> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Marifetname > 21.bölüm
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 21.bölüm  (Okunma Sayısı 760 defa)
12 Mayıs 2011, 12:23:15
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 12 Mayıs 2011, 12:23:15 »



21.BÖLÜM


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 
Hava küresinin alt tabakasını, tabiat ve vasıflarını, hareket ve isimlerini

ve sair durumlarını sekiz madde ile açıklar.

 
Birinci Madde

Hava unsurunun alt tabakasının bazı durumlarını bildirir.

 
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle

demişlerdir ki: Hava unsurunun alt tabakası, ateş tabakasına nispetle

dördüncü tabakadır. Bu tabakanın havası, çeşitli hareketlerle hareket

halindedir. Bunun kalınlığı ve derinliği, yaklaşık onaltı fersahtan fazla

mesafedir. Bu alt tabaka, kesif bir havadır ki, toprağa ve suya komşu olup,

onlara düşen güneş şuaları ve yıldızların akislerinin sıcaklığıyle

ılımlılık kazanıp, buna ârız olan kara ve denizlerin soğukluğuyle

kalmamıştır. Gökkuşağı, hâle, duman, ırağı ve çiğ; tan vakitleri, gece,

gündüz ve rüzgârlar bu tabakada oluşur. Eğer bu tabaka, güneşin ve

yıldızların sıcaklığıyle ılımlı olmasaydı, toprak ve sudan kazandığı

soğukluğu, üzerinde olan soğuk tabakanınkinden fazla ve şiddetli olurdu.

Nitekim kutup altında, tepe noktasından güneş uzak olduğundan, hava öyle

bir derecede soğuk olur ki, deniz donup, kardan boş hiç bir yer kalmaz.

Soğuğun şiddetiyle bitkiler ve hayvanlar helak olup, orada imaret mümkün

olmaz. Bu durumda, hava küresi üç tabakaya bölünüp, üst tabakası ateşe

komşu olduğundan oldukça sıcaktır. Orta tabakası, aşağıdan yükselen su

buharıyle komşu olduğundan, ifrat derecede soğuktur. Alt tabakası, yere ve

suya komşudur, lakin şuaların aksiyle tabiatı ılımlıdır. Onun için bu

tabakaya: Kürre-i nesîm derler. Buhar ve dumanla karışık olduğundan, buna:

Buhar küresi ve duman küresi de derle. Bu tabakanın havası kesif

olduğundan, güneşin ışığı ancak bunda zâhirdir. Yerin gölgesi ancak bunda

yürüyüp, döner. Onun için buna: Gece küresi ve gündüz küresi denilmiştir.

Bu kürenin rengidir ki, gök rengi görünmüştür. Zira ki, filozoflar

nazarında, bu tabakanın üstünde gece ve gündüz olmaz. güneş ve yıldızların

nurlu ışıkları, onda ay küresinin kesif cisminden gayri lâtif cisimlerde

yansıma ile ortaya çıkmaz. Lakin feleklerin gündüzü pâk bir nurdur ki, ne

şarkîdir, ne garbîdir. Orada sabah ve akşam yoktur. (Allah dilediğini

nuruna hidayet eder.) Bu tabakanın yeryüzünden yüksekliği belirtilen

kalınlığı miktarıdır ki, onaltı fersahtan fazlacadır.

 
İkinci Madde

 
Hava küresinin alt tabakasında meydana gelen çeşitli rüzgârları ve cihanın

yönlerini bildirir.

 
Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: çeşitli rüzgârların

meydana gelmesi, deniz dibinde hava, unsurunun değişik yönlere hareketi ve

dalgalanmasıyle olur. Nitekim denizin yüzündeki su unsurunun dalgalanması,

bir cüzünün bir cüzünü değişik yönlere yitmesiyle vücut bulur. Hava unsuru

ile su unsuru iki sâkin deniz iken, hava zerrelerinin hareketi hafif

olmuştur. Su zerrelerinin hareketleri ağrılık bulmuştur.

Rüzgarların meydana gelmesinin sebebi budur ki: Güneşin tesirinden ya

başkasından hâsıl olan dumanlar yerden yükselip, soğu tabakaya ulaştığında,

eğer onların sıcaklığı kırıldıysa, aşağıya inmek için hareket edip, bu

yüzden hava denizi dahi dalgalanır. Böylece rüzgar olur. Eğer

sıcaklıklarını yitirmedilerse, ateş küresine yükselirler. Ateş ise o

duanların yersel maddelerini yakıp, kalan havaî maddesini dönüsel

hareketiyle aşağı tarafa iter. İşte bu hareketle hava dalgalanıp, rüzgâr

olur. Rüzgârın bir sebebi de budur ki: soğuk tabakada bulutlar ağır olup,

yukarıdan aşağıya yöneldiğinden, bunlar, iniş hareketiyle suhunet bulup,

havaya dönüşerek, bizzat kendileri hareketli rüzgâr olur. Bu geriye dönüşle

hava dalgalanıp, rüzgâr olur. Bir ebedi dahi budur ki, bulutların

biribirine yığılmasından ve izdihamından hava yine hareketlenip,

dalgalanır. Böylece rüzgâr eser. Veyahut bulutlar kıvamda uyuşamayıp kesifi

hafifini ittiğinden, hafif bulutlar bir taraftan yürüyüp, havanın

dalgalanmasından rüzgâr meydana gelir. Bir sebebi dahi budur ki, havanın

ısınmasıyle bir taraftan yayılır, ona başka bir cisim karışmaksızın miktarı

fazlalaştığından, komşusu olan havayı iter, itilen komşusunu iter, böyle

böyle hava dalgalanarak gider. Bu itişme yavaş yavaş zayıflayan, merkezden

uzaklaştıkça, giderek hava sakinleşir. Mesela bir durgun suyun ortasına bi

taş atıldığında, ne şekilde dalgalanırsa, durgun hava dahi onun gibi

dalgalanır. Bir sebebi dahi budur ki: Hava yoğunlaşmasıyle ir tarafta

toplandığında, yine hava dalgalanası olur. Zira ki, havanın hacmi iyice

yoğunlaşıp, boşluk nedeniyle çevredeki hava zorunlu olarak o tarafa hareket

ederek,rüzgâr peyda olur. Bir sebebi de budur ki, yerden yükselen

dumanların bazısı, soğuk tabakaya ulaşmazdan önce havaya dönüşüp, bir

taraftan bir tarafa hareketle rüzgâr olur.

Sam yelinin sebebi ise, şihab maddesinin kalıntıları olan göktaşlarıyla

karışarak yakıcılaşan havanın hareketleridir. Yahut halis havanın, sıcak

araziden geçmesinden, yakıcı niteliği ile nitelenip, sam yeli olur.

Kasırganın sebebi: O ki, yeryüzünü süpürür, devran ile kendi kendine

sarılıp ayağa kalkar gibi görünür, havaya yükselir. Bu yele: Ümm-ü zevba

(burgan) derler. Bunun çoğunlukla sebebi odur ki: Soğuk tabakadan inen

rüzgâr, bulutlarla karşılaşıp, bulutlar da çeşitli rüzgârlarla deveran

etmekteyken, o inen rüzgâr dahi dönmeye başlayıp, bu haliyle yere iner. O

anda, çalı-çırpı ve toz-toprak ne bulursa döndürüp, endamıyle bir daire

görünür ve kâh olur ki, çeşitli yönlerden esen rüzgârlar birbirine

rastlayıp, itişerek, yerden kopardıklarıyla birbirlerine saldırırlar. O

anda, rüzgârların arasında kalan şeyler sıkılıp, bükülüp, minare gibi

yükselir. Güya ki, uzuvları var gibi, birbiriyle sarmaş dolaş görünürler.

Kâh olur ki, denizde geriye rastlayıp, döndürür. Kâh olur ki, bu buragan

ortasına bir bulut düşüp, onu havada döndürürken, büyük bir hortum

şeklinde görünür.

Şahıslara göre cihanda yönler altıdır ki: Şahsın altı, üstü, önü, arkası,

sağı ve soludur. Lakin astronomlar, cihanın dört yönünden, güneşin doğduğu

tarafa, doğu; battığı tarafa, batı adını vermişlerdir. Doğuya dönük olan

kimsenin sağ tarafına güney, sol tarafına, kuzey demişlerdir. Bu sayılan

dört yönün aralarında dört yön daha koyup, tertip etmişlerdir. Doğu ile

kuzey arasına: Yaz doğusu (kuzeydoğu), doğu ile güney arasına: Kış doğusu

(güneydoğu), güneyle batı arasına: Kış batısı (güneybatı), batı ile kuzey

arasına: Yaz batısı (kuzeybatı), adlarını vermişlerdir. Şu halde cihanın bu

altı yönüne, sekiz rüzgâr nispet ve tayin edip: Doğu, batı, güney, kuzey

taraflarından hareket eden dört rüzgârı; temel rüzgârlar itibar

etmişlerdir. Bunların aralarında esen rüzgârları, tâli rüzgârlar itibar

ederler. Bu rüzgârlarla yelkenli gemiler denizlerde her yöne gitmişlerdir.

İstenen sahillere yetmişlerdir.

İmdi, rüzgârlar gönderici olan kâdır ve kayyumun kudret ve azametini bir

kere fikredip düşünsen ki, bize gönderdiği bu rüzgârların, ağır gemileri

yürütüşü, bulutları yayışı gibi nice büyük faydaları vardır ki, binde biri

ancak bilinmiştir. Zira ki, "Rüzgâr olmasaydı, herşey bozulurdu,"

denilmiştir. Çünkü havanın yönlere hareketi bu kadarlık açıklandı. Şimdi de

fayda ve özelliklerini açıklayalım, ta ki he bi nefeste iki nimet olduğu,

herkese ayan olup, herkes kendini nimete batmış bilip, nimet vericiye

şükredici olalar.

 
 Üçüncü Madde

 
Bizi kuşatan havanın, bedenlerimize ve ruhlarımıza olan tesirlerini ve

menfaatlerini bildirir.

 
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Hak'ın tesiriyle, bizi

kuşatmış olan havanın bedenlerimize tesiri çok açıktır. Bu hava,

bedenlerimizin ve ruhlarımızın unsuru olduğundan, ruhlarımıza ulaşan

âdaletli bir fâil gibi sıhha ve âfiyetimizin sebebi olmuştur. Bu durumda

havadan ruhlarımızda hâsıl olan tadil, iki şekildedir. iri rahatlandırma,

diğeri temizlemedir. Rahatlandırma: Ruhunhararetli mizacı hapsolunarak

şiddetlendikçe, ona akciğerden ve can damarlarına bitişik olan nabz

mesamelerinden hava vermektir. Zira ki,bizi kuşatan hava, ruhumuzun aziz

mizacına kıyasla, gayet soğuktur. Şu halde havanın sadmesi ruha ulaşıp,

karıştığında, hayatımızın sebebi olan nefesin etkisinin kabulü yeteneğinde...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 21.bölüm
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:17:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 21.bölüm rüya tabiri,21.bölüm mekke canlı, 21.bölüm kabe canlı yayın, 21.bölüm Üç boyutlu kuran oku 21.bölüm kuran ı kerim, 21.bölüm peygamber kıssaları,21.bölüm ilitam ders soruları, 21.bölümönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes