> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > İşari Tefsir ve Sahası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İşari Tefsir ve Sahası  (Okunma Sayısı 1272 defa)
06 Eylül 2010, 20:55:00
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 06 Eylül 2010, 20:55:00 »



İşari Tefsir ve Sahası

Prof. Dr. Muhammed Çelik

Kur'ân-ı Kerim, anlaşılmak ve amel olunmak için geldiğini açıkça bildirmektedir. "Biz, Kur'ân'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?" (Kamer, 54/17, 22, 32, 40) Bu itibarla, nüzûle başlamasıyla birlikte anlaşılması için çalışmalara da başlanmış; bu yöndeki faaliyetler, ilk zamanlarda "te'vil", daha sonra genellikle "tefsir" adıyla anılmıştır. İlk müfessir ve semavî orijinine en uygun yorumlar getiren Hz. Peygamber'e ve vahiy atmosferini yaşamaya mazhar olan sahabeye dayanan rivâyet ağırlıklı tefsire, sonraları çoğunlukla bu rivâyetlere aykırı düşmeyecek şekilde akıl, tefekkür ve her sahada gelişen ilimlerin daha bariz bir tarzda devreye girmesiyle dirâyet tefsiri katılmıştır. Böylece, içtimaî tefsir, lügavî tefsir, edebi, hukuki, fenni ve daha başka tefsir çeşitleri ortaya çıkmıştır. Bunun yanında, usûl bakımından daha farklı ve daha hususi bir bakış açısını yansıtan işarî tefsir adı verilen çalışmalar da yapılmıştır. Bu faaliyetler, kesintisiz devam etmektedir. Gazzalî'nin deyişiyle bu durum, "Kur'ân'ın kıyısız bir umman" (Cevâhiru'l-Kur'an, 15) olduğunun bir göstergesidir.

Klâsik kaynaklarımızda işarî tefsir geniş bir alana şamil olarak görülmektedir. (Suyutî, İtkan, 4/225) Sonraları bu tefsir, sûfî veya tasavvufî tefsir olarak görünmeye başlamıştır. Konu ile ilgili literatürü incelediğimizde, işâri tefsirin, tasavvufî tefsire münhasır olmayıp, tasavvufî tefsiri de içine alan daha kapsamlı bir faaliyet olduğunu görüyoruz.

Âyet ve İşarî Tefsire Delâlet Eden Bazı Âyetler

İşarî tefsire delâlet eden birçok âyet vardır. Yusuf (a.s.), hâdiseleri ve rüyaları tabir ilmini Allah'ın kendisine öğrettiğini ifade eder (Yusuf, 12/37). Gözlerini kaybeden babasının gözlerinin kendi gömleği ile açılacağını bildirmesi ve dediği gibi olması (Yusuf, 12/93-96) yine bu ilmin cümlesindendir. Onun bu ilmi kesinlik bildirir. (Taberî, Camiu'l-Beyan, 7/220)

Hz. Yakub'un, (a.s.) Filistin'den, Mısır'da bulunan oğlu Yusuf'un kokusunu almasını imkânsız görenlere: "Allah'tan aldığım ilimle ben sizin bilmediğinizi bilirim" (Yusuf, 12/96) dediğini öğreniyoruz. Bu âyet ve özellikle Kehf Sûresi 78-82. âyetlerinde, Hızır'ın, Hz. Musa'ya verilenden başka bir bilgiye sahip olduğunu anlatan kıssa, Allah'ın bazı kullarına lütfettiği bir kavrayış ve ledünnî bir ilim olduğunu açıkça bildirmektedir. Kehf Sûresindeki bu kıssa, açık ve tatbikatlı olarak bu âlemde ve hayatta bilinen ve keşfedilen şeylerin ötesinde bilinmeyen pek çok şey olduğunu ispatlamaktadır. Ayrıca Kur'ân, işaretten anlamayı açıkça teşvik etmektedir: "Kesinlikle bunda işaretten anlayanlar için nice ibretler (âyât) vardır." (Hıcr, 15/75)
Buradaki anahtar kavram âyettir. Geniş bir mânâ alanına sahip olan âyet kavramı, Kur'ân'da belirti, hüccet, mu'cize, ibret, hayrette bırakan görülmemiş iş, Kur'ân âyeti, yerde, gökte ve ikisi arasında bulunan varlıklardan alınacak ibretler, dersler, işaretler, kıyâmet alâmetleri vb. anlamları ifade eder. (M. Çelik, Kur'ân'ın İknâ Hususiyeti, 12-15) Bu anlamların hemen tümünün işarî yönü vardır.
Ragıp el-İsfehânî, âyet maddesini açıklarken şunları kaydeder: "Âyet, bariz alâmet demektir. Bunun hakikati, görünen bir şeyin görünmeyen başka bir şeye delâlet etmesidir. Bu ikisinden, yani görünen ve görünmeyenden, görünürde olanı idrak eden kimsenin bizzat görmediği diğerini de idrak ettiği anlaşılır. Çünkü bu ikisinin hükmü aynıdır. Bu, akıl ve duyulara göre açıktır. Takip edilecek yol için onu gösteren işareti tanımanın gerekli olduğunu bilen kimse, işareti görünce yolu bulduğunu anlar. Aynı şekilde, yapılmış bir şeyi (masnu') görünce, onu yapanın (Sani') varlığını da bilir". (Müefredât, ÂY md.)

Allah Teâlâ'nın iki nevi âyeti vardır; birisi varlık âlemindeki kevnî ("sözsüz") âyetler, diğeri de münzel Kitâp'taki kavlî (sözlü) âyetlerdir. (H. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 1/569) Kur'ân, hem sözlü, hem sözsüz âyetlerden işaret almaya teşvik etmektedir. Biz, sözlü âyetler olan Kur'ân âyetlerinin işârî anlamları üzerinde duracağız.

"Kur'ân'ı iyice düşünmüyorlar mı? Yoksa, kalblerin üzerinde üst üste kilitleri mi var?" (Muhammed, 47/24) "Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birbiriyle çelişen çok şey bulurlardı" (Nisa, 4/82) gibi âyetler, işarî tefsiri de teşvik etmektedir. Allah kullarını, zahir ve bâtın nimetlere boğmuştur. Nimetlerin başında gelen Kur'ân'ın da (Duhâ, 93/11; Kalem, 68/1-2), zahirî lâfzî anlamlarının yanında, belki ilk bakışta fark edilemeyen derunî anlamları o nimetlerin elbette en mühimlerindendir. Allah'ın Zâhir ve Bâtın isimlerinin olması (Hadid, 57/3), O'nun kelâmının da zâhir ve bâtın yönlerinin olabileceğini düşündürür.

Hurûf-u Mukattaa

İşârî tefsirin yoğun olarak görüldüğü yerlerden biri Huruf-u Mukattaa'dır. Taberî, Arap dili bilginlerinin Huruf-u Mukattaa'yı sadece alfabe harflerinden ibaret görmelerini doğru bulmayarak şöyle der: "Huruf-u Mukattaa'yı, ‘Bu Kitab'ın bütün harflerinde şüphe yoktur’ şeklinde yorumlamak yanlıştır; çünkü bu, sahabe, tabiûn ve onlardan sonra gelen tefsir ve te'vil otoritelerinin görüşüne aykırıdır." (Camiu'l-Beyan, 1/125-126) İbn Atiyye, çoğunluk âlimlerin (cumhur), sûre başlarında yer alan Huruf-u Mukattaa'nın bir takım mânâlar ihtiva ettiği görüşünde olduğunu kaydeder (el-Muharreru'l-Veciz, 1/82). Bedruddin ez-Zerkeşî, de aynı görüşe meyledip der ki: Bu konuda farklı iki görüş vardır:
Birincisi: Bunlar, gizli bir ilim, kapalı bir sır olup bilgisi Allah'a mahsustur. Fahruddin er-Râzî, kelamcıların bu görüşü kabul etmeyip şöyle dediklerini nakleder: "Allah'ın Kitabı'nda, insanların anlamadığı hususların bulunması caiz olmaz; çünkü Allah Teâlâ, Kur'ân üzerinde iyiden iyiye düşünülmesini ve O'ndan ahkâm istinbâtını emretmiştir."

