> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Marifetname > 22.bölüm
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 22.bölüm  (Okunma Sayısı 721 defa)
12 Mayıs 2011, 12:18:45
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 12 Mayıs 2011, 12:18:45 »



22.BÖLÜM


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM


Hava küresinin alt tabakasında meydana gelen diğer atmosferik olayları, yani

samanyolu, hâle, sis, kırağı jaleyi; sabahı, şafağı, gölgeyi, gece ve

gündüz saatlerini; ayları ve yılları ve zamanları beş madde ile açıklar.

 
Birinci Madde
 

Gökkuşağını, hâleyi, sisi, kırağıyı ve jâleyi bildirir.

 
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Ebe kuşağı dedikleri

gökkuşağı, yağmurdan veya bahardan meydana gelen, şeffaf, saf, yuvarlak ve

küçük su zerreciklerine güneşin ışığını vurmasından ortaya çıkar. Bunun

açıklanması budur ki: bu zerrecikler, güneşin karşı tarafında öyle bir

yerde bulunmak lazımdır ki, bu zerreciklerin her birinde göz şuası güneşe

aksetmiş ola. Bu aksetme o zaman olur ki, bu zerreciklerin gerisinde

karanlık bulut gibi kesif nesne bulunup, ayna misali olur. Güneş dahi ufka

yakın olup, sıcaklığı az olur. Bakan, sırtını güneşe verip, o zerreciklere

döner. Yani güneşle o zerreciklerin arasında ola, ta ki göz şuası, o

zerreciklerden güneşe aksetmiş ola. O anda, o bakana o zerreciklerin er

birinden ancak güneşin şuası görünür, şekli görünmez. Çünkü göz şuasından

akseden cilalı nesne, oldukça küçük olduğundan, karşısında bulunan ışıklı

nesnenin ancak ışığını ve rengini gösterir, şeklini ve heyetini göstermez.

O su zerreciklerini dairenin yarısından azı, ışıklı bir kavis şeklinde

olur. Bu kavis,güneşin yükselmesi sebebiyle eksilir. Güneşin düşüşü kadar

da çoğalır. Zira ki güneş, o dairenin, merkezinde olduğunda, ufuktan

yükseldikçe, mukabili olan dairesinin ufuk üstünde azı kalır. Güneş ufka

inip, yakın olduğunda, o yarım dairenin kavsi, ufka teğet olan iki

tarafından çoğalır ki, o iki taraf zerrelerinden gözün şuası güneşe

aksetmiş olmaya başlar. Hazreti Şeyh İbn-i ŞSina Şifa adlı kitabında

yazmıştır ki: "Tus ile Maverd arasında, büyük bir dağ üzerinde idim. Gök

açıktı. Sahra ile aramızda, dağın ortasında bulut var idi. Hava

rutubetliydi. Ben o karanlık buluta bakıp gökkuşağı renginde tam bir daire

gördüm. Ben o dağdan indikçe, o daire küçülürdü. Ta ki ben eteğe

ulaştığımda, o daire kayboldu."

Bu gökkuşağının renkleri, güneş ışınlarının  çeşitli renklerdeki bulutlarla

karışmasındandır. Çünkü üst tarafı güneşe yakın olduğundan parlaklığı fazla

olup, zaferan kırmızısı görünür. Alt tarafı, güneşten uzak olduğu için

parlaklığı azalıp, turuncu görünür. İki rengin arası, ikisinden bileşen

çimen yeşili görünür. Van'da, Hizan kalesinde, sonbaharda; ay, dolunay iken

orada ufka bitişik, belirtilen renklerde, gök kuşağı ortaya çıkıp

görülmüştür. Şekli aşağıdadır.

Hâle: O dahi şeffaf küçük daire şeklindeki su zerreciklerinde ay ışığının

Renk oluşturmasından, ayın çevresinde harman misali oluşan beyaz, yuvarlak

bir dairedir. Bunun açıklanması budur ki: Hâleye bakan kimseyle ayın

arasında, bu zerrecikler öyle bir yerde bulunmalıdır ki, her birinde göz

şuası aya aksetmiş ola. Bakan, o zerrelere baktığında, her birinde ayın

ışığını görür. Lâkin o zerreler çok küçük olduğu için ayın şekil ve

görüntüsünü göremez. Bunların toplamı ya tam veya eksik bir daire şeklinde

olur ki, hâle odur. Havanın rutubetinden meydana geldiğindendir ki,

yağmurun yağacağına delalet eder. Eğer, aynı nitelikleri taşıyan iki bulut

üst üste bulunsa, o zaman iki hâle oluşur. Alttaki bize yakın olduğundan

daha büyük görünür. Eğer bulutlar ikiden fazla olursa, hâle dahi onların

sayısınca olur. Ay ışığının yedi hâlesi gözlenmiştir.

