๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Merak Ettiklerimiz => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 21 Temmuz 2010, 11:04:41



Konu Başlığı: Cansız Materyallerdeki Harika Mantık Kimin Eseri
Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Temmuz 2010, 11:04:41
CANSIZ MATERYALLERDEKI HÂRİKA MANTIK KİMİN ESERİ?
 

Prof. Dr. Faruk ÖZERENGİN

Akademik hayatım boyunca, bir hayli ülke gezip gördüm. Şunu müşahede ettim ki, yeryüzünde bütün insanların bir dinî inanışa ihtiyaçları vardır. Dini reddeden, kabul etmeyen bir top­lum görmedim. Dinsizlik, tanrısızlık iddiasındaki insanları ise pek az gördüm... İnanan büyük çoğunluklara kıyaslandığında âdeta yok denecek kadar az inançsız kişi var...

Dinler ayrı ve başka olmakla birlikte, dine, Allah'a bağlılık bir ve aynı... Az bildiğimiz Uzakdoğu, Japonya ve Hindistan'da müthiş bir dindarlık var. Son derece liberal bildiğimiz Ameri­ka'da da öyle... Hattâ yer yer taassuba varan bir dine bağlılık içindeler.

Bütün bu ülkelerin durumları gösteriyor ki, insanlar din his­si ve inanç ihtiyacı içindedirler. Ben şöyle düşünüyorum: Mil­yarlarca insanın içine, bu müşterek his nereden geliyor? El­bette ki, yaratılıştan getirdiğimiz bu his, Yaratıcı'nın insan­lara verdiği bir histir. Sonradan olma ve öğretme ile olsa, bu kadar ortak bir his olabilir miydi? Köksüz bir inancın dünyanın her yanında ve yöresinde bu kadar yaygın ve tar­tışmasız kabulü mümkün değildir. Ama elbette ki, daha sonra görülen eğitimlerin bir sonucu olarak, kimi Hıristi­yan, kimi Müslüman, kimi de bir başka dine bağlanmakta­dır.[159]

 

Cansız Materyallerdeki Mantık Kimin Eseri?
 

Düşünüldüğü zaman görülür ki, etrafımızdaki cansız mater­yallerin bile bir mantığı vardır. Cansız1, ilimsiz, fikirsiz mater­yal, böyle bir mantığı nereden almıştır? Meselâ benim ihtisas alanıma giren "akışkanlar mekaniği" konularından bir örnek vereyim:

Kalın çaplı bir borudan su akıtalım. Bu kalın çaplı borunun ilerde çapı daralsa, yâni boru incelse, durum ne olacaktır? İnsa­nın aklına ilk gelen şey, suyun basıncının artacağı ve sıkışaca­ğıdır. Halbuki fizikte deney yaptığımız zaman görüyoruz ki, tam tersi olur. Yâni geniş borudan dara geçen suyun basıncı azalıyor. Bir başka deyişle su zerreleri belli bir mantık için­de hareket ederek, birbirlerini sıkıştırmamak için hızlarını artırıyorlar. Dolayısıyla da basınç enerjisi, dinamik enerjiye, kinetik enerjiye dönüşüyor. Böylece, yolu birden daralan su, yapılması gereken en akıllıca işi yaparak yoluna devam eder. Halbuki ilk bakışta böyle olmaması gerekirdi. Kendini akıllı sanan insanlar, bazen bu mantığı kullanamaz, bir sinema çıkışı tıkanır kalır, ya da bir staddan boşalırken, Allah ko­rusun en küçük bir panikte birbirlerini ezerler.

İşte bu noktada düşünmek gerekir... Cansız materyal­lerdeki bu mantık nereden gelmektedir? Bu küçük misâlden de görüleceği üzere, kâinatta mantıklı bir düzen var. Peki bu muhteşem mantıklı düzenin, bir düzenleyicisinin de bulunduğunu düşünmek gerekmez mi? Bu düzenleyiciye ALLAH demezseniz, ne diyeceksiniz?[160]

 

Matematik Mantığı İle Tabiat Düzeni Arasındaki Bağ
 

Matematikten hareketle de Allah'ın varlığına güçlü de­liller gösterebiliriz. Matematik, ilk zamanlarda tam sayıları

saymakla başlamış, sonra gelişe gelişe kesirli sayılara, daha sonra da integral ve diferansiyel alanına kadar ilerlemiştir. Ma­tematik, akla âit bir buluştur. Çünkü madde plânında matematik diye bir şey ortada yoktur. Dolayısiyle matematik, insan aklının bulduğu bir şeydir. Yüksek matematik yâni integral ve diferan­siyeller de en ileri matematik oluyor. Fakat işin çok enteresan bir yanı şudur: Açıkça görüyoruz ki, kâinattaki birçok statik ve dinamik hareketler, aklın bulduğu matematik kanunlarına uyu­yor. Demek kî, bir kanun ve nizâm var. Ve bu nizâmı insan­lar önceleri bilmiyorlardı. Ancak, matematik bilgisi ilerle­dikçe, bilmedikleri bu nizâmı da keşfetmeye başladılar. O kadar ki, bizim güneş sistemimizdeki bir gezegenin varlığı, ön­ce matematik yoluyla bulunmuştur. Hâni, önce matematikçiler hesaplayarak bu gezegenin varlığını söylemiş ve "Şurada, şu şekilde bir gezegenin olması gereklidir," demişlerdir. Bu söz­den nice zaman sonra, teleskoplar gelişince bu gezegeni görebilmek mümkün olmuştur. Bu da gösteriyor ki, kafalardaki ma­tematik, tabiat kanunlarıyla hemhal oluyor, bağdaşıyor. Mate­matik, fizikî bir olayı açıklıyor. Öyle ise, kafalarımızdaki ma­tematik mantığı ile, dış dünyadaki tabiat düzeni belli bir or­ganizasyona aittir. Şimdi ateistler söylesinler bakalım, kime aittir bu organizasyon? Öyle büyük bir nizâm ve sarsılmaz ka­nunlar vardır ki, asırlar boyunca insan araya araya ancak bir ke­narını bulabilmiştir.[161]