๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Merak Ettiklerimiz => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 20 Temmuz 2010, 19:05:22



Konu Başlığı: Ölüme Muvakkaten Hayat Rengi Nasıl Verilebilir
Gönderen: Zehibe üzerinde 20 Temmuz 2010, 19:05:22
Duran Kalbi Çalıştırma Faaliyetleri, İnsan Ecelini Değiştirmez.
 

ÖLÜME MUVAKKATEN HAYAT RENGİ NASIL VERİLEBİLİR?
 

Prof. Dr. Alparslan ÖZYAZICI

Malûmdur ki bütün Peygamberlere, kendi zamanlarında muteber olan nesneler ile ilgili mu'cizeler verilmiştir. Meselâ cahiliyye asrında güzel söz söylemek ve şiir, en rağbette olan meta olduğu için, Peygamber Efendimize (s.a.v.) o cihetten mu'cize gelmiştir.

Fevkalâde beliğ olan Kur'an âyetleri inmeye başladığı va­kit, şâirlerin şiirleri hükmünü kaybetmiş ve bu şâirlerden bir kısmı, imana gelmiştir. Hz. Musa (a.s.) zamanında sihir revaç­ta olduğundan, Musa'nın (a.s.) mu'cizesi, elindeki asâ ile si­hirbazların sihirlerini yutması tarzında olmuştur. Hz. İsa (a.s.) zamanında da tıp ilmi revaçta olduğundan, mu'cizelerinin çeşi­di o nev'iden olmuş, İsa (a.s.), Allah'ın (c.c.) izniyle ölüleri diriltme mu'cizesi göstermiştir.                       

İşte yukarıda belirtilen Hz. İsa'nın (a.s.) mu'cizesine dair, Sözler isimli kitapta geçen aşağıdaki pasaj, bir hayli zihnimi meşgul etmişti. Mevzu şöyle belirtiliyordu:

Kur'an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nasıl ahlâk-ı ulviyyesine ittibaa, beşeri sarihan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san'at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbânî'ye, remzen terğib ediyor. İş­te şu âyet işaret ediyor ki: "En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî Âdem! Me'yus olmayınız. Her dert, ne olursa olsun dermanı mümkündür. Arayınız, bulunuz. Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür."

Acaba ölüme muvakkat hayat rengi nasıl verilebilirdi? He­men hatırıma kalbin değiştirilmesi mes'elesi geldi. Acaba öl­mek üzere olan şahsın kalbi değiştirilince hayatı biraz daha uzuyor ve eceli geciktiriliyor mu? Ancak son senelerde, bilhas­sa vücudun yabancı organı red mekanizması yüzünden başkası­nın kalbi alınıp, diğerine pek takılamıyor. Bu işin reklâmcıları gibi, biz de bir cihette ümitsizliğe düştük.

Sonra, hatırıma, kalbe yapılan masajlar geldi. Kardiyoloji dersi hocamız derste bir vak'ayı nakletmişti. Bir kalb hastası, doktorunu ziyaret ettikten sonra muayenehaneden çıkarken, tam o esnada kalbi sıkışır. Doktor gelir ve hiç bir uyuşturma muamelesi yapmadan, hastanın göğsünü yarar, kalbe masaj ya­par ve hastanın kriz hali geçer. Hasta hâdiseden sonra epey bir müddet daha yaşar. Demek şahsın eceli dolmamış ki, Cenâb-ı Hak o anda doktoru onun yardımına koşturdu.

Gene aynı hocamızın beyanına göre, bu tip masaj çok rizi­kolu ve her zaman da tatbiki imkânsız olduğundan vazgeçilmiş, daha pratik ve rizikosu az bir hâl düşünülmüştür. Onun için de, hasta sırt üstü sert bir yere, meselâ zemine yatırılacak; göğüs kafesine var gücüyle basılacak ve zemin ile göğüs kafesi ara­sında âdeta sıkışan kalb, kriz anında çalışmaya başlayacak. Bu bahsettiğimiz metod, hastanelerde ölmek üzere olan bazı hasta­lara, son bir ümid saikasiyle yapılmaktadır. Şimdiye kadar ne ölçüde netice alınmış ve kaç kişiye faide sağlanmış, o da şüpheli.[193]

 

Kalb Ameliyatlarında, Kalbe Yapılan Masaj
 

Açık kalb ameliyatları yapılırken, kalb âdeta durdurulmakta ve ana damarların bağlandığı başka bir cihaz, kalbin vazifesini üzerine almaktadır. Bu tip ameliyatlarda veya başka kalb ame­liyatlarında kalbde âni bir durma hâsıl olsa, kalb elle sıkıştırıl­makta, masaj yapılmakta, âdeta şahsın hayatiyeti muvakkaten kaybolup, tekrar gelmektedir.

Bu mevzu ile alâkalı hâtıra gelebilecek diğer bir mes'ele de, kalbe takılan pil mevzuudur. Kalb, bazı hallerde tam blok diye adlandırılan hale girer. Kalbin çalışması, kısa ifade ile kendi başına değildir. Bir merkeze, yani sinir sistemine bağlıdır. İşte kalbi uyandırmaya, yani çalışmasını sağlayan uyarıcılara karşı kalb âdeta lâkayd hale gelirse, kalbin durması mümkündür. İşte bu gibi hallerde, kalbe takılan pil bu ikaz vazifesini üzerine alır ve şahsın bir müddet daha hayatını devam ettirmesi ümid edilir.

"Pekâlâ, bütün bu mes'eleler, ecel birdir, tagayyür etmez hakikati ile bir zıtlık teşkil etmiyor mu?"

Bilâkis, bütün bu yardımlar, gene insanın belli olan eceline kadar yaşamasını te'min eden vasıtalardır. Zira aynı ameliye, bir hastayı ölüme götürüyor, bazısına da biraz daha yaşama fır­satı veriyor. Hastanede dipdiri dolaşan bir hasta akrabamın, da­ha iyi olurum ümidiyle yattığı ameliyat masasından kalkamadı­ğını öğrendiğim vakit, şahsın mukadder olan eceline yetişmek için hastaneye gelmiş olduğunu anladım. Nice böyle hastalar vardır ki, "ecel birdir, tagayyür etmez" hakikatinin tecellisine mazhar .olmuşlardır.[194]