> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Sürgün
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sürgün  (Okunma Sayısı 732 defa)
17 Mayıs 2010, 15:08:16
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 17 Mayıs 2010, 15:08:16 »



Sürgün

Evinin penceresinden, bahçedeki gülleri seyrederken, zihni epeyce uzaklara gitmişti. Bir memleketini düşündü bir de bulunduğu yeri... Aradaki uzaklık, dört bin kilometreye yakındı.
Kat kat olmuş hüzünlerin, kendisini daha da derinden sarstığını fark etti. İç içe geçmiş halkalar gibi bir hüzünden başka bir hüzne giriyordu. Eylül ayında olduğunu hatırladı. Doğadaki canlılar ömrün faniliğini söylüyorlardı. Ağaçların başında kalan tek tük sararmış yaprakları düşündü.

"Bu dünyada her canlı gurbet hayatı yaşıyor", diye mırıldandı.
Vatanından, sevdiklerinden ayrı kalması ona, bir gün dünya yurdundan da ayrılacağını hatırlatıyordu.
"Bu senenin güzünde iç içe ve daha derinden bir hüzün yaşıyorum", dedi.

O böyle düşünürken kapının zili duyuldu. Kendini toparladı, kapıyı açtı. Karşısında başı yazmalı, saçları ağarmış bir kadın duruyordu.
-Siz Türk müsünüz? dedi kadın.
Genç adam şaşırdı. Çünkü burası Türkiye değildi.
-Türkçe konuşan birisinin burada ne işi olabilir? diye düşündü. Neden sonra:

-Evet, Türküm!... diyebildi.
İstanbul'dan mı geldiniz? diye sordu kadın.
-İstanbul'dan geldim ama İstanbullu değilim dedi genç adam. Gurbette hissettiği hüzün duygularından sıyrıldı. Bir an için kendini akrabalarının yanında hissetti. Karşısında duran kadına:
-Siz Türkçe'yi nereden biliyorsunuz? Türk müsünüz? diye sordu.
-Evet, Türk'üm! diye cevap verdi kadın. -Türkiye'nin neresinden?
-Karadeniz'den balam (1)
-Karadeniz'in neresinden?
-Kırım'dan...
Genç adam, tekrar sordu:
-Kırım mı dediniz?...
-Evet, dedi yaşlı kadın... Karadeniz'in gerdanında inci gibi salınan yarım ada var ya, işte oradan...
Genç adam gözlerini kısıp, bakışlarını yukarıya doğru dikti. Belli ki, Kırım'ı gözünün önüne getirmeye çalışıyordu. Neden sonra:
-Hımm!... Kırım ha!... dedi. Fakat sizi, Özbekler'den daha rahat anlıyorum...
-Elbette balam, dedi yaşlı kadın ve devam etti. Kırım, Türkiye'nin en son kırıma uğradığı yerdir. Sivastopol (2) önünde Osmanlı gemilerinin beklediğini, babalarımız daha dün gibi hatırlıyor.... Ama kırılmalar bizim zamanımızda başladı. Bir anda, sudan çıkmış balığa döndük. Sınırlar kapandı, çaresiz kaldık.

Ağıtlar yaktık, deniz ufkuna baktık, hicran ve ümit duygularıyla yatıp kalktık. Ama ne bir selam ne bir haber aldık. Ondan sonra bir daha birbirimizi göremedik...

Duyduklarına inanamayan genç adam, şaşkınlık içinde:
-Siz nerede oturuyorsunuz teyze? diye sordu.

Kadın, işaret parmağıyla az ötedeki avlulu evi göstererek:
-Şu gördüğün evde oturuyorum balam, dedi.

Genç adam, yaşlı kadına tez ısındı, yabancılık hissetmedi.
Kırım sözü, adamın beyninde şimşek gibi parlamıştı. Ard arda gelen sorular, kafasında adeta bir ağ oluşturmuştu. Merakını yenemeyip sordu:

-Sizin adınız ne teyze? -Neriman, balam...
-Neriman teyze, kimlerle kalıyorsunuz burada?
-Bizim horanta (3) kalabalıktır balam... Benden başka burada kızım, damadım ve iki de torunum var.
Neriman teyze, genç adamın tekrar soru sormasına fırsat vermeden, ona bir teklifte bulundu:
-Balam, bu akşam seni bize bekliyoruz. Akşam yemeğini birlikte yeriz. Böylece ev halkıyla da tanışmış olursun, tamam mı?
Genç adam heyecanlandı. Kelimeler diline dolaştı, gırtlağında düğümlendi. Merakı iyice arttı. "Hayır" demek istemiyordu. "Evet" dese ayıp mı olurdu? Kafasında o anda birçok soru dolaştı ve sonunda kararını verdi:
-Tamam Neriman teyze, akşam size geleceğim...
Neriman teyze, yitirdiği çocuğunu bulmuş bir annenin sevinciyle, etrafına gülücükler dağıtarak evine döndü.
Genç adam, evde tekrar yalnız kalmıştı. Kendi kendine yüksek sesle şöyle dedi:
-Ey rahmeti bol Allah'ım!... Şu gurbet ilde, dilimi konuşan bir insana beni komşu ettiğin için sana ne kadar şükretsem azdır!...
Oturduğu yerden kalktı ve pencere kenarına gitti. Bir süre, dışarıdaki hazan vurmuş manzarayı seyretti.

Akşamın alaca karanlığı düşmüştü. Genç adam, oturduğu apartmandan indi. Yayaların kullandığı dar, bozuk ve karanlık yola girdi. Gideceği yer birkaç yüz metreden fazla değildi. Onun için acele etmeden, emin adımlarla yürüdü.

Tirşe maviye boyanmış, büyükçe bir kapının önünde durdu. Bu kadar büyük bir kapı ancak kalede olabilirdi. Demirden yapılmış, çift kanatlı ve birkaç sürgüsü olan dev bir kapıydı bu... Bahçeli, avlulu, müstakil bir ev kapısı olduğu belliydi. Ne duvardan atlamak mümkündü ne de kapıdan... Kendi kendine mırıldandı:

-Düşmanı büyük olmayanın kapısı büyük olmaz. Kimlerden korunmak için yapıldı acaba?
Yoksa sokaklar hırsız mı üretiyor?...

Neden sonra toparlandı, zile bastı... Çok geçmeden avludan yürüme ve konuşma sesleri duyuldu. Kapının arkasına birisi gelmişti. Demir sürgüleri açmaya çalışıyordu. Açılan her bir sürgü, çekiçle demir kapıyı dövüyormuş gibi ses çıkarıyordu.
Sürgüler, birbiri ardına açıldı, son olarak da kapı aralandı. Genç adam dışarıda, kapının yan tarafında, biraz çekingen biraz da merakla bekliyordu. Kapının arkasında kimin olduğu belli değildi.
Kapı açılır açılmaz bir kurt köpeği zıpkın gibi dışarı fırladı. Adam, korkudan donakaldı.

Köpek, çok yırtıcı ve ürkütücü görünüyordu. Saldırmamıştı ama karşısına geçip durmadan havlıyordu. Köpek ne saldırıyor ne de adamın bir yere kımıldamasına izin veriyordu.

Genç adam, köpeğin karşısında çaresizlik içinde beklerken, kapıda Neriman teyze belirdi. Onun görünmesi adama rahat bir nefes aldırttı.

Neriman teyze, köpeğin havlamaya devam ettiğini görünce:
-Similov sus! dedi.
Köpek sustu, kuyruğunu arka ayaklarının arasına kıstırıp, başını içeri çekerek geri döndü.
-Parçalayacak diye korktum Neriman teyze!... dedi adam.
-Parçalamaz, korkma! Bu, eğitilmiş bir köpek. Belleğindeki komutları unutmaması için yılda iki kez eğitim merkezine götürüyoruz, dedi Neriman teyze.

Neriman teyzenin konuşması genç adamın dikkatini çekti. Genç adam, bilgili ve kültürlü bir insanla karşı karşıya olduğunu fark etti.
Birlikte içeriye girdiler. Burası geniş bir avluydu. Dış kapıdan, içerideki giriş kapısına kadar olan avlu betondan yapılmıştı. Böylece, giriş çıkışlarda çamura, toza bulaşmamış oluyorlardı.
Ortalık, iyiden iyiye kararmıştı. Hep birlikte içeri girdiler. Masa kurulmuştu. Baş köşeye misafiri oturtmuşlardı.
Adam, kendisine gösterilen ilgiden hem memnun hem de mahcuptu.

Neriman teyze ise, üzerindeki aşçı önlüğüyle ortalıkta dört dönüyordu. Herkes masaya oturmuştu, o ayaktaydı.
Adam:

-Neriman teyze siz oturmadınız!... dedi.
-Ben aşçı başıyım, oturmayacağım, dedi Neriman teyze. Arkasından ev halkını tanıttı:
-Bu benim tek çocuğum ve tek kızım... Bu damadım... Bunlar da iki erkek torunum...
Adam, bu tanışma faslından memnun kalmıştı. Sohbet ortamının oluşması için fırsat kolluyor-du.
Neriman teyzenin damadına sordu:
-Siz ne iş yapıyorsunuz?
-Çalışmıyorum
-Peki sizin aileniz de Kırım'da mı doğmuşlar?...
-Hayır! Benim ailem Rus... Annemin annesi
Kırım Tatarı imiş...
-İyi ama siz hepiniz Tatarca konuşuyorsunuz!...
-Sovyetler dağıldıktan sonra Neriman teyzeniz, evde Rusça konuşmayı yasakladı. Horanta'ya, Tatarca konuşma zorunluluğu getirdi. Onun sayesinde, tek tük kelimeden başka bir şey bilmediğimiz ana dilimizi öğrendik.

Damadın, "ana dilimizi..." sözünde apayrı bir sıcaklık hissetti genç adam.

-Sizin ana diliniz Tatarca değil ama!... dedi.
-Ben kendimi Tatar kabul ediyorum ve ana dilim de Tatarca'dır dedi damat.
Genç adam, üzerindeki misafir çekingenliğini atmış görünüyordu. Tekrar sordu:
-Sizin adınız ne?
-Remzi.
Remzi ismini duyunca şaşırdı. Birkaç kez tekrarladı:
-Remzi, Remzi... Remzi haa!... Vay canına!... Türk ismi bu!...
Damadın, kendini Tatar olarak kabul ettiği belliydi. Genç adam damada, Kırım'ı görüp görmediğini soracaktı ki, Neriman teyze, elinde tepsiyle çıkageldi.
Nefis bir yemek kokusu bütün odayı kaplamıştı. Genç adam sordu:
-Neriman teyze bu ne yemeği?
-Bu Tatar yemeği balam! Biz bunun adına "çibörek" deriz. Bir taraftan yemek yiyorlar, bir taraftan da sohbet ediyorlardı. Masanın kenarında sessiz sakin oturan evin kızı:
-Ben çay suyu koyayım, diye kalktı. Neriman teyze söze karıştı:
-Sen otur balam! Bugün bütün işleri ben yapacağım! Genç adam şaşırdı:
-Bugün bütün işleri neden siz yapacaksınız Neriman teyze? diye sordu.
-Türkiye'den gelen bir insana hizmet etmek sevaptır da ondan... dedi yaşlı kadın. Bu söz karşısında, genç adamın gözleri doldu.
Kırım'ın meşhur "çiböreğini" hep birlikte yediler.

Genç adamın aklı, Neriman teyzedeydi. Görünüşüyle, konuşmasıyla, hareketleriyle tam bir Osmanlı kadınıydı Neriman teyze. Kırım'da doğmuştu ve daha da önemlisi Kırım sürgününü yaşamıştı. Genç adam, bu tarihi sürgünün canlı tanığını bulmuştu. Yüreğinin kıpırdadığını fark etti. Mutfakla sofra arasında mekik dokuyan Neriman teyzeye seslendi:

-Neriman teyze!... Gel hele şöyle yanıma!... Kırım sürgününü anlat biraz!... Neriman teyzenin benzi atmıştı. Ne zaman Kırım sürgününden söz açılsa hep böyle olurdu. Genç adamın teklifine Neriman teyze, kısık ve ürkek bir sesle cevap verdi:
-Çay suyunu koyup geliyorum!

Genç adam, yaşlı kadının anlatacaklarını merakla bekliyordu.
Neriman teyze, başında erguvan renkli yazması ve üzerinde aşçı önlüğüyle gelip masanın bir köşesine ilişmek istedi. Bu hareket genç adamın gözünden kaçmadı.

-Neriman teyze, yanımdaki sandalyeye gelir misiniz şöyle!... dedi.
Kadın, rahatsızlık veririm düşüncesiyle önce gelmek istemedi.
-Burası iyi balam!... dedi.

Genç adam ısrar etti:
-Neriman teyze, ne olur beni kırma!...
Kadın mahcup bir tavırla ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sürgün
« Posted on: 26 Nisan 2024, 19:51:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sürgün rüya tabiri,Sürgün mekke canlı, Sürgün kabe canlı yayın, Sürgün Üç boyutlu kuran oku Sürgün kuran ı kerim, Sürgün peygamber kıssaları,Sürgün ilitam ders soruları, Sürgünönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes