> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar..
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar..  (Okunma Sayısı 893 defa)
06 Kasım 2009, 00:23:21
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 06 Kasım 2009, 00:23:21 »



SAHABE VE BİR TEKNİK TERİM OLARAK ''SAHABENİN ADALETİ'' ÜZERİNE MÜLAHAZALAR

 Ebubekir SİFİL

Modern zamanlarda Batılı Müsteşrikler marifetiyle üzerinde soru işaretleri oluşturulmuş, onların söylediklerini “kopyala-yapıştır” yöntemiyle çoğaltmayı “ilim yapmak” ve “Din’i kurtarmak” zanneden yerli Müsteşrikler eliyle de “tekinsiz alan” olarak ilan edilmiş bir konuyu mercek altına almayı amaçlayan bu yazı, birkaç yönden çerçevelendirilmek durumunda.

 

Öncelikle Sahabe konusunda Havariç, Şia, Mu’tezile… gibi fırkaların tarih içinde ortaya attığı iddialar yine tarih içinde mukabelesini bulduğu için burada ancak gerektiği oranda bu noktaya değinilecektir.

İkinci olarak, “Sahabe” genel başlığı altında söylenmesi gerekenlerin birçoğu ancak, bu yazının kaleme alınış maksat ve hedefinin gerekli kıldığı ölçüde bahse konu edilecektir.

Şu halde burada üzerinde durulacak temel nokta, en genel ifadesiyle modern zamanlarda Sahabe konusunda ileri sürülmüş bulunan ve Sahabe’nin tezyif, taz’if ve tenkidini amaçlayan iddialardır. Ancak bunu yaparken, söz konusu iddiaların hedefi olan sahabîlerin her biri hakkında ileri sürülen hususların kritiğine yönelmek teknik açıdan imkân dışı olduğundan, sadece belli başlıklarla yetinilecektir.

 

Sahabe kuşağı niçin önemli?


Sahabe hakkında nazil ve varit olmuş (Sahabe’nin faziletini, onlara karşı gösterilmesi gereken edep ve saygıyı anlatan) ayet ve hadisler gerek Sahabe tabakasına münhasır olmak üzere kaleme alınmış eserlerde, gerekse son dönemlerde bu konuya tahsis edilmiş araştırmalarda toplu halde görülebileceği için burada onların tekrarıyla iştigal etmeyeceğim.

Ehl-i Sünnet’in Sahabe telakkisi işaret edilen bu nasslar temelinde oluşmuştur ve bu meselede sağlıklı bir kanaate sahip olmak için bu nasslar behemehal belirleyici kılınmalıdır. Dolayısıyla burada daha ziyade meselenin pratik boyutlarına dikkat çekmek üzere ifade etmeye çalışacağım hususlar değerlendirilirken meselenin o veçhesi devamlı surette hatırda tutulmalıdır.

Sahabe’yi “vazgeçilmez” kılan hususların başında, bu “Din”i bize nakleden ilk kuşak olma özelliğini taşımaları gelir. Buradaki “Din” kelimesinin, ihtiva ettiği bütün unsurları vurgulamak üzere büyük harfle ve tırnak içinde verildiğine dikkat edilmelidir. Bu husus şu önemli noktaların altının çizilmesini gerekli kılar:

1.

Sözü edilen unsurların başında elbette Kur’an gelir. En spesifik anlamıyla sebeb-i nüzul bağlamında tezahür eden Sahabe-Kur’an ilişkisi, bu yönüyle cahiliye Arabının cahiliye şiirlerini ve eyyamını ezberleyip aktarması gibi tek yönlü, mekanik ve yüzeysel değil, kelimenin bütün ağırlığıyla “varoluşsal” bir ilişkidir. Bir başka ifadeyle Sahabe, Kur’an’ın canlı bir süreç içerisinde adım adım inşa ettiği ilk ve tek nesildir.

Denebilir ki Kur’an, sadece Sahabe’nin değil, bütün mü’minlerin iç ve dış dünyasını inşa edici ve kendisine inanan herkesin ruhunda dönüşümler oluşturucu özelliktedir. O halde burada Sahabe’ye mahsus olan, Sahabe’yi “özel” kılan nedir?

Bu sorunun cevabı şudur: Bugün Kur’an bize, nüzul süreci bizim müdahil olmadığımız bir dönemde tamamlanıp bitmiş ve iki kapak arasında toplanmış bir metin olarak, yani “Mushaf” olarak hitap etmektedir. Bugün hiçbirimizin hayatında “Acaba bugün Rabbimiz ne buyuracak”, ya da başımıza gelmiş bir olay hakkında “vahiy nasıl bir çözüm getirecek” gibi bir sorunun heyecanlı beklentisinden söz edilemez.

Oysa Sahabe için durum böyle miydi? Onlar için Kur’an, kimi zaman isim vererek[1] kimi zaman ima ve işaret yoluyla[2] kimi zaman da belli özelliklerini anarak[3] kendilerinden bahseden, sabah ve akşam, hazarda ve seferde, darlıkta ve genişlikte… kısacası hayatın her anında ve merhalesinde yeni bir heyecan, yeni bir hüküm/mesaj, yeni bir oluş, yeni bir davranış ve anlayış kodu, yeni bir idrak boyutu demekti.

Nazil olan her ayeti hücrelerine sindirircesine bellemek, fehmetmek ve ilk elden muhatapları olarak onu eksiksiz biçimde hayata aktarmanın gayreti içinde olmak onların biricik varlık amacını oluşturuyordu. Hayatın her anını canlı nüzul sürecinin rehberliğinde adım adım kat etmek, nüzul sürecinin bir parçası olma bahtiyarlığına hiçbir zaman eremeyecek nesiller için –belki “anlaşılması” değil ama– “hissedilmesi” imkân dışı bir meseledir…

Sahabe-Kur’an ilişkisi, sadece onların nüzul sürecine müdahil olmalarıyla sınırlı değildir. Bu ilişki aynı zamanda Kur’an’ın sonraki nesillere aktarımında Sahabe’nin vazgeçilmez rolünü de belirlemektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, Sahabe’nin buradaki fonksiyonu kuru bir nakil ameliyesinden ibaret değildir. Dolayısıyla Modern dönemde yerli İslamiyatçıların, bir yandan İslam’ın tek kaynağının Kur’an olduğunu söylerken, diğer yandan onu bize nakleden mütevatir zincirin bu en hassas halkası hakkında fütursuzca kelam etmesi, bindiği dalı kesen kimsenin hamakatinden daha hazin bir manzara oluşturmaktadır.

Kur’an’ın korumasının bizzat Kadim Kelam’ın sahibi tarafından garanti edildiği bu babda sık sık ileri sürülen argümanlardan biri olarak dikkat çekmektedir. Oysa bu ilahî garantinin, Kur’an’ın korunmasında ve aktarımında Sahabe halkasının hassasiyeti üzerinden fonksiyon icra ettiğini gözden uzak tutmak mümkün değildir. Aksi halde Kur’an’ın ilahî garanti altında bulunduğunu ifade eden 15/el-Hicr, 9 ayetinin –sırf aklî bir ihtimal olarak– Kur’an’a bilahare eklenmiş olamayacağını garanti etmek mümkün olmayacaktır. Bir diğer ifadeyle, herhangi birisi bu ayeti bizzat Sahabe’nin Kur’an’a sonradan eklediğini iddia edecek olursa, Sahabe hakkında ileri geri konuşan kimselerin bu iddiaya verecek hiçbir tatminkâr cevabı olamaz…

2.

Sahabe’nin bu “Din”i bize nakleden ilk kuşak olması, Kur’an’ın ilk mübelliğ, mübeyyin ve müfessiri olan Sünnet’in de bize onlar kanalıyla gelmiş olmasını tazammun eder. Bu Din’in sahibinin, Yüce Kelam’ının “tebliğ”ini olduğu gibi “beyan”ını da Sünnet’e havale ettiği hatırlanacak olursa[4] Sahabe’nin bu bağlamdaki önemi kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Zira Kur’an’ın olduğu gibi Sünnet’in de ilk muhatabı, muhafızı ve nakilcisi Sahabe’den başkası değildir.

Hem bizzat Kur’an’ın nüzul sürecinin müdahil ve müşahitleri olmaları, hem de Sünnet’in sebeb-i vürudunu teşkil etmeleri dolayısıyla Sahabe halkasının Kur’an bağlamındaki önemi neyse, Sünnet bağlamındaki önemi de odur.

Daha da önemlisi, Kur’an’ın anlaşılması, hayata aktarılması ve ondan hüküm istinbatı noktasında Sahabe’nin Sünnet’ten aldığı eğitim ve ilham, sonraki nesillerin Kur’an ve Sünnet’e yaklaşımını belirleyen en önemli etken olmuştur.

Zâhid el-Kevserî merhum bu konuda şunları söyler:

“Hz. Peygamber (s.a.v), ashabını Din’de fıkıh sahibi yapmış ve kendilerini istinbat yöntemleri konusunda eğitmişti. Hatta daha kendisi hayattayken Sahabe’den 6 kadar şahıs fetva veriyordu. Hz. Peygamber (s.a.v)’in ahirete intikalinden sonra Sahabe bu 6 kişiden Fıkıh öğrenmeye devam etmiştir. Onların, Sahabe ve Tabiun arasında fetva vermekle meşhur olmuş öğrencileri mevcuttu…”[5]

Çünkü Sahabe, Kur’an’ın beşer boyutundaki somut dili ve tecellisi olan Hz. Peygamber (s.a.v)’e –sadece fizik değil, aynı zamanda tabir doğruysa “ontik”– yakınlıkları dolayısıyla “mizac-şinas-ı Resul” bir nesildir. Abdullah b. Mes’ud (r.a)’ın, Sahabe’ye ittibayı temellendirirken kullandığı, “Allah Teala’nın Resulü için seçtiği Sahabe’nin izinden ayrılmayın” tarzındaki ifade de bu gerçeği vurgulamaktadır.

Din’in, Hz. Peygamber (s.a.v)’in rehberliğinde, ama artık O’nun fizik varlığı olmaksızın yaşanmaya başladığı ilk dönem Sahabe dönemidir. Bu dönemin, Din’i Peygamber’den telakki eden ilk neslin, yani ilk İslam toplumunun kendi ayakları üstünde durma tecrübesini yansıtması dolayısıyla ayrı bir önemi haiz bulunduğu muhakkaktır. İslamî ilimlerin usullerinin “beşer tecrübesi” bağlamında ilk referansını Sahabe kuşağının oluşturmasının esprisi burada yatmaktadır.

 

Sahabî kimdir?



Muhaddisler’in çoğunluğu ile Fukaha ve Usulcüler’in çoğunluğunun “Sahabe” tanımı arasında önemli bir farklılık bulunduğu, konuyla ilgili kaynakların hemen tamamının yer verdiği bir husustur. İlk gruptakiler, mü’min olarak Efendimiz (s.a.v) ile görüşmüş ve mü’min olarak ölmüş herkesin sahabî olduğunu söylerken, ikinci gruptakiler bu tanımı Efendimiz (s.a.v) ile uzun süre birlikte olmuş kimselere tahsis etmişlerdir.[6] Bu yazının ilgilendiği esas noktalar itibariyle ayrıntı olarak kabul edilebilecek hususlardan sarf-ı nazar ederek aktardığım bu tesbit, mevzu-i bahsimizde önemli bir ihtilafı ortaya çıkarmaktadır. Bu ihtilafta belirleyici unsur, ilk gruptakilerin kelimenin lugat anlamını, ikinci gruptakilerin ise örfî anlamını esas almış olmasıdır.

Bu ihtilafın pratik sonucu nedir?

Usul-i Hadis kaynaklarında okuduğumuz “Sahabe’nin tamamı uduldür” hükmü, Usulcüler’in konuyla ilgili tavrı bakımından iki noktada işkâl oluşturuyor: Usulcüler’in “sahabî” tanımı daha dar bir çerçeveyi kabul ettiğinden, yukarıdaki hüküm bu çerçevenin dışında kalanları hem sahabî –dolayısıyla– hem de “udul” saymayacaktır.

Birçok Usulcü tarafından[7] “manevî/esasa müteallik” olmayıp “lafzî” olduğu belirtilen bu ihtilaf, ez-Zerkeşî tarafından “manevî/esasa müteallik” olarak tavsif, pratik yansımaları da şu şekilde tadad edilmiştir:

1. Adalet: Hz. Peygamber (s.a.v)’i sadece görmüş olan (O’nunla sohbeti ve uzun süre birlikteliği bulunmayan) kişileri sahabî saymayanlar, söz konusu kişilerin –tıpkı Tabiun ve daha sonraki kuşaklara mensup ravilerde olduğu gibi– adalet vasfını haiz bulunduğunun açıkça belirtilmiş olmasını ister. Oysa Hz. Peygamber (s.a.v) ile karşılaşmış olmayı sahabîlik vasf...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar..
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:11:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. rüya tabiri,Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. mekke canlı, Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. kabe canlı yayın, Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. Üç boyutlu kuran oku Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. kuran ı kerim, Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. peygamber kıssaları,Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar.. ilitam ders soruları, Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak Sahabenin Adaleti Uzerine Mulahazalar..önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes