๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Merak Ettiklerimiz => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 19 Temmuz 2010, 14:40:10



Konu Başlığı: Sakatlık Hastalık ve Musibetlerde Ne Gibi Hikmetler Var
Gönderen: Zehibe üzerinde 19 Temmuz 2010, 14:40:10
Allah Mutlak Adildir.
 

SAKATLIK, HASTALIK VE MUSİBETLERDE NE GİBİ HİKMETLER VAR?
 

Prof. Dr. Münip YEĞİN

Yaradılışımızın icabı olarak, her kişi kendisinde noksan olan şey'in hasretini duymaktadır. Bunun yanında her şeyi tamam olan insan, sahip olduklarının kadrini bilmiyor ve çok kere (san­ki bir mirasyedi gibi) onların farkında bile olamıyor. Konunun şu misal ile açıklanmasında isabet vardır: (Bir çocuk, ayakkabı­sı olmadığı için ağlayıp dururken, birden bire gözüne iki ayağı bulunmayan sakat bir çocuk ilişiyor. Dehşete kapılmış durum­dadır, göz yaşlarını silip "Yârab, sana şükürler olsun ki, benim ayaklarım var; meğer ben ne kadar şanslıymışım, beni affet Al­lah'ım.." diye, yalvarıp huzura kavuşuyor). O halde insan, hali­ne şükredici olmalıdır. Kendisinde mevcut olanları iyi tanımalı ve onların kıymetini takdir etmelidir.

Özetlersek: Yoklukta kendimizden aşağı olanlara bakıp mü­teselli olmalı. Varlıkta ve ilimde bizden üstün olanlara bakıp onlara yetişebilmek için gayret göstermeliyiz.

İnsanoğlu bu dünyada daima adalet aramıştır. Öncelikle bil­mek lâzımdır ki, dünyada asla hakiki adalet yoktur. Mutlak ada­let, kıyamet gününde ortaya çıkacaktır. Dünya bir eğitim ve im­tihan meydanıdır. Burada aklımızın ermediği, duygu ve hassalarımızın fark edemediği çok karışık mes'eleler vardır. Bazı mi­saller verelim.

Işıklar âlemi içinde görünür ışınların yeri, sadece % 4 kadar bir yer işgal eder. Diğerleri: Alfa, Beta, Gamma, Radyo, Tele­vizyon, IKS, Ultrason, Infraruj, Ultraviole, Mion, Laser, Radar ve diğer kozmik ışınlardan ibaret, görünmeyen tabiattadırlar. O halde % 96'lık göremediğimizin yanında sadece % 4'lük görüş alanımız vardır. Dolayısıyla istatistiki yönden bizim görüyoruz zannettiklerimiz bile şüpheli mevkide kalıyorlar. Yani biz çok az şeyi görebiliyoruz.                                   

Dokunmak hissimizi ele alırsak, gözlerîrnizin göremediği ni­ce küçük varlıkları ve uzaktaki galaksiler ve seyyareler gibi nice büyük yaratıkları temas ederek tanımamız mümkün değildir.

Diğer hislerimizin güçleri de hemen hemen bu misallerdeki gibi zayıftır ve herşeyi anlamamıza yetmez.

Ancak, hislerimizin üstünde "Akıl" dediğimiz en kıymetli bir varlığımız mevcut. Bir çok noksan yanlarımızı onunla ta­mamlamak mecburiyetindeyiz. Nitekim aklımız sayesinde bir çok cihazlar imal edilmiş ve bazı meçhullerin bilinmesi veya farkedilmesi mümkün hale gelmiştir. Lâkin meçhullerin sayıları az değil ki...

Yine akıl sayesinde, dünyada görülen bazı muvazenesizlik­lerin sebeplerini inceleyebiliriz. Meselâ: Doğuştan uzvu noksan yaratılmış olan bir yavru üzerinde düşünelim.

Bazılarımızın zannettiği gibi böyle bir doğuş, asla "Allah'ın adaletsizliği" değildir. Bu tabloda aklını çalıştıran insan için bü­yük ibretler vardır.

Nasıl ki, vatan kurtulsun diye nice insanlar canlarını feda ederler ve diğerleri o vatan toprakları üzerinde şehid ve gazileri­nin sayesinde yaşamağa devam edebilirler...

Allah'ın Mülkü olan bu dünyada, Cenâb-ı Hak insan nesli­nin devamını ve huzurlu olmasını ister. O sebeple diğer insanla­rın hallerine şükretmeleri ve hallerinden memnun olmaları takdir olunmuştur. Genelde kendisi sağlam olan kişi, herkesin aynı şekilde bulunduğunu zannedecektir. Noksansız bir vücudun an­cak bir lütuf olduğunu farkedebilmek, ancak sakat kişileri gör­mekle mümkün hale gelebilir. İşte bu yüzden bizim nazarımız­da birer zavallı gibi kabul edilen sakatların, insanlık âleminin selâmet yolunu bulabilmesinde büyük hizmetleri vardır. Dolayı­sıyla onların, Allah katında birer şehid ve gazi kadar mübarek kişiler oldukları kanaatındayım. Ancak, insanoğlu buna benze­yen daha bir çok hikmetleri anlamaktan uzaktır.

Bizzat sakatların ve hastaların, Cenab-ı Hakk'ın bu takdirin­den haberleri bile olmayabilir.

O halde tekrar edersek: Dünyaya noksanlıkla doğanlar veya sonradan sakatlananların durumlarında adaletsizlik yoktur. Or­tada sadece çok anlamlı hizmetler ve derin hikmetler mevcuttur. Bir tarafdan diğer insanların onları görerek, hallerine şükretme­leri ve gönül huzuruna kavuşmaları murat edilmiştir. Diğer ta­raftan alkol, sigara, uyuşturucu maddeler, zararlı ışınlara maruz kalış, hastalıklar ve sair zararlı şeylerden ve tehlikelerden korunulmasının gerektiği, aksi halde o kişilerin kazanacağı yavrula­rın bunlar gibi sakat olacağı (insanın gözüne sivri kalem batırılmışcasına) hikmet olarak anlatılmak istenmiştir.

Cenâb-ı Hakk'ın bu lütuflarma rağmen günden güne iz'ansız, ferasetsiz, hissiz, şükürden uzak ve bencil özellikteki kişilerin sayıları artmakta ve sakat gençlerin sayıları da o nisbette çoğal­maktadır.

Keza gayrimeşru evlât edinmeler, boşanmalar, üveylikler, aile geçimsizlikleri gibi Cenab-ı Hakk'ın emirlerine uymayan bütün hareketlerin, netice olarak gençlik problemlerini arttırdığı herkesçe biliniyor. Fakat insan, dünyadaki bu harikulade ibret tabloları karşısında hissiz ve bir nevi kör hali ile hâlâ gönül hu­zuru ve saadet arıyorsa, elbette bulamıyacaktır. Genç nesil, ha­talı ana ve babaların yanlışlarını görüp hiç olmazsa kendileri doğru istikamete yönelmezlerse, insanlığın gelecek nesilleri için çok daha karamsar olmak icap eder.[360]