๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mektubat-ı Şeyh Hazret => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ocak 2010, 12:50:55



Konu Başlığı: Onsekizinci Mektup
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ocak 2010, 12:50:55
ONSEKİZİNCİ MEKTUP

Evvelâ irâde Allahü teâlâdan, muhabbet, aşk, ilkin mürşidlerden sonra her ikisi de, tâliblerden hâsıl olduğunun ve pederinin (Kuddise sirruh) türbe-i şerifinin bâzı faziletlerinin, türbenin görünmesinin faydaları ve arkadaşlarının bâzı hâllerinin beyanları hakkında şerefli vâlidinin halifesi Bitlisli Molla Mustafa'yadır.

ALLAHIN ADIYLA BAŞLARIM

Hiçbir şey yok ki onu hamd ile tesbih etmesin. Salât ü selâm, efendimiz Muhammed'in, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) bütün âl ve ashâbının üzerine olsun! Bundan sonra bu mektûb, âlem kutbu kaymakamının (Rahmetullahi aleyh) perverdesinden olup feyz ve vefa kaynağı, maneviyattaki ahfa makamında seyr eden, sır ve ahfa makamında muhabbet teşiyle yanan, en sâfî kalb sahibi, Üstad-ı a'zamın kâtibi, muazzam mevlâmız Molla Mustafa'yadır. Allah, O'nu, mukarrabun (Allah'a yakın olanların) temenni ettikleri makamın âlâsına yüceltsin! Bütün hâllerinde Allah'ın rızâsına mazhar olup onu kıyâmet gününe kadar, Üstad-ı A'zamın nisbetiyle mutemessik eylesin!

Üslûb bakımından kalbleri ferahlandıran, göz ve basîretleri aydınlatan, muhabbet ateşini kalblerde seyr ettiren, aşk ateşinin yakmasını arttıran, mektûbunuz geldi. Perverde, onu beklenmediği bir ni'met, hayâlinde bulunmayan yerden bir rızık olarak telâkki etti. Zira, bu perverde tâleb etmeden, özlediği bir kimseden gelmiştir. Evet, kula hâsıl olan Allah'ın aşk ve muhabbeti, evvelâ asıldan (Allah'ın irâdesinden) hâsıl olur. Şayet o, irade etmezse âciz bir mahlûk olan kul, onu nasıl temenni edip, Allah'ın (Celle ve alâ) muhabbetinin tâlebinde nasıl bulunur? Beyt :
"Ey kendine aşk iddia eden kimse. Ayıl ki, kat'yiyen yanılıp demeyesin ki, âşıklık vasfı bizde, mâşûkluk Allah'tadır. (Zira, her iki vasıf da onun zâtıyla kâimdir) iyi kişinin medh olunan aşkı gibi... aşk ondan baş gösterdi. Fakat sende (Allah'ın) gözüktü.?"

Hâce El-Ahrar (Kuddise sirruh) buyurdular ki: Yüce bir kişinin buyurduğu: "Tâleb edip çalışan kimse, matlûbuna nâil olur" sözün manâsı, lâfız ve manâları itibariyle matlubdur (tersine göredir). Yani bu sözden esas maksad, "Allah aşkını kalbinde bulan kimse, Alah'ı tâleb edip çalışır." demektir. Şayet Hak teâlâ kendi sıfatıyla kulun kalbine tecelli etmezse, kulda nasıl tâleb vasfı hâsıl olur?

Tarikat reisi (şahı) Nakşibend (Kuddise sirruh) bâzı arkadaşlarına buyurdular ki:
"Biz mi sizi peyda ettik (bulduk), yoksa siz mi bizi peyda ettiniz?" Yani ben mi sizi kendime arkadaş olarak buldum, yoksa siz mi beni buldunuz? Biz sizi bulduk, diye cevab verdiklerinde, Şeyh hazretleri, hemen aralarından gaib oldu. Onu arayıp bulmadıktan sonra, buyurduğu sözlerinin manâsını anlayarak, cenâbınızdan vâki olan nazarınız olmazsa, biz fakir cemaat cenâbınızın sohbetiyle nasıl müşerref oluruz" dediler.
Hülâsa : Gölgeden istifade edilen bütün ni'metler, aslından (gölge sahibinden)dir. Mürid için, hiçbir kemâliyet olgunluk olmayıp, belki onun kemâli, acz, mahv (yokluk) ve mâsivadan vaz geçmekle adem (yokluk) dairesine girmektir. Beyit :

"Bu hazinenin tılsımı sendedir. Ben bu ortada hiç yoğum. Sen böyle manâ verirsin ey ağzı şekerli (sevgilim). Ben ise, kitabın cildi, ses ve harfiyim."

Mektûbda, Emellerin Kâbesi gibi olan türbeden (Üstad-ı A'zam'ın türbesinden) ayrıldığınız için, hasret ettiğinizi yazmışsınız. Bu hâlet tarikatta öğülür ve mahbub bir hâlettir. Hattâ üstelik ihtiyar ve irâde selb oluncaya kadar o hasretin artması lâyıktır. Mezkûr markad (türbe) ki, Allah'ın nihayetsiz nûrları, Allah sübhânehu feyzlerinin üzerine nâzil olduğu bir mekân olduğu, ziyaretçileri az bir zamanda kulaklar işitmesinden hayret eden manevî makamlara yükseldikleri, yüce Allah'tan başka her şey'i unuttukları ve Allah'ın aşkında fâni oldukları hâlde, nasıl ona hasret edilmesin? Bâ husâs o markad sahibi (Kuddise sirruh) ile hayatında sohbet etmiş ve kemâlât kokusundan bir şey rûhuna vâsıl olan bir kimse...

Bu tarafın ahvâlinden sual edilirse, Allah'a hamd olsun! Arkadaşların, hele kardeşlerin hâlleri, hamd etmeyi icab eder. Çünki tâleb ile meşgul olup (Üstad-ı A'zamın) (Rahmetullahi aleyh) himmetiyle durum, geçen zamana benzer bir şekilde günden güne tâlebin şiddeti artmakta ve o husustaki terakki hakkında ne kadar yazılsa da eksiktir. Çünki, üzerine feyzler nâzil olan hattâ ondan bütün etraflara yayılan bir makâna ikâmet etmektedirler. Şerefli türbeye tek bir bakışlarıyla tâbirler ifadelerinden âciz olan hâletler onlara hâsıl olur. Hepsi de sıhhat ve selâmette olup cenâbınızdan medet dilerler. Şimdi şevk ve muhabbetle Şeyh-i A'zam'ın (Radıyallahü anh) markadı ile civarındaki türbeleri ziyaret etme şerefi vâki oldu. Onun (Rahmetullahi aleyh) himmetiyle binalara sığmayacak kadar, kitle hâlinde halk sohbete gelerek bu durum, günden güne artmaktadır. Perverde ellerinizden öptükten sonra, sizden manevî îmdad, arkadaşları zâhir ve bâtın belâlardan, kıskançların göz değmelerinden muhafaza etmesi için, cenâb-ı Bârî teâlâdan dua etmeniz matlûbdur.

Perverdenin Garzan tarafına gitmemesi için emr etmişsiniz. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar, emrinize muhalefet etmiyecektir. Şayet muhalefet vâki olursa imkânsızlığındandır. Perverde, size vâki olan zâhirîhastalık için, arkadaşlarla birlikte sıhhata tebdil etmesi, ömrünüze bereket vermesini, kendisi ve emsâli, nazarınızla müşerref olmaları için, ömrünüzün uzun olmasını Bârî'ye (Celle vealâ) yalvarıp niyaz eder. Hidâyete tâbi olanların üzerine selâm olsun.