๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Martin Lings => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 14 Nisan 2009, 18:43:30



Konu Başlığı: Düzensiz Saldırılar
Gönderen: Zehibe üzerinde 14 Nisan 2009, 18:43:30
Bedir'in ve onu izleyen küçük seferlerin önemli bir so­nucu da, Cuheyne ve Kızıl Deniz'deki diğer komşu kabile­lerin Medine'yle müttefik olmasıydı. Bu, Mekke kervanla­rının Suriye'ye giden sahil yolunu kesmek demekti ve şu soruyu akla getiriyordu: Doğu, batı ve kuzeyden kervan yollarını kontrol altına alarak Kureyş'i zayıf bir konum­da bırakmak mümkün değil miydi? Bu gizli tehlike Ku-reyşlilerin gözünden kaçmıştı. Fakat Kureyşliler, Kuzey­doğudaki, Basra körfezinde Irak'a giden yol üzerindeki Sü­leym ve Gatafan kabileleriyle ittifaklarını güçlendirmişler; di. Bu kabileler Mekke ve Medine'nin doğusundaki Necd ovasında yaşıyorlardı. Mekke'den giden kervanlar yedinci konaklarını Süleym kabilesinin verimli topraklarında yapı­yorlardı. Kureyşliler özellikle bu kabileyi, Yesrib sınırla­rını yağmalama konusundaki hiçbir fırsatı kaçırmamaları için teşvik ediyorlardı.

Bunu takip eden aylardan birinde, Peygamber (s.a.v.) vahanın doğusundan yapılacak olan üç saldırıya karşı uya­rı aldı. Bu saldırılardan ikisini Süleym, birini Gatafan ka­bilesi yapacaktı. Her seferinde onlar saldırıya fırsat bula­madan, onları kendi yerleşim bölgelerinde bastırdı ve onun geldiği haberini duyan kabile adamları kaçtılar. Fakat bu yürüyüşlerden biri özellikle başarılıy­dı. Gatafani kabilesinin Sa'lebe ve Muharip kollarına kar­şı yapılan yürüyüşte, Peygamber (s.a.v.)  Necd'İn kuzeyindeki kayalıklarda gizlenen bu bedevileri, Sa'lebe'den müs-lüman olmuş bir bedevinin rehberliğinde bastırmak istedi. Oradan kuzeye doğru Muharip kabilesinin yerleşim böl­gesine doğru ilerlerken yağmur başladı. Aralarında Pey­gamber (s.a.v.)'in de bulunduğu bir grup adam, sığınma­ya fırsat bulamadan ıslandılar. Peygamber (s.a.v.) adam­lardan biraz uzaklaştı, bir ağacın yanında soyunup giye­ceklerini ağaca astı ve kurumasını bekledi. Ağacın altında yatarken onu uyku bastırdı. Onların bu hareketleri gör­medikleri birçok kişi tarafından gözleniyordu. Peygamber (s.a.v.) uyandığında karşısında kılıcını çekmiş bir adam buldu. Adam, Peygamber (s.a.v.)'in haber aldığı saldırı­dan sorumlu olan Muharib'in şefi Du'sur idi. «Ey Muham-med» dedi, «Bugün seni bana karşı kim koruyacak?» Pey­gamber (s.a.v.) : «Allah» dedi. Bunun üzerine Cebrail, be­yazlar giymiş bir adam olarak göründü ve adamı göğsün­den geriye doğru itti. Kılıç Du'sur'un elinden düştü, Pey­gamber (s.a.v.) de kılıcı aldı. Cebrail, Du'sur'un önünden kayboldu. Du'sur bir melek gördüğünü anlamıştı. Peygam­ber (s.a.v.) : «Seni bana karşı kim koruyacak?» diye sor­du. Du'sur: «Hiç kimse» dedi ve şu sözlerle devam etti: «Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'irt Allah'­ın Rasulü olduğuna şehadet ederim». Peygamber (s.a.v.). adama kılıcını geri verdi. Birlikte müslümanlann kamp yerine gittiler ve Du*sur'a din konusunda bilgi verildi. Du'­sur daha sonra kabilesinin yanına döndü ve onlara İslam'ı tebliğ etmeye başladı.

Ordu Necd'den dönene dek Ka'b İbn Eşref Mekke'den ayrılmış ve Medine'den çok uzakta olmayan Beni Nadir kabilesi arasındaki evine ulaşmıştı. Onun Kureyş'i öc alma­ğa teşvik eden şiirlerinin yanısıra, Peygamber (s.a.v.)'i ve arkadaşlarını aşağılayan şiirleri de vardı. Arabistan'da tu­tulan bir şan* insanların tümünün görüşünü temsil ediyor­du denebilir. Çünkü böyle bir şairin mısraları dilden di­le dolaşırdı. Şair eğer iyi ise İyilik kaynağı, kötü ise de kötülük kaynağı olurdu. Birgün Peygamber (s.a.v.) şöyle dua etti: *Yarabbi, beni Ka'b îbn Eşref ten kurtar.   Sen dilediğinden kurtarırsın. O hem kötülük yayıyor hem de kötü şiirler okuyor.» Ve yanındakilere: «Kim, bana bu ka­dar kötülük yapan îbn Eşrefe karşı çıkar?» îlk gönüllü, Evs'Ü Sa'd îbn Muaz (r.)'m kabilesinden Muhammed Îbn Mesleme (r.) idi. Peygamber (s.a.v.) ona Sa'd'a danışma­sını söyledi ve dört gönüllü daha bulundu. Bu beş gönül­lü, yalan söylemeden, hile yapmadan îbn Eşrefe yakiaşı-lamayacağını biliyorlardı. Aynı zamanda Peygamber (s.a.v)'in bunları yasakladığından da haberdardılar. Bu yüzden Peygember (s.a.v.) 'e gittiler ve ona zihinlerini meş­gul eden bu konuyu açtılar. Peygamber (s.a.v.) onlara, amaçlanna ulaşmak için herşeyi söylemekte serbest olduk­larını, çünkü savaşta hile ve yalanın serbest olduğunu ve Ka'b'ın da kendilerine savaş açtığını söyledi.

Ka'b'ı aldatarak evinden dışarı çıkardılar ve öldürdü­ler. Paniğe kapılan Nadir yahudileri Peygamber (s.a.v.)'e gittiler ve başkanlarından birinin sebepsiz yerö öldürül­düğünü söylediler. Peygamber (s-.a.v.) gelenlerin çoğunun Ka'b gibi îslam'a düşman olduklarını biliyordu. Bunu ha­yal kırıldığı içinde kabul etmek zorunda kaiöı. Fakat ya-hudilere, düşmanca düşüncelere hoşgörü gösterilse de, düş­manca etkinliklere hoşgörü gösterilemeyeceği bildirilme­liydi. «Eğer o da kendisi gibi düşünen diğerleri gibi dav­ransaydı, haince öîdürülmezdi. O bizi incitti ve aleyhimi­ze şiir yazdı; sizden hanginiz bunu yaparsa öldürülecek­tir.»[1]. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) onları bağlılık an­laşmasından başka özel bir anlaşma yapmaya, davet etti. Onlar da kabul ettiler.

 

 



--------------------------------------------------------------------------------

[1] W. 192