İkincisi: Huruf-u Mukattaa'nın muradı bilinmektedir. Bu konuda, uzak veya yakın yirmiden fazla görüş olmakla birlikte şu görüş, birincisini de kapsamakta ve onu açıklamaktadır. "Allah'ın her kitapta bir sırrı vardır. O'nun Kur'ân'daki sırrı ise, bazı sûrelerin başında gelen Huruf-u Mukattaa'dır". İbn Fâris şöyle der: Sanırım, bu sözü söyleyen şunu kastetmiştir: "O sır, Allah'tan ve ilimde ileri gidenlerden başkasının bilemeyeceği sırlardandır." (el-Burhan fî Ulûmi'l-Kur'an, 1/174) Huruf-u Mukattaa'nın bir takım anlamlar ifade ettiğini kaydeden âlimler, açıktır ki, işarî tefsire de yol vermiş olmaktadırlar.

Zâhir, Bâtın, Had, Matla'

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "İyi bilin ki, bana Kur'ân verildi, onunla beraber bir misli daha var." (İbn Hanbel, Müsned, 4/131) "Her âyetin bir zahrı, bir de batnı; her harfin bir haddi, her haddin bir matlaı vardır." (İbn Hibban, Sahih, 1/146) Her ne kadar birinci hadisten kasdın Sünnet olduğu görüşü söz konusu ise de, Hz. Ebu Hüreyre'nin (r.a.), "Allah Resûlü'nden iki kap dolusu ilim belledim. Bunlardan birini saçtım, neşrettim. Diğeri de neşredecek olsam, başım gider" (Buharî, "İlim," 42) sözünü dikkate aldığımızda, bu her iki hadisin de işarî tefsirin dayanakları arasında olduğunu söyleyebiliriz.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İşari Tefsir ve Sahası
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:40:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İşari Tefsir ve Sahası rüya tabiri,İşari Tefsir ve Sahası mekke canlı, İşari Tefsir ve Sahası kabe canlı yayın, İşari Tefsir ve Sahası Üç boyutlu kuran oku İşari Tefsir ve Sahası kuran ı kerim, İşari Tefsir ve Sahası peygamber kıssaları,İşari Tefsir ve Sahası ilitam ders soruları, İşari Tefsir ve Sahasıönlisans arapça,
Logged
06 Eylül 2010, 20:55:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 06 Eylül 2010, 20:55:25 »

İmam Suyûtî, bu ve buna yakın mânadaki hadisleri kaydettikten sonra şöyle der:

Zahr ve batn'ın birçok mânâları vardır. Ezcümle:

1. Âyetin bâtın mânâsını araştırıp, elde edilen mânâyı zahiri ile karşılaştırınca esas mânasına vâkıf olunur.

2. Her âyete göre amel edecek bir topluluk (veya insanlar) vardır, ayrıca ona göre amel edecek bir kavim (veya insanlar da) gelecektir.

3. Âyetin zahiri lafzıdır; bâtını ise te'vilidir.

4. Ebû Ubeyde şöyle demiştir: "Allah Teâlâ'nın, geçmiş toplumları ve onların başlarından geçen olayları anlatmasından ilk etapta (zahir) önceki insanların yok edilmelerini haber verdiği anlaşılır; bu, sadece bir toplumun durumunu anlatmaktır. Bu kıssaların bâtınî derûnî mânâsı ise, sonrakilere va’z u nasihat etmek ve onları, öncekilerin yaptıkları kötülüklerden sakındırmaktır. Aksi takdirde, onlar da öncekilerin başına gelenlerin aynısına maruz kalırlar."

5. En-Nakîb, beşinci bir görüş zikretmiştir: Âyetin zahrı, onun âlimlere açıkça görünen mânâlarıdır. Batnı ise, âyetin ihtiva ettiği sırlardır ki, Allah Teâlâ hakikat erbabını bunlara muttali kılmıştır. Her harfin bir haddi var ifadesinin anlamı; Allah'ın, onun mânâsı için irade ettiği bir sınır var, demektir. Her haddin bir matlaı vardır, ifadesinin anlamı ise; kapalı olan mânâlardan ve hükümlerden her birini bilmeye, tanımaya ve muradına vakıf olmaya yönelik bir giriş (açık kapı) var demektir. Nitekim İbn Abbas, şöyle demiştir: "Kur'ân'ın dalları ve fenleri vardır; zahrları ve batnları vardır. Onun harikaları tükenmez; onun nihayetine varılmaz. Onunla rıfk ile yürüyen kurtuluşa erer, ancak ona şiddetle yaklaşan batar." Ayrıca, İbn Mesûd'un, "Öncekilerin ve sonrakilerin ilmini arzulayan Kur'ân'ı deşelesin" sözü de bu çerçevede değerlendirilmiştir. (el-İtkan, 4/225-226)

İşarî Tefsir ve Dinî İlimler

İşari tefsir geniş bir alana sahiptir. Meselâ, kaynaklarımızda, hadis otoritelerinin âyetlerden, hadis ilmine dair işaretler aldıklarını okumaktayız.

Misal 1: "De ki: 'Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar yerden neyi yarattılar? bana gösterin! (..) Eğer doğru iseniz bundan önce gelmiş bir kitap, yahut (önceki peygamberlerden) bir bilgi kalıntısı getirin'." (Ahkaf, 46/4)

Muhaddisler, bu âyetteki "bilgi kalıntısı" ifadesinden, "hadis için isnadın şart olduğuna" delil çıkarmışlardır. (Süyutî, Tedrîbu'r-Ravi, 341)

Misal 2: "Gün gelecek, her sınıftan insanları, tâbi oldukları önderlerine (imâm) nispet ederek çağıracağız. (..)" (İsrâ, 17/7) âyeti hakkında hadisçiler şöyle demiştir: "Hadis ehlinin bundan daha şerefli mertebesi olamaz; çünkü onların Hz. Peygamber'den (s.a.s.) başka önderleri yoktur. (a.g.e., 317)

Örnek 3: Hadisçiler, hadis kitabeti ve tedvini için yine bir âyetten işaret almışlardır. Bahis konusu âyet, Hz. Musa ile Firavun arasında geçen konuşmayı bildirmektedir: Firavun: "Peki, ya ilk nesillerin hâli ne olacak? dedi." Musa: "Onların bilgisi Rabbimin yanında bir kitapta kayıtlıdır, Rabbim şaşmaz ve unutmaz, cevabını verdi." (Tâhâ, 20/51-52) İyâd'ın naklettiğine göre, aralarında Ebû Kılâbe ve Ebû'l-Müleyh'in de bulunduğu birçok sahabe ve tabiûn, mezkûr âyeti hadis (kitâbeti) ve tedvini için delil getirmişlerdir. (a.g.e., 276)

Fıkıh ilminde lafzın delaleti önce zahir, peşinden işarî anlam açısından ele alınır.
Kur'ân'ın ilk etapta anlaşılan mânâyı ele alan tefsirinin yanında, bir de ilk etapta görülmeyen, üzerinde düşünülünce elde edilebilen mânâyı inceleyen işarî tefsiri vardır. Bu itibarla, hemen bütün tefsir kitaplarında, sarih veya zâhir tefsirin mukabili olarak işarî tefsir yer almaktadır. Bu tefsirin bir özelliği de, taklitten tahkike götürmesi, muhakeme, tefekkür ve kalb gibi melekeleri harekete geçirmesidir. (Bakara, 2/170; Mâide, 5/104; Hûd, 11/62-63 vb.)

Gazzalî, Cevâhiru'l-Kur'ân'da, Kur'ân ile ilgili iki disiplini birbirinden ayırır. Bunlar dışa (zevahir) dair ilimler ile öze ait ilimlerdir. Ayrıca Gazzalî, adı geçen eserinin dokuzuncu faslını "Kur'ân'ın ihtiva ettiği remizler ve işaretler" konusuna ayırmıştır. (s. 58) Râzi, Fatiha Sûresi'nin tefsirinde, Besmele'ye dair yirmi dört nükte (işaret) kaydeder.

Kâdi Beydâvî, tefsirinin mukaddimesinde, Kur'ân'ın nüktelerini, inceliklerini (letâif) ortaya koymak için bu eseri kaleme aldığını bildirir.

Kur'an'ın Gelecekten Haber Vermesi

Ebû Hayyân, şöyle bir not düşer: "Ebû Cafer b. ez-Zübeyr'in, Ebu'l-Hakem b. Berrecân'dan naklen anlattığına göre o, Rûm, 30/1-2. Elif, Lâm, Mîm. Rumlar yenildi âyetinden, Müslümanların, (Haçlıların eline geçen) Beytu'l-Makdis'i, senesini ve gününü de tayin ederek fethedecekleri sonucunu çıkarmıştır. O zaman, Beytu'l-Makdis (Kudüs) henüz Hırıstiyanların idaresindeydi. Derken İbn Berrecân, fetih için belirlediği tarihten önce vefat etti. Onun vefatından bir müddet sonra, Müslümanlar orayı, Ebû'l-Hakem'in haber verdiği tarihte fethetti." (30/1-2 hk. s. 374-375)

Bir nevi işarî tefsir olan "ebced hesabı"na göre yapılan yorum ve açıklamaların başka örnekleri de vardır. Sebe' Sûresi 15. âyetteki "beldetün tayyibetün" terkibi için denir ki: "İttifakat-ı bediadandır ki 'beldetün tayyibetün' lâfzı ebced hesabiyle İstanbul'un fethine tarih düşmüştür: Hicrî 857 (Milâdî 1453). Molla Câmi merhumun bir hediyesi olmak üzere maruftur." (Hamdi Yazır, 6/3956)

Bu hususta Âlûsî der ki: "Muhyiddin İbn Arabî, Irâkî vb. âriflerin Kur'ân-ı Azîm'den gaybe dair bilgiler elde ettikleri meşhurdur. Bu, bir takım hesap kaidelerine ve harf işlemlerine dayanır ki, bu konuda seleften bir şey varid olmamıştır. Şu da var ki, Allah Teâlâ'nın fazl ü keremi sınırsızdır ve O'nun Kitabı, beşerin hatırına gelebilen her şeyin üstündedir. Hz. Ali'ye (r.a.): 'Resulullah size başkalarından gizlediği bir sır söyledi mi?' diye soruldu. O şöyle dedi: 'Hayır, nezdimizde Allah Teâlâ'nın, bir kuluna Kitabı'ndan bir anlayış vermesinden başka bir şey yoktur." (Alûsî, 21/20)

İşari tefsir çoğunlukla; işaret, îmâ, remiz, nükte gibi tabirlerle ifade olunmaktadır. Meselâ, şu ifadede, işareten kelimesi bizim kastettiğimiz anlamda kullanılmıştır: "Kur'ân'dan birçok ilimlerin esası elde edilmiştir. Bir kısım âyetler vardır ki, başka bir takım ilimlerin, fenlerin mevzularını teşkil eden meseleleri îcazkâr bir surette özet olarak saraheten veya işareten ihtiva etmektedir" (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, 1/95)." Hümeze Sûresi 7. âyeti “O ateş gönüllere işler hakkındaki "Erbab-ı işaret, bunda ruhânî azabın şiddetine işaret olduğunu söylerler" (Hamdi Yazır, 9/6094) ifadesi de bu anlamdadır.

Değerlendirmeler

Bediüzzaman Said Nursî, işarî tefsiri değerlendirirken, zahir gibi bâtın ve mecazda da ifratı tehlikeli görür: "Her şeyi zahire hamledip zahirîlerin yanlış mezhebini ortaya çıkarıncaya kadar tefrit etmek ne kadar zararlı ise, her şeye mecaz gözüyle baktırıp sonunda bâtınîlerin batıl mezhebini sonuç verecek kadar ifrat sevgisi daha zararlıdır". (Muhekamât, 23). O, böyle derken, tabiî ki işarî ve remzî mânâyı reddetmez, bilâkis kabul eder ve bu konuda şu açıklamaları da yapar: "Bir işle çok uğraşan kimse, genellikle başka alanlarda bilgisiz olur. Bundan dolayı, maddî alanda fazla yoğrulan, maneviyatta zayıflar ve sathi olur. Sadece zahirî tefsir ile iktifa eden Kur'ân'ın derûnî anlamlarına nüfuz edemez ve yaptığı iş noksan kalır. Sarih mânâ, çoğunlukla bir tanedir ve bellidir. Aksi takdirde bu mânânın belirlenmesinde âlimlerin büyük çoğunluğunun tasvibi gerekir. Ama sarih mânânın altında gizli olan işarî ve remzi mânâ böyle değildir. İşarî mânâ bir bütün olup her çağa mahsus kısımları vardır. Bu açıdan, işarî mânâ, Kur'ân'ın âyetiyle veya sarahatiyle çelişmek şöyle dursun, bilâkis O'nun i’caz ve belâgatine hizmet eder. Dolayısıyla, bu nevi işaretlere itiraza sebep yoktur."
Bediüzzaman'ın, Âli İmrân Sûresi (3) 64. âyetindeki "Yâ Ehle'l-Kitâb" ifadesi hakkında şu orijinal tesbiti işarî tefsire örnek teşkil etmektedir: "Yâ ehle'l-Kitâb lafzı, Ya ehle'l-Mekteb mânâsını dahi tazammun eder". (Risale-i Nur Külliyatı, 1/183) Onun, kezâ Bakara Sûresi'nin ilk âyeti hakkında, "Elif Lâm Mîm lisân-ı hâliyle hem muarazaya meydan okur, hem mu'ciz olduğunu ilân eder" (a.g.e., 2/1170) yönündeki tespiti de bu kabildendir.

Müfessir M. Hamdi Yazır, muhteşem eserinde meseleyi şöyle ele alır:
Kur'ân'ın lisanı lügaz ve muamma gibi remizden ibaret sembolik bir ifade değildir. Şüphe yok ki nususta asıl olan mâni bir karine bulunmadıkça zahiri üzere haml olunmaktır. Bununla beraber şu da muhakkaktır ki Kur'ân'ın Ümmü'l-Kitâb olan muhkemâtının yanında hafî, müşkil, mücmel ve müteşâbihatı, hakikatı, mecâzı, sarihi, kinâyesi, istiaresi, temsili, tensisi, imâsı, belâğatinin nükteleri, târizleri, telmihleri, remizleri de vardır. Bütün bunlarda en vazıh olan mânâ maksut olmakla beraber müstetbeât-i terâkib (satır arası mânâlar) denilen ve tâli derecede matlup olan nice ifadeler de vardır. Usûl ilminde malum olduğu üzere zâhirin zâhir olması aynı zamanda te'vil, tensis, mecâz ihtimallerini kesmiş olmak lâzım gelmeyeceği cihetle o zahire münafi ve münakız olmayarak maiyetinde bazı ihtimallerle tâli derecede bir çok işaretlerin anlaşılıp istinbat olunabilmesi, muhkemâtın vuzuh ve beyânına aykırı olamayacağı gibi, bilâkis lisan arabiy mübîn olmasının levazımındandır. Bundan dolayı Kur'ân'da hiç bâtın, remiz ve îmâ yoktur, demek doğru olmaz. Elif Lâm Mîm, Kâf, Nûn gibi sûre başlarında gelen harfler ne sûrette tefsir edilirse edilsin remzî olmaktan hâli denemez. Fakat Kur'ân, O'nu gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer Kur'ân Allah'tan başkasına ait olsaydı, elbette içinde birçok tutarsızlıklar bulurlardı esası üzere çelişkiden beri, son derecede beliğ bir kelâm olduğu için, zâhiri ve bâtını arasında aykırılık ve çelişkiden münezzehtir. Haddi aşmamak şartıyla ondan zaman zaman vehbî ve zevkî olarak alınan tulûât ve ilhamlara nihayet tasavvur ol...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes