 Temmuz 2010, 16:51:38



Konu Başlığı: Yaratan Tabiat mı
Gönderen: Zehibe üzerinde 22 Temmuz 2010, 16:51:38
Yaratılış ve İnsan
 

YARATAN TABİAT MI?
 

Ömer SEVİNÇGÜL

Kâinat her an milyarlarca faaliyete sahne olmakta. Bu haliy­le dev bir laboratuvara, yahut muazzam bir sahneye benziyor. Müthiş manevraların yapıldığı bir ordugaha, akıllara durgunluk verecek büyüklükte bir fuara veya milyarlarca yaratığın istifade ettiği geniş bir sofraya da benzetebiliriz.

İşte dünyamız! Güneşin etrafında büyük bir hızla dönüyor. Fakat uzaya fırlamıyor. Üstünde taşıdığı yolcuları, yani insanla­rı, hayvanları, bitkileri, cansızları hiç incitmeden binlerce yıldır taşıyor.

Güneş! Her sabah taze bir ahenkle, tam vaktinde doğuyor. Kendisine verilen ısıtma ve aydınlatma vazifesini, büyük bir in­tizamla yerine getiriyor.

Boşlukta asılı yıldızlar! Dünyamızdan binlerce defa daha büyük o dev küreler, gök kubbede parlamaya devam ediyorlar.

Her yerde, her an hârika san'at eserleri ortaya çıkıyor.

Bir minicik tohum atıyorsunuz toprağın bağrına. Üstünü ör­tüp suluyorsunuz. Bir süre sonra bir de bakıyorsunuz ki, güzel­ler güzeli bir filiz olmuş. Derken büyüyor bu filiz; dal oluyor, yaprak oluyor. Nihayet lâtif çiçekler açıp tatlı meyvalar veriyor.

Bir kanarya yumurtası düşünün. Kanaryanın karnına giren değişik gıdalardan oluşmuş küçücük bir cisim. Zamanı gelince, çatlıyor bu yumurtacık. Bir de bakıyorsunuz, içinden bir baş uzanmış; mini mini, narin mi narin bir baş. Henüz sertleşmemiş gagası, tüylenmemiş vücuduyla o minik kuş yavrusu çıkıveriyor dünyaya. Renkli tüylerden elbise giyiyor; bıcır bıcır ötmeye başlıyor...

İnsana bakın! Başlangıçta bir damla su. Zamanı gelince et oluyor, kan oluyor, kemik oluyor bu damla. Vakit tamam olun­ca da, bir bebek kazanıyor dünya. Gören gözler, işiten kulaklar, koku alan burun, tutan el, yürüyen ayak, hisseden kalb, düşünen beyin... Yavaş yavaş oluyor bütün bunlar. Öyle bir an geliyor ki; o bir damla su, kâinatı bir kitap gibi okuyabiliyor!

Alemde olup biten harikulade işler, saymakla bitecek gibi değil!

Bakıyorsunuz, her iş, büyük bir nizam ve intizam içinde yapılıyor. Her faaliyette bir fayda ve hikmet gözetiliyor. Şu­urlu bir ölçüyle yaratılıyor her şey. Hiç bir şey başıboş de­ğil; hiç bir mahlûk kendi haline bırakılmamış.

Soruyorsunuz: Kim yaratıyor bütün bu san'at eserlerini? Bu faaliyetleri yürüten, yıldızları saptırmadan döndüren, dünyayı canlılara beşik yapan, milyarlarca mahluka vakti vaktine rızık veren kim? Kimdir o yaratıcı ki, toplu iğne başı kadar bir to­humdan dev gibi bir ağaç; bir damla sudan, insan çıkartıyor?

"Tabiat" diyor bazı kimseler. Uydurulmuş şekliyle, "Doğa". Televizyonda, radyoda, gazete ve dergilerde, hatta ders kitapla­rında zaman zaman rastlıyorsunuz bu kelimeye.

Sormak lâzım böyle diyenlere: Tabiat nedir? En kısa tarifiy­le "Canlı ve cansızların tümü", diyecekler.

Cansızların kendi başlarına bir şey yapamayacakları, apaçık bir gerçektir. Çekici, çiviyi, tahtayı koyun bir odaya, milyon se­ne bekleyin, şuurlu bir usta bunları kullanmadığı sürece bir sehpa bile yapılamayacaktır. Toprak, hava, su, güneş ışığı çekiçten, çividen ve tahtadan daha şuurlu değildir. Keza, bir kar çiçeği bi­le, bir sehpadan daha mükemmeldir. Hal böyle olunca, cansız, akılsız, şuursuz, kuvvetten, iradeden mahrum tabiatın basit bir canlıyı bile yapamayacağı açıkça ortaya çıkar.

Gelelim canlılara. Bunların da en şuurlusu, insandır. İnsan ise, bu kâinatı ve içindekileri yapmak şöyle dursun, minnacık bir yaprağı bile yapmaktan acizdir. Üstelik o da kendini yarata­nı aramakla meşguldür.

Tabiat, canlılarla cansızlardan oluştuğuna, bunların ise hiç bir şeyi yaratamayacakları kesin olarak ortaya çıktığına göre, bu kâinatı ve kâinattaki bütün san'at eserlerini sonsuz ilim, irâde ve kudret sahibi olan Allah'ın yarattığı, açıkça ortaya çıkmıştır.

Tabiat safsatasını kasten ortaya atan inkarcının şöyle dediği­ni duyar gibiyim: "Ya bütün bu mahrukatı 'Tabiat Kanunları' yarattıysa?" Belki o "Tabiat" ve "Kanun" kelimelerini kullanmak istemez de, "Doğa Yasaları" der. Her neyse...

Sormak lâzım onlara: "Bu kanunlar akıllı, şuurlu, gören, işi­ten, karar verme kabiliyetine sahip, her şeyi bilen şeyler mi?" Cevap "Hayır" olacaktır. Çünkü, "evet" sözüne odunlar bile gü­ler. Bu saydığımız vasıflara sahip olamayanın yaratıcı da ola­mayacağını yukarıda açıklamıştık.

Kaldı ki, tabiat kanunları Allah'ın varlığına delildir. Ne­den mi? Çünkü, kanun varsa, onu koyan biri vardır. Hiç bir kanun kendi kendine ortaya çıkamaz. İnsanların yaptığı kanun­larda bile, bunu açıkça görüyoruz. Bir başka mes'ele de şudur: Kanunların uygulanması için bir hâkime ihtiyaç vardır. Hâkim yoksa, hiç bir kanun kendi başına suçluyu yargılaya­maz. Bunun en güzel örneğini, yine insanların yaptığı kanunlar­da görmek mümkündür.

Tabiatın yaratıcı olduğunu iddia edenlere şunu da sormak gerek: "Kâinatı ve tabiat kanunlarını kim yarattı?" Bu suale, mecburen "tabiat" diye cevap verecektir. "Tabiat nelerden iba­rettir?" diye ikinci bir soru sorulursa, "Kâinattan ve tabiat ka­nunlarından ibarettir," cevabını verecektir. Çünkü, gerçek de budur. Bu cevabı aldıktan sonra son darbeyi indirmek gerekir: "Tabiatçı efendi! Sen bu sözlerinle, kâinatın kendi kendini ya­rattığını iddia etmek gibi gülünç bir duruma düştüğünün, farkın­da mısın?" Bu durum gerçekten gülünçtür. Çünkü, "Yazıyı yazan yazıdır", "Sehpayı yapan sehpadır" demekten farkı yoktur bunun.

Böylece, tabiatçıları, yaymaya çalıştıkları saçmalığın içine gömdükten, gafilleri de ikâz ettikten sonra, şimdi de, madalyo­nun öbür yüzünü inceleyelim:

Dikkatle bakan görür ki, tabiat da harikulade bir sanat eseri­dir. Kendisini yoktan var eden, binlerce nakış, çeşit çeşit renk­lerle süsleyen Yaratıcı'sını gösterir. Tabiat, yukarıda tasvir etti­ğimiz yaratıklardan oluşan eşsiz bir tablodur ki, hal diliyle "Benim sanatkârım sonsuz ilim, irâde ve kudret sahibi olan Allah'tır! diye haykırmakta, bu gerçeği kâinattaki ahengin mûsikisiyle ilan etmektedir.

Son söz: Tabiat Hâlık yani Yaratıcı olamaz, çünkü âciz bir mahluktur![6]


Konu Başlığı: Ynt: Yaratan Tabiat mı
Gönderen: Kayin üzerinde 26 Mayıs 2013, 07:58:32
Son söz: Tabiat Hâlık yani Yaratıcı olamaz, çünkü âciz bir mahluktur..acık ve net gayet güzel anlatılmış..aklı basında insan yanılgıya düşmez...rabbim hidayet,iman nasip eylesin...


Konu Başlığı: Ynt: Yaratan Tabiat mı
Gönderen: Burcu 8D üzerinde 28 Ocak 2014, 15:25:51
Zaten yaratıcının tabiat olduğunu düşünen  kişi müslüman değildir bence


Konu Başlığı: Ynt: Yaratan Tabiat mı
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 28 Ocak 2014, 17:37:24
Aleyküm selam ;
Son söz: Tabiat Hâlık yani Yaratıcı olamaz, çünkü âciz bir mahluktur..acık ve net gayet güzel anlatılmış..aklı basında insan yanılgıya düşmez...Rabbim hidayet,iman nasip eylesin...

Allah bizleri şeytanın kötü fısıltılarından muhafaza eylesin...
  ;) ;)


Konu Başlığı: Ynt: Yaratan Tabiat mı
Gönderen: Damla üzerinde 28 Ocak 2014, 17:46:05
Aleyküm selam ;
Son söz: Tabiat Hâlık yani Yaratıcı olamaz, çünkü âciz bir mahluktur..acık ve net gayet güzel anlatılmış..aklı basında insan yanılgıya düşmez...Rabbim hidayet,iman nasip eylesin...

ALLAH bizleri şeytanın kötü fısıltılarından muhafaza eylesin...
  ;) ;)

Amin aziz ablacım.ALLAH bizleri şeytanın kötü fısıltılarından muhafaza eylesin...   ;) :)