๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mektubat-ı Rabbani => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Şubat 2010, 13:56:25



Konu Başlığı: Yüzseksenaltıncı Mektup
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Şubat 2010, 13:56:25
Yüzseksenaltıncı Mektup  

Bu mektûb, Kâbil müftîsi hâce Abdürrahmâna yazılmışdır. Sünnet-i seniyyeye uymağı, bidatlerden kaçınmağı istemekdedir:

Allahü teâlâya ağlıyarak, sızlıyarak ve Ona sığınarak ve güvenerek yalvarıyorum ki, bu fakîri ve ona bağlı olanları, bidat olan işleri yapmakdan korusun ve bidatlerin güzel ve fâideli görünmelerine aldanmakdan muhâfaza buyursun! Seçilmiş olanların, sevilenlerin efendisi, en üstünü hâtırı için bu düâyı kabûl eylesin! (Bidat) demek, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) zemânında ve Onun dört halîfesi zemânlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydâna çıkan şeylere denir. Bidatleri ikiye ayırmışlar: (Hasene) [güzel] ve (Seyyie) [kötü]. Resûlullahın ve dört halîfesinin zemânlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydâna çıkan ve bir sünnetin unutulmasına sebeb olmıyan güzel şeylere, (Hasene) demişlerdir. Sünneti ortadan kaldıran bid?ate de, (Seyyie) demişlerdir. Bu fakîr, bu bid?atlerin hiçbirinde güzellik ve parlaklık görmüyorum. Yalnız karanlık ve bulanıklık duyuyorum. Eğer bugün, kalbler kararmış olduğundan, bid?at sâhibinin işleri iyi ve güzel görülürse de, yarın kıyâmet günü, kalbler uyandığı zemân, bunların zarar ve pişmânlıkdan başka bir netîce vermedikleri görülecekdir. Fârisî beyt tercemesi:

Ciğeri yakan düşünceden, gözüme uyku girmedi,
acabâ o sevgilim, geceyi kiminle geçirdi?
 
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki, (Bizim dînimizde yapılan her yenilik, her reform fenâdır, atılmalıdır). Atılması lâzım olan şeyin neresi güzel olur? Bir hadîs-i şerîfde buyurdu ki: (Sözlerin en iyisi, Allahü teâlânın kitâbıdır. Yolların en iyisi, Muhammed aleyhisselâmın gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, bu yolda yapılan değişikliklerdir. Bidatlerin hepsi dalâletdir, sapıklıkdır). Başka bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâdan korkunuz! Sözümü iyi dinleyiniz ve itâat ediniz! Ben öldükden sonra gelecekler, çok ayrılıklar göreceklerdir. O zemân, benim ve halîfelerimin yolumuza sarılınız! Dinde yeni ortaya çıkan şeylerden kaçınınız! Çünki, bu yeni şeylerin hepsi bidatdir. Bidatlerin hepsi dalâletdir, doğru yoldan ayrılmakdır) buyuruldu. Dinde yapılan her değişiklik bid?at olunca ve her bidat, dalâlet olunca, bidatlerin hangisine güzel denilebilir? Bu hadîs-i şerîflerden anlaşılıyor ki, her bidat sünneti ortadan kaldırmakdadır. Bidatlerin, bir kısmı kaldırır, bir kısmı kaldırmaz demek, pek yanlışdır. Görülüyor ki, bidatlerin hepsi seyyiedir, kötüdür. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: (İnsanlar, ortaya bir bidat çıkarırlarsa, Allahü teâlâ, buna karşılık bir sünneti yok eder. Sünnete yapışmak, ortaya bidat çıkarmakdan iyidir). Hassân bin Sâbitin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Bir millet, dinlerinde bir bidat yaparsa, Allahü teâlâ, buna benzeyen bir sünneti yok eder. Kıyâmete kadar bir dahâ geri getirmez) buyuruldu.

Âlimlerimizin hasene dedikleri bidatlerden bir kısmına dikkat edilirse, sünneti yok etmekde oldukları görülmekdedir. Meselâ, meyyiti kefenlerken, ölünün başına sarık sarmağa (Bidat-i hasene) demişler. İyi düşünülürse, bu bidat, sünneti bozmakdadır. Çünki kefende sünnet, üç parça olmasıdır. Sarık dördüncü oluyor. Sünneti değişdiriyor. Değişdirmek, yok etmek demekdir. Âlimler, sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmak güzel olur demiş. Hâlbuki, iki kürek arasına sarkıtmak sünnetdir. Bu bid?at de, sünneti, açıkca yok ediyor. Bunun gibi âlimler, nemâzda, kalb ile niyyet etmekle berâber, ağız ile de söylemek müstehab olur demişdir. Hâlbuki, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiîn-i ızâmın (rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) söz ile niyyet etdikleri, ne kuvvetli bir haber ile, ne de zaîf bir haber ile bizlere hiç ulaşmamışdır. İkâmet okununca hemen (Allahü ekber) diyerek nemâza dururlardı. Bunun için, ağız ile niyyet etmek bidat oluyor. Bu bidate hasene demişlerdir. Hâlbuki anlıyorum ki, bu bidat, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor, farzı da yok ediyor. Çünki ağız ile niyyet etmek câiz olunca, çok kimse, yalnız ağızla niyyet ederek kalb ile niyyet etmediklerinden hiç korkmuyorlar. Böylece, nemâzın farzlarından biri olan kalb ile niyyet yapılmıyor. Bu farz yok oluyor. Nemâz kabûl olmuyor. Bunlar gibi dahâ nice bidatler, reformlar, herhangi bir bakımdan olsa bile, sünnetden fazla oluyorlar. Bu ziyâdelik, sünneti değişdirmek demekdir. Değişiklik ise, yok etmek demekdir.

O hâlde, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine birşey katmamalı ve Onun Eshâb-ı kirâmına (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) uymalıdır. Çünki, Eshâb-ı kirâmdan herbiri, gökdeki yıldızlar gibidir. Herhangi birine uyan seâdete kavuşur.

İbni Âbidîn diyor ki, (Nemâza başlarken niyyet etmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi. Niyyet, yalnız kalb ile olur. Yalnız söz ile niyyet etmek bidatdir. Kalb ile niyyet edenin, şübheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyyet etmesi câizdir.)

Kıyâs ve ictihâd, bidat değildirler. Çünki bunlar, (Nusûs)un, yanî âyetlerin manâlarını meydâna çıkarmakdadırlar. Bu manâlara başka birşey eklemezler. (Ey akl sâhibleri! İyi anlayınız!) meâlindeki âyet-i kerîme, kıyâs ve ictihâdı emr etmekdedir.