๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Makale Dünyası => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 02 Ağustos 2010, 01:09:49



Konu Başlığı: Sevgilim bana bakıyor!
Gönderen: Zehibe üzerinde 02 Ağustos 2010, 01:09:49

Sevgilim bana bakıyor!

‘Üzüntüsüz yaşam sanatı’ üzerine birçok kitap çalışması var piyasada. Bu tarz kitapların adına bakanlar, üzüntüsüz yaşanabileceğini düşünüyorlar. Öğrencilik yıllarımda bu tarz kitaplardan bende okudum. Şahsen, buna benzer bir kitap yazacak olsaydım, adını, ‘üzüntüsüz yaşama sanatı’ değil, ‘üzüntülere rağmen ayakta kalmamız gerektiğini’ anlatan bir çalışma yapardım. “Derdi olmayana insan bile denmez. Ancak hayvanlar dertsiz, sıkıntısız olur” diyen büyüklerin ellerinden öpmeli. Dünya üzüntüsüz yaşama yeri değildir.

Yaşamak, üzüntülere rağmen ayakta durmayı başarabilmektir.

Ancak sarhoşlar üzüntüsüz olur

Sarhoşu nasıl anlarız diye sorulduğunda, Davut el-Isfahani: “Eğer üzüntüleri dağılmışsa ve gizli sırlarını ifşa ediyorsa, sarhoştur” diye cevaplamış. Demek ki, hiçbir üzüntüsü olmayan, dertsiz görünen, mutluluk naraları atan insan, normal bir insan değildir. Ancak sarhoşlar üzüntüsüz olur.

Acıların çocuğu!

Hep sıkıntılarını düşünmek, hep sıkıntılarından bahsetmek bazı insanlarda hastalık olmuş sanki. Ne zaman bir araya gelseniz hep sıkıntılarını anlatıyorlar. Hastalık hastası insanlar gibi, her şeyi dert ediyorlar. “Ben neler çektim neler!” diye bir söze başlarlar, zannedersiniz ki karşınızda, acıların çocuğu küçük Emrah var!

Yazıya çalışırken, facebook’ta paylaşılan şu mısralara rastladım.

Bir bak etrafına

Herkes mutlu bir sen misin üzgün?

Dertler türlü türlü

Her biri bir sürgün!

Ama unutma ki ALLAH var!

Gülsün yüzün!

 

Allah (cc) beni unuttu mu?

“Neden her şey beni buluyor. Allah’ım gör artık çektiğim acıları!” diye feryad eder acıyla kıvranan insan. Dert söyletirmiş insanı… Buna söylemek mi denir, söylenmek mi? Belki de en doğrusu inlemektir. Acı hafifleyince ne söylediğini de hatırlamıyor insan. Çoğu zaman pişman oluyor. Acının taze ve yoğun olduğu zaman, acıdan sarhoş oluyor insan belki de.

“Allah’ım beni unuttun mu?” diye inleyenlere, ilahi bir cevap gelse, nasıl bir cevap olurdu? Alemlere rahmet olarak yaratılan Peygamberimize uzun bir müddet vahiy gelmeyince, çok üzülmüş. Bu yoğun üzüntüsüne karşılık Allah, Duha suresini indirmiş.

 

Ey Sevgili! En Sevgili!

Seni mektupsuz bırakınca daraldın mı? Seni bıraktığımı, sana darıldığımı mı düşündün. Ben ki seni Alemlere rahmet olarak yarattım, hiç unutur muyum?

Ey Sevgili! En Sevgili!

Her gecenin bir sabahı olduğunu unutma! Gecelerin karanlıklarında ürktüğün zaman bil ki, ahret hayatı dünya hayatından daha hayırlıdır. Hayat yolculuğun, böyle sürüp gidecek. Bazen mutlu olacaksın, bazen hüzünleneceksin. Zor günlerinde, ahrette rahat edeceğini düşün.

Ey Sevgili! En Sevgili!

Sen ki yetim doğdun. Ben seni sahipsiz bırakmadım. Nasıl ki ben sana sahip çıkmışsam, sen de çevrendeki yetimlere sahip çık. Sana bahşedilen nimetlerden sende çevrendekilere ver.

Ey Sevgili! En Sevgili!

Sen ki etrafında ki olumsuzlukların, yanlışların farkındaydın. Ancak neyle nasıl mücadele edeceğini bilmezdin. İnsanların gittiği yolun, yolların yanlış olduğunu biliyordun ancak doğru yolu bulamıyordun. Nasıl ki bugüne kadar ben sana yol göstermişsem, bundan sonrada sana yol göstermeye devam edeceğim.

Ey Sevgili! En Sevgili!

Sen fakirdin. Ben seni zengin ettim. Sende etrafındaki fakirlere sahip çık. Senden yardım isteyeni, sana el açanı sakın azarlama. Elindeki imkanlar ölçüsünde fakirin gönlünü al. Elinden hiçbir şey yoksa tebessüm et onlara. Dua et ki yürekleri ferahlasın.

Ey Sevgili! En Sevgili!

Benim sana verdiğim nimetleri unutup, vermediklerimi düşünerek sıkıntıya sokma kendini. Dünya geçici, fani bir imtihan yeridir. Bazen nimet vererek bazen nimetlerden mahrum bırakarak imtihan ederim seni.

Ey Sevgili! En Sevgili!

Kısa bir müddet seni mektupsuz bırakınca, dünya sana dar gelmeye başladı. Senden sonrakiler de bilsin ki, ne zaman bu mektuplarımı okumaktan vazgeçer, mektuplarımda anlattıklarımdan uzaklaşamaya başlarsalar, dünya onlara dar gelir.

(Duha suresinden ilham ile yazılmıştır) 

* * * * * * *

Birkaç yıldır Mevlana ve Şemsi Tebrizi hakkında daha çok okumaya başladım. Ne kadar geç kaldığımı da okurken fark ettim. Şems, şehir şehir dolaşırken yaşadığı bir olayı anlatıyor.

Bir gün Urfa’da bir adam gördüm. Kırbaçlandığı halde sesi çıkmıyordu. Kırbaçlandıkça susuyordu. Peşine takıldım ve niçin kırbaçlandığını sordum. Acıdan gözleri kızarmış olan adam, hüzünle nemlenmiş gözleriyle bana baktı.

“Bir kadına aşık olduğundan bu hale düştüm!” dedi.

“Bu kadar acı çektiğin halde neden ses çıkarmadın?” diye sordum.

Bana öyle bir cevap verdi ki, o an acı, aşk, sabır gibi kavramların tanımıyla ilgili ezberlediğim her şey uçtu gitti.

“Sevgilim bana bakıyordu” dedi.

Bunun üzerine kendisine: “Ya yüce Allah’ın seni hep gördüğünü bilseydin!” dediğimde haykırarak yere düştü.

Hayatı, yaratıcı tarafından her an seyrediliyormuş gibi yaşamayı ne kadar güzel anlatıyor Şems. Çok bunaldığınız zaman bunu hatırlamanız faydalı olur. Duha suresini okuyup tefekkür etmek, ilaç gibi gelir insana. 

Unutmayın; Sevgiliniz size bakıyor!

 

 

Sait ÇAMLICA

Eğitimci – Yazar