> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Mehmed Akifin Kuran Anlayışı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mehmed Akifin Kuran Anlayışı  (Okunma Sayısı 636 defa)
07 Eylül 2010, 14:35:09
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 07 Eylül 2010, 14:35:09 »



Mehmed Akif'in Kur'an Anlayışı

Prof. Dr. Suat Yıldırım

Akif ’in dünyasının merkezi Kur’ân’dır. Bunu, kendisi açıkça belirtmiştir. Ona göre yapılacak iş;

Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı A
srın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı

şeklinde özetlenebilir. Niçin? Çünkü, Kur’ân-ı Kerîmin prensiplerini uygulayarak, mükemmel ve örnek bir millet olunacağını bu millet tarihinde tecrübe etmiştir.

O, Kur’ân’ı iyi anlayarak, toplumun realitesini onun ışığında inceledi; hastalıklarını teşhis edip tedavi çarelerini aradı. Fen bilimleri öğrenimi yapmış olması, zekâsı, müşahede kabiliyeti, kendisine realist gözlem ve tahlil yapma imkânı sağlarken, Kur’ân onun şaşmaz mihengi, daha doğrusu rehberi oluyordu. Onun içindir ki Akif realist olmakla birlikte eseri fotoğraftan ibaret değildir. Acı vâkıaya niçin ve nasıl düşüldüğünü, kurtuluş çarelerini sebepleriyle birlikte gösteren bir eser ortaya koymuştur.

Merhumu sadece bir nazım ustası, hamasî bir destan şairi bilmek, onu hiç tanımamak demektir. O, Türk milletini yükselten değerleri ve gerileten sebepleri iyice teşhis eden ve geçici olmayan çareleri gösteren bir mütefekkirdir. Akif, milletimizin ruhunun doktoru idi. Bu millet onu, hastalarının başı ucunda, mezarlıkta, meyhanede, mahalle kahvesinde, meydanlarda, cami kürsülerinde, savaş cephelerinde, meclis kürsülerinde, hâsılı bütün ıstıraplarının yanında buldu. Merhumun şahsiyetini inceleyenler onun, şairlikten başka fikir kahramanı, ruh doktoru, sosyolog ve ahlâk âbidesi bir mürşid olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar.

Düşünen şiirin edebiyatımızda en bariz örneğini veren Akif, edebiyatın birbirine aykırı iki tatbikatını, Kur’ân-ı Kerimin bir ayetini tefsir ederek anlatır. Şuarâ sûresine adını veren bu ayetin mealini şöyle verir: “Şâirlerin arkasından ancak sapıklar gider. Görmüyor musun ki onlar her vadide dolaşıyorlar. Hem yapmadıkları şeyi söylüyorlar. Yalnız iman ederek yararlı işler yapanlarla Allah’ı sık sık hatırlayanlar; bir de zulüm gördükten sonra intikam alanlar için söz yoktur. Zulmedenler ise nasıl bir akıbete uğradıklarını anlayacaklardır” (Şuarâ sûresi, 225-227).

Ayetin tefsirini yazarken de şu açıklamaya yer verir: “Gerçekten, her vadiye dalıp çıkan, yalancılıktan başka san’at sermayesi olmayan, mevzuu tükendikçe ötekinin berikinin namusuna hücum eden, herkesin özel hayatını açmak için dilini maymuncuk gibi kullanan, bir mazmun, bir kafiye uğrunda bin hakikati, bin hikmeti kurban ediveren, bir nükte hatırı için, hatıra gelmeyecek rezilliğe kucak açan bu serserilerin etrafında daima bir sürü kopuk dolaşır ki, bunlar o herzevekillerin kustukları hezeyanları nimet kabul eder de gezdikleri yerlere saçıp dururlar! İşte gerek bu mahiyetteki şairler, gerek onların yardakçıları, mensub oldukları millet için birer musibettirler.

Din namına, ahlak namına, Allah korkusu namına kalbinde hiç bir his taşımayan; zulme, haksızlığa karşı ruhunun derinliklerinden bütün ruhu ile coşmayan şairler, hangi toplumda bol ise, Allah o toplumun belasını verecek değil, vermiş demektir!

Öyle ya, bir milletin ruhu edebiyatında, şiirlerinde görülür. İçtimaî ruhu yüksek olan bir milletin sinesinde bu gibi sefiller türese de üreyemez. Saniyen; millet fertlerinin içtimaî seviyesini yükseltmek, bununla beraber, sağlam fikirleri beliğ bir beyanın sihriyle kalblerde his haline getirmek ancak şairlerin vazifesidir. Bu vazifenin ihmali, milletin çöküşüdür.

Ayetteki intisar (Ve’ntasarû) “intikam almak” manasınadır ki burada hem hususî, hem umumîdir. Yani şair hücuma, tecavüze uğrayan kendi masum şahsiyetinin intikamını alacağı gibi, zulüm gören millet evlâdını da dil kılıcı ile müdafaa edecektir”1

Görüldüğü üzere Akif bu ayet-i kerimeye dayanarak, geniş anlamda basını da içine alan edebiyata; toplumun gözü, kulağı ve konuşan lisanı olma, sağlam fikirleri belîğ, etkili bir beyanın büyüsüyle kalplerde heyecan uyandıran his haline getirme, böylece milletin içtimaî seviyesini yükseltme misyonunu tanımakta, aksi halde milletin çökeceğini söylemektedir.

İslâm Dîni, Şiirin Temizini Makbul, Murdarını Merdut Görür.

Mütefekkirimiz, temel tarihî çerçeve olarak, “şimdiki zamanı” alır. Tarih, bütün yıkıcı birikintileri ile gelip şimdiki zamana toplanmıştır. O halde, gordiyom, şimdiki zamandır. Bu kördüğüm bir kılıçla ikiye biçilmedikçe Türk İslâm milleti için bir gelecekten bahsedilemez.2

O, toplumun şimdiki zamanını, çok defa tablolar halinde verir. Doğu ülkelerinin sefaleti, bir mahalle kahvesinin genel seviyeyi ifşa eden çıplak hali, kadınların durumu, genel içtimaî tembellik, bezginlik, yılgınlık ve bunun, yanlış olarak kadere atfı... bütün yaşama ve düşünce dejeneresansı ile toplum masaya yatırılır.

Fakat Akif bu realizmi, idealinin yedeğinde bulundurur ve vasıta olarak kullanır. İdeali, keskin bir ışık halinde bu realitenin üstünde durur. Şehri, insanı, sokağı, kahvesi, bütün sefaletiyle bir toplumun, şark ülkelerinin acı manzaraları ve bunu bir tarafından delip öbür tarafına geçen ve bir projektör aydınlığında gösteren bir gün ışığı, yani İslâm. Âkif ’in şiirini, belli bir dönemde, belli bir topluluğun tarihî, sosyolojik realitesiyle, o toplumun temel değerlerinin bütünü olan İslâm karşısındaki durumu, işte bu iki unsur kurar: İslâm ve realite. İşte bu iki kelime Akif ’in bütün şiirini özetler.3

İmdi Akif ’in:
Hani Kur’ân’daki ruhun şu heyulada izi?
Nasıl İslâm ile birleştiririz kendimizi!

diyerek yakındığı, Kur’ân ruhundan uzaklaşmış, aslî lisanıyla onu anlama imkânından da mahrum olan cemiyetimiz, Kur’ân’ın hidayetinden nasıl faydalanabilir? O, Eşref Edip Bey’in teşebbüsüyle kurulan ve önemli âlim ve yazarların gayreti ile çıkarılan Sebilü’r-reşad dergisi ile bu gayeye hizmete yönelmiştir.

Sebilü’r-reşad dergisinin başyazarı Mehmed Akif idi. Derginin yayın kurulu 1912’de yaptığı bir toplantıda başlıca bölümlerin kimler tarafından yazılacağını ihtisasa göre belirledi. Tefsir kısmı hakkında üyelerden Halim Sabit, M. Akif ’in yapmasını teklif etti. O, “Bu benim işim değil. Bu ağır yükü bana yüklemeyiniz. Onun kavaid ve usulü var ki benim o konularda uzmanlığım yok” diye özür beyan etti. Halim Sabit: “Daha iyi ya! Biz de öyle istiyoruz. Kavaid ve bilgi naklinden ziyade, doğrudan doğruya Kur’ân’dan anladığınızı, duyduğunuzu yazınız. Ayetlerin size ilhamları, bizce en mükemmel tefsirdir.” Sonuçta ittifak karşısında kabul etmeye mecbur kaldı. Bu samimi özrü onun tevazuundan ileri geliyordu. Liyakati elbette vardı. Celaleyn tefsirini yanından hiç eksik etmediğini, Kelam-ı kadim gibi okuduğunu, şimdiye kadar on sekiz defa hatmedip şimdi on dokuzuncu hatme devam etmekte olduğunu kendisi ifade etmiştir. “Tefsir-i Şerif ” başlığını taşıyan ve her birinde o günün hadiseleriyle ilgili bir veya birkaç ayetin ele alınıp açıklandığı bu yazılar 1912-1919 yılları arasında çıkmış olup hepsi elli altı makaledir.

Sebîlü’r-reşâd 24 Şubat 1327 (1912) tarihli ilk sayısında, derginin her nüshasının baş kısmında Kur’ân-ı Kerim tefsirine yer vereceğini belirterek, tefsiri şu usûlle yapacağını bildiriyor: Sebîlü’r-reşâd İslâmî bir dergi olduğundan, İslâmî ilimlerin esas rüknü olan tefsîr-i şerife, ilmî kısmın birinci babı tahsis edilmiştir. Kütüphanelerimizde Arapça, Türkçe, Farsça hatta daha başka lisanlarda yazılmış güzel tefsirler çokça bulunduğundan bunları olduğu gibi nakletmekte fazla bir faide görmüyoruz. Arzu eden, onları istediği yerde okuyabilir. Bundan ötürü, derginin hususî mesleği bakımından, yayınlanacak olan tefsir eserlerinde, imkân nisbetinde şu hususiyetlerden birine riayet etmek istiyoruz:

1- İlim ve tekniğe, tarihe, içtimaî hayatımıza ve maişetimize temas eden bazı ayetler söz konusu edilerek, dirayet ve rivayet yönünden mütalaa edilecek ve sair lisanlarca bu yolda yazılan tefsir eserlerinin önemli görülen ve belirttiğimiz noktalara uyan yerleri tercüme olunacaktır.

İ’râb ve binadan, dilbilgisi tahlillerinden bahsetmek için mecmuamızın hacmi müsait bulunmadığından, yazılacak makalelerde, mümkün mertebe, ulûm-i arabiyyenin nazariyatından sarf-ı nazar ile amelî (pratik) neticeler üzerinde i’mâl-i fıkr edilecektir.

Hangi ilmî vasıta ile olursa olsun, önce, ayetten anlaşılan yüce meal yazılarak, ibare ve işaretinin, delâlet ve iktizasının belîğ irşadlarına dayanarak, zaman ve zeminin icabatına göre, genel İslâmî durumlar hakkında fikir ve mütalaalar yürütülecektir.

2- Tefsir metotları ve bu sahada yazılan eserler, Tefsir ilminin kısımları, Tefsir tarihi, müfessirlerin hayatları ve Tefsir usûlleri hakkında inceleme yapılacaktır.

3- Zamanımızda, tefsir öğreniminin hayli gerilediği malumdur. Âdeta Kur’ân-ı Kerimi bilmek, anlamak ehemmiyetsiz, faydasız bir iş gibi telâkki olunmaya başlamıştır. Ortada, Kur’ân-ı Kerim artık anlaşılmış, -hâşâ- daha bilinecek bir yeri kalmamış gibi bir batıl zan türemiştir. Bir mantık kitabı ile senelerce uğraşıldığı halde, medrese talebelerinin Celaleyn malumatı kadar olsun, tefsirden nasipsiz oluşu, şüphesiz pek büyük bir kusurdur. Bu sebeplerden ötürü mecmuamız, Tefsir ilminin ihya edilmesine çalışacak, mekteb ve medreselerimizde okutulmasına teşvikten geri durmayacaktır.”4

Bu açıklamada önem verilen ve dergide uygulanan noktaları göz önüne alacak olursak, tefsirde arzulanan hususların şunlar olduğunu görürüz: İlim ve tekniğe, tarihe, toplum hayatına temas eden ayetler üzerinde özellikle durulacak, daha ziyade pratik neticeler hedef alınacak, ayetlerin belîğ ve etkili irşadlarına dayanarak zaman ve zeminin gereğine göre, genel İslâmî meseleler hakkında değerlendirmeler yapılacak, iyileştirme çareleri aranacaktır. Bu ana hedef doğrultusunda, Kur’ân kültürünü topluma mal etmek ve tefsir ilmini ihya etmek için, mektep ve medreselerde tefsir ilmini...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mehmed Akifin Kuran Anlayışı
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:52:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mehmed Akifin Kuran Anlayışı rüya tabiri,Mehmed Akifin Kuran Anlayışı mekke canlı, Mehmed Akifin Kuran Anlayışı kabe canlı yayın, Mehmed Akifin Kuran Anlayışı Üç boyutlu kuran oku Mehmed Akifin Kuran Anlayışı kuran ı kerim, Mehmed Akifin Kuran Anlayışı peygamber kıssaları,Mehmed Akifin Kuran Anlayışı ilitam ders soruları, Mehmed Akifin Kuran Anlayışıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes