> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Merak Ettiklerimiz > Ruh Çağırma Nedir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ruh Çağırma Nedir  (Okunma Sayısı 1843 defa)
20 Temmuz 2010, 16:25:22
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 20 Temmuz 2010, 16:25:22 »



Yaşanan Olaylar - Doğru Bilinen Yanlışlar
 

RUH ÇAĞIRMA NEDİR?
 

Mehmed KIRKINCI

Batı'dan kaynaklanan "Ruh çağırma (!)" modası, memleke­timizde, bilhassa yüksek sosyete arasında gelişme istidadı gös­terdiğinden, bu konunun, çeşitli cepheleriyle incelenmesinde fayda vardır.

Ruh çağırdıklarını iddia edenler, bâzı gafil ve safdil insan­ları muhtelif şekillerde aldatmaktadırlar. Bunlardan en yaygını şudur: Medyum, yâni, ruh çağıran kişi bir masa üzerine birkaç fincan dizer ve birtakım harfler serer. Güya, çağıracağı ruhun ismini söyler. Biraz sonra fincanda kımıldanmalar başlar, masa­dan "Tak, tak!.." sesleri yükselir. Bu arada, harfler sağa sola doğru hareket eder. Harflerin kımıldanmasından sözde ruhun suallere verdiği cevapların belirlenmesine çalışılır.

Ruh çağırma hâdisesinin, gerçekten ruhlarla bir ilişkisi var mıdır? Medyumların çağırıp konuştuklarını iddia ettikleri, haki­katen ölmüş insanların ruhları mıdır? Eğer bunlar, ölmüş insan­ların ruhları değilse, masaya vurarak ses çıkaranlar kimlerdir?

Bu suallere ancak, ilim ve mantığın, aklî ve naklî delillerin ışığında cevap aranabilir.

Önce şunu belirtelim ki, kâinatta hiçbir şey gayesiz, sahip­siz ve başıboş değildir. Hiçbir şey kendi hâline bırakılmamış, tesadüfe havale edilmemiştir. Kâinatta canlı cansız her mahlûk bir nizâmın esiridir, bir murakabe ve te'sir altındadır. Hiçbir şey, Cenâb-ı Hakk'ın koyduğu ihatalı ve şümullü kanunların hükmünden hariç değildir.

Mütemadiyen nizâm ve intizâm altında cereyan eden bu kanunları tefekkür eden her insan anlar ki, hayatı bu kanunlarla idare eden Zât, ihatalı ilmi ve küllî iradesiyle o hayatı, ölümden sonra da bir nizâm altında devam ettirecektir.

Hem Allahü Azimüşşân'ın, insan ruhunu, mahlûkat içinde en müşerref ve en mükerrem bir mahiyette yaratıp, o ruhu yük­sek meziyetlerle süslemesi, kâinatı ona teveccüh ettirmesi ve onu kendisine muhatap ve dost olarak seçmesi apaçık gösteri­yor ki, o Zât-ı Zülcelâl, bu meziyetlere sahip ve bu liyâkatlara mazhar kıldığı insan ruhunun tasarrufunu, başka ellere teslim etmez. Birtakım sefih cambazlara bırakmaz.

İnsanın kendi cesedi üzerindeki tasarrufu dahi elinde değil­dir. Meselâ, yediği bir lokmanın, boğazından geçtikten sonra, nasıl taksim edildiğini, her âzâya ne kadar dağıtıldığını dahi bi­lememektedir. Kendi iç alemindeki bunca tasarruftan haberi ol­mayan insanın, ruhlar üzerinde tasarruf dâva etmesi ne kadar gülünç bir iddiadır, tarif edilemez.

Yerde ve gökte ne varsa, hepsi Cenâb-ı Hakk'ın tasarrufu altındadır. Binâenaleyh, ruhlar da kendi irâdelerine terkedilmemişlerdir. Nitekim, onlar kendi iradeleriyle, diledikleri gibi ha­reket edebilselerdi, belki de, bir kısmı dünyaya bile gelmek is­temeyecek, gelse de gitmek istemeyecekti.

İsrâ sûresi, 85. âyetinde, "Ruh Allah'ın emrindendir" bu­yurulmaktadır. Âyet-i kerîmede apaçık olarak, insan ruhunun, Allah'ın emrinden geldiği bildirilmektedir. Emr-i İlâhî'den ge­len bir ruha, hangi kuvvet te'sir edebilir ve onda tasarruf sahibi olabilir?

Yine pek çok âyetlerde, insan ruhunun, ölümden sonra da başıboş bırakılmadığı, ölümle birlikte muhasebesinin de başladığı beyan edilmektedir. Meselâ, kâfirler hakkında beyan olu­nan Enfâl sûresinin 50. âyetinde, "Melekler kâfir olanların can­larını aldıkları zaman yüzlerine ve arkalarına vurup onlara, 'ca­yır cayır yanmanın acısını tadın, çekin' derlerdi..." buyurulmaktadır. Mü'min sûresi, 46. âyette de, "Onlar (kabir içinde kıyamet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arzedileceklerdir" buyurulmaktadır. Bu âyette de açık olarak, kâfirlerin kıyamet gününe kadar ateş ile azâb görecekleri bildirilmektedir. Nahl sûresi 32. âyette ise mü'minler hakkında şöyle buyurulmaktadır: "Bunlar (o kimselerdir ki) melekler ruhlarını en iyi hâlde alır. Ve onlara: 'Selâm sizin üzerinize olsun. Yap­tıklarınızın karşılığı olarak Cennet'e giriniz' derler."

Ölümden sonraki hâller ve kabir azabı hakkında Hazret-i Resûlüllah'ın (s.a.v.) pekçok hadîsleri mevcuttur. Misâl olarak, yalnız bir iki tanesini zikredelim: Bir hadîs-i şeriflerinde Efen­dimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Kabir (herkesin ameline gö­re) ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, veya Cehennem çukur­larından bir çukurdur." Diğer bir hadîs-i şeriflerinde ise, "Ölü, kabre defnedildiği zaman ona, birine Münker, diğerine Nekir denilen kara yüzlü ve gök gözlü iki melek gelip: "Siz bu Zât (Hz. Peygamber) hakkında ne dersiniz?" diye sorar. Eğer o mü'min ise, "O, Allah'ın kulu ve Peygamberidir. Şehâdet ede­rim ki, Allah'tan başka hiçbir İlâh yoktur. Şehâdet ederim ki, Muhammed muhakkak O'nun Peygamberidir!" der. Melekler de: "Biz de (dünyada) böyle ikrar ettiğini biliyorduk" derler. Sonra o ölünün kabri enine ve boyuna yetmiş arşın genişletilir, orası nûrlandırılır. Sonra ona, 'uyu' denilir. Bunun'üzerine o der ki: "Aileme döneyim de (şu saadetimi) onlara haber vereyim." Melekler de şöyle derler: "Sen uyu, ancak kendi ehlinden, ken­disine en sevgili olan kimsenin uyandırabileceği bir güveyinin (yahut gelinin) uykusu gibi uyu." O, ba's vaktine (kıyamet gü­nüne) kadar bu hâlde kalır. Eğer, ölü bir münafık ise, cevabında der ki: "İnsanlardan işittim. O'na Allah'ın Peygamberi derlerdi de, ben de öyle derdim. Hakikatte O bir Peygamber midir, değil midir, bilmiyorum." Bunun üzerine melekler: "Biz de öyle söy­lediğini biliyorduk" derler. Artık toprağa: 'Onu olanca şiddetin­le sık' denilir. Toprak da onu sıkar, kaburga kemikleri birbirine geçer ve artık o, kıyamet gününe kadar bu hâlden kurtulamaz."

Yukarıda zikredilen âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerden açıkça anlaşılıyor ki, âlemde, her mahlûk gibi, ruh da, başıboş değildir. İnsanın ölümünden sonra ruhu, âlem-i berzah denilen kabir âleminde daimî bir murakabe ve muhasebeye tâbi tutul­makla, bir kahır veya taltife muhatap olmaktadır.

Ayrıca, şunu da belirtelim ki, âlem maddeye münhasır ol­madığı gibi, ruh da, yalnız insana münhasır değildir. Ruhanî âlemler hadsizdir; o âlemlerde yaşayan mahlûklar da nihayet­sizdir. Nitekim, meleklerin, cinlerin, şeytanların, kısacası rûhânî varlıkların sayısını ancak Allahü Azimüşşân bilir.

Şimdi, bu rûhânî varlıkların, "ruh çağırma" iddiası ile irti­batlarının olup olmadığım etraflıca tahlil edelim:

Rûhânî varlıkların en büyük taifesi meleklerdir. Melekler "Nurdan" yaratılmıştır. Melekler, Allahü Azimüşşân'a mutlak itaat ederler, hiçbir surette âsî olmazlar. Bu ibâd-ı mükerremler; müzaheret, zikir, teşbih, ibâdet, marifet gibi vazifelerle meşgul olur. Cenâb-ı Hak hesabına, O'nun namıyla, kuvvet ve emriyle iş görürler. Elbette, bütün fiilleri mutlak hayır üzerine olan bu mukaddes mahlûklar; günahkâr insanların ayaklarına inmez, medyumlara tâbi olmazlar.

İnsan ruhlarının ve meleklerin İlâhî tasarruf altında olduk­larını bildiren pek çok âyet-i kerîme mevcuttur. Bunlardan bir kısmını zikredelim:

Tahrim sûresi altıncı âyette şöyle Duyurulmaktadır: "...O melekler Cenâb-ı Hakk'a, kendilerine emrettikleri şeylerde asla âsî olmazlar. Neye de me'mûr edilirlerse yaparlar." Yine melek­ler hakkında, Enbiyâ sûresi, 26-27. âyetlerde: "Doğrusu onlar ikram olunmuş kullardır. O'nun sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler" buyurulmaktadır. Enbiyâ sûresinin 19-20. âyetlerinde de: "Göklerde ve yerde kim var­sa hepsi O'nundur. O'nun huzurundaki (melekler) O'na ibâdet etmekle asla kibir göstermezler, asla yorulmazlar. Gece ve gündüz O'nu teşbih ederler. Ve, (Allah'a ibâdet et­mekten) onlara fütur gelmez" buyurulmaktadır. Görülüyor ki, meleklerin, medyumlarca celbedilmesi mümkün değildir. Çün­kü, onlar bu gibi süflî işlerden münezzeh ve müberrâdırlar.

Yukarda zikrettiğimiz âyet-i kerîmelerden kat'iyyetle anla­şıldı ki, medyumlara haber getirenler melekler olamazlar.

İnsan ruhlarına gelince, bunlar derece ve mertebe itibariyle dörde ayrılırlar[290]

 

1- Peygamberlerin ve Velîlerin Ruhları:
 

Mahlûkat içinde en seçkin ve mümtaz olan bu nûrânî zâtlar, beşeriyetin kumandanlarıdırlar. Cenâb-ı Hak indinde en makbul, en mümtaz ve meleklerden üstün olan bu âli ruhların, süflî ve günahkâr insanların çağırmalarıyla gelmeyeceklerini, her akıl, vicdan ve inanç sahibi tasdik eder.[291]

 

2- Şehitlerin Ruhları:
 

Bakara sûresi, 154. âyette, Cenâb-ı Hak: "Sakın Allah yo­lunda öldürülmüş olanlara 'ölüdürler' demeyiniz. Hayır, onlar ölü değil, diridirler. Fakat siz duyamazsınız, sezemezsiniz" buyurmaktadırlar. Şehitler, umum müfessirlerin beyanla­rıyla, velî hükmündedirler ve "Şühedâ hayatı" denilen ayrı bir hayat mertebesinde bulunurlar. Hayatlarını Allah için feda eden bu mücahidler zümresinin ruhlarının da, bu düzenbazların âleti olmayacakları açıktır. [292]                                       

 

3- Günahkâr Mü'minlerin Ruhları:
 

Bu ruhlar, Allah'a ve âhirete inandıkları hâlde, sâlih amel işlemeyerek, sefahete düşüp, günahlara daldıklarından, kabirle­rinde azaba mâruzdurlar. Bunların, medyumların ayağına gel­meleri hiç düşünülemez. Zira, kendi hesaplarını vermekle başbaşadırlar.[293]

 

4- Kâfirlerin Ruhları:
 

Kitab ve Sünnet ile sabit olduğu üzere, Allahü Azimüşşân'a, Peygamber-i Zîşân'a, Kur'ân-ı Kerîm'e ve âhiret gününe inanmayan bu ruhlar da, kabirde daimî ve elîm, şiddetli bir azaba mâruzdurlar. Kahhâr-ı Zülcelâl'in kahrına muhatap olan bu ruhları, kim bırakır ki, gelsinler, masaları tıkırdatsınlar?

Yukarıda izahlardan, meleklerin ve insan ruhlarının, med­yumların ayaklarına gelmeyecekleri anlaşılmıştır. Öyleyse, medyumların irtibat kurmaları neticesinde, gelip masaya vuran­lar kimlerdir?

Bu suale yeterli cevap verebilmek için insanların yaratıl­maları ile ilgili hikmetler üzerinde biraz durmakta fayd...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ruh Çağırma Nedir
« Posted on: 25 Nisan 2024, 08:40:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ruh Çağırma Nedir rüya tabiri,Ruh Çağırma Nedir mekke canlı, Ruh Çağırma Nedir kabe canlı yayın, Ruh Çağırma Nedir Üç boyutlu kuran oku Ruh Çağırma Nedir kuran ı kerim, Ruh Çağırma Nedir peygamber kıssaları,Ruh Çağırma Nedir ilitam ders soruları, Ruh Çağırma Nedirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes