Konu Başlığı: Mide Neden Kendini Sindirmiyor Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Temmuz 2010, 10:45:42 Kimya ve Mühendislik Hesaplarının En İncesiyle Kurulmuş Bir Sanat Eseri: Midemiz
MİDE NEDEN KENDİNİ SİNDİRMİYOR? Dr. Öenap ŞİRİN Mide sindirim sistemimizin en önemli organıdır. Yemek borusundan gelir ve onikiparmak barsağı ile barsaklara açılır. Kabaca "J harfi şeklindedir" diye tarif edebiliriz. Her organımızda olduğu gibi midede de san'at-ı İlâhî'nin akıllara durgunluk verecek inceliklerini gözleriz. Boşken mide muhteviyatı 50 ml. kadardır. Gıda alımından sonra, mide hacmi 1000-1500 ml.'yi bulur ve mide karın boşluğunda oldukça geniş bir yer işgal etmeye başlar. Gıdaların hazmedilmesinden sonra, hacim yine küçülür. Bu kadar aşırı elastikiyet, hareket kolaylığı sağlayarak insanın günlük çalışmalarında midenin engel teşkil etmesini önler. Yine karın boşluğu içine birçok organın rahatça yerleşmesini sağlar. Midenin "hava cebi" denilen yukarı kısımlarına yerleştirilmiş bir elektirikî uyarı merkezi (pacemaker) vardır. Buradan her 3-4 dakikada bir uyaran, kalkarak mide duvarından aşağı kısımlarına kadar yayılan bir dalgalanmayı (peristaltizm) meydana getirir. Bu hareketler midenin boşalmasına yardım ettiği gibi içindekinin iyi sindirilmesini de te'min eder. Mideye gıdaların girişi bir düzen dahilindedir. Mide, yemek borusu ile o şekilde birleştirilmiştir ki gıdalar mideye; kuyuya taş düşer gibi değil, mide duvarından kayarak inerler. Mide ile yemek borusunun birleşmesinde bu incelik hesaplanmamış olsaydı, yuttuğumuz her lokmanın sesini karnımızda duyacaktık. Gıdalar yine mideyi bir nizam dahilinde terkederler. Bu düzeni de mide kapısı (pilor) te'min eder. Mide kapısı (pilor) ameliyatla çıkarılarak yerine sun'î pilor yapılan şahıslarda "dumping sendromu" denilen bir hastalık görülür. Bu hastalığı izah etmek üzere pek çok fikir ileri sürülmüş, fakat hiçbiri tatmin edici bir açıklamayı getirememiştir. Ancak şurası kesindir ki, hastalık pilorun yokluğundan kaynaklanmaktadır. Pilor ne kadar hassas bir şekilde ayarlanmıştır ki piloru olan kimselerde "dumping sendromu" görülmemektedir. Biz bu ayarı yapmaktan aciziz. Midenin iç yüzünü mukoza adı verilen bir tabaka kaplar. Mukoza içinde asit, pepsin ve mukus ifraz eden bezler yer alır. Mukoza, sanki yeryüzündeki dağlar ve vadiler gibi kıvrımlar gösterir. Bu kıvrımlarla az bir sahaya geniş bir mukozanın yerleştirilmiş olduğu görülür. Böylece sindirimi sağlayan yukarıdaki saydığımız maddelerin, yeterli miktarda salgılanması mümkün olur. Eğer bu kıvrımlar olmasaydı mide iç yüzü, alan olarak küçülecek, dolayısiyle sindirim bezlerinin sayısı azalacaktı. Böylece sindirimi sağlayacak kadar salgı sağlanamayacaktı. Mide asidi hidroklorik asit (HCL)'dir. Yukarıda bahsettiğimiz mukoza içinde yer alan bezler tarafından salgılanır. Birçok araştırmalara rağmen bunun nasıl husule geldiği henüz kesin olarak bilinmemektedir. Saf mide suyunda HCI yoğunluğu PH 1 kadardır, Kandaki hidrojen iyonu, yoğunluğuna göre mide suyunda bir milyon kez fazladır. Bu, biyolojinin en hayret verici olaylarından biridir. Mukos, kabaca "sümüksü madde" diye ifade edilebilir. Mukoza üzerine devamlı yapışarak her türlü gıdayı eriten mide salgısının, midenin kendisini eritmesine mani olur. Bu korunmada mukozanın özel yapısının da etkili olduğu düşünülmektedir. Ancak bu özellik henüz aydınlatılamamıştır. Görülüyor ki mide kaba bir torba değil, kimya ve mühendislik hesaplarının en incesiyle kurulmuş bir san'at eseridir. Bu hesaplarda en ufak bir hata bulamıyoruz. Bulamadığımız gibi bu eserde birçok ilmî sırlar olduğunu seziyoruz. Demek ki ilmi bizden çok üstün olan biri var ve mideyi yapan O'dur.[191] |