๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mektubat => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 04 Şubat 2011, 15:42:45



Konu Başlığı: Yirmi Dokuzuncu Mektup Birinci Nükte
Gönderen: Hadice üzerinde 04 Şubat 2011, 15:42:45
YİRMİ DOKUZUNCU MEKTUP

Yirmi Dokuzuncu Mektup Dokuz Kısımdır. Bu kısım Birinci Kısımdır, Dokuz Nükte'dir.

(http://www.darulkitap.com/oku/kulliyatlar/risale/turkish/nurlar-tr/b-mektubat/ayetler/vimsish.gif)
6

AZİZ, sıddık kardeşim ve hizmet-i Kur'âniyede pek ciddî bir arkadaşım,

Bu defaki mektubunda, vaktim ve halim müsaade etmediği mühim bir meseleye dair cevap istiyorsun.

Kardeşim, bu sene, elhamdü lillâh, risaleleri yazanlar pek çoğalmış. İkinci tashih bana geliyor. Sabahtan akşama kadar sür'atli bir tarzda meşgul oluyorum; çok mühim işlerim de geri kalıyor. Ve bu vazifeyi daha azîm görüyorum. Hususan Şaban ve Ramazan'da, akıldan ziyade kalb hissedardır, ruh hareket eder. Şu mesele-i azîmeyi başka vakte tâlik edip, ne vakit Cenâb-ı Hakkın rahmetinden kalbe sünuhat gelse, tedricen size yazılır. Şimdilik üç nükteyi HAŞİYE beyan edeceğim.

BİRİNCİ NÜKTE


"Kur'ân-ı Hakîmin esrarı bilinmiyor; müfessirler hakikatini anlamamışlar" diye beyan olunan fikrin iki yüzü var. Ve onu diyen, iki taifedir.

Birincisi: Ehl-i hak ve ehl-i tetkiktir. Derler ki: "Kur'ân bitmez ve tükenmez bir hazinedir. Her asır, nusus ve muhkemâtını teslim ve kabul ile beraber, tetimmat kabilinden, hakaik-i hafiyesinden dahi hissesini alır, başkasının gizli kalmış hissesine ilişmez."

Evet, zaman geçtikçe Kur'ân-ı Hakîmin daha ziyade hakaiki inkişaf eder demektir. Yoksa-hâşâ ve kellâ-Selef-i Sâlihînin beyan ettikleri hakaik-i zâhiriye-i Kur'âniyeye şüphe getirmek değil. Çünkü onlara iman lâzımdır. Onlar nasstır, kat'îdir, esastırlar, temeldirler.
(http://www.darulkitap.com/oku/kulliyatlar/risale/turkish/nurlar-tr/b-mektubat/ayetler/b29001.gif)7

fermanıyla, mânâsı vâzıh olduğunu bildirir. Baştan başa hitab-ı İlâhî o mânâlar üzerine döner, takviye eder, bedâhet derecesine getirir. O mensus mânâları kabul etmemekten-hâşâ sümme hâşâ-Cenâb-ı Hakkı tekzip ve Hazret-i Risaletin fehmini tezyif etmek çıkar.

Demek, maânî-i mensûsa, müteselsilen menba-ı Risaletten alınmıştır. Hattâ İbni Cerîr-i Taberî, bütün maânî-i Kur'ân'ı, muan'an senetle müteselsilen menba-ı Risalete îsal etmiş ve o tarzda, mühim ve büyük tefsirini yazmış.

İkinci taife: Ya akılsız bir dosttur, kaş yapayım derken göz çıkarıyor; veya şeytan akıllı bir düşmandır ki, ahkâm-ı İslâmiye ve hakaik-i imaniyeye karşı gelmek istiyor. Kur'ân-ı Hakîmin-senin tabirinle-birer polat kalesi hükmünde olan surlu sûreleri içinde yol bulmak istiyor. Böyleler-hâşâ-hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeye şüphe îras etmek için bu nevi sözleri işâa ediyorlar.




6 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.
HAŞİYE Bilâhare dokuz nükteye tamamlanmıştır.

7 "Bu Kur'ân'ın lisanı ap açık bir Arapçadır." Nahl Sûresi, 16:103.