๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Makale Dünyası => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 30 Temmuz 2010, 11:41:27



Konu Başlığı: Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm
Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Temmuz 2010, 11:41:27
Neler Oluyor Bize Yine Neler Oluyor Gülüm?!



Bilirim seni yalan dünyasın
Evliyaları alan dünyasın


Yunus
Bir tutsaklıktır başlar, biz doğunca; dünya denir adına Bir telaş, bir koşturmaca, dursuz duraksız


Rahmân’a isyan isyan kendimizden gafletin adıdır o
Maldan ve mülkten, çıkardan ve hesaptan, makamdan ve itibardan, şandan ve şöhretten olur sınanmalarımız çoğu kez Bağına düşen bir dahi kurtaramaz başını beladan, bir daha aydınlatamaz ruhunu karamsar zindanlarda

Dünyaya değil belaya geliriz biz, Kalû’dan söz açıp Bela’yı ölçeriz hep Şekerden ve baldan umar, ağudan ve zehirden içeriz; güzeller ve güzellikler der, çark–ı felekten geçeriz Mert gelip mert gitmektir erlik, biliriz de, yine hilelere, oyunlara, oyuncaklara düşeriz Üç talakla boşanası kumamızdır bizim, deriz de, her gece onun acüze koynunda sabahlarız
Biz değiliz artık onu şekillendiren, bize fikrimiz bile sorulmuyor nedense Oysa “Biz” bir medeniyetin adıydı eskiden, bir hayat tarzının


Ayrık gözlüklerinin ardından ötekiler hükmediyor şimdi ona ve zamanı fişliyorlar durmadan“Öteki” bir başkalaşmanın sancısıdır aslında, belki bir dayatmanın
Biz, biz olmayı yitirdikten sonra oldu olanlar, miskinliği gayrete tercih etmemizden sonra oldu Gölgelerden kan sızdı sükunetimizin üstüne


Suçlarımızın kanıydı hem Sicim sicim gözyaşlarımızı dolayıp hoyrat ellerine gülüşlerimizin uçurtmalarını ötekiler uçurmaya başladı sonra
Rüzgarlar avare çıktı Yalnızlığımızı duyduk bir uçtan bir uca sarındığımız dumanlarda, ve çığlıklarımız anlamsız kalabalıklara tutsak edildi
Zamanı kösele niyetine çiğneyen açlıklar ayarladı yelkovanların parmaklarını bunalım saatlerine
Her renkten pencereler açıldı azgın emellerin aynalarına ve yüzlerimizi seçemez olduk İşsiz kaldık, kalbimiz katılaştı; aşsız kaldık, ruhlarımız dalaştı İçimiz aynıydı, dışımız kabuk kabuk döküldü
Günleri sek sek oynayarak geçmenin bedelini umut taşlarından hayali saraylar yaparak ödedik
Kristal adalar boş havuzlara düştü; güz yapraklarının kıvranarak öldüğü susuzluklarda korkularımızı yüzdürür olduk Ve iri çuvaldızlarla diktik güzelliklerin ağzını Hep dünya idi sebep, hep dünya sevgisi oldu yenilgilerimiz
Dünyaya bu kadar düşmeseydik kalbimiz rahatlayacaktı belki Belki işimiz ve aşımız olacaktı, imanımız ve mutluluğumuz olacaktı
Olmadı; bunalımlarımızın kancalarını kör kuyulara sarkıttık; tekilliğimizi sokaklara çözdük, yuvadan ve eşten ayrıldık Beyhudeliğe ayarlı zamanlarda intiharları taktık yakalarımıza rozet rozet
Eldivenlerimizde kaldı ellerimizin sıcaklığı, ve tozlu çekmecelere kaldırıldı dostluklarımızHep eski ve kırık şeylerle avunduk çocuklar gibi, ve ötekiler dizdi içleri başkaldırı dolu şişeleri yüzlerimizin raflarına göz göz
 Mavi, yeşil, sarı ve mor fırıldaklara takılı kaldı bitimsiz can sıkıntılarımız, nakışlı gündüzlerde karanlığımızı artırdılar peyderpey
Duygularımızı mesafelere serptiler boylu boyunca, ve ölümü mezarlıklara hapsedip tabaka tabaka, zamandan kopardılar ilkin bizi, ölmeyeceğimize inandırdılar; ve sonra hırs çivilerinin başlarını koparıp çaktılar tabutlarımıza, “dünya” diyerek, hurdaya döndürdüler yüreklerimizi, varlığımızı, medeniyetimizi
En asil tutkularımız, kendini tutmaktan yoksun tutkallarla tutturulunca kendimizi bir ayarda tutamadık, ve yabancı bir konuk olduk şu bir demlik yapıda, dem geldi geçti, biz bir köşeye ilişip kaldık; ellerimizi birleştirmeyi akıl edemedik, imanlarımızı Bir’leştirmeyi akıl edemedik
Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm?!



İSKENDER PALA