> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mektubat-ı Şeyh Ahmet > Altmışdokuzuncu Mektup
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Altmışdokuzuncu Mektup  (Okunma Sayısı 649 defa)
15 Ocak 2010, 16:56:46
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 15 Ocak 2010, 16:56:46 »



ALTMIŞDOKUZUNCU MEKTUP

Nakşibendi tarikatının sadatı (uluları), tarikatlarında olmayanların yaptıkları Hacegan hatmesinden çıkardıklarına dair itiraz eden bazı kimselerin itirazlarına karşı, nakli ve akli deliller ve çıkarılmasının caiz olmadığına dair delillerinin reddi ve Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) in: «Aramızda garib (yabancı kimse) var mıdır» diye buyurduğu hadis-i şerifinde geçen garib kelimesinin manası, mürşidlere vaki illiamların doğru olduklarına dair isbatı ve bu konu ile ilgili mes’ele hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Kainatda hiç bir şey yok ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) in al ve ashabının üzerine olsun! Sonra şunu derim ki, şübhesiz Nakşibendiye tarikatının sâdatı, tarikatlarından olmayanları hatmeden çıkardıklarma dair akli ve nakli delillerle sabittir. Nakli delil peygamberin (Aleyisselam) «İçinizde garib kimse var mıdır»

diye buyurduğu hadis-i şerifidir. Bu konuya bu hadis-i delil getirilmesi acayiptir» denilmesi, daha acayip bir şeydir. Peygamberin, (Sallallahü aleyhi ve sellem):  «Sahabilerim yıldızlar gibidirler» buyurduğu hadis-i şerifiyle garibden murad meclisinde hazır bulunan kâfir kimsedir denmesi de muteber manadan uzaktır. Zira hadis-i şerif teki garib kelimesinden murad, ya zikir adâbmdan veya imadan garib olan demektir. Çünkü bu iki mânadan başka üçüncü bir mânası yoktur. «Sahabelerim yıldızlar gibidirler» diye Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) in buyurduğu sözü, garib kelimesinin mezkur birinci manasına muhalif değildir. Zira Hazret-i Peygamberin maksadı, iman edip de yapılan zikrin âdâb ve şartlarına bilgisi olmayan bir sahâbe olduğu da muhtemeldir. Nitekim şeriattaki fıkıh kitablarında ittifakla yazıldığına göre, Mi’rac gecesinde beş vakit namaz peygamberimize farz olduğu halde, nasıl kılacağını bilmediği için Hazret-i Cebrail gelip onu öğretinceye kadar o gecenin sabah namazını kılmamıştır.

Hadis-i şerifte geçen galib kelimesinden murad «küfür ehli manasına olduğu mümkündür» denilmesi, ondan murad, henüz iman edip de zikir adabını öğrenmeye vakti müsait olmadığı içni kendisi zikretmekten garibdir. Mananın irade edinlmesi de mümkün olduğundan, küfür ehli mânası ile çelişmektedir. Binaeâaleyh, Nâkşibendiler, Allah, onların yüce sırlarını kutlasın! Bu hadisin mucibini tahakkuk ettirmek ve fıkıh usülü alimlerin «Amm (genle münası olan) kelimenin mânasını tahsis edecek bir şey yoksa, umum durumunda kahr» diye kitablarında yazdıkları kaide ile de amel ederek galib kelimesinin her iki manasını da kabul etmişlerdir. Bir mes’ele için, müşriklerde hasıl olan ilhamla cevap verilmesinin caiz olmaz» denilen sözden maksad, ledünni ilminin inkarı ise, Kur’an-ı kerim’in:

«Musâ ve arkadaşı kendisine ni’met verdiğimiz ve nezdimizden ona bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular» âyet-i celilesi ile reddedilmiştir. Şayet mezkür kavilden ilhamın oluşu inkar edilse, Kur’an-ı Kerim’in:

"Rabbin bal arısına, dağlarda, ağaçlarda kendilerine ev yapmalarını ilham etti, bildirdi" diye ayet ve peygamber’in (aleyhissellam):

«Bir kimse, illmiyle amel etse, Allah ona bilmediği şey’i öğretir» hadis-i şerifi ile de reddedilir. Çünkü eğer peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) in hadiste bahsi geçerki amel üzerine terettüp eden ilimden maksadı, kitap ve satılara yazılıp, ilham suretiyle olan ilim olmasaydı, ilmin amel üzerine terettüp ettiğinde, tereddüt edilirdi. Zira ilmiyle amel etmeyenlerin çoğunun ilimleri, satırlarda yazılı ilimlerle amel edenlerin ilmlerinin daha çok olduğunu müşahede ediyoruz. Buna Ebu-Yezid El-Bistami’nin, ilimleriyle amel etıneyenlere: «Sizler ilminizi teselsül yolu ile ölüden ölüye aldınız. Bizler ise (tasavvuf ehli), ölmeyecek olan diriden (Allah’tan) aldık, buyurduğu sözü ile, Şeyh-i Ekber El-Şeyh Muhyiddin El-Arabi’nin «Yazı ve harf alimleri (ilimleriyle amel etmeyenler) kıyamete kadar, halef-selef olarak biribirlerinden ilim alırlar. Dolayısıyla nesebleri, uzak olur. Veliler ise, ilimlerini Allah’tan alırlar. Allah; nezdinden onlara bir rahmet ve inyate olarak kalblerine atar. Bu rahmet ve inayet, onlara Rableriııden öncelikle gelmiştir» buyurduğu sözleri, doğru bir delildir.

Şunu ilave edelimki, Nakşibeııdi tarikatının (Allah yüce sırlarını takdis eylesin) evliya ve ulema olduklarına inanıyoruz. Gerçekte peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem);

«Alimler peygamberlerin varisleridir» buyurmuştur. Varis kendisine miras olarak bıraktığı ölü kimsenin malında itirazsız istediği gibi tasarruf eder. öyle ise, Nakşibendi alimleri, hem fıkıh usulü alimlerinin yukarıda geçen kaideleriyle amel etmek, hem hadisin manası tahakkuk etmek için «Garib» kelimesinden genel anlamıyla temessük ettiklerinde hiç bir beis yoktur. Nitekim şeriatın fıkıh alimleri sabah namazından önce kılınan iki rek’at sünnette, fatihadan sonra, okunan zamm-ı süre hakkında rivayet olunan çeşitli hadislerin hepsiyle amel edilmesi için, Kafirun, İhlas, Elem neşrahleke ve Elem tere keyfe sürelerinin hepsinin okunması sünnet olduğuna ittifak etmişlerdir. Nevevi dahi, bu gaye ile, teşehhüdden sonra okunması sünnet olan «Allah’ım şübhe yok ki, nefsine zulmettim» (günah işledim) diğer bir rivayette de, «büyük zulüm ettim» manasına olan duaların hepsinin okunmaları sünnet olduğunu geçen ikinci manası olan imandan garib diye irade etsek, Hazret-i Peygamberin (Sallallahü aleyhi ve sellem)

«Sana şübhe veren şey’i şübhelendirmeyene terk et , yani şübhe vereni bırakıp, şübhe etmediğin ile amel et!» hadisine muhalefet etmiş oluyorıız. Çünkü ikinci mananın irade edilmesi şübhelidir.

Mektub’da: «Hadis’deki garib’in manası, kafir kimse olmazsa, bu hadis ikinci manaya sarahaten delalet etmez» dediğin sözün de reddedilir. Çünkü bu hadis, iman edip lakin zikrin adabını öğrenmeyen kimse olduğuna sarahaten delalet eder. Bundan maksad, küfür, şekavet, nifak ehli olan kimse değildir. Bu manalar kasa edilirse Kur’an-ı kerim’in:

«Müşridlerden bir sana (ey Habibim) sığmacak olursa, kabul et ki, Allah’ın sözünü işitsin» , ayetinin manasıyla nakz olur (manası bozulur).

«Hacegan hatmesine girmek isteyen kimse ,fazıl ise, hatmeye girsin. Fasık kimse dahi fıskından vazgeçip hidayetlenmesi için dahil olmalıdır» kavlinizden anlaşılıyor ki, biz fazıl, salih kimsenin salahatı için hatmede bulunmasına, fasık kişinin de fıskı için bulunmamasına razıyız. Halbuki ma’ksadımız bu değil, maksadımız sırf aldığımız emre intisal etmektir.

Allah, yukarıda geçen Kur’an-ı kerimin «Eğer müşriklerden birisi sana sığınsa kabül et!» buyurduğu ayeti ile, Habibine (onun üzerine salât ü selam olsun) müşriklerden Allah’ın kelâmını (Kur’an’ın sözlerini) dinlemek isteyeni kabul etmesine emr buyurur», dediğin kavlin, hadisteki garib kelimesi kafir manasına hamlettiğinden dolayı davanızın aleyhine dair bir delil olur. Zira peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) emr olundugu şey’in hilafına emretmez. öyle ise, Allah, ayet-i celile ile kendisine eğer ehl-i şirkten Allah’ın kelamını işitmek isterlerse, onları kabul etmekle emreder ve kendisi hâdis’inde garib kimseyi (yani senin dediğine göre ehl-i küfrü) meclisinden çıkarmasına nasıl emreder?

«Hatmeye dahil olmak isteyen kimse, ret’a’yı kasdetti» iddia da yersizdir. Çünkü mezkür kimse Ret’a’yı  bilmediği halde nasıl ret’ayı taleb edecek ki, o zaman hakikatını bilmeyen bir şey’e talib olur, bu muhaldir olamaz.

Hadis’teki garib’ten murad, şirk ehli olmadığına dair akli delil ise, bir cemaatın halkından olmayıp da onların adabını tamamen anlamayan kimse yaptıklarını anlayınca onlarla alay etmesi muhtemeldir. Dolayısıyla Allah da ona gazab eder.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Altmışdokuzuncu Mektup
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:31:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Altmışdokuzuncu Mektup rüya tabiri,Altmışdokuzuncu Mektup mekke canlı, Altmışdokuzuncu Mektup kabe canlı yayın, Altmışdokuzuncu Mektup Üç boyutlu kuran oku Altmışdokuzuncu Mektup kuran ı kerim, Altmışdokuzuncu Mektup peygamber kıssaları,Altmışdokuzuncu Mektup ilitam ders soruları, Altmışdokuzuncu Mektupönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes