> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Rüyalar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rüyalar  (Okunma Sayısı 623 defa)
03 Mart 2010, 14:29:10
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Mart 2010, 14:29:10 »



Rüyalar

Sabah aydınlığıdır Allah Resulünün (sav.) görüşünde... Masum sabi Yusuf dünyasında zaman ve keyfiyet bakımından yıldızlar ötesi bir sultanlık... Asrın büyüğü için bir hakikat dünyası... Son devir müminlerine de mübeşşerattır, rüya ve rüyalar âlemi.

Herşey kendine göre rüya görür sanki... Dünya ahirete göre bir rüya olup insanlar ölünce uyansalar da, esasen ahiret dünyanın gözünde bir rüya... Rüya hayalin, misal âlemi rüyanın, berzah âlemi misalin rüyası... Tersine çevirirsek, berzahın gölgesi misal; misalin gölgesi rüya; rüyanın gölgesi de hayal olur. Berzahın hayalinde kim bilir neler var?

Kıyamet arzın, belki de sistemlerin korkulu rüyası... Sen, diriliş neşvesi içindeki güler yüzlü neslimizi, soğuk yüzlü şeytanın kâbusu deyiver...

Yusuf, kuyunun rüyası.. Koca Nasreddin’e kuyudan kova ile ayı çıkartanlar var. Kim bilir belki, ayın aksini cemal-i Yusuf sanmıştır. Belki de bu, gülmek isteyen insanların rüyasıdır.

Yusuf, zindanın rüyası… Zindan onun medresesi... Verdiği, isyan dersi değil; tevhit neşvesi idi. Binler sene sonra zindanın gözleri aynı rüya ile açılıverdi! Gözlerinden sonra kulaklarını da açıverdi zindan. Hayret! Niye hayret etmesin ki, sanki Yusuf tekrar ziyaretine gelmiş gibiydi. Bu sefer kardeşleriyle yapraklar içinde «Meyve» dağıtır gibi tevhit sunuyordu. Artık zindanın nurdandı sürmesi. Açık görüyordu onun için varlığın manasını.. Sevinse miydi, üzülse miydi? Çünkü artık hoyrat, fakat masum duvarlarıyla sabah akşam kalbi ziyalı masumları kucaklıyordu.

Mısır’ın da rüyası Yusuf... Mısır Kralının rüyasının rüyası da... Mısır, önce onun gibi bir aziz, sonra da o azizin kardeşlerini bekledi. Şimdi rüyalara daldığı ihvanları beklediği gibi... Hani, Yusuf’tan akseden Hasen’in kardeşleri var ya…


Devamlı genç yedi ashap ve Kıtmir de, esrarlı Kehf’in rüyası... Kehf, aradığını bulmuş gibi, kavuştuğundan ayrılmak istemez gibi, üçyüz sene rüyasından ayılmak istemedi de dokuz sene de uzattı...

Tohumu çatlatan rüşeym, kışın rüyası... Ama kışta gelen garipler cemaatinin çobanının rüyası da, çiçeği burnunda nesli cedit ve nesli ati...

Badı tecelli, seherin; seher, ehl-i kalbin rüyası… Sadıkların rüyası da, şehitlik... Senin rüyan ne, ey nefsim hiç düşündün mü?

Ambar aç tavuğun rüyası… Ama ambardakinin rüyası bir mide mi, yoksa toprağın bağrı mı? Kalbi aç, ruhu gıdasız insanın rüyası fırın değil elbet. Susuza deniz he hacet?

Talebe-i Ulum, medresenin rüyası idi eskiden... Şimdi öğrenci, okulun humması ve sayıklaması oldu. Hatta sıtması. Öyleyse mektebe gidecek gencin rüyası ne olmalı? Mektebin bundan halas ve çaresi nedir, düşündük mü hiç?

Ya mezbahanın rüyası! Buhranla burkulan bir cemiyeti koca bir mezbahadan farklı görmeğe imkân var mı? Eğer yoksa onun korkunç rüyasını tasavvura gücünüz yeter mi? Gönül meyveleri eler parelerinin gözüne kulağına zehir döküp, sonra giyotine sürükleyen bu müthiş mekanizmanın karşısında, uyumu zahiremiz (uyanık gözlülerimiz) hangi beyin sancısı ile bu meseleye eğilip, gelecek için tam rüyalara dalmakta?

Günah şeytanın rüyası... Gonca üstündeki minnacık bir şebnem ve bir reşhanın da rüyası var... Zerrecik gözlerini güneşe açınca, apaydın hale gelen iç dünyalarında daldıkları rüyanın hazzı içinde ürperir dururlar... Bizim gönlümüz de sermedi bir hakikat güneşine açılmalı değil mi acaba?

Hüşyar bir ruhun, uyanık bir vicdanın rüyası ise, sonsuza açılmış bir imanla ümit dolu aşk, şevk ve cezbeden başka bir şey mi olur? Rüyaya hasret, hatta hasrete hasret bir nesilken, ümit tomurcukları halinde semaya yönelen yüzlerin, binler renkli tecellilere makes olduklarını, mücella simalarından okumak artık mümkün.

Gözleri uyurken bile, -kalbi uyanık- Nebi’nin (sav) zaman ve mekânlar ötesinden gördüklerini, Şam, Kudüs, İstanbul fetihleri halinde tahakkuk etmiş olduğunu görüyorsun. O’nun (sav) beşiğinde büyümüş, kışta gelen başı ak taçlının rüyası, bir taze baharsa, niye garip geliyor sana? İlham sanatkârın; tohum, toprağın; yaprak, tohumun; meyve, ağacın rüyası oldu da tahakkuk etmedi mi? Bu cins rüyalardan bir rüya niye hayret veriyor sana? Yoksa bunca hakikatler hayal mi geliyor aklına?

Safvet Senih

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rüyalar
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:48:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rüyalar rüya tabiri,Rüyalar mekke canlı, Rüyalar kabe canlı yayın, Rüyalar Üç boyutlu kuran oku Rüyalar kuran ı kerim, Rüyalar peygamber kıssaları,Rüyalar ilitam ders soruları, Rüyalarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes