๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mektubat-ı Rabbani => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 08 Şubat 2010, 18:01:49



Konu Başlığı: Yüzkırkdördüncü Mektup
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Şubat 2010, 18:01:49
Yüzkırkdördüncü Mektup  

Bu mektûb, hâfız Mahmûda yazılmışdır. Seyr ve sülûkü bildirmekdedir:

Allahü teâlâ, yüksek derecelerde sonsuz ilerlemek nasîb eylesin! İnsanların efendisi ve mirâc gecesi, Rabbinden ayrılmayan gözlerin sâhibi (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) hâtırı için, düâmızı kabûl buyursun! Âmîn. Fârisî mısra tercemesi:

Her ne olursa olsun, sevgiliden anlatmak dahâ tatlı!  

(Seyr), hareket demekdir. (Sülûk), ilerlemek demekdir. İkisi de ilmin, bilginin ilerlemesidir. Madde hareketi değildir. (Seyr-i ilallah)  demek, aşağı bilgilerden, yüksek bilgilere ilerlemek, ilmde durmadan yükselmekdir. Böylece, mahlûklara âid herşey bilindikden sonra, Allahü teâlânın ilmine kadar varılır. Bu bilgiler başlayınca, mahlûklara âid bilgilerin hepsi unutulur. Bu hâle (Fenâ) denir. (Seyr-i fillah)  demek, Allahü teâlânın ismleri, sıfatları, şüûn ve itibârâtı ve takdîsâtı ve tenzîhâtı mertebelerinde ilmin ilerlemesi demekdir. Böylece anlatılamayan, işâretle bildirilemiyen ve ism verilemiyen, birşeye benzetilemiyen, kimsenin bilemediği, anlıyamadığı mertebeye varılır. Bu seyre (Bekâ) denir. Üçüncü seyre, (Seyr-i anillah-i billah) denir. Bu da, ilmin hareketidir. Yüksek bilgilerden aşağı bilgilere inilir. Böylece, mahlûkları bilmeğe kadar inilir. Bütün vücûb mertebelerinin bilgisi unutulur. Bundan sonra, dördüncü seyr başlar. Buna (Seyr-i eşyâ) denir. Birinci seyrde unutulmuş olan, eşyânın bütün bilgileri, şimdi yavaş yavaş ele geçer. Bu dördüncü seyr, birinci seyrin tersidir. Üçüncü seyr de, ikinci seyrin karşılığıdır.

Seyr-i ilallah ile Seyr-i fillah, vilâyeti elde etmek içindir. Çünki (Vilâyet), Fenâ ve Bekâ demekdir. Üçüncü ve dördüncü seyrler, davet makâmını elde etmek içindir. Davet makâmı, Peygamberlere mahsûsdur (salevâtullahi teâlâ ve teslîmâtühü alâ cemîihim umûmen ve alâ efdalihim husûsan). O Peygamberlerin hepsine ve ayrıca en üstünleri olana, Allahü teâlânın afv ve selâmları olsun! Peygamberlerin izinde bulunanların en üstünlerine de bu makâmdan bir pay ayırırlar. Yûsüf sûresinin, (Ey sevgili Peygamberim! Onlara de ki, benim yolum budur. Sizi gafletden uyandırarak, Allahü teâlâya çağırıyorum. Ben ve benim izimde bulunanlar çağırıcıyız) meâlindeki yüzsekizinci âyeti bunu göstermekdedir.

İşte tesavvuf yolunun başı ve sonu bunlardır. Bunları, tâlibleri teşvîk ve sâliklerin kıymetlerini bildirmek için yazıyorum. Allahü teâlâ, doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın (aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât) izinde gidenlere selâmet, iyi yolculuk versin!