Zufera: Güneş hâlesidir. O nâdir bulunur. Zira ki güneş, ufuktan uzak

oldukça, hareketinin tesiri şiddetli olduğundan, hâlenin niteliklerini

taşıyan bulutlar gibi ince bulutları çözüp, havaya döndürür. ibn-i Sina

merhum, Şifa adlı kitabında yazmıştır ki: "Güneşin çevresinde gökkuşağı

renginde, tam hâle ve eksik hâle  müşahede etmişimdir." Bu hakir müellif,

bu kitabı yazmaktan ir sene önce, Pasin ovasında, ilk bahar sonunda, zeval

vaktinde; tam güneş hâlesini dostlarla hayret ederek müşahede eylerken,

bizimle birlikte yüzkırkiki yaşında bir ihtiyar bulunup, o dahi o hâleye

şaşkınlıkla bakıp: Ben bu yaşıma geldim. Çok acayiplikler görmüşüm. ömrüm

içinde güneşin harman eylediğini görmemiştim. şimdi bunu dahi seyrettim,

demiştir.

sisin, kırağının ve çisenin maddi sebepleri: Yukarı çıkan buhardır ki, hem

kendisi az, hem harareti zayıf olduğundan, soğuk tabakaya ulaşmayıp, kendi

aşağı tabakasında kalıp, yere inmeğe başlar. Eğer o esnada ona, soğuk

isabet etmediyse, dağ başlarını kuşatıp, yeryüzüne dağılıp, duman gibi

gerisini örter ki, sis odur. Az bir hararetle havaya dönüşür gider. Eğer o

zayıf buhar, aşağıya inişte soğukla karşılaştıysa, o anda soğuğun

şiddetiyle donarsa, ufak ve berrak olup, zerreler benzeri iner ki, kırağı

dedikleri odur. Eğer o buhar, o soğukla donmazsa, suya dönüşüp, bitki

yaprakları üzerine inip, inciler benzeri damlalar olur ki,  jâle, şebnem ve

çise dedikleri odur.

Durumun gerçeği budur ve açıklanan atmosferin cümlei bileşik cisimlerden

sayılmıştır. Lâkin unsurlardan başkalaşmadan, bileşmiştir onun için böyle

çabuk değişime uğrar bulunmuştur. (Kendisinden başka ilah olmayan, nimet

verici ve celâl sahibi, hakîm ve sânî bulunan Allah münezzehtir.)

 
 ikinci madde kitapta yoktu... aslına sadık kaldık..

 
 Üçüncü Madde

 
Gece ve gündüzün itibarî sınırını ve saat miktarını bildirir.

 
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve matematikçilere göre: Bir gün bir

gecesiyle, güneşin gün yarısı dairesinden ayrılıp, küllî hareketle yine ona

döndüğü zamanıdır. Halka göre gece ve gündüz, güneşin batımından, yine

batışına değindir. Bir gün bir gecenin başlangıcını, güneşin, burçlar

kuşağının her bir noktasını geçmesinden farz etmek mümkündür. Lâkin

müneccimler, gün yarısı dairesinden başlamayı ıstılah etmişlerdir. Zira ki

burçlar feleğinden birer yay olan doğu ve batı farkları, ufuklar nedeniyle

duraklarda çok olur. Fakat gün yarısı dairesi nedeniyle burçlar

feleğinin kavis farkı her enlemde eşittir. Zira ki gün yarısı dairesi bütün

duraklara ekvator ufuklarının birisi olduğu için onun ufku makamında durucu

olur. Bir gün bir gecenin zamanı, küllî hareketin bir devresi üzerine

güneşin, o sürede, burçlar feleğinden batıya değin hareketiyle seyrettiği

doğuş yerleri miktarı fazla olur. Gündüzün zamanı, matematikçilere göre,

güneşin doğuşundan batışına varıncaya değindir. Din bilginleri katında,

şer'î gün, ikinci fecrin doğmasından güneşin batmasına dektir. Şu halde

gecenin zamanı, iki mezhebe nispetle gizli değildir.

Matematikçiler kendi gece ve gündüzlerinin her birin ortalama saatlere ve

zamanî saatlere taksim etmişlerdir. Ortalama saatlerin miktarları,

başlangıçta eşit olduğundan, bunlara: Eşit saatler dahi derler. Bu ortalama

saatlerin her biri, küllhi hareketin onbeş derece devretmesinin miktarıdır.

Zamanî saatlerin miktarları, günlerin ve gecelerin miktarları farkıyle

değişik olduğundan, bunlara: Eğri saatler dahi derler. Şu halde bu zamanî

saatler, gündüzün ya gecenin ilk oniki cüzünden bir cüzdür. Zira ki gündüz

geceden uzun olursa, gündüzün saatleri gecenin saatlerinden uzun olur. Eğer

gündüz geceden kısa olursa, saatleri dahi onunkilerden kısa olur. Şimdi

bundan anlaşıldı ki, gündüzün uzaması ve kısalmasıyle, ortalama saatler

değişir; zamanları ve bölümleri değişmez. Zira ki bölümleri daia onbeş

derecedir. Gündüzün uzaması ve kısalması hasebiyle zamanî saatlerin

zaanları farklı olur; sayıları farklı olmaz. Çünkü daima onikidir.

Matematikçiler, yıldızların hükümlerinde zamanî saatler itibar edip, sair

hesalar için ortalama saatle seçmişlerdir. Eşit saatler ile eğri saatlerin

sayı ve parçaları, gece ve gündüz eşitliğinde eşit olur. (Zamanları,

saatleri, gündüz ve geceyi döndüren Allah münezzehtir.)

 
 Dördüncü Madde
 

Hakiki güneş senesini, yıldızlara ve burçlara göre ayları, rumî ayların

isimlerini bildirir.


Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve müneccimler sözbirliğiyle

demişlerdir ki: Hakiki güneş senesini müddeti, burçlar feleğinin farz

olunan bir noktasından güneş kursu, kendine özgü batıya yönelik hareketiyle

ayrılıp, ta yine o noktaya dönünceye dek geçen zamandır. ama müneccimle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 22.bölüm
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:53:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 22.bölüm rüya tabiri,22.bölüm mekke canlı, 22.bölüm kabe canlı yayın, 22.bölüm Üç boyutlu kuran oku 22.bölüm kuran ı kerim, 22.bölüm peygamber kıssaları,22.bölüm ilitam ders soruları, 22.bölümönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes