๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mektubat-ı Şeyh Ahmet => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 15 Ocak 2010, 17:43:03



Konu Başlığı: Yetmişaltıncı Mektup
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 15 Ocak 2010, 17:43:03
YETMİŞALTINCI MEKTUP

Haleb’de mukim Şamlı Şeyh Muhammed’e. Tarikate dahil olması için, Şeyh Hazretleriyle danıştığında, yanına gelmesine emir buyurduğu, salikin mürşidi olmayınca ,evladı olmayan bir erkek gibi olduğu alim kişi istediği manevi rütbeye ulaşsa da, tasavvuf ehlinin zincirine ulaştıran bir mürşidin irşadına muhtaç olduğu, âlimin, sadece ilimi, kendisine hiç bir manevi netice vermiyeceği hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Kamnatta hiç bir şey yok ki onu hamd ile teâbih etmesin. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırhsı olan efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashabının üzerine olsun. Sonra, bu mektub, nefsinin helakine çalışan, dünkü günün günahlarından yarınki günün çekeceği cezasından gafil olup, günlük işleri ile meşgul olan köleden, Allah için kardeşi, Allah için dostu, fazilet ve şeref sahibi olan Şeyh Muhammed’edir. Allah’ın ni’metleri, mütemadiyen kendisine vasıl olup, nezdinde bulunsun! Mezkür köle, sana selam edip, halinizi sorar, senden dua taleb ederek dua eder. İlmi ile aınel eden alim, öğülen ahlak sâhibi El-Şeyh Ebü’l-Hayr, Zeynü’l-abidin’e de selam edip devamı saadet ve aziz olmasını diler. Duasını taleb eder. Keza Şabaniye medresesinde bulunan bütün talebelere selam eder. Çocuklar, alimler, talebeler, müridler sana selam edip, hatırını sorar, dua edip, duanızı dilerler.

Sıhhat ve selâmetinize delalet edip, bize karşı sevginizi bildiren değerli mektubunuz bize ulaştı. Dolayısiyle beni neşelendirdi.  Daha önce, oğlumuz İzzeddin’e söylediğin meseleyi bize anlattı. İnci gibi kelimelere delalet eden parlak manaları içine alan mektubunuz da, onu bana ifade eyledi.

Ey kardeşim! Yanımıza gel! İnşaallah gelmenizin büyük bir faydası olacaktır. Bazı olgun zatlar, demişler ki: Kişi yeryüzünü ilimden doldurup da, onu tasavvuf ehlinin silsilesine ulaştıracak bir mürşidi olmadığını gördüğünüzde, kendisi akim (kısır) kişi gibidir. Diğer bir rivayete göre, çocuk doğurmayan kısır bir kadın gibidir. Yani kendisi ve ilmi, karısı kısır olan kişiye benzer demektir. Zira ilmi kocasına hiç bir evlad getirmeyip, kısır olan kadın gibi ona hiç bir fayda sağlamaz.

Bazı mürşidler de demişler ki: Mürşidi olmayan kimse, tasavvuf ehli nezdinde lakit (sahipsiz çocuk) diye adlandırıhr. Bundan maksat, neseb itibarı ile evliyalardan kesiktir. Kardeşim! Terbiye edilmeden bakımsız olarak kendi kendine yetişmiş ağacın meyvesi yoktur. Şayet olsa da, tatsız olur. Her şey’in bir sebebi olmasının gerektiği, Allah’ın cari bir adetidir. Tenasül, doğma, şeklen, anne ve babasız olmadığı gibi, manevi ilerleme de, eğitimsiz mümkün değildir. İlahi cezbe ve ilhami ilme, yaratılışından kudsi nefis sahibi olmayan kimsenin üzerine tehlikeli ve kurtarıcı haslardan manevi sırların adabı ve muamelelerinden ibaret olan batini ilmi öğrenmesi farz-ı ayndır. Eğitimsiz manevi makama yetişenler pek azdır. Dinin hükümleri ancak, galibiyet ve ekseriyet teşkil eden kaideler üzerine kurulur. Kişi hadd-i zatında ne gibi bir ilim öğrense öğrensin zahir ilim, öğrenmesi, onu batıni ilm istifadesine ulaştırmaz. Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin!