> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Marifetname > 23.bölüm
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 23.bölüm  (Okunma Sayısı 709 defa)
12 Mayıs 2011, 12:13:59
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 12 Mayıs 2011, 12:13:59 »



23.BÖLÜM


BEŞİNCİ BÖLÜM

 
Su unsurunun mahiyetini, keyfiyet ve durumlarını, farklılık ve vasıflarını,

isimlerini; denizken buhar, bulut, kar, yağmur, kaynak ve nehir ve yine

buhar olmasını; değişik hareketlerle hareket bulmasını; denizlerle

karaların yer değiştirmesini; denizlerde ve karalarda bulunanların sudan

faydalanmasını, suda hayvanların vücuda gelmesini; su tabakasının kalınlığı

sayılan denizlerin derinliklerinin ölçülmesini, denizle gemilerin

yürümesini ve gemilerle halkın her tarafa varıp, murat almasını; yeni dünya

(Amerika) bulunup, yer ve deniz devr olunup, batıya giden gemilerin doğu

semtine gelmesini yedi madde ile açıklar.

 
Birinci Madde
 

Su unsurunun mahiyetini, tabiat ve tavırlarını bildirir.

 
Ey aziz, malûm olsun ki filozoflar ve astronomlar ittifak üzere demişlerdir

ki: Dört unsurun üçüncüsü su unsurudur ki, o basit bir cevher, renksiz ve

şeffaf küre bir cisimdir. Tabiatı nemli ve soğuktur. Havaya nispetle kesif

bulunup, ağırlığı sebebiyle öteki unsurlardan farklıdır. Oluşum ve

bozuşumla suretler bulmaya kabiliyetlidir. Kendi yerinden çıktığında, başka

unsurlara dönüşür. Yerinde iken bile unsurlara dönüşür. Kendi tabiatıyle

yerinde sâkin iken nice değişik hareketlerle hareket halindedir. Su

küresinin üt yüzeyi dalgalı olup, üstünde bulunan hava küresinin hareketli

yüzeyine tema etmiştir. Alt yüzeyi, altında olan toprak yüzeyine teğet

olduğundan, vâdilerin ve dağların iniş çıkışı nedeniyle suyun yüzeyi dahi

iniş-çıkışlıdır. Bu su küresinin tabiî yeri, havanın altı ve toprağın üstü

olup, yerküreyi her yönden örtüp, içine alıp, tam yuvarlak olmak tabiatı

gereği iken, yeri tamamen örtmeyip, yerin bazı kısımları açıkta

kaldığından; hikmetinde bazı astronomlar, Hak'kın inayetine yapışıp, yer

hayvanlarının, özellikle insan nevinin yaratılışına ve yeryüzünde havadan

teneffüsle neslini sürdürmesine ve hayatını devam ettirmesine ilahî yüce

iradeye bağlamışlardır ki, görünüşte bir sebebi malûm değildir,

demişlerdir. Çoğu dahi teslim olu, demişlerdir ki: bu sebebler âleminde

herşey sebebler yoluyla vücuda gelmek, ilahî âdettir. Şu halde deniz suyu,

dünya küresini tamamen örtmediğinin sebebi budur ki, güneşin merkez dışı

feleği hasebiyle doruk ve eteği olduğunda ve hâlen eteği güney burçlarından

oğlak burcunun başlarında bulunduğundan, güneş, kendi seyriyle senede bir

kere  eteğine indikçe, yerin merkezine yakın olup sıcaklığı fazla tesir

eder. Çünkü güneş, o güney burçlarında, eteğinde oldukça yere yakı olup;

kuzey burçlarında doruğundan bulundukça, yerden ırak gitmiştir. Bu durumda

eteğine geldikçe, sıcaklığının şiddeti, su unsurunu ısıtıp, harekete

getirip, yerin o tarafına çekmiştir. zira ki az bir su, bir büyük kazanın

bir kenarında kaynasa, elbette o su, kazanın öbür taraflarından o tarafa

varıp, sair tarafları sudan hâli kalıp, açıkta olur. Bunun gibi deniz suyu,

güney tarafında güneşin sıcaklığının şiddetinden harekete gelip, deniz

suları diğer kutuplardan o tarafa çekilmiş olup; yerin kuzey semtinde açık

yerler kalmış, demişlerdir. Lâkin araştırıcılara göre, soğukluk ve

sıcaklık, sadece güneşin yakınlığı ve uzaklığı değildir. Belki güneş

ışınlarının dik gelmesi sıcaklığı, kırık gelmesi sıcaklığın azlığına

sebebtir. Nitekim yukarıda açıklanmıştır.

Kara ile deniz ikisi bir küre olduktan sonra, asırların geçmesiyle

rüzgârların esmesi, sellerin akması, açık araziye tesir edip; vâdiler,

dağlar, inişler-çıkışlar oluşmuştur. Deniz suyu hareket ettikçe alçak

yerlere inip, toprak üzerinde yer yer göller ve gölcükler kalmıştır. Şu

halde güneşin etekte bulunması, kara parçalarının kalmasına tek sebeb

bilinmeyip, sadece önemli sebeb bilinmiştir. Zira ki Amerika'nın yarısı etek

noktasının (oğlak dönencesinin) altında kalmıştır. Vallahi a'lem.

 
 İkinci Madde

 
Su unsurunun değişik vasıflarını ve isimlerini; deniz iken buhar,  bulut,

kar, yağmur, menba, dere ve nehir olmasını ve onunla bitki hayvan ve insan,

belki bütün madenler ve özlerin hayat bulmasını ve yine suyun buhar olup

aslına dönmesini bildirir.

 
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve filozoflar ittifak üere demişlerdir

ki: Toprak unsurunu kuşatan su unsuru ki, o, bahr-i muhittir. (Okyanusların

genel adı, bahr-ı muhit'tir.) O tek bir deniz iken, çeşitli imkanlara

nispetle muhtelif denizlere bölünmüştür. Cihanın dört yönüne nispetle,

dört kısım bulunmuştur. Bunlar: Doğu okyanus, batı okyanusu, güney

okyanusu ve kuzey okyanusudur. Bunların her biri kendi sahillerine bitişik

olan memleket ve beldelere izafetle nispet kılınmıştır. Nitekim güney

okyanusuna: Çin okyanusu, Hint okyanusu, Acem okyanusu, Fars okyanusu,

Umman okyanusu, Arap okyanusu, Habeş okyanusu, sudan okyanusu denilmiştir.

Su unsuru, ateş tabakasına nispetle beşinci tabaka sayılmıştır. Güneş

şuasının sıcaklığıyle, deniz suyunun ince parçaları havaya yükseldiğinden;

ateş, hava ve toprak parçalarıyle karışmış olan kesif parçaları kalıp,

tadı böye acı ve tuzlu bulunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere, deniz

sularından güneş vasıtasıyle havanın içinde buhar, bulut, kar ve yağmur

olup, yere indiğinde, yavaş yavaş kaynaklar ve nehirler olup ve ondan

madenler, taşlar, bitkiler ve ağaçlar nasiplenip, bütün hayvanlar ve

insanlar, hayat ve can bulur. Cümleye hayat verdikten sonra kalan fazlası

büyük nehirler olup ve ondan madenler, taşlar, itkiler ve ağaçlar

nasiplenip, bütün hayvanlar ve insanlar, hayat ve can bulur. Cümleye hayat

verdikten sonra kalan fazlası büyük nehirler oup, denizlere dökülür. (Su

ile her şeye hayat veren ALLAH münezzehtir.) Deniz suyu, bir dahi havaya

komşu olduğunda, yine letafet ve halavet bulup, hoş ve tatlı su our. Deniz

suyu bu minval üzere dolap gibi sürekli devr edip, denizlerden giden

buharlara karşılık, denizlere nehirler gelir. Bunun için yükselen

buharlarla, denizlere eksiklik gelmez. Nehirlerin karışmasıyle de

denizler artmaz. Deniz suyu acı ve kesifken, havanın komşuluğuyle tatlılık

ve letafet bulur. Lâkin güneşin sıcaklığıyle ısınmış ola toprağa

karışmasıyle renkler, tatlar ve nitelikler kazanıp, tuzlu ve sıcak olur.

Zemzem suyu, bütün hastalıklara devadır. Tatlı suyun faydaları çoktur. Ama

susuzluğu gidermesinden büyüğü yoktur. Su unsurunun dahi, ötekiler gibi

rengi olmayıp, karıştığı nesneye dönüşür, onun tabiatını alır. Mesela suyun

karıştığı nesne sirke ise, su sirke olur. Bal ise, o da ba olur. Mutlak su

iken bütün renkleri ve tatları kabul eder. Bütün kirleri ve yağları

yok edip, akar gider. Yunan filozofları bahr-i muhite, okyanus derler. Muhit

okyanus, yumurtanın beyazının kendi içinde sarısını kuşattığı gibi, dönücü

olan toprak unsurunun çoğunu kuşatmıştır. Toprak küre, denizden yer yer

ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan yerlerin dörtte biri meskûn, yeni dünya

(Amerika) ve binlerce ada mamur nice nâm ve nişan ile şöhret bulmuştur Bu

dörtte bir meskûn yerlerde olan küçük denizler, o büyük okyanusun

artıklarından yer yer birer göl emsali kalmıştır.O küçük denizlerin en

büyüğü Hazer denizidir ki, okyanusa bitişik değildir. Bu, güney

okyanusundan kuzeye dolanıdır. Devredici değildir. Kuzeyinde Hazer

şehirleri, Mongay ve Türkistan bulunur. Doğusunda, Harezm, Taberistan ve

Cürcan'dır. Güneyinde Ca dağları ve Keylan'dır. Batısında Şirvan, Dağistan

ve Ezderhan'dır. Bu denizin adaları çoktur. Lâkin hiçbirinde imaret yoktur.

Zira ki çok dalgalı ve çabuk helak edicidir. En derin yeri yüz kulaç

gelmez. Cezri ve meddi olmaz. Bu denizin çevresi, yaklaşık üçbin mil mesafe

ölçülmüştür. Uzunluğu, yaklaşık sekizyüzelli mildir. Genişliği doğudan

batıya, altıyüz mil bulunmuştur.

Kulzüm, bir şehrin ismidir ki, deniz sahilinde bulunmuştur. O deniz, o

şehre nispet kılınmıştır. Okyanusa bitişik olduğundan, cezri, meddi ve

dalgalanması okyanusa benzer. Firavn askeriyle onda boğulmuştur.

Kızıldeniz ile Yemen arasında bir büyük bağ bulunur. Kızıldenizin uzunluğu

ve genişliği Hazer kadardır. adalarının çoğu mamur ve meskûn bulunmuştur.

Geçişi kolay ve nâdiren helak edicidir. Derinliği, ikiyüz kulaçtan fazla

bulunmuştur. Ona bitişik olan Narencek ve Habeş denizinin yolcuları, güney

kutbunu görüp, kuzey kutbunu görmezler. Zira ki, ekvatorun güney semtinde

bulunurlar.

Bahr-i Rum ki, Akdeniz'dir. O, batı okya...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 23 Mayıs 2011, 15:16:13 Gönderen: saniyenur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 23.bölüm
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:07:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 23.bölüm rüya tabiri,23.bölüm mekke canlı, 23.bölüm kabe canlı yayın, 23.bölüm Üç boyutlu kuran oku 23.bölüm kuran ı kerim, 23.bölüm peygamber kıssaları,23.bölüm ilitam ders soruları, 23.bölümönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes