> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Bilgi bilgiyse eğer
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bilgi bilgiyse eğer  (Okunma Sayısı 807 defa)
05 Eylül 2010, 02:46:30
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 05 Eylül 2010, 02:46:30 »



İslam’ı daha iyi anlamak kastıyla, alışılageldik anlamıyla bir fıkıh kitabı da alarak ibadet ve ilmihal bilgilerini öğrenmek isteyenler, bu gayeyle edindikleri İmam-ı A’zam’ın meşhur “Fıkh-ul Ekber’ini” incelediklerinde, ele alınan temel ve ağırlıklı konuların akaide ve iman esaslarına yönelik olduğunu göreceklerdir.(1)

Lakabı “A’zam” olan bir İmam’ın,  hem de “Ekber” tamlamasıyla sunduğu bir ‘fıkıh’ kitabında fıkıh yerine akaide yer vermiş olması, okuyucusunu muhtemelen ilk anda ‘şaşırtacaktır da...

Fıkh-ul Ekber ve benzeri kimi klasik dönem eserlerinin bazılarımıza ilk anda yaşatabilecekleri böylesi şaşkınlıklar, aslında ‘itikad ve muamelata’ dair bakış açılarımızdaki şu türden bir ‘bölücü’ çarpıklığı da haber vermektedirler: Din ve iman birbirinden ayrıdırlar(!)... Din ile imanı –ilmî gayeler dışında da- ayrı tasniflerle ve birbirinden ayrı olarak ele almayı zihnimiz o denli kanıksamıştır ki kısacası; iman esaslarının en büyük fıkıh olarak sunulması, ilk anda biraz tuhafımıza gider.

Kimi zaman aynı durum, tebliğin en etkili şekillerinden olan “Hâl ilmi” ile, ilmihâl kitapçıklarına sığıştırılanların başka başka şeyler olduğundan bahsedilmesinde de yaşanır.

Ne var ki, imanın, gerek dinden ve gerekse de diğer ilimlerden ‘ayrılığının’ nedenlerini anlama çabasıyla girişeceğimiz bir sorgulamanın sonucunda, karşımızda; algı/anlayış farklılığı gibi, yetersiz dinî eğitim gibi, ya da “Bilginin İslâmileştirilmesi” meselesine yabancılığımız gibi (2) birbiriyle bağıntılı pek çok sebebin belireceği de açıktır. Ancak, o sebepler arasındaki, -“Seküler” bir zihnî arka plana sahip olmasına rağmen- Modern bilim metodolojisine olan uslanmaz müptelalığımız gibi bir ana sebebin yanında; belki, o metodolojiyi bugünkü şekliyle ortaya koyan malum kültüre ait baskın “bireyselciliğin” bilimsel metoda olan yansımalarını da, yine o sebepler arasında saymamız gerekir.

Zira o zihniyetin arka planındaki Sekülarizm etkisindendir ki: İman hakikatlerinin en büyük bilgi-ilim olarak görülmesi gibi bir fikir ve hatta bu hakikatlerin varlığı dahi, bilimsellik adına çok şaşırtıcı fikirler olarak görülür-gösterilir.

Ve de bireyselciliğin aynı metodolojiye olan etkisindendir ki: Diğer bireyler, aile, toplum ve devlet karşısında ferdin çıkarını ve rahatını her fırsatta önceleme gibi bir kültürün bilim dünyasına hakimiyeti, neredeyse bilgiyi de ‘fertlere ayırmak’ diyebileceğimiz boyutlardaki bir “kategorize ve branşlaşma abartısını” da beraberinde getirmiştir.

Aslında Skolastik devrin Batı dünyasına yaşattığı ağır akıl tutulmasından dolayı, ‘Aydınlanma’ Çağı’yla dinden bağımsız bir düşünce hayatını bilim ve felsefede hakim kılan Batı odaklı düşünce yapısı (ve bu düşüncenin takipçileri); örneğin, “felsefenin, kendisini ilahiyatla birleştiren bağı kırarak başındaki sahip ve hakimini değiştirmekle, bağımsızlığa doğru yürüdüğünü ve ancak bu şekilde gerçek ilim olan pozitif tabiat ilminin doğabildiğini” iddia edebilmişlerdir.(3)

Dünyayı Batı’dan, dini de bilhassa skolastik ilahiyattan ibaret gören bu çarpık zihniyet, aklın uğradığı baskıya tepki olarak tamamen aklı ön plan çıkarmış; akılcı ve maddeci bir bilimi ve de ancak böylesi bir bilimle barışık olabilen dini kabul etmiştir. Bu zihniyetçe, din ile ilmin birbirlerinden bağımsız oldukları ‘ilkesini’ ortaya koymuş olan Descartes’ten itibaren ise (4), bu tasnif metodik bir hal almış durumdadır.

Ancak hakikate ve hakikatin savunucuları olan müminlere göre durum hiç de öyle değildir.

Din ve (bir düşünce bilimi olarak) felsefeyi birbirinden ayırmakla başlayarak, din ile bilimi, nihayetinde din ve imanı da birbirinden ayrı görmeyi netice veren bu zihniyete karşı; Fıkh-ı Ekber tamlaması örneğinde de görülebileceği üzere, hakikat müdafilerinin ilim-bilgi kelimelerine yükledikleri mana, tam da bu sebepten bilinçli bir tercihin sonucudur.

Örneğin ‘Batı’nın nankör karakterinden kaynaklanan eğilimden dolayı modern Avrupa düşüncesine etkisi şimdiye dek tam takdir edilememiş olan’ (5) İmam Gazalî’ye göre, Allah’ı, O’nun sıfat ve fiillerini bildiren “İlmü’t-Tevhid” veya “İlm-i İlahî”, ilim çeşitlerinin en evveli ve en şereflisidir. Çünkü insanın kemali ve saadeti ancak bu ilimle mümkündür. (6) O’na göre zaten ilimin görevi de, insanı ebedî saadete ulaştırmaktan ibarettir. (7) İmam, bu yüzden diğer bütün ilimleri kabuğa benzetirken, esas öz ve muhtevanın bu ilimde olduğunu belirtmektedir. (8)

Yani İmam Gazalî’ye göre esas ilim, Allah’ın ilmi olan “Tevhid ilmidir”. (9)

İmam Gazalî’nin bu görüşü, mutasavvuflardan Ebu Ali Ruzbarî’ye (öl.H.322) sorulan “ilk farz nedir?” sorusuna bu zatın verdiği: “Maarifetullah!...” cevabını da akıllara getirmekte. Zira Cenâb-ı Hakk’a yönelişte ilk farz, gerçekten de “Yaratan Rabb’inin adıyla oku!.” (10) ilahî emri gereği, “asıl okuma yeteneğini” edinebilmekle alakalıdır. Yani yarattıklarına bakarak her şeyde ilahî hikmetleri ve gayeleri görebilmek, onları Yaratan’dan gelen birer “mektup” olarak “okuyarak”, O’nu tanıyabilmektir. “Diğer bir deyişle, ilk farz tefekkürdür ve marifetullahtır. Zaten, başka bütün farzların ifası, bu ilk farzın gereğince ifasına bağlıdır.” (11)

Nitekim kainatın ve içindekilerin var ediliş sebeplerinden biri kılınan, mevcudatın Halık-ı Zülcelal’e ayinedarlık vazifesini ve gayesini dikkate aldığımızda da; her bilginin, şuur sahiplerini o gayeye yöneltebildiği oranda kıymetli olabileceği daha iyi anlaşılacaktır. Dolayısıyla da ilimler, netice itibariyle Allah’ı anlatan birer disiplin, Maarifetullah’ın birer alt dalı ve kainat kitabında yazılı olanları izah eden birer dil olabildikleri ölçüde, asıl anlamıyla birer ilim olabileceklerdir.

Aynı manaya işaret eden Bediüzzaman Hz. de, aşağıdaki veciz ifadesiyle öncelikle insanın bu hayattaki asıl gayesini nazara verdikten sonra; bir anlamda, bilginin ilim nitelemesini hak etmesini “Allah’ın ilmi” olan Maarifetullah ile ve de Cenâb-ı Hakk’a imanla kurabileceği bağıntısı şartına bağlamaktadır:

“Demek insan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidad itibariyle herşey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu; marifetullahtır ve onun üss-ül esası da iman-ı billahtır.” (12)

 

Kapsamı bu ölçüde geniş, içeriği sonsuz derecede derin ve neticesi iki cihan saadeti olan bu iman ilmi; demek ki, kişinin “artık iman ettim, halloldu” diyemeyeceği; bilim, teknik, sanat, fen, edebiyat vs. gibi her müspet araçla, sürekli bir şekilde tahsiline, talimine, tamirine çalışacağı asıl amacı olmalıdır.

Dini hükümleri ya da dinin öngördüğü bir yaşam şeklini sağlıklı telakkilerle yaşayabilmenin yolu da, iman ilmiyle kurulması gereken irtibatın sürekli kılınmasından geçmektedir yani.

Bu itibarla diyebiliriz ki, bilgi,  asıl bilgi olan “İlm’üt-Tevhid’i” anlamamıza hizmet edebildiği ölçüde anlamlıdır!.

Bir söz, sahibinin “İlm-i İlahî’yle” münasebeti oranında kıymetlidir!.

Yazılan her satır, O’nu, sanatını ve gönderdiği dini izaha hizmet edebildiği kadar değerlidir!.

Kısacası, İmam-ı A’zam’ın sadece eseri için tercih ettiği “Fıkh-ul Ekber” tabiri bile, bünyesinde bizler için hala başlı başına mühim dersleri barındırıyor...

 

Not: Tüm dost ve tanıdıkların, hususan Alem-i İslam’ın mübarek Kadir Gecelerini ve Ramazan Bayramlarını tebrik ediyor; hayırlara vesile kılınmalarını niyaz ediyorum. M.K.

 

Kaynakça:

1-   Bkz.: Fıkh-ı Ekber (Aliyyül-kari şerhi),Çağrı Yay., İst.

2-   Ayrı bir başlık altında incelenmesi gereken “Bilginin İslamîleşmesi” konusu, mevcut bilgi kalıplarının İslamileştirilmesi ve bilginin İslamî kökenleriyle irtibatının yeniden ortaya çıkarılması ile; bu konudaki öncü çalışmalarıyla tanınan İsmail R. el-Farukî (1921-1986) ve S.M.Nâkıp el-Attas’ın (d.1931-) da dikkat çektikleri üzere, kaba anlamıyla, bilginin ve dilin Batılılaşmaktan kurtarılmasını ifade etmektedir. Konu hakkında ayrıntılı bilgiler için bkz.: İslam ve Bilim Tartışmaları, Derleyen: Mustafa ARMAĞAN, Etkileşim Yay., İst.2007.

3-   E.BOUTROUX, Çağdaş Felsefede İlim ve Din, (Çev.: H.Katipoğlu),MEB Yay.,İst.1997,s.16.

4-   a.g.e., s.19.

5-   Bünyamin DURAN, “Bediüzzaman’ı Anlayabilmek İçin Gazali’yi Anlamak”, Köprü Derg., S.61, İst.1998; İmam Gazalî ve düşünce hayatına etkileri hakkında aynı makalenin yanı sıra bkz.: M.ŞİBLÎ, Gazali, (Çev.:Y.Karaca),Kayıhan Yay., İst.2007.

6-   İhya-yı Ulûm’id-Din, C.III, s.12.

7-   S.Hayri BOLAY, Aristo Metafiziği ile Gazzalî Metafiziğinin Karşılaştırılması, MEB Yay.,İst.1993,s.26.

8-   a.g.e., s.29.

9-   a.g.e.,s.269.

10-            Alak Sûresi, 96/1

11-            Metin KARABAŞOĞLU, Peygamberin Bir Günü, Nesil Yay., İst.2008, s.51.

12-            Sözler, s.316.

Mustafa Kurt

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bilgi bilgiyse eğer
« Posted on: 28 Mart 2024, 22:38:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bilgi bilgiyse eğer rüya tabiri,Bilgi bilgiyse eğer mekke canlı, Bilgi bilgiyse eğer kabe canlı yayın, Bilgi bilgiyse eğer Üç boyutlu kuran oku Bilgi bilgiyse eğer kuran ı kerim, Bilgi bilgiyse eğer peygamber kıssaları,Bilgi bilgiyse eğer ilitam ders soruları, Bilgi bilgiyse eğerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes