๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Merak Ettiklerimiz => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 21 Temmuz 2010, 15:23:05



Konu Başlığı: İptila Meydana Getiren İlaçların Genel Özellikleri
Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Temmuz 2010, 15:23:05
İPTİLÂ (ESARET) MEYDANA GETİREN İLÂÇLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
 

1) Fizikî Ağrıları Dîndirirler:
 

Ağrıdan muzdarip olanları muvakkat bir zaman için ağrılardan kurtarır. Bu etkisi beyindeki hissetme bölgesinin beyin merkeziyle olan ilgisini kesmesi şeklinde izah edilebilir. Böyle bir etkinin ameliyatlarda ve bazı âcil durumlardaki hizmeti çok büyüktür. Fakat aynı ilâcın kullanılmasına devam olunursa, vücudun hiç bir organı ile beyin arasında irtibat kalmaz. Bu yüzden ağrılar maskelene­ceği için, bir çok organlarda meydana gelebilecek olan çeşitli yaralanmalar ve hastalık şikâyetlerinden habersiz kalınacaktır. Dolayısıyla muhtelif hastalıkların ve yaraların bu sahipsiz vü­cutta genişlemesi veya gangren derecesinde fenalaşması çokça görülür. Tababette çok kullanılan morfin ile ondan sentezlenen opiat grubundaki ilâçlar ve diğerlerinde bu durum söz konusu­dur.[137]

 

2) Genellikle Tolerans Sahibidirler:
 

Yani ilk günlerde kullanılan doz miktarı az iken etkisi tam olduğu halde, müteakip alışlarda ilk doz kâfi gelmez, aynı tesiri elde edebil­mek için zamanla miktarlarının artınlması icap eder. Opiat gru­bu, Alkol, Barbituratlar ve Amfetaminler toleransa sahiptirler.[138]

 

3) İnsana Muvakkaten Huzur ve Zevk Verir­ler:
 

Günlük stresler ve üzüntülerden ve kavgacılık iç güdü­sünden kısa süre kurtulmak imkânı hasıl olur. İsterse dünya yansın, onu kullanan kişinin umurunda değildir. Hiçbir manevi değerin onun nazarında yeri yoktur. O kendisini göklerde uçan bir kuş gibi gamsız hisseder. Bu suretle kaybedeceği nice de­ğerlerden asla haberi olmaz. Aile bağları tamamen kopmuştur. Her hareketi robotlaşmıştır. Tek düşüncesi aynı halin devam et­mesidir. Dolayısıyla aynı maddenin devamlı olarak temini yo­lunda feda edemiyeceği hiç bir şey yoktur. Böylece namus, ar, şeref, vicdan, utanma ve haysiyet gibi kavramların hiç birisi kalmaz. Heroin ve Esrar bu yönden en tehlikeli olanlar arasın­dadır.[139]

 

4) Bazıları Doping Etkisi Gösterirler:
 

İlâç ilk alındığı zaman dünyayı toz pembe gösterir. Almışı tekrarlan­dıkça "Psikoz" denen bir durum ortaya çıkar. Bu haldeki şahıs yerinde duramayan, çok hareketli, saldırgan (mütecaviz), her şeyden yanlış mana çıkaran ve cinsiyet farkı kalkmış olarak ne yaptığını bilmeyen bir kişilik kazanır. Psikoz durumuna düşmüş olan şahıs için genellikle "Öldü" ibaresi kullanılır. Bunun anla­mı "artık insanlıktan çıktı" demek olsa gerektir. Hakikatte de fazla dozdaki ilâç, nefes durması sonu ölüme sebeptir. Ufak dozda kullanan kişi, ilâcın etkisiyle tıpkı kuduz hastalığına ya­kalanmış gibi delilik hali gösterir. Tesiri geçtikten sonra ise, de­rin bir halsizlik ve zavallılık içine gömülür Bunlara misâl ola­rak Heroin, Amfetaminler ve LSD grubundaki maddeler, en başta yer alırlar ve kanunen yasaklanmışlardır. Bu grubda Am­fetaminler ve LSD başta gelmek üzere yüzlerce sentetik madde mevcuttur. Heroin de ayni maksat için kullanılır.[140]

 

5) Zaman ve Mesafe Tahminini Bozarlar:
 

Uyuşturucu ilâçları kullanan kişilerde zaman mefhumu ve me­safe tahmini bozulmuştur. Gece ile gündüzü bile ayırt edemez­ler. Dolayısıyla mes'uliyet hissi tamamen yok olmuştur. Araba kullandığını farzetsek, onun nazarında dere tepe dümdüzdür. Karşıdan gelen veya önden giden diğer vasıtalara, binalara ve daha her yere toslarlar.

Evvelce seyrettikleri bir filmin kahramanı olarak sanki o sahneleri taklit ederler. Keza evvelce okudukları bir hikâyenin kahramanı olarak yaşamak isterler.

Önemli miktarda kokain temin ettikten sonra, kendilerini bir odaya kilitleyip 3 gün 3 gece fasılasız olarak kokain zevkleriyle vakit geçirenlere rastlanmıştır. Doz fazla gelirse kişi saldırgan olur. Bu durumda vücut ısısı yükselmiş, göz bebekleri genişle­miş, soluk alma anormalleşmiş, karın ağrıları, kusma ve adale kasılmaları meydana gelmiştir. Neticede kısmi felç ve solunum durmasıyla ölüm vukua gelir.

Kokain veya diğerlerine alışanlar, çok defa iğneyi yerinde bırakarak her 5-10 dakikada bir olmak üzere yeni dozların zer­kini temin ederler. Bu yüzden sıklıkla damar iltihapları ve diğer organların mikrop alması sebebiyle vücudun bir çok hastalıkla­ra yakalanması tehlikesi gün geçtikçe artmış olur. Zaman ve mesafe tahmininde bozukluk, ekseri uyuşturucuların hasıl ettiği bir durumdur.[141]

 

6) Sinir Sisteminde Kısa Devreye Sebep Olur­lar:
 

Uyuşturucuların ekserisi, ağrıları maskelediği gibi, akıl ve muhakeme kabiliyetlerini de zayıflatırlar. Her ne kadar bu hususun sinirlerdeki iletim yollarında meydana gelen bazı bo­zukluklarla izahı düşünülmüşse de, Etil Alkolden gayrılarına ait bir patolojik bulgu elde edilememiştir. Alkol kullananlarda ise, sinir liflerini bir kablo gibi saran ve lipid yapısında olan MYELİN adındaki kılıfın alkol tarafından yer yer eritilmesi sebebiy­le, tembihlerin (impulsların) naklinde kısa devrelerin teşekkül ettiği kanaati hasıl olmuştur.[142]

 

7) Böbrekler, Kalb Ve Beyin Damarlarını Daraltırlar Veya Genişletirler:
 

Uyuşturucular­dan bazılarının belirli dozlarda alındıkları zaman doping etkisi yaptıklarım ifade etmiştik. Bu devrede böbrekler, kalb, beyin ve etraf damarlarında muvakkat bir genişlemenin mevcut olacağı muhakkaktır. Fakat bilhassa NİKOTİN'in, dozu ne olursa olsun, adı geçen bu çok önemli organların damarlarını daralttığı tesbit edilmiştir. Dolayısıyla sigara içenlerde böbrek, kalb, beyin ve etraf dokuları iyi beslenememektedir. Nikotinin, "arterioskleroz" denen damar sertliği hastalıklarının meydana gelişinde teh­likeli bir role sahip olduğu biliniyor. Bilhassa kalb ve damar hastalıklarında sigaranın mutlak olarak terkedilmesi tababet il­mi tarafından zaruri görülüyor.[143]

 

8) Bu Maddelerin Ekserisinde Renk, Koku Ve Tat Yoktur:
 

Uyuşturucu maddelerin ekserisinde renk, koku ve tat bulunmadığı için her türlü içkilere karıştırılmak suretiyle istenilen kimseye farkettirmeden içirilebilirler. Hatta rengi, ko­kusu ve tadı bulunanlar bile, her türlü alkollü içkilere konarak alınabilir. LSD'nin içme sularıyla bile hiç farkettirmeden verile­bilmesi, çok büyük bir tehlike teşkil eder. LSD'nin etkisi çok çabuk ve şiddetli oluyor. Onu alan kişi, şahsiyetini kaybediyor ve delirmiş hale geliyor. O kişide korku, üzüntü, sevinme, has­ret duyma, vefakârlık, sevgi bağı, utanma, saygı duyma ve hareketlerini kontrol edebilme hassaları tamamen yok oluyor. LSD alanlarda pencereden düşme, suda boğulma karşıdan gelen arabanın üzerine doğru yürüme gibi hayatına mal olan hareket­ler sıklıkla görülmüştür. Şahıs tam bir mesuliyetsizlik nöbetine girmiş, akıl ve muhakemesini kaybetmiştir. Zamanımızda LSD'ye benzeyen yüzlerce maddenin sentezlendiği ve dünya gençliğini işe yaramaz duruma getirmenin yolları üzerinde onbinlerce araştırmalar yapıldığı bilinmektedir.[144]

 

9) Bazıları Tütün Gibi Kullanılırlar:
 

Orijini nebat yaprakları olan bazı etkili maddelerin tütün gibi sigara tarzında hazırlanıp içildiği veya ağızda çiğnenmek suretiyle kullanıldıkları bilinmektedir. ESRAR ihtiva eden Hint keneviri nebatının taze uç kısımlarından hazırlanmış "BHANG" isimli karışım, bu alanda meşhur olmuştur. Keza yapılarında KOKA­İN ihtiva eden Koka bitkisinin yaprakları ya çiğnenerek veya enfiye şeklinde buruna çekilmek suretiyle kullanılır. Bu nebatın Peru ve Bolivya'da çeşitli türleri mevcut olup yapraklarının ön­celeri İNKA yedileri tarafından And dağlarına tırmanabilmek için kuvvetlenmek maksadıyla çiğnendikleri kaydediliyor.[145]

 

10) Diğer Özellikleri:
 

A- Başlangıçta kullanılan doz miktarları küçüktür; aynı etkiyi elde edebilmek için müteakip günlerde doz'u artırmak icap eder. Meselâ LSD'de doz önce 200-400 mikro gram iken, birkaç gün sonra binlerce mikrogram ister. Hemen hepsinde ölüm sebebi nefes durmasına bağlıdır.

B- Alışkanlık yapan maddelere esir olanların tedavisi için mutlaka özel hastahanelere yatırılmaları ve daha sonra da 3 yıl kadar müddetle sıkı kontrolda bulundurulmaları gerekir.

C- Müptelâlarda en fazla görülen komplikasyonlar: Kara­ciğer sirozu, safra tıkanıklığı, akciğer abseleri, pulmoner fibrozis, pnömoni, tromboflebitis, tetanuslar, lokal abseler, venlerde (damarlarda) skleroz ve tıkanma, sistemik ve pulmoner mikoz­lar v.b. gibi.

D- İnsanı kendisine köle yapan bu ilâçların sayıları binler­le bile zor ifade edilebilir. Biz sadece en meşhurlarından birka­çını ve kısaca dile getirdik. Zamanımızda sentetik ilâçların sayı­ları çok artmıştır.[146]

 

Sonuç:
 

1- Zamanımızda alışkanlık yapan zararlı maddeler kansız harp silâhları arasında yer almışlardır.

2- İnsanı kendi eliyle esir eden bu maddelerin hiç birisi, in­sanın yaşayabilmesi için lüzumlu değildir. Herbiri bazı hain ki­şiler tarafından tuzak olarak gençlere uzatılan birer zehirdirler.

3-  Herbirinden nefis az çok zevk alır, fakat o kişi o esnada her şeyini ve bütün insanlık değerlerini kaybeder.

4-  İnsanı hissiz yapan ilâçlar, sadece ameliyatlar esnasında kısıtlı olarak hekimlerin tatbik ettikleri miktarda ve nadiren kul­lanılmalıdır.

5- İnsan, bu maddelerin zararlarından korunabilmek için, emin olmadığı kişilerin elinden birşey içmemelidir. Ve hele her kişinin birbirine her türlü münasebet vesilesiyle ikram edebildi­ği sigara ve alkollü içkiler hiçbir zaman kabul olunmamalıdır.

Bunu yapabilmek için, daha önce sigara ve alkole asla alışılma­mış bulunulması gerekir. Aksi halde kişi, ikram edileni kolayca kabullenmiş ve tuzağa düşmüş olacaktır.[147]

 

Tavsiye Edilen Çareler
 

1- Daha çocukluk çağından itibaren insana, insanlığa yakı­şan özellikler öğretilmeli ve Akıl Cevherinin iyi istikamette kullanılması anlatılmalıdır.

2- İrade gücünün arttırılmasına vesile olacak bir talim ve terbiyeye ihtiyaç vardır. Bunun en emin yolu, Allah'a ibadet et­mekten geçer.

3- Genç Nesil, Yaratılışımızın sebeplerini düşünecek bir zihniyete, halimize şükredebilecek bir ruh yapısına kavuşturul­malıdır. Bu husus, dini terbiyenin esasını teşkil eder.

4- İnsana düşünme fırsatını günden güne kısıtlayan bu gün­kü dünyamızda, hayvanlar ile insanlar arasındaki en önemli farklar üzerinde, daha fazla meşgul olunması gerekir. Böylece düşünmek ve düşünerek doğru istikametin bulunabilme seviye­sine tekrar ulaşmak, mümkün hâle gelecektir.

Çünkü: Tefekkürden uzaklaşan İnsanlığın, saadete yaklaş­ması mümkün değildir.[148]