๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Makale Dünyası => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Kasım 2010, 21:06:57



Konu Başlığı: Ne halin varsa gör
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Kasım 2010, 21:06:57
Ne Halin Varsa Gör!

BAZEN KOYU bir yalnızlık hissi kaplar içinizi…

Soğuk, donuk, yaşamla bağınızı koparan bir bekleyiş…

Pazartesinin sendroma dönüştürdüğü Pazar akşamı karamsarlığını bile aşan bir halet-i ruhiye… Kimse aramıyor ya da kimseyi arayamıyorsunuzdur.

Telefonunuza bilgi mesajı bile gelmiyor, yanlış arayanlar dahi sizi bulmuyordur nedense!

Bir ümit gmail hesabınıza sarılırsınız, ama boşuna… Bırakın maili, spam kutusunda bile tık yoktur!

Bir de iş görüşmelerinin yüzde 99 hayır anlamına gelen ‘biz size döneriz’ umut verici yalanlarıyla avunmayacak kadar tecrübeli iseniz, artık hayattan beklentisi olanlar sınıfından kaydınızı sildirmemek için bir sebebiniz kalmamıştır.


Kısacası el attığınız dal kuruyor, maşALLAH dediğiniz 3 ay yaşamıyorsa… Hele bir de ellerinizle işledikleriniz yüzünden başınıza geleni başka şeylere yamamada üstünüze yoksa…

İçinizdeki masum, uslu ve dindar çocuk, yavaşça yerini hiçbir cevaptan tatmin olmayacak ve aslında hiçbir cevaba da razı olmayacak kadar öfkeli bir soru/n kumkumasına bırakır.

Terk edilmiş, unutulmuş, bir başına kalakalmışsınızdır bu gaddar, mekkar dünyada…

Sanki ötelerden ‘ne halin varsa gör’ nidasını duymuş gibi hissedersiniz…


Peki, öylemidir gerçekten de?


Yani koca bir evrenin ortasında, bir kum tanesi etmeyen dünyada, bu yalnızlık sendromu için yeterli sebeb var mıdır elimizde?


Bırakıldıysak kendi halimize, şu hal de neyin nesi o zaman?

Hani şu

Görüyor olma halimiz

Duyuyor olma halimiz

Dokunabiliyor oluşumuz

Şu nefes alıyor ve hem veriyor hem de konuşabiliyor olma halimiz de neyin nesi?

Biz yapmıyoruz besbelli. Öyle olsaydı, elimizden alınınca ‘nasılsa yine yaparım’ rahatlığı olurdu değil mi?

Ama hayır! Dünyaları verseler geri gelmez benim dedikleriniz ve hiç kimse geri vermek istemez, hiç yoktan kendisine verilenleri…


Demek ki en yalnız hissettiğimizde bile, yine onun eli var üzerimizde.

Demek ki söyleten O, dinleten O, görüyorsak O dilemiş, hissediyorsak O istemiş, diliyorsak O dillendirmiş de bizi, öyle dilemişiz biz…

Demek ki bu yalnızlık hali de onun eseri…


Kim bilir “ne halin varsa gör” sesini hissediyorsanız içinizde, belki de gerçekten öyledir.


Etrafınızla ilgilenmekten, ‘unuttuğunuz kendinize’ yapılan bir dön çağrısıdır bu ses.

“Artık yeter! Biraz da kendine bak!” demenin imtihan sırrına uygun olarak söyleniş biçimidir. Belki de bunun için bir süre yalnız bırakılmışsınızdır ya da sizi yalnız bırakmıştır arkadaşlarınız, işiniz, hatta mail kutunuz. Siz kendi halinizle ilgilenin diye her şeyi el ele sizin için çalıştırıyordur Onun kudret eli…


Lütuf her zaman altın tepsilerle sunulmaz önümüze.

Rahmet dili hikmetle söyler söyleyeceğini…


Kimbilir, bu yalnızlık, o rahmetin hikmetle söylenmiş ‘Kendini bil’ çağrısıdır,


“Bırak el âlemle ilgilenmeyi de, ne halin varsa gör…

Gör de biraz kendine çeki düzen ver.

Gör, nasıl da şükredilecek bir halde olduğunu…

Gör de görüldüğünün sırrına er…” demektir…


O zaman bu hikmet ve şefkat yüklü çağrıya kulak verin, biraz da kendinize bakın, bırakın başkalarını,

Ne haliniz varsa görün (:


Osman Sertuğ Çalışkan