> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler  (Okunma Sayısı 755 defa)
06 Kasım 2009, 00:43:00
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 06 Kasım 2009, 00:43:00 »




İNDİRİLEN İSLAM'IN MUHKEM KALELERİ: MEZHEPLER

 

İhsan ŞENOCAK

Cemiyet halinde yaşamak hayatın devamı için bir zorunluluktur. Çünkü “İnsan, yaratılışı gereği medenidir.”1
İnsanlar, yaşamlarında sayısız olaylarla karşıla-şırlar. İctimai düzenin sağlanabilmesi için herkesin karşılaştığı olayları, fıkhın temel esaslarına muvafık bir şekilde çözmesi gerekir. Fakat, bütün insanların, uyması gereken kuralları ayrıntılı bir şekilde bilmeleri mümkün değildir. Bu yüzden modern hukukta “avukatlık” ve “hukuk danışmanlığı” mesleği ihdas edilmiştir.2 Fıkıhta ise, söz konusu işlevi, yani fıkhi hükümleri Müslümanlara açıklama ameliyesini fakihler yerine getirmektedir. Bundan dolayıdır ki fakih, zamanı okuyan-zamana hükmeden adamdır. Medeniyetin özünü teşkil eden esaslar Ona aittir. O ise Kur’an ve Sünnet’e. Tesbit ettiği esaslar ve istinbat ettiği hükümler itibariyle fakih ilmin olduğu gibi fikir tarihinin de öncü ismidir.


Müslümanlar, İslam’ın başlangıcından günümü-ze kadar fakihlerin içtihatlarını taklit ederek, yükümlülüklerini yerine getirmektedirler.3 Fuka-hayı taklit etmek cemiyetin çoğunluğunu teşkil eden avam adına bir zorunluluktur. Çünkü fıkhın esası olan Kur’an ve Sünnet’in bir kısmı herkesin anlayabileceği bir tarzda açıkken, önemli bir bölümü ancak içtihatla anlaşılabilecek bir yapıdadır. İçtihatla anlaşılabilecek hükümlerse fıkhın geneline nisbetle çoğunluğu teşkil etmektedir. 4

Kur’an ve Sünnet’te yer alan içtihadî hükümleri bulup-çıkarmaları için, mükelleflerin tamamından içtihat yapmalarını talep etmek, onlara kapasitelerinin üzerinde bir sorumluluk yüklemek demektir ki, bu da “teklif-i mala yutak”olur.5 Mükelleflerin, farklı zeka derecelerine sahip oldukları hesaba katıldığında, böyle bir talebin mantıki açıdan da yersiz ve yetersiz olduğu görülecektir. Bu yüzdendir ki, içtihat yapabilmek, belli şartlara sahip insanlarla sınırlı tutulmuştur.

İçtihada açık nassların muradı ilahi çerçe-vesinde anlaşılabilmesi, müçtehitler için vasıtasız gerçekleşirken, avam için ancak müçtehitler vasıtasıyla gerçekleşmektedir.6 Dolayısıyla, avamın Kur’an ve Sünnet’le olan münasebetinin sorumluluk açısından fıkhi bir boyut kazanabilmesi ancak, müçtehidi taklit etmesiyle mümkün olmaktadır. Aksi takdirde o, Kur’an ve Sünnet’le sağlıklı bir iletişim içinde olamayacağından, fıkhi sorumluluğunu da yerine getiremez.

Taklit Saadet asrından günümüze kadar uzanan süreç içerisinde, mukallitlerin içtihadi hükümlere ulaşabilmelerinin yegane yolu olmuştur. Fakat, mukallit kavramı süreç içerisinde aynı kalmamış zamanla farklı içerikleri bünyesine alarak genişlemiştir. Buna göre, Saadet asrında mukallit, avamla sınırlı iken, mezheplerin teşekkülü ve hicri dördüncü asrın sosyo-kültürel şartlarının etkisiyle kapsam açısından genişleyerek fakihleri de içine almıştır. Hicri dördüncü asırdan itibaren, fakihlerin içtihat yerine taklîde yönelmeleri, içtihat faaliyetlerinin azalmasına ve taklidin kurumsallaşarak mezhepler düzeyinde yapılmasına zemin hazırlamıştır.
İslam milletinin fıkhi meseleleri anlayabilmesinin yegane usulünü veren taklidin ne olduğunu, nasıl bir tarihi arka plan içerdiğini, ona kimlerin niçin karşı geldiğini, o vardır diyenlerin ne derece bedihi hakikatlerle istidlal ettiklerini anlamak için işte buyrun taklit dosyasına:


Lügatte Taklit

“Taklit” kelimesi, “demiri bir şey üzerine eğmek, ipi eğirmek, suyu havuzda toplamak” 7 gibi anlamlara gelen k.l.d kökünden türetilmiştir. Taklit kelimesinin dört harfli formu olan kallede ise, “kolye takmak, sorumlu kılmak, makama atamak, kılıcın askısını boyna takmak, hibede bulunmak, hicvetmek” gibi anlamları içerir.
Taklit kavramının yukarıda verilen somut anlamları yanında bir de mecazi anlamı vardır ki, o da “insanların boyunlarına sorumluluk yüklemek” 8 tir.

Taklit kelimesinin fıkıhla ilişkisi de bu noktada başlar ve mecaz anlam örgüsünde kazandığı içeriğe dayanır. Buna göre müçtehit fakihlerin görüşlerini bağlayıcı kabul edip onlarla amel eden bir Müslüman, söz konusu amelinden doğacak manevi sorumluluğu, bir anlamda “taklit” ettiği müçtehidin adeta boynuna geçirir. 9

Istılahta Taklit

“Delillerini bilmeden bir müçtehidin görüşüyle amel etmek”10 diye tarif edilen taklidi bir örnek çerçevesinde izah edersek şunları söyleyebiliriz: Abdest alırken, Ebû Hanife’nin (ö. 150/767) görüşüne göre başının dörtte birini mesh eden ya da vitir namazında kunut duasını okuyan Hanefi mezhebine mensup bir mükellefin, söz konusu fiillerinde Ebû Hanife’nin içtihadını, içtihadının delillerini bilmeden kabul edip uygulaması, ameli anlamda bir taklittir.11 Öte yandan, abdest alırken, İmam Malik’in (ö. 179/795), başın tamamını meshetmeyi gerektiren içtihadıyla12 amel eden, Maliki mezhebine mensup bir mükellef de, İmam Malik’in bu konudaki içtihadını kabul edip onu taklit etmiş olur. Her iki imamın görüşlerine uyan kişiler, onların söz konusu hükme hangi deliller vasıtasıyla ulaştıklarını bilmedikleri için, bu ameliyeleri “taklit” başlığı altında değerlendirilir.

TARİHİ ARKA PLAN

Hz. Rasulullah (s.a.v.) Devri
Bu devirde fıkıh, “vahiy” merkezlidir. Çünkü fıkhi hükümler ya hem lafız ve anlam itibariyle (Kur’an) ya da sadece anlam itibariyle vahiy kaynaklıdır (Sünnet). Hz. Rasulullah (s.a.v.) ve sahabe içtihatlarının vahiy tarafından tasvib edilenleri de ‘vahiy fıkhı’ özelliğini taşımaktadır.13

Allah Rasulü (s.a.v.) bir taraftan ashabın fıkhi sorularını cevaplandırırken diğer taraftan da Mescid-i Nebevi’ye bitişik halde inşa ettiği ve İslam’ın ilk üniversitesi kabul edilen Suffe’de onların bir bölümünü fıkhi meseleleri cevaplandırabilecek derecede yetiştirdi,14 yüksek fıkhi melekeye sahip olanları fetva verebilecek seviyeye getirdi. Daha O (s.a.v.) hayatta iken müçtehit sahabe fetva vermekteydi. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali(bunlar Suffe’nin nehari müdavimleri), Muaz b. Cebel, Ubey b. Ka’b Hz. Peygamber’in sağlığında fetva veren sahabeden bazılarıdır.15

Efendimiz yetiştirdiği bu müçtehit sahabileri,-İslami bilgileri, temel inanç esaslarını bilmekten öteye geçmeyen- Müslümanların yaşadıkları diyarlara gönderirdi. Oralardaki halk müçtehit saha-benin; amel, ibadet, muamelat ve genel olarak da helal-haram konularında verdiği fetvayı taklit eder ve o istikamette hareket ederdi. Fıkıh Tarihi kitaplarında da anlatıldığı gibi müçtehit sahabe -delilini- Kuran ve Sünnet’te bulamadığı bir problemle karşılaştığında, Allah Resu-lü’nün (s.a.v.) tavsiyesini dikkate alarak içtihat eder ve içtihadı doğrultusunda fetva verirdi. İnsanlar da onların verdiği bu fetvaları taklit ederdi.16 Nitekim Allah Resulü (s.a.v.), Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken O’na, vereceği fetvaların isnat merkezlerini sorar. Muaz da sırasıyla Kuran’ı, Sünnet’i ardından da içtihadı söyler.17 Muaz, söylediği gibi Yemende içtihatta bulunur, halk da onu taklit eder.
Bütün bunlar göstermektedir ki; Allah Rasulü (s.a.v.) sadece müçtehitleri yetiştirmekle yetinmiyor bir taraftan da onları Medine’ye uzak bölgelere gönderip halkın taklit etmelerini temin ediyordu.

Raşid Halifeler Devri

Raşid Halifeler Devri, ‘vahiy fıkhı’ sona erdikten yani ‘vahiy fıkhı’nın esasını teşkil eden Kuran ve Sünnet tamamlandıktan sonra başlamıştır.18
Raşid Halifeler devrinde sahabe, fıkhi bir meselenin çözümünü araştırırken öncelikle Kuran ve Sünnet’e müracaat ederdi. Şayet onlarda meseleye dair açık bir hüküm bulamazsa içtihat yapardı.19
Mutlak manada içtihat edenler olduğu gibi hususi konularda da içtihat edenler vardı. Hz. Ömer Şam’ın Cabiye bölgesinde halka yaptığı bir konuşmada “Kim Kur’an hakkında soru sormak istiyorsa Ubeyy b. Ka’b'a sorsun. Feraiz/miras hakkında soru sormak isteyenler, Zeyd b. Sabit’e, fıkhi meseleleri öğrenmek isteyenler, Muaz b. Cebel’e, iktisadi konularda soru sormak isteyenler bana gelsin”20 diyerek içtihatta uzmanlaşmaya işaret etmiştir. Hz. Ömer’in avamı, müçtehit sahabilere sorunlarını iletmeye davet etmesi taklidin Raşid Halifeler döneminde de avam-müçtehit düzeyin-de yapılmaya devam ettiğini göstermektedir

Tabiin Devri

Raşid Halifeler devrinin bitmesiyle başlayan Tabiin Devri Emevi Devletinin çökmeye başladığı yıllara kadar devam eder.21 Bu devrin fıkhi duruşu ashabın içtihat anlayışının özelliklerini taşır.22
Tabiin devrini önceki devirden ayıran özellikler bağla-mında; Müslümanlar arasında ihtilafların artması, tedvin hareketlerinin başlaması ve müçtehit imamlar devrindeki fıkıh anlayışına rengini verecek “Ehl-i Hadis” ve “Ehl-i Rey” oluşumlarının Medine’de Said b. Müseyyeb, Küfe’de İbrahim b. Yezid en-Neha’i gözetiminde kurulması zikre-dilebilir.23

Bu dönemde içtihat hareketlerinde coğrafi anlamda da bir açılım oldu. Medine, Mekke, Basra, Küfe, Şam, Mısır ve Yemen gibi şehirler/bölgeler birer fıkıh merkezlerine dönüştü.24 İçtihadın yaygınlaşması doğal olarak içtihatları taklit ederek fıkhi ve dini sorumluluklarını yerine getiren avam sınıfının genişleyip kökleşmesine neden oldu.

Müctehit İmamlar Devri

Müçtehit imamlar devri hicri ikinci asrın ilk yıllarında başlar ve dördüncü asrın ortalarına kadar devam eder.25 Fıkhın en hızlı gelişme gösterdiği bu dönemde Ebû Hanife, Malik b. Enes, Evzai, Süfyan-i Sevri, Şafii, Ahmed b. Hanbel gibi büyük müçtehitler yetişmiştir.

Müçtehit imamlar, gerek İslam toplumunun yaşadığı problemlere karşı, gerekse güncel hayatta Müslümanların karşılaştığı sorunlara yönelik kapsamlı içtihat faaliyetinde bulundular. Onların içtihatları, sonraki fakihler tarafından tedvin edilerek fıkhın temel ilkeleri belirlendi, dağınık konular ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler
« Posted on: 27 Nisan 2024, 03:08:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler rüya tabiri,Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler mekke canlı, Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler kabe canlı yayın, Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler Üç boyutlu kuran oku Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler kuran ı kerim, Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler peygamber kıssaları,Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezhepler ilitam ders soruları, Indirilen islamin Muhkem Kaleleri :Mezheplerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes