๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mektubat-ı Rabbani => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 09 Şubat 2010, 22:41:13



Konu Başlığı: Yüzaltmışsekizinci Mektup
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Şubat 2010, 22:41:13
Yüzaltmışsekizinci Mektup  

Bu mektûb, Hâce Emkenegî hazretlerinin oğlu hâce Muhammed Kâsıma (kaddesallahü sirrehümelazîz) yazılmışdır. Ebû Bekr-i Sıddîkın yolunun yüksekliği bildirilmekde, bu yolu bozanlardan acı acı şikâyet edilmekdedir:

Bütün varlıkların yaratanı olan Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstününe(sallallahü aleyhi ve sellem) bizden salât ve selâm olsun! O yüce Peygamberin temiz Âline ve Eshâbının hepsine iyi düâlar olsun! Meşâyıh-ı kirâmın yüksek soyundan olan ve Evliyânın bizlere kıymetli yâdigârı bulunan, siz mubârek evlâda bu yandan çok düâlar eder ve sonsuz saygılarımızı sunarız. Sizlere kavuşmak arzûmuzu arz ederiz. Arabî beyt tercemesi:

Sevgiliye kavuşmak, ele geçer mi acabâ?
Yüksek dağlar ve korkunç tehlükeler var arada.  

Yüksek bilginize sunarız ki, bu kıymetli yolun üstünlüğü ve bu yolun büyüklerinin yüksekliği, sünnete yapışdıkları ve bidatlerden kaçındıkları içindir. Bunun içindir ki, bu yüksek yolun büyükleri, yüksek sesle zikr etmekden bile sakınmışlardır. Kalb ile sessiz zikr etmeği emr buyurmuşlardır. Şarkı, kasîde, ilâhî gibi şeyler okumağı, raks, dans etmek gibi oyunları ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz ve dört halîfesi (rıdvânullahi aleyhim) zemânlarında olmıyan vecd ve tevâcüd, yanî kendinden geçmek, şüûrsuz hareket ve sözleri yasak etmişlerdir. O büyükler zemânlarında bulunmıyan halvet yanî yalnız başına kalmak ve erbaîn yanî kırk gün bir yere kapanıp çile çıkarmak yerine, insanlar arasında, kalbini Allah ile bulundurmak seâdetine kavuşmuşlardır. Sünnete yapışarak, çok kıymetli şeyler elde etmişlerdir. Bidatden sakınarak, yüksek derecelere kavuşmuşlardır. Bunun için, başka yoldan ilerleyenlerin, en son ele geçirdikleri şeyler, bu büyüklere, dahâ başlangıcda verilmiş, bunların yolu, bütün yollardan üstün olmuşdur. O büyüklerin sözleri, kalb hastalıklarına ilâcdır. Onların, acıyarak bakışları manevî hastalıklara şifâdır. Talebelerini bir bakışla, dünyâ ve âhırete düşkün olmakdan kurtarırlar. Çok kıymetli, yüksek himmetleri, yardımları; sevenleri, kötülüklerden, manevî çukurlardan çıkararak, ilâhî nimetlere kavuşdurur. Fârisî iki beyt tercemesi:

Nakşibend büyükleri öyle, kılavuzdur,
ki, yolcularını gizlice kavuşdurur.

Kuvvetli miknâtıs gibi, sevdiklerinden,
halvet ve çile fikrini çeker, atdırır.  

Fekat şimdi, bu yol ele geçmez olmuşdur. Örtülmüş, görünmez olmuşdur. Bu yolda olduklarını söyleyenler, o büyüklerin izlerinden ayrılmış, o büyük nimetleri elden kaçırmışlardır. Her yere baş vurmakda, kıymetli cevherlere arka çevirip, birkaç saksı parçası ile oyalanmakdadırlar. Çocuklar gibi, taş toprakla oyalanmakdadırlar. Sıkıntılarından, şaşkınlıklarından, o büyüklerin yollarını unutmuşlardır. Kimisi, bağırarak zikr etmekde, kimisi şarkılarla, kasîde okumakla ve oynamak, zıplamakla vakt geçirmekdedir. Halk arasında, Allahü teâlâyı hâtırlayamadıklarından, kırk gün bir yere kapanıp halvet yapıyorlar. Dahâ çok şuna şaşılır ki, bu bidatleri yaparken, o mubârek yolu kuvvetlendirdiklerini, olgunlaşdırdıklarını sanıyorlar. Bu yıkıcılıklarına, ta?mîr ve onarım diyorlar. Allahü teâlâ, bunlara akl ve insâf versin! Bu yolun büyüklerinin, yüksekliklerinin kokusunu bunlara duyursun! Nûn sûresindeki ve Sâd sûresindeki âyet-i kerîmeler hurmeti için, sevgili Peygamberi ve onun temiz Âli hâtırı için (sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ Âlihi ecmaîn) bunları gaflet uykusundan uyandırsın! Böyle aslsız ve uydurma şeyler, buralarda yayılmışdır. Öyle olmuş ki, büyüklerin yolu büsbütün örtülmüşdür. Önüne gelen, reform yapmış, yenilikler ortaya çıkarmış, eski, ana yol unutulmuşdur. Bu acıklı hâli görerek, içim sızlıyor. Bu çöküntüyü, yüksek kapınızdaki hizmetcilerinize duyurmak istedim. Böylece, yüreğimdeki sıkıntıyı gidermeği düşündüm. Bilemiyorum ki, o yüksek evlâdın hizmetinde, nasıl kimseler bulunmakdadır? Mubârek meclisinizde ne çeşid adamlar yer almakdadır? Fârisî beyt tercemesi:

Ciğeri yakan düşünceden gözüme uyku girmedi:
Acabâ o sevgilim, geceyi kimin ile geçirdi?  

Allahü teâlâ, mubârek zâtınızı (rahmetullahi aleyh) bu belâların hepsinden korusun! Bu bozuk ve yıkıcı akıntının, o şerefli kapınızdan içeri sızmasını önlesin!

Muhterem efendim! Bu yüksek yola reformlar, sapıklıklar, öyle sokuldu ki, bize karşı olanlar, eğer, bu yol bidat yoludur, başdan başa sapıklıkdır deseler yeri vardır. Gece, teheccüd nemâzını büyük cemâat ile kılıyorlar. Bu bidatin, sünnet olan terâvîh gibi, câmilerde yapılmasına çalışıyorlar. Bunu büyük bir ibâdet sanıyorlar. Herkesi böyle yapmağa çağırıyorlar. Bilmiyorlar ki, nâfile nemâzları cemâat ile kılmanın mekrûh olduğunu fıkh âlimleri bildirmişdir (rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn). Allahü teâlâ, o âlimlerin çalışmalarına bol bol iyilikler versin! Âlimlerden birkaçına göre, nâfile nemâzların cemâat ile kılınması mekrûh olmak için, herkese duyurmak, herkesi çağırmak şartdır. Câmiin bir köşesinde cemâat ile kılmak mekrûh olmaz demişlerdir. Cemâat üç kişiden çok olursa mekrûh olacağını söz birliği ile bildirmişlerdir. Bundan başka, teheccüd nemâzını onüç rekat kılıyorlar. Oniki rekatini ayakda kılıyorlar. İki rekat da oturarak kılıyorlar. Bu iki rekat, bir rekat yerine geçer diyorlar. Oturarak kılınan nemâzın sevâbı, ayakda kılınan nemâz sevâbının yarısı olur sanıyorlar. Böyle bilmeleri ve böyle yapmaları da, sünnete uygun değildir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) onüç rekat kıldı ise de, bunun üç rekati vitr nemâzı idi. Vitr nemâzı üç rekat olduğu için teheccüd nemâzı tek rekat oldu. Yoksa bunların zan etdikleri gibi değildir. Fârisî beyt tercemesi:

Sakındım lâfı uzatmakdan, iki gözüm!
kalbini kırmıyayım, yoksa, çokdur sözüm.  

Ne kadar şaşılır ki, Ehl-i sünnet âlimlerinin en çok bulunduğu Mâverâünnehrde, böyle bid?atler değer kazandı ve bu cins bid?atler meydâna çıkdı. Hâlbuki, biz fakîrler islâmiyyet bilgilerini, o büyüklerin hareketlerinden almakdayız. Allahü teâlâ doğruyu bildiricidir. Allahü teâlâ bizi ve sizi Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) islâmiyyeti caddesinden ayırmasın ve bu düâya âmîn diyene Allahü teâlâ merhamet eylesin!