> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > Martin Lings > Tebuk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tebuk  (Okunma Sayısı 1233 defa)
10 Nisan 2009, 14:49:53
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Nisan 2009, 14:49:53 »



Huneyn savaşından kısa bir süre sonra İmparator Herakliyus Kudüs'e giden Kutsal yolu tekrar inşa ettirdi. Bu Kur'anda önceden haber verilen ve O gün mü'min-ler sevineceklerdir» (Rum, 4) diye ifade edilen Bizanslıla­rın İranlılara karşı kesin zaferini noktalıyordu. İranlıların Suriye'den ve Mısır'dan askerlerini çekmek zorunda kal­maları da bir sevinç kaynağıydı. Fakat Suriye'de bir tehli­kenin yerini diğeri almıştı. îslâm devletinin sadece bu ta­raftan bir tehlike ile karşı karşıya olduğu söylenebilirdi. Medine'de Herakliyus'un Medine'ye karşı uzun bir sefer düzenlemek üzere ordusuna bir yıllık avans verdiği söy­lentileri dolaşıyordu. Bunun yanısıra Bizanslıların güney­de Belke'ya kadar geldikleri ve Lehm, Cudam, Gassan ve Amile kabilelerini ele geçirdikleri söyleniyordu. Bu haber­ler bir bakıma abartma, bir bakıma da gerçeğin tam ter­si idi. Herakliyus'un îran seferi sırasında rüyasında kendi­sini İslâm'a çağırmak için mektup yazan adamla özdeşleş­tirdiği «sünnetli bir adamın» Suriye krallığını ele geçirili­şini gördüğü henüz herkesçe bilinmiyordu. Gördüğü rüya öylesine etkili ve açıktı ki Herakliyus'un güneye doğru ya­yılmasını engelledi ve bir dereceye kadar Suriye'yi savun­masına neden oldu. Herakliyus Kudüs'ten Humus'a çekil­mişti. Orada, tüm bu bölgenin fethedileceğinden emin ola­rak generallerine, kuzeydeki diğer bölgelere yayılmaması şartıyla Suriye bölgesini Peygamber (s.a.v.)'e veren bir an­laşma yapmayı önerdi. Generallerin bu fikre çok şaşırmalan ve kesinlikle karşı çıkmaları onun bu plânı yürürlük­ten kaldırmasına neden oldu. Fakat Herakliyus gördüğü rüyayı hiçbir zaman unutmadı.

Aynı şekilde Peygamber (s.a.v.) de Allah'ın İslâm or­dularına Suriye kapılarını açacağından emindi. Ya zama­nının geldiğini düşünerek ya da kaçınılmaz kuzey seferi için ordularına deneyim kazandırmak için Biaznslılara kar­şı bir sefer düzenleyeceklerini açıkladı. Daha sonra şimdi­ye kadar kumanda ettiği en büyük ve en iyi silahlarla do­nanmış bir ordu kurmaya başladı. O zamana kadar, bu tür durumlarda asıl amacını gizli tutmak ve hazırlıkları müm­kün olduğu kadar gizli yapmak adetiydi. Fakat bu kez giz­lilik yoktur. Mekke'ye ve diğer müttefik kabilelere Suriye seferi için silahlı ve binekli adamlar göndermeleri için ha-ber gönderildi.

M.S. 630 yılının Ocak ayının başlarıydı. Mevsim her za­man sıcak olurdu, fakat o yıl bir kuraklık olmuştu ve ısı her zamankinden daha yüksekti. Aynı zamanda olgun ve taze meyve yeme zamanıydı. Bu iki durum sefere katılma­mak için ilk sebep teşkil ediyordu. Üçüncü neden ise im­paratorluk lejyonlarının dehşet verici şöhretiydi. Münafık­lar ve Müslümanlardan az samimi olanlar Peygamber (s. a.v)'e gelip çeşitli nedenler öne sürerek sefere gitmemek için izin istediler. Bedevilerin çoğu da böyle yaptı. Geride kalanlar içinde dört salih imanlı kişi de vardı: Ka'b îbn Malık, Hazreç'ten iki kişi ve Evs'ten bir adam. Bunlar ev­de kalmak için kesin bir karar almamışlar ve Özürler Öne sürmemişlerdi. O mevsimde Medine'den ayrılmak onlara o kadar sevimsiz gelmişti ki, hazırlık yapmaya başlayama-mışlar ve bu işi bugünden yarma ertelenmişlerdi. Uyandık­larında ise vakit çok geçti ve birlikler gitmişti. Fakat ço­ğunluk hızla hazırlığa koyulmuşlar ve zenginler daha faz­la para yardımı yapma konusunda yarışmışlardı. Osman tek başına onbin adama alet ve binek sağladı. Böyle oldu­ğu halde gitmek isteyen herkese yetecek kadar binsk ve alet yoktu. O sırada inen bir âyet (Tevbe: 92) Peygamber (s.a.v.)'in binek ve alet     sağlayamadığı için istemeyerek geri çevirdiği, bunun üzerine ağlamaya başlayan «yedi ağ­layan kişiyi beş fakir Ensar ve Muzeyne ile Gatafan dan iki bedevi hafızalara işliyordu.

Bütün bedevi müttefikler de katıldıktan sonra ordu, onbini atlı, otuz bin kişiye yaklaşmıştı. Şehrin dışına bir kamp kurulmuş ve herkes hazır olup Peygamber (s.a.v.) de yola çıkıp kumandayı ele alana kadar Ebu Bekirin yö­netimine verilmişti.

Peygamber (s.a.v.) Ali' (r.)'yi. ailesine bakmak üzere Medine'de bırakmıştı. Fakat münafıklar Peygamber'in onu bir fazlalık olarak gördüğü ve gözünün önünden uzak tu­tarak ondan kurtulduğu söylentisini yaydılar. Bunu duyan Ali (r.) o kadar üzülmüştü ki zırhını giydi, silahlarını ku­şandı ve ona katılmak için yalvarmaya niyetlenerek Pey­gamber (s.a.v.) e ilk konaklardan birinde yetişti. Ona in­sanların neler konuştuklarını anlattı. O da: «Yalan söylü­yorlar. Geride bıraktıklarım için orada kalmanı emrediyo­rum. Geri dön ve beni hem kendi ailende, hem de benim ailemde temsil et. Ey Ali, benden sonra Peygamber gelme­mesinden başka, senin bana, Musa'nın Harun'a yakınlığı gibi yakın olmandan memnun değil misin?»[1] dedi.

Kuzeye doğru ilerlerken birgün sabah namazında Peygamber (s.a.v.) abdest almakta gecikti. Adamlar saf­lara dizilmişlerdi; namaz kılmadan önce güneşin doğma­sından korkana dek onu beklediler. Daha sonra Abdurrah-man îbn Avf (r.)'m imamlık yapmasına karar verildi Peygamber (s.a.v.) geldiğinde hemen hemen birinci rekatı bitirmişlerdi. Abdurrahman (r.) tam geri çekilecekken Peygamber (s.a.v.) onu yerinde kalması için itti ve ken­disi de cemaate katıldı. Cemaat, namazı bitirip selâm ve­rince Peygamber (s.a.v.) ayağa kalktı ve kaçırdığı rekatı kıldı. Bitirdikten sonra: «îyi yaptınız, çünkü hiçbir Pey­gamber ümmetinden takva sahibi binnin arkasında namaz kılmadıkça ölmez*[2] dedi.

O sırada Medine'de, yaklaşık olarak ordu yola çıktık­tan on gün sonra, geride kalan dört mü'minden biri olan Hazreç'li Ebu Hayseme (r.) çok sıcak bir günde bahçesin­deki ağaçların gölgesine gitti. Orada iki kulübe vardı. Ha­nımlarının, ikisi kulübeye de su serpmiş olduğunu gördü. İkisinin de kendisi için yemek hazırlamış ve içmesi için toprak testilerde su soğutulmuştu. Kulübelerden birisinin kapı eşiğinde ayakta durdu ve: «Allah'ın Rasulü güneşin sıcağı altında, sıcak rüzgarlarla kavrulmuş. Ebu Hayse­me ise serin bir gölgelikte onun için kendi evinde yemek ve hanımları hazırlanmış!» dedi. Daha sonra hanımlarına dönerek: «Vallahi, Allah'ın Rasulü'ne yetişmeden ikinizin de kulübesine girmeyeceğim. Bu nedenle benim için erzak hazırlayın» dedi. Hanımları onun için erzak hazırladılar. Ebu Hayseme devesini semerleyerek hızla ordunun arka­sından yola çıktı.

Medine'de Kudüs'e giden yolun hemen hemen tam or­tasında Peygamber (s.a.v.) bir gece: «İnşallah yarın Tebûk akarsuyuna ulaşacaksınız. Güneş kızana kadar oraya varamayacaksınız. Ona ulaşan kimse ben gelinceye kadar suya dokunmasın» dedi. Fakat oraya ilk varan iki kişi kay­naktan içtiler. Ordunun büyük bir kısmı geldiğinde bir kaç damla su kalmıştı. Peygamber (s.a.v.) bu- iki kişiyi sert bir dille azarladı ve birkaç kişiye çukurlarda bulabildikleri kadar suyu toplayıp eski bir deri parçasına doldurmaları­nı söyledi. Yeteri kadar su toplandığında kabın içinde el­lerini ve yüzünü yıkayıp kaynağın ağzını kapatan kayanın üstüne serpti ve ellerini onun üstünden geçirerek Allah'ın dilediği şekilde dua etti. Daha sonra gökgürültüsü gibi bir sesle birlikte su fışkırdı. Bütün adamlar ihtiyaçlarını kar­şıladıktan sonra bile hâlâ su akıyordu. Peygamber (s.a.v.), yanında duran Mu'az [3]döndü ve: *Ey Mu'az, belki sen bu yerin bahçelerle dolu bir vadi olduğunu görene kadar ya­şayacaksın» dedi. Gerçekten de söylediği gibi oldu.

Peygamber (s.a.v.) ordu ile yola çıkmayı kaçıran dört mü'minin hatası üzerine üzülmüş ve hayal kırıklığına uğ

ramıştı. Tebûk'e ulaştıktan birkaç gün sonra onlara yeti­şen Hayseme için de daha önceden üzülmüştü. Yalnız yol­cunun yaklaştığı görüldüğünde, henüz yüz hatları belirgin olmamasına rağmen Peygamber (s.a.v.) dua eder gibi: «Ebu Hayseme olsa!» dedi. Adam onlara yaklaşıp selâm verdi­ğinde de: «Yazıklar olsun sana Ebu Hayseme!» dedi. Fakat neler olduğunu dinledikten sonra onu affetti.

Ordu Tebûk'te yirmi gün kaldı. Bizans'tan gelen tehli­ke söylentilerinin gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. Diğ^r taraftan bu Suriye'nin fethi için uygun bir zaman da de­ğildi, Fakat o günlerde Peygamber {s.a.v.} Akabe körfe­zinde ve doğudaki sahillerde yaşayan hristiyan ve yahudi kabileleriyîe bir barış anlaşması yaptı. Yıllık haraç karşı­lığında onlara îslâm devletinin himayesi vadediliyordu. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) Haüd (r.)'i yirmisi atlı dörtyüz kişiyle Tebûk'ün kuzey-doğusundaki Dumat el-Cendel'e göndererek ordunun geri kalan kısmıyla birlikte Medine'ye döndü. Bu Önemli kale Suriye'ye giden yollar­dan birinin ve Medine'den Irak'a giden yolun üzerindeydi. Buranın hristiyan yöneticisi Ukeydir, Halid (r.î tarafın­dan yenilip esir edilince çok şaşırmıştı. Halid, onu Medi­ne'ye götürdü. Ukeydir (r.), Medine'de Peygamber  s.a v'e biat ederek Müslüman oldu.

 

80    TEBÛK'TEN SONRA
 

Bedir'den dönüş gibi, Tebûk'ten dönüş de üzüntülü olmuştu: yokluğu sırasında Peygamber (s.a.v.) 'in .kızların­dan biri daha, Ümmü Gülsüm (r.) ölmüştü. Bu sefer kızı­nın kocası da Medine'de değildi. Peygamber (s.a.v.) onun mezarı başında dua etti ve Osman (r.) 'a eğer bekâr bir kı­zı daha olsaydı kendisine vereceğini söyledi.

Sefere katılmayan münafıklar teker teker Peygam­ber (s.a.v.)'e gittiler ve özürlerini beyan ettiler. Peygam­ber (s.a.v.) onları, Allah'ın gizli düşünceleri bildiğini söy­leyerek uyarmasına rağmen, özürlerini kabul etti. Fakat geride kalan üç mü'mine, Allah'onlar hakkında hüküm verinceye kadar kendisinden uzak durmalarını ve diğer mü'minîere de bu üç kişiyle konuşmamalarını söyledi. Bu üç kişi Elli gün boyuûGa tttpEumdışı biı» hayat sürdüler; fakat ellinci gün sabah namazından sonra Peygamber (s.a.v.) mescidde Allah'ın onları affettiğini ilân etti. Bu ko­nu da nazil olan ayetler şöyleydi:

«(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı), öyle kî, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti. Ve O'nun dışında (yine) Al­lah'tan başka bir sığınacak olmadığını İyice anladılar. Sonra tev...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tebuk
« Posted on: 25 Nisan 2024, 17:17:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tebuk rüya tabiri,Tebuk mekke canlı, Tebuk kabe canlı yayın, Tebuk Üç boyutlu kuran oku Tebuk kuran ı kerim, Tebuk peygamber kıssaları,Tebuk ilitam ders soruları, Tebukönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes