> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mektubat-ı Şeyh Hazret > Altmışikinci Mektup
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Altmışikinci Mektup  (Okunma Sayısı 800 defa)
21 Ocak 2010, 15:47:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Ocak 2010, 15:47:42 »



ALTMIŞİKİNCİ MEKTUP

Erzincan evkaf komisyonuna. Oradaki şerefli pederinin halifesi olan Muhammed Sami efendinin evlatlarından birsi, babasının yerinde irşad makamı için tekkesinde oturması dolayısıyla, aralarında vaki olan münakaşanın izalesi ve mezkür münakaşaları üzerine komisyona müracaatta bulundukları irşad makama layık olmanın, Şeyh Sami efendiye evlatlık suretiyle değil, belki o şartlarla muttasıf olmanın muteber olduğunun beyanı ile, bu her iki şeylere karşı ihtiyatlı dıvranmaya dair, emri ve onunla ilgili mesele hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bütün hamdler Allah’a mahsistir. Salat ü selam kıyamet, gününe kadar, Allah’ın Resülünün, bütün alinin, ashabının, ezvac ve zürriyetinin, ensari ve asharinin (dünürlerinin – kayınlarının) üzerine olsun!

Bundan sonra bu mektub, yüce kapı eşiğinin hizmetçisinden Erzincan’daki halis ve temiz kardeşleri olan evkaf komisyonundadır. Allah onları bealardan muhafaza edip, sevdiği ve razı olduğu şeyleri yapması üzerine sabit eylesin! Gazabına sebeb olmayıp, kurtuluşlarına sebebi olan, onlardan belaları men eden, dünyadaki yükselmelerini celbedici hükümler, vastalarıyla ira kılsın. Zira aziz ve zelil edici Allah’tır.

Malumunuz olsun ki, şeyhlik ve irşad makamının birçok adab ve şartları vardır. Bazıları, batına göredir ki, onlar, kul ile Rabbın (celle ve ala) arasında olup, onları hiç kimse bilmez. Belki bilinmeleri Rabba (celle ve ala) havale edilir. Lakin kulun dıştaki görünüşü, şeriatın istikameti üzere mutubık olmasıyla o gizli şey’in eseri görünür. Yani cisminin azalarından herhangi bsirisinden şeriata muhalif bir şey sadır olmamasıdır. Çünkü o gizli manevi makamın madarı, Allah’a (celle ve ala) yakınlık, kalbin masivaya taalluku (ilgisi) olmayıp, Allah’ın (celle ve ala) zatından fani olmaktı, daima manevi huzurunda bulunmak ve onlardan bahs edilmesi uzun süren daha başka şeylerdir.

Bazıları da zahire göredir ki, şeyh (mürşid) olan kimse, kendisi kamil ve başkasını da kemale erdirecek kabiliyetde olan bir mürşid tarafından irşad için icazetli olması, her türlü itikad ve inancını sünnet-i seniyyeye göre tashih ettikten sonra, bütün işlerinde mürşidine tabi olması, mümkün olduğu kadar ruhsattan korunması, belki yaptığı amelleri, azimete, hatta imkan dahilinde, mezhebler arasında üzerinde ittifak edilen ahkamlara gföre olmasıdır. Mesela, Şafii olan kimse, bedeninden kan alınsa, Şafii, Hanefi mezhebleri imamlarına göre, abdesti sahih olması Nakşibendi tarikatının adabına göre Hanefi mezhebine riayet edip, abdest alması lazımdır. Keza Hanefi olan kimse, hanımına el değdirse, mezkur adaba göre Şafii mezhebine riayetle abdest alacaktır. Aynı şekilde Maliki ve Hanbeli mezheblerine de riayet etmesi lazımdır. Dinde herhangi bir sünnet olursa olsun, hükmü de böyledir. Hatta rivayet etmesi edilmiş ki, tasavvuf ehlinden birisi şeyhin birisine gidip yanında oturdu. Şeyh öksürüp üh üh ederek tükürdüğünü kıble cihetine attı. Sofu, “kendini dinde yolu olmayan şeylerden muhafaza etmeyen kimse, başkasını yolsuz işlerden muhafaza edemez.” Diyel hemen yanından kalktı. Diğer birisi de, bir şeyh ile camiye girerken, şeyh evvla sol ayağını ileri sürerek camiye girince, adam içinden, “Peygamber’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine riayet etmeyen kimse, arkadaşlığa layık olmayıp, yapacıağı sohbeti Allah’ın (Celle ve ala) huzuruna yaklaşmaya sebeb olamaz.” Deyip, ondan ayrıldı.

Yine salik olan kimse, akidesini mezkur şeylere göre tashih ettikten sonra, ruhsatlardan sakınması lazım olduğu gibi dinde, bid’a olan şeylerden de kendini muhafaza etmesi şarttır. Bid’a: Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) ile sahabeleri (Radıyallahü anhüm) arasından sonra meydana getirilen, ona Peygamber’in buyurduğu hadisi şamil olmayan, dört mezhebin kaidelerinden hiçbir kaidenin hükmüne de girmeyen şeydir. Hatta müslümanların işleri başında bulnanlara, dinde bid’alarla amel edip, tekkede oturarak, şeyhlik davasında bulunanları cezalandırmaları, hatta başkası da ondan ibret alıp, İslam dini bid’alardan korunulması için onu o makamdan uzaklaştırmaları lazımdır. Çünkü sünnette yeri olmayan bütün did’alar, sapıklıktır.

Beyhaki hadis kitabının şuabül’l-iman bahsinde Hazret-i Peygambar, “Bir kimse, bid’a sahibini tazim etse (büyütse), gerçekten islamiyetin yıkılmasına yardın eder.” Diye buyurduğunu rivayet etmiştir. İşte yukarıda bahs edilen mezkur iyi vasıflarla muttasıf olanlar, ancak Nakşibendi tekkesinde oturabilir, Neseb ve maddi evladlık, muteber değildir. Çünkü mürşidlerin hakiki evladı, odur ki onların boyaları ile boyunıp cezbeleri ile muttasıf olup Allah’ın sevgisi kalbinin noktasında öyle yerleşmiş ki, masivayı (Allah’tan başkasını) unutmuş, Allah’a (Celle ve ala) karşı kulluk hakkını ifa etmeye kalkmış kimsedir.

Tarikat reisi olan Şah-ı Nakşibend’de (Allah, bizi onun sırlarıyla kutlayıp,ondan razı olsun!) denildi ki, sen bu makama nesebinle veyahut şeceren ile mi eriştin? Sorulduğunda, buna neseb ve şecere ile kimse ulaşmadı. Ancak cezbe vasıtasıyla erişebilir. Nitekim, “Hak teala tarafından hasıl olan cezbelerde ek bir eczbenin makamı, insan ve cinlerin amellerinin kamasına denk gelir.” Buyurmuştur.

Bundan sonra, Nakşi tarikatı ve Hacve Sami fendinin tekkesi (Kuddise sirruh) çocuk oyuncağı olmaması ve müslümanların sapılklıklarına da sebeb olmaması için, bu işte titizlik ve ihtiyatlı davranmanız rica olunur. Çünkü böyle bir durum zulm etmekten, hırsızlık yapmaktan daha büyük bir günahtır. Zira, birisini öldüren veya hırsızlık eden veya zulm eden kimse, din çerçevesinden çıkmış olduğunu herkes bilir Onun bu fiil ve hareketinde ona uyan bir kimse, kendisi de dinden çıktığını onlar. Lakin irşad makamında oturup da o makamın vasfıyla muttasıf olmayan kimse, kendisinin doğru yolda olduğunu halka göterdiği için, bir çok avam tabakasının doğru yoladn sapıtmalarına sebeb olur.

Allah, insanların efendisi olan Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) yüzüsuyu hürmetine, sizi devamlı seadet üzerinde bulundursun! Ay ve güneşin devamı müddetince, insanların mezkur efendisine, ashabına ve zürriyyetine salat ü selam ve sena olsun!

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Altmışikinci Mektup
« Posted on: 25 Nisan 2024, 08:27:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Altmışikinci Mektup rüya tabiri,Altmışikinci Mektup mekke canlı, Altmışikinci Mektup kabe canlı yayın, Altmışikinci Mektup Üç boyutlu kuran oku Altmışikinci Mektup kuran ı kerim, Altmışikinci Mektup peygamber kıssaları,Altmışikinci Mektup ilitam ders soruları, Altmışikinci Mektupönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes