Konu Başlığı: Kur'an Kainatı Okuyor Gönderen: Hadice üzerinde 09 Aralık 2010, 08:06:12 Kur'an Kainatı Okuyor! Bütün ilimler derinliğine ve dikkatlice incelendiğinde Allah'ı göstermektedir. Ancak bakış açısı değişince, insanı yanlışa götürmektedir. Fizik, kimya, biyoloji vesaire, hepsi Allah'ın isimlerinin kâinattaki tecellileridir. Eğer insan anti-Allah bir bakış açısıyla kâinata ve olaylara bakarsa ve Allah'ı tanımazsa ister istemez var oluş ve yaratıcılığı birilerine vermek mecburiyetinde kalacaktır. Bu ya sebeplerdir, ya tabiattır veya kendi kendine oluş fikridir. Mesela insan vücudundaki bir hücreyi veya bir atomu ele alalım. Bu zerre, vücudumuza dışardan gıda ile gelmiş bir atomdur veya yine yediğimiz besinlerden vücudumuzda kimyasal yolla oluşmuş bir hücredir. Fakat bu hücre vücudumuzdaki yaklaşık 100 trilyon kadar hücre ile uyum içindedir. Gözde görmeye yardımcı olur, dilde tad, burunda koku alır, sinirlerde haber iletir. Kısacası vücuttaki tüm hücrelerle uyum içinde çalışmayı bilir. Hiç bir uyumsuzluk çıkarmaz. Aynı zamanda bu hücre çok akıllı bir ilim adamı gibi ihtiyacı olan maddeleri alır, atıkları kana vererek temizlenmeye gönderir. Mesela, bu hücre beyindeyse, kandaki fosforu alır. Kısacası süper bir performansla gerekeni yapar. Şimdi soruyorum, cansız atomlardan oluşan bu hücre bu kadar akıllı, bu kadar bilgili nasıl davranabiliyor? Ve ne gerekiyorsa onu yapıyor. Akılsız atomlar akıllı işler yapıyor. Bilgisiz hücreler hiç şaşırmadan çok çok bilgili davranışlar sergiliyor. Acaba bunu kendileri mi yapıyor? İşte atom ve hücreyi okurken, insanın bir görevi de bu hususları düşünmek, ilmi, kudreti ve varlığıyla her tarafı kaplamış Yüce Yaratıcıyı tanımalıdır. Yine mesela, solunum esnasında aldığımız hava insan vücuduna girer. Ciğerlerde kanla temas haline gelir. Kanı temizler. Kırk yıllık bir tecrübeyle bu işi yapar. Hiç şaşırmaz, unutmaz, karıştırmaz, görevini mükemmelce yapar. Kana oksijen verip, kandaki karbondioksiti alır. Tersini asla yapmaz. Aynı hava zerresi bu sefer bir ineğin vücuduna girer oradaki görevlerini aynı ustalıkla yapar. Hepsi bu kadar mi? Hayır. Bu sefer bir incirin veya bir elmanın yaprağına ve oradan çiçeğine kadar girer. Bu sefer incir ve elmaya uygun görevler yapar. Renkler ayrı. kokular ayrı, tadlar ayrı, desenler ayn. Peki bunları bu cansız, şuursuz, kör, cahil atomlar nasıl yapar? Acaba insan olan bir insan ilim tahsil ederken bunları görmeden yapabilir mi? Yine misal olarak, atomlardan oluşan bir kâse toprak alalım. Muhtelif tohumlardan oluşan bir avuç çekirdeği bu saksıya ekelim. Sonra da su ile sulayalım. Zamanla o bir avuç toprağın o tohumların hepsini yeşerttiğine şahit oluruz. Öyle ki, tohumları birbirine karıştırmadan, şaşırmadan renkleri, kokulan, tadları ve diğer özelliklerini aynen koruyarak bize iade ederler. Aslında tohumların maddeleri büyük bir yüzde ile karbon, azot, oksijen ve hidrojen gibi dört temel maddeden oluşmaktadır. Toprakta yine aynı. Ancak o bir avuç toprak herbir çekirdeğin özelliğini şaşırmadan, rengini karıştırmadan, kokusunu bozmadan aynen iade eder. Toprak mikroplu iken, mesela o toprakla beslenen elma mikroplu değildir. Hiç düşünür müsünüz? Limonun içini değil de dışını yıkarız. Halbuki içine gelen ham besin suları kirli, çamurlu ve mikroplu topraktan gelir. Dışı ise rahatlıkla soluduğumuz havayla temas halindedir. Ama biz içini değil de dışını yıkarız. İşte bunlar düşünülmesi gereken hususlardır. Sözün özü; atomların, canlıların vücudunda, organların içinde üstlendikleri görevleri büyük bir ustalıkla yapmaları, yine bitkilere girip büyük bir meharetle hiç acemilik çekmeden işlemeleri, toprakta binlerce değişik bitkiyi şaşırmadan yeşertmeleri, bu üç hususun cansız, şuursuz, kör, akılsız, elsiz ve ayaksız atomların eseri olması imkânsızdır. Ancak bunlar Yüce Yaratıcının emrini anlayan, dinleyen ve uygun hareket eden memurlardır. İnsan, hayvandan farklıdır. İnsan da bakar, hayvan da bakar. Ama hayvan hayvani duygularla bakar, sadece midesini düşünür. Hatta hayvanın karnı doyunca baktığını görmez bile. Ancak insan da bakar, hayvandan farklı olarak, hem görür, hem de düşünür. Acaba bir demet güle, bir deste çiçeğe, aç bir inekle bir insanın bakışı aynı mıdır? Elbette değil, inek onu yemek ister, insan ise o güllerin, çiçeklerin renklerini, desenlerini düşünerek Yüce Yaratıcısını hatırlar ve onu daha iyi tanır. Buram buram kokan, renk renk, desen desen o çiçeklerin nasıl kara ve karanlık bir çamurdan çıktığını hayretle düşünüp Rabbine yönelir. Mü'min, Kur'ân'la beraber kâinat kitabını da okur. Ama Onun adıyla, yani Allah adıyla okur. Hani 1400 sene evvel Hira Dağında yankılanmıştı ya: "Oku, Rabbinin adıyla oku!" Prof. Dr. Faris Kaya Konu Başlığı: Ynt: Kur'an Kainatı Okuyor Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Aralık 2010, 08:19:39 Allah Razı Olsun..Güzel paylaşımınız için..Rabbim:bize de baktıklarımızdan ibret alabilecek basiret nasib etsin..Rabbim göstermeyince gözler de kalpler de bir işe yaramıyor.. Ben de EFENDİMİZ(S:A:V:)gibi dua etmek istiyorum..''RABBİM:Hayretimizi Arttır.''Ve hayretimizle bizi kulluğun en yüksek derecelerine ulaştır..İnşaallahu Teala.. Konu Başlığı: Ynt: Kur'an Kainatı Okuyor Gönderen: Hadice üzerinde 09 Aralık 2010, 08:50:01 Amin Amin ecmaın olsun kardeşim..Allah sizdende razı olsun...
|