๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Makale Dünyası => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 27 Temmuz 2010, 17:36:53



Konu Başlığı: Sadakat
Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Temmuz 2010, 17:36:53
Sadakat!

İnsana sadakat yakışır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
(Ziya Paşa)


Şişman bir kadının on beş gün diyetine sadık kalmasıyla çürümeye başladı bu kelime Maruldaki yeşilin mistik havası kadının damağını tırmalayarak geçerken, mideden çıkan sinirler çikolata ve şekerin kaygan yumuşaklığını bir Hızır acil servis çabukluğu ve gürültüsüyle iletiyordu beyine

Gün boyu bir avuç akide şekerini ya da bir dilim kremalı pastayı tespih gibi beynine çektiren her kadının, sadakat kolyesindeki inciler bir bir mazgallara düşüp kayboluyor demektir Sadık insan, bir anlık gafletle duvar üstüne koyduğu ekmeği, efendimizin günlerce aç kalışını hatırlayarak geri alıp yiyebilen insandır

Kitapçıdaki raflara kafasını gömen bir genç henüz kelamullahı okumamışsa; hali, duvarı için tuğla seçen ahmak bir duvar ustasına benzemez mi? çünkü her tuğla ister seçsin ister seçmesin aynı boy ve ebattadır Duvarı sağlam kılan tuğlanın şeklinden ziyade harcın kalitesidir Bir harç ki değil duvarları sağlam kılmak, benlikleri aysberg gibi denizin üstünde yürütür, tüm karaktersizlikler deryasını bir dağın etrafında döndürür O muazzam harcı bir gri çamur gibi gereksiz görenler ve sözüm ona idrak ayaklarını ondan sakınanlar, raftan aldıkları her kitabı semerlerine asan varlıklardır… Sadık insan; sürüye katılmış bir entelektüel eşek olmaktansa, kuran ilmiyle “esfeli safilin” fazlalıklarını kırpar ve yükselttiği duvara bir “alayı illiyyin” çerçevesi asmaya çalışır

İçkili ağızlardan dökülür oldu bu kelime, rujlu dudaklardan ve dumanlı mekânların ortasından Yoldaşı içki sanıyor bir kadın, arkadaşını dekolte elbiseler, koluna giren serum lastiğinin kendisini mutluluğa götürdüğünü sanıyor Sanmak ile olmak arasında gergef dokuyor Korku ile sevgi arasında zikzaklar çiziyor Sadık insan korktuğu için değil sevdiği için sadık kalmaz mı? Sürekli sevdiğine isyan halinde olan, gönlünü itaatin gül kokulu sinesine yaslamadıktan sonra ancak yalnızlığa sadık olabilir ve cehennemi bir terk edilişe

Kredi kartı borçlarını, ev sahibine olan borcunu, arkadaşından aldığı borç parayı ödemede acele eden insan, rabbinden ödünç aldığı ayı ve güneşi, kirazı ve gülü, buğdayı ve ekmeği, azotu ve oksijeni pişkinlikle kullanıp atarken günde beş kez açılan tahsilât vezneleri önünde dikilip birkaç kelam etmeyi borç ödemekten, ödüncü geri vermekten saymaz İki tahsilat memurunu ölüm karşısına çıkardığı zaman anlar, koca bir ömrün hacz edilip kendine kuru bir tahtadan başka bir şey kalmadığını…

İllaki büyülü bir olay bekler insan, davudi bir ses duymak ister, ya da en beleşinden efendimizi rüyasında görmek ister… Eşantiyonlara, bir alan bir bedavalara, ekstralara, çiplere alışkın insan borcu ödemeye yanaşmadan bedavalar bekler Bedava bir cennet ister en yeşilinden Sadık insan; yaratılan her şeyi olağanüstü görür, ayakuçlarından yıldızlara kadar her yaratılmışı sevdiğiyle buluşmada bir mekân bilir Bir saatlik tefekkürün onun tüm borçlarına bir yed-i emin olduğunu idrak eder

Şimdi bir sadakat senedi imzalayalım mı desem haydi dersin O senede imzalar ki gezegenler boşluğa bir çamaşır gibi asılmadan önce atıldıSenin kaşın gözün ruhuna henüz bir barkot gibi yapıştırılmışken, Âdem babamız göklerde efendimizin adını görmezden önce… Atıldı o imzalar…

"Bizi aldatan bizden değildir" hş

Ayegül Genç